Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Son yargıtay kararları

Yanıt
Old 04-12-2008, 17:15   #1
av.sally

 
Varsayılan Son yargıtay kararları

Medeni ve icra-iflas hukuku alanında e-postama zaman zaman düşen en son yargıtay kararşlarını müsadenizle bu alanda paylaşmak istiyorum.
Old 04-12-2008, 17:16   #2
av.sally

 
Varsayılan

YEDİEMİN ÜCRETİ BU KARARLA HALLEDİLEBİLİR ANCAK NAKLİYE ÜCRETİ AKILALMAZ MİKTARLARA ULAŞTI



YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E: 2007/16215

K: 2007/17943

T: 27/11/2007



İlgili Kavramlar:
Yediemin Depolarına İlişkin Ücretlerde Bakanlığın Ücret Tarifesinin Esas Alınması
Yediemin Tutanağını İmzalayan Alacaklı Vekilinin, Böyle Bir Yetkiye Sahip Olup-Olmadığının Araştırılması
Karar:
Dava dilekçesinde 948.00 YTL itirazın iptali ve %40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm kanun yararına bozma (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm kanun yararına bozulması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı, davalının üçüncü kişi konumundaki borçludan alacağın tahsili için yaptığı takip sonucu borçluya ait eşyanın haczedilerek kendisine ait özel yediemin deposuna teslim edildiği tutulan yediemin teslim zaptı ile mahcuzların günlük 400 YTL yediemin ücreti takdir edildiği, birikmiş 948.00 YTL yediemin ücreti alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kesin olan hükümde "yediemin ücretinin Adalet Bakanlığı'na ait depo ve garajlarda muhafaza edilen mahcuz mallar için alınacak ücret tarifesi hükümleri dikkate alınarak tesbiti ile peşin ödenen miktar düşüldükten sonra kalan miktar yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, tarafların yedieminlik teslim zaptında yaptıkları anlaşmaya dayanarak hakkaniyete de uygun olmayacak şekilde hacizli malların değerinin üstünde yediemin ücret alacağına hükmedilmesi, diğer taraftan sözleşme yediemin tutanağını imzalayan alacaklı vekilinin müvekkili banka adına imzalama yetkisi bulunup bulunmadığı araştırılmaması doğru görülmemiş olması yönleri kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle, hükmün kanun yararına bozulması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmiştir.
Dosyada mevcut 7/7/2005 tarihli yediemin tutanağı alacaklı vekilince imzalanmış olup, tutanakta Adalet Bakanlığı'na ait depolarla ilgili yönetmelik ve tarife hükümlerine tabi olmadığı (özel depo olduğu) belirtilerek günlüğü 400 YTL ücret kararlaştırıldığı, alacaklı vekilinden 8000 YTL peşin yediemin ücreti alındığı, vekilinin tutanakta belirtilen ücrete itirazı olmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Alacaklı haczedilen taşınır malların borçlunun elinde bırakılmasına onay vermezse, gideri peşinen alacaklıdan alınarak (İİK.mad.95) haczedilen taşınır mallar uygun bir yerde muhafaza altına alınır (İİK.mad.88/11).
Adalet Bakanlığı hacizli malların korunması için uygun göreceği yerlerde depo ve garaj açabileceği gibi Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'na da açtırabilir veya işletme hakkını verebilir. Alınacak depo ve garaj ücretleri, Adalet Bakanlığı'nca belirlenir. Bu yerlerin çalışma ve esas ve usulleri, yönetmelikte gösterilir. (İİK.mad.88.IV). Adalet Bakanlığı'na ait depo ve garajlarda muhafaza edilen mahcuz (hacizli) mallar için alınacak ücret tarifesi RG'nin 9/9/2004 gün ve 25578 sayılı nüshasında yayınlanmıştır.
"Adalet Bakanlığı'nca henüz yurdun her tarafında hacizli malların saklanacağı depo ve garajlar açılmadığından hacizli mallar İcra müdürlüklerince uygun görülen özel yerlerde saklanmaktadır. Özel depo ve garajlar hakkında da, Adalet Bakanlığı'na ait depo ve garajlara uygulanan hükümler geçerli olacak ve aynı ücret tarifesi uygulanacaktır" (Hükümet gerekçesi).
Adalet Bakanlığı'nca açılıp işletilen yediemin depolarından uygulanmakta olan ücret tarifelerinde, ücretin hacizli eşyanın değerine göre belirlenmesi ve uzun süreli muhafaza halinde düşük ücret alınmasına ilişkin kurallar mevcuttur.
Her ne kadar tarife sadece bakanlıkça işletilen yediemin depoları için geçerli ise de; özel yediemin depolarına ilişkin ücret uyuşmazlıklarında da bu tarifedeki kurallardan yararlanarak sonuca ulaşılması hakkaniyete uygun düşer. Bu nedenlerle, dava konusu hacizli eşyanın değeri, yediemin deposunda kaldığı sürenin uzunluğu ile ortaya çıkan yediemin ücret miktarının fazlalığı göz önüne alındığında hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekir.
Mahkemece bu husus göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak, sözleşme-yediemin tutanağı imzalayan alacaklı vekilinin, müvekkili adına sözleşme imzalanmak üzere vekil edilip edilmediği hususu araştırılmadan karar verilmesi de doğru değildir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeplerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine 27/11/2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 05-12-2008, 10:16   #3
av.sally

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY 16. Hukuk Dairesi

E.: 2008/5194

K.: 2008/4963

T.: 07.07.2008



* MAL BEYANINDA BULUNMAMA



DAVA:

Mal beyaninda bulunmamak eyleminden borclu ……….… un 5358 sayili Kanun'un 7.maddesi ile degisik 2004 sayili İİK'nun 337.maddesi geregince 10 gun disiplin hapsi ile cezalandirilmasina iliskin, İstanbul 6.İcra Mahkemesinin 13.12.2007 tarihli ve 2007/5576-2008/653 sayili kararma yonelik itiraz uzerine, itirazin kabulu ile İstanbul 6.İcra Mahkemesince verilen kararin kaldirilmasina dair, İstanbul 7.Agir Ceza Mahkemesinin 26.03.2008 tarihli ve 2008/383 degisik is sayili kararini kapsayan dosya incelendi.

Tebligname ile;

Dosya kapsamina gore, icra takibi sonucu cikarilan odeme emrinin tebliginden itibaren suresinde mal beyaninda bulunmayan borclu sanigin 10 gun disiplin hapsi ile cezalandirilmasi kararma yapilan itirazin mercii tarafindan 2004 sayili İİK'nun 337.maddesinin 1.fikrasinin Anayasa Mahkemesince 28.02.2008 tarih ve 2006/71 esas sayili karari ile iptal edilmis olmasi karsisinda, iptal hukmunun sanigin lehine olmasi gerekce gosterilerek, Mahkemesince verilen mahkumiyet kararinin kaldirilmasina karar verilmis ise de, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarinin Resmi Gazete'de yayimlandigi tarihte hukum doguracagi Kanun'un yururlukte oldugu gozetilmeksizin, yazili sekilde karar verilmesinde isabet gorulmemekle, 5271 Sayili CMK'nun 309.maddesi uyarinca bozulmasi luzumu,Yuksek Adalet Bakanligi Ceza isleri Genel Mudurlugu'nun İ3.05.2008 gun ve 27962 sayili kanun yararina bozma istemine atfen Yargitay C.Bassavciliginin 06.06.2008 gun ve K.Y.B.2008/116110 sayili teblignamesiyle istenilmis olmakla,



KARAR:

Geregi Dusunuldu:

Borclunun cezalandirilmasina esas teskil eden mal beyaninda bulunmamak eylemine iliskin İcra ve İflas Kanunu'nun 5358 sayili Yasa'nm 7.maddesi ile degisik 337.maddesinin birinci fikrasi, Anayasa Mahkemesi'nin 28.02.2008 tarih, 2006/71 esas ve 2008/69 sayili karari ile iptal edilmis ve ayni kararla iptal hukmunun, kararin Resmi Gazete'de yayimlanmasindan baslayarak bir yil sonra yururluge girecegi hukum altina alinmistir. Nitekim gerekceli karar da 16 Nisan 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayimlanmistir. Kararda, "İcra ve İflas Kanunu'nun 5358 sayili Yasa ile degisik 337.maddesinin birinci fikrasinin iptaline karar verilmesinin doguracagi hukuksal bosluk, kamu yaranni ihlal edici nitelikte oldugundan gerekli duzenlemelerin yapilmasi amaciyla iptal kararinin, Resmi Gazete'de yayimlanmasindan baslayarak bir yil sonra yururluge girmesi uygun gorulmustur." seklindeki ifade ile de iptal hukmunun yururlugunun erteleme gerekcesi aciklanmistir.

16 Nisan 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayimlanan gerekceli kararda ozetle, "...İcra ve İflas Kanunu'nun 337.maddesinin birinci fikrasinda ve 76.maddesinde borclunun ozgurlugunu baglayici ceza ile cezalandirilmasini gerektiren eylem, mal beyaninda bulunmama eylemidir. Hukuk devleti ve ceza hukuku ilkeleri geregi kisi ayni eylem nedeniyle birden fazla yargilanmaz ve cezalandirilmaz. İtiraz konusu kural uyarinca, muddeti icinde mazereti olmaksizin icra dairesine gelmeyen veya yazili olarak mal beyaninda bulunmayan kimse disiplin cezasi ile cezalandirilmasinin yani sira, İcra ve İflas Kanunu'nun 76. maddesine gore de mal beyaninda bulunmama eylemi nedeniyle tazyik hapsi cezasi ile cezalandirilabilecektir. Boyle bir olasiligin varligi İcra ve İflas Kanunu'nun 337.maddesinde ongorulen disiplin hapsi cezasini, Anayasa'nin hukuk devleti ilkesinin duzenlendigi 2. maddesine aykiri hale getirmektedir. Bu nedenle, 337.maddesinin birinci fikrasi Anayasa'nin 2.maddesine aykiridir, iptali gerekir." seklindeki ifade ile iptal gerekcesi aciklanmistir.

Gerekceli karardaki, "...337.maddesinin birinci fikrasinin iptaline karar yerilmesinin doguracagi hukuksal bosluk, kamu yararini ihlal edici nitelikte oldugundan..." seklindeki ifadeden de anlasilacagi uzere, anilan eylem hakkinda gerekli duzenleme yapilincaya kadar hukuksal bosluk onlenmek istenmistir. Hal boyle olunca, İcra ve İflas Kanunu'nun 5358 sayili Yasa ile degisik 337.maddesinin birinci fikrasinin 16 Nisan 2009 tarihine kadar yururlukte oldugunun kabulu gerekir. Ancak, 16 Nisan 2009 tarihinde iptal edilecek bir hukumden dolayi maddede ongorulen on gun disiplin hapsi cezasinin infazi suretiyle kisilerin ozgurluklerinin kisitlanmasi da hukuk devleti ilkeleriyle bagdasmayacaktir.

İcra Mahkemesince karar tarihi itibariyle yururlukte bulunan İcra ve İflas Kanunu'nun 337.maddesinin birinci fikrasina gore verilmis bir hukum soz konusu olup, mahkumiyet kararinin kesinlesmesinden sonra, borclunun magduriyetine sebebiyet verilmemesi bakimindan, iptal hukmu yururluge girinceye ya da daha lehe olan duzenleme yapilincaya kadar, Mahkemesince her zaman infazin durdurulmasina karar verilebilecegi, ayrica iptal hukmunun yururluge girdikten veya daha lehe olan duzenleme yapildiktan sonra da borclunun hukuki durumunun yeniden degerlendirilebilecegi gozetilmeden, itirazin esasi hakkinda karar verilmesi yerine yazili gerekce ile Mahkemesine iadesine karar verilmesi isabetsizdir.



SONUC:

Aciklanan nedenlerle Yargitay C.Bassavciliginin kanun yararina bozma istemine atfen duzenlendigi tebligname yerinde goruldugunden ………. 7.Agir Ceza Mahkemesinin 26.03.2008 gun ve 2008/383 degisik is sayili kararinin BOZULMASINA, sair islemlerin mahallinde yapilmasina, dosyanin mahalli mahkemesine gonderilmek uzere Yargitay C.Bassavcihgma TEVDIINE, 07.07.2008 gununde oybirligiyle karar verildi.
Old 19-12-2008, 10:49   #4
av.sally

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/12-25
K. 2008/3
T. 23.1.2008


• İMZAYA İTİRAZ ( Kambiyo Senetlerine Mahsus Yolla Yapılan Takip - Ödeme Emrinin Tebliğinden Önce İhtiyati Haciz Kararının İnfazı Sırasındaki Harici İkrar İmzaya İtiraz Hakkını Ortadan Kaldırmadığı )
• KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS YOLLA YAPILAN TAKİP ( Ödeme Emrinin Tebliğinden Önce İhtiyati Haciz Kararının İnfazı Sırasındaki Harici İkrar İmzaya İtiraz Hakkını Ortadan Kaldırmadığı )
• İHTİYATİ HACİZ KARARININ İNFAZI ( Sırasında Borcun Kabulü Kısmi Ödeme ile Bakiye için Ödeme Taahhüdünde Bulunulması Ödeme Emri Tebliği Üzerine İmzaya İtiraz Hakkını Ortadan Kaldırmadığı )
• BORCUN KABULÜ ( İhtiyati Haciz Kararının İnfazı Sırasında Borcun Kabulü Kısmi Ödeme İle Bakiye İçin Ödeme Taahhüdünde Bulunulması Ödeme Emri Tebliği Üzerine İmzaya İtiraz Hakkını Ortadan Kaldırmadığı )
• HARİCİ İKRAR ( Başka Emare ve Delillerle Teyit Edilmedikçe Bağlayıcı Olmadığı )



ÖZET :

Dava, kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takipte, imzaya itiraza ilişkindir. İhtiyati haciz, bir icra takip işlemi olmayıp asıl icra takip işlemine yardımcı olan, güvence sağlayan, bir nevi tedbir işlemidir. İhtiyati haciz kararının infazı sırasında borçlunun ikrarı, icra takibi ile birlikte doğacak olan itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırmaz. Zira, hukuken itiraz olanağının elde edilmesinden önce, ihtiyati haciz kararının infazı sırasında yapılan ikrar ve buna bağlı kısmi ödeme ve ödeme taahhüdü, harici ikrar niteliğindedir. Harici ikrar; başka emare ve delillerle teyit edilmedikçe bağlayıcı değildir. Bu nedenle de ekindeki senet fotokopileri ile birlikte tebliğ edilen ödeme emri üzerine borçlu imzaya itiraz edebilir. Ödeme emrinin tebliğinden önce ihtiyati haciz kararının infazı sırasındaki harici ikrar; imzaya itiraz hakkını ortadan kaldırmaz.


DAVA :

Taraflar arasındaki imzaya itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nce imzaya itirazın kabulüne dair verilen 24.08.2006 gün ve 2006/244-1023 sayılı kararın incelenmesi davalı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nce önce onanmış; davalı/alacaklı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 08.05.2007 gün ve 2007/6841-9211 sayılı ilamı ile;
( ... 1 ) İşin, niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK'nun 438. ve İİK' nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;
2- Alacaklı tarafından borçlu şirket aleyhinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmış ve borçlu şirket süresinde imza itirazında bulunmuştur. Alacaklı esas hakkında takibe geçmeden önce takip konusu bonoya istinaden Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nden 23.02.2006 tarihinde ihtiyati haciz kararı almış, bu ihtiyati haciz kararının Kadıköy 7. İcra Müdürlüğü'nün 2006/2199 takip sayılı dosyası ile uygulattırmıştır. İhtiyati haczin tatbiki sırasında borçlu şirket yetkilisi olduğu anlaşılan Bahattin'in borcu kabul ettiği ve haciz zabıt varakasını imzaladığı görülmektedir. Konu ile ilgili İİK' nun 170/a-son maddesi aynen; her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz, yasal düzenlemesini içermektedir.
Anılan bu düzenleme karşısında borçlunun imzaya yönelik İtirazı hakkında hiçbir inceleme yapılmaksızın imzaya itirazın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek ve somut olayda uygulama yeri olmayan HGK'nun kararına dayanılarak yazılı şekilde takibin durdurulması yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilmelidir ... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR :

Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 170. maddesine dayalı, kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takipte, imzaya itiraza ilişkindir.
Kadıköy Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nin 23.02.2006 tarih ve 2006/167-167 D.İş sayılı kararıyla ihtiyati haciz isteyen alacaklı ( eldeki davada davalı ) lehine karşı taraf/borçlu ( eldeki davada davacı ) aleyhine İİK. 257. maddesi gereğince 20.12.2005 vadeli bonodan kaynaklanan 67.665 USD=89.297.50.-YTL alacakla sınırlı olmak üzere 13.395,00.- YTL güvence ile borçlunun taşınır, taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmiş; 24.02.2006 ihtiyati haciz uygulaması sırasında borçlu şirket yetkilisi Bahattin hazır bulunmuş; imza sirkülerini ibraz etmiş; yatırılan teminatın iadesine muvafakat ettiğini, borcu kabul ettiğini bildirmiş: ihtiyati haciz uygulanarak mallar yediemin olarak bu kişiye teslim edilmiş ve ihtiyati haciz zaptında alacaklı vekili; borçludan 15.000.- YTL aldığını; borçlu şirket yetkilisi de, bakiye kalan miktarı 20.03.2006 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini bildirmiş, taraflar birlikte zaptı imzalamışlardır.
Kadıköy 7. İcra Müdürlüğü'nün 2006/2199 Esas sayılı dosyasında davalı/alacaklı, davacı/borçlu şirket hakkında 03.03.2006 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe girişmiş; 20.12.2005 tanzim 31.12.2005 vade tarihli 67.665 USD bedelli senetten doğan 91.347,75.-YTL asıl alacak ve fer'ileri de dahil olmak üzere toplam 94.768,95.- YTL alacağın haciz yoluyla tahsilini istemiştir. İcra müdürlüğünce çıkarılan "örnek 10" nolu ödeme emri ve senet örneği davacı/borçlu şirkete 07.03.2006 tarihinde tebliğ edilmiş, eldeki dava 10.03.2006 tarihinde yasal 5 günlük sürede imzaya itiraz istemiyle açılmıştır.
Kambiyo senedi vasfı taşıdığında uyuşmazlık bulunmayan takibe ve imza itirazına konu senet, 20.12.2005 tanzim 31.12.2005 vade tarihli 67.665 USD bedelli olup, ödeyecek kısmında Döviz ve Altın Ticaret A.ş. kaşesi ile üzerinde imza ve yine imza bölümünde de aynı kaşe ve tek imza bulunmaktadır. Senet tanzim tarihinde de itiraz tarihinde de Bahattin'in tek imzaya yetkili şirket yetkilisi olduğunda uyuşmazlık yoktur.
Davacı/borçlu şirket vekili, örn. 10 ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde 10.03.2006 tarihinde eldeki davayı açarak takibe konu senette yer alan imzanın imzaya yetkili şirket yetkilisi Bahattin' e ait olmadığını, ihtiyati haciz sırasında senedi görmediklerini ve haciz tehdidi altında ödemede bulunup borcu kabul ettiklerini ve ödeme taahhüdünde bulunduklarını ileri sürerek sonuçta takibin durdurulmasına, ödeme emrinin ve takibin iptaline, alacaklının % 40'tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı/davalı vekili ise, davacı-borçlunun haciz sırasında borcun tamamını ödemeyi kabul ederek taahhütte bulunduğunu, taahhüdün özgür irade ile verildiğini, bu nedenle imzaya itirazda bulunulamayacağını, ayrıca senetteki imza ve kaşenin davacı şirkete ait olduğunu beyanla, davanın reddine, davacının % 40'dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı tarafın borçlunun ihtiyati haciz sırasında borcu kabul ettiğini beyanla imzaya itirazda bulunamayacağını belirtmiş ise de, borçlunun ihtiyati haciz sırasında borcu kabul ettiğine dair beyanı harici ikrar niteliğinde olup, HUMK 236/son maddesi gereğince bu ikrar delil ve emarelerle teyit olmadıkça bağlayıcı sayılamayacağından ( HGK 11.02.1987 gün 1986/11 -93 Esas, 1987/88 Karar sayılı ilamı ) davalı tarafın itirazına itibar edilmemiş ve imza incelemesi araştırmasına geçilmiş; alınan bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporlarında senetteki imzanın şirket yetkilisi Bahattin' e ait olmadığı belirtilmekte, imzaya itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Hükmü davalı/alacaklı vekili temyiz etmiştir.
Özel dairece karar önce onanmış; alacaklı/davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine ise; ayrıntısı aynen yukarıda başlık bölümünde gösterildiği üzere " ... İhtiyati haczin tatbiki sırasında borçlu şirket yetkilisi olduğu anlaşılan Bahattin'in borcu kabul ettiği ve haciz zabıt varakasını imzaladığı görülmektedir. Konu ile ilgili İİK' nun 170/a-son maddesi aynen; her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz, yasal düzenlemesi içermektedir. Anılan bu düzenleme karşısında borçlunun imzaya yönelik itirazı hakkında hiçbir inceleme yapılmaksızın imzaya itirazın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek ve somut olayda uygulama yeri olmayan HGK'nun kararına dayanılarak yazılı şekilde takibin durdurulması yönünde hüküm kurulması isabetsizdir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece İİK. 170/a-son maddesinin burada uygulama yeri olmadığı da gerekçe gösterilerek önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiş; hükmü temyize alacaklı/davalı vekili getirmiştir.
Takibe konu senedin kambiyo senedi vasfını taşıdığı ve buna yönelik bir itirazın bulunmadığı, davacı borçlu şirket yetkilisinin Bahattin olduğu, adı geçenin ihtiyati haczin uygulanması sırasında hazır bulunup, borcu kabul ettiği ve kısmi ödeme ile kalanını da ödeme taahhüdünde bulunduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takipten önce ihtiyati haciz kararının infazı sırasında, borçlu. şirket yetkilisinin borcu kabul ederek kısmi ödeme yapıp, kalanının da ödeneceği taahhüdünde bulunmuş olmasının, takip aşamasında imzaya itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, dolayısıyla, İİK. 170/a-son maddesi hükmünün somut olayda uygulama yerinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durmakta yarar vardır.
Kambiyo senetleri hakkındaki özel takip usulleri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 167 ve devamı maddelerinde, haciz yoluyla takip 168 ve devamı maddelerinde, bu takip şekline ilişkin borca itiraz 169-169/a maddelerinde, imzaya itiraz, 170. maddesinde, borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti ise İİK. 170/a maddesinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Borçlunun Kambiyo Hukuku Bakımından Şikayeti" başlıklı 170/a maddesinde aynen;
"Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168'inci maddenin 3'üncü bendi ne göre şikayet yolu ile ileri sürebilir.
İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyla, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re'sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.
( Ek fıkra: 09/11/1988 - 3494/34 md. ) Her ne suretle olursa olsun, imza in karı İtirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz" hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, bu maddede şikayet ya da İtiraza konu edilen takip dayanağı senedin kambiyo senedi olma vasfıyla ilgili ve alacaklının takip hakkına yönelik hususların icra mahkemesince re'sen nazara alınması ve takibin iptali, eş söyleyişle de borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti düzenlenmiş; imzaya itiraza bu madde kapsamında yer verilmemiştir.
Şu durumda, talebin niteliğine göre imzaya itiraza ilişkin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 170. madde eldeki talebin yasal dayanağını oluşturmaktadır.
Anılan madde "imzaya itiraz" başlığını taşımakta olup, aynen;
"Borçlu, 168'inci maddenin 4 numaralı bendine göre kambiyo senedindeki imzanın kendisine ait olmadığı yolundaki itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.
İcra mahkemesi duruşmadan önce yapacağı incelemede, borçlunun itiraz dilekçesi kapsamından veya eklediği belgelerden edindiği kanaate göre İtirazı ciddi görmesi halinde alacaklıya tebliğe gerek görmeden itirazla ilgili kararına kadar icra takibinin geçici olarak durdurulmasına evrak üzerinde karar verebilir.
( Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K.147. md. ) İcra mahkemesi, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açma hakkı saklıdır. İnkar edilen imzanın borçluya aİt olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip ikinci fıkraya göre durdurulmuşsa, borçlu sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum edilir ve itiraz reddedilir. Borççlu menfi tespit veya istirdat davası açarsa, hükmolunan tazminatın ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde daha önce hükmedilmiş olan tazminat ve para cezası kalkar.
( Değişik cümle: 17/07 )2003 - 4949 S.K.147. md. ) İcra mahkemesi, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklıyı senede dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa, para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan para cezası kalkar" hükmünü içermektedir.
Aynı kanunun 168. maddesinin 4. bendinde haciz yoluyla takipte ödeme emrinde yer alacak hususlardan biri olarak; "Takip müstenidi kambiyo senedindeki imza kendisine ait olmadığı iddiasında ise bunu beş gün içinde açıkça bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmesi; aksi takdirde kambiyo senedindeki imzanın bu fasıl gereğince yapılacak icra takibinde kendisinden sadır sayılacağı ve imzasını haksız yere inkar ederse sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum edileceği ve merciden itirazının kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarı" gösterilmiştir.
Yine İİK. 170. maddesinin 3. fıkrasında atıf yapılan aynı kanunun 68/a maddesinin 4. fıkrasında; "İmza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309'uncu maddesinin 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü fıkraları ve 310,311 ve 312'nci maddeleri hükümleri uygulanır" denilmek suretiyle inceleme yöntemi açıklanmıştır.
Tüm bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, borçlunun kambiyo senedindeki imzaya itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine bildirmesi ve icra mahkemesinin de bu itirazı İİK'nun 170. maddesi hükümleri çerçevesinde ve yine bu maddeden yapılan atıfla İİK'nun 68/a maddesinin 4. fıkrasında yer alan yöntem dairesinde yapması gerekmektedir.
Hemen burada, borçlunun kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe geçilmezden evvel ihtiyati haciz kararının infazı sırasında borcu kabulle kısmi ödeme ve ayrıca kalanı için ödeme taahhüdünde bulunmasının yukarıda açıklanan ve ödeme emri ve beraberinde senedin tebliği ile doğan imzaya itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı üzerinde durulmalıdır.
Borçlunun ikrarı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesinde düzenlenmiş, maddede aynen;
"Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder.
Maddi bir hatadan neşet ettiği sabit olmadıkça ikrardan rücu olunamaz. Sulh müzakeresi esnasında sebkeden ikrar muteber değildir.
Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir" hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümde mahkeme içi ikrar yanında mahkeme harici ikrarın da hangi halde hükme etkili olacağı düzenlenmiş; harici ikrarın başka deliller ve emarelerle teyit edilmiş olmadıkça bağlayıcı sayılamayacağı kabul edilmiştir.
Yeri gelmişken, ihtiyati haczin hukuksal niteliği de irdelenmeli ve buna göre ihtiyati haciz kararının infazı sırasında gerçekleşen ikrar ve kısmi ödemenin asıl takibe ve bundan doğan itiraz haklarına etkisi üzerinde durulmalıdır.
İhtiyati haciz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borcu alacakları ile muayyen ikametgahı bulunmayan, mal kaçıran ya da kaçan, hileye başvuran borçluların vadesi gelmemiş para borcundan doğan alacakları temin bakımından alacaklıya talep hakkı tanıyan ve şartların varlığı halinde borçlunun yedinde ya da üçüncü kişide bulunan malları ve hakları üzerine konulan bir nevi güçlendirilmiş tedbirdir.
Aynı kanunun 264. maddesinde yer alan "dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklının; haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz zabıt varakasının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde ( haciz veya iflas ) bulunmaya veya dava açmaya mecbur olduğuna ilişkin" hüküm de ihtiyati haciz ile icra takibinin ayrı hukuki düzenlemeler olup, ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğuracağını ortaya koymaktadır.
Bu nedenledir ki, ihtiyati haciz bir icra takip işlemi olmayıp, asıl icra takip işlemine yardımcı olan, güvence sağlayan, koruyucu nitelikte bir kurum ve bizzat icra takip işlemine dönüşmeye elverişli, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce uygulanan bir nevi tedbir işlemidir. İhtiyati haczin icra takip işlemi olmadığı hususu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun "İhtiyati haczin İİK. 289. maddesinde öngörülen takip yasağından sayılmayacağına ilişkin" 16.02.2000 gün ve 2000/12-49 Esas ve 2000/94 Karar sayılı; yine "ihtiyati haczin Türk Ticaret Kanunu'nun 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler arasında sayılan takip talebi niteliğinin bulunmadığına ilişkin" 22.06.1968 gün ve 1967/805 Esas, 1968/475 Karar sayılı, ilamlarında da açıkça ifade edilmiştir.
Bu açıklamaların ışığında, ihtiyati haciz kararının infazı sırasında gerçekleşen ikrar ve kısmi ödemenin asıl takibe ve bundan doğan itiraz haklarına etkisine gelince;
İhtiyati haciz kararının infazı sırasında borçlunun vaki ikrarı, takiple birlikte doğacak olan itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırmayacaktır. Zira, hukuken itiraz olanağının elde edilmesinden önce ve icra takip işlemi niteliği taşımayan ihtiyati haczin infazı aşamasında yapılan ikrar ve buna bağlı kısmi ödeme ile ödeme taahhütleri harici ikrar niteliğinde olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/son maddesi gereğince, hakim ancak, mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise buna binaen hüküm verebilecek; bu ikrar başka emare ve delillerle teyit edilmiş olmadıkça bağlayıcı sayılamayacaktır. Nitekim bu ilke, Hukuk Genel Kurulu'nun 11.02.1987 gün 1986/11-93 Esas, 1987/88 Karar sayılı; 20.12.2002 gün ve 2002/12-1035-1081 sayılı kararında da benimsenmiştir.
Somut olaya gelince; borçlu şirket temsilcisi, ihtiyati haciz kararının infazı sırasında borcu kabul ettiğini beyanla kısmi ödemede ve kalanı için de ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takip nedeniyle ekinde senetle birlikte gönderilen ödeme emri üzerine ise borçlu şirket, senedin kambiyo senedi olma vasfı yönünden bir itirazda bulunmaksızın, ihtiyati haciz aşamasında haciz tehdidi altında borcun kabul edildiğini de ifadeyle, senet altındaki imzanın şirket temsilcisine ait olmadığı iddiasıyla imzaya itiraz etmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, borçlu şirketin kambiyo senedi olma vasfıyla ilgili ve alacaklının takip hakkına yönelik bir şikayeti olmadığına göre, salt senetteki imzaya itirazının İİK. 170. maddesi hükümlerince çözümü gerekmekte olup; İİK. 170/a-son maddesinin somut olay yönünden uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Borçlu şirket yetkilisinin, kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe geçilmezden evvel ihtiyati haciz kararının infazı sırasında borcu kabulü, yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere icra takip işlemi niteliğinde olmayan ihtiyati haczin tatbiki sırasında gerçekleştiğinden hukuki nitelikçe harici ikrar olup, bu ikrar başka emare ve delillerle de teyit edilmediğinden bağlayıcı sayılamaz. Bu nedenle de borçlunun ekindeki senetle birlikte ödeme emrinin tebliği ile doğan imzaya itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir.
Ayrıca, ihtiyati haciz kararının açıklanan niteliği yanında bu kararın infazının mahiyeti de gözetildiğinde, borçlunun bu sırada yaptığı ikrarın müzayaka altında yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Yine, ihtiyati haciz sırasında senedin borçluya gönderilmemesi nedeniyle incelenemeyeceği, yasal olarak, ancak ödeme emri ile birlikte tebliği üzerine senedi inceleme ve itiraz olanağının doğduğu da göz ardı edilmemelidir.
Durum bu olunca, borçlu şirket temsilcisinin takipten ve dolayısıyla ödeme emrinin tebliğ edilmesinden önceki harici ikrarının, takibe başlandıktan sonra dosyaya sunulup takibe dayanak yapılan belgedeki imzanın inkar edilmesine ve bu inkar nedeniyle imza incelemesi yapılmasına engel oluşturmayacağının kabulü gerekir.
Mahkemenin, yukarıda yasal dayanakları ile açıklanan nedenlere uygun gerekçelerle, İİK. 170. maddesi hükümlerince işin esasına girerek, bilirkişi incelemesi yaptırması ve sonuçta birbirini doğrulayan Grafoloji Uzmanı Bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı'nca düzenlenen raporlara dayanarak senetteki imzanın şirket yetkilisi Bahattin'in eli ürünü olmadığını kabulle davacının imzaya itirazının kabulüne; İİK' nun 170/3. fıkrası uyarınca davacı hakkında yapılan takibin durdurulmasına; takip konusu senedi takibe koyan lehtarın, bonodaki imzanın borçluya ait olup olmadığının bilebilecek durumda olup, bonodaki imzaların borçluların eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzaların huzurda atılmasını sağlamadan bonoyu almakla, itirazları kabul edilenlere karşı başlattığı takipte ağır kusurlu sayılacağını kabulle aleyhine tazminata ve para cezasına hükmetmiş olması usul ve yasaya uygundur.
Açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.


SONUÇ :

Davalı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 23.01.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 19-12-2008, 10:58   #5
av.sally

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/11-290
K. 2007/283
T. 23.5.2007
• HAMİLİN İHTİYATİ HACİZ KARARI VERİLMESİ İSTEMİ ( Keşidecinin Çekin Ödenmesini Men Etmesi Hamilin Diğer Yasal Haklarını Etkilememekte ve Keşidecinin Hamile Karşı Yükümlülüklerini Ortadan Kaldırmadığından Kabulü Gereği )
• İHTİYATİ HACİZ KARARI VERİLMESİ İSTEMİ ( Keşidecinin Çekin Ödenmesini Men Etmesi Hamilin Diğer Yasal Haklarını Etkilememekte ve Keşidecinin Hamile Karşı Yükümlülüklerini Ortadan Kaldırmadığından Kabulü Gereği )
• KEŞİDECİNİN ÇEKİN ÖDENMESİNİ MEN ETMESİ ( Hamilin Diğer Yasal Haklarını Etkilememekte ve Keşidecinin Hamile Karşı Yükümlülüklerini Ortadan Kaldırmadığından Hamilin İhtiyati Haciz İsteminin Kabulü Gereği )
• REHİNLE TEMİN EDİLMEYEN PARA BORCU ( Alacaklının Vadesi Gelmiş Bir Para Borcunun Alacaklısı Olduğu - İhtiyati Haczin Şartları Arasında Çekin Ödenmesinin Men Edilmemiş Olması Bir Koşul Olarak Yer Almadığı )


ÖZET :

İstem, ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir. Alacaklının vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı olduğu, bunun rehinle temin edilmediği belirgindir. İhtiyati haczin şartları arasında çekin ödenmesinin men edilmemiş olması bir koşul olarak yer almamaktadır.
Dolayısıyla; keşidecinin çekin ödenmesini men etmesi, hamilin diğer yasal haklarını etkilememekte ve keşidecinin hamile karşı yükümlülüklerini ortadan kaldırmamakta; bu cümleden olarak hamilin ihtiyati haciz istemesi, aranan şartların varlığı halinde olanaklı bulunmaktadır.


DAVA :

Taraflar arasındaki "ihtiyati haciz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu Asliye 1.Ticaret Mahkemesince talebin reddine dair verilen 08.02.2006 gün ve 2006/18 D.İş sayılı kararın incelenmesi İhtiyati haciz isteyen/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 13.11.2006 gün ve 12303-11607 sayılı ilamı ile;
( ... İhtiyati haciz talep eden ( alacaklı ) vekili, borçlulardan Cemil Genç'in keşidecisi, diğerlerinin cirantası oldukları 30.01.2006 keşide tarihli, 14.420,00.-YTL.lik "çek"in ödenmediğini ve alacağın rehinle de temin edilmediğini ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, hesap sahibinin TK.nun 711/3 üncü maddesine istinaden vermiş olduğu 29.12.2005 tarihli ödemeden men talimatı gereği "çek"in işleme konulmadığı gerekçesiyle, ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, ihtiyati haciz isteyen ( alacaklı ) vekili temyiz etmiştir.
İstem, süresinde ibraz edilmesine rağmen ödenmeyen "çek"e dayalı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir. İhtiyati haciz isteğine konu çekin bankaya ibrazında TTK.nun 711/3 üncü maddesi uyarınca ödemenin yapılmadığı anlaşılmıştır. Anılan madde, çekin rızası dışında elinden çıkmış olduğunu iddia eden keşideciyi korumak amacıyla getirilen bir düzenleme olup, bu madde uyarınca muhatap bankayı çeki ödemekten men eden keşideci, tek taraflı olarak yaptığı bu işleme dayalı olarak çeki elinde, bulunduran hamilin yasalar ile kendisine tanınan haklarını kullanmasına engel olamaz. İhtiyati hacze karar verilmesi için gereken koşullar İİK.nun 257 nci maddesinde düzenlenmiş olup, yasal koşullar dikkate alındığında ödemeden men talimatı bulunması ihtiyati hacze karar verilmesine engel değildir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, istemin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, kararın davacı-alacaklı yararına bozulması gerekmiştir... ) ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR :

İstem, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 257 ve devamı maddelerine dayalı ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir.
Çek hamili/alacaklı tarafından, süresinde ibraz edilmesine karşın keşidecinin muhatabı ödemekten men etmesi nedeniyle ödenmeyen hamiline yazılı çeke dayalı olarak ihtiyati haciz istenmiştir.
Yerel mahkemece talebin reddine karar verilmiş; ihtiyati haciz isteyen/alacaklı vekili hükmü temyiz etmiştir.
Özel Dairece; ihtiyati haciz isteğine konu çekin bankaya ibrazında TTK.nun 711/3 üncü maddesi uyarınca ödemenin yapılmadığının anlaşıldığı, anılan maddenin, çekin rızası dışında elinden çıkmış olduğunu iddia eden keşideciyi korumak amacıyla getirilen bir düzenleme olduğu, bu madde uyarınca muhatap bankayı çeki ödemekten men eden keşidecinin, tek taraflı olarak yaptığı bu işleme dayalı olarak çeki elinde, bulunduran hamilin yasalar ile kendisine tanınan haklarını kullanmasına engel olamayacağı, ihtiyati hacze karar verilmesi için gereken koşulların İİK.nun 257 nci maddesinde düzenlendiği, yasal koşullar dikkate alındığında ödemeden men talimatı bulunmasının ihtiyati hacze karar verilmesine engel olmadığı, vurgulanarak hüküm bozulmuştur.
Yerel Mahkeme; ihtiyati haciz isteyen alacaklının ortada vadesi gelmiş bir para borcu olduğunu iddia ederken, keşidecinin böyle bir para borcunun olmadığını ve çekin rıza dışında tedavüle çıkmış bulunduğunu, ödemeden men talimatı ile belirtmiş olduğunu, çek hamili alacaklının iradesi ile çek keşidecisinin iradesinin çeliştiğini, iradeler arasındaki bu çelişkinin ortada gerçekten vadesi gelmiş bir para borcu olup olmadığını tartışılır hale getirdiğini; ihtiyati haciz talebinin incelenmesi sırasında vadesi gelmiş bir para borcunun olup olmadığı kesin bir şekilde belirlenmeden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, ifadeyle önceki kararında direnmiş; hükmü ihtiyati haciz isteyen/alacaklı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Ticaret Kanunu'nun 711/3 üncü maddesine göre keşidecinin muhatabı çeki ödemekten men etmesinin, çek hamili/alacaklı lehine ihtiyati haciz kararı verilmesine engel teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır;
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 702. maddesinde hak sahipliğini ispat görevi düzenlenmekte ve "Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde salahiyetli hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro takibederse bu son ciroyu imzalayan kimse çeki beyaz ciro ile iktisabetmiş sayılır." Denilmektedir.
Aynı Kanunun 703. maddesinde ise;
"Hamile yazılı bir çek üzerine yapılan bir ciro cirantayı, müracaat hakkına dair hükümler gereğince mesul kılarsa da senedin mahiyetini değiştirerek onu emre yazılı bir çek haline getirmez."
Hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre çekte cirosu bulunan cirantalar da tıpkı keşideci gibi son yetkili hamile karşı sorumludur.
Nitekim, ihtiyati haciz istemine dayanak olarak gösterilen "hamiline yazılı çek"te de keşideci Cemil Genç, cirantalar ise Tümsan Elektrik ( Emin Yaman ) , El-Şa Elektrik Aydınlatma olup, açıklanan yasal düzenlemelere göre son yetkili hamil ihtiyati haciz isteyen/alacaklı Burla Makine Ticareti ve Yatırım A.Ş.'dir ve bu sıfatla adı geçen keşideci ve cirantaları hasım göstererek istemde bulunmuştur.
Diğer taraftan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 707. maddesi hükmüne göre; Çek, görüldüğünde ödenir. Buna aykırı her hangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir. Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. Aynı Kanunun 708. maddesinde ise, çekte ibraz süreleri düzenlenmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, görüldüğünde ödenme özelliğini yüklediği çekin kaybolması yada rıza dışında elden çıkması hallerini de düzenleme altına almıştır.
Çekin kaybolmasına ilişkin 704. maddede;
"Çek, herhangi bir suretle hamilinin elinden çıkmış bulunursa ister hamile yazılı bir çek bahis mevzuu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen bir çek bahis mevzuu olup da hamil hakkını 702 nci maddeye göre ispat etsin çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisabetmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle mükelleftir." Hükmünü getirmiştir.
Burada hemen açıklanmalıdır ki, anılan düzenleme ile, çekin kaybolması halinde çeki elinde bulunduran hamile ancak, çeki kötüniyetle iktisap etmesi yada iktisapta ağır kusuru bulunması hallerinde, geri verme mükellefiyeti getirilmiştir. Bu haller dışında çeki elinde bulunduran hamil geri verme mükellefiyetinde olmadığı gibi, çeki elinde bulundurmasından kaynaklanan yasal haklarını kullanma olanağına da sahiptir.
Çekin rıza dışında elden çıkması halinde keşidecinin muhatabı ödemeden men etme olanağını düzenleyen 711. maddenin 3.fıkrasında ise;
"Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir."
Denilmektedir.
Maddenin açık lafzından da anlaşıldığı üzere, keşideciye çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası dışında çıkması halinde muhatabı çeki ödemekten menedebilme olanağı getirilmiş; bu hakkın kullanılmasında keşidecinin iddiası dışında delil aranmamıştır. Üstelik, keşidecinin çekin ödenmesinin men olunması istemine muhatabın uyma zorunluluğu vardır ve uymama halinde muhatap keşideciye karşı sorumlu olur.
Unutulmamalıdır ki, keşidecinin de yasadan kaynaklanan ve salt iddia ile kullanma olanağı bulunan çekin ödenmesinin men olunması hakkını, haksız veya yasal koşulları taşımadığı halde kullandığının anlaşılması halinde, bu kararı nedeniyle yetkili hamile ve diğer ilgililere karşı sorumluluğu bulunmaktadır.
Tüm bu özellikler nedeniyledir ki, salt keşidecinin iddiası ile muhatabın çeki ödemekten menedilmiş olmasının, hamilin yasaca koruma altına alınan haklarını kullanmasında bir engel olarak kabul edilmesi olanaklı değildir.
Eş söyleyişle, keşideci ile muhatap arasındaki ödemeden men olgusu, hamilin çekten kaynaklanan yasal hak ve alacaklarını talep etmesine engel teşkil etmemektedir.
Yeri gelmişken, hamilin kullanabileceği yollardan birisi olan "ihtiyati haciz" ile ilgili yasal düzenleme üzerinde durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "İhtiyati haciz şartları" başlıklı 257. maddesi:
"Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1- Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar yada bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.
..." hükmünü amirdir.
Alacaklının vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı olduğu, bunun rehinle temin edilmediği belirgindir. İhtiyati haczin şartları arasında çekin ödenmesinin men edilmemiş olması bir koşul olarak yer almamaktadır.
Dolayısıyla; keşidecinin çekin ödenmesini men etmesi, hamilin diğer yasal haklarını etkilememekte ve keşidecinin hamile karşı yükümlülüklerini ortadan kaldırmamakta; bu cümleden olarak hamilin ihtiyati haciz istemesi, aranan şartların varlığı halinde olanaklı bulunmaktadır.
Mahkemenin, ihtiyati haciz şartlarının varlığını göz ardı ederek, salt keşidecinin çekin ödenmesini men etmesinin alacağı çekişmeli hale getirdiğinden bahisle alacaklı çek hamilinin ihtiyati haciz talebini reddetmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.


SONUÇ :

İhtiyati haciz isteyen/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.05.2007gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Son yargıtay kararları av.sally Eşya Hukuku Çalışma Grubu 2 04-11-2009 09:24
Yargıtay Kararları... Av.Duygu Keleş Meslektaşların Soruları 5 18-03-2008 12:06
Yargıtay Kararları adıge Hukuk Sohbetleri 5 28-07-2007 15:24
yargıtay kararları sedaoner Hukuk Soruları Arşivi 0 17-03-2006 23:30
Yargıtay Kararları onur Hukuk Soruları Arşivi 6 27-02-2002 03:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05908298 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.