Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekalet Akdi mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-11-2006, 15:38   #1
avfeyzafbal

 
Varsayılan Vekalet Akdi mi?

değerli meslektaşlarım;

poliklinik sahibi ve aynı zamanda tedaviyi gerçekleştiren doktora yanlış tedavi,dikkatsizlik ve özensizlik nedeni ile maddi ve manevi tazminat davası açacağım.Hasta ile polikliniğin sahibide olan doktor arasında vekalet sözleşmesi mi vardır?Ayrıca doktorun salt kendı kusuru nedeniyle acılacak maddı ve manevi tazminat talepli dava adli mahkemelerdemi yoksa idare mahkemesinde mı acılıyor?Birde tazminat miktarlarını yuksek mı göstermeliyim?Teşekkürler.
Old 10-11-2006, 16:32   #2
atk

 
Varsayılan

Anladığım kadarıyla özel poliklinikten bahsediyorsunuz,bu durumda davayı adli yargıda açmalısınız diye düşünüyorum.Ayrıca doktor ile hasta arasındaki vekalet sözleşmesinden neyi kastettiğnizi tam olarak anlayamadım ama bence o hizmet sözleşmesidir.Saygılar
Old 10-11-2006, 16:34   #3
sadakat

 
Varsayılan

fahrettin aralın borçlar özel, metin gündayın idare hukuku kitabı derinlemesine incelenmeden fikir beyan edilemeyeceği kanaatindeyim.başarılar.
Old 10-11-2006, 17:25   #4
üye11708

 
Varsayılan

Özel poliklinikse adli yargıda açılacak ve doktor ile hasta arasında hizmet değil vekalet akdi vardır. Doktorun sorumluluğu, vekilin sorumluluğu hükümlerine göre belirlenir.
Old 10-11-2006, 17:30   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sadakat
fahrettin aralın borçlar özel, metin gündayın idare hukuku kitabı derinlemesine incelenmeden fikir beyan edilemeyeceği kanaatindeyim.başarılar.

Sayın Sadakat,

Mahkemeler diğer görüşleri kabul etmeyip, sadece bu iki hocanın görüşlerini mi kabul etmektedir? Yargıtay kararı sunarsak yine kabul etmezler mi?

Saygılarımla
Old 10-11-2006, 18:33   #6
av.remzi sulhan

 
Varsayılan

aradaki ilişki vekalet ilişkisidir.açılacak dava adli yargı yerinde açılmalıdır
Old 10-11-2006, 18:52   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Konuyla İlgili Karar

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13615
K. 2005/19261
T. 27.12.2005
• DİSİPLİN SORUŞTURMASININ HUKUK HAKİMİNİ BAĞLAMAMASI ( Doktor Hata ve Kusuruna Dayalı Olarak Meydana Geldiği İddia Olunan Ölüm Olayı Nedeniyle Tazminat Talebi )
• DOKTOR KUSURU SONUCU ÖLÜM ( Tazminat Talebi - Doktor İle Hasta Arasındaki İlişki Vekalet Sözleşmesine Dayalı Olduğu/Görevini İfa Ederken Bu Görevi Dikkat Özen ve Sadakatle Yerine Getirme Zorunluluğunda ve En Ufak Kusurundan Dahi Sorumlu Olduğu )
• HASTA İLE DOKTOR ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ ( Vekalet Sözleşmesine Dayalı Olduğu/Görevini İfa Ederken Bu Görevi Dikkat Özen ve Sadakatle Yerine Getirme Zorunluluğunda ve En Ufak Kusurundan Dahi Sorumlu Olduğu )
• TAZMİNAT DAVASI ( Doktor Hata ve Kusuruna Dayalı Olarak Meydana Geldiği İddia Olunan Ölüm Olayı Nedeniyle - Doktor Görevini İfa Ederken Bu Görevi Dikkat Özen ve Sadakatle Yerine Getirme Zorunluluğunda ve En Ufak Kusurundan Dahi Sorumlu Olduğu )
• VEKALET SÖZLEŞMESİ ( Doktor İle Hasta Arasındaki İlişki - Doktor Hata ve Kusuruna Dayalı Olarak Meydana Geldiği İddia Olunan Ölüm Olayı Nedeniyle Tazminat Talebi )
818/m.45,386
ÖZET : Dava, doktor hata ve kusuruna dayalı olarak meydana geldiği iddia olunan ölüm olayı nedeniyle tazminat isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davalılar hakkında verilen idari cezalar esas alınarak sorumluluklarına hükmedilmiştir. İdari yönden yapılan disiplin soruşturması sonucu verilen yaptırımların hukuk hakimini bağlayıcılığı yönünde herhangi bir yasal düzenleme yoktur. O nedenle kesinleştiği dahi dosya kapsamından anlaşılamayan bu idari kararlara dayanılarak bir kısım davalıların sorumlulukları cihetine gidilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, doktor ile hasta arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayalı bir ilişki olup vekilin müvekkiline karşı görevini ifa ederken bu görevi dikkat, özen ve sadakatle yerine getirme zorunluluğu vardır. Vekil, en ufak kusurundan dahi sorumludur.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar N.B., H.A.B., İ.B. ile davalılar vekili avukat D.O., Avukat L.A., Avukat S.D.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılar, davacılardan N.B.'nin eşi diğer davacıların da anneleri olan müteveffa N.B.'nin 25.2.1999 gününde aniden rahatsızlanarak B. Hastanesine getirildiğini, burada hastayı muayene eden davalılardan Dr. H.A.'nın üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi koymak suretiyle reçete yazıp hastayı evine gönderdiğini, murislerinin durumunun ağırlaşması üzerine 2.3.1999 gününde tekrar anılan hastaneye getirdiklerini, buradaki doktorların sadece oksijen sayımı yaptıktan sonra hastayı yatağı bulunmayan B. Kliniğine gönderdiklerini, burada murislerinin boynunda bir kitlenin varlığının tespit edilmesi nedeniyle tekrar B. Hastanesine gönderildiğini neticede tüm davalıların gerekli ilgi ve özeni göstermemeleri ve başta yanlış teşhis koymaları nedeniyle murislerinin 03.03.1999 gecesinde saat 01:00'de vefat ettiğini ileri sürerek her bir davacı için 10.000.000.000 TL. manevi, davacı eş için de 10.000.000.000 TL. maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.

Davalılar, davacıların murislerinin ölümünde kendilerine atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, 25-26 Haziran 2001 tarihinde alınan Yüksek Sağlık Şurası raporuna göre davalılardan H.A.'nın olayda 2/8 oranında kusurlu bulunduğu, yine Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna görüş bildiren Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi Üyelerinin de anılan doktora 2/8 oranında kusurlu buldukları bu davalı ile hastanenin meydana gelen zarardan sorumlu oldukları gibi haklarında Ankara Tabipler Odası ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur kurulunca disiplin cezası verilen doktorların da zarardan sorumlu oldukları gerekçe gösterilerek her bir davalı için 3.000.000.000 TL. manevi tazminat takdir edilmek suretiyle toplam 15.000.000.000 TL'nin davalılardan B. Tedavi Hizmetleri A.Ş., H.A., L.S., T.O. ve O.N.Ş.'ten tahsiline, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar ve aleyhlerine hüküm kurulan davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

1- Uyuşmazlık doktor hata ve kusuruna dayalı olarak meydana geldiği iddia olunan ölüm olayı nedeniyle tazminat isteğine ilişkindir. Her ne kadar mahkemece, kusur oranına ilişkin olarak Yüksek Sağlık Şurasından Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinden, Adli Tıp kurumu Genel Kurulundan rapor ve ek rapor alındıktan sonra Yüksek Sağlık Şurası raporu ve Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesince Adli Tıp Genel Kulunca bildirilen görüş, Ankara Tabipler Odasının ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulunun bir kısım davalılar hakkında verdikleri idari cezalar esas alınmak suretiyle davalılardan B. Tedavi Hizmetleri A.Ş., H.A., L.S., T.O. ve O.N.Ş.'ün sorumlulukları cihetine gidilmiş ise de öncelikle belirtmek gerekir ki idari yönden yapılan disiplin soruşturması sonucu verilen yaptırımların hukuk hakimini bağlayıcılığı yönünde herhangi bir yasal düzenleme yoktur. O nedenle kesinleştiği dahi dosya kapsamından anlaşılamayan bu idari kararlara dayanılarak bir kısım davalıların sorumlulukları cihetine gidilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki mahkeme kararında gerekçe olarak gösterilen disiplin cezalarının bir kısmının davaya konu olayla herhangi bir ilgisi de bulunmamaktadır.

Örnek vermek gerekir ise Ankara Tabipler Odasınca 27.10.2003 gününde davalılardan Dr. L.S.'nin iki hastahanede birlikte çalışması ve Tabipler Odasında kaydının bulunmaması nedeniyle para cezası verilmiş olup, bu davalı dahi verilen bu para cezası nedeniyle bu davada mahkum edilmiştir. Oysa ki bu tür olaylarda kişinin zarardan sorumlu tutulabilmesi için yaptığı eylem ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması zorunludur. O nedenle idari kararlara dayalı olarak bir kısım davalıların sorumlulukları cihetine gidilmesi dairemizce doğru bulunmamıştır. Ne var ki dosya içerisindeki 25-26 Ekim 2001 tarihli Yüksek Sağlık Şurası Raporunda davacıların murislerinin hastaneye ilk getirildiğinde bu hastayı muayene eden davalılardan Dr. H.A.'nın 2/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş, bundan sonra alınan gerek Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 6.10.2002 ve gerekse Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 5.6.2003 tarihli raporu ve 13.5.2004 tarihli ek raporlarında hiç bir davalıya izafe edilebilecek kusurun bulunmadığı belirtilmiş olmasına rağmen Adli Tıp Kurumu Raporlarında davacıların murislerin ilk hastaneye getirildiği tarih itibariyle teşhisin doğru olarak konulması halinde tedavinin mümkün olup olmayacağı, hastanın kurtarılıp kurtarılamayacağı konusunda yeterli açıklık bulunmamaktadır. Yeri gelmişken hemen açıklamak gerekir ki doktor ile hasta arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayalı bir ilişki olup vekilin müvekkiline karşı görevini ifa ederken bu görevi dikkat, özen ve sadakatle yerine getirme zorunluluğu vardır. O nedenle vekilin sorumluluğu işçinin sorumluluğu ile eşdeğerde tutulmuş ve vekilin en ufak kusurundan dahi sorumlu olacağı kabul edilmiştir. Hal böyle olunca yukarıda açıklanan eksiklikler konusunda ve yine yukarıda vekilin sorumluluğuna ilişkin ilke ve esaslar da gözönünde bulundurulmak suretiyle mahkemece, üniversite kürsüsünden birisi, kulak burun boğaz uzmanı olmak üzere üç kişiden mütevellit bilirkişi kurulundan kusura ilişkin olarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli açıklamalı rapor alınmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu hususlar gözetilmeden yüksek Sağlık Şurası Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden bir kısım idari kararlarda esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

2- Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte belirtilen nedenle bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 400 YTL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 27.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 10-11-2006, 19:53   #8
sadakat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sayın Sadakat,

Mahkemeler diğer görüşleri kabul etmeyip, sadece bu iki hocanın görüşlerini mi kabul etmektedir? Yargıtay kararı sunarsak yine kabul etmezler mi?

Saygılarımla
Sayın Ergin, her insanın bir çalışma prensibi vardır.ben somut olayla ilgili olarak otorite kabul edilen hukukçuların eserlerini iyice inceleyip bir alt yapı hazırlamadan yargıtay kararlarına bakmam.bu benim prensibim.ancak bir konuyu iyice biliyorsam direk yargıtay içtihatlarına geçerim. ayrıca affınıza sığınarak belirteyim İBK 'lar hariç içtihatların bağlayıcılığı yoktur.saygılarımla.
Old 10-11-2006, 21:27   #9
kağanulaş

 
Varsayılan

Sayın sadakat,
Sayın Ergin'in üye bilgilerine bakarsanız kendisinin İstanbul Hukuk mezunu olduğunu göreceksiniz. Dolayısıyla Metin Günday efsanesinin kendisi için fazla birşey ifade etmemesini normal karşılamalısınız. Ayrıca sanırım uygulamanın içinde değilsiniz bu yüzden sayın Ergin'in pratik çözümünü yanlış değerlendirmişsiniz. Yüzlerce kitaptan sizi destekler nitelikte görüş sunmak yerine, "sayın hakim bu konuda Yargıtay kararı var" deyip netice almanız daha kolay olmaktadır. Mahkemelerimizde çoğu zaman, önem verilen nokta kararın bozulmayacak olmasıdır. Kararın adaleti tesis etmesi ya da otorite sayılan hukukçuların yorumlarına uygun olması ikinci planda kalmaktadır.

Saygılarımla.
Old 01-12-2006, 15:59   #10
hidayet

 
Varsayılan

Değerli üyeler hekimin sorumluluğu kapsamında ve zamanaşımı süresi henüz dolmamışken doğum hatası olduğu iddia edilen(başka doktorlarca ve şifahen) ve hastanın zihinsel özürlü olarak dünyaya gelmesi ile sonuçlanan durumlarda illiyet bağının tespiti Adli Tıp raporları ile ortaya çıkabilir mi?Yoksa böyle bir durumun tespiti doğumdan yaklaşık 2 yıllık bir süre geçtikten sonra mümkün olamaz mı?Biraz teknik bir konu,uygulamada durum ne olabilir?Fikirlerinizi paylaşırsanız memnun olurum.Saygılar.
Old 01-12-2006, 16:15   #11
av.m.a.g

 
Varsayılan

herkese iyi günler, sayın kağanulaş ın sayın Suat Ergin nin görüşleri konusunda ki görüşlerine katılıyorum...

Saygılar


İCRA EDEN, TATBİK EDEN, KARAR VERENDEN DAİMA KUVVETLİDİR...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Belirli Süreli İş Akdi Viyola Meslektaşların Soruları 4 04-03-2010 00:09
kira akdi Av.Burhan FILIZÖZÜ Test Alanı 4 27-09-2006 20:06
Hizmet Akdi buketoz Meslektaşların Soruları 1 14-02-2005 10:02
İş akdi manager Hukuk Soruları Arşivi 3 20-05-2004 08:05
İş Akdi Feshinde İhbar Devamsız Hukuk Soruları Arşivi 1 21-02-2002 22:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04477501 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.