Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ölüme Kadar Bakma Akdinin Feshi Ve tapuya Düşülen Şerhin Terkinde Görevli Mahkeme

Yanıt
Old 03-05-2007, 15:41   #1
anadolu32

 
Varsayılan Ölüme Kadar Bakma Akdinin Feshi Ve tapuya Düşülen Şerhin Terkinde Görevli Mahkeme

Merhaba arkadaşlar..Benim şöyle bir sorum olacak;iki eş boşanma davasının neticelenip boşanmaya karar verilmesiyle boşanıyorlar.Bir eş diğer eşe ölüme kadar bakma vaadi ile bir taşınmazını bağışlıyor.Fakat bilindiği üzere ölüme kadar bakma akdinde bakım borçlusunun üzerine düşüne bazı yükümlülükler vardır(bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi).Açıkladığım üzere boşanma kararı verildi ve eşler boşanmış durumdalar,bakım borçlusunun da artık borcunu ifa etmesi fiilen ve hukuken mümkün halde değildir.Bizde verdiğimiz dilekçeyle ölüme kadar bakma akdinin feshedilmesi ve tapuya düşülen şerhin terkini talebinde bulunduk.İlçe mahkemesine gittiğimizde dilekçeyi verdiğimizde mahkeme hakimi,davayı asliye hukuk mahkesinde değil sulh hukuk mahkesinde açmamız gerektiğini söyledi.Fakat tapu iptal ve tescil davalarının asliye hukuk mahkesinde görüldüğü aşikardır.Bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum..Teşekkür ederim..
Old 03-05-2007, 16:06   #2
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

HUMK m.8/II-1 de geçen "Aktin feshi" tabirinden hareketle uyuşmazlığın kira sözleşmesine dayanan aktin feshi olduğu sanılmış veya konu karıştırılmış olabilir.

Taşınmazın değerine göre görev belirlenmelidir. Bu da her halükarda Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olması sonucunu doğurur.

Saygılarımla.
Old 03-05-2007, 16:33   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Birinci karar davanızın esasına gerekçe teşkil ediyor.İkinci karar ise görev hakkında.


Alıntı:
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/14440
K. 2006/2126
T. 2.3.2006
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Ölünceye Kadar Bakma Akdinin Birarada Yaşamak Suretiyle Yerine Getirilmesi Olanağı Ortadan Kalkmışsa Birlikte Yaşamaya Son Verilip İrat Tahsisine Karar Verilebildiği )
• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİ ( Birarada Yaşamak Suretiyle Yerine Getirilmesi Olanağı Ortadan Kalkmışsa Birlikte Yaşamaya Son Verilip İrat Tahsisine Karar Verilebildiği - Tapu İptali ve Tescil )
• BAKIM BORCUNUN YERİNE GETİRİLMEMESİ ( Bakım Alacaklısı Her Zaman-Fesih Hakkını Kullanarak Verdiklerini Geri İsteyebildiği - Hakim Sözleşmeyi Feshetmek Yerine İki Taraftan Birinin Talebi Üzerine veya Re'sen Birlikte Yaşamaya Son Verip Bakım Alacaklısına Kaydı Hayat İle İrat Tahsis Edebildiği )
• KAYDI HAYAT İLE İRAT ( Ölünceye Kadar Bakma Akdinin Birarada Yaşamak Suretiyle Yerine Getirilmesi Olanağı Ortadan Kalkmışsa Birlikte Yaşamaya Son Verilip İrat Tahsisine Karar Verilebildiği - Tapu İptali ve Tescil )
818/m. 511, 517
ÖZET : Davacı, ölünceye kadar bakma akdinin feshi ve tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakım alacaklısı sözleşmeye konu malların mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp ölünceye kadar bakıp gözetmek borcu altına girer. Bakım borçlusu aksi kararlaştırılmadıkça bakım alacaklısını ailesi içine alıp bakmak zorundadır. Bakım borcunun yerine getirilmemesi halinde bakım alacaklısı her zaman-fesih hakkını kullanarak verdiklerini geri isteyebilir. Hakim sözleşmeyi feshetmek yerine iki taraftan birinin talebi üzerine veya re'sen birlikte yaşamaya son verip bakım alacaklısına kaydı hayat ile irat tahsis edebilir. Dosya kapsamından davacının kusurlu davranışları nedeniyle birlikte yaşama olanağının kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda irat tahsisine karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, yaşlı ve hasta bir insan olması nedeniyle 29 ada 16 parseldeki 7 no'lu meskenini kendisine ölünceye kadar bakması kaydıyla davalıya temlik ettikten sonra resmen evlendiklerini, davalının evi terk ederek edimini yerine getirmediğini ileri sürüp ölünceye kadar bakım akdinin feshine ve tapu kaydının iptali ile yeniden adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kendisini evden kovduğunu, aralarında davacının kusurlu eylemlerinden kaynaklanan boşanma davası bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının kusurlu davranışları sonucu davalının bakım yükümlülüğünü yerine getiremediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.A.'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, ölünceye kadar bakım akdinin feshi ve tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının maliki bulunduğu 7 no'lu bağımsız bölümü 03.03.1988 tarihinde ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalıya temlik ettiği, tarafların 04.03.1991' de evlendikleri, aralarında şiddetli geçimsizlik doğduğu, Mersin 1. Aile Mahkemesi'nin 2003/1170 Esas, 2005/312 Karar sayılı kararı ile boşandıkları anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.'nun 511. maddesinde, "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir.

Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK'nun 517. maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili ( makable şamil ) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Öte yandan, BK'nun 517/son maddesi hükmüne göre; "hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re 'sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir."

Uyuşmazlığın değinilen hüküm ( BK'nun 517/son maddesi ) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.

Somut olayda, taraflar arasındaki geçimsizlik mahkeme kararı ile saptanmış, bakım alacaklısının kusuru nedeniyle artık biraraya gelmek suretiyle bakım koşulunun yerine getirilemeyeceği sabit hale gelmiştir.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak belirlenecek iradın tahsisine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.

SONUÇ : Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 02.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/233
K. 2002/456
T. 21.1.2002
• HİBE SENEDİNİN İPTALİ DAVASI ( Senet Şartlarının Yerine Getirilmemesi Nedeniyle )
• ÖLENE KADAR BAKIM KARŞILIĞINDA YAPILAN HİBE SENEDİNİN İPTALİ DAVASI ( Sözleşmeye Konu Edilen Malların Değeri Üzerinde Durularak Görevli Mahkemenin Belirlenmesi )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Sözleşmeye Konu Edilen Malların Değeri Üzerinde Durularak Görevli Mahkemenin Belirlenmesi )
• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ ( Görevli Mahkemenin Belirlenmesi )
818/m.515
ÖZET : İptali istenen sözleşme ölene kadar bakım karşılığında davacıya ait tüm menkul ve gayri menkullerin davalı ile birlikte üç kardeşe bağışlanmasına ilişkindir.

Bu tür davaların değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine ilişkin yasalarda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin iptali davası taşınmaz malın mülkiyetini etkileyecektir. Bu itibarla mahkemece öncelikle davaya konu edilen sözleşmeye konu edilen taşınır ve taşınmazların ( gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle )değeri üzerinde durularak görevli olup olmadığı konusu incelenmeksizin işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

DAVA : Dava dilekçesinde 5.1.1974 tarihli hibe senedinin iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada 5.1.1974 tarihli hibe senedinin şartlarının davalı oğul tarafından yerine getirilmemesi sebebiyle iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş olup hükmü davacı temyiz etmektedir.

İptali istenen sözleşme ölene kadar bakım karşılığında davacıya ait tüm menkul ve gayri menkullerin davalı ile birlikte üç kardeşe bağışlanmasına ilişkindir.

Bu tür davaların değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine ilişkin yasalarda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin iptali davası taşınmaz malın mülkiyetini etkileyecektir. Bu itibarla mahkemece öncelikle davaya konu edilen sözleşmeye konu edilen taşınır ve taşınmazların ( gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle )değeri üzerinde durularak görevli olup olmadığı konusu incelenmeksizin işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 03-05-2007, 16:35   #4
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Bir de şöyle birşeyler var.Sulh Hakimi bu hususta itiraz etmiş olabilir.İncelemenizde fayda var.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1996/7-705
K. 1997/7
T. 29.1.1997
• KADASTRO TESPİTİ DAVASI ( Ölünceye Kadar Bakma Aktine Dayanan İstemin Kadastro Mahkemelerinin Bakamayacağı Davaları Düzenleyen Özellikle Yenilik Doğurucu Hüküm Almayı Gerektiren Dava ile İlgili Bulunmadığından Davaya Bakmaya Görevli Olması )
• KADASTRO MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( Mahekmenin Yenilik Doğurucu Hüküm Almayı Gerektiren Dava ile İlgili İsteklerin İncelenmesinin Bu Mahkemenin Görevi Dışında Olması )
• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ ( İki Yana Borç Yükleyen Karşılıklı Edimleri Havi Talih ve Tesadüfe Bağlı Bağımsız Bir Sözleşme Olması )
• YENİLİK DOĞURUCU DAVA ( Tek Taraflı Bir İrade Beyanı ile Yeni Bir Hukuki Durumun Yaratılmasını Mevcut Hukuki Durumun Değiştirilmesini veya Kaldırılmasını Sağlayan Haklara Yönelik İstemli Davalar Olması )
• EDA DAVASI ( Ölüncüye Kadar Bakma Aktinden Kaynaklanan Davaların Niteliği İtibariyle Davalının Bir İş Yapmaya Birşey Vermeye veya Bir İşi Yapmamaya Mahkum Edilmesi İstemini İçeren Davalar Olması )
• İNŞAİ DAVALAR ( İnşa'i Hak Sahibinin Bu Hakkını Tek Taraflı Olarak Kullanmasıyla Hukuki Sonucun Meydana Gelmesi- Bunun için Karşı Tarafın Kabulüne veya Bir Mahkeme Hükmüne Gerek Olması )
3402/m.25
818/m.81,507,511
ÖZET : Kadastro Kanunu 25. maddesinde, Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davalar sıralanırken ""Mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin"" incelenmesinin Kadastro Mahkemesinin görevi dışında olduğu kabul edilmiştir.

Kural olarak tek taraflı bir irade beyanı ile yeni bir hukuki durumun yaratılmasını mevcut hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını sağlayan haklara yenilik doğurucu ( inşa-i ) haklar denir. Böyle bir hakka dayanılarak mahkemeden hukuki korunma ve yardım istenmesi durumunda yenilik doğuran ( inşa-i ) dava söz konusu olur.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi iki yana borç yükleyen karşılıklı edimleri havi talih ve tesadüfe bağlı bağımsız bir sözleşmedir. Ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan davalar, niteliği itibariyle davalının bir iş yapmaya, birşey vermeye veya bir işi yapmamaya mahkum edilmesi istemini içeren eda davasıdır.

Bu nedenle, ölünceye kadar bakma aktine dayanan istem Kadastro Mahkemelerinin görevine girer.

DAVA : Taraflar arasındaki ""kadastro tesbitine itiraz"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükorhan Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.02.1995 gün ve 1990/183 E: 1995/35 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 27.12.1995 gün ve 1995/6561-14970 sayılı ilamı ile; ( ...Kadastro sırasında 305 parsel sayılı 30500 metrekare 410 parsel sayılı 34600 metrekare, 329 parsel sayılı 15000 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar vergi kaydına, miras hakkına, paylaşmaya dayanılarak 535 parsel sayılı 1928 metrekare, 571 parsel sayılı 2816 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar vergi kaydına, miras hakkına ve ölünceye kadar bakma akti ile bağışlamaya dayanılarak 376 parsel sayılı 1600 metrekare, 425 parsel sayılı 7450 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar miras hakkına, ölünceye kadar bakma akti ile bağışlamaya dayanılarak 437 parsel sayılı 850 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz miras hakkına, paylaşmaya ve zilyetliğe dayanılarak 531 parsel sayılı 1664 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydına, miras hakkına ve bağışlamaya dayanılarak İ.Ö. adına tesbit edilmiştir. Orhan, Halil, İsmi, Sudiye taşınmazların ortak miras bırakan Süleyman'dan kaldığına ilişkin itirazları komisyonca kabul edilerek taşınmazların Süleyman mirasçıları İlyas, Mustafa, Fatma, Halil, Orhan, İsmi, Sudiye adına tesbitine karar verilmiştir. Davacılar İlyas ve Mustafa ölünceye kadar bakma aktine, bağışlamaya ve zilyetliğe dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece davanın kabulüne 437 ve 531 sayılı parsellerin davacı İlyas adına 329, 410, 535, 571, 376, 425, 305 sayılı parsellerin davacılar İlyas ve Mustafa adına tesciline karar verilmiş hüküm, davalılar Orhan, Halil, İsmi, Sudiye vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hüküm, temyiz edenlere 18.05.1995 tarihinde tebliğ edilmiştir. Temyiz dilekçesi 15 gün olan 02.06.1995 tarihinde verilmiştir. Temyiz isteği süresindedir. Bu nedenle temyiz isteğinin reddine dair olan 07.08.1995 tarihli kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar verildi. Tetkik Hakiminin raporu incelendi:

KARAR : Dava konusu taşınmazların davacıların kök miras bırakanı Süleyman'a ait olduğu ve ölümü ile eşi Fatmi ile oğlu Ali'ye kaldığı, Fatma'nın ölümü ile de payının Ali'ye geçtiği böylece taşınmazların tamamının Ali'ye kaldığı, dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Davacılar Mustafa ve İlyas, Ali'nin taşınmazları ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile kendilerine bağışladığını ileri sürerek dava açmışlardır. Ölünceye kadar bakma vaadi ile ilgili davalar yenilik doğurucu davalardandır. Bu tür davalara bakmak kadastro mahkemesinin görevi dışında ve genel mahkemelerin görevi içindedir. Mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi komisyon kararı ile lehine pay tesbiti yapılan Ali'nin Tayyibe'den olma kızı Fatma'da usulüne uygun olarak davaya çağrılıp taraf oluşturulmadan Fatma payının da davacılar adına tesciline karar verilmesi dahi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir uyuşmazlık Kadastro Mahkemesi'nin bakmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kadastro Kanunun 25. maddesinde, Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davalar sıralanırken ""Mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin"" incelenmesi Kadastro Mahkemesinin görevi dışında olduğu kabul edilmiştir. Gerçekte de Kadastro Mahkemesi'nin görevi Md. 25'de görüldüğü gibi konu bakımından sınırlı olduğu gibi zaman bakımından da sınırlıdır.

Hal böyle olunca öncelikle, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir davanın yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren bir dava olup olmadığını açıklığa kavuşturmak, bunun için de ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yenilik doğurucu ( inşa-i ) hakların hukuki tanımı ve kapsamı üzerinde durmak gerekir. Kural olarak tek taraflı bir irade beyanı ile yeni bir hukuki durumun yaratılmasını mevcut hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını sağlayan haklara yenilik doğurucu ( inşa-i ) haklar denir.

İnşa'i hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç meydana gelir. Bunun için karşı tarafın kabulüne veya bir mahkeme hükmüne gerek yoktur.

Böyle bir hakka dayanılarak mahkemeden hukuki korunma ve yardım istenmesi durumunda yenilik doğuran ( inşa-i ) dava söz konusu olur. Yenilik doğurucu dava yenilik doğurucu bir hakka dayanılarak açılır. Ancak, yenilik doğuran hakka dayanılarak açılan her dava ise yenilik doğurucu dava değildir. ( Bkz. Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulu Kitabı 1995 Sh. 319 ).

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi iki yana borç yükleyen karşılıklı edimleri havi talih ve tesadüfe bağlı bağımsız bir sözleşmedir. ( Bk. Md. 511, 81 ). Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme karşılığı, bakım borçlusu da bakım alacaklısına bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Yine sözleşmedeki edimleri ifasından sonra taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile sözleşmenin bozulması mümkün değildir. Edimini sözleşmeye uygun yerine getiren tarafın karşı taraftan edimini ifa etmesini istemesi sözleşmeden kaynaklanan bir hakkın kullanılması anlamındadır. O nedenle bu hakkın ifasını sağlamak amacıyla açılan ve ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan davalar, niteliği itibariyle davalının bir iş yapmaya, birşey vermeye veya bir işi yapmamaya mahkum edilmesi istemini içeren eda davası olduğu açıktır.

Hemen belirtelim ki kural olarak yenilik doğurucu davalar eda davaları ile birleşemezler. Ayrıca yenilik doğurucu davaların geniş bir yorum yoluyla kapsamının genişletilmemesine de, özen gösterilmesi gerekir ( Bkz. 25.10.1971 gün 1/2 Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ).

Şu durum karşısında somut olayda; ölünceye kadar bakma aktine dayanan istem, Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davaları düzenleyen ve Kadastro Kanunun 25. maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından davaya bakmaya Kadastro Mahkemesi görevlidir. Açıklanan nedenler altında usule ve yasaya uygun görülen direnme kararı onanmalı ve işin esasının incelenmesi yönünden dava dosyası Özel Dairesine gönderilmelidir.

SONUÇ : Direnme kararı uygun olduğundan işin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine 29.01.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Taraflar arasında görülmekte olan davada davacı taraf taşınmazın miras bırakanı Ali'ye ait olduğunu, Ali'nin ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile çocukları Mustafa ve İlyas'a verdiğini, bu kişilerinde üçüncü kişi davalı tarafa satıp teslim ettiğini ancak miras bırakanı Ali ile çocukları arasındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığını, bu nedenle geçersiz olduğunu iddia ederek dava açmışlardır. İddianın sürülüş biçimine ve davalı tarafın dayandığı delillere göre taraflar arasındaki uyuşmazlık davacıların miras bırakanı Ali ile oğulları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olup olmadığı sonucunda toplanmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi niteliği itibariyle mahkemeden yenilik doğurucu ( ihdas edici ) karar almayı gerektiren sözleşmelerdendir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 25/son fıkrası hükmünce yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren davalara kadastro mahkemesinde bakılamaz. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 5.6.1974 günlü 7/847 Esas, 1974/640 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 18.02.1969 gün 1969/843 esas 1969/219 karar sayılı 15.09.1972 günlü 1972/6622 esas 1972/5756 karar sayılı içtihatları da aynı doğrultudadır. Taraflar arasında görülen davada davacı tarafın miras bırakanları Ali ile çocukları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılıp yapılmaması sonucu etkili değildir. İddianın sürülüş biçimine göre mahkemeden yenilik doğurucu hüküm verilmesi istenmektedir. Bu durumda davaya bakma görevi kadastro mahkemesine ait olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Dairenin kurulduğundan beri uygulaması aynı doğrultudadır. Hukukta istikrarda gereklidir. Açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması düşüncesinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Hüseyin ÖRMECİ

7. Hukuk Dairesi Başkanı

yarx
Old 03-05-2007, 22:10   #5
anadolu32

 
Varsayılan

Sayın Akpınar,göndermiş olduğunuz Yargıtay kararlarını inceledim ve kararlarıdan anlaşılacağı üzere ölüme kadar bakma akdinin feshi ve tapu iptali davalarında görevli mahkeme dava edilen taşınmazın değerine göre belirlenecektir.Bizim davamıza konu olan taşınmazın da değer olarak asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği konusunda da bir tereddüt bulunmamaktadır.Buna göre hakimin dava dilekçemizi sulh hukuk mahkemesine vermemiz gerektiğini söylemesini nası izah edebiliriz?....
Old 25-10-2008, 15:19   #6
Av.HakanTaşcı

 
Varsayılan acil

Değerli meslektaşlarım;baba ölene kadar bakma vaadiyle oğluna tarlasını veriyor.oğluda bir süre sonra noterde düzenlenen satış vaadi ile başkasına borçlanıyor.alacaklı satış vaadi şerhini tapuya şerh ettiriyor.daha sonra alacaklı mahkemeden adına tapunun tescillenmesi için dava açıyor.dava lehine sonuçlanıyor ve mahkeme alacaklı lehine tescil kararı veriyor ve kara kesinleşiyor.Bu arada baba dava açarak taşınmazın kendi adına tescili için (oğlunun bakma edimini yapmadığı gerekçesi ile) dava açıyor ve tarlanın üçüncü şahısları satılmasını engellemek için tedbir koyduruyor.Davaya müdahil olunma talebi ile mahkemeye başvurulduktan sonra satış vaadi alacaklısı nasıl bir yol izlemeli?şimdiden teşekkürler
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ölünceye kadar bakma sözleşmesinde şartlar ocean10 Meslektaşların Soruları 16 17-06-2009 08:39
ölünceye kadar bakma sözleşmesi Av.Gamze Korkmaz Meslektaşların Soruları 2 04-04-2007 15:38
Vergİ Daİresİnce Konulan Hacİzlerİn Kaldirilmasinda GÖrevlİ Mahkeme avalaattin61 Meslektaşların Soruları 6 29-03-2007 09:48
DoĞum Nedenİ İle İŞ Akdİnİn Feshİ Av.Ayhan KARAMAN Meslektaşların Soruları 8 25-12-2006 17:51
Üretİm Falİyetİne Son Verİlmesİ Nedenİyle İŞ Akdİnİn Feshİ mslmklvz Meslektaşların Soruları 4 01-08-2006 23:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05524302 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.