Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Takipten Sonra Açilan Menfi Tespit Davasi

Yanıt
Old 04-07-2014, 16:50   #1
Av.Yasin Dedeli

 
Varsayılan Takipten Sonra Açilan Menfi Tespit Davasi

İ.İ.K'nun 72/3 maddesini bir türlü izah edememekten kaynaklı bir sorunum var ve bunu sizinle paylaşmak ve değerli görüşlerinizi almak isterim.

Bir borçlu hakkında 3 ayrı kambiyo takibim var. Borçlu icra takibinden sonra 2 ayrı menfi tespit davası açtı. Bunlardan biri ilçede diğeri merkezde. Her iki davada dava dilekçesi ile takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı talep edilmiş. Dava dilekçelerinde senetlerin teminat senedi olduğu iddiası var ancak buna dair herhangi bir yazılı belge yok. Senetlere dair sahtelik iddiası da mevcut değil. Dava dilekçeleri yalnızca ispatı olmayan sözlü iddialardan ibaret.


İlçedeki mahkeme; tedbir talebinin reddine, dosya borcunun fer'ileri ile birlikte tamamının icra veznesine depo edilmesi ve mahkemeye de %15 teminat gösterilmesi halinde icra veznesindeki paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilebileceğine karar verdi.


Merkezdeki mahkeme ise; tedbir talebinin kabulüne, %15 oranında nakit veya banka teminat mektubu sunulması halinde icra veznesindeki paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine karar verdi.


Ben,İ.İ.K'nun 72/3 maddesinin yalnızca %15'lik teminattan ibaret olmadığını, madde metninde gecikmeden doğan zararların karşılanması şartının da bulunduğunu, bununla kast edilenin icra veznesine dosya borcunun depo edilmesi olduğunu, İ.İ.K. ders kitabının ilgili sayfasını sunarak doktrinde de uygulamanın bu şekilde öğretildiğini, yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, taraflar arasında derdest olan ilçe mehkemesinin de bu yönde karar verdiğini belirterek tedbir kararına itiraz ettim. Mahkeme itirazımızı incelemek üzere duruşma günü verdi.


Bu arada dava dilekçesi bana tebliğ edildi. Davaya cevap verdim ve dava dilekçesinin her bölümü ile ilgili yerleşmiş içtihat haline gelen 12 adet yargıtay kararı sundum. Haklılığımız ayan beyan ortada zaten. Belki hakim davadaki haklılığımızı da görür de tedbir kararı konusundaki yanlış kararından döner diye düşünüyordum. Ama maalesef bir hukuk katliamı yaşadık. Hakim bey, itirazımızı reddetti. Hiçbirşey söylemedim. Şaşkınlık belirtisi olarak ellerimi çok az yana açmama da dayanamayıp kendince fırça atmaya kalktı. Kararı temyiz etmeyi düşünüyorum tabi. Ama öncesinde sizin de değerli görüşleriniz almak istedim. Teşekkür ederim.
Old 04-07-2014, 21:49   #2
mslmklvz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Yasin Dedeli
İ.İ.K'nun 72/3 maddesini bir türlü izah edememekten kaynaklı bir sorunum var ve bunu sizinle paylaşmak ve değerli görüşlerinizi almak isterim.

Bir borçlu hakkında 3 ayrı kambiyo takibim var. Borçlu icra takibinden sonra 2 ayrı menfi tespit davası açtı. Bunlardan biri ilçede diğeri merkezde. Her iki davada dava dilekçesi ile takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı talep edilmiş. Dava dilekçelerinde senetlerin teminat senedi olduğu iddiası var ancak buna dair herhangi bir yazılı belge yok. Senetlere dair sahtelik iddiası da mevcut değil. Dava dilekçeleri yalnızca ispatı olmayan sözlü iddialardan ibaret.


İlçedeki mahkeme; tedbir talebinin reddine, dosya borcunun fer'ileri ile birlikte tamamının icra veznesine depo edilmesi ve mahkemeye de %15 teminat gösterilmesi halinde icra veznesindeki paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilebileceğine karar verdi.


Merkezdeki mahkeme ise; tedbir talebinin kabulüne, %15 oranında nakit veya banka teminat mektubu sunulması halinde icra veznesindeki paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine karar verdi.


Ben,İ.İ.K'nun 72/3 maddesinin yalnızca %15'lik teminattan ibaret olmadığını, madde metninde gecikmeden doğan zararların karşılanması şartının da bulunduğunu, bununla kast edilenin icra veznesine dosya borcunun depo edilmesi olduğunu, İ.İ.K. ders kitabının ilgili sayfasını sunarak doktrinde de uygulamanın bu şekilde öğretildiğini, yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, taraflar arasında derdest olan ilçe mehkemesinin de bu yönde karar verdiğini belirterek tedbir kararına itiraz ettim. Mahkeme itirazımızı incelemek üzere duruşma günü verdi.


Bu arada dava dilekçesi bana tebliğ edildi. Davaya cevap verdim ve dava dilekçesinin her bölümü ile ilgili yerleşmiş içtihat haline gelen 12 adet yargıtay kararı sundum. Haklılığımız ayan beyan ortada zaten. Belki hakim davadaki haklılığımızı da görür de tedbir kararı konusundaki yanlış kararından döner diye düşünüyordum. Ama maalesef bir hukuk katliamı yaşadık. Hakim bey, itirazımızı reddetti. Hiçbirşey söylemedim. Şaşkınlık belirtisi olarak ellerimi çok az yana açmama da dayanamayıp kendince fırça atmaya kalktı. Kararı temyiz etmeyi düşünüyorum tabi. Ama öncesinde sizin de değerli görüşleriniz almak istedim. Teşekkür ederim.

Sayın Dedeli;
MADDE 72- (Değişik: 538 - 18.2.1965 / m.43:
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

Mahkemenin verdiği karar icra takibinin durdurulmasına yönelik bir tedbir kararı değildir.Öncelikle borçlu alacağın yüzde on beşi oranında teminatı mahkeme veznesine yatırmalıdır.Ancak bu sizin takibinizi durdurmaz.Siz takibe devam edersiniz,paranın tahsili yönünde işlemde yapabilirsiniz,sadece icra veznesine giren para size ödenmez.Aslında iki mahkeme arasında verilen kararlar açısından da pek bir fark yok.Siz ne şekilde hak kaybına uğradığınızı düşünüyorsunuz?
Old 05-07-2014, 13:10   #3
Av.Yasin Dedeli

 
Varsayılan

Şimdi ilçe mahkemesinin vermiş olduğu kararda davacı-borçlunun icra veznesine bizzat yatırmış olduğu bir paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi yönünde bir karar var. Yanlış olduğunu düşündüğüm kararda ise şöyle bir hak kaybı oluyor. Davacı-borçlunun icra veznesine yatırmış olduğu bir para yok. Ben satış istedim. Şimdi borçlu sadece %15 teminatla satıştan gelen paranın ödenmesine engel olabilecek. Aradaki fark budur.
Old 31-10-2014, 10:47   #4
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Yasin bey iki kararın farkını hala anlamadım. Daha doğrusu sizin arada fark olmadığını anlamadığınızı düşünüyorum. Satışınız durmayacak veya düşmeyecek ki. ister borçludan nakit tahsilatla, ister mahcuzların satışı yoluyla, ister hak ve alacak hacziyle, dosyaya borçludan tahsilat olarak yatacak paraların size ödenmesi durduruluyor her iki kararda da. dosyaya tahsilat alana kadar takibin durması yönünde bir karar yok ki. siz yine yapın satışınızı..
Old 31-10-2014, 11:02   #5
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Üstad;

İ.İ.K 72/3'e göre verilecek tedbirin ne şekilde olması gerektiğini tartışıyorsak cevap şudur:

Davacı borçlu mahkeme veznesine % 15'lik teminatı yatırır ise, icra veznesindeki paraların alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilir.

Bu tip tedbirin verilmesi için icra dosya borcunun tamamının dosyaya depo edilmesi gerekmez. Sadece % 15'lik teminatı mahkeme veznesine yatırırsınız ve icra dosyasına para girdiği taktirde alacaklıya ödenmez.

Mahkemeye yatırılan % 15'ten başka, icra dosyası borcunun tamamını icra dosyasına depo ederseniz zaten alacaklı hiçbir haciz işlemi yapamaz. Uygulamada 72/3'e göre tedbiri aldıktan sonra, borçlu icra dosyasına para depo eder ve böylelikle tüm haciz işlemlerini de durdurabilir. çünkü tüm dosya borcu garanti altında demektir.

Eğer icra dosya borcunun da, icra dosyasına depo edilmesi şart olsa idi, 72/3 maddesindeki düzenleme anlamsız olurdu. % 15'i mahkemeye depo etmekle yetinirseniz alacaklı haciz yapabilir, hatta satış ta yapabilir. sadece satıştan dosyaya girecek parayı çekemez.

Ancak açıkladığımız gibi % 15 teminat yeterlidir. Okullarda öğretilen % 115 teminat ise hacizleri durdurmak için gerekli olur. Merkez Mahkemesi tedbiri doğru.

Tabi şeklen doğru. yoksa teminat senedi iddiası varsa, bunun yazılı delil ile tevsiki gerekir ki, emare düzeyinde de olsa hiçbir yazılı delil olmadan tedbir kararı verilmesi hata.
Old 31-10-2014, 19:57   #7
Av. Ümit

 
Varsayılan

Yasin bey, diğer meslektaşların görüşlerine katılmakla birlikte, kararın temyizinin de mümkün olmadığını hatırlatmak isterim.
Yoksa, anlatımlarınıza göre en azından HMK 390/3 gereği davanın esası yönünden haklılığın yaklaşık olarak ispat edilmesi şartı yerine getirilmediğinden itirazınızın kabul edilmesi gerekirdi.
Maalesef mahkemeler ihtiyati tedbir kararı verirken yeterli özeni göstermiyorlar. Kararların gerekçeli olmaması, teminat takdir edilmemesi gibi.
Old 17-09-2019, 15:53   #8
the attorney

 
Varsayılan İlamsız Takipten Sonraki Menfi Tespitte İspat Sorunu

Merhaba Meslektaşlar,

Bu başlık altında sorumu sorayım, yeni başlık açmayayım tepki de çekmeyeyim sitenin müdavimleri tarafından dedim. Sorumu sizlerle şöyle paylaşmak isterim;

Dayanak bir belge ya da durum dahi olmadan "asıl alacak" şeklinde başlatılmış usulüne uygun bir ilamsız takip derdest. Hali hazırda dosyada ödenmesi gereken bakiye borç söz konusu. Ancak ben menfi tespit davası açmak üzereyim. Buradaki ispat sorunu hakkında görüşleriniz almak istiyorum. Zira, takipten haberdar olunamamışsa da tebligatlar usulüne uygun ve 21/2 tebligatı muhtara bırakılmış. Dolayısıyla takip hukuku açısından bu borcu ödemekle mükellefiz. Ancak menfi tespit davasında hiçbir dayanak göstermeyen davalı(alacaklı) bu durumuda borcun mevcudiyetini mi ispat edecek( ki bence böyle), yoksa yine borcun mevcut olmadığı ispatı davacıya (borçluya) mı yüklenecek?

İlk etapta olmayan bir durumun ispatı elbette yapılamaz, borcun olduğunu iddia eden ispatla mükelleftir denilebilir. Ancak takip hukuku açısında borca itiraz süreleri geçmiş olması ve sair sebeplerle davacıya (borçluya) da ispat yükü yüklenebilir mi?

Teşekküler iyi çalışmalar.

(Not: Nezaketinize sığınarak buraya yazmış olduğum gönderi hukuki bilgi ve donanım açısından yetersiz olmam nedeniyle değil, siz değerli meslektaşlarla durumu irdelemek ve tahmin ve düşüncelerinizi öğrenmek amacıyladır. Cevapların da bu seviyede geleceğine inancım tamdır.)
Old 17-09-2019, 18:06   #9
Av. Suat

 
Varsayılan

Borca - temel ilişkiye - yönelik beyanda bulunmadığınız müddetçe ilamsız takiplere ilişkin menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklıda, yani davalıladır.

T.C.
Yargıtay
19. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/3766
Karar No:2015/14413
K. Tarihi:10.11.2015

MAHKEMESİ : Gediz Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/01/2015
NUMARASI : 2014/67-2015/5

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Davacı şirket yetkilisi, davalı tarafından müvekkili aleyhine 24.884-TL bedelli bonoya dayalı olarak Gediz İcra Müdürlüğü' nün 2013/1445 sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu edilen belgenin incelenmesinde senet lehtarının ve senet borçlusunun aynı kişi olup, müvekkili şirket yetkilisi A..Ç.. tarafından imzalanmış olduğunu, lehtar ile keşidecinin aynı kişi olması nedeniyle bu belgenin bono vasfında olmadığı gibi, adi senet niteliğinin dahi bulunmadığını, ayrıca lehtar tarafından davalıya yapılmış bir cironun dolayısıyla bir temlik işleminin de olmadığını, davalının alacaklı sıfatının bulunmadığını beyanla, bononun konu edildiği icra takibi nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yasal süresinde açılmadığını, bono ile ilgili geçersizlik iddialarının doğru olmadığını, bononun unsurlarının tam ve geçerli olduğunu, bir an için bononun geçerli olmadığı düşünülse dahi bu bonoya istinaden ilamsız takip yaptıklarını, en azından yazılı delil başlangıcı olduğunu, davacının imzasını inkar etmediğini, takibe itiraz da edilmediğini, davacı tarafından kötüniyetle bonodaki alacaklı ile borçlu hanelerinin aynı kişi adına bilerek doldurulmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, zira matbu bono şeklinde bastırıldığını, davacının müvekkiline daha fazla borcu bulunduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, takip dayanağı bonoda keşideci ile lehtarın aynı kişi olduğu, TTK.nın 585. maddesine göre, poliçenin keşidecinin emrine yazılı olabileceği gibi bizzat keşideci üzerine veya bir üçüncü şahıs hesabına da keşide edilebileceği, ancak TTK.nın 690. maddesi, aynı yasanın 585.maddesine yollama yapmadığından anılan maddenin bonolarda uygulanamayacağı, kendi emrine bono tanzim edilemeyeceği, takip dayanağı belge bono niteliğinde olmadığından, alacaklının anılan senede dayanarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapamayacağı, ne var ki davalının genel haciz yoluyla takip yaptığı, bonodaki imzaların davacı tarafça inkar edilmediği, bononun ciro yoluyla alacaklı davalıya geçtiği, imzası inkar edilmeyen bononun yazılı delil başlangıcı olduğu, HMK.nın 202. maddesi uyarınca dinlenen, tanık beyanlarının ve dosyaya ibraz edilen faturaların birlikte incelenmesinde, davalı şirketin davacıya buğday sattığı, davacı şirket yetkilisi tarafından bakiye borç için dava konusu bononun imzalanarak davalı şirkete verildiği, davacının 05/03/2014 havale tarihli dilekçesiyle bildirdiği teminat senedi iddiasını da ispat edemediği gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ilamsız icra takibine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı, aleyhine başlatılan icra takibinde dava konusu belgenin senet mahiyetinde olmadığını iddia etmiştir. İcra takibine konu senette alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmiş olması nedeniyle kambiyo senedi mahiyeti kalmamıştır, ayrıca yazılı delil başlangıcı da sayılamaz. Ancak davacı, 08.10.2014 havale tarihli dilekçesinde borçlu olduğunu kabul ederek, ödemelerinden ve mal iadelerinden sonra 5.187-TL borcu kaldığını bildirmiştir. Bu durumda, ilamsız icra takibinde ispat yükü alacaklıda olmasına rağmen, borçlu davacı ispat yükünü üzerine almış sayılacaktır. Mahkemece davacıya ödemeleri konusunda delilleri varsa, bunları sunması için süre tanınıp, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 17-09-2019, 18:15   #10
the attorney

 
Varsayılan

Ben de böyle düşünüyordum meslektaşım. Yargıtay kararı da gayet açık. Teşekkür ederim katkınızdan dolayı.
Old 21-09-2019, 18:02   #11
granma

 
Varsayılan

Yargıtay 13. H.D 2006/3913 E. 2006/8569K İçtihat
(Karar Tarihi : 26.05.2006)
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, oğlu S.'nin ortaklarıyla birlikte bankadan kredi çekebilmeleri için teminat amaçlı boş senet imzalayıp verdiğini, kötü niyetli ortak V.'nin sonradan 200.000.000.000 TL. bedel üzerinden doldurularak takibe geçildiğini, hileli borçtan kurtulmak, korunmak için oğlunun iş arkadaşı davalı ile itimada dayanan bir borçlanma yaparak, borçlu imiş gibi icra müdürlüğünde aldatılarak işlem yaptırdığını, iradesinin serbest olmadığını, yeni prostat ameliyatı olup idrar torbası ile icra dairesine gittiğini takip talebine borç sebebi nakit karşılığı yazıldığını, gerçekte nakit alış verişi olmadığını, sonra taşınmazlarına haciz konulup kıymet takdir raporuna gelince olaya vakıf olduğunu ileri sürerek, Ağlasun İcra Müdürlüğünün 2005/15 sayılı takip dosyası ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı duruşmalara katılmamış, mahkemeye verdiği cevap layihası ile davalının takip dosyasında borcu kabul edip itiraz ve ödeme sürelerinden feragat ettiğini, iddianın yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, ispat külfeti davacı-borçluda olup iddiasını ispatlayamadığı, davalı alacaklıya yemin dahi teklif etmediğinden, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı alacaklı tarafından Ağlasun 2005/15 sayılı icra dosyasında 180.000.000.000 liralık alacağının tahsili için ilamsız icra takibine girişildiği, takipte borcun sebebi olarak nakit karşılığına dayanıldığı ve ödeme emrinin davacı borçluya aynı gün tebliğ edilmek, itiraz edilmemekle kesinleştiği dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır.

Eldeki dava ise; kesinleşen bu takibe karşı, davacı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasıdır. Dava konusu olayda icra takibi bir belgeye dayanmamaktadır. Ödeme emrine itiraz edilmemesi sonucu ilamsız icra takibinin kesinleşmesi, takip hukuku yönünden sonuç doğurur. Bu husus, borçlunun, borcu olduğunu ikrar ettiğine dair maddi hukuk yönünden bir karine teşkil etmez. O halde, davalı alacaklı davacı borçludan alacaklı olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı olan davalının icra takibinde herhangi bir belgeye dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı, takip tarihi olan 01.03.2005 tarihinden önce alacaklı olduğunu yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Diğer taraftan genel hükümler uyarınca ispat yükünün dağıtımında objektif iyi niyet kurallarının da göz önünde tutulması gerekir. Alacaklı davalının herhangi bir belgeye dayanmayarak, icra takibinin kesinleştiğini ileri sürmekle, davacı borçlunun, borçlu olmadığını ispat etmesi olumsuz olayların ispatındaki güçlük ve çoğu zaman imkânsızlık göz önüne alınırsa, borçluyu olumsuz bir olayın ispatına zorlamak olur ki, bu objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.

Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ispat yükü ters çevrilerek ve davacı borçluya yüklenerek davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
I.i.k. 89.md'ye Istinaden Açilan Menfi Tespit Davasi Av.Doğanay İĞDE Meslektaşların Soruları 5 02-01-2014 17:04
Menfi Tespit Davsı devam ederken takipten vazgeçme Av. Musa TAÇYILDIZ Meslektaşların Soruları 3 13-11-2013 09:41
İdareye karşi açilan İcra takibini Durdurmak için menfi tespit Davasi hangi Mahkemeye açilmali M.YILMAZER Meslektaşların Soruları 3 18-10-2012 23:06
Takipten Sonra Açılan Menfi Tespit Davasında Borçlu Tarafından Yatırılan Dosya Bakiyesi Vadeli Mevduat Hesabına Yatırılabilir Mi? iyakupoglu Meslektaşların Soruları 5 26-06-2012 15:55
takipten önce menfi tespit davası Av.Çağlar Şener Meslektaşların Soruları 3 12-06-2007 17:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05716705 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.