Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

camiye baz istasyonu kurulması

Yanıt
Old 08-08-2007, 21:44   #1
yeldakullap

 
Varsayılan camiye baz istasyonu kurulması

Merhaba arkadaşlar Camiye baz istasyonu kurulmuş. Cemaat ve çevre sakinleri istemiyor. Bu konuda protokol gereği Diyanet işleri Başkanlığının yetkisi ile cami vakfı sözleşme yapıyor gsm şirketi ile. Seçimden önce vatandaşların baskıları nedeni ile gsm baz istasyonunun kurulmasını önlüyor bir yazı ile ( çevrede infial yarattığı gerekçesi ile. ancak seçimlerden sonra zarar vermediği anlaşıldığından kurulmasına kararını veriyor. Şimdi baz istasyonu kuruldu . ve dava açacağız. burada davalı olarak gsm şirketi ve Diyanet ve vakııf mı olacak? ( sanırım öyle..
birde idare mahkemesinde müdahelenin meni davasını yani bu davayı açabilir miyiz? yoksa asliye hukuk mahkemesinde mi açmalıyız? bu konuda elinizde emsal karar var mı? camiye kurulan baz istasyonunun kaldırılmasına ilişkin olarak..benimle bu konuya ilişkin bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim.
sevgiler
Old 10-08-2007, 12:42   #3
ndemirci

 
Varsayılan

Benim yürüttüğüm bir davada keşif yapılarak alınan bilirkişi raporunda ölçümler sınırın çok altında kalmasına rağmen mahkemece meni müdahale ve kal kararı verildi. Sebep; (keşifte dinlenen tanıkların da ifade ettiği ve dosyaya sunduğumuz belki de yüzlerce bilimsel çalışma, makale, gazete, dergi haberleri, vs.de yazıldığı gibi) insan sağlığına zararlı olması ve cep telefonlarının yakın geçmişte kullanılmaya başlanmasından ötürü gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel zararlarının henüz bilinmediği; söz konusu insan sağlığı olunca en ufak bir riskin dahi göz ardı edilemeyeceği idi. Karar Yargıtay'ca onandı. Tashihi-i karar aşamasında davalı şirket istasyonu söktü.
Old 10-08-2007, 15:43   #4
marquez

 
Varsayılan

Yar. 4. H.D 03/16434E, 04/971K Sayılı içtihatında hiç bir hizmetin insan yaşamından daha öncelikli olmadığı gerekçesiyle baz istasyonunun kaldırılmasına karar verilmiştir. Bilgisayarla aram iyi olmadığı için kararı gönderemiyorum.
Old 12-08-2007, 17:29   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın marquez'in sözünü ettiği karar aşağıda sunulmuştur:

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/16434 K. 2004/971 T. 29.1.2004

• BAZ İSTASYONU ( Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Zarar Verenin Sorumluluktan Kurtulması ve Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• YÖNETMELİĞE UYGUN ÇALIŞTIRILAN BAZ İSTASYONU ( Zarar Verdiği Takdirde Zarar Verenin Sorumluluktan Kurtulması ve Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• KOMŞULUK HUKUKU ( Binaya Yakın Yerde Kurulan Baz İstasyonu - Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• MUARAZANIN MEN'İ VE BAZ İSTASYONUNUN KALDIRILMASI ( Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

4721/m.661

2709/m.56

ÖZET : Bir baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması ve kullanıma devam etmesi sonucunu doğurmaz. Mahkemece davacının iddiası, davalıların savunmaları ve davaya neden olan olayın da özelliği gözetilerek aralarında uzman olan bilirkişilerden birden fazla rapor alınmıştır. Alınan bu raporlar üzerine, uyuşmazlığın komşuluk hukukundan kaynaklandığını ve dava konusunun bir sonuca bağlanabilmesi için davacının iddiası yönünde, kurulan istasyonların insan sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratıp yaratmadığı hususunun incelenmesi gerektiğini, bunun için de bilirkişi incelenmesine başvurulduğunu, uzman bilirkişilerce hazırlanan raporlarda davacının iddiasını doğrular yönde görüş bildirildiğini belirterek istasyonların kaldırılmasına ve uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.
Kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncaları bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği, böylece ıslah yoluyla da olsa, meydana getirdiği zararın önlenemeyeceği ifade edilmiştir. Bu belirlemeler itibariyle şu anda ve kısa bir zaman dilimi içinde zarar doğmamış olsa dahi, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının çalışmakta olduğu binada çalışanlar için kısa zamanda olmasa dahi, gelecek ve uzun zaman dilimi için büyük endişeler taşıdığı, hatta yakın yıllara kadar istasyondan yansıyan radyasyonlardan kaynaklanan hastalıkla ölen kişiler olmamasına karşın son 3-4 yıl içerisinde ve aynı binaya aynı tesise yakın binada çalışan beş kişinin ölmesi halen çalışmakta olan bazı kişilerin bu hastalığa tutulması bu yerde çalışanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkileneceği ve bunun da kişinin psikolojik yapısında tedirginlik, ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünden çalışmasının olumsuz hale geleceği gözönünde tutulduğunda baz istasyonunun kaldırılmasını isteyen davacının zarar gördüğü kabul edilmelidir.
DAVA : Davacı Z.T. vekili Avukat S.E. tarafından, davalı A. Haberleşme ve Pazarlama Hizmetleri A.Ş ve diğerleri aleyhine 15.7.2002 gününde verilen dilekçe ile komşu parseldeki baz istasyonunun zarar vermesi nedeniyle muarazanın men'i ve kaldırılmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.5.2003 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içersindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, halen Y.ye tahsis edilen binada memur olarak çalıştığını, binaya yakın yerde bulunan T... A.Ş.'nin binasında kurulan GSM baz istasyonları ve mini link antenlerinin kanser tehlikesi yarattığını; bu yüzden isimlerini belirttiği Y.de çalışanların öldüğünü, davalıların bu haliyle yasal düzenlemelere bu bağlamda Medeni Kanun'un 661. ve devamı maddelerinde yer alan hususlara aykırı davrandıklarını ayrıntılı biçimde dilekçesinde belirttikten sonra, mevcut bilimsel verilere uygun olmayan bu istasyonun sökülerek kaldırılmasına, böylece tehlikenin giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar tarafından davaya karşı ayrı ayrı verilen cevaplarda ortak noktalar olarak, davacının iddiasını kanıtlaması gerektiğini, istasyonu yönetmelik kurallarına göre kurduklarını ve işlettiklerini, davacının iddia ettiği zararının henüz gerçekleşmediğini, yerden geniş bir halk kitlesine yayın yaptıklarını ve kamu hizmeti verdiklerini; kaldı ki baz istasyonlarının nükleer radyasyona neden olmadıklarını, bu konuda bilimsel düşünce ve raporlar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davacının iddiası, davalıların savunmaları ve davaya neden olan olayın da özelliği gözetilerek aralarında uzman olan bilirkişilerden birden fazla rapor alınmıştır. Alınan bu raporlar üzerine, uyuşmazlığın komşuluk hukukundan kaynaklandığını ve dava konusunun bir sonuca bağlanabilmesi için davacının iddiası yönünde, kurulan istasyonların insan sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratıp yaratmadığı hususunun incelenmesi gerektiğini, bunun için de bilirkişi incelenmesine başvurulduğunu, uzman bilirkişilerce hazırlanan raporlarda davacının iddiasını doğrular yönde görüş bildirildiğini belirterek istasyonların kaldırılmasına ve uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir. Karar tüm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve baz istasyonları olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve yine giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı da tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesinde ve tesisin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir gereği olarak doğan zararlardan da tesis sahibi sorumludur. Hatta bu sorumluluk kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak da kabul edilmek gerekir. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlaması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Tüm bu genel açıklama ve nitelendirmeler gözönünde tutulup somut olay dava konusu edilen istasyonun Hazineye ait bulunan davalı T... A.Ş.ye kullanımı özgülenen “Yenişehir TT Binası” olarak isimlendirilen binada GSM BTS mini link DXX..." adı altında kurulmuş olan ve davalıların işleticisi oldukları tesisin konumunun incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda tesisin kurulma amacına uygun olarak işletilmesi durumunda kişi ve çevreye zarar verip vermediğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu açıklamalar itibariyle davalı T... A.Ş.nin kendine husumet düşmediği yönündeki diğer davalıların ileri sürdükleri itirazları arasında bu baz istasyonları için sunulan sertifikalarında adı yazılan alan şiddeti, limit değerlerinin belirlenmesi, ölçüm yöntemleri ve denetlenmesi hakkındaki yönetmeliğe uygun olup, buna göre güvenlik sertifikası bulunduğu konusundaki savunmanında irdelenmesi gerekmektedir. Bu haliyle konu incelendiğinde, istasyonun kurulduğu bina, T... A.Ş.ye özgülendiğinden bu binanın kullanılmasından doğan zarardan sorumludur. Bu bakımdan husumet itirazı yerinde değildir. Diğer davalılara gelince, gerçekten her davalıya "Telekomünikasyon Kurum Güvenlik Sertifikası" adı altında bir kullanma belgesi verilmiştir. Sertifikada, kullanımla ilgili limitler belirtilmiştir
Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonunda, sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Gerek yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda o yerde ve belirtilen güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifikada bu nitelikleri içermekte olup, kurulan istasyonun çevresindeki binaların ve giderek konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile, bu nedenle çevreye verilen zarardan eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucunu doğurmaz. Ayrıca yargıç, uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yerel mahkemenin yönetmeliğe ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemesi doğrudur.
Bilirkişiler de, dava konusu istasyondaki ölçümlerin yönetmelikteki limitlerin altında olduğunu; ancak kurulan istasyonun çalışma yeri olan Yargıtaybinasının çok yakınında bulunduğunu ve binanın üst katı ile aynı seviyeyi taşıdığını, uzun sürede insan sağlığı için tehlike yarattığını ve yerleşim yerlerine uzakta kurulması gerektiğini belirtmişlerdir. Verilen şu bilimsel açıklamalar itibariyle tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin de çalışma ve yerleşim yerlerine olan yakanlığının ve buralardaki çalışma süresinin de gözönünde tutulması gerekir. Bu olayda bilirkişiler, davacının da bulunduğu binada uzun süreli çalışıldığını böylece kısa sürede etkili olmasa da yıllar itibariyle zarar doğurmasının her zaman olanaklı bulunduğunu belirtmişlerdir.
Davalılar, kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuşlardır. Gerçekten yukarıda da açıklandığı üzere davalılar tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamı önüne geçilmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki somut olayda, bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmamaktadır. Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonunun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Bu nedenle davalıların bu yöndeki savunma ve itirazları da yerinde görülmemiştir.
Davalıların diğer bir itirazları ise, bilirkişi raporlarının yetersiz olduğu noktasındadır. Dosyada ayrıntılı olarak hazırlanan raporlardan da anlaşılacağı üzere, bu istasyonunun yaratacağı tehlikeler bilimsel ölçü ve verilerle sunulmuştur. Bilirkişiler kendi alanlarında ve bu konuda uzman olan kişilerdir. Bu bakımdan raporlara itibar edilmiştir. Zaten sorunun çözümü de tamamen bilirkişilerin raporlarına dayandırılması gereken bir konudur. Çünkü konu, hukuki değil; bilimsel ve teknik incelemeyi gerektirmektedir. Yargıcın teknik bir konuda bilirkişi incelemesine başvurması ve onun tarafından konuyla ilgili olarak sunulan düşünceye, başka teknik bir görüşle etkisiz hale getirilmedikçe uyması gerekir. Bu hususlar HUMK.nun 275. maddesinde de düzenleme altına alınmıştır. Davalılar tarafından somut olayla ilgili bulunan raporların aksini belirttiği iddiasıyla sunulan bilimsel düşünceler genel bir nitelik taşıyıp, doğrudan somut olayla ilgili bulunmadığı gibi, bu konuda aksi düşünceleri içeren görüşler olarak düşünülmemelidir. Bu bakımdan davalıların sunduğu yazılardaki belirlemeler genel bir nitelik taşıyıp somut olaya özgü bir içerik taşımadığından bunlara da itibar edilmemesi doğrudur.
Yine davalılar tarafından ileri sürülen ve daha önce Yargıtay 1. ve 11. Hukuk Dairelerince verilen kararların eldeki bu kararla çeliştiği ileri sürülmüşse de, anılan daire kararlarında uyuşmazlığın çözümünde yönetmelikteki ölçü birimlerinin davaya konu edilen istasyonda gözetilip gözetilmediği, gözetilmemiş olsa dahi zarar doğurup doğurmadığının belirlenmesi yönündedir. Bu belirlemeye göre anılan kararların eldeki kararla çelişmediği sonucuna varılmalıdır. Şöyle ki; bir istasyon yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır.
Yukarıdan beri açıklanan dosyadaki tüm bilgi, belge ve bilirkişi raporlarına göre kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği, böylece ıslah yoluyla da olsa, meydana getirdiği zararın önlenemeyeceği ifade edilmiştir. Bu belirlemeler itibariyle şu anda ve kısa bir zaman dilimi içinde zarar doğmamış olsa dahi, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının çalışmakta olduğu Yargıtay binasında çalışanlar için kısa zamanda olmasa dahi, gelecek ve uzun zaman dilimi için büyük endişeler taşıdığı, hatta yakın yıllara kadar istasyondan yansıyan radyasyonlardan kaynaklanan hastalıkla ölen kişiler olmamasına karşın son 3-4 yıl içerisinde ve aynı binaya aynı tesise yakın binada çalışan beş kişinin ölmesi halen çalışmakta olan bazı kişilerin bu hastalığa tutulması bu yerde çalışanları psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkileneceği ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ümitsizlik yaratacağı bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerlerinin düşünüldüğünden çalışmasının olumsuz hale geleceği gözönünde tutulduğunda davacının zarar gördüğü kabul edilmelidir. Şu durumda kararın onanması gerektiği sonucuna varılmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
( Kaynak: Kazancı )
Old 12-08-2007, 18:43   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Yukarıdaki mesaja ek mesaj:

Hukuku uygulayan adil hakimlerimizin ve Yargıtay’ın hakkını yememek lazım:
Altı – yedi yıl önce İzmir’de bir okulun yakınında bir baz istasyonu kurulmuştu. Ve İzmir mahkemelerinin verdiği bir kararla kaldırılmıştı. Karar Yargıtay'ca onanmıştı.

(Bu karar hakkında ayrıntılı bilgiyi edinmeye çalışacağım. Karar numaralarını veya kararı bulduğumda burada bilgilerinize sunacağım.)

Saygılarımla
Old 12-08-2007, 22:07   #7
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/9561
Karar: 2005/11042
Karar Tarihi: 13.10.2005
ÖZET : Baz istasyonu adı verilen bu tesislerin işletilmesi sonucu geniş halk kitlelerine yarar sağladığı kuşkusuzdur. Ancak, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi de kabul edilemez. Bu bakımdan hizmetten elde edilen yarar ile bunun karşısında verilen zararın dengelenmesinde zorunluluk vardır. Diğer taraftan hiçbir hizmetin insan yaşamı kadar önem ve öncelik taşıdığı da düşünülemez. Böyle bir tehlikenin varlığının saptanması halinde gerekli önlemlerin alınması zorunlu hale gelir. Somut olayda mahkemece bir zararın doğup doğmadığı, doğmuşsa bunun giderim biçiminin ne olması gerektiği yolunda yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Konuyla ilgili olarak çıkarılan "Telekominikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerleri Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkındaki Yönetmelik" te söz konusu saptamaların ne şekilde ve kimler tarafından hangi cihazlarla yapılacağı belirtilmiştir. Anılan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak araştırma yapılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, belirtilen şekilde gerekli araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekir.

(634 S. K. m. 18)
Dava: Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, birkaç bloktan oluşan ve kat mülkiyeti kanunu hükümlerine göre yönetilen yerlerden olan F. Birlik Konut Sitesinde, yönetim kurulundan izin almadan sadece A-4 Blok yöneticisi davalı M. Tur ile görüşerek A-4 Blok çatısına davalı şirket tarafından baz istasyonu kurulduğunu, yönetim planında böyle bir işin ancak tüm kat maliklerinin onayı ile yapılacağının belirtildiğini, baz istasyonunun site sakinlerinin sağlığını da olumsuz etkilediğini ileri sürüp baz istasyonunun kaldırılması suretiyle elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı şirket, kat mülkiyetinden kaynaklanan davalarda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, baz istasyonunun her türlü hukuki sorumluluğunun A. Telekominikasyon Endüstri Ticaret Anonim Şirketi'ne ait olduğunu, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, baz istasyonu tesisinin 634 sayılı kat mülkiyeti kanununa aykırı olmadığını, baz istasyonunun bilimsel verilere göre insan sağlığına zararı bulunmadığını, davalı Mehmet Emin Tur, davanın A. Anonim Şirketine ihbarı gerektiğini, dava ihbar edilen şirket, dava konusu baz istasyonunun blok kat malikleri kurulunun onayı ile inşa edildiğini, davacının husumet ehliyeti bulunmadığını, baz istasyonu için yetkili kuruluşlardan tüm izinlerin alındığını, istasyonun güvenlik sertifikası bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı ve dava ihbar edilen şirket vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; 238 ada 1 parsel sayılı taşınmazda inşa edilen ve kat irtifakı kurulmuş sitede A-4 Blokda baz istasyonu kurulu bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, anılan tesisin diğer site sakinleri bakımından zarar verici olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, dava kabul edilmiş ise de, yapılan incelemenin yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Gerçekten de baz istasyonu adı verilen bu tesislerin işletilmesi sonucu geniş halk kitlelerine yarar sağladığı kuşkusuzdur. Ancak, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi de kabul edilemez. Bu bakımdan hizmetten elde edilen yarar ile bunun karşısında verilen zararın dengelenmesinde zorunluluk vardır. Diğer taraftan hiçbir hizmetin insan yaşamı kadar önem ve öncelik taşıdığı da düşünülemez. Böyle bir tehlikenin varlığının saptanması halinde gerekli önlemlerin alınması zorunlu hale gelir.
Somut olaya yukarıda açıklanan olgular gözetilerek bakıldığında, mahkemece bir zararın doğup doğmadığı, doğmuşsa bunun giderim biçiminin ne olması gerektiği yolunda yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Konuyla ilgili olarak çıkarılan "Telekominikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerleri Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkındaki Yönetmelik" te söz konusu saptamaların ne şekilde ve kimler tarafından hangi cihazlarla yapılacağı belirtilmiştir. Anılan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak araştırma yapılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, belirtilen şekilde gerekli araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Sonuç: Davalı ve ihbar edilenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 13.10.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/2403
Karar: 2005/4252
Karar Tarihi: 07.04.2005
ÖZET: Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacı vakfın kayden maliki olduğu 4 parselde yer alan Altıntepe camii minaresine, davalı şirketin haklı ve geçerli bir neden olmaksızın baz istasyonu kurarak elattığı anlaşılmaktadır.

(4721 S. K. m. 683)
Dava: Taraflar arasında görülen davada; Davacı, mülkiyeti vakfa ait olan Altıntepe camii minaresine davalı şirketin baz istasyonu kurmak suretiyle elattığını, baz istasyonunun insan sağlığı için tehlike oluşturduğunu ileri sürerek, hukuka aykırı olarak kurulan baz istasyonunun yıkımı yoluyla elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, camilerin özel mülkiyete tabi olmadığını, davacı vakfın taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığını, her türlü tasarruf hakkının Diyanet İşleri Başkanlığına ait olup Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan sözleşmeye dayanılarak baz istasyonu kurulduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; davacı vakfın kayden malik olduğu çaplı taşınmazına davalıların haklı ve geçerli bir hukuki neden olmaksızın baz istasyonu kurarak elattığının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı TC. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından süresinde davalı A. Haberleşme ve Pazarlama Hizmetleri A.Ş. (. Haberleşme ve Pazarlama Hizmetleri A.Ş.) tarafından süresi geçtikten sonra temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi İ. Acar'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü temyiz eden davalılardan A. Haberleşme ve Pazarlama Hizmetleri A.Ş.'ye kararın (A. Haberleşme ve Pazarlama Hizmetleri A.Ş.) 07.01.2005 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin ise 25.01.2005 tarihinde verildiği, böylece yasal temyiz süresinin geçtiği anlaşılmakla Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.06.1990 gün ve 1989/ 3 esas, 1990/4 karar sayılı İnançları Birleştirme Kararı ve HUMK. nun madde 432. uyarına temyiz isteminin reddine.
Diğer davalının temyizine gelince; dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacı vakfın kayden maliki olduğu 4 parselde yer alan Altıntepe camii minaresine, davalı şirketin haklı ve geçerli bir neden olmaksızın baz istasyonu kurarak elattığı anlaşıldığından davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Sonuç: Ancak, davalı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 492 Sayılı Harçlar Yasası uyarınca muaf olduğu gözetilmeden harçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Davalı Diyanet İşleri Başkanlığının bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 16-08-2007, 12:06   #8
marquez

 
Varsayılan

Sayın Konyalı

Kararda; HİÇBİR HİZMET İNSAN YAŞAMI KADAR ÖNEM TAŞIMAZ denmektedir. Benim vurgulamak istediğim nokta; insan sağlığının Yargıtay tarafından ne kadar önemsendiği,bu hususu vurgulamak için kararı sizlerle paylaşmak istedim.Bildiğiniz gibi bir davayı ele alırken tüm yönleriyle incelemek gerekir.Bir süre büroda olmadığım icin geç cevap verebiliyorum.
Old 16-08-2007, 16:16   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın marquez

Çok haklısınız. Yargıtay somut ve gerçekleşmiş bir tehlike aramıyor; tehlike olasılığı bile istasyonların kaldırılması kararı için yeterli görülüyor.

Bu kararlardaki hassasiyet adaletin terazisini düz tutuyor.

Saygılarımla
Old 17-08-2007, 18:31   #10
yeldakullap

 
Varsayılan bu olayın kendine özgü koşulları var

Merhaba arkadaşlar yanıtlarınız için çok teşekkürler, ancak bir nokta hala açıklığa kavuşturulmadı. Burada benim amacım bir taşla yüzlerce kuş vurmak tabiri caiz ise. Şöyle; ben Diyanet işleri Başkanlığı'nın ilgili protokolünün iptalini de sağlamak istiyorum. Yani gsm şirketine müdaheye son vermesini isterken aynı zamanda idare ile sözleşme dayanak alındığı için ilgili idare olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve vakfı da davalı göstermek istiyorum. Ve bu dava idari dava olacak idare mahkemesinde. Bu davada haksız eylem ve işlemlere son verilmesini isteyeceğim. Diyanet işleri Başkanlığı'nın bir kamu kurumu olduğu ve bu kurumun kamu yararına hareket etmesi gerektiği, gsm şirketinin bu son baz istasyonunu minareye kurması ile hem bu işlemin iptalini hem de bu işleme dayanak olan Diyanet işleri Başkanlığı'nın protokolünün iptalini isteyeceğim. Bildiğiniz üzere dava hem sözleşmenin iki tarafına da açılmalı. Yani hem gsm şirketine hemde bu şirket ile sözleşmeyi imzalayan vakıf ile gerçekte tasarruf yetkisi kendisinde olan Diyanet B. na ..( bunları davalı göstererek) davayı açmak istiyorum..
dava türü : idari dava
dava konusu: haksız eylem ve işlemin iptali.
davalılar: davalı idareler ve gsm şirketi
davacılar: çevre sakinleri ve cemaat
emsal karar bekliyorum ve fikirlerinizi bekliyorum..sevgiler
Old 20-08-2007, 22:14   #11
Av.Günsel Sağlam

 
Varsayılan

sevgili meslektaşım;cami veya bir binaya baz istasyonu kurulması durumunda o bina ile ilgili imar yasasına da aykırılık oluşuyor.Bu nedenle caminin bulunduğu belediyenin imar müdürlüğüne'de gerekli şikayette bulunabilirsiniz.Bu durumda hem ceza hem de yıkım kararı verilebiliyor.Saygılarımla.
Old 09-10-2007, 12:18   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Günsel Sağlam
cami veya bir binaya baz istasyonu kurulması durumunda o bina ile ilgili imar yasasına da aykırılık oluşuyor
Sayın Av.Günsel Sağlam

Başlangıçta bu konu tartışıldı ve artık imar yasasına aykırılık oluşturmadığı düşünülüyor. Bu nedenle Belediyelere şikayet etmek sonuç vermeyecektir.

Saygılarımla
Old 10-10-2007, 09:34   #13
Av.Günsel Sağlam

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım bu konuda benim de meclis üyesi olarak görev yaptığım belediyede bu konuda uygulamalar olmuştur.Ayrıca encümen üyeliğim sırasında da bu konuda bazı uygulamalar oldu.Sanırım her belediye farklı yorumluyor.
Old 07-04-2008, 14:15   #14
av.tuğbabal

 
Varsayılan

Yelda hanım
davayı açtığınızda husumeti kime yönelttiniz,benimde aynı durumda bir davam olacak...
bu konuda yanıt veren meslektaşların bilgileri çok kıymetli..Herkese teşekkürler
Old 10-04-2008, 18:20   #15
yeldakullap

 
Varsayılan

Merhaba Av. Tuğba Hanım, bu arada benim memleketim Afyon Bolvadın demek sizde orada avukatlık yapıyorsunuz.. Bu arada husumet şirkete ve o şirketin sözleşme yaptığı mülk sahibine açılıyor..bazen bir kaç şirkete ait baz istasyonu olabiliyor..bunada dikkat etmek lazım yoksa husumetten reddedilir ve yeniden dava açmak zorunda kalabilirsiniz..sevgiler Yelda
Old 31-07-2009, 00:02   #16
yeldakullap

 
Varsayılan Minareye karşı açtığımız davayı kazandık

Başta bazı konuları paylaşmış sormuştum sizlere..Minareden gsm baz istasyonunun kaldırmak için açtığımız davayı kazandık ama Yargıtay sürecini bekleyeceğiz.. selamlar
Old 31-07-2009, 07:51   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeldakullap
Başta bazı konuları paylaşmış sormuştum sizlere..Minareden gsm baz istasyonunun kaldırmak için açtığımız davayı kazandık ama Yargıtay sürecini bekleyeceğiz.. selamlar
Davanızın sonucundan bizleri de haberdar etme inceliğiniz için teşekkür ederiz.

Yanıtınızdan idari yargı yoluna gitmediğiniz anlaşılıyor. Doğru yapmışsınız: Yapılan sözleşme özel hukuka tabi bir sözleşme olduğundan idari yargı yolu çıkmaz sokak olacaktı.

Saygılarımla
Old 31-07-2009, 08:52   #18
Bugrahan Dikici

 
Varsayılan

http://www.turkhukuksitesi.com/makale_997.htm

Bu makaleyi tavsiye ediyorum size. Belki yardımcı olur.
Old 16-03-2012, 21:51   #19
üye38503

 
Varsayılan

Arkadaşlar merhaba, ben de bu konuda bir dava açmaya hazırlanıyorum. Harcı neye göre hesaplanıyor ve mahalle sakinlerinin hepsi davacı olabilir mi, buna gerek var mı sizce?
Old 16-03-2012, 22:08   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Av.Günsel Sağlam

Başlangıçta bu konu tartışıldı ve artık imar yasasına aykırılık oluşturmadığı düşünülüyor. Bu nedenle Belediyelere şikayet etmek sonuç vermeyecektir.

Saygılarımla
Bu konuda bir güncelleme gerekiyor. Bu mesajı yazdığım tarihten çok sonra ilgili mevzuatın ilgili maddesi iptal edildi. Böylelikle baz istasyonları artık ruhsata tabi hale geldi ve ruhsatsız baz istasyonları imara aykırılık oluşturuyor.

İlgili mevzuatın iptal edilen ilgili maddesini bu mesaja ekleyeceğim.

Ekledim:

İptal edilen ve iptal kararı yayınlanana kadar yürürlüğü durdurulan 406 sayılı Kanun'un ek:35'nci maddesi:

EK MADDE 35. - Kurum ile imzalamış oldukları GSM Görev ve İmtiyaz sözleşmeleri çerçevesinde mobil telekomünikasyon hizmeti yürütmekte olan telekomünikasyon işletmecileri ile Kurumdan yetki almak sureti ile telekomünikasyon hizmeti yürüten diğer işletmeciler, kendi sistemlerine dahil her türlü abonenin 2813 sayılı Kanunun 27 nci maddesi ve eki ücret tarifesince Kuruma ödemek zorunda olduğu telsiz ruhsatname ve kullanma ücretlerini, abonelerinden Kurum adına tahsil ederek, Kurum tarafından belirlenecek usuller çerçevesinde, Kurum hesaplarına devretmekle yükümlüdürler.
Elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan direk, kule, kulübe, konteynır, anten, dalga kılavuzu, enerji nakil hattı, alt yapı niteliğindeki tesisler gibi her türlü taşınır, taşınmaz mal ve teçhizat, kanun hükümlerine ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliklere uygun olarak kurulmak ve Kurumdan gerekli izin, ruhsat veya sertifikaları almak şartıyla, 3194 sayılı İmar Kanunu ve İmar Kanununa dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde belirtilen yapı ruhsatiyesine ve yapı kullanma iznine tâbi değildir.

İptal kararı yürürlüğe girene kadar iptal edilen maddenin yürürlüğünü durduran kararı ekledim:

3 Ekim 2009 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 27375

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2006/129

Karar Sayısı : 2009/19 (Yürürlüğü Durdurma)

Karar Günü : 1.10.2009

YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNDE BULUNAN : İzmir 3. İdare Mahkemesi

YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN KONUSU : 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 16.6.2004 günlü, 5189 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle eklenen ek 35. maddesinin, Anayasa’nın 2., 10., 35., 56., 57., 123. ve 127. maddelerine aykırılığı savıyla iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.

YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN İNCELENMESİ

Yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesi ve ekleri, bu konudaki esas inceleme raporu ve ekleri, iptali istenilen kural, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 16.6.2004 günlü, 5189 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle eklenen ek 35. maddesi, 1.10.2009 günlü, E. 2006/129, K. 2009/121 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu maddenin, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, 1.10.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Benzin istasyonu haczi.. kAAn Meslektaşların Soruları 9 24-01-2010 14:47
Camiye baz istasyonu kurulmasına Karşı Neler Yapılabilir? av_metehan Meslektaşların Soruları 9 01-08-2009 17:01
akaryakıt istasyonu ve intifa hakkı Av.gönül ar Meslektaşların Soruları 1 08-06-2007 17:18
boşanma davasında sonucunda çocuk ile kişisel ilişki kurulması ATT Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 7 27-04-2007 12:58
soybağının kurulması avyusuf Meslektaşların Soruları 4 05-05-2006 12:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08651495 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.