Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: Hukukçu günlük olayları değerlendirken hukuk nosyonunu kenara bırakabilir mi?
Evet 117 22,24%
Hayır 409 77,76%
Oy Verenler: 526. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 118)

Hukukçu olayları değerlendirirken 'hukuki kimliğini' bir kenara bırakabilir mi?

Yanıt
Old 11-11-2006, 21:03   #31
berfin alev ateş

 
Varsayılan

açıkca şunu şöylemek istiyorum hukuk ahlaki olaylardan ayrılamazki hukukçu ayrılsın tabiki bizim değerlerimize ters düşen kanımızı donduran olaylar olacak insanız sonuçta herşeyden önce olaylara bi robot gözüyle bakamayız ancak hukukçuyu diğer insanlardan farklı kılan herşeyden önce toplumda var olan sistemin kurallarına göre hareket etmek değil midir bize verilen yetkiler dışında nasıl hareket edebiliriz tabiki elimizdeki olyı kanuna göre değerlendircez ancak bu kanunlar mahkeme salonlarında geçerlidir hukukçu kimliği ile öyle değerlendiririz peki vicdanımızın kanıunları bunları nasıl durdurabilirizki. bence hukukçuluk mahkeme salonlarında oynanan bi evcilik ounudur belirli bir sistemin düzenin oturması için olan hukuk uygulanır ve olması gereken hukuk diye bişey vardır bu ise bence vicdanın hukukudur ne zaman olması gereken hukuk olur o zaman kişi hem mahkeme salonunda hemde dışarda hukukçu olur ama sadece toplumda belirli bir düzenin sağlanması için olan ve hala bir yerde adaletsizliğin önüne geçemeyen hukuk olan hukuktur bece ve bu hukuk düzeninde hukukçuluk mahkeme salonunda vicdan sesi ise basbas bağırır çünkü hukukçuda insandır robot değildir ne kadar sert görünsede yüzündeki çizgiler onun da bi kalbi vardır dimi ama.......
Old 12-11-2006, 04:07   #32
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Hukukçu olayları değerlendirirken 'hukuki kimliğini' bir kenara bırakabilir mi?

Hayret bir şey.

Sorun nereye taşındı?

Herkesin söylediği ile tek tek uğraşmayacağım

Bu sitede hukukun ne olduğu defalarca tartışıldı.

Gemicinin sorduğu benim kafama göre "hukukçular olarak hukuku ne kadar içselleştirdiniz?" sorusu idi.

Kuşkusuz ki bu sorunun içinde sizin hukukunuz da sorgulanıyor.

Sizin kafanızdaki hukuk ne?

Ben bir şeyi ifade etmek zorundayım.

Ben savunurum.

Her insanın savunulmaya ihtiyacı olduğu unutulmamamlıdır.

Her avukat kandi savunmasını kendisi kurar: İster inkar ister itiraf pişmanlıktan yararlanma.

Neden diyeceksiniz:
O da bir insan. Belki annesi, belki bacısı yaşadı veya hiç birisi yaşamadı. Bu insan bu hakkı nereden aldı? Erkekliğinden mi? Kötü yaşam biçiminden mi? bedevacılığından mı?

Bir evde 3 kişi düşünün. Bu sadece ağacın dallarını kesmektir. Burada adamları linç edersek toplum vijdanı rahatlayacaktır. Peki bu insanların böyle yaşamasını sağlayan etmenler? Ya bundan sonra oluşabilecek olayler?

Hukukçuların işi var olan kuralları savunmak (ya da bu kurallar içinde oynamaktır) Bu tartışma bebek tartışmasına dönecekse yapılabilecek şey ya baroların da sığınma evleri kurmasını sağlayıp onların oraya alınmasını sağlamak ve bunun için mücadele etmet ya da sadece soyut bir biçimde mücadele etmektir.

Ya da devlete arkadaş sen ne yapıyorsun bunlar toplumun çocuğu diyebilmektir.

Kim ne yapıyor?

Dernek kuralım denebilir.

Yahu "sosyal hukuk devleti'nin böyle bir görevi yok mu? Artık bir şeylerin biraz daha net tartışılması gerekiyor.

Burada bence gemicinin açmak istediği olay "bir hukukçu olarak hukuk kuralları ile ne kadar bağlısın (yorum) ve ne kadar karşı çıkarsın (haklar ve savunulması)tartışması. Hukuk kurallarına uymak zorundayız. Ama onlar da değişmez değil.

Yasaları avukatlar koymuyor. Sadece uyguluyorlar.

Saygılar.
Old 12-11-2006, 12:27   #33
Serhat Arasan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan piam75
sadece yasalarla bağlı kalmak mutlak adaleti sağlamaya yetmez.yasal boşluklar dolana kadar bu böyle olmalı.tabiki en güzeli yeknesaklığın sağlanması ve hukuka güvenilmesi.fakat şuan bu yok.oyüzden tamamen hukuk değil birazda kişilik ve toplumsal değerler dikkate alınmalı.gerekirse yasa hiçe sayılıp doğru olan uygulanmalı.

bu cümleleriniz gerçeketen cok gecerli bir kurkuya dayanıyor ancak bütün hukukcular yasalar yapmaya ve bu yasalaraın uygulanmasına hizmet etmelıdır. eger mevcut düzenlemelr yeterli gelmiyorsa karar mekanızmalarının takdır yetkısı coğaltmak hukuktaki kurumsallığı yıkacaktır. bu kanuda daha tutarlı bır girişim göstermemiz kanatındeyım mesela yeni yasalar düzenlemek. sizcede öyle degıl mıı?
Old 14-11-2006, 12:58   #34
üye8555

 
Varsayılan

kanımca bir hukuk fakültesi mezunuyla bir hukukçuyu ayıran en önemli nokta dünyaya ve olaylara hukuk penceresinden bakıp onunla yorum yapabilmektir.Bebeğe tecavüz olayı gibi insanlık dışı olaylarda bakış açısına duygular karışabilir, bu gayet doğal bir insaniyet meselesidir.Fakat bu dünyanın "gerçek" boyutunu düşündüğümüzde, bu tür insan davranışlarının malesef olabileceğini, hukukun konusunun ve ortaya çıkış nedeninin insan davranışları olduğunu göz önüne alıp,mümkün olduğunca bu tür meselelere objektif bir hukuk nosyonuyla bakabilmenin hukukçu olmanın gereği olduğunu düşünüyorum,saygılar
Old 14-11-2006, 18:34   #35
uysalhan80

 
Varsayılan hukukçu

Merhaba...
İşte insanın hukukçu olabilmesinden önce insanlığını bilmesi gerektiğinin açık örneği.
DOĞAL HUKUK denilen ve insanın zaten içinden gelen hakkaniyetin ortaya çıkabilmesi, hukukçu olmaktan önce insan olmayı gerektirir.
Hukukun salt kanunlardan meydana geldiğini ve bunları bol pratik yapıldığından dolayı (gündelik işlerin gereklerinden) bilenlerin hukukçu sayılması ayrıca inceleme konusu olduğunu düşünüyorum.
Hukukçunun aslında kanunlarla bağlı olmadığını, aslında kanunların da ölümlü olabildiğini, yani "kanun koyucunun bir sözü ile kütüphaneler dolusu kanunun okkalık kağıda dönüşebilir"liğini belirtmek isterim.
Doğal Hukukun önemi burada yatmaktadır.
Aslında zaten insan doğasından kaynaklanan hakkaniyet duygusundan doğan kuralların kanunları oluşturduğunu belirtmek istedim.
Hukukçunun aslında öncelikle insan olması gerektiği ve hukuk duygusunun insanlıktan kaynaklandığıdır asıl olan.
bunun farkında olmayan bir kişiliğin aslında hukukçuluğun esaslarından olan insan olma özelliğinden mahrum olduğu ve hukukçu olamadığı esasıdır söylemek istediğim...
Değerli Prof.Dr. Cahit CAN'ın da dediği gibi "hukukun felsefesini ve antropolojisini bilmeyen bir hukukçu aslında hukukçu değil, hukuk teknikeri veya çarkların dönmesine sadece bakmakta olan bir işçidir." diyorum...
saygı ve sevgilerle
Old 15-11-2006, 00:42   #36
Gemici

 
Varsayılan

Ankete şimdiye kadar katılan 183 kişiden 44 ü yani yüz kişiden 24 ü mesleklerini ilgilendiren bir konuda, Hukukçu günlük olayları değerlendirken hukuk nosyonunu kenara bırakabilir mi? sorusuna evet diye cevap veriyor. Hukuk ve insanlık tartışmasına girmek istemiyorum burada. Benim üzerinde durmak istediğim nokta, katılımcılardan çoğunun bir hukuk mesleği olan avukatlardan oluşması. Nedir ‘avukatlık mesleğinin’ özellikleri?

Hukuk bir meslek değildir, bir meslekler topluluğunu içeren bir üstyapı, bir üst kimliktir. Hakimlik, Savcılık, Avukatlık ve diğer hukuk meslekleri, değişik normlar tarafından düzenlenmekte ve denetlenmektedir.

Diğer meslekleri parantez dışı bırakarak sadece ‘Avukatlık Mesleği’ üzerinde durmak istiyorum. Profesyonel olarak yürütülen diğer bazı meslekler gibi avukatlık mesleği de sadece para kazanmak için icra edilen bir meslek değildir; aynı zamanda bir kamu görevidir.

Belirli bir gelişimden geçerek bugüne gelen bu profesyonel mesleklerin ortak özellikleri şunlardır:
1. Uğraşı alanları önemli toplumsal konulardır,
2. Özel çıkarlar ön planda tutulmaz,
3. Uzun ve sistematik bir teorik eğitim ve öğrenim gerektirirler,
4. Kendilerine has özel bir mesleki bilgi gerektirirler,
5. İnsanları değiştirmeye ve etkilemeye yönelik çalışırlar,
6. Bir meslek kuruluşları vardır,
7. Meslek mensupları mesleklerine vakıf, beceri ve ehliyet sahibidirler,
8. Mensuplarının uymak zorunda oldukları meslek ve ahlak kuralları vardır,
9. Bir meslek dili vardır.

Avukatlık mesleği belirtilen tüm bu özelliklere sahip bir meslektir. Diğer özellikleri bir kenara bırakıp eğitim konusuna bakalım. Verilen teorik eğitim ülkede geçerli olan hukuk sisteminin, Türkiye için Batı Hukuk Sistemi, tarihini, gelişimini, işleyişini, değer yargılarını kısaca o sistemin felsefesini ve mantığını meslek adaylarına aşılamaya çalışır. Verilen bu teorik bilgiler ve avukatlık stajı avukat adayının mesleğin gereklerini yerine getirebilecek bir kişilk kazanmasına yöneliktir. Bu kişilik onu hukukçu olmayan kimselerden ayıran ve ona hukukçu olma kimliğini veren kişiliktir

Hukuk toplum içinde yaşıyan insanların uymak zorunda oldukları normlar bütünüdür. Bu normların herkese din, dil, ırk cinsiyet farkı gözetmeksizin aynı şekilde uygulanması adalet kavramının gerçekleşmesini sağlar. Adaletin sağlanmasına çalışmakta büyük ölçüde avukatların görevidir. Adaletin sağlanmasına savunmanın bir temsilcisi olarak katılan avukat aldığı eğitim gereği, hukuk sistemimizin temel prensipleri olan ‘Cezaların kanuniliği’, ‘Bir suçla itham edilen herkes suçu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır’ gibi prensipleri görmemezlikten gelemez.

Yürürlükte olan hukuk/meri hukuk, o hukuk sistemine bağlı olan herkesin uymak zorunda olduğu bir normlar bütünüdür. Özellikle bu normların iyi uygulanması için görevlendirilmiş olan hukukçular ve bir hukuk mesleğinin mensubu olan avukatlar ben insancıl düşünüyorum, insancıl düşündüğüm için de, doğru uygulanmları konusunda bir eğitim almış olsam bile, bu normların uygulanmasından yana değilim diyemez. Eğer buna rağmen ‘ben derim’ diyen varsa, şu soruya cevap vermesini isterim: ‘Ceza Hukuku Sınavında aynı cevabı vermiş olsaydınız, hukuk fakültesinden mezun olurmuydunuz?’

Saygılarımla
Old 17-11-2006, 11:03   #37
nigar

 
Varsayılan

Hukukçu öncelikle insandır tabii ki.Ancak bir takım olayları değerlendirirken hukukçu kimliğinden kolaylıkla sırılıp yorum yapabileceğine inanmıyorum.
Old 17-11-2006, 11:43   #38
mustigocer

 
Varsayılan bırakmamalı

selam ben sade bir vatandaş olarak ''bir hukukçu olayları değerlendirirken hukuki kimliğini'' vicdanını ve toplumsal ahlakını ön planda tutarak BIRAKMAMALI diyorum. Çünki toplumsal ahlak ve vicdanının ışığında hukuksal alanda daha adil daha yapıcı kararlar verir düşüncesindeyim saygılarımla .
Old 17-11-2006, 13:31   #39
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Formun ve anketin başlığı "Hukukçu olayları değerlendirirken "hukuki kimliğini" bir kenara bırakabilir mi" şeklinde açılmış iken; forum sahibi 36. iletide konu başlığını "mesleklerini ilgilendiren bir konuda" ekiyle "mesleklerini ilgilendiren bir konuda, Hukukçu günlük olayları değerlendirken hukuk nosyonunu kenara bırakabilir mi?" şeklinde tavzih mi ediyor acaba? Çünkü her iki hale verilecek cevaplar doğal olarak aynı değildir. Bir olaydaki yorumum veya davranışım mesleğim dolayısıyla ilintili olmam veya ve hiç bir alakamın bulunmaması hallerine göre farklı olacaktır.

Mensubu bulunduğum mesleğe dair bilgiler için teşekkürler, öğretici oldu ama bahsettiğiniz eğitim süreci bir kimseyi avukat yapar, hukukçu olması kişinin biraz da kendisine bağlı. Bu noktada sanırım başlangıcından beri esas olarak insani kimlik mi yoksa hukukçu kimliğinden ziyade avukatlık kimliği mi, hukukçu kimlik mi demek daha doğru olurmuş.

Önerdiğiniz haliyle; olaylar karşısında vicdanı, hakkaniyet ve adalet hislerini esas alarak mevcut düzene eleştiri getirmeyi engelleyecek ve mesleki varlığımızı hukuk teknikerliğine indirgeyecek avukatlık kimliği yerine vicdanı, hakkaniyet, adalet hislerini serberst bırakarak, avukatın tabu düzeyinde kutsal görmesi lazım geldiğini beyan ettiğiniz yasaları ve hukuk sistemini eleştirme hakkını mahfuz tutma ve muhalif olabilme özgürülüğü adına; hukukçu kimliğin esas alınması taraftarıyım.

Alıntı:

Yürürlükte olan hukuk/meri hukuk, o hukuk sistemine bağlı olan herkesin uymak zorunda olduğu bir normlar bütünüdür.

Daha iyi bir kanun vazedilene kadar mevcut olana uymakla, uygulanmasını sağlamakla mükellefim ancak bu adil, doğru olmayan bir kanunu eleştirme hakkımı engellemez. Eleştiriyorum diye de ne avukatlık mesleğine ve ne de hukukçu kimliğime ters düşmem.

Alıntı:

Özellikle bu normların iyi uygulanması için görevlendirilmiş olan hukukçular ve bir hukuk mesleğinin mensubu olan avukatlar ben insancıl düşünüyorum, insancıl düşündüğüm için de, doğru uygulanmları konusunda bir eğitim almış olsam bile, bu normların uygulanmasından yana değilim diyemez. Eğer buna rağmen ‘ben derim’ diyen varsa, şu soruya cevap vermesini isterim: ‘Ceza Hukuku Sınavında aynı cevabı vermiş olsaydınız, hukuk fakültesinden mezun olurmuydunuz?’

Sanırım böyle düşünenler (ki; sistem getiren büyük cezacılar, hukukçular) olmasa halen tarihte ilk uygulanan cezada kalırdık, dolayısıyla okutulacak ders de olmazdı diye düşünen hocalar da mevcuttur.

Saygılarımla.
Old 18-11-2006, 00:35   #40
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Jeanne D'arc,

Diğer yazdıklarınızı şimdilik bir kenara bırakıyorum. Hukukçu kavramından neyi anladığınızı merak ettim.

Alıntı:
Mensubu bulunduğum mesleğe dair bilgiler için teşekkürler, öğretici oldu ama bahsettiğiniz eğitim süreci bir kimseyi avukat yapar, hukukçu olması kişinin biraz da kendisine bağlı.

Hukuk fakülteini bitirmenin ve avukatlık stajı yapmanın bir kişiyi sadece "Avukat" yapacağını, "hukukçu" yapamıyacağını hangi "Hukukçu Tanımı'na" dayanarak yapıyorsunuz. Hukukçu kimdir sizce? Avukat hukukçu değilse, nedir o zaman? Hukukçu olabilmek için neler yapması gerekir bir avukatın?

Saygılarımla
Old 18-11-2006, 00:55   #41
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sanırım bir önceki iletimde bunun cevabını verdim.

Zikrettiğiniz eğitim ve staj süreci sonunda, avukatlık mesleğinin öngördüğünüz şekilde yapılması lazım geldiğini söylüyorsanız eğer; bu, avukatlık mesleğinin hukuk teknikerliğine dönüşmesi olacaktır kanaatindeyim. Bu önermenin dışında düşünüp-hareket edebilenler de hukukçu.

Saygılarımla.
Old 18-11-2006, 17:09   #42
MertALİ

 
Varsayılan

Amacımız hukuklu değil hukukçu olmaktır. Bir hukuklu hukuk öğrenimini görmüş kişidir, ancak hukukçu gibi düşünemez. Bir hukukçu ise hukuk nosyonuna sahip bir insandır ve bundan ayrı düşünemez.
Old 19-11-2006, 17:25   #43
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Jeanne D'arc,

Alıntı:
Kendimizi tanımladığımız kimliklerimiz muhtelif: Doğuştan sahip olduğumuz kimliklerimiz olduğu gibi; (örneğin insan olmak) bir de sonradan kazandığımız, edinilen kimliklerimiz vardır. (Dini, siyasi, mesleki kimlikler vs.) Tercih gerektiğinde doğuştan sahip olunanı, öz olanı, edinilene yeğlerim. İnsani kimliğim, hukukçu kimliğimin önüne geçiyor diye de yeislenmem.

Alıntı:
Mensubu bulunduğum mesleğe dair bilgiler için teşekkürler, öğretici oldu ama bahsettiğiniz eğitim süreci bir kimseyi avukat yapar, hukukçu olması kişinin biraz da kendisine bağlı. Bu noktada sanırım başlangıcından beri esas olarak insani kimlik mi yoksa hukukçu kimliğinden ziyade avukatlık kimliği mi, hukukçu kimlik mi demek daha doğru olurmuş.

Yukarıdaki iki alıntıda Sizin mesajlarınızdan. İnsani Kimlik’ten vazgeçip Hukuki Kimlik’te karar kılmanız iyi bir gelişme. Ama bu sefer de „Hukuk teknikerliğine indirgenen avukatlık kimliği” diye bir kimlik çıkardınız ortaya.

Hukukçu kime denir konusunda bir tanım getirmediğiniz için, kimin hukukçu kimin "hukuk teknikeri" olduğunu anlıyabilmem için(belki de anlıyamıyan sadece benim, başka kimseden ses çıkmadığına göre, herkes anlamış görünüyor) sormak zorundayım.

1. Hukukçu konusundaki tanımınız nedir, bu tanım sizin midir, yoksa başka yerden mi aldınız? Başka yerden aldınızsa kaynak bildirirseniz memnun olurum,
2. aynı durum hukuk teknikerliği veya hukuk teknikeri kavramı veya kavramları için söz konusu, ilk olarak sizin mesajınızda okuduğum için tam bir anlam veremedim, nedir hukuk teknikerliği?
3. Sizce hakim ve savcılar hangi hangi kategoriye girer: hukukçu mu, yoksa hukuk teknikeri mi?

Sizin tanımınıza göre(mesleğinin gereklerini yerine getiren kimsenin, meri hukuku olduğu gibi uygulayan veya uygulamaya çalışan kimsenin hukuk teknikeri olması tanımı) hukuk teknikerliği tanımı en fazla hakimlere uyuyor. Çünkü Anayasa’nın 138 Maddesine göre: „Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler" Alman Anayasası daha katı bir sınırlama getiriyor hakimlere : Hakimliğin Bağımsızlığını garanti altına alan 97.ci maddenin 1.Bendi şöyle : „Hakimler bağımsızdır ve sadece kanuna tabidir" . Bilerek kanuna aykırı karar veren hakim ‘Rechtsbeugung’dan dolayı cezai takibata uğrar. Rechtsbeugung( Türkçeye itisaf olarak tercüme edebiliriz.) bile bile kanuna yakırı karar verme, doğru yoldan ayrılma, haksızlık anlamına geliyor.

İster hukuk teknikeri deyin ister hukukçu deyin, hiç fark etmez, hukukçuların bu arada yargının ve yargının bir parçası olan avukatların görevleri yürürlükte olan kanunları Anayasaya ve Medni Kanun'un 1.Maddesine uygun olarak uygulamaktır: Madde 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.

Belirttiğim hükümleri çıkış noktası kabul ederseniz hakimlerin ve bu arada yargının görevinin kanunları uygulamak olduğunu görürsünüz, yargı kanuni bir hüküm olduğu sürece ona uymak zorundadır, ben kanundan başka düşünüyorum bu kanunu uygulamıyorum diyemez; teknik bir konu yani.
Bunun böyle olması demokratik rejimlerdeki Kuvvetler ayırımının vazgeçilmez bir sonucudur.

Yürürlükte olan bir kanunun belirli bir olaya yanlış olarak uygulandığını düşünen avukatın görevi o olayı bir üst yargı organına götürmektir. Yürürlükte olan kanunun anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu düşünen avukat ta aynı yola başvurmak zorundadır; Anayasa Mahkemesinin söz konusu kanunu iptali için çaba gösterir. Türkiye Kanunlar’ının devletlerarası anlaşmalara uygun olacağına imza attığı için gerekirse Türkiye dışındakı organlara müracaat edebilir.

Yapamıyacağı ve yapmaması gereken tek şey kendisini kanun koyucunun yerine koymaktır.

Saygılarımla
Old 20-11-2006, 12:36   #44
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Eğer yaşamımızda hukuk kimliğimizle beraber hukuku da özümsediysek ve eğer sahip olduğumuz bu kimlik kimlik olmaktan çıkmış ve aslında biz olmuş ise yani diğer tüm kişisel özelliklerimizle yoğrularak bizimle bir bütün olmuş ise istesek bile bunu bir gömlek gibi istediğimiz yerde istediğimiz zamanda çıkarıp bir köşeye koyamayız.
Maalesef birçok olay karşısında hukuk kimliğine sahip olunduğu halde hukukçu kimliğine sahip olunmadığını ve dolayısıyla hukukun özümsenememiş olduğunu üzülerek görmektyiz.Hukuk kimliği ile hukukçu kimliği çok farklı şeylerdir.
Hukuk kimliğini bir gömlek gibi çok rahatça sırtından çıkarıp bir kenar koyabilen hukukçularımız anımsanamayacak kadar çoktur.Bu tarz yaklaşımlara da herzaman çok rahat mazeret de uydurulur,kimi zaman karşı tarafın milliyeti , dini, kimi zaman siyasi görüşü kimi zaman da ekonomik ve sosyal konumu gerekçe olabilmektedir. Ama olması gereken herzaman heryerde ve herkese eşit yaklaşımlı sadece ve sadece insan merkezli adalet anlayışlı ve istenildiği zaman kolaylıkla çıkarılıp bir kenara konulmayacak kadar bizimle özdeşleşmiş hukukçuluğumuzun işler olması veyahut işler hale getirilmesi için azami çabanın gösterilmesidir.Hukukçu kimliğine sahip hukuk mezunları sayısının artması temennisiyle
Old 21-11-2006, 01:13   #45
empas

 
Varsayılan yaşadığımız ülke

Selam...

Bu sorunun yanıtı,mesleki kimliğimizden de geniş olarak,bir birey oalarak,yaşadığımız ülkenin her bakımdan yapısından(sosyal,siyasi,iktisadi işleyişinden)ve organizasyonundan bağımsız ele alınırsa sahici bir temele oturamaz diye düşünüyorum.Nasıl bir sistem içinde yaşadığımız,ne olduğumuzu ve nasıl olmamız gerektiğini de belirler kanaatimce.saygılarımla...
Old 03-12-2006, 13:18   #46
hasankarakas

 
Önemli

Günlük olayların tümünü hukukçu bakış açısı ile değerlendirmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.. Öncelikle belirtmek isterimki öyle bazı olaylar varki bunların uzaktan yakından hukukla alakası yoktur. Mesela 01.12.2006 cuma günü gazetelerde yer alan bir habere göre Fransız bilimadamları Mısırlıların piramitlerde kullandıkları taşların aslında gerçek taş olmadığını yapay taş olduğunu iddia etmişler. İnsanların 4000 yıl önce yapmış oldukları bir yapının gizeminin hala çözülememiş olmasının hukuki hiçbir yanı yoktur.. Olay tamamen mühendisliktir.. Bununla beraber öyle bazı olaylar vardırki hukuki boyutunun yanında başka sosyal yada bilimsel boyutları vardır.. Mesela arkadaşların forumda bahsettiği bebeğe tecavüz olayı yada benzer olaylar.. Bu gibi haberlerin hukuki boyutu olduğu kadar eğitimsel hatta psikolojik veya sosyolojik boyutları vardır.. Bir hukukçu bu pencerelerin hepsinden olmasada en azından birkaçından olaya bakabilmelidir.. Olaya sadece hukuki bakış açısı ile bakmak eksikliktir.. Saygılarımla...
Old 05-12-2006, 12:59   #47
PrAeToR 83

 
Varsayılan

[quote=Av.Nebi]Beni tam olarak hukukcu mantığını anlamamakla eleştirebilirsiniz, yanlış düşündüğümü dile getirebilirsiniz ama ben Herkezin savunma hakkı olabileceğine inanmıyorum. demeniz benim için ceza hukuku açısında bir avukatın yapabileceği en büyük gaflardan olmuştur.
aslında hukuk sosyolojisi ve felsefesinin ne kadar da önemli olduğunu görüyoruz. kaldı ki bunu birde ceza hukuku açısından düşünürsek gerekliliğini anlayacak ve biz meslektaşlarımızın böyle gaflar işlemesini engelleyecektir. size tavsiyem hukuk sosyolojisi ve felsefesi okumanız veya bakın hiç olmazsa idam cezası neden kalktı onu düşünün. mesela idam cezasını kaldıran kanunun şerhlerini inceleyin. saygılar
Old 07-12-2006, 11:26   #48
Av. Zeynep TÜFEKÇİ

 
Varsayılan

Bir konunun yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Elbette her insanın savunma hakkı vardır. Ancak benim avukat olarak her insanı savunma mecburiyetim yoktur.Bir avukata işi reddetme hakkı herhalde yalnızca "ücrette anlaşamama", " iş yoğunluğu" vb.haller için verilmemiştir. Kanun bizzat benim vicdanıma bırakmıştır işi kabul edip etmemeyi. Yani kanun söylemektedir " önce insansınız" .

Suç işleyen kişinin akli dengesinin yerinde olmadığı savunmasına gelince; 17 aylık bebeğe tecavüz eden, 4 gençkızı tecavüz ettikten sonra gömen, okulda 7 yaşındaki öğrencisini taciz eden hangi insanın akli dengesi yerindedir? ( Lütfen burda da "bakalım suçu onlar mı işledi" tartışmasına girmeyelim, tabi ki suçun sabit olması durumundan bahsediyorum ) Onların bu suçları işlemesine yol açacak çocukluktan kalma travmaları, yetiştirilme şartları nelerdir? Tüm bunları tartışalım.Eğer onların vekili olmayı kabul etmişsek Mahkemede savunmalarımızda kullanalım.

Peki bir de olaya dışarıdan bakalım. İnsan olarak hukukçu olarak. ( ki ben adaletin insan fıtratında olduğuna inandığım için aralarında fark da göremiyorum. Bana göre hukukçuluk yalnızca adalet duygusunun biçimlendirilmesidir. ) Bütün bu suçları işleyen insanlar muhakkak ki psikolojik rahatsızlığa sahip. O halde savunmak zorundayız. ( mı ? )

Burdaki üyelerin tamamını düşünelim, herkes pedogojik eğitim almış ebeveynlerin çocukları mı? Hiç kimse çocukken şiddete ya da tacize mağruz kalmadı mı? Hepimiz psikolojik açıdan sorunsuz muyuz?

Kısaca özetlemek gerekirse psikolojik sorunu bulunan herkes ayırt etme gücünden yoksun değildir. Ayırt etme gücüne sahip psikolojik rahatsızlığı bulunanları savunup savunmamak da Avukatlık Kanunu ile avukatın vicdanına bırakılmıştır.

Ben kendi adıma ayırt etme gücüne sahip olduğu sürece yukarıda örneklerini verdiğim kişilerin vekili olmayı hiçbir zaman kabul etmeme tercihimi kullanacağım.

Saygılarımla....
Old 15-12-2006, 01:17   #49
şule BEDER

 
Varsayılan hukukcu olmak ve hukukcu olmek...

Hic bir bilgisayar muhendisiyle herhangi bir konuyu tartistiniz mi?? cevabiniz hayir ise hic sasirmadim cunku olaylari sadece 0 ve 1 e gore degerlendiren bir yaklasim, tartismaya ve gercegin bazen yuzdeli sonuclarina katlanamaz. Onlara gore tartismanin ve gercege ulasmaya calismanin bir anlami yoktur cunku her bireyin kendi yaziliminda gerceklik neyse o sekilde kalmalidir cunku herhangi bir degisiklik yuzlerce sayfalik yeni program yazilimini gerektirir.. Dolayisiyla degisik fikirleri tartismak ve degisiklikleri kabul etmek istemezler.

Hukukun bizlere sundugu degisik yonlerden degerlendirme, olaylarin bir davali bir davaci yonunu gormek zorunlulugu nedeniyle bir siyah bir beyaz bir de gri bakis acisi yukarida bahsettigim 0 ve 1 yaklasimina kesinlikle benzemez. Bu cercevede bilgisayar muhendisi olan kardesimle olan sosyal yasama yansima farkliligimizi aldigimiz farkli icerikli egitime bagliyorum. Sunu belirtmek istiyorum ki egitim insanlarin hayata bakis acilarini belirledigi gibi hayati hangi renklerle algiladigini da belirliyor.. Bir hukukcu herzaman neden, nicin soruyor ve gercek nedeni arastiriyor. Bu yaklasim cok cabuk karar verilmesi gereken durumlarda bir dezavantaj olarak degerlendirilse bile, yanlis karar vermenin sorumluluguyla her daim yuzlesen bir hukukcunun her olasiligi degerlendirmeden karar vermemesi, onun beyninin ve kalbinin her hucresine kazinmis bir gercektir ve gercek bir hukucku, hukukcu olarak dogmamis olmasina ragmen bir hukukcu olarak olur..

saygilarimla..
Old 20-12-2006, 10:07   #50
av.sevdacan

 
Varsayılan

bir kitapta okumuştum "her insan yaşadığı çevrenin rengini alır". insanları çoğunlukla buna göre gözlemler ve değerlendiririm. meslekler de sosyal birer çevre. her meslek erbabı ifa ettiği mesleğin rengini istese de istemese de alacaktır bana göre. mesleğimizin bize verdiği renklerden en temel olanlarının muhakeme, adalet ve normlar olduğunu düşünüyorum.

bebeğe tecavüzü bir örnek olarak vermişsiniz, ben de bu örnekle devam edeceğim. hukuk uygulayıcısıyım ama bunun yanında anneyim. bir bebek sitesinde bu konu açıldığında insanların katletme ve parçalama duygularıyla kendilerini ifade ettiklerini çok net gözlemlemiştim. içim acıdı ama kalemimden yine de verin bana lime lime edeyim parçalayayım tarzında tek bir kelime çıkmadı. suç ve ceza nispetsizliğiydi üzerinde en çok durulması gereken . bu anlamda daha çok ne yapabiliriz??? sorusunu sordum bunun cevabını yine kendim verdim. narsist değilim yanlış anlaşılmasın burada hukuk bakış açısının bana kazandırdıklarını vurgulamaya çalışıyorum ve benim gibi bakmayanları küçümsemiyorum.

hukuk bakışımız işimiz dışındaki tüm sosyal ilişkilerimize yansıyor. hukukçu kimliğini taşıyorsak etiğini de layıkıyla taşımalıyız. önce insanız, insanlık kumaşımızı sağlam tutalım ama taşıdığımız kimlikle örtüşmeyecek davranışlarımızın mesleğimizle özdeşleştiriliceğini de unutmayalım.

sevgiler.


Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Töre Ve Namus Cinayetleri Ile Kadınlara Yönelik Şiddet Olayları - İstanbul Valiliği Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 27-11-2006 18:42
hukukçu hatıraları av.mustafa akıncı Meslektaşların Soruları 5 24-03-2006 20:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06861591 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.