Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Taahhudu İhlal

Yanıt
Old 11-12-2003, 18:31   #1
SEZIN

 
İyi Taahhudu İhlal

[boy=3][renk=red]

Borclu haciz zaptinda borcu kabul ve odemeyi taahhud ediyorum
deyip ancak taahhudlerini yerine getirmezse borcluya odeme emri ve icra emri gonderilebilir mi? taahhudu ihlal sucu hala uygulaniyor mu aktif olarak?

ilgilenenlere simdiden tesekkurler..
Old 15-12-2003, 21:08   #2
selcukkarabeniz

 
Varsayılan

Böyle bir taahhüdün yterli olmadığı kanaatindeyim. Ancak tarihlerin ve miktarların net olarak bildirilmesi gerekmektedir. Taahhüdü ihlal suçu hala oluşmaktadır.Saygılarımla
Old 16-12-2003, 00:22   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yargıtay , son kararlarında ek olarak; ne kadarı borç, ne kadarı faiz, ne kadarı icra gideri vb. tüm kalemlerin ayrı ayrı gösterilmiş olması -taahhüt alınan haciz tutanağında- şartını aramakta, aksi halde mahkumiyet kararlarını bozmakta ve beraat verilmelidir demektedir.
Old 16-12-2003, 16:10   #4
Ahmet Güngör

 
Varsayılan

CEZA GENEL KURULU'NUN, Esas No:2001/17 HD 294; Karar No:2002/1 sayılı ve 22.01.2002 tarihli kararını okumanızı öneririm.

Anayasa değişikliğinden sonra Taahhüdü İhlal suçunun nasıl oluşabileceğini, ayrıntıları ile anlatıyor.

Ayrıca yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Esas:2001/298 ve Karar:2002/2 sayılı kararı da mal beyanında bulunmama suçuna ilişkin bir karar.
Old 20-11-2006, 11:10   #5
Av.Nebi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Yargıtay , son kararlarında ek olarak; ne kadarı borç, ne kadarı faiz, ne kadarı icra gideri vb. tüm kalemlerin ayrı ayrı gösterilmiş olması -taahhüt alınan haciz tutanağında- şartını aramakta, aksi halde mahkumiyet kararlarını bozmakta ve beraat verilmelidir demektedir.

Dediğiniz gibi bu hususların hacız tutanağında yer almadığından dolayı reddedilen bir dava var şu anda Ben temyiz edeceğim bu kararı ama bir dayanak bulamadım sizin bana göstereceğiniz bi dayanak var mı temyiz için ? Teşekkürler
Old 20-11-2006, 12:26   #6
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/16-104
K. 2004/120
T. 25.5.2004
• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU ( Hiç Kimsenin Borcunu Ödemediği İçin Cezalandırılamayacağına İlişkin Anayasa Kuralına Aykırı Olduğu İddiası - Anayasa Hükmünün Acz İçindeki Borçluyu Korumaya Yönelik Olması - Ödeme Taahhüdünde Taahhüt Edilen Borç Miktarının Rakamsal Olarak Gösterilmesi Gereği )
• ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİASI ( Taahhüdü İhlal Suçunun Borcunu Ödemeyen Sanığın Cezalandırılamayacağına İlişkin Anayasa Hükmüne Aykırı Olmaması - Anayasa Hükmünün Acz İçindeki Borçluyu Korumaya Yönelik Olması )
• BORCUN TÜM FER'İLERİYLE BİRLİKTE RAKAMSAL OLARAK ÖDEME TAAHHÜDÜNDE GÖSTERİLMİŞ OLMASI MECBURİYETİ ( Tahhüdü İhlal Suçunun Oluşabilmesi İçin )
• ÖDEME TAAHHÜDÜNDE BORCUN TÜM FER'İLERİYLE BİLRİKTE RAKAMSAL OLARAK GÖSTERİLMESİ MECBURİYETİ ( Tahhüdü İhlal Suçunun Oluşabilmesi İçin )
2709/m.38
2004/m.340
ÖZET : 1- Uyuşmazlık, Anayasanın 38. maddesine eklenen "hiç kimse sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" hükmünün taahhüdü ihlal suçları yönünden uygulanıp uygulanamayacağına ilişkindir. Üst norm olan ve sanık lehine hükümler getiren Anayasal düzenleme çerçevesinde sanığın borcunu hangi nedenlerle ödemediği araştırılmalıdır. Anayasa borcunu ödemeyeni değil, ekonomik acz içinde olup bu nedenle borcunu ödeyemeyeni korumaktadır. Ödeme gücü olduğu halde borcunu ödemeyenin ise cezalandırılması gerekir. Yerel mahkemenin direnme gerekçesi, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde yasal düzenlemeye uygundur.

2- Ceza Genel Kurulu'nun ve özel dairelerin süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, İİY'nın 340'ıncı maddesindeki suçun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faiz, vekalet ücreti, icra harç ve giderleri ile birlikte belirlenmesi, böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gereklidir. Bu miktar belirlenmediğinde borçlunun hangi miktar için taahhütte bulunduğu, bu taahhüdün kabulünün hangi miktarın nazara alınarak yapıldığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. Oysa somut olayda, 18.06.2001 tarihinde yapılan haciz sırasında düzenlenen tutanakta, taahhüt edilen borç miktarının ne olduğunun açıklanan şekilde belirlenerek, rakamsal olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla sanığın ödeme koşulunu yerine getirmemesi nedeniyle cezai sorumluluğu doğmadığından, mahkumiyetine karar verilmesi olanaksızdır.

DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık İ.D'nin İİY'nın 340 ve TCY'nın 59. maddeleri uyarınca 25 gün hafif hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İzmir 2. İcra Ceza Mahkemesi'nce 13.02.2002 gün ve 11663-753 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nce 08.10.2002 gün ve 10330-10135 sayı ile;

"4709 Sayılı Kanunla Anayasa'nın 38. maddesinin son fıkrasına "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" hükmü eklenmiş, bu hüküm 17.10.2001 gün ve 24556 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Anayasa'nın açık hükmü karşısında sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiremeyen kişilere yaptırım olarak hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi mümkün değildir.

Sanığa TTK'na aykırı davranışı nedeniyle hürriyeti bağlayıcı ceza tayin ve takdir edilmiştir. Şikayetçi ile sanık arasındaki temel ilişki sözleşme hukukundan kaynaklanmaktadır.

Anayasa hükmünün üstün norm olması, sonradan yürürlüğe girmesi, yaptırım yönünden sanık lehine düzenleme yapılmasını zorunlu kılması karşısında kanun koyucu tarafından yeni hüküm doğrultusunda yasal düzenleme yapılmasının beklenmesi ve sonucuna göre uygulama yapılması gerekir" gerekçesiyle hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 06.05.2003 gün ve 12180-1270 sayı ile; "... Anayasa Mahkemesi'nin 21.11.2002 tarih ve 20011415 Esas 2002/166 Karar sayılı hükmü ile TTK' nun 340. maddesindeki kuralın, doğrudan sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilememesi olmayıp, kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanması olduğu, dolayısıyla yasada öngörülen yükümlülüğün sözleşmeden değil yasadan kaynaklandığı gerekçesiyle Anayasa'nın 38. maddesinin 8. fıkrasına aykırı olmadığına karar verilmiştir. Bu durumda TTK' nun 340. maddesinin Anayasa'ya aykırılığından söz edilemeyeceğinden, kanun koyucu tarafından yeni yasal düzenleme yapılmasının beklenmesine de gerek bulunmamaktadır..." gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.

Bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 26.01.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Sanığın taahhüdü ihlal suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda çözümlenmesi gereken hukuki sorun, Anayasa'nın 38'inci maddesine 4709 Sayılı Yasa ile eklenen "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğa bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmünün İcra İflas Yasası'nın 340'ıncı maddesinde düzenlenen ve yaptırımı özgürlüğü bağlayıcı ceza olan suç bakımından nazara alınıp alınamayacağı, dolayısıyla da 4709 Sayılı Yasa ile Anayasa'ya eklenen hüküm doğrultusunda bir yasal düzenleme yapılmasının beklenilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Özel dairece yerel mahkeme kararının, yakınan ile sanık arasındaki temel ilişkinin sözleşme hukukundan kaynaklandığı ve Anayasa'nın 38'inci maddesine 4709 Sayılı Yasa ile eklenen son fıkra uyarınca, çıkarılması gerekli yeni yasanın beklenmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmesinden sonra, konumuzu ilgilendiren İİY'nın 340'ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi, 28.02.2003 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 21.11.2002 gün ve 415-166 sayılı kararında, söz konusu maddede belirtilen yükümlülüğün sözleşmeden değil yasadan kaynaklandığı gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar vermiştir.

İcra ve İflas Yasası'nın "Borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza" başlığını taşıyan 340'ıncı maddesinde;

111'inci madde gereğince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartının, borçlu tarafından makbul bir sebep olmaksızın ihlali, seçimlik hareketli suçlar olarak düzenlenmiş, yaptırımı ise özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak öngörülmüştür.

Anılan yasada, yukarıda açıklanan yargısal kararlardan sonra 17.07.2003 tarihinde 4949 Sayılı Yasa ile çeşitli maddelerinde değişiklikler yapılmışsa da uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 340'ıncı maddesi değiştirilmemiş, kural aynen korunmuştur.

Bu nedenle yasa koyucunun iradesinin de Anayasa Mahkemesi'nin kararındaki gerekçeye uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Ceza Genel Kurulu'nun 22.01.2002 gün ve 294-1 sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, anılan maddedeki "makbul sebep" kavramı, Anayasa'nın 38'inci maddesinin 9'uncu fıkrasındaki "yerine getirememe" kavramından daha dardır. Bu nedenle üst norm olan ve sanık lehine hükümler getiren bu yeni Anayasal düzenleme çerçevesinde, sanığın borcunu hangi nedenle veya nedenlerle yerine getiremediğinin araştırılarak, hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Zira Anayasa, borcu yerine getirmeyeni değil, ekonomik acz içinde olup bu nedenle borcunu yerine getiremeyeni korumaktadır. Bu nedenle ödeme gücü olduğu halde borcu yerine getirmeyen ve taahhüdünü ihlal edenlerin cezalandırılmaları artık zorunludur. Yerel mahkemenin direnme gerekçesi, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde yasal düzenlemeye uygundur.

Ancak, Ceza Genel Kurulu'nun ve özel dairelerin süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, İİY'nın 340'ıncı maddesindeki suçun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faiz, vekalet ücreti, icra harç ve giderleri ile birlikte belirlenmesi, böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gereklidir. Bu miktar belirlenmediğinde borçlunun hangi miktar için taahhütte bulunduğu, bu taahhüdün kabulünün hangi miktarın nazara alınarak yapıldığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. Oysa somut olayda, 18.06.2001 tarihinde yapılan haciz sırasında düzenlenen tutanakta, taahhüt edilen borç miktarının ne olduğunun açıklanan şekilde belirlenerek, rakamsal olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla sanığın ödeme koşulunu yerine getirmemesi nedeniyle cezai sorumluluğu doğmadığından, mahkumiyetine karar verilmesi olanaksız olduğu için isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 25.05.2004 tarihinde tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-11-2006, 12:42   #7
vukuat2005

 
Varsayılan

biz hesap edilen miktarı eşit taksitlere veya defaten ödenmek üzere tarihi kararlaştırarak icra müdürü huzununda veya haciz zaptında imzalarız.Taahhüt tarihinde ödanmedeği zaman da miktar ne olursa olsun ceza çıkıyor.eğer şahıs icra kefili ise ceza çıkmıyor.icra kefiline ceza çıkması için önce 4-5 icra emri sonra da taahhüt almak gerekiyor.eğer ceza çıkarsa buna sanık ağır ceza mah.itiraz ediyor.iik 340 . 353 ..vd.
Old 20-11-2006, 13:31   #8
Av.Nebi

 
Varsayılan

Yani anladığım kadarıyla sadece borç toplamını gösterir miktarın haciz zaptında yer alması ve bunu borçlunun taahhüt etmesi ile iş bitmiyor madde madde gösterilmesi gerekiyor. Bunun aksi görüşte de bir yargıtay kararı yok sanırım. Alacaklıyı destekleyen.
Old 21-11-2006, 21:31   #9
uye9493

 
Varsayılan

Kanimca Tahhut Gecerisdir Cunku Haciz Mahallinde Alinan Taahhutte BorÇ Tum Ferileriyle Gosterilmesi Ayrica Taksit Tutar Ve Tarihleride Ayrica Gosterilmeli Yine İŞlemİŞ Ve İŞleyecek Faİzlerde Eger İŞleyecek Faizleri Haciz Aninda Hesap Etme Imkani Yoksa Acikca Feragat Edilmeli Saygilarimla
Old 30-11-2006, 09:39   #10
mcete03

 
Varsayılan

Arkadaşlar,taahüdü ihlal şikayetine dayalı İcra Mahkemesince verilen kararlara karşı üst mahkeme Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yoluna gidiliyor..
Üst Mahkeme kararları kesin karar niteliğinde..
Bu kararların Yargıtay incelemesinden geçmesinin bir yolu var mı??? Şimdiden teşekkürler..
Old 17-08-2009, 10:53   #11
e.küba

 
Varsayılan

mcete03'ün sorunun cevabını bende bekliyorum. Taahhüdü ihlal Yargıtay incelemesine nasıl gidiyor?? Ankara'da haciz mahallinde alınan taahhütler için haciz baskısı altında alındığı gerekçesiyle ret kararı çıkıyor. İtirazda bir işe yaramıyor.
Old 17-08-2009, 11:05   #12
özfn_34

 
Varsayılan

Kesin karara karşı hukukumuzda gidilebilecek bir yargı yoktur.
Old 17-08-2009, 12:13   #13
Av.Olcay Pehlivanlıoğlu

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY


CEZA GENEL KURULU

E. 2006/16-123

K. 2006/127

T. 25.4.2006

• DİSİPLİN HAPSİ ( Kabahat Olarak Düzenlenen Eylemler Nedeniyle Verilen Kararlar İcra ve İflas Yasasının 353/1. Maddesi Uyarınca İtiraz Yasa Yoluna Tabi Olacağı )

• TAZYİK HAPSİ ( İcra Ceza Mahkemesince Taahhüdün Geçersiz Olduğu Gerekçesiyle Verilen Eylemin Tazyik Hapsini Gerektirmediği Yönündeki Saptamayı İfade Eden Karar Teknik Anlamda Beraat Hükmü Sayılmadığı )

• İTİRAZ YASA YOLU ( Kabahat Olarak Düzenlenen Eylemler Nedeniyle Verilen Kararlar İcra ve İflas Yasasının 353/1. Maddesi Uyarınca Olacağı )

• DİSİPLİN VE TAZYİK HAPSİNİ GEREKTİREN EYLEMLERDEN DOLAYI VERİLEN BERAAT KARARI ( Temyiz Yoluna Değil İtiraz Yoluna Başvurulması Gereği - Taahhüdü İhlal )

• TAAHHÜDÜ İHLAL ( Disiplin ve Tazyik Hapsini Gerektiren İİK'daki Eylemlerin Suç Niteliğinin Bulunmaması - Klasik Beraat Kararı Niteliği Bulunmayan Beraat Hükmünün Temyiz Yoluna Değil İtiraz Yoluna Tabi Olacağı )

• TEMYİZ YOLUNA DEĞİL İTİRAZ YOLUNA BAŞVURULMASI GEREĞİ ( Disiplin ve Tazyik Hapsini Gerektiren Taahhüdü İhlal Eyleminin Suç Değil Kabahat Niteliğinde Olması - Sadece Cezaya İlişkin Karara Değil Beraat Kararına Karşı da İtiraz Yoluna Başvurulabileceği )

• BERAAT KARARI DEĞİL DİSİPLİN VEYA TAZYİK HAPSİNE YER OLMADIĞINA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ ( İcra Mahkemesinin Görev Alanına Giren ve Suç Niteliği Bulunmayan Eylemlerden Dolayı - Taahhüdü İhlal Eylemi Hakkında Verilen Beraat Kararına Karşı da Temyiz Değil İtiraz Yoluna Başvurulacağı )

• İTİRAZ YOLUNA BAŞVURULMASI GEREĞİ ( Tahhüdü İhlal Eyleminden Dolayı Verilen Beraat Kararına Karşı - Bu Kararın Klasik Beraat Kararı Niteliğinde Olmaması/Disiplin veya Tazyik Hapsini Gerektiren Eylemlerden Dolayı Verilen Her Türlü Karara Karşı İtiraz Yoluna Başvurulacağı )

2004/m.340,346,353

5252/m.7

5271/m.223

5320/m.8

ÖZET : Uyuşmazlık, tazyik ve disiplin hapsini gerektiren eylemler yönünden verilen kararların temyiz yasa yoluna mı, yoksa itiraz yasa yoluna tabi olacağına ilişkindir.
Suç olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Yasanın yasa yollarına ilişkin hükümleri uygulanacağından, bu suçlar nedeniyle beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları ile adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı temyiz yasa yoluna tabi olacaktır.
Kabahat olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen kararlar ise, İcra ve İflas Yasası'nın 353/1. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olacaktır.
Diğer yönden, İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen eylemin tazyik hapsini gerektirmediği yönündeki saptamayı ifade eden karar teknik anlamda beraat hükmü sayılmadığından, CMY'nin 223. maddesinde belirtilen hükümlere yasa yolu açısından bağlanan sonuçların bu karara bağlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan karara yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nin 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Ödeme şartını ihlal etmekten sanığın beraatına ilişkin ( Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesi )nce verilen 30.06.2005 gün ve 3106/450 sayılı karar, şikayetçi vekilince 07.07.2005 tarihinde temyiz edilmekle, temyiz istemi karar mahkemesince itiraz olarak, itiraz mercii olan Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince ise; verilen beraat kararının hüküm niteliğinde ve dolayısıyla temyize tabi olduğu gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Temyiz mercii olarak dosyayı inceleyen Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesince de, 01.03.2006 gün ve 12557/1330 sayı ile; verilen kararın İİY'nin 366. maddesi uyarınca onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca 07.04.2006 gün ve 162977 sayı ile; ( ... Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesinin 30.06.2005 gün ve 2004/3106 Esas, 2005/450 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, sanık aleyhine Beyoğlu Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/2754 esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğu, borçlu sanığın 29.04.2004 tarihli haciz işlemi sırasında ödeme taahhüdünde bulunduğu ancak taahhüdüne uymadığı, bu nedenle cezalandırılması için süresinde dilekçe ile başvurulduğu, şirket yetkililerinin müşterek imza ile işlem yapabileceği, ancak taahhüdün tek yetkili tarafından yapılmış olması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesi ile sanığın beraatına karar verildiği, müşteki vekili tarafından 07.07.2006 günü temyiz isteminde bulunulduğu, sözkonusu talep mahkemesince itiraz dilekçesi olarak kabul edilip dosyanın ilgili Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği ancak Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince, temyize tabi kabul edilen hükmün mahkemesine iade edildiği ve mahkemesince gönderilen dosyada Yüksek Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesince onama kararı verildiği anlaşılmıştır.
765 sayılı TCK'nın 1. maddesinin 2. fıkrasında, "suçlar cürüm ve kabahattir" denmesine rağmen, 5237 sayılı TCK'da bu ayrıma son verilerek tüm suçlar cürüm olarak kabul edilmiş ve aynı Kanunun 45. maddesinde, suç karşılığında uygulanacak yaptırımlar hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5349 sayılı Yasanın 3. maddesi ile değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 7. maddesi ile Kanunlarda hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür.
Aynı tarihte yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 2. maddesinde "Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır" denmek suretiyle kabahatlerin tanımı yapılmıştır.
Kanunun 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğu belirtilmiştir.
Kanunun 29. maddesinde ise, mahkemece verilecek kabahatlere ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceğini düzenlemiştir.
01.06.2005 tarihinden önce işlenen ve bu tarih öncesinde müeyyidesi hafif hapis olarak düzenlenen, 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 340. maddesinde düzenlenen ödeme şartını ihlal suçunun cezası idari para cezasını gerektirmekte ve verilen karar itiraz yasa yoluna tabi bulunmaktadır.
5358 sayılı Yasa ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 340. maddesi, 01.06.2005 tarihli mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak "111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde karşılaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez" şeklinde ve öncesinde hafif hapis olan müeyyidesi de tazyik hapsi olarak değiştirilerek düzenlenmiştir.
5252 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi uyarınca, 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasında 5358 sayılı Yasa ile yapılan ve 01.06.2005 tarihli mükerrer gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan değişiklik ile müeyyidesi hafif hapis ve hafif para cezası olan suçlar, disiplin hapsi-tazyik hapsi ve hapis cezası olarak yeniden düzenlenmiştir.
5358 sayılı Kanunla değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 346. maddesinde, "Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir. İcra Mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, İcra Mahkemesinde bakılır." denmek suretiyle müeyyidesi disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen eylemler suç olarak nitelendirilmemiştir.
5358 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmadan önce "Şikayet süresi" başlıklı 347. madde "Tetkik merciince bakılan suçlardan dolayı şikayet hakkı..." şeklinde düzenlenmiş olmasına karşın değişiklik sonrası, "Bu bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı..." denilmek suretiyle disiplin ve tazyik hapsini içeren eylemleri de kapsayacak şekilde daha geniş bir düzenlemeye yer verilmiştir.
5358 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenen 348. madde "Bu bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili İcra Mahkemesi...." demek suretiyle, bu yasada düzenlenen disiplin tazyik hapsi ve hapis ve adli para cezalarını kapsayacak ve disiplin-tazyik hapsi cezalarını suç nitelendirmesi dışında bırakacak yeni bir düzenleme getirmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 2. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde disiplin hapsi tanımlanmış olup, İzzet Özgenç TCK. Şerhinde "hapis cezasından farklı olarak, disiplin hapsinin kişi hakkında, belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılmasının dışında, hak yoksunluğu gibi başka herhangi bir hukuki sonucu bulunmamaktadır." demek suretiyle bu tür cezaların suç kavramı dışında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
5358 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilen 2004 sayılı icra ve İflas Yasasının başlığı "itiraz" olarak düzenlenen 353. maddesinde, bu yasa uyarınca verilen kararlara karşı gidebilecek kanun yolları düzenlenmiş olup, kanun teklifinde adı geçen madde,
"Madde 19- İcra ve İflas Kanununun 353. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İtiraz:
Madde 353- ( 1 )İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
( 2 )İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği idari para cezası ile ilgili olarak 31.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.
( 3 )İcra Mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 04.12.2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanununun Kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiş olup,
Madde gerekçesinde de;
"Maddeyle İcra ve İflas Kanunun 353. maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz edilebileceği, ikinci fıkrasında idari para cezasıyla ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve üçüncü fıkrasında suçlardan dolayı verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesinin Kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. " Denilmek suretiyle bu kanunda müeyyideye bağlanan eylemleri, Kabahatler Kanunu kapsamında idari para cezası, disiplin ve tazyik hapsini gerektiren eylemler ile suçlar olarak üçe ayırmış olup, disiplin ve tazyik hapsine bağlanan eylemleri suç olarak nitelendirmemiştir.
Madde, tasarı ve Adalet Komisyonu raporu gerekçeleri ile birlikte değerlendirildiğinde, suç olarak nitelendirilen eylemler için temyiz; kabahat, yaptırımı disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen eylemler için itiraz yasa yolunun benimsendiği anlaşılmaktadır.
Adalet Komisyonu tarafından, İcra ve İflas Kanunun 16. Bap kapsamında tanımlanan fiiller karşılığında idari para cezasının verilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle ikinci fıkranın metinden çıkarılması suretiyle madde kabul edilmiştir.
Kabul edilen maddenin birinci fıkrasında "İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı... itiraz edilebilir" denmek suretiyle müeyyidesi tazyik ve disiplin hapsi olarak düzenlenen eylemlerden dolayı verilecek tüm kararlara karşı ( niteliğine bakılmaksızın )itiraz kanun yoluna gidileceği kabul edilmiştir. Aksi düşünce, disiplin hapsi ve tazyik hapsi ile cezalandırılma durumunda itiraz yasa yoluna gidilerek, kararın bağlı bulunulan Ağır Ceza Mahkemesine, beraat kararı verilmesi durumunda ise temyiz yasa yoluna gidilerek Yargıtay'a gönderilmesi anlamına gelecektir. Ayrıca; müeyyidesi disiplin veya tazyik hapsi olarak belirlenen eylemlerden dolayı yargılama sonucu mahkemece verilen "beraat" kararı da 5271 sayılı CMK'nın 223/2. fıkrası kapsamında bir beraat kararı niteliğinde olmayıp, eylemin sübut bulmaması halinde "disiplin-tazyik" hapsi verilmesine yer olmadığı" veya "talebin reddi" niteliğindeki bir karardır. Çünkü beraat kararı suçlar nedeniyle yapılan yargılama sonucunda verilebilen bir hükümdür.
Maddenin ikinci fıkrasında, İcra Mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı CMK'nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak, 2004 sayılı icra ve İflas Yasasının 340. maddesi müeyyidesi itibariyle suç olarak düzenlenmediği için bu fıkranın olayımızda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Müeyyidesi disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen ve yukarıdaki açıklamalar ışığında suç olarak nitelendirilmeyen eylemlerden dolayı ( 01.06.2005 tarihinden sonra verilen kararların, "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2005 gün ve 2005/16 HD-746 Esas, 2005/139 Karar sayısı ilamında da belirtildiği üzere )yasa değişikliğinde geçici düzenlemeyle aksi belirtilmediği için 5358 sayılı Yasanın 353/1. fıkrası uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olması gerekmektedir... )gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak;
Özel Dairenin 01.03.2006 gün ve 12557/1330 sayılı kararının kaldırılarak, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesinin 30.06.2005 gün 3106-450 sayılı hükmü hakkında, itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi için incelenmeksizin mahalline gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle itiraz, Ceza Genel Kurulunca değerlendirildi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık aleyhine Beyoğlu Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/2754 esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinde, borçlu sanığın 29.04.2004 tarihli haciz sırasında ödeme taahhüdünde bulunup, ancak taahhüde uymaması nedeniyle, cezalandırılması istemiyle yapılan başvuru üzerine, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararına karşı yasa yoluna başvurulması üzerine, istemin karar mahkemesince itiraz, itiraz mercii olan Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince ise; verilen beraat kararının hüküm niteliğinde ve dolayısıyla temyize tabi olduğu, hükmü inceleyen Onaltıncı Hukuk Dairesince de, istemin temyiz niteliğinde olduğu kabul edilerek, temyiz incelemesi yapılan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, tazyik ve disiplin hapsini gerektiren eylemler yönünden verilen kararların temyiz yasa yoluna mı, yoksa itiraz yasa yoluna tabi olacağı noktasında toplanmaktadır.
5237 sayılı TCY'de, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, yasada kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiş, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel Yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasaya uyarlanması amacıyla 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe konulan, 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 7. maddesi ile yasalarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak, İcra ve İflas Yasası'nda, yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezası gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra İflas Yasasında yer alan eylemler ve yaptırımları yeniden düzenlemiş, bu kapsamda bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren İcra İflas Yasasının 340. maddesi de; "111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez." şeklinde değiştirilmiş, ayrıca 337, 338/2, 339, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b, maddelerindeki eylemler ise suç olarak düzenlenip, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır.
Anılan Yasanın 5358 sayılı Yasa ile değişik 346. maddesinde; "Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır." hükmüne yer verilip, "İtiraz" başlıklı 353. maddesinde ise; "İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 04.72.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır." hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin değişiklik gerekçesinde; "Maddenin birinci fıkrasında tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara ağır ceza mahkemesinde itiraz edilebileceği, ikinci fıkrasında idari para cezasıyla ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve üçüncü fıkrasında suçlardan dolayı verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir." şeklinde açıklamalara yer verilmiş, Adalet Komisyonunca, İcra ve İflas Yasasının 16. Bap kapsamında tanımlanan fiiller karşılığında idari para cezasının verilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle sözkonusu maddenin ikinci fıkrası metinden çıkarılmıştır.
Görüldüğü gibi, İcra ve İflas Yasasının 16. Bap kapsamındaki fiiller ikili bir ayrıma tabi tutularak, bir kısım eylemler suç olarak düzenlenip, hapis ve adli para cezası şeklinde yaptırımlara bağlanmış, diğer bir kısım eylemler ise, kabahat olarak düzenlenmek suretiyle, yaptırımları disiplin veya tazyik hapsi şeklinde belirlenmiştir.
Suç olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Yasanın yasa yollarına ilişkin hükümleri uygulanacağından, bu suçlar nedeniyle 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde hüküm olarak belirtilen "beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları ile adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca temyize ilişkin hükümleri yürürlükte bulunan 1412 sayılı Yasanın 305 vd. maddelerindeki koşulların da bulunması halinde temyiz yasa yoluna tabi olacaktır.
Kabahat olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen kararlar ise, İcra ve İflas Yasası'nın 353/1. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olacaktır. Anılan fıkradaki "İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir." şeklindeki düzenleme tek başına ele alındığında, tazyik ve disiplin hapsine karar verilmesi halinde, bu kararlara karşı itiraz yasa yoluna başvurulabileceği yolunda yorumlara yol açabilmekte ise de, hükmün konuluş amacı, 5358 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler ve getirilen yeni sistem ve 353. maddenin 2. fıkrasındaki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun yalnızca verilen tazyik veya disiplin hapsine ilişkin kararları değil, disiplin veya tazyik hapsini gerektiren fiiller nedeniyle verilen her türlü kararı itiraz yasa yoluna tabi kılmayı amaçladığı açıkça anlaşılmaktadır. Aksi kabul aynı eylem nedeniyle, daha ağır sonuç doğuran "disiplin ve tazyik hapsi" kararlarının itiraz yasa yoluna, daha lehe sonuç doğuran kararların ise temyiz yasa yoluna tabi kılınmasını sonuçlayacaktır. Böyle bir kabul ise yasanın dayandığı sisteme aykırı olacağı gibi hüküm sonucuna bakılarak yasa yolunun saptanmasına yol açacak ve verilen hükme bağlı olarak başvurulacak yasa yolu değişeceğinden hukuki istikrarı zedeleyecektir.
Diğer yönden, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararının da, 5271 sayılı CMY'nin 223. maddesi anlamında hüküm sayılmasına olanak bulunmamaktadır. Zira 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde anılan hükümler, ceza yasası veya özel ceza yasalarında ve bu bağlamda İcra ve İflas Yasasında suç olarak düzenlenen eylemler bakımından yapılan yargılama sonucu verilen kararları ifade etmektedir. Bu nedenle eylemin tazyik hapsini gerektirmediği yönündeki saptamayı ifade eden karar teknik anlamda beraat hükmü sayılmadığından, CMY'nin 223. maddesinde belirtilen hükümlere yasa yolu açısından bağlanan sonuçların bu karara bağlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan karara yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nin 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın 5271 sayılı Yasanın 264 ve İcra ve İflas Yasası'nın 353/1. maddeleri uyarınca icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken onama kararı verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, mahkemece verilen beraat kararının 5271 sayılı Yasanın 223 ve 1412 sayılı Yasanın 305. maddesi uyarınca temyiz yasa yoluna tabi bulunduğu gerekçesiyle, Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının ( KABULÜNE ),
2- Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin 01.03.2006 gün ve 12557-1330 sayılı onama kararının ( KALDIRILMASINA ),
3- Şikayetçi vekilinin temyiz inceleme isteminin CMUY'nin 317. maddeleri uyarınca ( REDDİNE ).
4- Dosyanın, 5271 sayılı Yasanın 264 ve İcra ve İflas Yasasının 353/1. maddeleri uyarınca icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 25.04.2006 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Old 16-09-2009, 11:45   #14
e.küba

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım taahhüdü ihlal cezalarında karar bi üst mahkemede itiriaza konu edilebiliyor yargıtaya gidemiyor. Anlamadığım taahhüdü ihlalle ilgili bu yargıtay kararları nasıl oluştu??? Bana bu kararı yargıtaya taşınamın bir yolu varsa izah ederseniz çok sevinirim.
Old 16-09-2009, 12:23   #15
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

Dikkat ederseniz karar tarihleri eskidir.
Şu anda Ödeme Şartını İhlal Suçunda disiplin hapsi değil tazyik hapsi kararı veriliyor.İtiraz CMK hükümleri gereği yapılıyor.

Sanırım 2005 yılında İİK'da yasal düzenleme yapıldı.
Old 16-09-2009, 13:06   #16
csk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özlem AŞKAR
Kesin karara karşı hukukumuzda gidilebilecek bir yargı yoktur.

yazılı emir yoluna da başvurulabilir.
Old 16-09-2009, 13:11   #17
Arif Aydın

 
Varsayılan

Taahhüdü ihlal ile ilgili dün karara çıkan bir davam var. sanığa 10 gün tazyik hapsine karar verildi. iik. 340 gereğince.
Old 17-09-2009, 08:33   #18
av.murat kılıç

 
Varsayılan

Taahhüdü ihlal davası öyle bir dava ki her icra ceza mahkemesi farklı uygukuyor. Başıma gelen uygulamaları kısaca açıklayayım;

X icra ceza mahkemesi haciz anında alınan taahhütten ceza vermiyor.

Y icra ceza mahkemesi haciz anında alınan taahhütten borç miktarı kadar haciz yapılmışsa ceza vermiyor.

Z icra ceza mahkemesi borçluya tefhim edilen (asıl alacak+faiz+vekalet ücreti+masraflar+tahsil harçlarını) borcun ferilerini tekrar hesap için icra müdürlüğüne yazı yazıyor. İcra müdürü taahhüt anındaki borcu tekrar hesaplıyor. En ufak bir sapma olursa beraat kararı veriyor. Örneğin toplam borç müzekkerede yazan 5.852,35 TL değilde icra müdürünün yeniden hesabı sonucunda 5.835,45 TL çıkarsa beraat veriyor.

Şimdi ceza vermemek için en komik bir gerekçeyi söylüyorum. Ben duyduğumda "şaşırdım".

Ama öncelikle taahhüt zaptından bahsedeyim; kısaca şöyle;
borçlu falanca ile alacaklı vekili av. murat kılıç geldiler. borçlu söz aldı. ben borcumun tamamı için taehhütte bulunmak istiyorum dedi. Borçluya toplam borcu tefhim edildi. Buna göre 4.544,55 takip çıkışı, 250 TL vekalet ücreti, 450 TL işlemiş faiz , 345 TL tahsil haarcı, 75 TL masraflar olmak üzere 5545,11 TL olduğu (rakamlar örnek olarak verilmiştir) borçluya anlatıldı. Borçlu anladım dedi. Ben bu borcumu kabul ediyorum. Ayrıca ben bu borcumun tamamı olan 5545,11 TL yi 17.09.2009 günü ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum dedi.
Borçluya taahhüdün hukuki ve cezai sonuçları anlatıldı. Borçlu anladım, ceza alabileceğimin idrakindeyim dedi. Alacaklı vekili söz aldı. Ben de borçlunun bu taahhüdünü kabul ediyorum, ödemesini bekleyeceğim dedi. Borçlunun nufus cüzdan fotokopisi de alınarak Tutanak imza altına alındı.

Şimdi yukarıda yazdığım gibi bir taahhüt aldım. HAciz falan yok. Bu taahhütten %100 ceza çıkması gerekirken hakime hanım beraat verdi. Gerekçe ise şuymuş;

taahhüt+kabul+ihtarat olmalıymış.
Oysa biz taahhüt+ihtarat+kabul etmişiz.

Yani yukarıdaki paragraftaki bir cümle diğerinden önce gelmeliymiş. Ben hayatımda böyle saçma bir gerekçe görmedim.

Bugün ağır cezaya itiraz edeceğim. Ancak %99 itirazım red edilecek. Çünkü İstanbul ağır cezadakiler okumadan onayıp gönderiyorlar. Gerekçe bile yazmıyorlar. Daha önceki itirazlarımın Gerekçesi şöyle; "mahkeme kararındaki gerekçelere göre itiraz edenin itirazının reddine" zaten bu karar matbu. Katipler yazıyor. Başkan ve üyeler imza atıp karar veren mahkemeye gönderiyorlar. Ayrıca mahkeme kararında da bir gerekçe yok. Mahkeme kararıda şöyle i.i.k. 111 deki taahhütün şartları gerçekleşmediğinden sanığın beraatine karar verilmiştir şeklinde. Böyle bir durum var.

Sayın meslektaşlar;

Yukarıda anlattığım kararın gerekçesini, sebebini bilen varsa lütfen bana açıklasın çünkü bana çok mantıksız geldi. Tek anladığım şey şu; icra ceza mahkemesi şunu demek istiyor. Ben mahkumiyet vermeyeceğim. Bu yüzden her şey tastamam olsa bile ben bir bahane bulur sanığı beraat ettiririm diyor.
Old 17-09-2009, 10:47   #19
csk

 
Varsayılan

bu örneklere talimat icra dairesinde alınan taahütlere verilen beraat kararları da eklenebilir.
Old 17-03-2010, 11:49   #20
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2006/16-220
Karar: 2006/231
Karar Tarihi: 14.11.2006

ÖZET: Disiplin hapsi için yapılan bu tanım, hapsen tazyik yaptırımını da kapsar niteliktedir. Bu tanım nazara alındığında, hapsen tazyik yaptırımı, 5237 sayılı TCY. da düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİY. nın 353/1. maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür.



(2004 S. K. m. 340, 353) (5271 S. K. m. 2, 223, 232)

Borçlu M. Karadaş’ın ödeme yükümlülüğüne aykırı davranma eyleminden dolayı İİY’nın 5358 sayılı Yasa ile değişik 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin Nevşehir İcra Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2006 gün ve 7-81 sayılı kararın yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi nedeniyle Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 18.09.2006 gün ve 4153-5592 sayı ile;

<… Dosya kapsamına göre, sanığın taahhüdü ihlal eyleminden dolayı 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 232. maddesinin 6. fıkrasına göre, 223. madde uyarınca verilen ceza miktarının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Mahkemece infazda tereddüt oluşturacak şekilde mahkumiyete esas sürenin net biçimde belirtilmemesi isabetli olmamakla, Yargıtay C.Başsavcılığının Yazılı Emre atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle ve kanuna aykırılık halinin giderilmesinin de başkaca hallinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, uygulamada birliğin sağlanması amacıyla Nevşehir İcra Mahkemesinin 07.03.2006 gün ve 2006/7-81 sayılı kararının bozulmasına> karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.10.2006 gün ve 120202 sayı ile; hapsen tazyik kararlarının disiplin hapsi niteliğinde olduğu ve öngörülen yaptırımın bu niteliği itibariyle verilen kararın da bir hüküm niteliğinde olmadığı, bu nedenle Yerel Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Ödeme yükümlülüğüne aykırı davranma eylemi nedeniyle borçlunun 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, tayin olunan cezanın usul ve yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca varabilmek için, bu konudaki yasal düzenlemeyi incelemekte yarar vardır.

01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra İflas Yasasında yer alan eylemler ve yaptırımları yeniden düzenlemiş, bu kapsamda bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren İcra İflas Yasasının 340. maddesi de; <111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.> şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca, 337, 338/2, 339, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b, maddelerindeki eylemler ise suç olarak düzenlenip, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır.

Aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMY. nın <Tanımlar> başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde disiplin hapsinin tanımı;

“Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder.> şeklinde yapılmıştır.

Disiplin hapsi için yapılan bu tanım, hapsen tazyik yaptırımını da kapsar niteliktedir. Bu tanım nazara alındığında, hapsen tazyik yaptırımı, 5237 sayılı TCY. da düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİY. nın 353/1. maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMY. nın 223. maddesinde belirtilen <hüküm> niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle kararda belli bir sürenin öngörülmesi, yaptırımın bu niteliğine aykırı olacaktır.

Konu öğretide de ele alınmış ve tazyik hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır:

<Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle, kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için, belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlanmak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğün gereğini yerine getirmemiş olsa bile, hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulamasına son verilerek, serbest bırakılacaktır. Bu nedenle, söz konusu disiplin hapsine, Kanunda tazyik hapsi denmiştir> (Doç. Dr. İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, sh.594 vd.)

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Nevşehir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2932 sayılı takip dosyasında alacaklı şirket vekilince, borçlu aleyhine 24.08.2005 tarihinde 810 YTL 55 kuruş alacak için kambiyo senetlerine özgü takip yöntemiyle takip talebinde bulunulmuş, icra emrinin 14.09.2005 tarihinde tebliğ edilerek borçlu tarafından herhangi bir itirazda bulunulmaması üzerine takip kesinleşmiştir. Dosyadaki belgelere göre 20.12.2005 tarihinde borçlunun işyerinde yapılan haciz sırasında borçlunun, asıl alacak ve fer’ilerinden oluşan toplam 946 YTL borcunu 23.12.2005 tarihinde ödeme taahhüdünde bulunduğu ve alacaklı vekilinin de bu taahhüdü kabul ettiği, ancak belirtilen tarihte borcun ödenmediği anlaşılmaktadır. Sanığın ödeme yükümlülüğüne aykırı davranmak eylemi nedeniyle şikayet edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece eylemi sabit görülerek İİY. nın 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmiştir. Bu uygulama yaptırımın niteliği ve uygulama biçimi itibarıyla yasaya uygun ve isabetlidir.

Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 18.09.2006 gün ve 4153-5592 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Adalet Bakanının, yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 14.11.2006 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Taahhüdü İhlal avslh Meslektaşların Soruları 53 09-06-2017 14:58
Tahliye Taahhüdünü İhlal Suç Oluşturur mu? Hoca Meslektaşların Soruları 1 30-07-2006 18:38
Taahhudu Ihlal SEZIN Meslektaşların Soruları 0 11-12-2003 18:17
Taahütü İhlal Suçumu Yoksa Özel Sözleşmemi hun Hukuk Soruları Arşivi 2 02-04-2002 15:12
Fikri Eserlerin Kiralanması Eser Sahibinin Hakkını İhlal Anlamı Taşır Mı? Fikret Eseroğlu Hukuk Soruları Arşivi 2 04-03-2002 19:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09641600 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.