Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Munzam Zarar

Yanıt
Old 15-03-2007, 14:44   #1
Av.Mehmet Yılmaz

 
Mutsuz Munzam Zarar

Arkadaşlar görüşünüzü almak istediğim konu:
Müvekkil Karayolları Bölge Müdürlüğü bünyesinde işçi olarak yaklaşık 7,5 yıl çalışmış, işlediği suç nedeniyle, 1985 yılında iş akdi tek taraflı olarak feshedilmiştir.
1994 yılında İş mahkemesinde Kıdem tazminatı talepli dava açmış, davası kabul edilmiş, dava da 17.04.1996 tarihinde kesinleşmiştir. Kararda 404.350 TL (0,40.4350 YTL) kıdem tazminatının 1985 iş akdini feshi tarihinden itibaren ödenmesine karar verilmiştir.
Bu olay bana 2006 yılı başında geldi. Napılabilir diye düşündüm BK 105. md gereği Munzam Zarar nedeniyle dava açmaya karar verdim. Bu nedenle önce icra takibi yaparak 404.350 TL yi en yüksek mevduat faizi ile birlikte hesaplayarak toplam 8,00 YTL nin (fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak) ödenmesi talebinde bulundum. Bilahare de faizi aşan zarar vardır gerekçesiyle munzam zararın giderilmesi davası açtım.
Yargıtay eski kararlarında zararın ispatlanmasını aramıyorken (enflasyon, dövizdeki aşırı artışı ileri sürerek; maruf ve meşhur olay kavramı ile) sonraki kararlarında zararın ispatını aramaktadır.
Bu zararı nasıl ispatlarım diye düşündüğümde, bunu en iyi ispatlama yolunun ilgili işyerine yazı yazılara müvekkil konumunda ve kıdeminde bir işçinin hak edeceği kıdem tazminatının bildirilmesi talebinde bulundum. Bildirilen yazıda emsal bir işçinin yaklaşık 9.980,00 YTL kıdem tazminatı alabileceği bildirildi.
Ben de bunu mahkemeye munzam zararımızın ispatı olarak sundum.(8,00 YTL daha önce alınmıştı aradaki fark)
Tahmin edebileceğiniz gibi davamız reddedildi. Hakimle haricen konuştuğumuzda bana davanın saçma olduğunu söyledi. Hakim bey sevdiğimiz, bilgisine güvendiğimiz bir hakimdir. Pek çok meslektaşımda saçma olduğunu söyledi, ama kimse şu yüzden saçma diyemedi. Ben bu kararı temyiz etmeyi üşünüyorum.
Bana gayet mantıklı geldi aslında.
Aslında baştan mantıksız geliyor ama, gerek işverenin tememrrüde düşmesi,gerek zaman aşımı süreleri, gerekse zararın ispatı yönünden Munzam Zarar şartlarını taşıdığını düşünüyorum ben.
Bu nedenlerle de Sizlerin görüşlerini almak istedim.
Şimdiden teşekkürler.
Old 15-03-2007, 15:02   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Türkiye'de ne yazık ki önemi anlaşılamamış maddelerden birisidir BK.105. madde. Kanunda çok açık şekilde yazıyor. Faizli alacağınız zararınızı karşılamıyorsa aradaki fark için munzam zarar talep edilebilir, diyor. Ancak bu durumu mahkemeler nedense önemsemiyor ve açılan davaların %99'u reddediliyor.

Faizle karşılanamayan zararınızı ispatlamak kaydıyla davanız saçma değildir. Genelde Bankaların verdikleri faiz oranları ile yasal faiz oranı arasındaki fark ortaya konulup, talepte bulunuluyor. Ancak Yargıtay H.G.K. nun aksi yönde kararı mevcuttur.

Alıntı:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=1611 HUKUKDOKTORU- Yargıtay'a göre, enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, sermaye piyasalarının istikrarsızlığı, mevduat faizlerinin yüksekliği gibi genel ekonomik göstergelere dayanarak alacaklı munzam zarar isteyemeyecektir. Belki alacaklı, kendisi açısından gecikme faizini aşan ölçüde bir zarar uğradığını somut delil ve göstergelerle ispat etmelidir (HGK., 19.06.1996, K.1996/503; YKD., 1997, s.168 vd. ; 15. HD., 27.01.1995, K.1995/363, YKD., 1996, s.65).


(Ben bu kararı hatalı bulduğumu ifade etmeliyim) faizle karşıanamayan zararı her türlü veri ile ispatlamak mümkün olabilmelidir. Para Piyasaları bunun için en elverişli ortamdır. Bir para ancak bir kaç şekilde değerlendirilebilir. sıradan düz bir vatandaşın genelde yaptığı gibi parasını banka vadeli faiz mevduatında değerlendirmek en kolay yoldur. Bundan daha somut bir gösterge olabilir mi? Adam parasını bankada vadeli hesapta değerlendirse hesap ortada... Düz vatandaştan ticari yatırım yapması beklenemeyeceğine göre, onun parasına eklenen faiz oranı ile karşılanamayan zararını başka bir şekilde ispatlamasını beklemek haksızlık olacaktır. Bu parayı zamanında alamadım bu nedenle borç aldım, faiz ödedim gibi çok çok zor ihtimallerle olayı sınırlamak, kanunun verdiği açık bir hakkı sınırlamak anlamı taşır. Kişi zararını her türlü veri ile ispatlama hakkına sahiptir.

Sizin emsaliniz de yanlış sayılamaz. Dava kesinlikle saçma değildir. Saçma olan kanunda var olan bir hükmün saçma bulunmasıdır. Bu konuda Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ' in sadece BK.105' i ele alan bir kitabı da mevcuttur. Bulabilirseniz okumanızı tavsiye ederim.

Bir karar:

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1995/2009
K. 1995/4475
T. 1.6.1995
• MUNZAM ZARAR TALEBİ ( Sigorta Bedelinin Geç Ödenmesi Nedeniyle Uğranılan ve Faizle Karşılanmayan Zarar İçin )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Sigorta Bedelinin Geç Ödenmesi Nedeniyle Uğranılan Munzam Zarar İçin )
• SİGORTA BEDELİNİN GEÇ ÖDENMESİ ( Faizle Karşılanmayan Munzam Zararın Ödetilmesi Talebi )
• FAİZLE KARŞILANMAYAN MUNZAM ZARARIN ÖDETİLMESİ TALEBİ ( Sigorta Bedelinin Geç Ödenmesi )
818/m.105
ÖZET : Her ne kadar davalı sigorta şirketi, sigorta poliçesinde yazılı sigorta bedeli limiti ile sorumlu ise de, bu bedelin geç ödenmesi nedeniyle davacı sigorta ettiren, bk.nun 105. Maddesi uyarınca, munzam zarar adı altında tazminat da isteyebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30.12.1994 tarih ve 1030-2032 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 30.5.1995 gününde davacı asil Selahattin Burhan geldi davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı sigorta şirketi tarafından 22.5.1989, 22.5.1990 tarihleri arasını kapsamak üzere yat sigorta poliçesi ile sahibi bulunduğu Burhan I isimli yatını sigorta ettirdiğini, bu yatının aralarındaki sözleşme uyarınca 15.7.1989-30.10.1989 tarihleri arasında kiralanmak suretiyle H.Nihat Koşar isimli şahsa kaptansız olarak teslim edildiğini yatın kiracısı tarafından kullanıldığı sırada hasarlanmasına rağmen talep edildiği halde sigorta bedelinin kendisine ödenmediğini, gerekçe olarak da kaptansız olarak kiralanmış olarak gösterdiklerini, bu nedenle ödemeden kaçındıklarını, tazminatın kendisine ödenmemesi nedeniyle kendi imkanlarını zorlayarak yatını tamir ettirdiğini, sigorta aktinden doğan alacağının tahsili için İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1990/548 sayılı dosyası ile davanın devam ettiğini sigorta tazminatının gününde ödenmemesi nedeniyle gelir kaybı ve maddi zararları olduğunu ileri sürerek toplam ( 70.000.000 ) liranın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında; taraflar arasındaki sigorta şartlarına davacının uymadığını, meydana gelen hasarlanma sonucu talebin sözleşmeye uymaması nedeniyle yerine getirilmediğini bu nedenle toplam ( 90.000.000 ) lira tazminin tahsili amacıyla dava açıldığını ve davanın devam ettiğini, davacı talebinin dayandırılabileceği davalı şirket tarafından inkar edilmiş herhangi bir haksız fiil sözkonusu olmadığını ayrıca istenen miktarın fahiş olduğunu hasarlanan teknenin onarılması ve bu sebeple kira ve diğer kayıplara uğramasının davalı şirketin kusurundan kaynaklanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan delillere göre, davacının davasının taraflar arasındaki ilişki nedeniyle hukuki dayanağı yoktur. Davacının uğramış olduğu zararın zamanında ödenmemesi nedeniyle yapabileceği talep ilk davada münakaşası yapılmış değerlendirilmiş ve gecikme meydana gelmişse bu gecikmeden dolayı talep edebileceği husus faiz olarak değerlendirilmiştir. Bunun haricinde davalı tarafından gerek taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan ve gerekse davalının haksız fiilinden kaynaklanan bir tazminat ödeme yükümlülüğü olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı temyiz etmiştir.

Yukarıda da özet olarak açıklandığı üzere, davacı, davalı sigorta şirketinin, sigorta bedelini zamanında ödememesi nedeniyle gelir kaybı ile maddi zararının oluştuğunu ileri sürerek, tazminat isteminde bulunmuştur. Her ne kadar davalı sigorta şirketi, sigorta poliçesinde yazılı sigorta bedeli limiti ile sorumlu ise de, bu bedelin geç ödenmesi nedeniyle davacı sigorta ettiren, BK.nun 105. maddesi uyarınca, munzam zarar adı altında tazminat da isteyebilir. Davacı taraf, dava dilekçesinde açıkça BK.nun 105. maddesine dayanmamıştır. Fakat, iddia ettiği maddi olayların hukuki niteliğini saptamak, mahkemeye aittir. Dava dilekçesinin içeriği ve dayanılan delillere göre, davacının, önceki davada isteği sigorta bedelinin faizle birlikte olsa, geç ödeme sonucu oluşan ve karşılanmayan zararını isteği anlaşılmıştır. Davacının, işbu davanın dışında açıkça BK.nun 105. maddesine dayalı ayrı bir dava açması da, az önce Dairemizin vardığı sonuca etkili görülmemiştir. Açıklanan bu durum karşısında, yerel mahkemece, davacının ana para ve faiz ile karşılanmayan zararını isteği kabul edilerek iddiasının incelenmesi gerekir.

BK.nun 105. maddesine göre, alacaklının uğradığı zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe, bu zararı dahi borçlu tazmin ile yükümlüdür. Davalı borçlu temerrüde düşmüş ve açılan önceki davada sorumlu tutulmuştur. Buna göre, davalı sigorta şirketinin kusurlu olduğu ve BK.nun 105. maddesine göre, munzam zarar ile sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak, mahkemece, işin esasına girilerek bu zararın tutarı saptanmamıştır. O halde, davacının iddiasının BK.nun 105. maddesi kapsamı içinde olduğu kabul edilerek tarafların iddia ve savunmaları ile delillerinin değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile munzam zararın saptanması ve sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar tesisi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz isteminin kabulüyle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, davacı vekili duruşmaya gelmediğinden duruşma vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 1.6.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-03-2007, 15:17   #3
Av.Mehmet Yılmaz

 
Varsayılan

Mehmet Bey teşekür ederim yorumunuz için.
Ben de önce zararı ispatlamak için "dava konusu 404.350 TL nin 1985 yılında bankaya yatırılmış olsa idi; şuan da ne kadar olurdu" düşüncesiyle dava esnasında Merkez Bankasından sorulması talebinde bulunmuştum. Haricen hesaplayla 100.000,00 YTL yi geçmişti. Sonradan bundan vazgeçerek, işverene sorulmasını talep ettim.
Saygılar.
Old 15-03-2007, 15:32   #4
Av.Mehmet Yılmaz

 
Varsayılan

Bu kararları biliyorum, Hatta HGK nın 2000/2-1072 Es. 2000/1124 K. sayılı kararı da bu yönde. Bunun gibi 2000 tarihine kadar, gerek daire bazında gerekse HGK nın pekçok kararı mevcut. 2000 yılından sonra ise Yargıtay da zıt bir görüş hakim oluyor. Yargıtay, Munzam zarar için Zararın varlığı, borçlunun temerrütü, kusursuzluğu ve illiyet bağını yeterli sayarken, artık bunların yeterli olmadığı; zararın da aşırı faiz hadleri, develiasyon gibi soyut vakıalarla değil, somut vakıalarla ispatını arar hale geliyor.Örnek olarak da, alacaklının zamanında alamadığı para yüzünden bankadan kredi çekmiş olması durumunda, paranın geç ödenmesi nedeniyle, alacaklının maruz kaldığı sair masrafların(faiz vb) munzam zarar olduğunu belirtiyor.
Bir nevi BK 105'in uygulanabilirliği ortadan kaldırılmış olmakatdır. Zira artık faiz farkı ve dövizdeki aşırılığı kabul etmemektedir. Kaldı ki verilen örnekte de BK 105. maddesi olmasa dahi, sair mevzuat hükümleriyle bile illiyet bağı ispatlanarak, uğranılan zararın tazmini istenebilecektir.Sonuçta 105. madde gereksiz ve uygulaması mümkün olmayan bir madde haline getirilmiştir diye düşünüyorum.
Old 15-03-2007, 16:10   #5
Av.K.P

 
Varsayılan

Her ne kadar davalı işveren temerrüde düşmüşse de 17.04.1996 tarihinde verilen bir kararın davacı tarafından 2006 tarihinde icraya konulması durumunda oluştuğunu bahsettiğiniz munzam zarara biraz da kendisinin sebebiyet verdiğini ve gecikme faizi ile yetinmek zorunda kalacağını düşünmek şeytanın avukatlığını yapmak mı olur? Sesli düşünürsem; kimse hakkını kullanmaya zorlanamazsa da davacının verilen mahkeme kararını nerdeyse zamanaşımına uğramak üzereyken icra takibine koyması ve sonra da munzam zarardan bahsetmesi çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil eder mi? Esas olan mahkeme kararı ama düşenmeden edemiyorum işte
Old 15-03-2007, 16:18   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
şeytanın avukatlığını yapmak mı olur?

Böylesine "karizmatik=şeytan" bir müvekkile sahip olabilmek olağanüstü bir başarı olarak kabul görülür.

Bahsettiğiniz husus için haksız sayılmazsınız.
Old 15-03-2007, 16:38   #7
Av.Mehmet Yılmaz

 
Varsayılan

Tabii ki katılıyorum size.
Ama bildiğim kadarıyla iş akdinin feshinden sonra müvekkil cezaevinde 2-3 sene yatmış, başka bir dava için gittiği avukat üstadımız Kıdem tazminatını alabileceklerini söylemiş, dava kazanıldıktan sonra da, alacak hesaplandığında fazla bir yekun tutmuyor diye icraya konmamış. Müvekkil unutmuş bir nevi bu alacağını. Nihayet 2006 yılı başında bana başka bir konu ile ilgili görüşmekl üzere geldiğinde bu mevzuu açıldı. Eee ben de yeni avukatım, böyle bir dava ilginç olabilir diye düşündüm.Benim söylememle açıldı birazda.O dönem çok hoşuma gitmişti. Derinlemesine araştırma yapmak, saatlerce uğraş vermek. Çünkü daha evvel başka bir avukatın yanında çalışıyodum ve genelde icra işi yapıyordum. Bu dava bana bir nevi avukat olduğumu hissettirdi sizin anlayacağınız.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
''Banka Munzam Sandıklarının SSK'ya Devri Hukuka Uygun Mu'' Av.Görkem TURGUT Hukuk Soruları Arşivi 0 17-02-2007 22:03
Kar ve zarar ortaklığı hk. Av.R.ERKUŞ Meslektaşların Soruları 1 07-08-2006 15:33
Kamu Malına Zarar gerçek Hukuk Soruları Arşivi 2 26-10-2004 09:42
Munzam Zarar ? bedrettin Meslektaşların Soruları 3 31-05-2002 13:00
Bir Bürokrattan Gelen Manevi Zarar !!! ebeveyn Hukuk Soruları Arşivi 1 14-02-2002 01:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03178191 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.