Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadın Haberleri 2010

Yanıt
Old 26-04-2010, 10:27   #31
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Taciz Mağduru Kadının Hukuk Zaferi

İş arkadaşının tacizini şirket yönetimine bildirdikten sonra işten atılan mühendis M.K.C., işe iade davasını kazandı. Şirket kararı temyiz etti. Hukukçular kararı "Çok önemli bir emsal karar. M.K.C. manevi tazminat davası da açabilir" diye değerlendirdi.

İş seyahati sırasında iş arkadaşının kendisine cinsel tacizde bulunduğu yönündeki şikâyeti üzerine işten çıkartılan 27 yaşındaki bilgisayar mühendisi M.K.C., Roche A.Ş. aleyhine açtığı işe iade davasını kazandı.

Sabah gazetesinin haberine göre, İstanbul 2. İş Mahkemesi, "Davacı davasında haklıdır. İşveren işten çıkarma gerekçesini kanıtlayamamış ve işçisinin savunmasını almamıştır" diyerek, M.K.C.'nin işe iadesine karar verdi.

Geçtiğimiz yıl ekim ayında bir iş seyahatinde E.A., iş arkadaşı M.K.C.'ye cinsel tacizde bulundu. M.K.C., seyahat dönüşünde E.A.'yı Roche yönetimine şikâyet edip yönetimin duruma müdahale etmesini istedi.

Şirket yönetimi ise hem M.K.C. hem de E.A.'yı işten çıkarttı ve gerekçe olarak M.K.C.'nin davranışlarını ileri sürdü.

İşveren işten atma gerekçesini kanıtlayamadı
M.K.C., avukatı Mustafa Şinikçi aracılığıyla "işe iade" davası açtı. "Davranışlarımda gayri ahlaki hiçbir şey yok" diyen M.K.C., aldığı bekaret raporunu da mahkemeye sundu.

İstanbul 2. İş Mahkemesi, işverenin işten atma gerekçesini kanıtlayamadığı ve M.K.C.'nin savunmasının alınmadığı gerekçesiyle genç kadının işe iadesine karar verdi.

Kararda "İş sözleşmesi işçinin davranışlarından kaynaklanan sebeplerle feshedilmiş ise de fesih bildiriminde ileri sürülen nedenlerin mahkemede vicdani kanaat oluşturacak şekilde kanıtlanmadığı ve davacının savunmasının alınmadığı, davacının davasında haklı olduğu kabulü gerektiği sonuç ve vicdani kanısına ulaşılmıştır" denildi.

Hakim Mehmet Turgut işe iade kararının yanı sıra 1000 lira vekalet ücreti ile mahkeme giderlerinin Roche'tan alınarak M.K.C.'ye verilmesine karar verdi.

Roche yönetimi ise yaptığı yazılı açıklama ile kararı temyize götürdüklerini bildirdi.

Hukukçular: Karar emsal teşkil edebilir
Avukat Hülya Gülbahar (TCK Kadın Platformu kurucularından): Cinsel taciz nedeniyle işten çıkarılan kadının işe iadesi konusunda sanıyorum ilk kararlardan biri. Ne yazık ki, Türkiye'de şiddet ve cinsel saldırı olaylarında buna maruz kalan kadının değil, saldırıyı gerçekleştiren erkeklerin korunup kollanması köklü bir gelenek.

Avukat Sema Kendirci (Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı): Kadın, eğer tacize uğradığı için işinden atılmışsa, şirket böyle gerekçeyi göstermişse büyük hata. Kadınların çalıştıkları işyerlerinde taciz nedeniyle işten atılmaları mümkün değil. Birçok kadın işyerinde tacize uğruyor, ancak işimi kaybederim korkusuyla sesini çıkaramıyor. O nedenle, mahkemenin verdiği karar çok önemli ve emsal bir karar.

Avukat Cihan Avcı (İş ve İ.K. Hukuku Araş. Enstitüsü Bşk. Yrd.): M.K.C.'nin işe iade davasının kazanmasında öncelikli neden, Roche'un cinsel tacizle ilgili gerekli önlemleri almamasının yanında, iş akdini, savunmasını almadan feshetmesi. Bu olayda bir mobbing (psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz) var. Yani mütemadiyen devam eden bir cinsel taciz var. M.K.C., tacizle ilgili manevi tazminat davası açabilir.(BB)
İstanbul - BİA Haber Merkezi23 Nisan 2010, Cuma
Old 18-05-2010, 09:27   #32
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Mobbing Mağduru Alkan, İşe İade Davasını Kazandı

Mahkeme, Türk-İş'te AB uzmanı olarak görev yaparken "mazeretsiz işe gitmediği" bahanesiyle iş akdi feshedilen Pınar Alkan'ın işe iadesine, iade edilmediği taktirde dokuz maaş tazminat ödenmesine karar verdi. Alkan'ın Türk-İş ve Başkanı Mustafa Kumlu aleyhine açtığı "mobbing" davası ise 27 Haziran'da görülecek.


Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nda (Türk-İş) Avrupa Birliği (AB) Uzmanı olarak görev yaptıktan sonra geçtiğimiz Eylül ayında raporlu olduğu halde "mazaretsiz işe gelmediği" bahanesiyle iş akdi feshedilen Pınar Alkan, işe iade davasını kazandı.

Mahkeme, Alkan'ın işe iadesine, iade edilmediği taktirde dokuz maaş tazminat ödenmesine karar verdi.

Alkan'ın Türk-İş ve Başkanı Mustafa Kumlu aleyhine açtığı "mobbing" davası ise 27 Haziran'da görülecek.

Aralık 2003'te Türk-İş Genel Merkezi'nde çalışmaya başlayan Alkan'ın iş akdi, 25 Eylül 2009'da, raporlu olduğu sırada mazeretsiz işe gitmediği gerekçesiyle feshedilmişti. Haksızlığa uğradığını savunan Alkan, önce işe iade sonra da mobbing davası açmıştı.

Pan Avrupa Bölgesel Konseyi (PERC) Kadın Komitesi Başkanlığı görevini yürütürken cinsiyet eşitliği, eşit ücret, kadınların sendika üyeliklerinin ve karar alma mekanizmalarına katılımlarının özendirilmesi, kadına yönelik şiddet, taciz, iş sağlığı ve güvenliği konularında çalışan Alkan, iki ayrı dava ile hem işe iadesini hem de maruz kaldığı mobbing nedeniyle uğradığı zararın telafisini talep ediyordu. (BB)

Burçin BELGE burcin@bianet.org Ankara - BİA Haber Merkezi 17 Mayıs 2010, Pazartesi
Old 22-05-2010, 23:21   #33
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Kadına şiddete AB standardı… 23.05.2010

İspanya’nın “aile içi şiddete uğrayan kadınların korunmasına AB standartları getirilsin” önerisi AB Komisyonu’nda kabul görmedi, buna gerekçe olarak “Her ülkede yasal geleneklerin farklı oluşu” gösterildi. İspanya’da yaşayan 8 bin Romen kadının ülkelerine döndüklerinde şiddete maruz kaldığını öne süren Adalet Bakanı Camano, AB’de kişisel hak ve özgürlüklerinden herkesin eşit ölçüde yararlanabilmesi gerektiğini vurguluyor.
http://www.teksatir.com.tr/teksatir/...standardi.aspx
Old 02-06-2010, 11:25   #34
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

TMMOB "Cinsel Taciz"i Suç Saydı, Cezalar Altı Ay Sonraya

TMMOB Genel Kurulu'nda, "mobbing uygulaması ile kadına yönelik şiddet ve taciz" suçları konusunda oda ve üye yöneticilerin cezalandırılmasını öngören önerge ana yönetmeliğe girdi.
Katılımcılardan Hadimoğlu, "Önerge altı ay sonra disiplin yönetmeliği için de kabul edilecektir" dedi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) 41. Genel Kurul'unda "mobbing uygulaması ile kadına yönelik şiddet ve taciz" suçları konusunda oda ve üye yöneticilerinin cezalandırılmasını öngören önergenin ana yönetmeliğe girmesi, üçte iki oy çokluğuyla kabul edildi.

Mobbing uygulaması ile kadına yönelik şiddet ve taciz konusunda Disiplin Yönetmeliği'nde de değişiklik yapılması teklifi ise reddedildi. Reddedilen önerge, kadına yönelik taciz uygulamalarına karışan oda üye ve yöneticilerinin para ve disiplin cezasına çarptırılmasını öngörüyordu.

Geç vakte kadar devam eden genel kurulda karar önergelerinin büyük bir kısmı oylamaya sunulamazken Genel Kurul, altı ay sonra karar önergelerini yeniden görüşmek üzere sona erdirildi.

Bazı Genel Kurul katılımcıları Kadın Kurultayı'nda alınan kararların tek bir metin halinde değil de yönetmelik komisyonu üzerinden teker teker geçirilmeye çalışılmasının işleyiş sorunlarına yol açmış olabileceğini söyledi.

Katılımcılardan Ayşen Hadimoğlu ise Kadın Kurultayı ile Ücretli İşsiz Mühendisler Kurultayı'nda alınan kararların geç açıklanmış olması nedeniyle delegasyon üyelerinin yeterince bilgi sahibi olamadığını belirtti.

Hadimoğlu, "Önergenin Genel Kurul'daki bazı işleyiş sorunları nedeniyle reddedildiğini ancak altı ay sonra gerçekleştirilecek görüşmelerde kabul edileceğini umuyorum" dedi. (BB/TK)

Burçin BELGE burcin@bianet.org
İstanbul - BİA Haber Merkezi01 Haziran 2010, Salı
Old 11-06-2010, 09:01   #35
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Polonya tecavüzcüleri hadım edecek

Polonya'da yakın akrabalarına tecavüz eden kişilerin ve pedofillerin ilaçla hadım edilmesini öngören yasa yürürlüğe girdi.



Geçtiğimiz Eylül ayında Polonya parlamentosundan geçen yasa, 15 yaşın altındaki çocuklara ya da yakın akrabalarına tecavüz eden erkeklerin kimyasal ilaçla hadım edilmesini zorunlu kılıyor.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle Polonya, Avrupa'da pedofiliye karşı en sert yasayı çıkaran ülke olmuş oldu. Hadım etme uygulaması birçok Avrupa ülkesinde "gönüllülük" şartıyla uygulanıyor.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, söz konusu sert önlemleri geçtiğimiz sene içinde kamuoyunda iyi tanınan kişileri de kapsayan çok sayıda pedofili vakasının görülmesinin ardından önermişti.

Yasaya göre, mahkumlara, mahkemenin psikoterapik tedavinin sonuç vermeyeceğine karar vermesi halinde, zorunlu olarak ilaç verilecek. Bu sayede cinsel dürtüleri azaltılacak mahkumlar ancak bu şartla tahliye edilecek.

Polonya'da yürürlüğe giren bu yasanın Avrupa'daki diğer hükümetlerin de bu konudaki tutumunu etkileyebileceği belirtiliyor.

TÜRKİYE'DE DE TARTIŞILDI

Türkiye’de de Siirt’teki tecavüz olaylarının ardından, AK Partili kadın milletvekilleri, pedofilleri kimyasal yollarla hadım etmeyi teklif etmişti.

Ak Parti’nin iki kadın milletvekili Aşkın Asan ile Alev Dedegil tarafından hazırlanan raporda, pedofili hastalarının kimyasal yollardan hadım edilmesi, malvarlığının yüzde 20’sine el konulması gibi yaptırımlar önerildi.

Asan ve Dedegil, "Çocuklara Yönelik Cinsel Suçlar İle Etkin Mücadele" isimli raporu, TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu’na sunmuştu.

RADİKAL 09/06/2010 16:29
Old 11-07-2010, 12:05   #36
altınaslı

 
Varsayılan Hafta sonu dayaklarına son!

11/07/2010 9:00
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kurulan alt komisyon raporunu tamamladı. Raporda kadına yönelik şiddetin en çok hafta sonu yaşandığı hatırlatılarak 'mağdura hafta başını beklemeden kalacak yer ve adli destek sağlanması' için öneriler de yer aldı

ANKARA - TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde kurulan kadına yönelik şiddet alt komisyonu çalışmalarını tamamladı ve raporunu hazırladı. Raporda, birlikte yaşayan, imam nikâhlı veya boşanmış çiftlerin de resmi nikâhlılar gibi ‘4320 Sayılı Aile’nin Korunması Hakkındaki Kanun’ kapsamına alınarak şiddete karşı korunması önerisi dikkat çekti.

4320 sayılı kanun, şiddet uygulayan eşin bir süre evden ve çocuklardan uzaklaştırılması, varsa silahına el konulması gibi tedbirleri içeriyor.
Ancak yasa sadece resmi evlilik bağıyla birlikte yaşayan çiftler için uygulanıyor. Beraber yaşayan, imam nikâhlı veya boşanmış kadınların, sırf ‘resmi nikâhı’ yok diye yasadan yararlandırılmaması ve buna bağlı olarak yaşanan trajediler, eleştiri konusu.
Eleştiri konusu olan bir diğer nokta da şiddet gören kadınların, mesai saatleri dışında ve hafta sonları ‘muhatap’ bulamamasıydı. Raporda bu konuya da el atıldı. Hafta sonu şiddete uğrayan kadınların, hafta başını beklemeden kalacak güvenli yer ve şikâyetini iletebilecekleri mahkeme bulabilmeleri için bazı pratik çözüm önerileri sunuldu.

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kadına Yönelik Şiddet ve Alınacak Önlemler Alt Komisyonu uzun zamandır süren çalışmalarını tamamladı. Komisyonun raporu üst komisyonda da tartışılarak kabul edildi. Raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:

Koruma kolaylaştırılmalı: Şiddet mağduru kadının şiddete uğradığını kanıtlaması istenmemeli. Kanuna ‘Koruma kararı verilmesi için belge aranmaz’ ibaresi konulmalı.

Acil durum yetkisi verilmeli: Mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde aile mahkemesi hâkimleri çalışmadığı için acil durumlarda savcıya tedbir kararı yetkisi verilmeli. Yine bu günlerde polisin aile mahkemesi hâkimine ulaşması sağlanmalı. SHÇEK, sığınmaevlerinin bulunduğu illere ilk istasyon merkezleri açmalı, 7 gün 24 saat esasına göre çalışmalı.

Şiddetin mesaisi: Kadına yönelik şiddet daha çok akşamları ve hafta sonları yaşanmakta, dolayısıyla kadınların sığınmaevine yerleştirilene kadar barınma ihtiyaçları karşılanmalı. Kamu misafirhaneleri bu amaçla kullanılabilmeli. Sığınmaevlerinde hukukçu kadrosu bulunmalı.
Şiddetin olması beklenmemeli: Şiddete uğrama tehlikesinin varlığı da tedbir kararı için yeterli olmalı. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik ve sözel şiddet türlerine sosyal şiddet de eklenmeli.

Birleşik mahkeme: Çocuk ve Aile Mahkemeleri Birleşik Aile Mahkemeleri olarak birleştirilmeli. Bu mahkemeler adliye binasından çıkarılmalı.

Özel fon: Şiddet mağduru kadının nafaka alamaması ihtimaline karşı, fondan ödeme yapılmalı. Ödeme daha sonra kusurlu eşten tahsil edilmeli. Yeni ev kurmak isteyen kadınlar için Kadın Destek Fonu oluşturulmalı.

Nikah: Boşanmış, yahut birlikte yaşayan ama evlilik bağı olmayan çiftler de kanunun sağladığı korumadan yararlanmalı.

Personel: Personel mağdur kadına ne yapması gerektiğini değil, neler yapabileceğini söylemeli, alternatifler göstermeli. Bu konuda personele eğitim verilmeli. Aile içi şiddet konusunda uzmanlaşmış aile savcısı, aile polisi birimleri kurulmalı.

‘Dikkat bu yapımda ayrımcılık var!’
Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili raporda TV yapımlarıyla ilgili tebbirler de yer aldı. Raporda şöyle denildi:

“RTÜK’ün akıllı işaretleri arasına, ‘Dikkat bu program, film vb. cinsiyet ayrımcılığı içermektedir’ ibaresi eklenmeli. Kullanmayan medya kuruluşuna yaptırım uygulanmalı. Cinsiyetçi dil kullanılması (RTÜK tarafından) cezalandırılmalı.”

“SHÇEK’in işlettiği Alo 183, kadına yönelik şiddete özgü bir hat değil, genel olarak bütün sosyal hizmetlerle ilgili. Şiddet mağduru kadına yaklaşım tekniklerini bilen çalışanların olduğu ve sadece bu konuda uzmanlaşmış bir özel hat kurulmalı.” (Radikal)
Old 27-07-2010, 13:29   #37
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

CEDAW GÖLGE RAPORU 2010“Bu Yasalar Kadını Korumuyor; Değiştirin”

Kadın örgütlerinin CEDAW’a sundukları Gölge Rapor’da, Türkiye Anayasası ve yasalarının kadını korumadığı belirtildi; yasaların sözleşmenin ayrımcılığı yasaklayan ve kadın – erkek eşitliğini temel alan ilkelerine uygun şekilde değiştirilmesi istendi.

CEDAW GÖLGE RAPORU 2010: "Türkiye'de Muhafazakarlık Kadın Haklarını Tehdit Ediyor "

Kadın örgütlerinin Birleşmiş Milletler (BM), Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) çerçevesinde, 21 Temmuz'da, yapılan Türkiye Oturumu'na sunduğu gölge raporda Anayasa ve yasaların sözleşmeye aykırı olduğu belirtilerek değişiklik talepleri sıralandı.

Raporun "Yasalar önünde eşitlik ilkesi" başlıklı bölümünde, Anayasa değişiklik paketi eleştirildi. Pakette kadınların "korumaya muhtaç" bireyler olarak tanımlandığı belirtilerek bunun eşitlik ilkesine aykırı olduğu, kadınlara yönelik ayrımcılık yapıldığı vurgulandı. Raporda ayrıcı şu tespitler yapıldı:

"Kimi yasalarda eşitliğin sağlanması için yapılan değişiklikler, diğer yasa ve yönetmeliklerde değişiklikler yapılarak işlevsizleştirilmektedir. Medeni Kanun'un Evlilikte Mal Rejimleri'nin başlangıç tarihini düzenleyen Yürürlük Yasası'nın 10. maddesi, geriye dönük işlememektedir.

"Türk Ceza Kanunu'nda namus cinayetleri için 'töre adına işlenen cinayetler' ibaresi kullanılmıştır; namus cinayetlerinde ceza indirimi için yasal boşluk korunmaktadır. Yargıtay kararıyla töre cinayetlerine ağırlaştırılmış hapis cezası verilmesiyle ilgili maddesi işlevsiz hale getirilmiştir."

Yasal değişiklik için talepler sıralandı

Gölge Rapor'da yasalar önünde eşitlik ilkesinin sağlanması için eylem talepleri ise şöyle sıralandı:

*"Eşitlik Çerçeve Yasası" oluşturulmalı ve Anayasa'da yer alan eşitlik hükmü, CEDAW Sözleşmesi'ne uyumlu hale getirilmeli.

* Kadınların hayatın her alanında eşit temsil edilmesi ve ayrımcılıkların ortadan kaldırılması için sözleşmede belirtilen "geçici özel önlemler" Anayasa'nın 10. maddesine dâhil edilmeli.

*Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığın suç olarak tanımlanmaması nedeniyle, eşcinsel, biseksüel ve transseksüel kadınlara yönelik fiziksel, sözlü taciz, cinsel ve diğer şiddet suçları yargıya taşınamamaktadır. Anayasa'nın 10. maddesine "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" ifadesi eklenmelidir.

*Türk Medeni Kanunu (TMK) yürürlük maddesi "Edinilmiş Malların Paylaşımı Rejiminin" 2002'den önce kurulmuş olan evlilikleri kapsayacak şekilde değiştirilmelidir.

*TMK'de evli kadınların, evlenmeden önceki soyadlarını tek başına taşımalarına olanak tanınmalıdır.

*Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Nitelikli İnsan Öldürmeyi" düzenleyen 82. maddesinin gerekçesinden "haksız tahrike" ilişkin tüm bahisler çıkartılmalı.

*TCK'nin 287. maddesinde "bekâret kontrolü yasaktır" ifadesi açıkça kaleme alınmalı. Hâkim veya savcıların izin verdiği kontrolde kadının rızası önkoşul olarak kanunda yer almalı.

*Üçüncü kişilerin şikâyeti halinde 15-18 yaşlarındaki gençlerin karşılıklı rızalarıyla yaşadıkları cinsel ilişkileri cezalandıran TCK'nin 104. maddesi kaldırılmalıdır.

*Ayrımcılığı düzenleyen TCK'nin 122. maddesi, "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine ve tıbbi tanıya dayalı ayrımcılığı" kapsamalıdır.

*TCK'nin "Genel Ahlaka Karşı Suçlar" bölümündeki 266 sayılı "müstehcenlik" maddesi kaldırılmalıdır. (SP)

İstanbul - BİA Haber Merkezi,26 Temmuz 2010, Pazartesi BU
Old 07-08-2010, 08:10   #38
altınaslı

 
Varsayılan kadının sadece kendi soyadını kullanabilmesine bir adım daha

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Voyvoda, 4 yıllık hukuk mücadelesinin ardından, eşinin ‘Temizsoy’ olan soyadını sildirip sadece kızlık soyadının yer aldığı nüfus cüzdanına kavuştu.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Voyvoda, 2004 yılında ODTÜ’de yüksek mühendis olarak görev yapan Murat Temizsoy ile evlendi ve eşinin soyadını da aldı. Yrd. Doç. Dr. Voyvoda, 2006 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, sadece kızlık soyadını kullanmak istemiyle dava açtı. Ancak Asliye Hukuk Mahkemesi, ‘görevsizlik’ kararı verdi. Ardından Yrd. Doç. Dr. Voyvoda, bu kez Ankara 3’üncü Aile Mahkemesi’ne başvurdu.
Eşitlik ilkesine aykırı
Yrd. Doç. Dr. Voyvoda, 4 yıllık hukuk mücadelesinin ardından eşinin ‘Temizsoy’ olan soyadını sildirip, sadece kızlık soyadının yer aldığı nüfus cüzdanına kavuştu. Avukatı Alev Yıldız, “AİHM’e gitmeden böyle bir karar aldırdığımız için çok sevinçliyiz. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik. Daha öncesinde bu tür davalar açılmış, ancak AİHM’e taşınmak zorunda kalınmıştı. Bu karar kadınların bir zaferi ve bundan sonra birçok karara emsal olacak niteliktedir” dedi.
Avukat Yıldız, Yrd. Doç. Dr. Voyvoda’nın dünya çapında eserleri olduğu ve kızlık soyadıyla uluslararası platformda tanındığı için böyle bir karar aldığını belirterek, mahkemenin Anayasa’nın ‘eşitlik ilkesi’ni ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde böyle bir karara hükmettiğini söyledi. Kariyer yapan ve evlenmeden önceki soyadıyla bilinen kadınlar için bu kararın büyük bir zafer olduğunu kaydeden avukat Yıldız, “Türkiye’de daha öncede kızlık soyadının kullanımı için davalar açıldı. Ancak, çoğu sonuçlanmadığı için AİHM’ye götürüldü. Bu kararın çıkması büyük bir başarı. Eşler arası eşitlik açısından da büyük önem arz ediyor. Birçok kadının bu kararı baz alarak dava açacağını düşünüyorum” diye konuştu.

Kaynak:
Hürriyet
Old 05-10-2010, 10:28   #39
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

"Ebeyvenlik Görevlerinde Erkek Yardımcı Değildir"

Avrupa Adalet Divanı, İspanya'yla ilgili aldığı kararında anne ve babaların "emzirme izni"nden eşit faydalanması gerektiğini belirtti; bu iznin "emzirme izni"nden çok "çocuk için ayrılmış zaman" olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Lüksemburg - BİA Haber Merkezi
04 Ekim 2010, Pazartesi
http://www.bianet.org/bianet/dunya/1...dimci-degildir


Avrupa Adalet Divanı, bir çalışanın itirazı üzerine açılan dava ile ilgili olarak aldığı kararda, İspanya'da yalnızca eşleri çalışan erkeklerin "emzirme izni"nden (süt izni diye de biliniyor) faydalanabilmesine imkan veren yasanın eski cinsiyet rollerini sürdürdüğünü ve cinsiyet temelinde ayrımcı olduğunu açıkladı.

30 Eylül tarihli kararda, "Babalara annelerle eşit hakları vermemek, ebeveynlik görevlerinde erkeği kadına göre daha yardımcı bir rolde tutarak, geleneksel kadın ve erkek rol dağılımını sürdürmektedir" denildi.

Divanın kararına göre, anneler ve babalar yasadan, bir diğerinin çalışma durumu dikkate alınmadan eşit biçimde yararlanabilecekler.

Kadına yardımcı erkek, geleneksel rolleri sürdürür
Yasaya itiraz eden Roca Álvarez, Galiçya'daki işyerinden emzirme izni alma talebinin, eşinin maaşlı bir çalışan olmaması nedeniyle kabul edilmediğini söyledi.

Yüksek mahkeme böyle bir reddin, babayla sorumluluğu paylaşamayacak annelere, serbest/ev içi çalışmada engel çıkartabileceğini söyledi.

Mahkeme, yasanın 1900 yılında annenin emzirmesini kolaylaştırmak için çıkarıldığını ve zaman içerisinde biberonla beslemeyi de içine alacak şekilde genişlediğini belirterek, artık emzirme izninin, doğum izni sonrası aile ve iş hayatını bağdaştırma amacıyla "tamamen çocuk için ayrılmış zaman" olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

İspanya Eşitlik Bakanlığı, alınan kararı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte değerlendirdiklerini açıkladı.

İspanya'da çalışan anneler bu haktan çocuklarının doğumundan itibaren dokuz az boyunca yararlanabiliyor ve her gün iş yerinden toplam bir saat ayrılabiliyor ya da mesailerini yarım saat erken bitirebiliyorlar. Babalar ise bu haktan yalnızca anne maaşlı bir çalışansa yararlanabiliyor. (EÇ/BB)

Haberi Emir Çelik AFP ve El Pais haberlerinden derleyerek Türkçeleştirdi.
Old 05-10-2010, 12:23   #40
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Eşinin sevgilisinden tazminat kazandı

İzmir'de, bir kadın, kocasıyla ilişkiye giren ve çocuk aldıran kadına karşı, ''kişilik haklarına zarar verdiği'' gerekçesiyle açtığı tazminat davasını kazandı. Mahkeme, davalı kadının, mağdura yasal faiziyle 7 bin TL tazminat ödemesine hükmetti.

Edinilen bilgiye göre, A.S, dört yıl önce intihar eden eşi pilot binbaşı M.S. ile ilişkiye giren T.A'ya karşı, ''kişilik haklarına zarar verdiği'' iddiasıyla 10 bin liralık manevi tazminat istemiyle dava açtı.

Yerel mahkeme davayı reddetti. Temyize başvuran A.S'nin talebini yerinde gören Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, T.A'nın, ''evli olduğunu bilmesine rağmen davacının eşiyle duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğini, bu nedenle tazminat ödemeye mahkum edilmesi gerektiğini'' belirterek, kararı bozdu. Yeniden görülen davada yerel mahkeme eski kararında direndi. Bunun üzerine A.S, davayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna taşıdı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evli erkekler ile bu tür ilişki yaşayan kadınların tazminat ödemesine karar vererek, davaya son noktayı koydu ve mağdur olan evli kadınlara tazminat alma yolunu açtı.


-YASAL FAİZİYLE 7 BİN LİRALIK TAZMİNAT-


A.S, 4 sene önce mahkemeye verdiği dava dilekçesinde, 1990 yılında evlendiği eşi pilot binbaşı M.S. ile evliliğini mutlu bir şekilde 10 yıl sürdürdüğünü, bu mutluluğun, eşinin 2000 yılında İzmir'deki Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Kara Havacılık Alayına atanmasıyla bozulduğunu belirtti.

A.S, eşinin İzmir'de göreve başladıktan sonra, internette bir sohbet grubu oluşturduğunu, bu sitede davalı T.A. ile tanıştıklarını aktardı.

T.A'nın avukatıysa mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde, müvekkilinin olayda bir suçunun olmadığını belirtip, davanın reddini talep etti. Avukat, ''Müvekkilim, ölüm olayının ardından çocuğunun babasız büyümesini istemediği için kürtajla bebeği aldırmıştır. M.S'nin annesi de ifadelerinde, oğlunun müvekkilim ile mutlu olduğunu, doğacak olan çocuğun ismini bile koyduklarını söylemiştir. Bu nedenle haksız ve yersiz davanın reddine karar verilsin'' dedi.

Davaya bakan İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi, A.S'nin eşinin davalıyla duygusal ve fiziksel ilişki kurarak, zaman zaman bir araya geldiğini, davacının manevi zarara uğramasının, davalının eylemiyle bir ilgisinin olmadığını, bir zarar söz konusuysa bu zararın evlilik birliğine aykırı davranan kocası tarafından gerçekleştiğini belirtip, tazminat talebinin yerinde olmadığına, bu nedenle davanın reddine karar verdi. Yerel mahkemenin ret kararı üzerine A.S'nin avukatı kararın temyizi için Yargıtaya başvurdu.

Dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, davalı T.A'nın olayda kusurlu olduğunu, bu nedenle davacının zarara uğradığını kaydederek, yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararı ardından yeniden görülen davada yerel mahkeme eski kararında direndi. A.S'nin avukatı, yerel mahkemenin direnme kararına karşı, bu kez dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna götürdü. Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin verdiği kararın doğru olduğunu belirtip, bu yönde davayı onayarak son noktayı koydu.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararının ardından tekrar görülen davada, yerel mahkeme Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına uyulma zorunluluğu olduğundan, uyulmasını kararlaştırdı.

Hakim, T.A'nın A.S'ye 5 bin lira maddi tazminat ödemesine karar verdi. Yasal faiziyle T.A, A.S'ye 7 bin lira tazminat ödeyecek.

Bu kararın ardından, evli kadınlara, kocalarıyla birlikte olan kadınlara karşı tazminat davası açma yolu da açılmış oldu.

AA
Old 05-10-2010, 13:06   #41
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davasında ilginç bir karara imza
attı. Daire, eşini kendi annesi ve babası ile oturmaya zorlayan kocanın bu
davranışıyla “eşini terk etmiş sayılacağını” ifade etti. Daire
kararında, “Bu halde terk sebebiyle boşanma davası açma hakkının kadına
ait olduğu açık ve tartışmasızdır”
...http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77
Old 05-10-2010, 15:02   #42
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nazime ERTEKİN
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davasında ilginç bir karara imza
attı. Daire, eşini kendi annesi ve babası ile oturmaya zorlayan kocanın bu
davranışıyla “eşini terk etmiş sayılacağını” ifade etti. Daire
kararında, “Bu halde terk sebebiyle boşanma davası açma hakkının kadına
ait olduğu açık ve tartışmasızdır”
...http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1022237& Date=05.10.2010&CategoryID=77

Bence karar, anne ve babayla oturma ile ilgili olmasından çok, ortak konut seçimiyle ilgiliymiş gibi geldi bana.

Anlamamış da olabilirim.
Old 09-10-2010, 11:17   #43
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Eşine tecavüz etti, hapse gitti


Diyarbakır'da kendisinden boşanmak isteyen karısını döven, ardından zorla ilişkiye giren 35 yaşındaki M.D.T., eşinin şikayeti üzerine tutuklandı. Karakolda iddiaları yalanlayan M.D.T. mahkemede suçunu itiraf ederek, “Zorla ilişkiye girdiğim doğrudur. Karımın beni neden şikayet ettiğini bilmiyorum” dedi.

Cem EMİR

DİYARBAKIR –Olay, 4 Ekim günü Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Kaynartepe Mahallesi'nde meydana geldi. Bir süredir eşiyle sorunlar yaşayan ve boşanma aşamasına gelen işsiz M.D.T., evden ayrılıp annesiyle yaşamaya başladı. Olay günü alkol aldıktan sonra sabaha karşı saat 02.30’da, 10 yıldır evli olduğu eşi 30 yaşındaki N.T. ve 8 ile 9 yaşlarındaki 2 çocuğunun yaşadığı eve gitti.

Anahtarıyla kapıyı açan M.D.T., yatak odasında uyuyan eşi N.T.’nin yanına gitti. iddiaya göre eşini uyandırıp, ters ilişkiye girmek isteyen M.D.T., kendisine karşı koyan eşine vurmaya başladı. Bağrışmalar üzerine yatak odasına gelen çocuklarını odadan kovarak kapıyı kilitleyen M.D.T. eşiyle zorla ters ilişkiye girdikten sonra aldığı alkolün etkisiyle bir süre sonra sızdı.

SIZINCA KARAKOLA KOŞTU
Kocasının uykumasını fırsat bilen N.T., Bağlar Polis Merkezi'ne giderek, eşinin kendisine şiddet uyguladığını ve zorla ters ilişkiye girdiğini söyledi. N.T’nin şikayeti üzerine, polis M.D.T.’yi gözaltına aldı. Hastaneye sevk edilen kadının yapılan muayenesinde tecavüze uğradığı saptandı.

‘DİRENDİM AMA ENGEL OLAMADIM’
İki çocuğunun babası 10 yıllık eşinin tecavüzüne uğrayan N.T. polisteki ifadesinde olay gecesini şöyle anlattı: “Ben yatak odasında, iki çocuğum ise kendi odalarında uyuyordu. Yanıma gelerek beni uyandırmaya çalıştı. Rahatız olduğumu söylememe rağmen ilişkiye girmek istedi. Ben kabul etmeyince bağırıp çağırdı. Saçlarımı çekti, Beni tehdit ederek, zorla soydu. Laf dinlemiyordu. Bağrışmalar üzerine çocuklar odaya geldi. Onlara kızıp odaya gönderdi, kapıyı kilitledi. Sonra ters ilişkiye girmem için zorladı. Direndim ama engel olamadım. Sabaha kadar kustum ve uyuyamadım.”

POLİSTE YALANLADI, MAHKEMEDE İTİRAF ETTİ
Polisteki sorgusunda suçlamaları kabul etmeyen M.D.T., eşinin kendisinden boşanmak istediğini belirterek, “Bu nedenle sürekli bana iftiralar atıyor. Bu sorunlardan dolayı eşim beni istemiyor. Ben de 10 gündür annemin evinde kalıyorum” dedi. Polisteki işlemlerinin ardından savcılığa çıkarılan M.D.T., burada da suçlamaları kabul etmedi. Savcılığın tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk ettiği işsiz koca, burada eşiyle zorla ilişkiye girdiğini kabul etti. M.D.T., “Ben olay gecesini hatırlamıyorum. Zorla ilişkiye girdiğim doğrudur. Ancak tam olarak hatırlayamıyorum. Beni neden şikayet ettiği konusunda bir bilgim yoktur. Suçlamayı kabul etmiyorum” diye konuştu.

Mahkeme, eşini dövdükten sonra zorla ters ilişkiye giren M.D.T.’yi ‘nitelikli cinsel istismar’ suçundan tutuklayarak cezaevine gönderdi. (dha)

http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77
Old 13-10-2010, 20:23   #44
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Türkiye Kadın-Erkek Eşitsizliğinde Zirveye Oynuyor

Hükümet ekonomik büyüme, jeopolitik önem, medeniyetler ittifakı konusunda iddialı ancak ülke kadın-erkek eşitliğinde dünyanın son sıralarından çıkamıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrailli Şimon Peres'e "van minüt" dediği Davos toplantılarını da düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açıkladığı kadın-erkek eşitliği sıralamasında Türkiye 134 ülke arasında 126. oldu.

"Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği 2010" başlıklı rapor kadın-erkek eşitliğini dört ana başlık altında inceliyor: Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği, Eğitim düzeyi, Sağlık ve yaşam beklentisi, Siyasi güç.

Buna göre Türkiye ekonomik katılım ve fırsat eşitliği açısından 131. sırada; bir diğer deyişle sondan üçüncü. Sadece Yemen, Suudi Arabistan ve Pakistan Türkiye'den daha geride. Bu sıralama yapılırken kadın istihdamı oranı, yöneticiler ve üst düzey çalışanlar arasında kadın oranı, eşit işe eşit ücret oranı ve tahmini gelire bakılıyor.

Eğitim düzeyi açısından Türkiye 109. sırada. Okuma yazma oranının yanı sıra ilk, orta ve yüksek öğrenime devam oranları bu sıralama için gözönüne alınıyor.

Sağlık açısından doğumda cinsiyet oranına ve ortalama yaşam beklentisine bakılıyor. Türkiye 61. sırada.

Siyasi güç açısından da parlamentodaki kadın oranı, hükümetteki kadın oranı ve kadın başkanların yönetimde olduğu sene sayısı göz önüne alınıyor. Türkiye 99. sırada.

2006'dan bu yana yayınlanan raporlarla karşılaştırıldığında Türkiye'nin sıralamasının son üç konuda az da olsa ilerlediği fakat ekonomik katılım açısından kötüleştiği görülüyor.

Kadın-erkek eşitliğinin en iyi olduğu ülkeler İskandinav ülkeleri. İzlanda, İsveç, Norveç ve Finlandiya listenin en üstünde.

Amerika Birleşik Devletleri 19., Almanya 13., İspanya 11., Küba 24. sırada. Son sıralardaysa Afrika, Ortadoğu ve Asya ülkeleri yer alıyor. (EÜ)

İstanbul - BİA Haber Merkezi13 Ekim 2010, Çarşamba
Old 13-10-2010, 20:24   #45
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Mor Çatı'nın Müdahilliğine Yine İzin Yok

Boşanma davası sürerken balkondan düşen Canan Akbulut'un ölümüyle ilgili davada mahkeme, bir televizyon programında Akbulut'un balkondan itildiğini gördüklerini belirten tanıkların bulunması için program kayıtlarının izlenmesine karar verdi.

Boşanmak istediği eşinden şiddet gördüğü için Mor Çatı'dan destek alan Canan Akbulut'un ölümü ile ilgili davada mahkeme Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın davaya müdahil olma talebini "suçtan doğrudan zarar görmediği" gerekçesiyle reddetti.

Mahkeme, ATV kanalında Müge Anlı'nın programını arayarak Akbulut'un balkondan itildiğini gördüklerini belirten tanıkların tespiti için program CD kayıtlarının istenmesine karar verdi.

Mor Çatı, kadınların toplumsal cinsiyetleri nedeniyle şiddet gördüklerini ve kadın cinayetlerinin politik olduğunu savunarak davaya müdahil olmayı talep ediyordu.

Yeni bir hayat kurmaya çalışıyordu
24 yaşındaki Canan Akbulut, 27 Temmuz 2009'da Alibeyköy'deki evinin balkondan düşerek öldü. Eşi Edip Akbulut hakkında "kasten eşini öldürmek" suçlamasıyla dava açıldı. Akbulut daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşmasına, Canan Akbulut un ailesini temsilen Mor Çatı avukatları katıldı. İstanbul'daki kadın örgütleri de dayanışma amacıyla duruşmadaydı.

Mor Çatı avukatlarından Özlem Özkan, 4 yaşında bir çocuk sahibi olan Canan Akbulut'un eşinden sürekli şiddet gördüğü için Mor Çatı'ya başvurduğunu ve destek aldığını, kendine yeni bir hayat kurmak için çabaladığını anlatıyor.

Özkan, "Canan'ı eşinin itip itmediğini bilmiyoruz ama itmiş olması ihtimali üzerinden hareret ediyoruz. Bu sadece bizim düşüncemiz değil, davanın iddianamesini hazırlayan Bakırköy Cumhuriyet Savcısı'nın bakış açısı da bu iddiamızı güçlenidiriyor. Elimizde Canan'ın eşi tarafından şiddet gördüğüne, tehdit edildiğine dair somut tanık ifadeleri var. Varsayalım eşi itmedi, ancak biz Canan'ın yaşadığı bu şiddet ve baskının da cezalandırılmasını istiyoruz" diyor.

Bir sonraki duruşma 1 Şubat 2010'da saat:10.00'da görülecek.
Canan Akbulut'un 4 yaşındaki oğlu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun koruması altında tutuluyor. Mahkemedeki iddialar kanıtlanırsa Eyüp Akbulut kasten eşini öldürmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılacak. (ÖG/BB)

Özge GÖZKE ogozke@gmail.com İstanbul - BİA Haber Merkezi13 Ekim 2010, Çarşamba
Old 21-10-2010, 15:17   #46
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Festivalde kadın döven başkana 13 ay hapis

Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı(TÜRSAK) Başkanı E.Y., 2007 yılındaki Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, festivalin medya sorumluluğunu üstlenen Bir İletişim Genel Müdürü N.D.’e hakaret ettiği ve D.’i yaralamaya teşebbüs ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 13 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.

http://www.milliyet.com.tr/festivald...m?ref=haberici
Old 12-11-2010, 14:38   #47
Polis2010

 
Varsayılan Aile içi şiddete örnek bir haber

Kadın polis'in şiddet boşanması (Kadın polis bile aile içi şiddete maruz kalıyorsa ..... )

Kadın polis memuru Aynur T.K., boşanma arifesinde olduğu eşi Albay Ahmet K. için "Askeri lojmanda beni döverken çığlıklarım duyulmasın diye ağzımı koli bandıyla kapatıyordu" dedi
Etiler Polis Okulu'nda görevli polis memuru Aynur T.K., geçen yıl internette tanışıp yıldırım nikâhıyla evlendiği eşi Albay Ahmet K.'dan sürekli "şiddet" gördüğü gerekçesiyle boşanma aşamasına geldi. Daha önce 6 ay evden uzaklaştırma cezası verilen albay hakkında şiddet suçundan açılan iki ayrı ceza davası da devam ediyor. 34 yaşındaki polis memuru Aynur T.K. ile yeni terfi eden 1. Ordu Komutanlığı Lojman Kısım Müdürü Albay Ahmet K., Mart 2009'da internetten tanıştı. Bir ayda nikâh kıyan çift, hemen ardından da düğün yaptı. İlk evliliğinden olan 15 yaşındaki kızını da yanına alan Albay Ahmet K.'nin eşine yönelik şiddeti, iddiaya göre balayını geçirdikleri Marmaris'te başladı. Aynur T.K.'nın balayı dönüşünde İstanbul'da da türlü bahanelerle yediği dayağın ardı arkası kesilmedi. Aynur T.K.'nın şikâyetleri üzerine Ahmet K. hakkında iki ayrı ceza davası açıldı, 6 ay evden uzaklaştırıldı. Albay Ahmet K. da boşanma davası açtı. Boşanma davasının ilk duruşmasına katılan Aynur T.K., her şeye rağmen 2.5 aylık bebeğini babasız büyütmek istemediğini söyledi. Duruşma ertelenirken, Aynur T.K., kendisini boşanma aşamasına getiren süreci şöyle anlattı: "Balayında, ikinci bir ev tutmak istediğini söyledi. 'Kızımla birlikte kalacağım. Sen de lojmanda yaşarsın' dedi. Teklifini kabul etmeyince, beni yerlerde tekmeledi, tehdit etti. İstanbul'a döndüğümüzde şiddet devam etti. Beni öldüreceğini söylüyordu. Askeri lojmanda çığlıklar atıyordum, yardıma gelen olmuyordu. Ağzımı koli bandıyla kapatıyordu."

'DAYAĞA ALIŞACAKSIN'
İlk şikâyetini 2009'da yaptığını belirten Aynur K., "Eşimin tavırlarında asıl neden önceki evliliğinden olan ve bizimle kalan kızıydı. 4 haftalık gebeydim. Bir seferinde 'Ben bu evin reisiyim. Her ay maaşını bana getireceksin. Altınları da vereceksin' dedikten sonra dövdü" dedi. 8 Şubat'ta gördüğü şiddet üzerine 5 günlük iş göremez raporu alan Aynur T.K. şöyle devam etti: "Bana 'dayağa alışacaksın' diyordu. Şikâyetçi olunca 6 ay evden uzaklaştırma cezası aldı. Buna rağmen akıllanmadı. 12 Mart'tan beri eve uğradığı yok, 2.5 aylık bir bebeğimiz var. Doğuma bile gelmedi. Öz çocuğun yüzünü dahi görmedi."

'İKTİDAR MESELESİ'
Canan Arın (Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı Kurucu Başkanı): "Her gruptan, her yaştan erkek eşine şiddet uygulayabiliyor. Bu bir iktidar olgusudur. Refah durumundan, makam mevkiden uzak bağımsız bir davranıştır. Güçlünün iktidarını sürdürmek için yaptığı davranıştır."
Old 16-12-2010, 11:25   #48
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Yargıtay: Kadın İstemedikçe Soyadı Değişmez

Yargıtay, kocası öldükten sonra başka bir erkekle yaşamaya başlayan kadının soyadını geri alan yerel mahkeme kararını bozdu.

Yargıtay, kocasının ölümünün ardından başka bir erkekle beraber olduğu iddia edilen kadının, ölen kocasının soyadından mahrum bırakılması istemiyle açılan davayı kabul eden yerel mahkeme kararını bozdu.

Davacı S.P., oğlu T.P.'nin ölmesi üzerine gelini Y.P.'nin başka bir erkekle gayri resmi ilişki yaşadığını ve ölen kocasından maaş aldığını ileri sürerek, davalının soyadlarını kullanmasının önlenmesi ve bu soyadın nüfustan silinmesi için dava açtı.

Yerel mahkeme, kadının P. olan soyadını kullanmasının önlenmesine, koca hanesindeki kaydının kapatılarak baba hanesine döndürülmesine hükmetti. Bunun üzerine Y.P. kararı temyiz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18'inci Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Kadın istemedikçe üçüncü kişiler dava açamaz

Yargıtay kararında, şu ifadeler yer aldı:

"Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin 67'nci maddesi hükmüne göre , kocası ölen kadın, yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde kalır ve kocasının soyadını taşımaya devam eder.

Ancak yazılı istemde bulunması durumunda bekârlık hanesine dönerek, bekârlık soyadını alıp kapanmış nüfus kaydı açılabilir. Kocası ölen kadın, kendi istemiyle bekârlık soyadını almadıkça veya haklı nedenlere dayanarak soyadının değiştirilmesini isteyip bu yolda mahkemece karar verilmiş olmadıkça, ölen kocasının soyadını taşımayı sürdürür.

Kocası ölmekle dul kalan kadının kendisi dışında üçüncü kişilerin onun soyadının değiştirilmesi konusunda dava açma hakları ve dolayısı ile aktif husumet ehliyetleri yoktur." (BB)

Ankara - BİA Haber Merkezi 14 Aralık 2010, Salı
Old 30-12-2010, 10:15   #49
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Bir yıl böyle geçti…

2010 yılı da kadınlar için zor geçti. Ancak kadınlar, “barış, eşitlik ve özgürlük” için direnmekten vazgeçmedi, sokakları terk etmedi.

Erkekler, 2010 yılında en az 200 kadını öldürdü. Protesto eylemine katılan genç bir kadın, polis şiddetinde bebeğini düşürdü, erkek aklı, “hamileysen ne işin var eylemde” diye bağırdı. Başbakan, kadınlara “üç çocuk yapın” diye buyurdu ancak hamilelik işten çıkartma gerekçesi oldu. İstanbul’da 8 işçi kadının selde boğulup ölmesinde tek suçlu “doğal afet” olarak sunuldu. Kadından sorumlu bakan, televizyon dizilerinde öpüşülmesinden irrite olduğunu açıkladı, eşcinselleri tedavi etmeye kalktı… Kadınlar açısından zor bir yıl oldu. Ancak, kadınlar, eşitlik, barış ve özgürlük için direnmeye devam etti.

2010 yılında da sisteme sırtını dayamış erkek şiddeti kadınların canını almaya devam etti. En az 200 kadın, “namus” ve “töre” adına öldürüldü. Katiller, yine kadınların en yakınlarındaki kişiler oldu. Gaspın kurbanı da kadınlar oldu. İzmir’de iki genç kadın ile bir trans kadın, gasp edildikten sonra peşi sıra öldürüldü.

ŞİDDET YİNE CEZASIZ KALDI

Devlet yine katilleri, kadınlara şiddet uygulayanları korudu. N.Ç. davasında olduğu mahkeme, küçük bir kız çocuğunun kendi rızasıyla sanıklarla birlikte olduğunu açıklayarak, cinsel şiddeti cezasız bıraktı.

Kadınlara yönelik devlet şiddeti, kapsamına milletvekillerini de aldı. Polis, geçtiğimiz Haziran ayında BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın kalça kemiğini kırdı. Aylardır tedavisi süren Bayındır, Meclis’e hala koltuk değnekleriyle gidip geliyor.

NEREDEYSE ÖLEN İŞÇİ KADINLARI SUÇLAYACAKLARDI

2009 yılının Eylül ayında sel sularında can veren 8 işçi kadının ölümüne ilişkin bilirkişi raporunun utancıyla 2010 yılı kapandı. Raporda, servis taşımacılığına uygun olmayan bir araçta işçi kadınların taşınmasına hiç değinilmeden, tek kusurlu doğa bulundu. Raporda ayrıca, kadın işçiler, ayakları ıslanmasın diye minibüsten zamanında inmemekle eleştirildi.

KAYITDIŞI İSTİHDAM ARTIYOR

Kadınlar, 2010 yılında da ekonomik krizin yükünü işsizlik olarak çekmeye devam etti. Kadın istihdamında bir artış yaşanmazken, kadınlar kayıt dışı çalıştırıldı. Sosyal-İş'in "Türkiye'de ve dünyada Kadın Emeği ve İstihdamı" raporuna göre, Türkiye'de istihdam edilen kadınların yüzde 58'i kayıt dışı çalışıyor. Ücret ya da yevmiye karşılığı çalışan dört kadından biri kayıt dışı istihdam ediliyor.

KADIN HAMİLE KALIRSA!

Başbakan Erdoğan, 2010 yılında kadınlara sürekli “üç çocuk yapmalarını” buyurdu. Ancak, kadınlar açısından hamile kalmanın bedeli ağır oldu. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde çalışan Fatma Baytar, hamile kalınca işten çıkartıldı. İstanbul’da Başbakan’ı protesto eylemine katılan genç bir üniversiteli kadın ise bebeğini düşürdü. Polisin şiddetini görmezden gelen erkek aklı, genç kadını, “o yaşta niye hamile kaldı”, “hamileyse eylemde ne işi var” sorularıyla linç etmek istedi.

BU BAKAN TARİHE GEÇTİ

2010 yılının unutulmazları arasında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf yerini aldı. Her fırsatta eşcinselliği bir hastalık olarak tanımlayan Bakan Kavaf, LGBTT örgütlerinden yoğun tepki aldı. Kavaf, Aşk Memnu dizisini beğenmedi, filmlerdeki öpüşme sahnelerinin kendisini “irrite ettiği”ni söyledi. Kadın bakanın en sevdiği dizi ise, her karesi ırkçılık ve şiddet kokan Kurtlar Vadisi olru.

KADINLAR SOKAKLARI TERK ETMEDİ

2010 yılında, baskı ve şiddete rağmen sokakları terk etmedi. 8 Mart’ın 100. yılı kitlesel ve yaygın bir biçimde kutlandı. Kadınlar, savaşa karşı Kürt bölgesinde ve Türkiye’de barış nöbetleri tuttu. Şiddete karşı önlem alması için iki koldan Meclis’e yürüdü.

Ankara’da devlet şiddetine, hava muhalefetine ve sendikal bürokrasiye rağmen 78 gün süren TEKEL direnişinin ana gücünü kadınlar oluşturdu. Ankara’da bitirilen direnişin ardından İstanbul’da Tek Gıda İş Sendikası önünde kurulan ikinci çadırının nöbetini de yine kadın işçiler tuttu. Türkan Albayrak ve Batıgül Tunç gibi kadınlar tek başlarına da direnerek, sembolleşti.

RUKEN ADALI -ANF 09:01 / 29 Aralık 2010 İZMİR -
ANF NEWS AGENCY
Old 30-12-2010, 10:19   #50
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Türkiye'den "Kadın Katli" Manzaraları

Urfa'da F.T.'yi kuzeni "yanlışlıkla" öldürdü. Sevgilisiyle kaçan Z.E. "olası kadın katline" karşı devlet korumasına alındı. Diyarbakır'da H.E.'ye tecavüz ettikten sonra öldüren kuzenleriyle azmettirici amcasının ömür boyu hapsi istendi. Ankara'da eski karısını dövdükten, tecavüz ve tehdit ettikten sonra öldüren A.P. tutuklandı.

Urfa'da F.T.'yi (18) kuzeni A.T. (15) "yanlışlıkla" öldürdü; bir süre önce sevgilisiyle kaçan Z.E. (14) olası "kadın katline" karşı devlet korumasına alındı.

Diyarbakır'da H.E.'ye (15) tecavüz edip ahırda astıkları için yargılanan kuzenleri ile cinayeti azmettiren amcasının "ömür boyu hapis"le cezalandırılmaları istendi. İddianamaye göre, H.E.'nin amcası zanlılara "Ya intihar etsin ya siz ettirin" demişti.

Ankara'da A.P.'yi sokak ortasında bıçaklayarak öldüren eski eşi tutuklandı.

Geceyarısı "yanlışlıkla" cinayet
Şanlıurfa Harran'ın Meydankapı Köyü'nde A.T., kuzeni F.T.'yi evde av tüfeği ile öldürdü. Yakınları cinayetin kazayla olduğunu öne sürdü, A.T., tüfekle oynarken yanlışlıkla kuzenini öldürdüğünü söyledi. Jandarma A.T.'nin yaşının küçük olduğunu, cinayetin "namus / töre" bahanesiyle işlenmiş olabileceğini dikkate alarak A.T. ile birlikte diğer aile fertlerini de gözaltına aldı.

Öldürülmekten korktu, koruma altına alındı
Viranşehir'de kayıp olduğu için aranan Z.E., bir kimlik kontrolü sırasında kendisini kaçırmakla suçlanan A.D. (23) ile birlikte yakalandı. Sağlık kontrolünden geçirilen Z.E., A.D. ile birbirlerini sevdiklerini, ailesi onay vermediği için birlikte kaçtıklarını söyledi. Yakınlarının kendisini öldürmesinden korktuğunu söyleyen Z.E., savcılık talimatıyla devlet korumasına alındı.

"Ya kendi intihar etsin ya siz ettirin"
Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesine bağlı Sergen Köyü'nde evinin ahırında asılı bulunan H.E.'yi "tecavüz ettikten sonra asarak öldürdükleri" iddiasıyla yargılanan amcasının çocukları ile cinayeti azmettirdiği öne sürülen amcası hakim karşısına çıktı.

H.E.'yle ilgili soruşturma sonucunda olayın intihar değil cinayet olduğu, H.E.'nin tecavüze uğradıktan sonra öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Tecavüz ve cinayet gerekçesiyle amcasının çocukları M.E. ve H.E., sadece tecavüz olayına karıştığı gerekçesiyle yine amcasının oğlu V.E. (16) yakalanmıştı.

Tecavüzü öğrendikten sonra "Kendisi intihar etsin veya siz ettirin" diyerek cinayeti azmettirdiği gerekçesiyle de amca A.E. tutuklanmıştı.

Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın dünkü duruşmasında sanıklar suçlamayı kabul etmedi. Savcı mütalaasında sanıkların delilleri ortadan kaldırmak ve yakalanmamak için H.E.'yi canlı iken asarak öldürdükleri belirtildi. Tüm sanıklar için ağırlaştırılmış ömürboyu, küçük yaştaki V.E.'ye ise 12 yıl hapis cezası istendi.

A.P.'yi devlet koruyamadı
Ankara'da A.P.'yi (42) sokak ortasında bıçaklayarak öldüren eski eşi İ.Y. (45) tutuklandı. İ.P.'nin can güvenliği bulunmadığı için savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ve iki kez koruma istediği ancak savcılığın İ.Y.'yi gözaltına almadığı, mahkemeninse koruma talebini "aralarında evlilik bağı kalmadığı" gerekçesiyle reddettiği ortaya çıktı.(BB)

İstanbul - BİA Haber Merkezi24 Aralık 2010, Cuma
Old 30-12-2010, 10:23   #51
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Cinayet Cezasına "Töre" Artırımı

Kızkardeşinin evlenmek için kaçtığı akrabasını öldürmekten 25 yıl hapisle cezalandıran V.K.Ç., Yargıtay'ın kararı "cinayetin töre saikiyle işlendiği" gerekçesiyle bozmasının ardından müebbet hapse mahkum oldu.

Kızkardeşinin evlenmek için kaçtığı akrabalarını bıçaklayarak öldürmek suçundan 25 yıl hapis verilen V.K.Ç. (27), Yargıtay'ın kararı bozmasının ardından ikinci kez yargılandı. V.K.Ç., cinayeti töre saikiyle işlediği gerekçesiyle müebbet hapse mahkûm edildi

Adana'da iki yıl önce evlenmek için kız kardeşi T.Ç. (22) ile birlikte kaçan kuzeni M.Ç.'yi düğününden önce öldüren V.K.Ç. yerel mahkemece ömür boyu hapse çarptırılmış, cezası duruşmadaki iyi hali nedeniyle 25 yıla indirilmişti.

Ancak Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, cinayetin töre saikiyle işlendiğine kanaat getirip, yerel mahkemenin bu kararını bozmuştu. Karar doğrultusunda yeniden görülen davanın son duruşmasında V.K.Ç., cinayeti töre saikiyle işlemediğini savundu.

Ancak cinayetin 'töre saikiyle' işlendiğine kanaat getiren mahkeme heyeti V.K.Ç.'ye önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, daha sonra bu cezayı müebbete çevirdi (BB

Adana - BİA Haber Merkezi28 Aralık 2010, Salı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kadın Haberleri 2009 av.sally Kadın Hakları Çalışma Grubu 96 24-12-2009 17:19
Kadın Haberleri 2007 Y£LİZ Kadın Hakları Çalışma Grubu 90 20-12-2007 21:26
Kadın Haberleri 2004 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 108 21-12-2006 20:50
Kadın Haberleri 2003 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 61 29-12-2003 22:55
Kadın Haberleri 2002 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 11 11-12-2002 22:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09004498 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.