Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tek taraflı ölümlü trafik kazasında mirasçı olarak kalan kardeşlerin sigortaya başvurma hakkı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-01-2021, 11:59   #1
Avukat009

 
Varsayılan Tek taraflı ölümlü trafik kazasında mirasçı olarak kalan kardeşlerin sigortaya başvurma hakkı

Merhabalar üstadlarım meslekte yeniyim sizlerin deneyimlediği bir mevzu olabileceğinden soruyorum.
Tek taraflı olarak gerçekleşen trafik kazasında müvekkiller ablası vefat ediyor kalan mirasçılar ise sadece iki kardeş müvekkillerim, biz bunun neticesinde sigortaya başvurmak istiyoruz ayrıca ölen şahsın eşi de mirası red ediyor mahkeme kararıyla, şahıs ölmeden önce boşanmak istemiş ancak gerçekleşemeden vefat etmiştir söz konusu sağ eş ise çeşitli suçlardan hapiste mahkemeden mirasçılık belgesi dahi elimizde var bir kaç üstada sorduğumda kimi başvurulabileceğini kimisi de başvurulamayacağını belirtti daha öncesinde başvurup kabul veya red cevabı alan üstadım var mıdır yardımcı olursanız sevinirim
Old 26-01-2021, 14:44   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

01.06.2015 tarihinden önce meydana gelen tek taraflı trafik kazasında ölenin mirasçılarının tazminat haklarını ZMMS kapsamında sigorta şirketinden talep edebileceğini Yargıtay kabul etmekte idi.
Fakat 01.06.2015 * tarihinden sonra düzenlenen ZMMS poliçelerinde, tek taraflı trafik kazalarında mirasçılar için, ölenin kusuruna denk gelen tazminat talepleri kapsam dışında bırakıldığından, ölen tam kusurlu ise ,mirasçılar yönünden sigortaya başvurma imkanı bulunmamaktadır.
*01.06.2016 yazılmış iken 01.06.2015 olarak sonradan düzeltildi.

İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2016/637 K. 2019/487, T. 7.5.2019

…Davalı tarafın sorumluluğunun dayanağı olan poliçenin, ZMMS Genel Şartlarının yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden sonra, 18/08/2015 tarihinde tanzim edilmiş olduğu görülmektedir. Bu nedenle olaya yeni ZMSS Genel Şartları'nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Meydana gelen kazanın tek taraflı trafik kazası olduğu müteveffanın tam kusurlu olduğu, başkaca kusurlu kimsenin bulunmadığı dosya içerisinde bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. Davacıların desteğinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri yeni genel şartlara göre teminat dışı bırakılmış olup; poliçe ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereği davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakları bulunmamaktadır.

Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde: Davacılar desteğinin 09/04/2016 tarihinli tek taraflı trafik kazası neticesinde vefat ettiği, kazanın ve poliçe başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, müteveffanın %100 kusuru ile kazaya sebebiyet verdiği, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları göre destekten yoksun kalanların desteğin kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğu bu nedenle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmış açılan davanın reddine hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
Old 26-01-2021, 15:40   #3
Avukat009

 
Varsayılan

Üstadım ölen kişinin kusuru oranında başvurma hakkı mirasçılar için mevcut o zaman. Yalnızca kusur oranı önemli. Soruyu eksik sormuşum sanırım müvekkilin bulunduğu araç sürücüsü kendisi değil yol virajlı şoför dönüş alamıyor kaza bu yüzden gerçekleşiyor peki bu durumda yine mirasçılar açısından ZMMS poliçelerinde belirtilen tarih geçerli olur mu ?
Old 26-01-2021, 15:57   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat009
Üstadım ölen kişinin kusuru oranında başvurma hakkı mirasçılar için mevcut o zaman. Yalnızca kusur oranı önemli. Soruyu eksik sormuşum sanırım müvekkilin bulunduğu araç sürücüsü kendisi değil yol virajlı şoför dönüş alamıyor kaza bu yüzden gerçekleşiyor peki bu durumda yine mirasçılar açısından ZMMS poliçelerinde belirtilen tarih geçerli olur mu ?

İlk cevabım tek taraflı trafik kazasına sebebiyet veren sürücünün mirasçıları için geçerlidir. Belirtilen tarih de onlar için hüküm ifade eder.
Ölen şahıs araçta yolcu olarak bulunduğuna göre , tek taraflı veya çift taraflı kaza olması önemli değil, yolcuya yüklenecek bir kusurun bulunmaması doğaldır. Eğer bir kusuru varsa ona göre indirim yapılır. Sonuç olarak mirasçılar için ilk cevabımdaki tarih ile bağlı olmadan sigorta şirketine başvurulmasını engelleyen bir durum söz konusu değildir.
Old 26-01-2021, 21:07   #5
recep1970

 
Varsayılan

YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/18235
K. 2017/1344
T. 13.2.2017
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine dair verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacı şirketin trafik sigortacısı olduğu aracın yaptığı tek taraflı kazada sürücünün öldüğünü, ölenin hak sahibi olarak davalıların Sigorta Tahkim Komisyonu'na yaptığı başvuru ile şirketleri aleyhine 40.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, bu bedelin davalılar tarafından icra takibine konu edildiğini ve davacının icra dosyasına toplam 71.665,00 TL. ödediğini, kazada ölen sürücünün asli ve tam kusurlu olması sebebiyle davacının tazminat ödemek zorunda kaldığını, ölenin mirasçısı olan davalılara dava açma zorunluluğunun doğduğunu belirterek, 71.665,00 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, davalıların, ölenin mirasçısı sıfatıyla değil, ölenin desteğinden yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla davacıdan tazminat talep ettiğini ve Hukuk Genel Kurulu kararı gereği davalılar lehine tazminata hükmedildiğini, ölenin kusurunun üçüncü kişi konumunda olan davalılara sirayet etmeyeceğini, trafik sigortacısının rücu hakkının tahdidi olarak belirlendiğini ve sürücünün tam kusurlu oluşunun bu nedenler arasında bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2014/18235 -2-
2017/1344
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacının, ZMSS poliçesi gereği üçüncü kişi konumunda bulunan davalılara destekten yoksun kalma tazminatı ödediği, ödemenin davalıların mirasçılık sıfatından kaynaklanmadığı, davalılar murisinin ölümünde tam kusurlu olmasının, ondan destek sağlayan davalılara etki etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına yasada öngörülen rücu sebeplerine dayanılmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 6,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 13/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YHGK Esas : 2017/1089, Karar : 2019/294
Tarih : 14.03.2019
TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLANAN DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTASI
ARAÇ SÜRÜCÜSÜNÜN TAM KUSURLU OLMASI ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Yönünden )
SEBEP SORUMLULUĞU
TEHLİKE SORUMLULUĞU ( Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısının )
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATININ KONUSU

Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkin davada;

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
Çok taraflı trafik kazasında hayatını kaybeden ve kazanın meydana gelmesinde %100 (tam) kusurlu sürücü olan işleten yakınlarının aracın kendi sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri,
Burada varılacak sonuca göre mahkemece davanın reddine dair verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmakta OLUP:

Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı,
ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı,
dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ..., işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir
Old 26-01-2021, 21:12   #6
recep1970

 
Varsayılan

içtihat /görüş değişikliği..trafik kazasında vefat eden araç işleteni/sürücüsü tam kusurlu olsa bile ölenin mirasçıları destekten yoksun kalan sıfatıyla, desteğin kendi zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunabilir..
"Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ..., işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir."

Hukuk Genel Kurulu 2017/1089 E. , 2019/294 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2013 tarihli ve 2012/365 E., 2013/83 K. sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29.05.2014 tarihli ve 2013/9072 E., 2014/8675 K. sayılı kararı ile;
"...Davacı vekili, müvekkilinin eşinin, davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsü iken kusurlu hareketi ile meydana kaza sonucu vefat ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının desteğinin tam kusurlu olduğu, davacıların ölenin mirasçısı olup 3. kişi olmadıkları, bu nedenle davacıların destekten yoksun kalma zararını davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası'nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu, böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
Kanun koyucu, 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.”
hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de, 2918 sayılı KTK.’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamında, mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanunun kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri kabul edilmiştir.

Destekten yoksun kalma tazminatı, BK.'nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Şu hale göre; araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Sigortalı araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ..., işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, ...nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1491 Esas 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca)
O halde mahkemece, davacıların kazada hayatını kaybeden araç işleteninin desteğinden yoksun kalıp kalmadıkları değerlendirilerek, destekten yoksun kaldıklarının kabulü halinde davalı ... karşısında 3. kişi olarak tazminat talebinde bulunabilecekleri kabul edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; müvekkillerinin desteği Selim Gümüş’ün işleteni- sürücüsü olduğu, davalı şirkete zorunlu trafik sigortası ile sigortalı olan araçla seyir hâlindeyken önünde aynı şeritte yol alan bir dolmuş ile karşı şeritte yol alan iki aracın daha karışmış olduğu kazada hayatını kaybettiğini, yapılan soruşturma sonucunda tüm kusurun müvekkilin eşi müteveffa Selim Gümüş'e ait olduğunun belirlendiğini, davacıların destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla bu davayı açtıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 22.10.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; kazanın sürücü olan işletenin tam kusuruyla meydana geldiğini ve talebin poliçe teminatı kapsamı dışında kaldığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacıların desteğinin kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu, davacıların ölenin mirasçısı olup üçüncü kişi olmadıkları, destekten yoksun kalma zararının davalıdan talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çok taraflı trafik kazasında hayatını kaybeden ve kazanın meydana gelmesinde %100 (tam) kusurlu sürücü olan işleten yakınlarının aracın kendi sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri, burada varılacak sonuca göre mahkemece davanın reddine dair verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumlar ile ilgili mevzuatın irdelenmesinde yarar vardır:
İşleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 85. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddede:
“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde, şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.
İşletilme hâlinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.
İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.
İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.”
hükmü yer almaktadır.
Özellikle endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir (E.Fikret: ...e, s. 449 vd.).
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir ( Eren, F: Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Kılıçoğlu, A: Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de bu husus kabul edilmektedir ( Ünan, S: “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180).
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla birlikte, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğunun ise, sözleşmeye dayalı bir sorumluluk olduğu tartışmasızdır.
Karayolları Trafik Kanunu'nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan hâller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan (14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile getirilen değişiklikten önceki hâli ile) “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.”
hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan hâller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan ilki, 2918 sayılı KTK’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası (ZMSS) kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu olan işletenin ve dolayısiyle eylemlerinden sorumlu olduğu sürücünün eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları ZMSS kapsamı dışına çıkarmıştır.
Şu hâliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise, sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, gerek işletenin gerekse eylemlerinden sorumlu olduğu araç sürücüsünün; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları hâlinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E, 2011/411 K. ile 22.02.2011 tarihli ve 2011/17-787 E., 2012/92 K. sayılı ilâmlarında; mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün ve işletenin mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanunun kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, işletenin ve araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri benimsenmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanunun 92/a maddesinde yer alan “İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükmü üzerinde de durulmalıdır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, bu hüküm işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişilere yönelik kendi zararına dayalı talepleri noktasında önem arz etmektedir. Salt sigorta şirketinin dava edildiği ve üçüncü kişinin zararının söz konusu olduğu durumlarda bu hükmün uygulama alanı bulamayacağı açıktır.
Eldeki davada, işletenin kendisine ait aracı sevk ve idare ettiği sırada tam kusuruyla meydana gelen kazada ölümü sonucu onun desteğinden yoksun kalınması davanın sebebini teşkil etmekte; işletenin yakınları işletenin kendi sigortacısı olan davalı ... şirketinden zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemektedir.
Hemen burada destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliği üzerinde de durulmalıdır:
Destekten yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O hâlde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç içerisinde bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1982 tarihli, 1979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarihli ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:
"Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu”
hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.- 2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu hâlde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E. 411 K. sayılı ilamı).
Bunun yanı sıra davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında, davacılar üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir:
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ve sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten ve sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin ve dolayısıyla sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin ve sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ve sürücünün ölümü, zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Bir başka anlatımla; destekten yoksun kalanların meydana gelen zararlarını tazmin hakkı ölenden intikal eden bir hak olmayıp an doğruya desteğini yitiren kişinin kendisinde doğan, asli ve bağımsız nitelikte bir haktır. Ölenle ya da mal varlığı ile bir bağıntısı bulunmadığı için bağımsız bir talep hakkı yaratır. Bu nedenledir ki ölen kimse ile destekten yoksun kalan arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmemektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı talebi miras yoluyla kazanılan, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olmadığından desteğin veya mirasçılarının da herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.06.2018 tarihli ve 2016/5 E., 2018/6 K. sayılı kararı, Tekinay, s.64 vd.; Tunçomağ, s.506; M.Ş. Karabasan: Tazminat Hukuku, İstanbul 1996, s.249; Gökyayla: s.45 vd; Tandoğan, s.299; M. Kılıçoğlu: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara 2014, s.25; Eren, s.775, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E., 2011/17-411 K. ile 20.04.2011 tarihli ve 2011/17-34 E., 2011/216 K. sayılı kararları).
Hâl böyle olunca; aracı kullanan işletenin tam kusuruyla meydana gelen kazada, işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus da; tam kusurlu olduğu kabul edilen işletenin bu kusurunun, işletenin kendi zorunlu trafik sigortacısı aleyhine açılan davanın davacıları olan, üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
Bilindiği üzere, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 51 anlamında dayanışmalıdır.
Kural bu olmakla birlikte, dava açanların sıfatı, davanın hukuksal niteliği ve dayanağı, kusur durumunun davaya etkisinin belirlenmesinde etkilidir.
Eldeki davada da talep destekten yoksun kalma tazminatı olduğuna göre, bu tazminatın yukarıda açıklanan özellikleri gözetilerek işletenin ve sürücünün kusurunun davacıların haklarına ve dolayısıyla da taleplerine etkili olup olmayacağı da davanın bu niteliği gözetilerek çözüme kavuşturulmalıdır.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hâle göre; işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Eldeki davada da; kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olan davacıların işleten/sürücü olan destekleri vefat etmiş; davacılar, destekten yoksun kalan sıfatıyla, desteğin kendi zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya oluşan, asli ve bağımsız bir haktır.
Sonuç itibariyle:
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ..., işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında Karayolları Trafik Kanunu’na göre düzenlenen ZMMS poliçesine istinaden davalı ... şirketinin zarar görenlere karşı sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru nispetinde ve gerçek zararla sınırlı olarak poliçe limitlerine kadar olduğu, sigortalı araç sürücüsünün halefi durumunda olan davacıların desteklerinin ölümü nedeniyle davalı ... şirketine karşı destekten yoksun kalan üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceklerini, davacıların esasen mirasçıları olmaları nedeni ile söz konusu poliçeye istinaden hak talep ettikleri, işletenin hukuki sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğu, tehlike sorumluluğunun da mevcudiyeti için illiyet bağının mevcudiyetinin şart olduğu, zorunlu trafik sigortasının işletenin sorumluluğunu üstlendiği, işletenin sorumlu olmadığı bir konuda aracın sigorta şirketine de başvurulamayacağı, zarar gören sürücünün tam ve ağır kusurlu olduğu hâllerde davacıların zarar gören sürücünün ölümüne dayalı tazminat istediklerinin bu kişinin ağır kusuru illiyet bağını kestiğinden, işletenin kendi ölümü nedeni ile davalı ... şirketinin sorumlu tutulması da düşünülemeyeceğinden yerel mahkeme kararının onanması gerektiği yönünde ileri sürülen görüşler Kurul çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle kabul edilmemiştir.
O hâlde mahkemece; davacıların davalı ... karşısında üçüncü kişi olarak tazminat talebinde bulunabilecekleri kabul edilerek davacıların destekten yoksun kalma zararının bulunup bulunmadığı usulünce tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Davacılar kazada tam kusuru ile ölen desteğin mirasçıları, davalı ise, tam kusuru ile ölen sürücünün (işletenin) zorunlu mali mesuliyet sigortacısıdır.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, tam kusuru ile vefat eden sürücünün (işletenin) desteğinden istifade eden kişilerin (mirasçıların) zorunlu mali mesuliyet sigortacısından destek tazminatı alıp alamayacağı, bir başka ifade ile zmms poliçe kapsamının sürücünün tam kusuru halinde destek tazminatını kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.
Sorunun çözümünde Kara Yolları Trafik Kanunu’nun ilgili maddeleri şunlardır.
İşletenin Hukuki Sorumluluğu
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu (1)
Madde 85 – (Değişik birinci fıkra: 17/10/1996-4199/28 md.) Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
(Ek: 17/10/1996-4199/28 md.) Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde, şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.
İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işlete-nin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.
İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması:
Madde 86 – (Değişik: 17/10/1996-4199/29 md.)
İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.
İşletenler veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri arasında zararın tazmini1)
Madde 89 – (Değişik: 17/10/1996-4199/32 md.)
Birden çok motorlu aracın katıldığı bir kazada işletenlerden biri bedensel bir zarara uğrarsa, özel durumlar ve özellikle işletme tehlikeleri başka türlü paylaştırmayı haklı göstermedikçe, kazaya katılan araçların işletenleri ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kendilerine düşen kusur oranında, zararı gidermekle yükümlüdürler.
İşletenlerden ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahiplerinden birine ait bir şeyin zarara uğraması halinde, zarar gören, ancak zarar veren işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kimsenin kusuru veya geçici olarak temyiz gücünü kaybetmesi veya zarar verene ait araçtaki bir bozukluk yüzünden zararın vuku bulduğunu ispat etmesi halinde zarar veren işleten veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi tazminatla yükümlü tutulur.
Tazminatla yükümlü olan işletenler veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri zarar gören işletene veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahibine karşı müteselsilen sorumludurlar.
Maddi ve manevi tazminat:
Madde 90 – (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.)
Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.

İKİNCİ BÖLÜM
Sigorta
Mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu:
Madde 91 – (Değişik: 17/10/1996 - 4149/33 md.)
İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin primler peşin ödenir. Ancak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık primlerin taksitler halinde tahsil edilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir.
(Değişik üçüncü fıkra: 14/7/2004-5217/12 md.) Sigorta yaptıranların, sigorta şirketlerine ödeyecekleri sigorta priminin % 5'i oranındaki tutar, sigorta şirketi tarafından tahsil edildiği ayı takip eden ayın en geç 20'sine kadar İçişleri Bakanlığı Merkez Saymanlığı hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.
(Mülga dördüncü fıkra: 13/2/2011-6111/58 md.)
Geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar trafikten men edilir.
(Değişik altıncı fıkra: 13/2/2011-6111/58 md.) Yabancı plakalı taşıtların Hazine Müste-şarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara göre Türkiye'de geçerli sigortaları yoksa bunlar için zorunlu mali sorumluluk sigortası Türkiye sınırlarına girişleri sırasında yapılır.
(Ek yedinci fıkra : 2/12/2004-5265/1 md.) Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde, ortak savunma veya barış harekâtı çerçevesinde Türkiye’de harekât, eğitim veya tatbikat maksadıyla bulunmasına izin verilen yabancı silâhlı kuvvetlerin neden olabileceği hasar ve zararların tazmini konularının özel bir anlaşmayla düzenlendiği hallerde, bu kapsamda Türkiye’ye girecek yabancı askerî araçlar bakımından bu madde hükmü uygulanmaz.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlar 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar:
Madde 92 – Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.
g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.
Bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, zmms poliçe kapsamının işletenin (sürücünün) başkasına verdiği zararları teminat altına alındığı sonucuna varılmaktadır.
Aksi düşünce, şahısların kendi kusurları ile hak sahibi olmaları sonucunu doğurur ki hiç bir hukuk düzeni bunu kabul etmemiştir.
Ölenin mirasçılarının üçüncü kişi olup olmadığı tartışmasına gelince, kendi hakkı, ölenin hakkına sıkı sıkıya bağlı olmayan kişiler ancak üçüncü kişi olabilir. Aralarında miras ilişkisi olmadan ölenin haklarına istinaden sigortacıya müracaat edemeyecek olanların üçüncü kişi olarak kabulü de mümkün değildir. Destek gören olmak için mutlaka mirasçı olmak gerekmez. Ancak destek gören, desteğin isteyebileceği haktan daha fazlasını da isteyemeyecektir.
Bir trafik kazasında sürücü ve aynı zamanda işleten tam kusuru ile %100 malül kalsa zmms sigortacısından isteyebileceği bir tazminat bulunmamaktadır. Sürücünün ölümü halinde de kayıp %100'dür. Yüzde yüz malül kalma ile ölüm arasında destek görenler açısından (maddi bakımdan) bir fark bulunmamaktadır.
Destek gören ancak desteğin hak ettiğini isteyebilir. Daha fazlasını alması mümkün değildir. ZMMS sigortacısı, sigortalının üçüncü kişiye verdiği zararları teminat altına alır. Sigortalının kendi kendine verdiği zararlar zmms kapsamı dışında kaldığı için ayrıca İhtiyari mali mesuliyet sigortası (kasko) yaptırma ihtiyacı doğmaktadır. Aksi halde tek taraflı kazalarda ölüm halinde kasko sigortacısına gidilemeyecek, zmms sigortacısına gidilecektir. Kasko sigortacısı hiç bir zaman öncelikle zmms na gidilmeli, o ödemezse ben öderim itirazında bulunmamıştır.
Bir başka husus sürücünün intiharı halinde, mirasçıların hayat sigortası sigortacısından dahi bir şey istemesi mümkün değilken zmms sigortacısından tazminat istemesinin kabulü de mümkün değildir. Bir çok kazada sürücünün intihar edip etmediğinin tespiti çok kolay olmayacaktır.
Ayrıca, aynı trafik kazasında sürücünün tam kusuru ile ölmesi ve karşı taraftan birilerinin de yaralanması veya ölmesi halinde, karşı taraf, sürücünün mirasçılarına karşı dava açabilecek ve bu davada sürücünün mirasçıları kendilerinin üçüncü kişi olduğu savunmasında bulunamayacaklardır. Aynı olayda ölen sürücünün mirasçılarının, üçüncü kişi sıfatıyla zmms sigortacısına karşı dava açmalarının kabulü mümkün değildir. Yani aynı dava dosyasında aynı şahısların kendilerine karşı açılan davada mirasçı, kendi açtıkları davada ise üçüncü kişi olmalarının izahının güçlüğü ortadadır.
Sayın çoğunluğun destek görenin üçüncü kişi olduğu yönündeki açıklamalarının tamamı, ölenin kendine veya destek olduklarından başkasına verdiği zararlar için veya başkasının desteğe verdiği zararlar bakımından geçerlidir. Ölen (destek) işleten ile kendi zmms sigortacısı arasındaki ilişki için kabul etmek mümkün değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011 yılından itibaren ölenin mirasçılarını üçüncü kişi sayarken en son 2017/17-1315 E., 2017/1239 K sayılı 1.11.2017 tarihli kararında bu görüşünden dönerek üçüncü kişi olmadıklarını, BK. 44/1 ve TMK 2. maddeleri gereğince tazminat isteyemeyeceklerini hüküm altına almıştır.
Anlatılan bu nedenlerle, Yerel Mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.

KARŞI OY

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) 85. maddede düzenlenen işletenin hukuki sorumluluğu tehlike sorumluluğu niteliğindedir. Tehlike sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına dayalı olup, aracın işletilme tehlikesi nedeniyle bu sorumluluk getirilmiştir. Bu nedenle işleten kendisinin kusurlu olmadığını belirterek sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Tehlike sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına bağlı olsa da illiyete dayalı bir sorumluluktur. Diğer bir ifadeyle zarardan sorumlu olmak için illiyet bağının da mevcut olması gerekir.
KTK 86. maddeye göre araçtaki bozukluk kazayı etkilememişse zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru halinde illiyet bağı kesileceğinden işleten sorumluluktan kurtulacaktır. Bu madde zarar görenin ağır kusurunu illiyet bağını kesen bir sebep olarak öngörmüştür.
Sürücünün ölümü nedeniyle destekten yoksunluk tazminatı isteyenler zarar gören değil üçüncü kişi durumunda ise de bu kişinin ölümü nedeniyle tazminat istediklerinden bu kişinin ağır kusuru illiyet bağını kestiği için tazminat isteyemeyeceklerdir. Bu durumda ölen desteğin ağır kusuru işletenin tehlike sorumluluğunu ikinci plana itmekte, önemsizleştirmekte ve illiyet bağını kesmektedir. Tabi ki araçta bulunan sürücü dışındaki üçüncü bir kişi ölmüş ise tehlike sorumluluğu önemini kaybetmemekte ve ikinci plana itilmediğinden illiyet bağı kesilmediği için bu kişinin mirasçıları yönünden işletenin sorumluluğu devam etmektedir.
Ağır kusura rağmen tazminat istenebileceğinin kabulü halinde sürücünün intihar etmek için aracı uçuruma sürmesi halinde dahi sürücü yakınları yönünden illiyet bağının kesilmediği ve tazminat istenebileceği sonucuna varılır ki bu, tazminat hukukunun ilkeleriyle bağdaşmaz.
Ölenin ağır kusuruna hiç bir değer atfetmemek bu kusur nedeniyle hiç bir indirim yapmamayı da gerektirir. Oysa ki yasa koyucu KTK 87. maddede ölenin ağır kusuru sayılmayan aracın hatır için verilmiş olmasını bile tazminattan indirim sebebi kabul etmiştir. Bu hüküm bile tek başına ölenin ağır kusurunun sorumluluğu belirlemede önemli olduğunu, illiyet bağını kesebileceğini, işleteni sorumluluktan kurtarabileceğini göstermektedir.
Rücu kuralları yönünden bakıldığında ise davacılar murisin mirasçıları olduğundan aynı sonuca varılmalıdır. Sigorta poliçesi olmadığı ve doğrudan işletene dava açıldığında işleten zarar görenlere tazminatı ödediğinde kendisine zarar veren sürücüye rücu edebilecektir. Sürücü ölmüş olduğundan mirasçılarına gideceği ve mirasçı olan davacılara başvuracağı için, rücu kurallarına göre öncelikli sorumlu olan sürücü mirasçılarının, işletenden tazminat isteyemeyeceğini kabul etmek gerekir. Sigorta poliçesi olduğunda ise sigorta şirketi, işletenin sorumluluğunu üstlendiğinden işletenin sorumlu olmadığı bir konuda sigorta şirketi de sorumlu olmayacaktır.
Sonuç olarak somut olayda zarar gören sürücü tam ve ağır kusurlu olduğundan mirasçılar zarar gören sürücünün ölümüne dayalı tazminat istediklerinden bu kişinin ağır kusuru illiyet bağını kesmekte ve işletenin sorumluluğu olmadığı için işletenin sorumluluğunu üstlenen davalı ... şirketinin de sürücü mirasçılar olan davacılara karşı tazminat sorumluluğu bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerle davanın reddine dair direnme k
ararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, işletenin ve buna bağlı olarak davalı ... şirketinin sorumlu olduğu yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Old 27-01-2021, 16:45   #7
Av. Suat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
01.06.2015 tarihinden önce meydana gelen tek taraflı trafik kazasında ölenin mirasçılarının tazminat haklarını ZMMS kapsamında sigorta şirketinden talep edebileceğini Yargıtay kabul etmekte idi.
Fakat 01.06.2016 tarihinden sonra düzenlenen ZMMS poliçelerinde, tek taraflı trafik kazalarında mirasçılar için, ölenin kusuruna denk gelen tazminat talepleri kapsam dışında bırakıldığından, ölen tam kusurlu ise ,mirasçılar yönünden sigortaya başvurma imkanı bulunmamaktadır.

İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2016/637 K. 2019/487, T. 7.5.2019

…Davalı tarafın sorumluluğunun dayanağı olan poliçenin, ZMMS Genel Şartlarının yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden sonra, 18/08/2015 tarihinde tanzim edilmiş olduğu görülmektedir. Bu nedenle olaya yeni ZMSS Genel Şartları'nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Meydana gelen kazanın tek taraflı trafik kazası olduğu müteveffanın tam kusurlu olduğu, başkaca kusurlu kimsenin bulunmadığı dosya içerisinde bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. Davacıların desteğinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri yeni genel şartlara göre teminat dışı bırakılmış olup; poliçe ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereği davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakları bulunmamaktadır.

Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde: Davacılar desteğinin 09/04/2016 tarihinli tek taraflı trafik kazası neticesinde vefat ettiği, kazanın ve poliçe başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, müteveffanın %100 kusuru ile kazaya sebebiyet verdiği, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları göre destekten yoksun kalanların desteğin kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğu bu nedenle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmış açılan davanın reddine hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

Araç sürücüsü için Yücel Beyin tespitine katılıyorum.
Az yukarıdaki örnekte dikkat edilirse olay, yani kaza tarihi 2005.
........kaza tarihi olan 22.10.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir........

Karar yeni tarihli olsa da, olay çok eski ve 2016 öncesi ....
Old 30-01-2021, 20:33   #8
Mehmet Mustafa ÖZÜNVER

 
Varsayılan

Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 tarihinde E.2019/40 numaralı dosyada, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

01.06.2015 tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarındaki değisikliklerin uygulama alani kalmamistir.

İptal karari ile eski içtihatların da önü açılmış diyebilir miyiz?
Old 05-02-2021, 21:35   #9
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mehmet Mustafa ÖZÜNVER
Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 tarihinde E.2019/40 numaralı dosyada, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
01.06.2015 tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarındaki değişikliklerin uygulama alanı kalmamıştır. İptal kararı ile eski içtihatların da önü açılmış diyebilir miyiz?

İlk cevabımda; Tek taraflı trafik kazasında ölenin mirasçılarının tazminat haklarını ZMMS kapsamında sigorta şirketinden talep edebilecekleri Yargıtay'ın önceki uygulamaları ile kabul edilmekte iken; sonraki kararlara göre 01.06.2015tarihinden sonra meydana gelen tek taraflı trafik kazalarında mirasçıların sigortaya başvurma imkanı bulunmadığını bildirmiştim.01.06.2025 tarihinden sonra verilen yargı kararları 01.06.2015 tarihinden itibaren düzenlenip yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartlarının A.6. maddesi (d) bendi hükmü ile, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı TTK.nun 90 m.sinde geçen ZMMS genel şartlarına yollama yapan hükmü ve 92. maddeki sigorta kapsamı dışında kalan hallere , genel şart düzenlemelerinin de dahil edilmesine dair (i) benndi hükmü dikkate alınmakta idi.

Mehmet Mustafa ÖZÜNVER’in hatırlattığı gibi, yargı kararlarında esas alınan KTK.’nun 90 m.sinde yer alan “genel şartlar” ibaresi ile, 92.m.nin i ,g ve h bentleri Anayasa mahkemesinin 09.10.2020 tarihinde yürürlüğe giren 17.07.2020 T. 219/40 E. 2020 /40. Sayılı kararı ile iptal edildiğinden, “ iptal kararı ile eski içtihatların da önü açılmış diyebilir miyiz? Diye sorduğumuzda, bu sorunun cevabını İstanbul BAM 40.HD.aşağıdaki kararında " iptal kararıyla ortaya çıkan kanun boşluğunun yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda doldurulması gerektiği," şeklinde vermiştir. Şimdi gözler Yargıtay'a çevrilmiştir.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2019/1197
Karar Numarası: 2020/4389
Karar Tarihi: 15.12.2020


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2016/475 Esas- 2017/1119 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 15/12/2020

Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/03/2016 günü, müvekkilinin eşi ...'in sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile seyir halinde iken tek taraflı trafik kazası meydana geldiği ve kaza sonucunda müvekkilinin desteği ...'in olay yerinde vefat ettiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; dava değerini 258.061,81 TL olarak arttırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; KTK 'un 86. Maddesi gereği kusurun ağırlığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince: "davanın kabulü ile 258.061,81 TL 'nin 02/05/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" karar verilmiştir.

Bu karara karşı davalı ... şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasında vefat eden sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunu, trafik kazası sonucu ölen sürücünün desteğinden yoksun kalanların sorumluluk sigortacısına yöneltebilecek yansıma yoluyla oluşan zararla ilgili tazminat istemlerinin tutarı işletene karşı ileri sürebilecekleri tutar kadar olduğunu, müteveffanın annesi ve babasının hayatta olup olmadıklarının tespiti gerektiğini, bilirkişi tarafından müteveffanın anne ve babasına ayrılması gereken payların yapılacak hesaplamada dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi
kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Kazaya sebebiyet veren araca ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesinin tanzim tarihi 22/04/2015, kaza tarihi ise 20/03/2016'dır. 20/03/2016 tarihinde gerçekleşen davaya konu kaza nedeniyle sigorta sözleşmesinin varlığı, rizikonun sözleşmenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleşmiş olması, desteklik ilişkisi ve tazminatın hesap ve yöntemine dair herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
İstinafa konu konu uyuşmazlık desteğin tam kusurlu bir şekilde meydana getirdiği trafik kazasında ölümünden kaynaklı olarak destekten yoksun kalma tazminatı talep edilip edilemeyeceği, bir başka ifade ile rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Anayasanın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenlemelere göre; “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, “iptal kararının” Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten sonra; HMK 33. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkileri bulunmamaktadır. (İBBGK'nın 1960/21 Esas ve 9 sayılı kararı; HGK'nın 21.01.2004/10-44 Esas ve 19 Sayılı; ayrıca 07.04.2004 gün, 214 E ve 19 sayılı ve 2004/448 Esas ve 461 sayılı kararları)

Her ne kadar 01.06.2015 tarihinden sonra gerçekleşen davaya konu kaza ile ilgili olarak sözü geçen tarihte yürürlüğe giren genel şartların A.6. maddesi (d) bendindeki "destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat dışı bırakılmasına" ilişkin düzenleme ile 6704 sayılı yasanın 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanunun 92. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (i) bendinde düzenlenen "bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” şeklindeki düzenlemeler doğrultusunda uygulama yapmak gerekir ise de;

İstinaf aşamasında, Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihli ve E.:2019/40; K.:2020/40 sayılı kararı ile sözü geçen 2918 sayılı Kanunun 92/1-i maddesi iptal edilmiş bulunduğundan ve kaza tarihi itibariyle de 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı yasanın 92. maddenin g ve h bendlerindeki düzenlemeler yürürlükte olmadığından uyuşmazlığın çözümünde anılan yasal düzenlemelerin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Bir an için kanun iptal edilmiş olmasına rağmen halen yürürlükte bulunan genel şartların A.6. maddesi (d) bendindeki hükmün uygulanması gerektiği ileri sürülebilir ise de; kaza tarihi itibariyle davaya konu rizikonun teminat dışı bırakıldığına ilişkin bir düzenleme kanunlarda bulunmamasına rağmen idari bir düzenleme ile kanunda sayılan teminat dışı hallere ilaveten -kanunun teminat dışı bir hal olarak görmediği bir meselede- hüküm getirilmesi, kanuna açıkça aykırılık teşkil etmek olup bu görüş yerinde değildir.

O halde, iptal kararıyla ortaya çıkan kanun boşluğunun yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda doldurulması gerektiği, davacıların sırf ölenin mirasçısı sıfatı ile değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla talepte bulundukları, destekten yoksun kalma tazminatının miras yoluyla geçen bir hak niteliğinde değil sigorta hukuku kapsamında talep edilen bir hak olduğu, bu durumda ölen kişinin sigortalı aracın işleteni veya sürücüsü olmasının bir öneminin olmadığı, ölenin kusurunun üçüncü kişi konumunda olan mirasçılara yansıtılamayacağı göz önüne alındığında rizikonun teminat kapsamında olduğuna ilişkin kabul şeklinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (davalı tarafından dayanılan karar tarihinden sonraki tarihli Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamı aynı yöndedir). Ancak, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2019 tarihli ve 2016/15677 Esas - 2019/7635 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; eş ve çocuklar ile ana ve babanın pay alacağı durumlarda desteğe iki pay, eşe iki pay çocukların her birine birer pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak desteğin gelirinin tamamının dağıtılması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, ölenin nüfus kaydında kaza tarihi itibariyle davacı eş dışında, hayatta olan iki çocuğu ve babasının bulunduğu görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince müteveffanın sağ olan çocuklarına ve babasına pay ayrılmadan yapılan hesaplama esas alınarak hüküm kurulduğundan, babanın ve çocukların payları gözetilmek suretiyle davacının hak kazanacağı muhtemel tazminat tutarının hesaplanması konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi bakımından kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2020
legalbank.net
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Acil: Dededen kalan malvarlığında mirasçı(torun) ve babası mirasçı olarak hiç görünmemiştir. av.ankaraseması Meslektaşların Soruları 2 02-11-2017 09:57
Ölümlü trafik kazasında sigortaya başvuru yapılıp ödemeye hala alamamak dehay Meslektaşların Soruları 1 06-09-2016 08:35
Tek taraflı trafik kazasında, ölen sürücünün yanındaki yolcu yaralanırsa tazminat hakkı var mıdır cmycmy Meslektaşların Soruları 1 31-05-2016 21:04
Tek taraflı ölümlü trafik kazasında rücu durumu önemli! dehay Meslektaşların Soruları 0 07-12-2015 20:01
Ölümlü Trafik Kazasında Yabancı Plakalı Aracın Sürücüsünün Yakınlarının Tazminat Hakkı Ahmetochi Meslektaşların Soruları 3 03-09-2012 01:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06026506 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.