Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Hastasını aydınlatmayan doktora tazminata Yargıtay'dan onama

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-11-2008, 10:56   #1
av.sally

 
Varsayılan Hastasını aydınlatmayan doktora tazminata Yargıtay'dan onama

Yargıtay 13. Hukuk Daire,hastasını aydınlatmayan doktora verilen 125 bin YTL'lik tazminat kararını onayladı. Kararın, sadece aydınlatmama gerekçe gösterilerek Yargıtayın verdiği ilk karar olduğu bildirildi.

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Hakeri, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastayı aydınlatma yükümlülüğünün birçok ülkede yıllardır uygulandığını söyledi.

Türkiye'de de aydınlatma yükümlülüğünün yeni olmadığını ifade eden Hakeri, “1977 tarihli Yargıtay kararı, aydınlatma yükümlülüğünün bulunduğunu gösteriyor. 1977 yılındaki kararda doktor, aydınlatmama dışında bazı kusurlarla da suçlanıyor. Yargıtayın son kararı ise sadece aydınlatmama gerekçe gösterilerek verildiği için önem taşıyor” dedi.

Prof. Dr. Hakeri, Yargıtayın Eylül ayında verdiği konuya ilişkin kararıyla ilgili şunları kaydetti:

“Yargıtayın yeni kararına konu olayda, dava ameliyat sonrası ses kısıklığının oluşması nedeniyle 2003 yılında açılıyor. Gelen bütün bilirkişi raporları hekimin bu konuda bir kusurunun olmadığını söylüyor. Bunun üzerine mahkeme, 2007 yılında, hekim her ne kadar kusurlu değilse de 'Ameliyat yönünde rıza alınmasına rağmen hastanın, ameliyatın yapılması esnasında ve sonrasında meydana gelecek komplikasyonlara ilişkin bilgilendirilmediği, buna ilişkin aydınlatılmış bilgi rızası (onamı) bulunmadığı' gerekçesiyle hekimin tazminat ödemesi gerektiğine hükmediyor. Bu karar Yargıtay tarafından Eylül 2008'de onaylanıyor ve doktor faiziyle birlikte 125 bin YTL tazminat ödeme cezasına mahkum ediliyor. Bu tarihi bir karar. Aynı zamanda Yargıtayın ilk ayrıntılı kararı. Ayrıca, doktorun hastayı bilgilendirdiği yönündeki savunması, Yargıtay tarafından, yazılı bir bilgilendirme olmadığı gerekçesiyle de reddediliyor.”

Tek başına aydınlatmanın da hekimi sorumluluktan kurtaramayacağını bildiren Prof. Dr. Hakeri, aydınlatma, rıza, doğru teşhis ve tedavinin birlikte olması gerektiğini vurguladı.

KİŞİ NEYE RIZA GÖSTERDİĞİNİ BİLMELİ

Prof. Dr. Hakeri, hekim faaliyetinin hukuka uygunluğunun temel şartlarından birinin “hastanın rızası” olduğunu belirterek, rızanın geçerlilik şartının da kişinin neye rıza gösterdiğini bilmesi olduğunu söyledi.

Rızası alınan hastanın mutlaka aydınlatılması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Hakeri, “Kanunda bununla ilgili bir hüküm yok. Ancak Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 15. maddesinde, hastanın sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahip olduğu belirtiliyor” diye konuştu.

Prof.Dr. Hakeri, aydınlatma yükümlülüğünün bizzat tedaviyi üstlenen hekim tarafından yerine getirilmesi gerektiğini kaydederek, şunları söyledi:

“Eğer tedavi birden fazla hekim tarafından üstlenilmişse, sorumlu hekim de aydınlatma yapabilir. Hasta, tedavisi ile ilgilenen tabip dışında bir başka tabipten de sağlık durumu hakkında bilgi alabilir. Hastanın tıbbi müdahaleden en geç bir gün önce bilgilendirilmesi gerekir. Yine eğer küçük yaşta veya kısıtlı bir hastaysa velisi veya varisi bilgilendirilmelidir. Yönetmeliğe göre, hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır. Hekim, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır.”

AYDINLATMA YAZILI OLMALI, GEREKİRSE TERCÜMAN TUTULMALI

Aydınlatmanın ispat açısından yazılı olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Hakeri, “Yazılı olması ile ilgili yasal bir düzenleme yok. Ancak ispat açısından yazılı olması sıkıntıların aşılmasını sağlayacaktır. Matbu formlarla ve sadece imzalatma suretiyle yapılan aydınlatma geçersizdir. Hastanın tıbbi müdahaleden en geç bir gün önce bilgilendirilmesi gerekir. Aydınlatma anlaşılır olmalı, gerektiğinde tercüman kullanılmalıdır. Hastanın anlayabileceği şekilde, tıbbi terimler mümkün olduğunca kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden ve hastanın ruhi durumuna uygun nazik bir ifade ile yapılmadır” dedi.

Aydınlatmanın tedavide çok önemli bir aşama olduğunu bildiren Prof. Dr. Hakeri, şöyle devam etti:

“Aydınlatılmamış olan hastanın rızası geçersizdir. Bu durumda hekimin sorumlu tutulabilmesi için ayrıca bir kusurunun bulunması gerekmemektedir. Hekimin aydınlatmada yanlış bilgi vermesinin nedeni kendi yanılgısı da olsa, sorumluluğu vardır. Örneğin, hekim hastalığı yanlış teşhis ederek, yanlış hastalık konusunda aydınlatmışsa, aydınlatma yapılmamıştır. Hekim sonuçta hastasına hiç zarar vermemiş olsa dahi cezalandırılabilir. Bu durum, özel hukuk bakımından da tazminat sorumluluğunu gerektirir.”

Prof. Dr. Hakeri, polikliniklerde yazılı bir aydınlatmaya gerek duyulmadığını, “Ancak doktor, hastasına aspirin dahi yazsa, hasta kayıt defterine hastaya aydınlatma yaptığına dair not düşmelidir” dedi.

17 Kasım 2008

Kaynak : Anadolu Ajansı
Old 20-11-2008, 17:55   #2
kamuran

 
Varsayılan

İlgili yargıtay kararını ekte sunulmuş olsaydı veya en azından esas ve karar numaraları yazılmış olsaydı dahi iyi olacağı inancını taşıyorum. çünkü kararın tamamını okumuş olurduk. Paylaşımınız ve emeğiniz için teşekkürler ederim. Bu vesile ile iyi çalışmalar diliyorum.
Old 23-11-2008, 22:50   #3
mustafaaladag

 
Varsayılan

Arkadaşlar bu çok ama çok önemli bir karar. Tıp hukuku alanında doktor hatalarından kaynaklı davalarda ne kadar haklı olursanız olun bir yerde doktorlar hatalı olmayıveriyorlar. Ancak bu konu net kezin sınırları belli. Ortada aydınlatılmış onam varmı yokmu. Yoksa sorumlu oluyorlar. Yani bizlerin tıp konusundaki (ve maalesef kendi tekellerinde olan )bilgisizliğimizden bilirkişi kurullarındaki gayrıahlaki yaklaşımlardan faydalanamayacaklar. Onun için sizlerden ricam bu kararın ayrıntılı bilgilerinin hatta mümkünse yerel mahkeme kararı ve yargıtay onamam ilamının bir örneğinin burda yayınlanmasını dilerim.
Old 25-11-2008, 18:24   #4
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Mustafa Bey'le tamamen aynı kanaatteyim. Doktorlar birşekildekusursuz oluveriyorlar gerçekten. Başımdan geçen dava var. Menenjiti teşhis edemediği için ölen kızın ailesi adına açtığımız davada, meşhur Adli Tıp Kurumumuz "doktorun hatasının olmadığını, teşhis edemeyebileceğini" hükmetti. İtiraz ve tmyizlerimizde işe yaramadı. Karar kesinleşti. Göz göre ölen bu kızın hesabını kimseye soramadık. Başkalarının evlatlarıda ölmesin diye doktorları daha dikkatli davranmaya sevk edecek bir karar alamadık. Üzgünüm ey halkım. Unutma bizi...
Old 26-11-2008, 13:59   #5
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sadece bir meslek grubuna yüklenen bir sorumluluk değil bu kanımca..

Aynı nitelikteki kararların "Avukatlar " içinde verilmesi pekala mümkün...En azından ben öyle düşünüyorum.

Biz avukatlar ile ilgili olan sorumluluk hali ise " güven sorumluluğu " olmalı.

Böylece,"bu dava kesin olur!" söylemleri yerine;

"Bu dava .... olması halinde kazanılabilir ancak dava açılması ve kazanılamaması halinde,para cezaları , %40-%20 oranında tazminatlar ya da karşı vekalet ücreti ve dava harcını ödemek zorunda kalabiliriz."

"Böyle bir davanın kazanılma imkanı yoktur.Davanın açılmasında ısrar edilmesi halinde şu sonuçlarla karşılaşmanız mümkündür"

"Bu davaya şu cevabın verilmesi ve şu delillerle desteklenmesi halinde şu sonuçlarla karşılaşabiliriz" .....vs vs vs gibi açıklamaların yapılması ve müvekkili olabildiğinde bilgilendirmek gerekecektir.

Bu takdirde ise davayı kazansanız veya kaybetseniz de müvekkiliniz "Avukat beni aldattı " gibi hem sizi hemde mesleği karalayan beyanlarda bulunmaya cesaret edemeyecektir.

Tüm bunların yanında siz,araştırmadan,enine boyuna tartmadan dava açıp cevap veremeyeceksiniz.Böylece farkında olmadan otomatikleşen,neredeyse bir program çıktısı halini alan dilekçelerimize son vermek zorunda kalacağız.

Kararı yerinde buluyor ve farklı meslek grupları için yaygınlaşmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla
Old 26-11-2008, 17:45   #6
mustafaaladag

 
Varsayılan

Ben Gamze hanım'ın tüm söylediklerine katılıyorum. "HALEDERİZ" mantıklı avukatların mesleğe verdiği zararlar ortadan kaldırılmış olur.
Old 27-11-2008, 11:32   #7
mustafaaladag

 
Varsayılan

Arkadaşlar Hastasını aydınlatmadığı için tazminata mahkum edilen doktorla ilgili tazminat dosyası bilgileri aşağıdadır.
Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesi
06.12.2007 günlü
2005/302 Esas
2007/501 Karar
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi
18.09.2008 günlü
2008/3743 Esas
2008/10746 Karar

Yakında kararın ve yargıtayın düzelterek onama ilamının örneğini de buraya ekleyeceğim.
Old 01-04-2009, 12:00   #8
ehlihibre

 
Varsayılan

çok sağolun sevgili meslektaşım ama benim de benzer mahiyette bir davam var. bunun için de ilgili karar metnine ulaşabilmek benim için iyi olacaktı. teşekkürler.
Old 24-02-2011, 19:29   #9
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Benzer bir karar:

YARGITAY
13. Hukuk Dairesi 2008/4519 E.N , 2008/10750 K.N.

İlgili Kavramlar

DOKTORLARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU
HASTAYI AYDINLATMA BORCU
ÖZEN BORCU
VEKİLLİK SÖZLEŞMESİ

Özet
BİR DAVADA MADDİ OLGULARI HUKUKSAL AÇIDAN NİTELENDİRMEK VE UYGULANACAK YASA HÜKÜMLERİNİ BULMAK HAKİMİN GÖREVİDİR.

HASTANIN TEDAVİSİNİ ÜSTLENEN HASTANE VE DOKTORLAR, MESLEK ALANI İÇİNDE OLAN BÜTÜN KUSURLARINDAN HAFİF DE OLSA SORUMLUDUR, DOKTOR VE HASTANE, HASTASININ ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN, MESLEKİ TÜM ŞARTLARI YERİNE GETİRMEK, HASTANIN DURUMUNU TIBBİ AÇIDAN ZAMANINDA VE GECİKMEKSİZİN SAPTAYIP, SOMUT DURUMUN GEREKTİRDİĞİ ÖNLEMLERİ EKSİKSİZ BİÇİMDE ALMAK, UYGUN TEDAVİYİ BELİRLEYİP UYGULAMAK ZORUNDADIR.

DAVALI DOKTORUN HASTAYI AYDINLATMA GÖREVİNİ YERİNE GETİRİP GETİRMEDİĞİ ARAŞTIRILMALIDIR.


İçtihat Metni

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, İlamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, yüzündeki gülümseme çizgi ve kırışıklıkların giderilmesi için 1999 yılı Haziran ayında davalı kliniğe başvurduğunu, davalı doktor Hande tarafından yüzüne tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir dolgu malzemesi enjekte edildiğini, yüzünde çeşitli reaksiyonlar oluştuğunu, davalı doktorun iyileştirme vaadi ile müdahalelerde bulunduğunu, her seferinde durumunun daha da kötüleştiğini, yüzünde kalıcı yumru kütleler, çöküntüler ve morluklar oluştuğunu, uzmanların bir daha iyileşme ve cerrahi müdahale ile dahi iyileşme şansı olmadığını bildirdiklerini, davalı doktorun özensiz ve kusurlu davranışları sonucu ortaya çıkan zarardan davalıların sorumlu olduklarını ileri sürerek çektiği elem ve ıstırabın karşılığı 200.000,00 YTL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, 12.05.1999 tarihinde kliniğe gelen davacının burun kenarında oluşan çizgileri azaltmak amacıyla enjeksiyonla kozmetik tedavi yapılmasını istediğini, çok basit ve sık uygulanan bir yöntemle burun kenarlarına new-fill denen bîr dolgu maddesinin enjekte edildiğini, iki seans uygulamadan sonra davacının İtalya'ya yerleşmesi nedeniyle bir daha görmediklerini, kusurları bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davacının yüzünde oluşan yumruların, Adli Tıp Kurumu ve Tabip Odası Onur Kurulu raporlarına göre bir komplikasyon sonucu oluştuğunun anlaşıldığı, işin kötü yapılması veya kötü malzeme kullanımı söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK'nın 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacı, yüzündeki kırışıkların giderilmesi için davalı doktorun yaptığı müdahalenin özensiz ve kusurlu olması nedeniyle kalıcı zararlara yol açtığı iddiası ile manevi tazminat istemişlerdir.

Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK m. 321/1). O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de ofsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor ve hastane, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK'nun 394/1. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor ve hastane sorumlu tutulmamalıdır.

Somut olaya bakıldığında, davacının yüzündeki kırışıkları gidermek için davalı klinik ve doktora başvurduğu, davalı doktorun davacının yüzüne fill-new adlı dolgu malzemesi enjekte ettiği, sonuçta davacının yüzünde giderilmesi mümkün olmayan hasar oluştuğu, taraflar arasında ihtilaflı değildir. Çözümlenmesi gereken husus, davalının üstlendiği tedaviyi yaparken Özen borcunu yerine getirip getirmediğidir. Dosya İçerisinde bulunan raporlarda davacının yüzünde oluşan hasarın nedeni, yabancı cisim reaksiyonu olarak bildirilmiştir. 22.12,2006 tarihli Adli Tıp Raporunda, enjeksiyon işleminin ve daha sonra gelişen deri altı yabancı cisim reaksiyonu sonrası uygulanan kortikosteroid tedavisi işleminin günümüz tıp kurallarına ve kozmetik cerrahisi tekniğine uygun bir işlem olduğu, daha sonra yüz bölgesinde gelişen lezyonların, bu İşlem sonrası nadir gelişen komplikasyonlardan olduğu bildirilmiş ise de, davalının bu işlemi yapmadan önce davacıya işlemin muhtemel komplikasyonları hakkında bilgi verip vermediği, riskleri anlatıp anlatmadığı, özetle aydınlatılmış rıza alınıp alınmadığı konusunda bir inceleme yapılmamıştır. Davalı doktor, davacının şikayeti üzerine Onur Kurulu'nda verdiği 23.09.2005 tarihli ifadesinde, davacıya yapılacak işlemin ayrıntılarını anlattığını, dolgu malzemesinin doğal bir madde olduğunu söylediğini, ancak her maddenin alerji yapma riski bulunduğunu, nadir de olsa bir komplikasyon oluşursa tedavi edilebileceğini anlattığını, ancak bu hususları kayıt altına almadığını, o zamanlar onama belgesi alınmadığını bildirmiştir. Davalı, davacıyı müdahalenin komplikasyonları konusunda aydınlattığını yazılı belge ile İspat edemediği gibi, beyanında geçen komplikasyon oluştuğu halde tedavisinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında davalı doktorun, davacıyı aydınlatma borcunu yerine getirip getirmediği tartışılmamıştır. Eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulamaz. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan hususlarla İlgili olarak varsa taraf delillerini topladıktan sonra davalının aydınlatılmış onam alma yükümlüğünü yerine getirip getirmediği, giderek kusuru bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yapılmak üzere, dosyanın tomar halinde üniversitelerden seçilecek konusunda uzman bilirkişilere teslimi ile taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzim edilmesinin istenmesi, bundan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 18.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 28-02-2014, 00:17   #10
ehlihibre

 
Varsayılan onama ilamınız geldi mi?

Merhaba. Sevgili meslektaşım Yargıtay'ın ilgili kararını burada paylaşacağınızı belirttiğiniz tarihten sonra epey bir zaman geçmiş. Karar elinize ulaştı ise tam metnini paylaşır mısınız?

Alıntı:
Yazan mustafaaladag
Arkadaşlar Hastasını aydınlatmadığı için tazminata mahkum edilen doktorla ilgili tazminat dosyası bilgileri aşağıdadır.
Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesi
06.12.2007 günlü
2005/302 Esas
2007/501 Karar
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi
18.09.2008 günlü
2008/3743 Esas
2008/10746 Karar

Yakında kararın ve yargıtayın düzelterek onama ilamının örneğini de buraya ekleyeceğim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay, hastasını taciz ettiği iddia edilen doktora tazminat ödenmesine karar verdi Y£LİZ Hukuk Haberleri 3 17-01-2009 23:58
maddi tazminata ilişkin gencerx07 Meslektaşların Soruları 2 21-08-2008 09:19
Onama Harci Favor Meslektaşların Soruları 0 26-02-2008 13:43
ÖTV tazminata dahil midir? avegunduz Meslektaşların Soruları 1 26-01-2007 19:21
Yargıtay'dan Umut Davası'na onama ahmetsacit Hukuk Haberleri 0 11-11-2006 12:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03963900 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.