Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Bir İşletme Varlığı Olarak Abone Devri Ve Sonuçları

Yanıt
Old 25-02-2005, 16:26   #1
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Bir İşletme Varlığı Olarak Abone Devri Ve Sonuçları

BİR İŞLETME VARLIĞI OLARAK
ABONELİK SÖZLEŞMESİ VE MÜŞTERİ VERİLERİNİN ÜCRET KARŞILIĞI DEVRİ VE SONUÇLARI


Bilindiği gibi ticari işletmeler Türk Ticaret Yasasının 12. maddesi temelinde maddi, 11/2 madde kapsamıyla ise gayrı maddi varlıklara sahiptirler. Bu itibarla yasamıza göre; işletme varlığı içinde tüm taşınmaz ve taşınır mallar ile makine-teçhizat gibi mallar maddi varlık olarak; marka hakkı, lisans hakkı gibi haklar ise; gayrı maddi varlıklar olarak kabul edilmektedir.

Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte işletme varlıkları içine daha farklı unsurların katılmasına şahit olmaktayız. Şöyle ki; işletmenin müşterinin yararlanmasına sunduğu hizmetlerin belli bir sözleşmeye bağlı olarak ve ücret karşılığı devam etmesi ile birlikte, süreklilik arz eden müşteri kullanımı zaman içerisinde şirketin ekonomik değerini artırmakta öyle ki günümüzde bilhassa GSM abonelerinin uluslar arası piyasalarda 1 Abone= 100 USD değeri ile şirkete değer kattığı görülmektedir.

Bu hesapla TTK 11/2 hükmünde abone müşteriler yer almamış da olsa hükümde tadadi olmayan örnekler gözetildiğinde, gelinen noktada (abonelerin de) Gayrı maddi işletme varlıkları içine dâhil edilmesi gereği kaçınılmaz olmuştur.

Konunun önemi özellikle son günlerde TMSF ‘ nin yönetim ve denetimini üstlendiği ve 5020 sayılı yasa ile bankalar yasasına eklenen hükümle birlikte satabilme imtiyazını edindiği TV yahut GSM şirketlerinin sadece “hisse olarak değil”, “varlık olarak” da satışına izin verecek şekilde değiştirilmesi düşünülen yasa nedeniyle daha da artmıştır.

Gerçekten çıkarılacak bu yasa ile örneğin TMSF yönetiminde bulunan GSM şirketinin yaklaşık 7–9 milyon civarındaki abonelerinin de kısmen yahut bir bütün olarak başka bir GSM şirketine devri “yasa nedeniyle” olanaklı hale getirilmiş olacaktır.

Oysa abone sözleşmeyi imzaladığı sırada sadece o şirketten GSM hizmeti almak istemiş olabilir. Yahut müşterinin halen abone bulunduğu şirketin GSM hizmeti gerek ses – teknoloji kalitesi gerekse kapsama alanı – roaming (dolaşım) genişliği gibi ek unsurlara bağlı olarak mevcut diğer GSM hizmeti veren şirketlerden daha üst normlarda olabilir. Hatta abone müşterisi olduğu mevcut GSM operatörünü kendince itibar (prestij) nedeni saymış olabilir. Böyle bir durumda, abone sözleşmesi ile hizmetten istifade hakkı tanınan müşterinin rızası olmadan, müşterinin asla düşünmediği bir başka GSM operatörüne yasa temelinde aboneliğinin ve aidiyetinin devredilebilmesi, devreden şirket bakımından borcun yani hizmetin de devri anlamına geleceği başka bir ifade ile; Borçlar Kanununda düzenlenen Borcun naklinden başka bir hukuki nitelik taşımayacağı açıktır.

Borcun naklinin ancak alacaklının rızası ile anlam ifade edeceğini düzenleyen BK. 173 -178 hükümleri ile Anayasamızın sözleşme özgürlüğünü tanzim eden emredici 48.maddesi karşısında, çıkarılacak varlık devri hükmü GSM ve TV Dıgıtal Platform aboneleri için uygulanamaz bir hüküm olmaktan öteye gidemeyecektir.

O halde yasa çıktığı zaman GSM aboneleri şirkete ihtar çekerek aboneliklerinin devredilmemesini talep ettikleri takdirde hiçbir biçimde GSM aboneleri işletme varlığı olarak bir başka GSM şirketine devredilemeyecektir. Kanımca rıza dışı devir halinde abonenin sözleşmeyi fesih ile tazminat talep etme hakları BK.106–108 hükümleri temelinde mevcuttur. Çünkü abone başına tespit edilen değer sadece şirketin yatırımları ile değil, aynı zamanda abonenin sürekli kullanımı neticesinde oluşmaktadır. Abone olmadıkça, abone için devir bedeli de söz konusu olamayacaktır. O halde, bu değerin oluşmasında en az şirket kadar abonenin de katkısı vardır.

Öyle ki rıza dışı devir varsayımında, abone; hem devir eden şirkete hem de devir alan şirkete feshi ihbarda bulunarak sözleşmeyi sona erdirip, ilk operatörden tazminat talep edebileceği gibi, fesih neticesinde devir bedeli olan tutarın konusuz kalmasına da sebep olabilir.

Olayın bu boyutu düşünüldüğünde varlık olarak kabul edilebilecek abone devirleri zorlaşacaktır. GSM sektörünün uluslar arası piyasalarında bir abonenin (müşterinin) piyasa rayicinin 100 ABD Doları civarında kabul görmesi, bir varlık devri olarak GSM abonelerinin bir başka GSM şirketine devrinde abonenin önemini (şirket için ciddi bir kaynaktan yoksun kalabilme noktasında) oldukça artırmaktadır.

Olayın diğer bir boyutu ise, müşteriye ait kişisel verilerin de abone devri ile birlikte devir alan GSM operatörüne kendiliğinden ve rıza dışı geçmiş olması temelinde Yeni Türk Ceza Kanununun 136. maddesindeki yasağa takılmasıdır.

Gerçekten GSM abonelik sözleşmesi yapılırken aboneye ait kişisel veriler abone sözleşmesine kaydedilmektedir. Dolayısıyla, işletmeye dâhil bir varlık olarak abone sözleşmelerinin bir başka GSM operatörüne devir işlemi sadece borcun naklini değil aynı zamanda müşteriye ait kişisel verilerin de devrini zorunlu kılacaktır. Böyle bir durumda müşterinin rızası olmadan yapılacak abone devir işlemi Yeni Türk Ceza Yasasının 136. maddesine göre 1 Yıldan 4 Yıla kadar hapis cezasına sebebiyet verecektir.

01 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan Yeni Türk Ceza Yasasının 136. maddesi aynen şu şekildedir:

“Madde 136 - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Bu hüküm aynı şekilde büyük perakende mağazacılık vasıtasıyla edinilen müşteri verilerinin nakde dönüştürülmesine de engeldir. Şöyle ki; çağımızda birçok ürün yelpazesini bir arada bulunduran hipermarketler ön plana çıkmıştır. Bu marketlerden alış veriş yapan müşteriler, her alım satım da kasaya gittiği zaman kendi yaşamına dair verileri istemeden de olsa, mağazaya sunmuş olmaktadır. Bu yolla mağaza hangi müşterisinin hangi tarihlerde hangi tür ürünleri satın aldığını, toplam harcama kapasitesini, adresini vs. bilgilerini sistemine kaydetmekte ve bu verileri kredi kartı sunan banka ve üretici kuruluşlara bedel karşılığında satabilmektedir.

Müşterinin rızası olmadan gerçekleşen bu eylem 28.01.1981 tarihli “Kişisel nitelikte Verilerin Otomatik İşleme Tabi tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme” sine Avrupa Konseyi Üyesi diğer devletlerle birlikte imza koyan Türkiye’nin bu doğrultuda çıkardığı Yeni Türk Ceza yasasının 135 ve devamı hükümlerine bağlı olarak yasaklanmış ve cezaya tabi kılınmıştır.

Tabi ki müşteri rıza gösterdiği takdirde bu yasak aşılabilecektir. Belki ileriki tarihlerde mağaza sahipleri müşterisine bir ücret yahut indirim teklif ederek, bu kişisel verilerden kendisi de hukuka uygun olarak gelir elde edebilecektir. 25.02.05

Av. Mehmet Saim DİKİCİ/İstanbul Barosu
Old 26-02-2005, 18:07   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Dikici,

Gerçekten ilginç ve güncel bir konuyu buraya taşımanıza memnuniyetimi bildirerek konu hakkındaki görüşlerimi belirtmek isterim.

Malumunuz olduğu üzere "gayri maddi (fikri ve sınai) hakların hukuk sistemince bir obje olarak korunabilmesi için bunların tanınmış (tipik) olmaları gerekmektedir ve bunlar mülkiyet hakkında olduğu gibi "sınırlı sayılılık" ilkesine tabidir. Bu açıdan düşünüldüğünde "müşteri verileri"ne dair "hak"kın devir, feragat veya diğer herhangi bir işleme konu olabilmesi ve yasal olarak takip edilebilmesi için yürürlükte olan hukuki düzence karşılığının olması gerekmektedir.

-Bir iç hukuk metni haline gelen "Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme" yi ayrık tutarsak ;

TTK m.11/II' ye göre "ticari işletmenin devrinde müessesenin işletilmesi için daimi bir tarzda tahsis olunan unsurlar da dahil olmak üzere - aksi kararlaştırılanlar haricinde - tamamen geçiş" sözkonusudur.Buradaki maddi olmayan hakların kapsamına marka, patent, kira, telefon hatları ve işin özelliğine göre diğer hakların da girdiği belirtilmektedir.Tartışmanın espirisi ise "müşteri çevresi" olarak ifade edilen, ticari anlamda değer ifade eden ve maddi bir karşılığı bulunan bir kavramın ise buna hukuken ve cezaen dahil edilip edilemeyeceğinin yasal zemininin tesbitinde yatmaktadır.Yargıtay bir kararında " tüm işletmeyi devralan davacı işletmenin "müşteri muhiti "ni de kendi tekeline almış sayılır ve davalı devredenin de bundan sonra eski müşterileriyle bir ilişkisi kalmamaktadır" (11 HD , 25.11.1976) , 3626/1217 şeklinde bir kanaate varmış ve "müşteri muhiti" olgusunu hukuken koruyarak devrinin mümkün olduğuna hükmetmiştir.

Yine TTK'nın acentanın fesihten sonraki tazminat haklarını düzenleyen 134. maddesinde getirilmiş olan "tazminat hakkı" yargısal kararlarda "portföy hakkı ve tazminatı" olarak tanımlanmış, sözleşmesi haksız yere feshedilen acentanın uzun yıllar çalışması ve asıla bu nedenle "müşteri" kazandırması neticesinde bu emeğinin karşılığının korunması gerektiği düşünülmüştür.Bu anlamda "müşteri verileri ve bilgileri" kavramının potföy hakkı" gibi bir olgu çerçevesinde düşünülmesi ve meşruen devri de mümkün olabilecektir.

Bir başka düşünülmesi gereken de her ne kadar mevzuatta yer almasa da uluslar arası hukukça kabul edilen ve piyasada sözleşmelere konulduğu bilinen bir kavram olan "know-how" dır.Know-how her ne kadar daha çok "teknik sırlar" olarak telakki edilse de ticari olarak değeri olan ve herkesçe kolaylıkla erişilemeyen ve diğer fikri haklar kapsamında korunma imkanı bulunamamış bilgiler anlamında kullanılmaktadır.Burada asıl husus "müşteri kitlesi ve verileri"nin know-how olarak değerlendirildiği taktirde devrinin hukuken mümkün olacağıdır.Yine de "know-how" un "tek taraflı bir bilgi birikimi" olması nedeniyle devrinin tamamen serbest olabileceği ve fakat "müşteri verileri"nin ise "ikili" bir ilişki sonucunda doğduğu için bu konuda ticari işletmenin "mutlak hakkı" nın olmadığı da ileri sürülebilecektir.

"Devrin meşruluğu" eğer bu anlatılanlar kapsamında değerlendirilemezse sizin de belirtmiş olduğunuz gibi bireysel müşteriyle yapılan sözleşme içeriğinde böyle bir keyfiyete önceden rızayı dile getiren bir hükmün veya sonraki safhada bir muvafakatin olmaması, işlemi tamamen sözleşmeye aykırı kılacak ve de irade özgürlüğünün çiğnenmesi anlamını taşıyacaktır.Yine YTCK nın ilgili hükmü gereğince cezai mesuliyetin de doğacağı kaçınılmazdır.

Yine de bankalar yasasına getirelecek bir hükümle bu şekilde bir devre özel olarak izin verildiğinde "kanuna aykırılık" konusunun kalmayacağı ama anayasaya veya genel hukuk ilkelerine aykırılığın da baki kalacağı açıktır.

Av.Bülent Sabri Akpunar (Jus)
Old 27-02-2005, 14:25   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Teşekkür ederim sayın Akpunar,

"Gayrı maddi varlıklar" kavramının üzerinde biraz daha fazla durmamız gerekecek sanıyorum.

GSM şirketleri için abone ciddi bir varlıktır. Aksi takdirde bu şirketlerin değerleri %10 mertebelerine geriler.

Uygun bir zamanda daha ayrıntılı yazarım.

Selamlar, iyi çalışmalar.
Old 18-08-2010, 11:52   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Bana gelen bir e-postanın içeriğini YORUMSUZ aşağıya aktarıyorum: LÜTFEN ÖNCE MAKALEYİ SONRA DA BU MAİLİ OKUYUNUZ!

---------

Alıntı:
Sayın Hukukcumuz;

Türkiye’de Turkcell iş ortakları içerisinde ilk olarak Hermes iletişimin hazırladığı T.C. Kimlik Numarası ile toplu mesaj gönderme servisini, sizlerle paylaşmaktan gurur duymaktayız.

TC Numarası ile SMS gönderme hizmetiyle artık adres ve telefon numaralarını bilmediğiniz Turkcell abonesi olan tüm borçlularınıza ulaşabileceksiniz.

Servisin temeli; adres, telefon veya diğer irtibat bilgileri mevcut olmayan borçlularınıza, borçlularınızın TC Kimlik numaralarını kullanarak SMS gönderilmesidir. Bu şekilde borçlunuzun TC Kimlik numarasını biliyorsanız kendisine ulaşma imkanınız olmaktadır.

NASIL ÇALIŞIR?
Sisteme kayıt olduğunuzda; internet üzerinden size sunulacak olan menüyü kullanarak, borçlularınızın TC Numaralarını sisteme gireceksiniz. Hazırlamış olduğunuz sabit mesaj TC Numaraları üzerinden borçlularınıza ulaşacaktır.
Servis Turkcell A.Ş üzerinden verildiği için mesaj gönderdiğiniz kişiler Turkcell Abonesi ise göndermiş olduğunuz mesaj ilgili kişiye ulaşacaktır.
Turkcell’in Türkiyenin en büyük telefon operatörü olduğu düşünüldüğünde TC kimlik no ile mesaj göndererek, iletişim bilgileri olmayan borçlularınıza ulaşmanın avantajını yaşayacaksınız.

ÜCRETLENDİRME
Gönderdiğiniz her mesaj 2 SMS olarak ücretlendirilecektir. Göndermiş olduğunuz SMS’lerden ulaşmayanlar için herhangi bir ücretlendirme yapılmayacaktır.
TC kimlik nosu ile göndermiş olduğunuz SMS’lerden hangisinin ilgilisine ulaştığını görebileceksiniz.
Bu servis kapsamında gönderilen mesajlar reklam, tanıtım vb. materyaller içeremez olup, sadece borçluya bilgi verme amaçlı kullanılabilir.

Detaylı bilgiler ve sisteme üye olmak için

http://www.icradosyasi.com/default.asp?PAG00_CODE=TR_11

linkini tıklayıp buradaki formu doldurup bize gönderin veya

www.icradosyasi.comana sayfasındaki TC Kimlik No ile SMS reklamını tıklayın.

Müşteri temsilcimiz en kısa sürede size ulaşacaktır.

Saygılarımızla;

www.icradosyasi.com

Old 26-08-2010, 07:58   #5
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Av.Mehmet Saim Dikici;

Böylesine hassas ve gündemde olan bir konuyu ele alış biçiminiz ve paylaşımınız için teşekkür ederim. Konunun kanımca iki boyutu var: Birincisi; kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde toplanması/paylaşılması ve buna bağlı olarak kazanç elde edilmesi, ikincisi ise; söz konusu "hizmet"in alacaklıların menfaatlerinin korunması açısından etkin bir yarar sağlamakla beraber amacı dışında da rahatlıkla kullanılabilecek/kullanılabiliyor olması.

Aktardığınız mailin içeriği, geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve THS'de de tartışma alanı bulan "borçlu takip sistemi" adı altında satışa sunulan ve sık bir kullanım alanına sahip olan programlar hakkında takibat başlatıldığı haberini de akla getiriyor. Bknz: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=52705 Sanırım günümüzde "kişisel verilerin korunması" diye bir olgudan bahsetme imkanı kalmadı. Yasal düzenlemeler, kişisel verilere etkin ve kolay erişim imkanı sağlayan sistemleri hazırlayan kişi/kurumlarla baş edemeyecek gibi geliyor bana.

İçinde bulunduğumuz durum, müthiş bir ivme kazanan bilişim sektöründe virüs yazılımlarıyla olan mücadeleyi de hatırlatıyor: Bir yandan virüs koruma programları, öte yandan bu programları üreten firmaların aynı zamanda virüs yazılımı üretiyor oluşu bir kısır döngü halinde devam ediyor. Virüsler arttıkça virüs koruma programları ve elde edilen kazanç da buna bağlı olarak artıyor. Borçlular arttıkça da borçlu takip programları artıyor.

Saygılarımla..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şuy'u sonrası satışın sonuçları özspartaküs Meslektaşların Soruları 2 09-12-2006 18:30
Davalının ünvanının eksik olarak davanın açılmasının sonuçları İNCİ Meslektaşların Soruları 1 29-11-2006 15:09
Yargısız İnfaz Ve Sonuçları nursel citil Hukuk Sohbetleri 2 19-04-2004 11:06
Kiracının Abone Sözleşmesinden Dolayı Malik Sorumlu Mudur? fazıl Meslektaşların Soruları 2 07-06-2002 10:52
Usülsüz Tebligat Ve Sonuçları kursatbayram Hukuk Soruları Arşivi 1 04-03-2002 21:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06090093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.