Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Konumuz : Hukukçular Biz bizi konuşuruz! Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için.

Başkalaşan yargı ve pusu atan riskler

Yanıt
Old 11-06-2008, 07:31   #1
hilmiseker

 
Varsayılan Başkalaşan yargı ve pusu atan riskler

Anayasal erklerin kamuoyu önünde giriştikleri söz düellosuyla çıkarlarını maksimize etme çabası, bu erklerin anayasal yetki ve sorumluluklarının büyüteç altına alınmasını gerektirmektedir. Pozitif hukuk bulabildiği her fırsatta erklerin, kendilerini var kılma uğraşlarını karşıtlık değil, yarışan güçler temelinde dizayn etmeye çalışmaktadır. Erk kullanıcılarına sürdürülebilir bir yaşamı mümkün kılmak için, önerilen iletişim motifi bu bakış açısı üzerinde yükselirken, aktüel ilişkinin bu yaklaşım biçimiyle, koşut bir gelişme gösterdiğini söylemek giderek güçleşmektedir.

Güç kullanıcıları, tarihin kendilerine biçtiği ve onların nerede, nasıl, ne için konumlandıkları ve kim olduklarına dair yargısına inat, çoğu kez bu gerçekliğin sunduğu rolün uzağında ve bu sunu biçimini reddeden bir yerden, dünyaya hükmetmeyi, sürdürülebilir bir yaşamın gereği saymaktadırlar. Durulan yer, sorunları çözmede yeterli bir irtifa sunamamakta, aksine var ettiği sorunların izole edilmiş bir döngü içinde pekiştirerek çoğaltmaktadır. Anılan algı biçimi, erklerin en sıradan ilişkilerinde bile, kendisini ciddi ve içinden çıkılmaz sorunlar yumağına dönüştürmeyi ihmal etmemektedir.

Bu bağlamda Yargının anayasal bir güç olabilmesi, kendisine nereden bakarak tanımlamasına ve partnerlerince nasıl görüldüğünü, nesnel bir biçimde okumasına bağlıdır. Yürütmeyle yargının bilindik deneyimleri, onların birbirlerini konsolide eden veya aynı hedefi paylaşan partnerler olarak algılamadıklarına işaret etmektedir. Yürütmenin seçilmişlikten kaynaklanan görme biçimi ve kibri, yargıya yaklaşımında onunla sempati kurmada duyu bozukluklarına yol açmaktadır. Bu algı tarzı, yargıyı her adımda ayak bağı olmaklıkla suçlayarak, onun yaşam alanını daraltmak ve kamuoyu nezdindeki etkinlik debisini düşürmek biçiminde göstermektedir. Yargı her şeye rağmen asıl güç kaybını, kendi iç dinamiklerini devinimsiz bırakmakla yitirmektedir. Ya da, yargı daha çok onu var eden unsurların, sapmaları yeğleyen deneyimleriyle yükseklik kaybına uğramaktadır.

Yargının kendisi dışındaki otoritelerin, etkinlik sahasından kurtulması, gününün çoğunu kendisiyle geçirmesiyle mümkün olur. Yargının ilgi alanın kendisini oturtması ve kendi ürettiklerinin efendisi yapması, ürettiklerinin umarları nedenli karşıladığıyla yani meşruluğuyla ölçülmektedir. Yargı erki, uğruna mücadele ettiği değerlere -adalet, demokrasi hak ve özgürlüklere- yönelmediği ve de enerjisinin tümünü bu kavramların kurumsallaşması harcamadığı sürece, öznelleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Şeyleşen yargı bir bütün olarak, kendisine hükmedenlerin söz, karar ve eylemlerine konu olmayı önlemekte akim kalacaktır. Bu dönüşüm yargının kendisine yabancılaşması ve köklerinden giderek kopması anlamına gelir. Yabancılaşma, ayrışmayı dayatır. Diğer anayasal partnerle arasına yapay faylar inşa eder. Bir arada eylemenin ve yaşamanın olanaklarını ısrarla tüketir. Birliktelik ve dayanışma ruhunu aşındırır. Bu demokratik ilişkinin kökünden reddine denk gelir. En nihayet yargı, kendisine hükmedenlerin yarattıkları manyetik potada, ona hükmedenlerin etkinliğini, kirli adalete dönüştürme tehlikesine göz kırpar. Yargının bir anayasal güç olarak prestijini koruyabilmesi ve elindeki kamusal gücü önerilen şekilde kullanabilmesi, yürütmeyle aynı güzergahın farklı kulvarlarında birlikte yürümesi ve gerektiğinde onun kural ihlallerini büyük bir olgunlukla kontrole alma yetkisini pratiğe taşıma becerisine bağlıdır.

Yürütmenin yargıyı etkinliklerini kıskanan ve onu her fırsat bulduğunda önüne dikilen bir karşıt olarak algılama huyundan vazgeçmesi gerekmektedir. Bundan daha da önemlisi yargının bu güçlü propagandanın etkisini, kendisine dönerek ve kendi iç dinamiklerinden beslenerek aşmayı akıl etmesini bilmek zorundadır. Yargının yürütmenin kendisini çevrelemesi ve sınırlama savını, uluorta demeçlerle önleme çabası, yargıyı öngörülemeyen bir biçimde politik arenanın bir aktörüne dönüştürmesi an meselesidir. Politik bir sürecin eyleyeni olan veya böyle algılanan yargı, bu algıyla eş zamanlı olarak kuşkulu bakışların hedefi haline gelerek, meşruluk yitimine uğrayabilir. Yargının politik güçlerle aynı ifade biçimini kullanması, onun bilinen kimliğinden koparır. Yargının, kendi varlığına yönelen ve kendisinden gelen bu tahripkar eylemin etkilerini boşa çıkarması, onun anayasal yerleşkesine çekilmesiyle mümkün olur.

Yargı politik bir kimlik olarak anılmak istemiyor veya politik uzamın parçası olmak istemiyorsa, günlük uğraşlarına dönmek burada yoğunlaşmak ve elindeki hukuki araçlarla hukuk, temel hak ve özgürlükler, insan hakları, hakça bölüşüm ve demokratik yaşam biçimini salık veren bir öncülüğe soyunmak zorundadır. Kamuoyu yargıdan kürsüleri terk etmeden ve kararlarıyla konuşarak etkinlik alanını genişletmesini beklemektedir. Eyledikleriyle etkinlik, saygınlık kazanmanın sıfır noktasıdır. Yargı tanımlanan bu yöntemlerle kendini revize etmek ve sürdürülebilir kılmanın olanaklarını bilmektedir. Cumhuriyet yargıya isabetli hızlı ve ucuz adalet üretmeyi önermektedir. Cumhuriyetin bu önerisi pratikleşme şansı yakaladığı ölçüde, demokratikleşecek ve yargı yaşamını borçlu olduğu cumhuriyetle ibralaşacaktır.

Özüne dönmek ürettiklerinin kendisi dışındakilerin, kullanabileceği bir nesneye dönüşmesini engellemektir aynı zamanda. Eyledikleriyle birleşen ve bütünleşen bir yargı, beklenti ve umarları ziyadesiyle karşılamaya amade bir otoritedir. Bu otorite aynı zamanda, kendisini eylediklerinin meşruluğuyla var etmenin sırrını çözmüş ve yansızlık ve bağımsızlık temelinde kendisini hedefleyenlerle, usulca yarışmanın inceliklerini öğrenmiş bir kimliktir. Böyle bir kimlik, hiç kuşku yok ki, aralarında yargı politikasını belirlemenin de dahil olduğu bir çok sorunu, kürsülerde kalarak çözme yetkinliğine erişmiş bir otorite olmayı hak etmiş demektir.

Yargı öngörülen ve tanımlanan ödevlerini yerine getirirken, yeterli araçlarla donatılmıştır. Yargıcın her şeye rağmen etkin olmasını önleyen ciddi bir bariyerden de söz etmek ne yazık ki mümkün değildir. Yargı istediğinde yargısal deneyimleriyle etkin ve saygın olmayı bilmiş bir otoritedir. Yargıcın politik güçlerle yarışması doğası itibarıyla onları hukukla sınırlama biçiminde olmaktadır. Bu baş etme veya yarışma tekniği içeriğinde, politik iradeye mesajlarla yanıt yetiştirmek bulunmamaktadır. Politik güçlerin basınla ilişkisi, basının siyasal iktidarı denetleme özgörevi, iktidarın da medya aracılığıyla kitleleri etkileme çabasıyla açıklanabilir. Yargının demokratik denetimi, yargıyla basının ilişkisini meşru kılsa da, hukuk bu ilişkiye sıradan bir iletişimin ürünü olmayı yasaklamaktadır.

Yargıç bu nedenle mikrofonlara doğası gereği uzaktır. Ayrıca bu mesafeyi de korumak zorundadır. Yargıç,başka bir ifade ile özel mekanların dışında ve cübbesi olmadan konuşma yetkisine sahip değildir. Yargının yegane konuşma ve eyleme biçimi budur. Yargıcın tüm bunlara rağmen kürsülerden inerek konuşmayı seçmesi veya kendisine ayrılan mekanın dışında konuşması, eylemesi, hukuki kimliğini hiç de öngörülemeyecek bir şekilde ve kendi dışındaki erklerin politik söylemlerine maruz bırakır. Sürekli yanıt aramak zorunda kalan yargıç, nesnelliğini ve bağımsızlığını, kendisine hükmetmek isteyenlere kendi eliyle sunmuş olur. Bu iyimser bir tabirle kabası alınmış bir etkilenme biçimidir. Yargıç hukuku adalete dönüştürmeyi bırakıp, ille de siyasal iktidara mütemadiyen yanıt yetiştiren bir tavırda diretmesi, kendisini farkında olmadan siyasal iktidarın söylemlerine uyarlaması, onun dümen suyuna girmesi anlamına gelir. Bu bin bir güçlükle kazanılan pozisyonun, umulmadık bir biçimde yitimine neden olur. Yargıcın mevzi kaybına işaret eden bu olgu, gelecekteki karar ve etkinlikleri kuvvetten düşürür. Güç yitimiyle birlikte meşruluğu tartışılan yargı, istikrarsızlığa kendi cephesinden göz kırpar. Yargının son demeçleri, politik iktidarın iştahını kabartan ve yargıyı bu iştahın öngörülemeyen etkilerine açık bir alan haline getirmektedir.

Yargıcın birey, toplum, kamuoyu ve anayasal akranlarla sağlıklı bir iletişim kurmasının biricik yolu, bin bir zahmetle ürettiklerine sadakatiyle mümkündür. Yargının çokça söylendiği gibi kendi payına düşen egemenlik yetkisini etkin bir biçimde kullanmak istiyorsa, politik güçlerle girdiği bu stratejik mücadeleyle onun yöntem ve araçlarını, yeniden gözden geçirmek ve değerlendirmek zorundadır. Bu öze yönelen bir eleştiriyi gerekli kılar. Öz eleştiri hedeflerle kurumlar arasındaki mesafeyi azaltır. Onları zamanın ilerisine taşır. Hukuk ve demokratik referanslar, yargının her istediğinde istediği araçlarla ve arzuladığı zeminde, politik güçleri hukukla sınırlamasına izin vermemektedir.Yargının yedindeki araçları, elinin tersiyle bir kenara iterek almaşık arama çabası, yasamanın yetkilerini kullanma ya da yasama ile aralarındaki anayasal sınırları kendi yararına genişletme denemesidir. Başka bir ifadeyle yasama üzerinden politik iktidarla hesaplaşma girişimidir. Unutulmamalıdır ki demokratik toplum bilinci ve bu bilinci var eden tarihsel arka plan, yargının köklerinden kopmasına ve partnerleriyle karşıtlık temelinde gelişecek bir diyalektik tartışma yaşamasına tanıklık etmeyi, geçmişte olduğu gibi bu günde, kesin bir söylemle reddetmektedir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dikişleri atan ayakkabısı için AİHM'e gidecek Av.Yüksel Eren Hukuk Haberleri 15 10-07-2010 21:26
Takla Atan MÜvekkİl ALTINCABA Hukuk Sohbetleri 21 05-03-2010 16:58
Moral düzelten , stres atan burç yorumları... tuval2310 Site Lokali 1 28-04-2008 14:47
Dayak Atan,Tehdit Eden Eşe Boşanma Davası,Koruma Kararı Ve Suç Duyurusu suk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 17-11-2007 18:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03151298 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.