Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Günlük Hukuk Haberleri

Yanıt
Old 06-06-2011, 11:50   #601
Av.Barış

 
Varsayılan

Kredi borçluları dikkat

Danıştay'ın kararıyla birlikte kredi ödemelerinden fazla para alınamayacak.

Danıştay 10. Dairesi, tüketici kredileri üzerindeki KKDF oranının yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkarılması konusunda, tüketici dernekleri tarafından 'yürütmeyi durdurma ve iptal' istemiyle açılan davayı karara bağladı. Star gazetesinden Hüseyin Özay'ın haberine göre; dairenin oy birliği ile aldığı kararda, Bakanlar Kurulu'nun mevzuata göre tüketici krediler üzerindeki KKDF oranını artırma yetkisi bulunduğu belirtilerek, kararın tamamen iptali yönündeki talep reddedildi. Ancak KKDF artışının geriye dönük uygulanmasını da değerlendiren 10. Daire, sabit faizli kredilerde geriye dönük artış olmasını hukuka aykırı bularak durdurdu. Bankalar değişken faizli kredilerde ise KKDF artışını uygulayabilecek.

Danıştay 10. Dairesi'nin tüketici kredilerindeki KKDF artışına ilişkin verdiği karar, KKDF mağdurlarının yüzünü güldürdü. Türkiye'de, tüketici kredilerin büyük kısmı sabit faizli olarak kulanılıyor. Dolaysıyla, Danıştay'ın verdiği karar, KKDF artışından olumsuz etkilenen kredilerin tamamına yakınını kapsayacak. Bankalar, Danıştay kararı doğrultusunda, sabit faizli kredilerden geriye dönük KKDF tahsilatı yapamayacak.
Old 07-06-2011, 11:47   #603
Av.Barış

 
Varsayılan

Taşeron işçiler için önemli karar

Bursa 3. İş Mahkemesinin, Uludağ Üniversitesindeki taşeron işçi çalıştırılması uygulamasına ilişkin kararı bu konuda yaşanan sorunları ortaya koydu.
Sosyal-İş Sendikası Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif yaptığı açıklamada, sendika olarak bir süredir kamu üniversiteleri ve kurumlarında taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilere yönelik özel bir örgütlenme faaliyeti yürüttüklerini söyledi.

Bu faaliyet çerçevesinde Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsünde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilerin sendikaya üye olduklarını anlatan Kaşif, örgütlenme faaliyeti yürüttükleri her iş yerinde, taşeron uygulamalarının hukuka aykırı olduğunun tespit ettiklerini ve işçileri taşeron şirketler üzerinden değil, asıl, tek ve gerçek işveren olan üniversite ve kamu kurumları üzerinden üye kaydettiklerini vurguladı.

Kaşif, örgütlendikleri 4 üniversitede de sayıları bini geçen işçinin, “temizlik ihalesi”ni alan taşeron şirketler tarafından istihdam edildiğini, ancak fiilen temizlik dışındaki birçok işte çalıştırıldıklarını belirtti.

“KADROLU İŞÇİ 3 YILDA 5 BİN AZALDI”

Taşeron şirketlerin, üniversitelerin personel açığını gidermek için “paravan” olarak kullanıldığını savunan Kaşif, kadro kısıtlaması nedeniyle doğrudan işçi istihdam edemeyen üniversitelerin, taşeron şirketler vasıtasıyla işçi temin ettiklerini dile getirdi.

Kamu üniversitelerinin sayısı artmasına rağmen, 2007 itibariyle üniversitelerde çalışan kadrolu işçi sayısı 8 bin 662 iken, 2010'a gelindiğinde bu sayının 3 bin 601'e düştüğüne dikkati çeken Kaşif, işçi sayısında yaklaşık 5 bin kişilik bir azalma olduğuna işaret etti.

İşçi sayısı yarıdan fazla azalan, ancak işçi ihtiyacı daha da artan üniversitelerin, taşeron şirketlere yöneldiğini ve üniversitelerin “taşeron cenneti” haline getirildiğini öne süren Kaşif, şöyle konuştu:

“Türkiye'de bir çok üniversitede kadrolu işçi dahi yokken, bir çok üniversitede de kadrolu işçi sayısının 30 katına kadar varan taşeron şirket işçisi çalıştırılmaktadır. Üniversitelerde çalışan taşeron işçi sayısı 10 binlerle ifade edilir hale gelmiştir.Üniversiteler, kağıt üzerinde taşeron işçisi gibi gözüken işçileri, kendi personeliymiş gibi çalıştırmakta, işçilere emir ve talimatları üniversite yönetimleri vermekte, işçiler ile ilgili her türlü tasarrufta üniversite yönetimleri bulunmaktadır.

Üniversiteler, 'temizlik işçisi' olarak gözüken işçilerin azınlığını temizlik işinde, çoğunluğunu ise büro faaliyetlerinden ağaçlandırmaya, yemekhaneden muhasebeye, öğrenci işlerinden bölümlere, fakültelerden meslek yüksekokullarına, spor ve kültür tesislerinden yurtlara kadar kadar birçok farklı birimde ve görevde çalıştırmaktadır. Üniversiteler, İş Yasası gereği yasal olarak taşerona veremeyecekleri üniversitenin asıl işlerini, yasanın etrafından dolaşarak, 'temizlik ihalesi' adı altında çalıştırılan taşeron şirket işçilerine yaptırmaktadır.”

“BU UYGULAMA MUVAZAALI YANİ HİLELİ”

Hüseyin Kaşif, İş Yasası'nın 2. maddesi uyarınca, bu tür taşeronluk uygulamalarının, “muvazaalı” yani hileli ve kanuna aykırı olduğunu vurguladı.
Aynı yasa maddesi gereği eğer taşeron ilişkisinin muvazaalı, yani hukuka aykırı olduğu tespit edilirse, işçilerin başlangıçtan itibaren asıl işverenin yani üniversitenin işçisi olarak işlem göreceğini belirten Kaşif, bir başka deyişle taşeron ortadan kalkacağını, işçilerin doğrudan üniversitenin kadrolu işçisi haline geleceğini ifade etti.

Taşeron işçilerinin güvenceli, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli işçiler olarak çalışmasını sağlamak için hukuki ve fiili olarak mücadele ettiklerini dile getiren Kaşif, haklı mücadelelerinin meyvelerini vermeye başladığını bildirdi.

Hüseyin Kaşif, Bursa Uludağ Üniversitesine ilişkin Bursa 3. İş Mahkemesi'nin verdiği kararın, bunun en somut örneklerinden birini teşkil ettiği gibi kamuda taşeronda çalışan yüz binlerce işçi açısından da bir emsal oluşturduğunu vurguladı.

Üniversitede taşeron olarak çalışan çoğunluğu sendika üyesi bir grup işçinin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikayette bulunduğunu, bakanlık iş müfettişinin, üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı ve kanuna aykırı olduğunu tespit ettiğini anlatan Kaşif, üniversitenin dava açarak itiraz etmesi üzerine Bursa 3. İş Mahkemesinin örnek bir karar vererek, üniversitenin itirazını reddettiğini ve üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı, yani kanuna
aykırı olduğu yönünde karar verdiğini kaydetti.

Kaşif, Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 13. Maddesi uyarınca, bu kararın kesin olduğunu, üniversitede taşeron şirkette gözüken yaklaşık 680 işçinin, hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren Uludağ Üniversitesinin işçisi haline geldiklerini, taşeron şirketin işverenlik sıfatı kalmadığını, asıl, tek ve gerçek işverenin Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü olduğunu belirtti. Kaşif, üniversitenin, Anayasa gereği, yargı kararını geciktirmeksizin uygulamak ve 680 işçiye kendi işçisi olarak işlem yapmak zorunda olduğunu dile getirdi.

KARARIN SATIR BAŞLARI

Hüseyin Kaşif'in verdiği bilgiye göre, Bursa 3. İş Mahkemesinin Uludağ Üniversitesindeki taşeron uygulamasına ilişkin kararının satır başları şöyle:

“-İşçilerin faturalamaya esas olan puantaj kayıtlarının, yevmiye hesabı idare tarafından verildiği,
-Taşeron şirketin, işçilerin sigorta primlerinin yatırılması, sigorta bildirgeleri, ücret bordrolarının tazmini, bankaya puantaj havale işlemleri ve istihkakın hazırlanması dışında yetkisinin bulunmadığı,
-Taşeron şirket tarafından 'temizlik ihalesi' ile alınan işçilerin, üniversite bünyesindeki hemen hemen bütün bölümlerde kadrolu memur ile aynı işi yaptıkları,
-İşlerin yürütülmesi, sevk ve idaresinin idarenin talep ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiği,
-Taşeron şirket işçilerinin idari ve mali işlerde büro personeli olarak çalıştırıldığı,
-Temizlik işleri dışında çalıştırılan taşeron şirket işçilerinin ne iş yaptıkları hususunda taşeron şirket yetkililerinin haberinin bulunmadığı,
-İşçilerin görev yerlerinin idare tarafından zaman zaman değiştirildiği,
-İşçilere görevlerinin bölüm başkanları, fakülte sekreterleri, dekanlar tarafından verildiği,
-Özellikle temizlik işlerini yapan işçiler dışında kalan diğer işçilerin baştan beri asıl işveren üniversitenin işçisi olduğu, sadece resmi kurumlara karşı yüklenici işçisi olarak gösterildiği, anlaşılmıştır.”

Kararın geciktirilmeksizin uygulanması için hukuki ve fiili her türlü girişimde bulunacaklarını, taşeron uygulamasının son bulması için var güçleriyle mücadele edeceklerini belirten Kaşif, şunları kaydetti:

“Sendikamız ve üyelerimiz artık, tek ve gerçek işveren olarak Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü;nü kabul edecek, yıllık izin, ulaşım ve yemek gibi acil sorunların çözümü için Uludağ Üniversitesini muhatap alarak çalışmalarını sürdürecektir. Sendikamız nihai olarak, tüm işçilerin üniversitede sendikalı, toplu iş sözleşmeli ve güvenceli olarak çalışması hedefine adım adım yürüyecektir.

Uludağ Üniversitesindeki bu önemli kazanımın, gerek kamu gerek özel sektördeki tüm işyerlerine yaygınlaştırılması ve modern kölelik düzeni olan 'taşeronluğa' son verilmesi için sendikamız, kardeş sendikalar, emek ve meslek örgütleri ile birlikte mücadele etmeye devam edecektir. 'Güvenceli iş, herkesin hakkıdır' ve bu hakkı, emekçiler muhakkak alacaktır.”

Hürriyet
Old 09-06-2011, 21:24   #604
tiryakim

 
Varsayılan Yargıtay Başkanı Kaynak, cübbesini giydi

1 Haziran’da Hasan Gerçeker’in yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla Yargıtay Başkanı seçilen Nazım Kaynak, Yargıtay’da düzenlenen törenle mazbatasını alarak cübbesini giydi. Kaynak, “Tarafsızlık ve bağımsızlık yargı erkinin vazgeçilmez, en temel ilkeleridir. Biz dün olduğu gibi bugün ve yarın da tarafsızlık ve bağımsızlıktan ödün vermeyeceğiz” dedi.

Hasan Gerçeker'in yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Yargıtay Başkanlığına seçilen Nazım Kaynak, Yargıtayda düzenlenen törenle mazbatasını aldı.

Törende ilk olarak Hasan Gerçeker ve Nazım Kaynak'ın fotoğraf albümlerinden hazırlanan slayt gösterimi yapıldı.

Yargıtay Başkanvekili İhsan Akçin, törende yaptığı konuşmada, sorunların büyük, beklentilerin yüksek olduğu zor bir dönemde Kaynak'ın başkanlığa seçildiğini belirterek, bilgi birikimi, anlayışlı ve güvenilir kişiliğiyle Kaynak'ın sorunları çözüp beklentilere cevap vereceğine inandığını dile getirdi.

Onursal Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de makamların geçici olduğunu belirterek, ''Bu bir bayrak yarışı. Bayrağı alan arkadaşım benim okul arkadaşım, çok değerli nitelikli bir arkadaşım'' diye konuştu.

Yargının sorunlarının, fiziki altyapı sorunlarının çok fazla olduğunu, bu sorunların Nazım Kaynak tarafından çözüleceğine inandıklarını dile getiren Gerçeker, ''Benim tanıdığım Nazım Kaynak, Atatürk ilkelerine, cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlı bir arkadaşımızdır. O gerçekten bu toplumun çok saygın bir hukukçusudur. Bunu daha ileride çalışmalarında göreceğimize inanıyorum. Arkadaşım, dostum olarak tanıdığım, nitelikli bir hukukçu olarak bildiğim ona bu görevi devretmiş olmaktan dolayı çok büyük mutluluk duyduğumu ifade etmek istedim'' dedi.

Konuşmaların ardından İhsan Akçin, Yargıtay Başkanı Kaynak'a mazbatasını verdi, Hasan Gerçeker'de Kaynak'a cübbesini giydirdi.

Mazbatasını aldıktan sonra konuşan Yargıtay Başkanı Kaynak, 143 yıllık bir kurum olan Yargıtayın temsil ve yönetmek gibi onurlu ve ağır bir yükün altına girdiğini söyledi.

Hasan Gerçeker'in saygın kişiliği, dengeli ve iletişime açık yaklaşımlarıyla kendilerine örnek alınacak bir yönetim anlayışı bıraktığını vurgulayan Kaynak, ''Kendisinin yargıya ve Yargıtaya bugüne kadar sunmuş olduğu hizmetler unutulmayacaktır'' diye konuştu.

Yasama, yürütme ve yargının kuvvetler ayrılığı ilkesine göre ve Anayasa'nın çizdiği sınırlar içerisinde faaliyetlerini yürüttüğünü ifade eden Kaynak, şunları söyledi:

''Tarafsızlık ve bağımsızlık yargı erkinin vazgeçilmez en temel ilkeleridir. Biz, dün olduğu gibi bugün ve yarın da tarafsızlık ve bağımsızlıktan ödün vermeyeceğiz. Ayrıca kuvvetler ayrılığı ilkesinin, devleti oluşturan kurumların uyum içerisinde çalışması olduğunu da belirtmek isterim. Adaletin biran önce gerçekleşmesi ve toplumun beklentilerine cevap verebilmek için bütün çabamızla çalışma azmindeyiz. Yargıtaydaki iş yükünü ve bundan kaynaklanan gecikmelerin farkındayız. Yargıtaya yeni seçilen üyelerimizin de iş yükünün azaltılması doğrultusundaki bu çabamıza katkı sağlayacaklarına inancım tamdır.''

Kaynak, göreve başladığı günden itibaren Yargıtayın sorunlarıyla yakından ilgilenmeye başladığını belirterek, Yargıtayın bina sorununun biran önce çözülmesi, Başbakanlık tarafından tahsis edilen ek binanın biran önce hizmete açılması için çalıştıklarını anlattı.

Mevcut binanın sorunlarını çözmeye yetmeyeceğini dile getiren Kaynak, şu anda arşivlerin dolu olduğunu, yeni gelecek hakimler için bina sorununun devam ettiğini ifade etti.

Kaynak, Yargıtaya yaraşır bir binanın yapımı için elinden gelen çabayı göstereceğini belirterek, ''Yargının ve Yargıtayın birikmiş sorunlarının çözümüne bir nebze katkımız olursa ben ve yönetimim kendimizi mutlu addedeceğiz'' dedi.
Old 11-06-2011, 23:00   #605
tiryakim

 
Varsayılan Sicil affı olacak mı?

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yeni bir sicil affının söz konusu olmadığını belirterek, ''Sicil affı gerçekçi değil'' dedi.

Babacan, Ülke TV kanalında katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, sicil affı olup olmadığı yönündeki bir soruya, ''Sicil affı yok'' yanıtını verdi.

Sicil affının gerçekçi olmadığını ifade eden Babacan, şöyle devam etti:

''Kanun çıkartarak sicil affı yapmak şudur, Merkez Bankasına, 'Onları sil, kara defterde, kara listede hiç kimse kalmasın' diyorsunuz. Merkez Bankası bunu yapıyor. Ama bunun silineceğini, sicil affı yapılayacağını duyan bütün bankalar hemen Merkez Bankasının bilgisayarlarından kendi bilgisayarlarına indiriyorlar. Yasa çıkarıp 'sil' desen de nereden bileceksiniz, çekmecesinde tutuyor adam listeyi. Biz, 'Sicil affı' dedik. Ne oldu? Vatandaşımız gitti bankaya, çek karnesi, kredi istedi. Banka baktı, 'Kusura bakmayın veririz ama üç tane daire tapusu getirin' dedi. Banka bunu diyebilir, bankaya zorla kredi ver diyemezsiniz ki.''

Buna köklü çözüm getirdiklerini belirten Babacan, bu çerçevede Merkez Bankasındaki sicil listesini alıp, Bankalar Birliğine verdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Bankalar Birliğine, 'Artık pozitif sicil de tutacaksın, sadece ödenmeyenleri tutmayacaksın' dedik. Vatandaşımızın bir siyah bir de beyaz sicili olsun. Beyazların daha çok olduğu bir vatandaşımızsa ve bir iki tane çeki dönmüşse bankalarda onun açıkça görsün. Pozitif ve negatif sicili beraberce tutacak. Vatandaşlarımızın tüm kredi geçmişinin kayda alındığı, takip edildiği bir döneme giriyoruz, bu çok önemli.

Vatandaşlarımız mesela faturalarını tam ve gününde ödüyor, senet yazmış protestosu yok, çek yazmış bir şey yok. Ama ne olmuş evin kirasını iki gün geciktirmiş, bu olabilir. Bu kayıt, sicil olduğu bankanın önüne gelince ne yapacak? Bakacak ki her şeyi ödüyor. Bir iki tane olabilir.''

Şu an bu sistemin olup olmadığı sorusuna ise Babacan, ''Kanunu çıkardık, Bankalar Birliği bilgi işlem bilgisayar sistemini kuruyor. Birkaç aya kadar bitiyor. Bittikten sonra bütün bu kayıtlar tutulmaya başlanacak'' yanıtını verdi.

Babacan, sadece çek senet değil, başka bilgilerinde tutulacağını ifade ederek, bu sistemin gelişmiş ülkelerde çok yaygın olduğunu kaydetti.

-''SICAK DİYE İFADE EDİLEBİLECEK PARANIN ÇOĞU GİTTİ''-

Bakan Babacan, Merkez Bankasının kasım ayından itibaren aldığı önlemlerle ''sıcak'' diye ifade edilebilecek paranın çoğunun Türkiye'den gittiğini söyledi.

Merkez Bankası o tedbirleri ilan ettiğinde biraz kurda artış olduğunu belirten Babacan, şöyle konuştu:

''Ama bu ölçülü, kontrollü ve bilinçli bir şekilde oldu. Bir miktar faizler belki daha farklı bir noktaya geldi ama ne oldu? Kritik dönemlerde birdenbire çıkıp, gidip bizim iç piyasamızı karıştıracak cinsten sermaye önemli miktarda Türkiye'den çıkmış oldu. Onun yerine daha kalıcı daha uzun vadeli sermaye girdi. Hem de daha fazla miktarda girdi. Türkiye AK Parti iktidarı dönemi boyunca 8.5 yıldır sürekli olarak dünyadan sermaye cezbeden ülke olmuştur. Yatırımcıların sürekli ilgisi Türkiye olmuştur. Sürekli net anlamda Türkiye'ye döviz girişi olmuştur.

Biz sadece kendi sermayemizle, kendi birikimimizle değil, dünyanın sermayesine Türkiye'yi cezbedip büyümek zorundayız. Yüksek büyüme oranlarını ancak öyle sağlarız. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı ancak öyle sağlarız.''
Old 11-06-2011, 23:15   #606
tiryakim

 
Mutlu Cep telefonu bir saat çekmeyince operatörden davacı oldu

Bolu'nun Gerede ilçesinde, Geredeliler Birliği Başkanı Adem Çevik, cep telefonu bir saat çekmeyince, operatörden davacı oldu.

Çevik, Gerede Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği şikayet dilekçesinde, 'haberleşme hürriyetini telefon yoluyla kullanırken, tercih ettiği firmadan aldığı telefon hatlarının 1 saat çekmediğini' kaydetti. Çevik, "Haberleşme hürriyetimi engelleyen firmanın, maddi ve manevi zarar verdiğinden ve hürriyetimi engellediğinden dolayı cezalandırılmasını talep ederim." ifadelerini kullandı.
Old 15-06-2011, 08:18   #607
Av.Barış

 
Varsayılan

Savcıdan taciz yorumu!


Malatya’ya tayin edilen Cumhuriyet Savcısı Aslı Betül Cevizoğlu’nun Sarıyer Adliyesi’nde görev yaptığı 6 Temmuz 2009’da, kendisine ıslıklı ve sözlü tacizde bulunduğu gerekçesiyle 2 kardeşi polislere dövdürdüğü iddiasıyla yargılandığı davada, 3 savcı ile 3 polis, 2 avukat ve 4 vatandaş talimatla ifade verdi.
08:29 | 15 Haziran 2011

İki savcı, Cevizoğlu’nun karakolda iki kardeşi polislerle birlikte dövdüğünü, bir çerçeveyi de şüphelilerden birinin kafasına vurduğunu kendilerine anlattığını aktardı.

Olay tarihinde başsavcı vekili olan Fazlı Arslanalp ise “Kendisi o gün nöbetçi savcı olarak görevliydi. Olayı görmedim. Karakoldaki olaydan da bilgim yok. Aslı Hanım’ı adliyeye geldiğinde gördüm.

Ancak kıyafeti mesai saatlerinde giyilebilecek bir kıyafet değildi. Kuralları zorlayan bir kıyafetti.

O günkü kıyafeti soruşturma dosyasındaki resimlerden bellidir” dedi. Olay günü karakolda görevli olan polis memurları ise kadın savcının kimseye vurduğunu görmediklerini anlattı
Old 15-06-2011, 09:08   #608
mgamzesahin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Savcıdan taciz yorumu!

Olay tarihinde başsavcı vekili olan Fazlı Arslanalp ise “Kendisi o gün nöbetçi savcı olarak görevliydi. Olayı görmedim. Karakoldaki olaydan da bilgim yok. Aslı Hanım’ı adliyeye geldiğinde gördüm.

Ancak kıyafeti mesai saatlerinde giyilebilecek bir kıyafet değildi. Kuralları zorlayan bir kıyafetti.

O günkü kıyafeti soruşturma dosyasındaki resimlerden bellidir” dedi. Olay günü karakolda görevli olan polis memurları ise kadın savcının kimseye vurduğunu görmediklerini anlattı

Ben de tam bu haberi ekleyecektim.

Şaşırtıcı bir ifade; mesai saatlerine uygun olmayan kıyafet giyen savcı için tacize uğramayı da muhtemel görüyor, hem de meslektaşı.
Old 15-06-2011, 22:27   #609
tiryakim

 
Varsayılan Avukat Bıyıklı, hukuk mücadelesini kazandı

Trabzon Barosu avukatlarından Mehmet Bıyıklı'nın Trabzon Emniyet Müdürlüğü ek binasının kendi ofisinin tam karşısında bulunduğu ve deniz manzarasını engellediği gerekçesiyle açtığı davada Trabzon İdare Mahkemesi'nin yıkım kararı vermesinin ardından yıkım kararı Danıştay 6. Dairesi tarafından da onandı.

Avukat Mehmet Bıyıklı, bir süreden beri başlattığı hukuk mücadelesiyle ilgili Danıştay yıkım kararını onarken, Trabzon İdare Mahkemesi'ne kararın usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenmişti.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Avukat Mehmet Bıyıklı, yapımına 2007 yılında başlanan 2 milyon TL'ye malolan Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün 7 katlı ek binasının belediye başkanı Volkan Canalioğlu döneminde Trabzon Belediyesi'ne dilekçe ile müracaat ettiğini ancak burasının belediye meclis kararıyla ek bina yapımı için inşaat ruhsatı verildiğini belirterek konuyu Bölge İdare Mahkemesi'ne götürdüğünü söyledi.
Binanın yapımına izin veren belediye meclis kararının, imar mevzuatını çiğnediğini iddia eden Bıyıklı, şöyle konuştu: "Yapımına izin verilen Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne ait ek bina, benim bağlı bulunduğum ofisimin tam karşısında bulunmaktaydı. Dolayısıyla yapımına izin verilen emniyet binası, benim büromun deniz manzarasını tamamen kapatmaktaydı. Burası imar kanununa aykırı bir görüntü teşkil etmekteydi. Bu nedenle imar mevzuatına uygun yapılıp yapılmadığı hususunda Trabzon Belediye Başkanlığı'na müracaatta bulunmuştum. Kaç katlı verildiği, binanın çekilme paylarının imar mevzuatına uygun olup olmadığı hususunda bilgi istedik. Trabzon Belediye Başkanlığı tarafından o dönemde bize gönderilen yazılı cevapta, ilgili taşınmaz üzerine Trabzon Belediye Meclis kararı ile bina yapımı için izin verildiği ve ilave çatı katlarının izninin yine belediye meclis kararıyla verildiği hususunda tarafımıza bir yazı gönderdi. Dolayısıyla ilgili binanın ruhsatı olmadığı için yıkılmasını talep ettik."

Belediye meclis kararının imar mevzuatına aykırı olduğunu kaydeden Bıyıklı, sözlerine şöyle devam etti: "Belediye meclisi burada bina yapımına izin verdiğinde ilgili izin imar komisyonuna veya imar işleri müdürlüğüne gitmeli, imar işleri müdürlüğü buranın paftasında ne şekilde imarının olduğu hususunda inceleme yapıldıktan sonra buraya buranın imarına uygun bir bina ruhsatı vermeliydi. Halbuki ilgili belediye meclis kararı hiç imar işleri müdürlüğünden geçmemiş, tamamen belediye meclis kararı izni verildikten sonra ilgili binanın yapımına başlanmıştır. Bina adeta bir enkaz halini almıştır. Burasının çevresinde estetik bir görünümü olan bir adliye binası var, estetik görünümü güzel olan valilik binası var. Burası bu binaların önünde adeta bir enkaz şeklindedir. Bu nedenle Trabzon İdare Mahkemesi'ne başvurarak ilgili belediye meclis kararının iptalini talep ettik" Binanın tamamen yıkılması hususunda Trabzon İdare Mahkemesi'nin kararını verdiğini ve Danıştay 6. Dairesi'nin binanın yıkılması yönünde kararı onadığını kaydeden Bıyıklı, şunları söyledi: "Emniyetin arkasındaki iş hanının 5. katındaki ofisimin deniz manzarasını kestiği gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesi'ne dava açmıştık. Açmış olduğumuz dava sonrasında da, KTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nden öğretim görevlilerinden oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından veriler rapor doğrultusunda mahkeme binanın tamamen yıkılma kararı aldı. Buraya ruhsat veren belediye meclisinin meclis kararlarını Trabzon İdare Mehkemesi iptal etmiştir. 6 ay içinde idare yeni bir ruhsat da almamıştır."

Yeni yapılan binada yaklaşık 13 imara aykırılık durumu söz konusu olduğunu anlatan Bıyıklı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada davalı Trabzon Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon Belediyesi ilgili dosyayı Danıştay'a temyiz etmiştir. Danıştay oy birliği ile mahkeme kararını onamıştır. Dolayısıyla hukuki süreç bitmiştir. Bu aşamadan sonra yapılacak tek şey ilgili binanın yıkımıdır. İlgili imara aykırı hususların da fiziken giderilmesi mümkün değil. Ya eski binanın yıkılması lazım ya da yeni binanın yıkılması lazım.

Yeni ruhsat alınma imkanı da yoktur, Komple binanın yıkılması gerekir."
Old 16-06-2011, 17:08   #610
tiryakim

 
Varsayılan Partilerin gönlündeki ANAYASA

Yeni Meclis açıldığında gündem yeni anayasa olacak. Hazırlıkların 1 Ekim'e yetiştirilmesi isteniyor. Ama aslında tüm partilerin kendi içlerinde daha önce yapılmış hazırlıkları, belirlenmiş kriterleri var. İşte yeni Meclis'teki siyasi partilerin yeni anayasa için yaptıkları hazırlıkların ipuçları...

1 Ekim'e kadar süreleri var. Zaten hepsinin de hazırlığı.

Şimdi taslaklar raflardan yeniden inecek, bir kere daha üstünden gidilecek.

AK Parti aslında hazırlığını 2008 'de yapmıştı. Hazırlanan o taslakta, değiştirilmez maddelere dokunulmamıştı.

Ama vatandaşlık kavramına Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği getirilip; "Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin Türk'tür" ifadesi kullanılmıştı.

Rüşvet, irtikap gibi seçilmeye engel suçları işleyen milletvekillerinin yargılanması da anayasa taslağında yerini almıştı. Ama sadece milletvekilleri değil, pek çok kamu görevlisinin de dokunulmazlığına sınırlandırma getirilmesiyle birlikte.

AK Parti şimdi hem bu metni hem de sivil toplum örgütlerinin hazırlıklarını masaya yatıracak. 1 Ekim'e kadar bir metin hazırlamayacak ama, kendine göre genel çerçeveyi belirleyecek.

Ana muhalefet de kendi çerçevesini hazırladı. Anayasa vizyonu ile de duyurdu.

CHP'de anayasanın ilk üç maddesinin korunması temel şart. Vatandaşlık tanımında ise Türkiye vatandaşı kavramını kullanmayı isteniyor.

Parlamenter sistemin güçlendirilmesi, YÖK'ün kaldırılması, dokunulmazlıkların sınırlandırılması, medya özgürlüğü ve yargı bağımsızlığının güvence altına alınması da var.

MHP'de hem anayasanın başlangıç bölümünün hem de ilk üç maddeye dokunulmaması gerektiği görüşünde.

Vatandaşlık tanımında Türklük ifadesinin kalması da talep ediliyor. Bir de demokratik özerlik kavramına karşı çıkılıyor.

BDP ise çok daha büyük değişiklikler istiyor anayasada. İlk üç maddede değişiklik bekleniyor. Demokratik özerklik ilk talep.

Vatandaşlık kavramında Türklük yerine Türkiye Cumuriyeti vatandaşlığı önerisi var. Türkçe dışında eğitime olanak verilmesi de talepler arasında.

İşte tüm bu farklı istekler farklı partilerde masaya yatırılacak. 1 Ekim'de Meclis'in açılması ile birlikte şartlar, kırmızı çizgiler, istekler, oluşturulması planlanan uzlaşma komisyonunda masanın üstünde olacak.
Old 16-06-2011, 17:08   #611
tiryakim

 
Varsayılan Kredi kartına 24 ay taksit dönemi bitiyor

Cari açıkla mücadelede sert tedbirler için seçim sonrasını bekleyen hükümetin yeni yol haritası yavaş yavaş belli oluyor.

Bir taraftan TMSF, mevduata verilen güvence sınırını artırıp, bankalardan ekstra sigorta primi alarak en az 1 milyar TL çekmeyi planlarken, vatandaşın harcamalarını finanse ettiği kredi kartında ise son zamanlarda 24'e kadar çıkan taksitlerin 9 veya 12 ile sınırlandırılması gündemde.

Vatan gazetesinden Ufuk Şanlı'nın haberine göre, bugüne kadar munzam karşılık oranlarını artırarak, bankaların kredi maliyetlerini yukarı çekmeye ve harcamaları frenlemeye çalışan ekonomi yönetimi ekstra silahları da devreye sokacak.

Bankalara kredi genişlemesinde yüzde 25 sınırına uymaları gerektiğini defalarca belirten ekonomi yönetimi, bankaların cebinden ekstra 1 milyar TL daha kaynak alacak bir formülü gündemine aldı. TMSF aracılığıyla bankalardan kesilen sigorta primlerinde artış hedefleniyor.

Ancak asıl tedbirin harcama tarafında alınması gündemde. Cari açıkla mücadele konusunda sert önlemler almaktan kaçınmayacağını belirten hükümet, Hazine Müsteşarlığı Koordinasyonu'nda tüm kurumların katılımıyla bir eylem planı hazırlandı.

Plana göre, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yeni dönemin de yine en önemli oyuncularından birisi olacak. BDDK, cari açıkla mücadele de daha önce hiç denenmemiş bir yol olan kredi kartı taksitlerini sınırlamayı da gündemine aldı.

Ekonomide sağlanan istikrar sonrasında kredi kartı taksitlerinin 24 aya kadar uzaması tüketimi patlatınca BDDK'nın bu konuda sınırlama yapması gündeme geldi. Kurula yakın kaynaklar, "Taksitlerin yani vadelerin uzaması tüketicileri de aslında zora sokuyor. Bu konuda yeni düzenlemeler gündeme gelebilir" bilgisini verdi.

Eylem planına son şekli verilirken taksit sayısının en fazla 9 ile sınırlandırılması gündeme geldi. Ekonomi kurmaylarının büyük bölümünün de 9 taksit sınırına sıcak baktığı, bunun harcamalar üzerinde orta vadede bir baskı oluşturabileceğinin düşünüldüğü belirtiliyor. Tartışılan bir diğer olasılık ise taksit sınırının hemen 9'a çekilmemesi ve öncelikle 12 ile sınırlandırılması.
Old 21-06-2011, 17:50   #612
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

8 yıllık mücadelesini kazandı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), özel hayatı gerekçe gösterilerek 2003 yılında meslekten ihraç edilen Hakim Arzu Özpınar hakkındaki ihraç kararını kaldırdı.

Alınan bilgiye göre, Hakim Arzu Özpınar, özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek 2003 yılında meslekten ihraç edilmişti.

Meslekten ihraç kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) taşıyan Özpınar, mesleğe kabulü için HSYK’ya başvurmuştu.

AİHM’in kararında, Özpınar;ın özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin "özel hayatın ve aile hayatının korunması" yla ilgili maddesine aykırı olduğu sonucuna varmıştı.

HSYK bugün yaptığı genel kurul toplantısında, Özpınar hakkındaki ihraç kararını kaldırdı. AİHM kararını esas alan HSYK, Hakim Arzu Özpınar’ın meslek yeterlilik niteliklerini yitirip yitirmediğine ilişkin bilgileri topladıktan sonra Özpınar’ın mesleğe kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek.
----------------------------------------------------------
Kaynak:www.milliyet.com.tr
Old 21-06-2011, 17:52   #613
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
8 yıllık mücadelesini kazandı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), özel hayatı gerekçe gösterilerek 2003 yılında meslekten ihraç edilen Hakim Arzu Özpınar hakkındaki ihraç kararını kaldırdı.

Alınan bilgiye göre, Hakim Arzu Özpınar, özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek 2003 yılında meslekten ihraç edilmişti.

Meslekten ihraç kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) taşıyan Özpınar, mesleğe kabulü için HSYK’ya başvurmuştu.

AİHM’in kararında, Özpınar;ın özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin "özel hayatın ve aile hayatının korunması" yla ilgili maddesine aykırı olduğu sonucuna varmıştı.

HSYK bugün yaptığı genel kurul toplantısında, Özpınar hakkındaki ihraç kararını kaldırdı. AİHM kararını esas alan HSYK, Hakim Arzu Özpınar’ın meslek yeterlilik niteliklerini yitirip yitirmediğine ilişkin bilgileri topladıktan sonra Özpınar’ın mesleğe kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek.
----------------------------------------------------------
Kaynak:www.milliyet.com.tr

Televizyon programında bu kadın hakimimizi dinlemiştim.
Ne büyük bir haksızlık ve sonrasında mağduriyet yaşadığını/yaşatıldığını görmüştüm. Boğazım düğümlenmişti.
Çok sevindim bu karara, eline sağlık eklediğin için Engin Bey
Old 21-06-2011, 17:57   #614
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Televizyon programında bu kadın hakimimizi dinlemiştim.
Ne büyük bir haksızlık ve sonrasında mağduriyet yaşadığını/yaşatıldığını görmüştüm. Boğazım düğümlenmişti.
Çok sevindim bu karara, eline sağlık eklediğin için Engin Bey
O programı ben de izlemiş ve samimi bulmuştum hakime hanımı Ömer Bey..
Old 21-06-2011, 22:04   #615
Av.Barış

 
Varsayılan

HSYK'nın zamanında tarihe geçen hukuksal olmaktan uzak kararlardan sadece biriydi. o programı bende izlemiştim ve bu yanlışlığın düzeltildiği için hakim adına çok sevindim.
Old 22-06-2011, 09:26   #616
tiryakim

 
Olumlu HSYK 2011 Yaz Kararnamesi yayımlandı

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), adli yargıda bin 816, idari yargıda da 254 hakim ve savcının yerini değiştirdi.

HSYK, bin 816 hakim ve savcının görev yerleri değiştirdi. “Ergenekon” ve “Balyoz” davasına bakan bazı isimler de farklı görevlere atandı. Özel yetkileri kaldırılan “Ergenekon” savcısı Kasım İlimoğlu’nun görev yeri değişti.

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) internet sitesinde yer alan açıklamada, HSYK 1. Daire Başkanlığı'nın, 2011 Yılı Adli ve İdari Yargı Yaz kararnamelerine yönelik görüşmelerini tamamladığı belirtildi.

Açıklamada, adli yargıda bin 816, idari yargıda da 254 hakim ve savcının yerini değiştirildiği bildirildi.

Kararnameyle Türkiye'nin gündemindeki dava ve soruşturmalara bakan bazı isimlerin görev yerleri değişti.

“Ergenekon” soruşturmasına bakan ve diğer savcıları "insan haklarına aykırı davranmakla" suçlayan Savcı Kasım İlimoğlu'nun özel yetkileri kaldırıldı. İlimoğlu Büyükçekmece Savcılığı’na atandı.

“Balyoz” davasında 26 tahliye kararı veren Hakim Yılmaz Alp de İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nden Bakırköy Hakimliği’ne atandı.

“Balyoz” soruşturmasının Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Ali Haydar ise İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili oldu.

YARSAV: "Yaz Kararnamesi, kıyım operasyonudur"


HSYK, İlhan Cihaner soruşturmasını yürüten ve özel yetkileri alınıp tekrar iade edilen Osman Şanal'ı Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na atadı.

Soruşturmada yer alan bir başka Savcı Rasim Karakullukçu da terfi ettirilip Erzurum Başsavcı Vekili oldu.

Kararnameyle ayrıca Diyarbakır Başsavcısı Durdu Kavak, İzmir Başsavcılığı’na; eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ise İstanbul hakimliğine atandı.


İŞTE ATAMALARIN TAM LİSTELERİ

2011 YILI İDARİ YARGI YAZ KARARNAMESİ

2011 YILI ADLİ YARGI YAZ KARARNAMESİ

6110 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINDAN HAKİMLERE ATANANLARA İLİŞKİN LİSTE

YARGITAY TETKİK HAKİMLİĞİNE VE YARGITAY CUMHURİYET SAVCILIĞINA ATANANLARA İLİŞKİN LİSTE
Old 22-06-2011, 10:40   #617
Burak Ülker

 
Varsayılan

gerçekten tam bir kıyım operasyonu..pazar gecesi haberimiz oldu,listeye baktık,resmen hakim/savcılara "sen artık emekli ol" deniyor..hayırlısı olsun....
Old 22-06-2011, 10:49   #618
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Burak Ülker
gerçekten tam bir kıyım operasyonu..pazar gecesi haberimiz oldu,listeye baktık,resmen hakim/savcılara "sen artık emekli ol" deniyor..hayırlısı olsun....

Zamanında "hayır"lısı olsun demiş, ama bazılarına dinletememiştik.
Old 23-06-2011, 08:44   #619
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan 98 Yaşında Yatalak Mahkum!







CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNKabul Tarihi : 06/04/2006
Kanun Numarası : 5485
Resmi Gazete Tarihi : 22/04/2006
Resmi Gazete Sayısı : 26147
MADDE 1 - 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 110 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(2) Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;
a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,
b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,
c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,
veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir."
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
21/4/2006
Old 23-06-2011, 09:34   #620
tiryakim

 
Varsayılan Dernek sitelerine erişim yasaklandı

HSYK'nin yargı derneklerinin yöneticilerin yerlerini değiştirmesi tartışma yaratırken Adalet Bakanlığı, Ankara Adliyesi'ndeki bilgisayarlardan üç yargı örgütünün sitesine erişimi engelledi.

Ankara Valiliği’nin başvurusu üzerine Yargı-Sen hakkında açılan kapatma davası, ardından gelen HSYK’nin “sürgün” kararnamesi ile yargıda örgütlenmenin önüne getirilen engellere bir yenisi daha eklendi. Ankara Adliyesi’ndeki bilgisayarları Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden denetleyen Adalet Bakanlığı, Demokrat Yargı Derneği, YARSAV ve Yargı-Sen’in resmi internet sitelerine yasak getirerek filtre uygulaması başlattı. Birçok hâkim ve savcı, siteye girdiğinde UYAP’ın uyarısı ile karşılaşmanın şaşkınlığını yaşadı. Uyarıda, “Bu adrese erişim kamusal hizmetlerle sınırlı internet uygulaması kapsamında engellenmiştir” ifadesi yer aldı. Üye oldukları dernek ve sendikanın sitesine giremeyen hâkim ve savcılar ise duruma tepki gösteriyor.
Old 23-06-2011, 12:49   #621
üye25928

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici






CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNKabul Tarihi : 06/04/2006
Kanun Numarası : 5485
Resmi Gazete Tarihi : 22/04/2006
Resmi Gazete Sayısı : 26147
MADDE 1 - 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 110 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(2) Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;
a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,
b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,
c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,
veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir."
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
21/4/2006

Sayın Saim Dikici;

Burada ilgili kişi 4 yıl 2 ay hapis cezası almış. Dikkat çektiğiniz madde ile arasında illiyet bağı kuramadım. Zira bahsettiğiniz madde 3 yıl ve daha az cezalara yönelik. Belki tecrübesizliğimden bir detayı kaçırıyorsam diye de sormaktan kendimi alıkoyamadım.
Old 23-06-2011, 22:03   #622
tiryakim

 
Varsayılan İki üye, neden 'tahliyeye ret oyu' verdiklerini açıkladı

Milletvekili seçilen Ergenekon davası sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci Mustafa Balbay'ın tahliye talepleri oy çokluğu ile reddedildi. Mahkemenin iki üyesi Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu ret gerekçelerinde çarpıcı ifadeler kullandı.

Haberal ve Balbay hakkında iddianamede istenen cezalar anlatılan kararda, 10 Haziran 2011 tarihli duruşmada iki sanığın da tahliye taleplerinin "Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100 / 3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması" gerekçesiyle reddedildiği anlatıldı.

KARARDA ANAYASANIN 83. VE 14. MADDESİ ANLATILDI

Kararda, "1982 Anayasası bakımından taleplerin değerlendirilmesi" başlıklı bölümde, Anayasa’nın üçüncü kısmında "Cumhuriyetin temel organları" başlığı altında, "yasama dokunulmazlığı" alt başlığı altında düzenlenen 83. maddesinin 2. fıkrasına yer verildi. Anayasa’nın 83/2. maddesinde "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM’ye bildirmek zorundadır" denildiğinin hatırlatıldığı kararda Anayasa’nın ikinci kısmında "Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması" başlıklı 14. maddesine de yer verildi.

Anayasa’nın 14. maddesindeki "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir" hükmü de karara yazıldı.

ANAYASANIN 14. MADDESİNE GÖRE MİLLETVEKİLİ OLSA BİLE -TUTUKLANABİLİR

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararda, ayrıca Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bu konuda emsal kararları olduğu belirtilerek, “Emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında, yasama dokunulmazlığının sınırı çizilmiş, sanıkların milletvekili seçilmiş olmansın seçimden önce açılmış Anayasa’nın 14. maddesine öngörülen davalar açısından tek başına yargılamanın durdurulmasına neden olmadığı, tam aksine yargılamanın devam etmesinin gerektiği görülmüştür. Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili Anayasa’nın 83/2. maddesinde belirtilen tanımın mefrumu muhalifinden de anlaşılacağı üzere, Meclisin kararı olmadan tutulabilir, sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve yargılanabilir."

DOKUNULMAZLIK MECLİS ÇALIŞMALARININ ENGELLENMEMESİ İÇİNDİR

"Yasama dokunulmazlığını doktrindeki kriterlere göre incelediğimizde, kişisel ve fiili yönlerden değerlendirmek gerekir" denilen kararda, "Bu Yasama dokunulmazlığı yasama organı üyelerinin korkusuzca görev yapabilmelerini sağlamak, fonksiyonları nedeniyle suçlanmalarını engellemek, basit suç atmalarla görevden kalmalarını önlemek amacıyla belirli bir siyasal süreç içerisinde oluşmuş bulunan bir Anayasa kuralıdır" ifadeleri yer aldı.

AĞIR CEZAYI GEREKTİREN SUÇLAR DOKUNULMAZLIK

Hangi suçların dokunulmazlık kapsamı dışında tutulacağının belirlenmesinin önemli olduğunun ifade edildiği kararda, şöyle denildi:

"Günümüz hukuk sistemlerindeki genel uygulama, milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılmalarını, meclis çalışmalarını ve muhalefet işlevlerini rahatlıkla yerine getirmelerini engelleyebilecek cezai işlemlerin yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğudur. Kural olarak, bütün çağdaş Anayasalar, ağır cezayı gerektiren suçüstü halini yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında tutmuştur. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halinin yasama dokunulmazlığından ayrıl tutularak kapsam dışına çıkarılması, çağdaş hukuk sistemlerinin benimsediği bir uygulamadır."

TAHLİYE ŞARTLARI OLUŞMAYANLANI TAHLİYE ETMEMİZ BEKLENEMEZ

Kararda şu ifadeler yer aldı:

"Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Mahkememizde buna dahildir. Anayasamızda ve CMK’nın 100 ve devamı maddelerinde tahliye nedeni olarak sayılmayan bir nedenden dolayı tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanığın tahliye edilmesi durumunda mahkememiz, yasalarımızın tanımadığı bir yetkiye dayanarak sanığı tahliye etmiş olacaktır ki, böyle bir işlemi kimse mahkememizden beklememelidir. Dolayısıyla, tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına kararı verilmesi, Anayasamızın lafzına ve ruhuna uygun düşen bir karardır."

KAÇMA ŞÜPHESİNİN KALMADIĞI SAVCI SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMEDİR

"Devletin güvenliğine karşı suçlar", "Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar", "Milli savunmaya karşı suçlar" ve "Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk" başlığında düzenlenen suçların Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği kararda, "Sanıkların yargılandıkları dava ile ilgili soruşturmaya, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. dönem milletvekili genel seçimlerinden çok önce başlanıldığı ifade edilen kararda "Haklarındaki sevk maddeleri ağır cezalık ve CMK. 250 maddesi kapsamında kalan suçlara ilişkin olup, kuvvetli suç şüphesini içeren isnatlardır. Tutuklu sanıklar Mehmet Haberal ve Mustafa Ali Balbay’ın milletvekili seçilmekle kaçma şüphelerinin kalmadığı savı, sübjektif bir değerlendirmedir. Bunun yanında mahkememizin bugüne kadar tutukluluğun devamı yönündeki kararları, yalnızca kaçma şüphesine dayandırılmamıştır. Dosyadaki sanık sayısının çokluğu nedeniyle delillerin tamamı toplanılmamıştır. İddianamede, talep eden sanıklarla irtibatlı olduğu iddia edilen diğer sanıkların savunmalarının henüz tamamlanmamış olup daha sonra tanıkların dinlenmesine ve kovuşturmanın diğer aşamalarına geçilecektir" denildi.

KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ DEVAM ETMEKTEDİR

Kararın ‘hüküm’ bölümünde tahliye talebinin reddi yönünde karar veren mahkeme, "Dosya kapsamı, sanıklara iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması ve yukarıda belirtilen gerekçeler dikkate alınarak sanıklar Mehmet Haberal, Mustafa Ali Balbay’ın tutukluluk hallerinin devamına. Herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine" dedi.

İTİRAZ HAKKI VAR

Mahkeme, iki sanığın tutukluluğunun devamına ilişkin karardan birer suretin gecikmeksizin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesini kararlaştırdı. Birer suretin sanık avukatlarına da verilmesini karar bağlayan mahkeme, tahliye talebinin reddine dair karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz haklarının bulunduğunun bildirilmesine hükmetti.
Old 24-06-2011, 22:10   #623
tiryakim

 
Varsayılan Yargıtay üyelerinde görev değişikliği

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, değişik dairelerdeki 17 Yargıtay üyesinin, görev yaptığı daireyi değiştirdi.

Yapılan değişiklikle 10'u ceza dairesi üyesi, 7'si de hukuk dairesi üyesi olmak üzere 17 Yargıtay üyesi yeni dairelerinde çalışacak.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, eski Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'i 1. Ceza Dairesinde, 15. Ceza Dairesi Üyesi Nazmi Dere'yi 4. Ceza Dairesinde, 2. Ceza Dairesi Üyesi İdris Asan'ı 5. Ceza Dairesinde, 14. Ceza Dairesi Üyesi Mahmut Akkoyun'u 6. Ceza Dairesinde, 13. Ceza Dairesi Üyesi Muharrem Karayol'u 11. Ceza Dairesinde, 13. Ceza Dairesi Üyesi Mustafa Kılıç'ı 11. Ceza Dairesinde, 15. Ceza Dairesi Üyesi Mesut Budak'ı 11. Ceza Dairesinde, 11. Ceza Dairesi Üyesi Saniye Tarhan'ı 12. Ceza Dairesinde, 12. Ceza Dairesi Üyesi Arif Bekler'i 13. Ceza Dairesinde ve 6. Ceza Dairesi Üyesi Ahmet Karadavut'u da 13. Ceza Dairesinde görevlendirdi.

Hukuk dairelerinde yapılan değişiklikle de 4. Hukuk Dairesi Üyesi Ayşe Mine Çevikbaş 8. Hukuk Dairesinde, 23. Hukuk Dairesi Üyesi Nevzat Karababa 9. Hukuk Dairesinde, 7. Hukuk Dairesi Üyesi Fikriye Ernalbant 16. Hukuk Dairesinde, 11. Hukuk Dairesi Üyesi Yaşar Zülfü Arslan 22. Hukuk Dairesinde, 13. Hukuk Dairesi Üyesi Emel Kabasakal 22. Hukuk Dairesinde, 18. Hukuk Dairesi Üyesi Nilgün Zehra Canlı 23. Hukuk Dairesinde ve 19. Hukuk Dairesi Üyesi Hamit Dündar 23. Hukuk Dairesinde çalışacak.
Old 25-06-2011, 13:49   #624
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, değişik dairelerdeki 17 Yargıtay üyesinin, görev yaptığı daireyi değiştirdi.

Yapılan değişiklikle 10'u ceza dairesi üyesi, 7'si de hukuk dairesi üyesi olmak üzere 17 Yargıtay üyesi yeni dairelerinde çalışacak.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, eski Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'i 1. Ceza Dairesinde, 15. Ceza Dairesi Üyesi Nazmi Dere'yi 4. Ceza Dairesinde, 2. Ceza Dairesi Üyesi İdris Asan'ı 5. Ceza Dairesinde, 14. Ceza Dairesi Üyesi Mahmut Akkoyun'u 6. Ceza Dairesinde, 13. Ceza Dairesi Üyesi Muharrem Karayol'u 11. Ceza Dairesinde, 13. Ceza Dairesi Üyesi Mustafa Kılıç'ı 11. Ceza Dairesinde, 15. Ceza Dairesi Üyesi Mesut Budak'ı 11. Ceza Dairesinde, 11. Ceza Dairesi Üyesi Saniye Tarhan'ı 12. Ceza Dairesinde, 12. Ceza Dairesi Üyesi Arif Bekler'i 13. Ceza Dairesinde ve 6. Ceza Dairesi Üyesi Ahmet Karadavut'u da 13. Ceza Dairesinde görevlendirdi.

Hukuk dairelerinde yapılan değişiklikle de 4. Hukuk Dairesi Üyesi Ayşe Mine Çevikbaş 8. Hukuk Dairesinde, 23. Hukuk Dairesi Üyesi Nevzat Karababa 9. Hukuk Dairesinde, 7. Hukuk Dairesi Üyesi Fikriye Ernalbant 16. Hukuk Dairesinde, 11. Hukuk Dairesi Üyesi Yaşar Zülfü Arslan 22. Hukuk Dairesinde, 13. Hukuk Dairesi Üyesi Emel Kabasakal 22. Hukuk Dairesinde, 18. Hukuk Dairesi Üyesi Nilgün Zehra Canlı 23. Hukuk Dairesinde ve 19. Hukuk Dairesi Üyesi Hamit Dündar 23. Hukuk Dairesinde çalışacak.

Bu yer değiştirmelere neden ihtiyaç duyuldu acaba?
Old 25-06-2011, 17:52   #625
tiryakim

 
Varsayılan Erdoğan: Anayasayı hep beraber değiştirelim

Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçimden sonra ilk kez TİM'in Genel Kurulu'nda karşı karşıya geldi. Erdoğan, yaptığı konuşmada tüm partileri anayasayı değiştirmek için uzlaşmaya çağırdı. CHP lideri Kılıçdaroğlu Başbakan'ın kendisini dinlemeden salondan ayrılmasına tepki gösterdi: Ana muhalefet liderini dinlemeden gitmek hangi demokraside var

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) 18. Olağan Genel Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılımıyla başladı.

Dış Ticaret Kompleksi'nde gerçekleşen genel kurulda, saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu. Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Genel Kurul'un yapılacağı Dış Ticaret Kompleksi'ne gelişinde TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi tarafından karşılandı. Genel Kurul'un yapıldığı salona önce Kemal Kılıçdaroğlu, ardından da Başbakan Erdoğan giriş yaptı. Başbakan Erdoğan'ı oturduğu yerden kalkarak karşılayan Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile el sıkıştı. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu, 12 Haziran seçimlerinin ardından ilk kez TİM Genel Kurulu'nda bir araya geldi. Başbakan Erdoğan ile Kılıçdaroğlu en son Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 66. Genel Kurul toplantısında karşılaşmışlardı. Salonun dar olması nedeniyle katılımcıların bir kısmı da Genel Kurulu salon dışına kurulan dev ekrandan izledi.

ERDOĞAN'IN KONUŞMASI

Başbakan Erdoğan konuşması sırasında, seçimlerden kendilerine oy veren yüzde 50’yi değil, diğer yüzde 50’den neden oy alamadıklarını tartıştıklarını söyledi. Erdoğan “Bugün neden yüzde 50 aldığımızdan ziyade neden diğer yüzde 50 oyu alamadığımızın istişaresini yapıyoruz" şeklinde konuştu. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü : Bize oy vermeyenleri anlamak için çalışıyoruz. Biz yüzde 100 ün mutluluğu için varız. Kimlere ulaşamadık. Kimlere neden kendimizi anlatamadık. Aynı özeleştirinin diğer siyasi partiler tarafından da yapılmasını bekliyoruz. Muhalefetinde aynı kültüre oturmasını istiyoruz. Muhalefet demokrasinin en önemli unsurudur. Muhalefet demokrasiye eşsiz katkılar götürecektir."

"STOCKHOLM" ELEŞTİRİSİ

İsim vermeden CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun seçim sonuçlarını değerlendirirken yaptığı stockholm sendromu eleştirisine değinen Başbakan Erdoğan, "Bugün sonuçları 1946 refleksi ile okumak çok üzücüdür. Bu hedeflere ulaşmışken hala milleti suçlamak, milletin tercihleri ile uğraşmak, bir takım sendromlar yakıştırmak ne yazık ki talihsizliktir" dedi.

MİLLİ İRADE ÜZERİNDEKİ ENGELİ KABUL ETMİYORUZ

Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: " 3. kez üst üste genel seçim kazanmış, 2 kez yerel seçim kazanmış, 2 kez referandumdan başarıyla çıkmış bir siyasi parti olarak gurur ve kibirden özenle sakınıyoruz. Tevazuya her zamankinden daha fazla dikkat ediyoruz. 12 Haziran'da yaptığımız helalleşme çağrısı üzerimizdeki yükün ağırlığındandır. AK Parti'ye iftiralar atıldı, şahsıma, aileme, arkadaşlarıma... Şiddet adeta bir kampanya aracı olarak kullanıldı. Bütün bu süreçte ne yazık ki, kimse muhalefetin uslubu üzerinde durmadı. Muhalefetin tarzı, dili tartışılmadı. Bize yapılan ağır hakaretler görmezden gelindi. Biz çıktık açık açık haklarımızı helal ettik. Diğerlerinden de helallik istedik. Milli irade üzerinde hiçbir engeli asla kabul etmiyoruz. Türkiye bir hukuk devletidir. Anayasa'ya yapılması gereken değişiklikler noktasında 26 maddelik çalışmamızı ve nasıl yalnız kaldığımızı biliyorsunuz. Yasalara yönelik eleştirilerimiz vardı. Eleştirilerimizin olması bunları yok sayacağımız anlamına gelmiyor."

YENİ ANAYASA ÇAĞRISI

En büyük projelerinin yeni anayasa olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle bitirdi: "Eleştirileri paylaşır istişarelerimiz yaparız ve gereken değişiklikleri yaparız. Bu Anayasa'nın geniş tabanlı bir uzlaşma ile yapılacağı konusunda taahhüdümüz var. Gelip geçmşi geride bırakalım özgürce tartışalım, birbirimizin önünü kesmeden, birbirimizi tamamlayarak en geniş tabanlı bir anayasa hazırlayalım. Bu geniş katılımımızın içerisinde STK'lar olsun. En kuzeyden en güneye tamamen en geniş iradeyle bu anayasayı tamamlayalım. Pek çok sorunun kendiliğinden ortadan kalkacak. Aksi takdirde yıllarımız sıkıntılar içerinde formül bulma çabasında geçecek gidecek. Biz diyoruz ki, Kaportası yamulmuş aksamı eskimiş bu arabayı bırakalım ve sıfır kilometre bir araba ile yolumuza devam edelim.

BAŞBAKANA TEPKİ

Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu dinlemeden salondan ayrıldı. Erdoğan, Florya'daki Akvaryum açılışına geçti. Erdoğan'dan sonra kürsüye çıkan CHP Lideri ilk eleştirisini Başbakan Erdoğan'a yaptı. Kılıçdaroğlu, " Hukukun üstünlüğünden söz ettik güzel bir şey, Demokrasiden bahseden birinin muhalefet liderini dinlemesi gerekiyor muydu gerek miyor muydu ? Hangi demokrasi bu? Hangi demokraside anamuhalefet liderini dinlemeden gitme var. Karşıt görüşleri dinlemeyip propaganda yapıp kalkıp gidiyorsak bunun altına çizmek gerekir. 'Muhalaefet önemli diyor' ben de biliyorum muhalafetin önemli olduğunu. Konuşacağım ama konuşmanın gereğini yapmayacağım olmaz Demokrasi söyleminizin inandırıcı olması için anamuhalefet liderini dinlemeniz gerekemez mi ?" diye konuştu.
Old 26-06-2011, 11:59   #626
tiryakim

 
Varsayılan Kılıç: 1-2 gün sonra biz de konuşacağız

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, son siyasi gelişmelere ilişkin, ''Süreci bir iki gün daha bekleyelim. Bakalım gelişmelere, ondan sonra belki bu konuda bizim de söyleyeceklerimiz olabilir'' dedi.

Kılıç, bazı mahkeme üyeleriyle birlikte sürdürdüğü Artvin gezisinde, Artvin-Borçka karayolunun 10. kilometresinde bulunan Yarıyol mevkisindeki bir tesiste kahvaltı yaptı.
Kılıç, son siyasi gelişmelerle ilgili olarak şunları söyledi:

''Süreci bir iki gün daha bekleyelim. Bakalım gelişmelere, ondan sonra belki bu konuda bizim de söyleyeceklerimiz olabilir. Şu anda itirazlar var. Yargı süreçleri işliyor. Onlar da bir sonuçlansın bakalım, daha sonra bir değerlendirme yapmayı düşünüyoruz.''
Artvin gezisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıç, ''Mahkeme üyelerimizin büyük çoğunluğu uzun bir süredir bu bölgeyi çok merak ediyorlardı. Buraya bir gezi düşünüyorduk. Ankara'da yargı mensupları zaman zaman böyle ülkemizin güzelliklerini görme adına geziler düzenliyor. Biz de o kapsamda bölgeyi görmemiştik, o nedenle geldik'' dedi.

Daha önce bölgeyi görmemiş olmayı ''kayıp'' olarak niteleyen Kılıç, şunları kaydetti:
''İnanılmaz, muhteşem, kelime bulamıyorum. Bu bölgenin tarif edilmesi, tanıtılması, gerek iç, gerekse dış turizme açılması konusunda gerçekten çok şeyler yapılmış ama yeteri kadar ve buranın layık olduğu noktaya getirilememiş. Umuyoruz inşallah bundan sonra yönetici arkadaşlarımız gerek merkezi hükümet, gerek mahalli yönetimler bu konudaki gayretlerini esirgemezler ve burayı dünyaya tanıtırlar. Gerçekten dünyaya tanıtılması gereken bir yer. Biz çok mutlu olduk. Ankara'nın yoğun havası, yoğun gündemi, yoğun işlerimiz arasında böyle bir ara vermek doğrusu bizim için de iyi geldi.''

Kahvaltıdan sonra bazı mahkeme üyeleri ile eşleri, Borçka Baraj Gölü'nde tekne gezisi yaptı.
Old 27-06-2011, 10:05   #627
tiryakim

 
Varsayılan 85. Madde çözüm olabilir mi?

Haşim Kılıç'ın, 'Bizim de söyleyeceklerimiz olabilir' sözleri, dikkatleri Anayasa'nın 85. maddesine çevrildi. CHP'li Tanal, veto kararına karşı BDP'lilerin Yüksek Mahkeme'de iptal davası açabileceğini söyledi.

Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle'nin vekilliğini düşürmesi siyaseti kilitledi. BDP destekli bağımsızlar, Meclis'i boykot kararı alırken, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın önceki günkü sözleri dikkatleri anayasaya çevirdi. Zira Kılıç, Artvin gezisinde 'Bir-iki gün daha bekleyelim. Bizim de söyleyeceklerimiz olabilir' demişti. Kılıç'ın sözlerinin ardındaki mesajın, Anayasa'nın 85. maddesi olabileceği ifade ediliyor. Sözkonusu madde, 'Vekilliğin düşmesine karşı Anayasa Mahkemesi'ne yedi gün içinde yapılacak iptal istemli başvuru'yu içeriyor. Aynı zamanda Yüksek Mahkeme'ye

yapılacak bir iptal başvurusunun 15 gün içerisinde karara bağlanmasını hükme bağlıyor. İlk bakışta 85. madde Dicle'nin durumuyla örtüşmüyor gibi görünse de aslında YSK'nın, veto kararıyla TBMM'ye eş sonuç yarattığı belirtiliyor.

CHP'nin İstanbul'dan seçilen yeni vekili ve hukukçu kurmaylarından Avukat Mahmut Tanal, Kılıç'ın sözlerini ve BDP'nin tutumunu yorumlarken, şunları söyledi: 'BDP'liler ve Hatip Dicle'nin kendisi çözümü başka yerde arayacağına anayasayı okusun. Çözüm orada duruyor. Anayasa'nın 84. ve 85. maddeleri bu konuyu işliyor. Mazbata alındığı anda vekil seçilen Dicle için yetki Meclis'indir. YSK, Meclis'in yetkisini gasp etmiştir. Bu durumda YSK'nın kararı da Meclis Genel Kurulu'nda 'vekilliğin düşmesi' ile eş sonuç doğurmuştur. Tartışma da zaten burada düğümlenmektedir. BDP'liler vakit kaybetmeden Anayasa'nın 85. maddesinde öngörüldüğü gibi 7 gün içinde mahkemeye iptal istemiyle başvurularını yapsınlar. AİHM sürecinin beklenmesine veya işletilmesine bile gerek yoktur.'

Süre, 4 gün sonra doluyor

Anayasa'nın 85. maddesinde öngörülen 7 günlük sürenin ne zaman başladığı konusunda ise hukukçular, Dicle'nin avukatlarının YSK kararına itirazın reddedildiği 23 Haziran'ı işaret ediyor. Bu durumda 7 günlük süre 30 Haziran Perşembe günü sona eriyor.

'Bireysel başvuru' formülü

HAŞİM Kılıç'ın sözlerine ilişkin kulislerde dillendirilen ikinci senaryo ise vekilliği düşürülen Hatip Dicle ile milletvekili seçildikleri halde tutukluluk durumu devam eden Ergenekon sanıklarının 'Hak ihlaline uğradıkları' iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yollarının açılabileceği yönünde. 12 Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliği, hak ihlallerinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun yolunu açmıştı. Ancak bu yol 2012 yılının eylül ayından önce kullanılamayacak. Tek istisna bireysel başvuru için Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nda belirtilen 23 Eylül 2012 tarihinin öne çekilmesi. Bunun için de Meclis'in yasa değişikliğine gitmesi gerekiyor. Bu formül işletilirse Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru tarihi öne çekilecek, böylece Dicle ile vekil seçilen diğer tutuklu sanıkların hak ihlaline uğradıkları iddiasıyla bireysel başvuru hakkı doğacak.

ANAYASADA VEKİLLİK

84. MADDE: (5. milletvekilliğinin düşmesi?)

- İstifa eden vekilin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu TBMM Başkanlık Divanı'nca tespit edildikten sonra, Genel Kurul tarafından kararlaştırılır.

- Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, kesin mahkeme kararının Genel Kurul'a bildirilmesiyle olur.

- 82. maddeye göre vekillikle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden vekilliğin düşmesine, yetkili komisyonun raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir.

- Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin vekilliğinin düşmesine, durumun Başkanlık Divanı'nca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurul'da salt çoğunluğun oyuyla karar verilebilir.

85. MADDE: (6. İptal istemi)

Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya vekilliğinin düşmesine 84. maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir. Mahkeme, iptal istemini 15 gün içerisinde kesin karara bağlar.
Old 30-06-2011, 09:18   #628
tiryakim

 
Varsayılan TCK 53. madde Dicle'ye vekillik yolunu açar mı?

Eski Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Prof. Bıçak, Dicle kararının anayasaya göre değil, TCK'ya göre verilmesi gerektiğini, Dicle'nin vekilliğine engel olmadığını savundu.

YSK'nın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğini, anayasanın 76'ıncı maddesine dayanarak düşürmesiyle ilgili tartışmalar sürerken, Ceza Hukuku Profesörü Vahit Bıçak, yeni TCK'nın 53. maddesindeki düzenlemenin Dicle'ye vekillik yolunu açtığını iddia etti.

Avrupa Birliği'ne uyum kapsamında 2005'te çıkarılan yeni TCK'ya, dönemin 'Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı' sıfatıyla katkı veren Prof. Dr. Vahit Bıçak Akşam gazetesine anlattı.

Anayasa'nın 76'ncı maddesinin mahkumiyet alan kişilere seçme-seçilme gibi hak kısıtlamalarının ömür boyu sürmesini öngördüğünü belirten Bıçak, '2005'te yürürlüğe giren TCK'nın 53. maddesi ise hak kısıtlamalarının infazın tamamlandığı anda sona ereceğini düzenliyor.

Dicle'nin bir yıl 8 aylık hapis cezası mahsuplaşma yolu ile infaz edildi. Bu durumda hak kısıtlamaları da sona ermiştir ve Dicle'nin vekilliğinin önünde bir engel kalmamıştır. Ancak YSK bu durumu görmezden gelmiştir' dedi. Bıçak, yeni TCK'daki düzenlemelerin özgürlükleri genişletmek ve Türkiye'yi insan hakları, demokrasi gibi konularda AİHM'de ayıplı durumdan kurtarmak için yapıldığını hatırlattı.

YSK KARARI YANLIŞ
YSK'nın, yeni TCK yerine Anayasa'yı esas almasının hata olduğunu da vurgulayan Bıçak, şunları söyledi:

'Yeni TCK 1982 Anayasası'ndan 23 yıl sonra AB'ye uyum kapsamında hazırlanarak 2005 yılında yürürlüğe girdi. Yasama organı yeni TCK'yı düzenlerken, 53. maddeyi Anayasa ile çelişkisini bilerek oluşturmuş ve tercih etmiştir. YSK, Dicle'nin durumunu incelerken, anayasayı uygulayıp Dicle'nin vekilliğini düşürmek yerine, Anayasa ile TCK'nın 53. maddesindeki çelişkiyi Anayasa Mahkemesi'ne götürebilirdi.'
Old 04-07-2011, 12:01   #629
tiryakim

 
Olumlu Şike operasyonunda Savcı Öz imzası

Futbolda deprem yaşandı. 9 aylık soruşturmanın ardından gerçekleştirilen operasyonda Aziz Yıldırım'dan Bülent Uygun'a 49 kişi gözaltına alındı. Soruşturma Ergenekon Savcısı Öz'ün talimatıyla başladı.

Örgütlü biçimde şike yapıldığı, teşvik primi verildiği iddiaları üzerine 9 ay önce başlatılan, gizlilikle yürütülen soruşturmada 49 kişi gözaltına alındı.

İsimler arasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Asbaşkan Şekip Mosturoğlu, çok konuşulan yeni transferler Sezer Öztürk ve Emmanuel Emenike, farklı takımlardan eski ve yeni yöneticiler, hocalar, futbolcular, menajerler var.

2010-2011 sezonunda Fenerbahçe-Trabzon arasında süren rekabet, Sarı-Lacivertlilerin lehine bitmişti. Lig tamamlandı ancak tartışmalar bitmedi. Emre Belözoğlu'nun cep telefonundan Ankaragücü'lü bir oyuncuya atıldığı belirtilen mesaj günlerce konuşuldu. Lig sonu Trabzonspor hocası Şenol Güneş'in zehir zemberek açıklamaları günlerce tartışıldı. Futbol camiası bunları konuşurken, savcıların ise geniş çaplı bir soruşturma yürüttüğü dün ortaya çıktı.

ZEKERİYA ÖZ BAŞLATTI
İddialara göre, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri çalışmaya 9 ay önce, bir dönem Ergenekon soruşturmasını da yürüten Savcı Zekeriya Öz'ün talimatıyla başladı. Giresunspor eski Başkanı Osman Çırak'ın dövülüp koltuktan uzaklaştırılması, yerine Sedat Peker'in manevi oğlu Olgun Peker'in istediği kişinin getirilmesi milat oldu. Peker ve adamları takibe alındı. Derinleşen soruşturma futbolun ünlü isimlerine kadar uzandı.
BALYOZ SAVCISI YÜRÜTÜYOR
Dosya, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanan Öz'ün ardından daha önce Balyoz soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk'e devredildi.

2010-2011 sezonuna ilişkin soruşturmada dün 07.00'de büyük operasyon başladı. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Antalya, Eskişehir, Diyarbakır gibi 15 ilde eş zamanlı çalışma yapıldı. İstanbul'da KOM ekipleri ilk olarak Yıldırım'ı gözaltına aldı. Stat ve kulüp binasındaki ofisi de arandı. Kısa sürede Asbaşbakan Şekip Mosturoğlu, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz, Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun'un da aralarında bulunduğu 49 kişi gözaltına alındı.

Ergenekon davası ile adını duyuran Savcı Zekeriya Öz kimdir?
CMK 250. madde ile özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcısı.

Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Zekeriya Öz, ilk, orta ve lise öğretimini Bursa'da tamamladı. 1986 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1991 yılında mezun oldu. 1997'ye kadar Bursa Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yaptı. 1997 yılında Hakim ve Savcılar Sınavını kazandıktan sonra Bursa Barosundaki kaydını sildirip savcı oldu.

1999 yılının Ağustos ayında kısa dönem askerlik hizmetine başladı. Askerliğe 114,5 kilo olarak başlayan savcı görevinin 12. gününde çeşitli sağlık nedenleriyle sağlık kurulunun karşısına çıktı. Kendisine 3 ay süreyle hava değişimi verildi ancak bu sürede istenen kiloya inemedi. Bunun üzerine iki kez daha üçer aylık hava değişimi verildi ve durumunda bir değişiklik olmaması nedeniyle Mayıs 2000'de eksojen obezite tanısıyla askerliğe elverişsizdir raporu verildi.

İlk görev yeri Çine'ye 26 Eylül 1995 tarihli ve 22416 sayılı Resmi Gazete'de yazılı kararla atanan Öz, Çine'den sonra Mutki'ye 2 Temmuz 1998 tarihli ve 23390 sayılı Resmî Gazete de yazılı kararla gönderildi. Burada iki yıl görev yaptıktan sonra Balıkesir, Bigadiç'e atandı.

2004 yılında İstanbul, Ümraniye'ye atandı ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı oldu. El Kaide üyesi El Sakka hakkında müebbet hapis istemiyle dava açtı. İstanbul'daki İngiliz Başkonsolosluğu ve sinagoglar ve HSBC'ye, bombalı saldırı düzenleyen El Kaide militanları Azad Ekinci ve Abdülkadir Karakuş'un Suriye'ye Sakka'nın yanına gittiğini tespit etti.

12 Haziran 2007 Ümraniye'de bir gecekonduda 27 el bombasının bulunması ile başlayan Ergenekon soruşturmasını yöneten savcıdan biridir.

HSYK, adli yargı kararnamesiyle Ergenekon davasına bakan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ü, özel yetkilerini alarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atadı. Özel Yetkili başsavcı vekilliğine ise Ergenekon, Askeri Casusluk ve Fuhuş Çetesi soruşturmalarını yürüten Fikret Seçen atandı.
Old 06-07-2011, 22:38   #630
tiryakim

 
Varsayılan Sadullah Ergin, 74. Adalet Bakanı oldu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan 61. Hükümette Sadullah Ergin, Türkiye'nin 74. Adalet Bakanı olarak görev yapacak.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, TBMM'nin açılmasının ardından kurulan 1. hükümetten bu yana 73. Adalet Bakanı görev yaptı. Anayasa gereği seçim dönemlerinde Adalet Bakanlarının istifa etmesi nedeniyle seçime kadar olan süreçte Adalet Bakanlığına getirilen tarafsız isimler, en kısa süreli Bakanlık görevini yürütenler oldu.
Türkiye'nin ilk Adalet Bakanı, TBMM'nin kurulmasının ardından kurulan 1. Hükümette 30 Ekim 1923 ile 6 Mart 1924 yılları arasında görev yapan Seyit Bey oldu. Seyit Bey'in ardından 6 Mart-22 Ekim 1924'te Adalet Bakanlığı görevini Mustafa Necati Bey yaptı.

20 Nisan 1924'te kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun hazırlayıcıları arasında yer alan ve 5 Kasım 1925'te Ankara Hukuk Mektebi'nin açılmasında büyük gayreti olan Mahmut Esat Bozkurt, Türkiye'nin 3. Adalet Bakanı olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Bozkurt, 6 Mart 1924 ve 22 Ekim 1930 yılları arasında 6 yıl görev yaparak, Türkiye'nin en uzun Adalet Bakanlığı görevini yürüten Bakan oldu. Mahmut Esat Bozkurt, Cumhuriyet tarihinde ''Bozkurt-Lotus'' olayı olarak adlandırılan, Bozkurt adlı Türk gemisiyle Lotus adlı Fransız gemisinin 2 Ağustos 1926'da Ege'de çarpışması nedeniyle iki ülke arasında çıkan anlaşmazlıkta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nda temsil etmişti.

Adalet Bakanları listesinde Bozkurt'tan sonra 1933-1938 yılları arasında Şükrü Saraçoğlu, 1939-1941 yılları arasında Fethi Okyar, 1948-1949 ve 1949-1950 yılları arasında iki dönem olmak üzere Fuat Sirmen yer aldı.

Bugüne kadar Şevket Kazan, Bekir Sami Daçe, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Oltan Sungurlu, Hikmet Sami Türk, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin'in de aralarında bulunduğu 73 kişi Adalet Bakanlığı görevinde bulundu.

Adalet Bakanları arasında tek kadın Bakan, 5 Ağustos 2002-18 Kasım 2002 yılları arasında bu görevi yürüten Prof. Dr. Aysel Çelikel oldu.

Oltan Sungurlu ise ilki 1986-1987 olmak üzere, 1987-1988, 1989-1991 ve 1997-1998 yılları arasında 4 kez Adalet Bakanlığı görevinde bulundu.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09909606 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.