Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Namus üzerine konuşmalar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-02-2007, 17:21   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Namus üzerine konuşmalar

Merhaba,

Namus öyle bir sözcüktür ki,kadınların hayatlarını hep tehdit eder.Her davranışını kontrol eder ve hatta birey olarak özgürce yaşamını seçmesine izin vermez.

Namus öyle belirsiz bir sözcüktür ki,bundan kimin ne anladığını kestirmek çoğu zaman olanaklı değildir,birine göre namus,sinemaya gitmemek,açık giyinmemek iken,bir başkasına göre eşine itaat etmektir.

Namus öyle dar anlamlı bir sözcüktür ki doğrudan kadınları işaret eder.Namusu taşıyanlarda kadınlardır,ihlal edenlerde.Namus erkekler coğrafyasına nedense uğramaz.Erkekler olsa olsa namus taşıyıcısını denetlemekle kendini sorumlu tutar,ihlalde de infazcılığa soyunur.

Namus öyle yasaklayıcı bir sözcüktür ki: kadınlar,okuldan,iş hayatından ,aşktan yani kısacası hayattan uzak tutulmaktadır.Namus un olduğu yerde özgür seçim,kendini gerçekleştirme,hayal kurma filiz veremez.

Namus öyle güçlü bir sözcüktür ki,ne uluslararası sözleşmeler,ne anayasal haklar bu kavramı ehlileştiremez.En vahşi haliyle hayatın her alanında keyfince ve denetimsizce dolaşır.

Namus öyle cimri sözcüktür ki,her alanda devletten ve toplumdan özgürlük,demokrasi,eşitlik isteyen insanlar bir tek bu konuda değişiklik yapılmasını talep etmezler.

Namus "iyi vatandaş olmak" kavramı ile yanyana gelmemeye çalışır.vergi vermemek,karapara aklamak,sosyal sorunlara duyarsızlık,başkalarının haklarını ihlal etmek konuları ile meşgul olanlar çok meşgul olduklarından namusa zamanları kalmaz.Bu nedenle namus bu alanların dışında kalan insanları meşgul eder.İşbölümü böyledir.

Namus sınıf ayrımı yapan bir sözcüktür.Temel sorunların çözüldüğü sosyal ortamlarda çok konuşulmaya gerek kalmaz.Bu sözcük sakız edilmeden hayat devam eder.Namus,işsizlikle,gelir azlığı ile,yoksulluk ile ve daha bir çok yokluk ortamları ile yakınlık kurar.

Velhasıl namus cezaevi gibidir.Tutuklu kadınsa, gardiyan da erkeklerdir.Her ne kadar gardiyanlar özgürmüş gibi olsa da nihayetinde o da cezaevinde,kapalı kapılar ardındadır.

Cezaevinde özgür olunur mu?

Saygılar
Old 18-02-2007, 17:47   #2
ragıp

 
Varsayılan

Birde;
cezaevinden hükümlü kaçsa, gardiyan daha çok suçlanır
Old 21-02-2007, 15:53   #3
Hekimbaşı

 
Varsayılan Ne yapalım?

Sn.Kayar,

Namusun ne olmadığını çok güzel anlatmışsınız ve bu arada ne ifade etmesi gerektiğine ilişkin de ipuçları vermişsiniz; kutlarım. Tek kelimesine itiraz edemem. Ancak; ne yapılmaması gerektiğini anlatma açısıdan çok güçlü bir yazı yazmakla birlikte; ne yapmak gerektiğine ilişkin öneriler getirmemişsiniz.

Ne yapalım, sizin ve katılımcıların önerileri nelerdir?
1. Birey olarak evimizde, ailemizde
2. Görevli, çalışan olarak işimizde
3. Yasama, yürütme, yargının bir parçası olarak oralarda
4. Toplumun parçası olarak sokakta, her yerde

Yoksa bunun erkek egemen, ataerkil feodal düzenin bir sonucu olmasından hareketle erkekleri mahkum etmekle mi yetinelim? Benden daha iyi biliyorsunuzdur ki, soyut suçlu ilan etmek, hiç suçlu ilan etmemekle eşdeğerdir, aynı sonuca yol açar: HİÇ.

Şahsen ben mahkumiyeti kabul de etmem; dağa çıkar, eşkiya olurum. İyisi mi, sorunun kaynağına ilişkin yapacaklarımızı konuşalım.

Sorunun kaynağı olarak gördüğüm eğitime ilişkin benim önerilerim şöyle:
1. Kız erkek ayrımı olan veya sadece tek cinsten çocuk alan okulların hepsini yasaklayalım, mevcutları da kapatalım veya değiştirelim
2. Bütün okullarda kadın / erkek öğretmen oranının % 20 den fazla farklı olmasını yasaklayalım, sınıfları da aynı oranlarla karma olmaya zorlayalım
3. Her çocuğun, en az 15 yaşına kadar eğitim almasını olmazsa olmaz şart koşalım; yollanmayan çocuğu devlet eliyle parasız yatılı okutalım; kurala uymayan veya karşı çıkan babayı, yoksa da anayı (kimi yakalarsak artık) çocuğun eğitimi sonuna dek hapsedelim
4. Kız ve erkek çocukların beden eğitimi gibi birlikte iş yapma, takım çalışması yürütme olanakları sağlayan derslere birlikte katılmalarını sağlayalım
5. Bütün derslerde kız ve erkek çocukların birlikte ekip oluşturmalarını, iletişim ve etkileşimlerini destekleyecek biçimde uygulamaları şart koşalım
6. Çizdiğiniz çerçevedeki namusa dayalı işlenen suçların hepsini ömürboyu (veya fiili ömürboyu) hapisle cezalandıralım

Yapalım, ama TBMM bunların hiçbirine yanaşmıyor; hatta bu yöndeki uygulamaları bir bir ortadan kaldırıyor. Örneğin, yatılı bölge okullarını kapattı, öğretmen ve hemşire okullarını da, köy enstitülerini de. Eğitim ve öğretim birliği kanununu hiçe sayan imam hatip liseleri orada öylece durmakla kalmıyor; sürekli artıyor; vali, kaymakam, doktor, avukat olmaları için kolaylıklar getiriliyor. Belki de en önemli meslek olan öğretmenliğe ise zaten çoktan girmiş durumdalar. 15.000 imam kadrosu için 200.000 öğrenci okutulduğu yetmediği gibi, imam veya hatip olamayacak kızlar o okullara alınarak sakat görüşlerle güya eğitiliyor. Hepsini bir yana bırakalım; milletin vekili, bakanı, karısıyla aynı masada yemek bile yemiyor; insaf! Nasıl yapalım, ne yapalım? Bu sayılanların veya yarattıkları etkinin üstesinden gelebilir miyiz? Rüzgarla değil de, yel değirmenleriyle mi savaşacağız?

İhtilal yapmamız gerekecek galiba ... yapmasak bile beni siteden atacaklar.

Belki hukukçu arkadaşlar yukarıdaki sorunlara mevcut yasal çerçeve içerinde bir katkıda bulunabilir ümidindeyim yine de. O ümitle bekliyorum. Daha doğrusu 80 yıldır hep beraber bekliyoruz, birileri birşeyler yapsın diye. Kimse o birileri?

Saygılarımla,
Old 26-02-2007, 10:47   #4
Av.VildanYirmibeşoğlu

 
Varsayılan Kadın, şiddet ve Namus Çıkmazı

Kadına yakıştırılan “hafif” ya da “namussuz” gibi sözler güvensizliğin, aşağılamanın, sahiplenme bahanesinin örtülmesidir. Bu bakış açısı, tümüyle ataerkil ve özünde kadın düşmanlığı yatan bir kültürü yansıtır. Çünkü, erkek ile kadın arasında varolan iktidar ilişkisinde kadın “aşağı olanı” temsil eder.
Erkek kendi “ben”ini, kadının “öteki”liği üzerine kurar ve bu ötekiyi, beden ve cinsellikle özdeşleştirerek, bunu kadını denetlemenin meşrû gerekçesi haline getirir.
Kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılık da, zamanla bir toplumsal ve kültürel farklılığa dönüştürülmüş ve erkek egemenliğinin bir parçası olarak kullanılmıştır. Bunun belirgin uzantılarını günümüzde de görüyoruz. Bu durum, erkek egemen bakış açısının, zamana ve değişime karşı en dayanıklı ideolojik kalıp olduğunu kanıtlayan bir anlayıştır. Aynı zamanda, kadınların toplumsal olarak kontrol edilmeleri ve bastırılmaları için de gerekçe oluşturur. Sınırlar getirir; kadınların giyinmeleri, ne zaman nerde bulunacağı, nasıl davranacağına yönelik kurallar koyar, bu kuralları erkeklere denetlettirir. Kadının namusu bir erkeğin koruması altında olmak zorundadır. Babası, kardeşi veya kocası kadının kurallara aykırı davranışı, çizginin aşılması durumunda onu cezalandırır. Kadının fişlenmesi erkeğin iki dudağının arasındadır: “Namuslu aile kızı”nın yaşam yolu aniden “hafif meşrep, fahişe, yollu, orta malı vb.” yaftalarla kesilmeye çalışılır. Böylece farklı şiddetleri meşrulaştıracak zemin hazırlanır. Tecavüz eden erkekten çok tecavüz edilen kadın sorgulanır, kocası boşar, işinden olur. Yakın bir dönem içinde fahişelere tecavüz edenlere indirim uygulanmıştır. Tecavüzcü mağdurla evlendirilerek cezadan kurtarılmış, mağdurun ömür boyu tecavüze uğramasına olanak verilmiştir. Hala ceza kanununda “nitelikli haller” maddesine namus gerekçesi eklenmemiş, töre ile sınırlanmıştır. Bekaret kontrollerinde mağdurun onayı alınmamaktadır. Namus öyle bir çıkmazdır ki, değişik kültürlerde farklılık taşısa da cinayete kadar varan ucu açık bir şiddeti çifte standardı yaşatır kadına.

Saygılarımla
Old 26-02-2007, 11:56   #5
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Katılımcılar,

Yaklaşık 1000 yıl kadar önce göçebe ve neredeyse tamamen anaerkil sayılabilecek bir büyük aile düzeninde yaşarken, nasıl olup da bu hale geldik sorusunu sormamızda yarar var. Bunun sadece yerleşik düzene geçmemizden dolayı olduğunu sanmıyorum. Yoksa, çoğunluğumuz o sandıklarımız değil de, bizansın Türkçe' yi ve müslümanlığı kabul etmiş artıkları mıyız? Duymuşsunuzdur, gazetede vardı. Bir Fransız bilim adamı Türkçe' nin olağanüstü çekim gücü olan, kolay benimsenen bir dil olduğu; Türk' lerinse orta asyadaki atalarıyla çok az ortak genetik özellikleri bulunduğuna dayanarak; aslında Türk diye birşeyin olmadığını, daha doğrusu onların Türk dediklerinin (yani biz oluyoruz) gerçek Türk olmadığını söylemekte.

Gerçekten de ilginç bir görüş. Bir yandan Çin' liler, öbür yandan batılılar, güneyden de Arap' lar için Türk' üz; ama aslında bizi Türk yapan tek şey Türkçe' mi acaba? Öyle ya da böyle, artık bütün diğerleri için Türk olduğumuza, ve bunu biz de benimsediğimize göre, soruyu şöyle sorabiliriz: Bu çarpık namus anlayışı bize yerleşiklerden mi miras kaldı, yoksa komşulardan birilerinden mi bulaştı? Yerleşiklerden olması daha büyük olasılık elbette; ama o zaman şu soru akla geliyor: Bütün batılı Bizans artığı ülkelerde kadının toplum içindeki yeri iyileşirken biz neredeydik, bizde nasıl tersine değişim yaşandı? Sorun sanayileşmeden mi ibaret? Batıda gelişen haksız paylaşımın sonucu ortaya çıkan sefalet yüzünden hem erkek hem kadının çalışması, bizde fakirliğe rağmen daha hakkaniyetli paylaşım sayesinde buna gerek kalmaması; gibi iyi birşey, nasıl böyle kötü bir sonuca yol açabildi? 80 yıldır neden düzeltemedik?

Yoksa bu durum bir türlü eğitim, sağlık, teknolojik olanaklar ve refahı ulaştıramadığımız köylerden kentlere göç sonucu ayyuka çıkan; daha önce farkında olmadığımız için de aldırmadığımız bir sorun mu?

Madem bunu beceremedik, sonucuna katlanacağız demektir. Bir Alman, İtalyan, Fransız köyünü gördüğümde hep içim cız eder. Ülkemizi yönetenler hep yönetirmiş gibi yaptıkları, bizler de aynı aldırmazlıkla devam ettiğimiz sürece de edecek ... ve elbette bu çarpık namus anlayışı da düzelmeyecek, hatta korkarım yayılarak sürecek.

Saygılarımla,
Old 12-03-2007, 11:06   #6
yağmurdamlası

 
Varsayılan Namus..

Genç kızlarımız mühürlü bir hazine gibi toplumumuz için ne kadar okumuş anne baba da olsa kız çocuklarını erkek çocuklarına göre daha disiplinli yetiştirmeye çalışırlar.Kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha oturaklı olmasını isterler halbuki insanın başına gelecek bazı olaylar karakterinin sağlamlığını gözardı ederek istemeyerek de olsa insana kendisini yaşatıyor.Birgün (namus)kavramını sınıfımızda tartıştık töre cinayetleri adlı konu başlığı altında.Doğu bölgemizde yaşayan arkadaşlarımız orada bazı olaylardan bizlere örnek verdiler gayet samimi bir şekilde.Bizle üniversitede yaşadığımız gibi orada yaşamayız kız arkadaşlarla böyle konuşmayız kız kardeşimizi de fazla samimi olacak şekilde konuşturmayız dediler.Ona bakarsanız çok büyük şehirde yaşamış arkadaşlarımızın bazıları da ne cevaplar verdiler duyunca ben çok şaşırdım.Güya medeniyetin olduğu şehirlerde ikamet ediyorlar bu insanlar yaşadıkları şehirlerle hava atan ve bilgilik taslayan kişilerdi.İşte kız kardeşi sevdiğine kaçarsa öldürürmüş karısı onu aldatırsa çeker silahı vururmuş.Bunları duyunca insan çok kötü oluyor insan insana acımıyor ve hatalar affedilmez duruma getiriliyor.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Genç Avukatlarla Gizli Konuşmalar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 32 21-08-2015 16:37
Töre/Namus Cinayetleri-Kadınlar Katlediliyor!!!!! Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 148 18-05-2010 22:54
'Namus' veya 'Töre' cinayeti... O.Albayrak Hukuk Sohbetleri 7 07-05-2008 12:14
Kendimle Konuşmalar Av.Duygu Işık Behrem Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 7 29-12-2006 21:25
Töre Değil Namus Cinayetiymiş... niles82 Hukuk Haberleri 0 25-12-2006 11:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04734993 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.