Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Baz İstasyonlari İnsan Haklari İhlalİ Mİdİr?

Yanıt
Old 26-12-2007, 00:21   #1
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan Baz İstasyonlari İnsan Haklari İhlalİ Mİdİr?

T.C.

KONYA VALİLİĞİ

İl İnsan Hakları Kurul Başkanlığı

KURUL KARARI

KARAR TARİHİ :12.09.2007

KARAR”NO :2007/09

KONU : Baz İstasyonları



İl İnsan Hakları Kurulu, 12.09.2007 Çarşamba günü saat 14.00’te Vali Yardımcısı ve İl Insan Hakları Kurulu Başkanı Yalçın BULUT başkanlığında toplandı.

Yapılan toplantıda, Hacı Cemil Mahallesi sakinlerinden Mehmet KARATAŞ ve Geçit Mahallesi sakini Mustafa KATGI’nın mahallelerinde kurulan baz istasyonlarının insan sağlığını tehdit ettiği konusundaki yaptıkları yazılı başvurular, TÜBITAK’tan gelen “Baz İstasyonları Raporu” ışığında, oluşturulan komisyon marifetiyle incelenip değerlendirilerek aşağıdaki rapor hazırlanmıştır.

Kurulumuz Komisyonu tarafından hazırlanan raporda; ilmi incelemeler, yüksek yargı kararları, tıbbi araştırma sonuçları, başta İngiltere olmak üzere uluslar arası uygulamalar, hukuki değerlendirmeler ve tüketici örgütleriyle demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarında önemi vurgulanan baz istasyonlarının kaçınılmaz olduğu; ancak, bu öneminin yanında toplumun beden ve ruh sağlığı ile toplum huzuru açısından da büyük bir sorun olduğu belirtilmişti r.

Ayrıca beden ve ruh sağlığı tehlikesinin yanında, yerleşim alanlarında insanlar arasında anlaşmazlıklar doğurduğu, bunun sonucunda hukuk ihlalleri ortaya çıkmaktadır. Öyle ki: Baz istasyonlarının yerleşim alanı içinde bulunduğu nokta itibariyle 250 m yarıçaplı bir daire alanı içindeki tüm ailelerden muvafakat name alınması gerekirken alınmadığı dile getirilmiştir.

Daha başka nedenlerin ileri sürülebileceği noktasında; toplumsal barışı, ruh ve sağlığını tehdit etmesi, hukukun ihlali gibi ana nedenlerden dolayı bu tür oluşumlara izin verilmemesi gerektiği; bunun için hukuki bir düzenlemeye gerek olmakla birlikte, uygulama için bunu beklemeye gerek olmadığı, Yargıtay ve Danıştay kararlarının yeterli hukuki metinler olduğu sonucuna varılmıştır.

Yerleşim yerlerine baz istasyonu kurulmaması iletişimi engelleyen bir durum ifade etmediği; iletişim için yerleşim yerlerinin dışındaki alanlara 60 metreden yüksek kule antenler ve bu antenlere verilen yüksek güçle ihtiyacın teknik olarak karşılanabileceği kanaatine varmıştır. Telekomünikasyon Kurumu’nun bilimsel bir otorite gibi davranıp, baz istasyonlarının yararlıymış gibi söylem ve eylem içinde olması, toplumsal taleplerin de görmezlikten gelinerek yerleşim alanlarına hem de baz istasyonlarının kurması; GSM firmalarının daha ekonomik olması açısından tercih sebepleri olmaktadır. Böyle çaba içinde olmaları da toplum sağlığını her yönüyle etki ermektedir.

Sonuç olarak: binlerce baz istasyonunun bütün risklerini içinde taşıdığı bir ülkede yaşamaktansa; bunların sağlayacağı faydalardan yoksun ya.şamayı göze almalıyız. Sırf bu nedenle baz istasyonlarının yerleşim alanlarının dışında bir yerlere kurulması yönünde yasal düzenlemelerinin yapılmasının uygun olacağı, rast gele yerlere baz istasyonu kurulma uygulaması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun Komşu Haklarını 737 Sayılı Kanununda, hem de BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine açıkça aykırı olduğu görülmektedir.

İl İnsan Hakları Kurulunca, hazırlanan Baz İstasyonları Raporuna göre yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Kurulumuz tarafından INSAN HAKKI İHLALİ olarak değerlendirilmiş ve oy birliği ile bu karar alınmıştır.



(Başkan ve diğer üye isim ve imzaları)







KAYNAK : TÜKETİCİLER BİRLİĞİ
Old 03-01-2008, 10:49   #2
av.sally

 
Varsayılan

Baz İstasyonları Hakkında Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
2004/2954 2004/10516

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ :A Asliye 22. Hukuk Hakimliği
TARİHİ :18/12/2003
NOSU :2002/792-2003/973
DAVACI :Ü
DAVALI :1-M Apt. Yönetimi adına A 2-A. AŞ

Davacı Ü vekili tarafından, davalı A. AŞ ve M. Apt. Yönetimi aleyhine 27.12.2002 gününde verilen dilekçe ile komşu apartmanda kurulu telefon baz istasyonunun kaldırılmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 18.12.2003 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davacı, davalı olarak apartmanın yöneticiliğini göstererek bina üzerine monte edilmiş olan cep telefonu baz istasyonunun kaldırılmasını istemiştir.. Bilindiği üzere apartman yönetiminin ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle apartmanın ortak yerlerinden kaynaklanan zararlardan, kat malikleri sorumludur. Öyleyse tapu kaydına göre kat malikleri belirlenerek davanın onlar aleyhine açılması gerekir.. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile apartman yönetimi aleyhine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir
2-Davacı, halen oturmakta olduğu binaya yakın yerde bulunan komşu apartman üzerine davalı A. A.Ş tarafından kurulan GSM baz istasyonunun insan sağlığı açısından tehlike yarattığını; davalının bu haliyle yasal düzenlemelere bu bağlamda Medeni Kanunun 661. ve devamı maddelerinde yer alan hususlara aykırı davrandıklarını ayrıntılı biçimde dilekçesinde belirttikten sonra, mevcut bilimsel verilere uygun olmayan bu istasyonun sökülerek kaldırılmasına, böylece tehlikenin giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı tarafından davaya karşı verilen cevapta , davacının iddiasını kanıtlaması gerektiğini, istasyonu yönetmelik kurallarına göre kurduklarını ve işlettiklerini, davacının iddia ettiği zararının henüz gerçekleşmediğini, yerden geniş bir halk kitlesine yayın yaptıklarını ve kamu hizmeti verdiklerini; kaldı ki baz istasyonlarının nükleer radyasyona neden olmadıklarını, bu konuda bilimsel düşünce ve raporlar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının iddiası, davalının savunmaları ve davaya neden olan olayın da özelliği gözetilerek alanlarında uzman olan bilirkişilerden birden fazla rapor alınmıştır. Alınan bu raporlar üzerine, uyuşmazlığın komşuluk hukukundan kaynaklandığını ve dava konusu baz istasyonunun yaydığı elektromanyetik dalgaların yönetmelikte kabul edilen limitlerin altında olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve kararı davacı temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve baz istasyonları olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve yine giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı da tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesinde ve tesisin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir gereği olarak doğan zararlardan da tesis sahibi sorumludur. Hatta bu sorumluluk kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak da kabul edilmek gerekir. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Tüm bu genel açıklama ve nitelendirmeler göz önünde tutulup somut olay dava konusu edilen istasyonu davacının oturduğu bina ile davalının işleticisi olduğu tesisin konumunun incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda tesisin kurulma amacına uygun olarak
işletilmesi durumunda kişi ve çevreye zarar verip vermediğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu açıklamalar itibariyle davalının ileri sürdüğü itirazları arasında bu baz istasyonları için sunulan sertifikalarında adı yazılan alan şiddeti, limit değerlerinin belirlenmesi, ölçüm yöntemleri ve denetlenmesi hakkındaki yönetmeliğe uygun olup, buna göre güvenlik sertifikası bulunduğu konusundaki savunmanında irdelenmesi gerekmektedir. Davalıya “Telekomünikasyon Kurum Güvenlik Sertifikası” adı altında bir kullanma belgesi verilmiştir. Sertifikada, kullanımla ilgili limitler belirtilmiştir. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonunda, sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda o yerde ve belirtilen güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifikada bu nitelikleri içermekte olup, kurulan istasyonun çevresindeki binaların ve giderek konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile, buna karşın çevreye verilen zarardan, eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç, uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yerel mahkemenin yönetmeliğe ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemelidir. Bilirkişiler de, dava konusu istasyondaki ölçümlerin yönetmelikteki limitlerin altında olduğunu; ancak kurulan istasyonun davacının binasının çok yakınında bulunduğunu, uzun sürede insan sağlığı için tehlike yarattığını ve yerleşim yerlerine uzakta kurulması gerektiğini belirtmişlerdir. Yapılan şu bilimsel açıklamalar itibariyle, tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacının evine olan yakınlığı ile davacının eşi ile birlikte sürekli evde oturup küçük yaştaki toruna bakmakta olduğunun da göz önünde tutulması gerekir. Bu olayda bilirkişiler, davacının da bulunduğu binada uzun süreli kalındığını ve böylece kısa sürede etkili olmasa da yıllar itibariyle zarar doğurmasının her zaman olanaklı bulunduğunu belirtmişlerdir.
Davalı , kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuştur. Gerçekten yukarıda da açıklandığı üzere davalı tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki somut olayda, bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmamaktadır. Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Bu nedenle davalının bu yöndeki savunma ve itirazları da yerinde değildir.
Dosyada ayrıntılı olarak hazırlanan raporlardan da anlaşılacağı üzere, bu istasyonun yaratacağı tehlikeler bilimsel ölçü ve verilerle sunulmuştur. Bilirkişiler kendi alanlarında ve bu konuda uzman olan kişilerdir. Bu bakımdan raporları yeterlidir. Davalılar tarafından somut olayla ilgili bulunan raporların aksini belirttiği iddiasıyla sunulan bilimsel düşünceler genel bir nitelik taşıyıp, doğrudan somut olayla ilgili bulunmadığı gibi, bu konuda aksi düşünceleri içeren görüşler olarak da düşünülmemelidir. Davalıların sunduğu yazılardaki
bilimsel düşünceler, genel bir nitelik taşıyıp somut olaya özgü bir içerik taşımadığından bunlara da itibar edilemez.
Bir diğer konu da; bilirkişiler tarafından da belirtildiği üzere, bu tür tesislerin konuşmanın yoğun olduğu yerlere yakın kurulmasıdır. Kendilerinin de bu teknik kuralı gözeterek kurulacak yeri belirlemiş olmasıdır. Davalılara konuşmacılara sağlanan yarar bakımından bu belirleme doğru olabilir. Ancak tesisin böyle bir yerde ve bu konumu ile kullanılmasının da özellikle yakın çevresine zarar verdiği de açıktır. Bu bakımdan, bu tesisten
üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir.Yine davalı tarafından ileri sürülen ve daha önce Yargıtay 1 ve 11. Hukuk Dairelerince verilen kararların eldeki bu kararla çeliştiği ileri sürülmüşse de, anılan daire kararlarında uyuşmazlığın çözümünde yönetmelikteki ölçü birimlerinin davaya konu edilen istasyonda gözetilip gözetilmediği, gözetilmemiş olsa dahi zarar doğurup doğurmadığının belirlenmesi yönündedir. Bu belirlemeye göre anılan kararların eldeki kararla çelişmediği sonucuna varılmalıdır. Şöyle ki; bir istasyon yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi, zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır.
Yukarıdan beri açıklanan dosyadaki tüm bilgi, belge ve bilirkişi raporlarına göre kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği ifade edilmiştir. Bu belirlemeler itibariyle dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının oturmakta olduğu binada yaşayanlar için sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle
de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda, davacının, zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir.Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27.9.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
Old 25-01-2008, 00:41   #3
Mehmet Taşcı

 
Varsayılan

Konya Valiliğinin kararı Tam isabet. Sayın Sevil Hanımın Yargıtay kararı da iyi.Gelelim asıl mesleye: Benzer bir davayı 3 yıl evvel açtım. Olay şöyle:
Mülkiyeti diyanet vakfına ait bir caminin minaresine baz istasyonu kuruluyor. Camiin hemen dibinde daha doğrusu minareden yaklaşık 7-8 metre ileride , cami duvarına bitişik 5 katlık bir bina mevcut. Binanını tüm dairelerinde insanlar ikamet ediyor ve daha kötüsü çocuklar ve yaşlı insanlar var. Bana geldiler ve dava açtık.
Davaya çok iyi hazırlandıktan sonra açtım. Davayı 1 - Komşuluk hukukuna aykırı davrandığı için M.K. 737.Md. ( camiye baz istasyonu taktırdığı- takılmasına kira karşılığı müsade ettiği için) cami maliki olan DİYANET VAKFINA karşı, 2- Baz isyasyonunu kuran GSM şirketine karşı ( B.K. 41 ve devamı maddeleri ile M.K. 24. ve devamı md. dayanarak -kapsamında ) açtım.
Talep kısmında 1- Baz istasyonun sökülmesini 2- Müvekkillerimin duyduğu manevi acıya karşılık her müvekkilim için cüz'i bir rakamda ( 50 YTL) manevi tazminat talebinde bulundum.
SONUÇ: Şimdi sıkı durun; Baz istasyonunun sökülmesine karar verildi . Davalı GSM şirketine karşı açtığımız davanını KABULÜNE karar verildi. Ancak DİYANET VAKFI aleyhine açtığımız davanını REDDİNE karar verildi. MANEVİ TAZMİNAT istemlerimiz REDDEDİLDİ. karar düzeltmeye yolladık , değişen birşey olmadı.
Ne diyelim ki! Konya valiliği davamıza baksaydı hiç olmasa DİYANET VAKFI ALEYHİNE AÇTIĞIMIZ DAVA ( m.k. 737 md.) kabul olurdu. Valiliği taktir etmemek mümkün değil.
Olayın trajik yönü de: Biz dava dilekçemizde bu istasyoların kansere yol açtığını belirtmiştik. davanın açılmasında 1 yıl sonra aynı binada ikamet eden ve bu davada bana vekalet vermiş olan müvekkillerden biri KANSER oldu.
Diyanet vakfı Kilise müessesesini geçti. Holding gibi maşallah. Türkiye de istediği her caminin minaresine baz istasyonu kurmak üzere KİRAYA veriyor. Enterasan olan da bu camiler milletten toplanan yardımlarla vatandaşlar tarafından yapılıp Diyanet vakfına veriliyor.
MENVİ TAZMİNATA GELİNCE: GSM operatörü şirket Telek. Kurulu Bölge Müdürlüğüne 10 Wat gücüde bir cihaz kurmak için geçici sertifika lmıştı. Keşifte kulu olan cihazın l5 Wat gücünde olduğu tespit edildi. Yani daha güçlü bir baz istasyonu kurmuştu. Yönetmelikteki güvenlik sınırlarını fazlasıyla İHLAL etmekteydi ve bunu KASITLI OLARAK YAPMIŞTI. ( Çünkü Telek.Kurulu Bölge Md. bina çok yakın olduğu için izin vermeyecekti..) Biz tüm bunları en ufak durksamaya yer vermeyecek şekilde ıspat ettiğimiz halde MANEVİ TAZMİNAT alamadık.
BAZEN HUKUKİ MESELELERİ TARTIŞMANINI NE KADAR ANLAMSIZ OLDUĞUNU BU DAVADA MALESEF DAHA İYİ ANLADIM. Hukuk Zenginler ve İmtiyzlılar için mi var? Yoksa fakirler ve sıradn insanların ezilmişliğini önlemek için mi? GSM operatörlerine kimse söz geçiremiyor. Teşekkürler Konya Valiliği
Saygılarımla.
Old 06-01-2009, 11:32   #4
av.sally

 
Varsayılan

Yargıtay, insan sağlığını olumsuz etkilediği gerekçesiyle baz istasyonlarının yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması kararı verdi. 35 bin baz istasyonunu ilgilendiren karara sektörden itiraz geldi..
Yargıtay, yönetmeliğe uygun olarak kurulmuş olsa da baz istasyonunun, uzun zaman içinde insan sağlığını olumsuz etkilediği gerekçesiyle yerleşim yerlerinden uzak bir yere taşınması gerektiğine karar verdi. İstasyonun olumsuz psikolojik etkisinden de söz edilen karar, 35 bin baz istasyonunu ilgilendirdiği için sektörden itiraz geldi. Ankara'da bir kişi, oturduğu caddede bulunan binadaki baz istasyonunun, "insan sağlığını olumsuz yönde etkileyeceği" iddiasıyla baz istasyonunun kaldırılması için Ankara 24'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Yerel mahkemenin ret kararının ardından davayı bozan Yargıtay Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, "baz istasyonunun yaydığı radyasyonun referans değerlerinin altında olsa bile meskûn alanlarda yarattığı radyasyondan dolayı, bu alanlarda uzun süreli radyasyona maruz kalacak insanların sağlığının olumsuz yönde etkileneceğine" karar verdi. Daire, baz istasyonunun yerleşim yerlerinden daha uzak ve uygun bir yere taşınmasının gerekli olduğuna hükmetti. Yerel mahkeme kararında direnirse son kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verecek.

ÇÖPE ATMAK GEREKİR
Karara sektörden itiraz geldi. 35 bin dolayında cep telefonu baz istasyonu bulunduğunu belirten Telekomünikasyon Kurumu'nun eski üyesi Raşit Gülhan, bu durumda cep telefonlarının 'çöpe atılması' gerektiğini söyledi. MOBİSAD Başkanı Murat Dursun da sinyal gücü konusuna dikkat çekerek, "İstasyonlar kent dışına çıkarılırsa GSM teknolojisi kullanılamaz" dedi.
'Şehir dışına taşımak teknik olarak imkânsız'
Baz istasyonlarının şehir dışına taşınmasının teknik olarak mümkün olmadığını vurgulayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da, "Baz istasyonlarının sağlığa zararlı olduğuna dair ispatlanmış bir konu mevcut değil. Bu kararlar zaman zaman çıkıyor. Haberleşmenin kesintisiz sağlanması için bu baz istasyonları şart. Bunlar olmazsa haberleşme olmaz. Ya cepten vazgeçeceğiz ya da baz istasyonları ile yaşamaya alışacağız" dedi.
"Avrupa'dan daha dikkatliyiz"
Kararın tek bir istasyonla ilgili olduğunu belirten Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlter Terzioğlu, kararın tüm baz istasyonlarına uygulanmasının imkânsız olduğunu kaydederek sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'de baz istasyonu için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun belirlediği alt limitler Avrupa ülkelerinin, örneğin Almanya'nın çok altında. Yani Türkiye'de belirlenen alt limitler daha dikkatli ve kamu sağlığı açısından daha özenle saptanmış. Operatör olarak zaman zaman yer değişikliği yapıyoruz. Ancak tüm baz istasyonlarının şehir dışına çıkarıldığı bir örnek yok."
Old 12-01-2009, 10:37   #5
Av.Ceylan Pala Karadağ

 
Varsayılan

KAYNAK ALINTI: http://www.stargazete.com/guncel/baz...oru-160086.htm

5 Ocak 2009 Pazartesi



Ankara Tabipler Odası, cep telefonu ve baz istasyonlarının okul bahçeleri kreş ve hastanelere konulmamasını isteyerek Avrupa'da yapılan bir araştırmayı açıkladı.

Ankara Tabip Odasından yapılan açıklamada, ''Avrupa ülkelerinde yapılmış çalışmanın sonuçları en az 10 yıldır cep telefonu kullanan bireylerde bazı beyin tümörlerinin görülme sıklığında artış meydana getirdiğini ortaya koyduğunu'' belirtilerek, ''cep telefonu ve baz istasyonlarının okul bahçeleri, kreşler, hastaneler, parklar gibi toplu yaşam ve kullanım alanlarına kesinlikle kurulmaması gerektiği'' kaydedildi.

Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonunun yazılı açıklamasında, cep telefonları ve baz istasyonlarının insan sağlığına etkisinin, kablosuz iletişim sistemleri kurulduğundan beri tartışıldığına dikkat çekildi.

Cep telefonları ve baz istasyonlarının birbirleriyle iletişimde havadan radyo sinyalleri göndererek çalıştığı ifade edilen açıklamada, ''Ancak havadaki sinyallerin ayrıştırılması için, şehir merkezi gibi çok yoğun olan yerlerde, düşük sinyal seviyeli (birbirini etkilemeyen) pek çok baz istasyonu kurulması gerekir. İletişim, hava yoluyla yapıldığı için, ister istemez sinyal çevreye yayılacak ve canlılar tarafından bir kısmı emilecektir'' bilgisine yer verildi.

Cep telefonu kullanımı ve sağlık/hastalık arasındaki ilişkilerin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için özellikle izleme bileşeni olan çalışmaların sayı ve süre olarak artırılması gerektiği belirtilen açıklamada, şu hususlara yer verildi:

''Bununla birlikte, 5 Avrupa ülkesinde yapılmış çalışmanın sonuçları, en az 10 yıldır cep telefonu kullanan bireylerde bazı beyin tümörlerinin görülme sıklığında artış meydana getirdiğini ortaya koymuştur. Bu sorunun yanı sıra, DNA'da meydana gelen değişiklikler, sinir hücrelerinde zedelenme, beyin faaliyetlerinde ve uyku düzeninde değişikliklerin meydana gelmesi gibi bazı durumların da oluştuğu bilinmektedir.

Cep telefonu baz istasyonları, oluşturduğu sağlık riskleri dolayısıyla, okul bahçeleri, kreşler, hastaneler, parklar gibi yaşlıların, çocukların, hastaların daha çok bulunduğu toplu yaşam ve kullanım alanlarına kesinlikle kurmamak gerekir.''

''GÖRÜŞMELERİ MÜMKÜN OLDUĞUNCA KISA TUTULMALI''

Açıklamada, cep telefonu kullanırken olası etkilerinden korunabilmek için şu önerilerde bulunuldu:

''-Cep telefonu görüşmeleri mümkün olduğunca kısa tutulmalı, gereksiz konuşmalardan kaçınılmalı, yakında sabit hat varsa o tercih edilmeli,

-Cep telefonu görüşmeleri çocuklardan mümkün olduğunca uzak bir mesafede gerçekleştirilmeli,

-Hamilelik sürecinde cep telefonu acil durumlar dışında kullanılmamalı, ev içinde cep telefonları kapalı tutulmalı,

-Özellikle sinir sistemlerinin gelişmekte olması nedeniyle çocukların cep telefonu kullanmaya başlama yaşları geciktirilmeli (15 yaşından tercihen 18 yaşından önce kullanmaları önerilmemektedir)

-Cep telefonu, bir kulaklık aracılığıyla kullanılmalı. Bu şekilde cep telefonlarının, beyinden uzak tutulması sağlanmalı,

-Konuşma dışında cep telefonunun özellikleri kullanılmaktan kaçınılmalı,

-Cep telefonu ile çok kısa konuşma alışkanlığı kazanılmalı ve kısa bilgi gönderiminde SMS kullanılmalı, uzun süreli kullanımları özendiren kampanyalar engellenmeli,

-Cep telefonlarının en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefonu, baş bölgesinden uzak tutulmalı (Gelen çağrıyı açtıktan veya karsı taraf görüşmeye açtıktan 1-2 saniye sonra cihazı kulağa götürmek daha güvenlidir),

-Sabit hat olanağı kablolu bir telefondan konuşma olanağı varken cep telefonu kapalı tutulmalı,

-Cep telefonları, toplu taşıma araçlarında, elektronik haberleşme yapalı sistemleri, olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, oluşabilecek kazaların önlenmesi amacıyla, bu tür araçlarda kesinlikle kapalı tutulmalı,

-Telefon satın alırken düşük SAR değerli olanlar tercih edilmeli ve üreticiler telefonların SAR değerlerini ambalajın üzerine yazmaları konusunda zorunlu tutulmalı. Kullanıcılar, cihaz seçimi konusunda bilinçlendirilmeli. (SAR değeri 0,1 W/kg ve daha düşük olanlar tercih edilmeli'

-Araç kullanırken cep telefonu kullanmaktan kaçınılmalı. Zorunlu aramalar ve konuşmalar araç güvenli bir yere çekilerek yapılmalı.''
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
10 Aralık DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ Seyda İnsan Hakları Hukuku Çalışma Grubu 4 11-12-2008 00:15
Tck 301.madde'nİn İnsan Haklarini İhlalİ! Av.Denizhan Erbek İnsan Hakları Hukuku Çalışma Grubu 5 02-07-2008 11:07
İnsan Haklari, İŞÇİ Haklari Derken Epey Yol Alindi.. Pekİ Onlarin Haklari... hulyalcin Site Lokali 2 10-01-2008 20:46
İnsan Haklari Evrensel Beyannamesİ suskun_juliette İnsan Hakları Hukuku Çalışma Grubu 0 23-02-2007 13:53
Avrupa İnsan Haklari Mahkemesİnde Vekalet Ücretİ OLCAYK Meslektaşların Soruları 1 28-01-2007 23:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06064200 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.