Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kredi borcunu temin etmek için kurulan ipotek ne tür bir ipotektir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-12-2007, 23:43   #1
avercan38

 
Varsayılan Kredi borcunu temin etmek için kurulan ipotek ne tür bir ipotektir?

Müvekkilin satın aldığı taşınmaz üzerinde, satımdan önce, bir şirketin bankadan aldığı kredi borcunu temin için 25.000 Ytl değerinde teminat ipoteği kurulmuş. Sözleşmede %340 faiz koşuluna yer verilmiş. Şimdi bankanın alacağı temlik ettiği kişi takibe başladı ve 25.000 Ytl ile birlikte faizi ve diğer giderleri talep ediyor. ipoteğin ana para ipoteği olduğunu iddia ediyor. Müvekkil ise bunun üst sınır ipoteği olduğunu düşünüyor. Eğer üst sınır ipoteği olursa alacaklı tüm alacak ve faiz dahil 25.000 Ytl talep edebilecek, ipotek ana para ipoteği ise asıl alacak ile birlikte faiz ve giderleri de talep edebilecek. ( Kredi banka tarafından daha önce şirkete kullandırılmış). Bu ipotek ne tür bir ipotektir. Ana para ipoteği mi, yoksa üst sınır ipoteği mi? Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler..
Old 04-12-2007, 00:29   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1991/6839
K. 1992/7445
T. 5.6.1992
• İPOTEĞİN FEKKİ TALEBİ ( Taşınmazı Devralanın İpotekten Sorumluluğu - Doğmuş Bir Borç İçin Yapılan İpotek Sözleşmesinin Ana Para İpoteği Niteliğinde Olması )
• ANA PARA İPOTEĞİ NİTELİĞİ ( Doğmuş Borç İçin İpotek Gösterilen Taşınmaz - İpotekli Taşınmazı Satın Alanın Sorumluluğu )
• ÜST SINIR İPOTEĞİ NİTELİĞİNİN BULUNMAMASI ( Doğmuş Borç İçin Tesis Edilen İpoteğin Ana Para İpoteği Niteliğinde Olması )
2004/m.150
743/m.766, 790, 796
ÖZET : Davaya konu ipotek ileride doğacak veya doğurması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve dava dışı kredi borçlusu şirketler tarafından kabul edilmiş bir alacak için tesisi edilmiş olup, matbu banka ipotek belgesine yapılan ekleme ve düzeltmeler de, düzenlenen ipoteğin bir ana para ( =kesin ipotek ) ipoteği olduğunu açıkça göstermektedir. O halde, mahkemece eski malikin halefi durumunda olan davacının ancak MK.nun 790 ıncı maddesine göre ödeme yaparak ipoteğin fekkini isteyebileceği nazara alınarak buna göre bir kara verilmek gerekirken, tesis edilen ipoteğin nevinde hataya düşülerek sanki ortada maksimal bir ipotek varmışçasına davanın kabulüne kara verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı banka yarına bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06/06/1991 tarih ve 167 - 365 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 02/06/1992 gününde davacı avukatı D. E. ile davalı avukatı A.R. gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunun taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin, dava dışı U.N. tarafından yine dava dışı şirketlerin borcuna karşılık ( 566.000.000 ) lira üzerinden davalı banka lehine ipotek ettirilen ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe konu olan taşınmazı 08/06/1990 tarihinde satın aldığını, müvekkilinin ( 566.000.000 ) liranın ödenmesi karşılığında ipoteğin kaldırılması yolundaki taleplerinin sonuçsuz kaldığını, ( 566.000.000 ) liranın mahkeme veznesine depo edildiğini ileri sürerek, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekilleri, tesis edilen ipoteğin bir resülmal ipoteği olduğunu, ve dava dışı şirketlerin doğmuş borcuna karşılık verildiğini, bu sebeple davacı tarafın taleplerinin yerinde bulunmadığını, bir an için ipoteğin maksimal ipotek olduğu kabul edilse bile ipotekli taşınmazın eski maliki Ü.N’nin halefi durumunda olan davacının takipten sonraki faizden temerrüt nedeniyle sorumlu olduğunu, takibin ( 566.000.000 ) liranın %57.51 nispetindeki faizi ile birlikte tahsiline imkan verecek şekilde kesinleştiğini, davacının ( 566.000.000 ) lira ana para ile temerrüdü sebebiyle tahakkuk etmiş ( 1.646.616.700 ) temerrüt faizi ile tahsil harcı ve ücreti vekaleti ödemek zorunda bulunduğunu, kanunlarda ipotek veren üçüncü şahsın kendi temerrüdünden doğan faiz borcunu ödemesini engelleyen bir hüküm bulunmadığını, davacının İİK.nun 150/c maddesi gereğince tapu siciline vazedilen şerhle taşınmazı satın aldığını, ipotek bedelini depo etmenin ödeme yerine geçmeyeceğini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delilerden 1608 parsel nolu taşınmazın 16/07/1983 yılında ( 566.000.000 ) lira üzerinden davalı banka lehine ipotek edildiği ve davalı bankanın İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 1986/225 sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe giriştiğinin anlaşıldığı, ipotek bedeli olan ( 566.000.000 ) lira mahkemece veznesine depo edildiğine göre MK.nun 796 ve devamı maddeleri uyarınca ipoteğin terkinine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava, ipoteğin fekkine ilişkin olup, ipotekli taşınmazın davacıdan önceki maliki olan dava dışı U.N’nin davalı banka ile dava dışı şirketler arasında imzalanan 10/07/1984 tarihli protokol uyarınca taşınmazı davalı banka lehine ipotek ettirdiği ve davalı bankanın dava dışı şirketlerden halen alacaklı olduğu hususları taraflar arasında ihtilafsızdır. O halde, taraflar arasındaki ihtilafın çözümü tesis edilen ipoteğin azami meblağ ipoteği, diğer bir deyişle maksimal veya üst sınır ipoteği mi, yoksa ana para veya başka bir ifadeyle resülmal veya kesin ipotek mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Zira, şayet düzenlenen ipotek üst sınır ( =maksimal ) ipoteği ise, ipotek veren üçüncü kişi veya haleflerinin temerrüdü veya şahsi sorumlulukları bahis konusu dolmayıp, ipotekli taşınmaz borç altına girdiğinden ipotekli taşınmaz maliki akit tablosunda belirtilen tutarı ödeyerek veya dava konusu olayda olduğu gibi depo ederek ipoteğin fekkini isteyebilecek ve yerleşmiş Yargıtay İçtihatları gereğince de böyle bir istemin kabulü gerekecektir. ( Bkz. Yargıtay Kararlar Dergisi C. XVI. S. 1. Ocak 1990 Y.H.G.K. nun E. 1989/11 - 294 K. 1989/378 ve 24/05/1989 tarihli kararı ) Yasa koyucuyu böyle bir düzenlemeye ( MK. 766 ) iten neden de böyle bir ipotek ileride vücut bulacak veya vücut bulması muhtemel bir alacağın teminatı için tesis edildiğinden bu belirsizlikten taşınmaz sahibini korumaktır. Aksi halde, yeni düzenlenen ipotek bir ana para ( =resülmal ) ipoteği ise ipotekli taşınmaz maliki bu takdirde ipotek akit tablosunda belirtilen ana alacaktan başka MK.nun 790 ıncı maddesi uyarınca takip giderleri ile faiz ve diğer fer’lerini de ödeyerek ipoteğin fekki talebinde bulunabilecektir.

Bu genel açıklamaların ışığında dava konusu olaya dönüldüğünde, yukarıda da belirtildiği üzere davaya konu ipotek ileride doğacak veya doğurması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve dava dışı kredi borçlusu şirketler tarafından kabul edilmiş bir alacak için tesisi edilmiş olup, matu banka ipotek belgesine yapılan ekleme ve düzeltmeler de, düzenlenen ipoteğin bir ana para ( =kesin ipotek ) ipoteği olduğunu açıkça göstermektedir. Diğer yandan davalı banka tarafından eski malike yapılan 09/01/1990 tarihli sulh teklifi de ihtarnamede belirtilen sürede sulh şartları yerine getirilmediği için banka aleyhine bir sonuç doğurmaz. O halde, mahkemece eski malikin halefi durumunda olan davacının ancak MK.nun 790 ıncı maddesine göre ödeme yaparak ipoteğin fekkini isteyebileceği nazara alınarak buna göre bir kara verilmek gerekirken, tesis edilen ipoteğin nevinde hataya düşülerek sanki ortada maksimal bir ipotek varmışçasına davanın kabulüne kara verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı banka yarına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına, ( 250.000 ) lira duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/06/1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Savcının görevi "suç isnat etmek" mi, yoksa "suç ispat etmek" mi olmalı? sibelniko Hukuk Sohbetleri 21 30-09-2013 08:43
Kredi kartlarından alınan yıllık ücretleri için alınacak davalarda usul av.bülentkılıç Hukuk Sohbetleri 5 20-09-2007 18:02
Kredi çekmesi için oğluna arsasını devreden Ayşe Teyzenin durumu avukat023 Meslektaşların Soruları 3 15-08-2007 17:07
Sağlık amaçlı kurulan vakıflar yeldakullap Meslektaşların Soruları 0 27-04-2007 09:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04130411 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.