Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

6111 sayılı kanun kamulaştırmasız el atma

Yanıt
Old 19-07-2012, 09:50   #151
Numerus Clausus

 
Varsayılan

sayın meslektaşım bu kararı bana fakslamanız mümkün müdür? 0212 320 29 30 faks numaram, karar celsem için gerekli olacak... Çok teşekkür ederim...
Karara bana gelirse mutlaka sisteme atarım tüm meslektaşlarım faydalansın diye...
Old 19-07-2012, 12:05   #152
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, bu sevindirici bir gelişme olsa dahi, sıkıntı şu hususta sanıyorum; Mahkemeler ve Yargıtay, bu konuda görevli olduklarını hükme bağlasalar bile, Uyuşmazlık Mahkemesi aksini düşünmekte. Son çıkan kararları halen bu fikri yansıtıyor ve görevli mahkeme olarak idari yargı yerlerini işaret ediyor.

Ve malesef Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına bir itiraz yolu mevcut değil.

Yani mahkemeler ve Yargıtay aksini hükme bağlasa bile, bir dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi halinde çözüm yeri olarak yine idari yargıya yönlendirileceğiz. En azından şimdilik öyle gözüküyor.

Fakat elinizdeki kararı paylaşırsanız, en azından Uyuşmazlık Mahkemesi'ndeki savunmalarımıza ciddi bir destek sağlar. Şimdiden çok teşekkür ederiz.
Old 19-07-2012, 14:26   #153
Numerus Clausus

 
Varsayılan

Uyuşmazlık Mahkemesi ilke karar vermediği sürece yerel mahkemeleri bağlamadığı gibi yerel mahkemeler kendi iradeleri doğrultusunda görevlilik kararı verebilirler. Yargıtay'ın istikrarlı kararları da yerel mahkemelere dayanak olacağı gibi Y. 5. HD.'nin son içtihadı da açık gerekçe olacaktır bence....
Old 19-07-2012, 15:35   #154
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Numerus Clausus
Uyuşmazlık Mahkemesi ilke karar vermediği sürece yerel mahkemeleri bağlamadığı gibi yerel mahkemeler kendi iradeleri doğrultusunda görevlilik kararı verebilirler. Yargıtay'ın istikrarlı kararları da yerel mahkemelere dayanak olacağı gibi Y. 5. HD.'nin son içtihadı da açık gerekçe olacaktır bence....

Sayın meslektaşım, elbette sadece dosyaya sunulan emsal uyuşmazlık mahkemesi kararlarına dayanarak hukuk mahkemeleri görevsizlik kararı vermek zorunda değiller.

Uyuşmazlık kararlarının bu bağlamda bir bağlayıcılığı yoktur.

Ancak dosyanız, idare vekilinin talebi üzerine uyuşmazlık mahkemesine gönderilirse ve uyuşmazlık mahkemesi görev uyuşmazlığı çıkartırsa, bu karar söz konusu dosya için bağlayıcıdır.
Old 20-07-2012, 13:46   #155
hukukcu2003

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5593
KARAR NO : 2012/12492
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESI TARIHI NUMARASI DAVACILAR DAVALI
: Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
: 14/12/2011
: 2011/364 – 2011 / 396
: Sultan Kayıran vd. Vek.Av. Hamdi Tahsin Ulus
: Çankaya Belediye Başkanlığı Vek. Av. Berat Cana n
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın görev yönünden reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup anlaşı1dıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tahsili istemine ilişkindi r.
Mahkemece, idari yargı görevli olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine ¬karar verilmiş; hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Yapılan incelemede, Çankaya Belediyesi Encümeninin 19.1011989 tarih ve 2611 sayılı kararıyla onaylanan 81063 parselasyon planı ile oluştuğu imar planında açık pazar yeri olarak belirlendiği ve davalı idarece el atılmadığı tespit edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun benzer konudaki 15.12.2010 gün ve 2010/5- 662/651 sayılı kararı uyarınca imar planında açık pazar yeri gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi bedeline hükmedileceğine ilişkin karar da gözetilerek, 3194 sayılı Imar Kanununun 10. maddesi amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde davalı Belediyece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedeli ödenmelidir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri 16.05.1956 tarihli İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca adli yargının görevi içersindedir.

Bu itibarla işin esasına girilerek hüküm kurmak gerektiği gözetilmeden mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi.
Doğru görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine. 11.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
B.Yıldınm A.Z,Tepedelenlioğlu Ö.Avcı D.M.Cevher M.Kış
Old 20-07-2012, 13:56   #156
hukukcu2003

 
Varsayılan

Sayın mesletaşlarım kararı elimden geldiğince attım sisteme, umarım faydalı olur. Ayrıca; bu benzer bir takım kararlarda da imar planında kısmen park ve kısmen yol veya başkaca bayındırlık hizmetine ayrılmış olan yerlerde, yol için fiilen el atma var ancak park gibi diğer yerlerde fiilen el atma olmasa dahi, imar planında kısmen hayata geçirilmeye başlanıldığı ve planın bir bütün olduğu gerekçesiyle el atılmayan alanların beelininde ödenmesi hususunda kararlar çıkmıştır.
Old 23-07-2012, 17:39   #157
harkan

 
Varsayılan

davalı idare vekili olumlu görev uyuşmazlığı için Danıştay'a başvurur ise ????
Old 24-07-2012, 16:10   #158
hukukcu2003

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım yada öyle misiniz bilmiyorum ama , davalı vekili olumlu görev uyuşmazlığı için danıştay' a değil, olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılmasını istemeye yetkili olan Danıştay Başsavcısına hitaben mahkemeye dilekçe vermesi gerekir. Bunun için de 2247 sayılı kanunda bir takım şartlar var.
Old 03-08-2012, 09:07   #159
Numerus Clausus

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım teşekkür ederim. Bu kararın konuyla ilgili oldukça önemli bir adım olduğunu düşünüyorum... İlgisi olan her arkadaşa yardımcı olacağına eminim...
Old 09-08-2012, 12:48   #160
selcukkarabeniz

 
Varsayılan Uyuşmazlık mahkemesi kararına karşı Yargıtayın görev lilik kararı

Sayın Meslektaşlarım, uyuşmazlık mahkemesinin idari yargı görevlidir kararına uyarak görevsizlik veren Mahkeme kararı ve bunu bozarak ne olursa olsun adli yargı görevlidir diyen Yargıtay kararını sunuyorum.Durum hayli ilginç hale geldi. Ne yorum yapılacak çok merak ediyorum. Artık denecek birşye yapılacak bir yorum yok sanırım. hukukun bittiğ yerdeyiz diyorum sadece. saygılarımla.
T.C.
YARGITAY
5.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/3092
Karar: 2012/10080
Karar Tarihi: 17.05.2012

ÖZET: Dava, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Kamulaştırmasız olarak taşınmazına el konulan şahıs, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el koymanın önlenmesi davası açabileceği gibi bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmazın değerinin tahsili davası da açabilir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri adliye mahkemeleridir.

(2942 S. K. m. 10, 11) (3194 S. K. m. 18) (YİBK. 16.05.1956 1956/1 E. 1956/6 K.) (YİBK. 11.02.1959 T. 1958/17 E. 1959/15 K.)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup is anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, uyuşmazlığın, idarenin işleminden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

16.05.1956 gün 1-6 esas ve karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, kamulaştırmasız olarak taşınmazına el konulan şahıs, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el koymanın önlenmesi davası açabileceği gibi bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmazın değerinin tahsili davası da açabilir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri Adliye Mahkemeleridir.

Bu itibarla işin esasına girilerek hüküm kurmak gerektiği gözetilmeden 11.02.1959 gün ve 17-15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına yanlış anlam verilerek görevsizlik kararı verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 17.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYIMLIYORUZ.

T.C
BURSA
ASLİYE İKİNCİ HUKUK
MAHKEMESİ

Esas no: 2010/594
Karar no: 2011/505
Dava: Kamulaştırmasız el atma tazminatı
Dava tarihi: 15/10/2010
Karar tarihi: 02/11/2011


Davacılar vekili dava dilekçesinde, Bursa İli, Yıldırım İlçesi, Cumalıkızık Mah.586 parsel sayılı taşınmazın müvekkillerinin murisi Ş. M. U.'ya ait olduğunu ve müvekkillerinin hisse sahibi olduklarını, taşınmaza davalı idarece yol yapımı nedeniyle (11 Eylül Bulvarı) el atıldığını, tapu kapsamı içinde bulunan bu yere el konulmasının, kamusal hizmete tahsis amaçlı ve kalıcı nitelikte olduğunu, taşınmazın 1/1000 ölçekli Ankara yolu kuzeyi 3. Bölge uygulamalı İmar Planı kapsamında kalmakta iken, Yıldırım Belediye Başkanlığınca 3194 sayılı İmar K.nun 18. maddesi uyarınca imar uygulamasına tabi tutulduğunu, bu şuyulandırma işleminin Bursa 2. İdare Mahkemesinin 15/11/2005 tarih ve 2005/653 E. 2005/1281 sayılı kararı ile iptal edildiğini, söz konusu mahkeme kararı doğrultusunda plan ve şuyulama revize edileceğinden dolayı, imar planının revizyonu onaylanıncaya kadar Ankara yolu kuzeyi 3. Bölge Uygulama imar planı uygulamasının Yıldırım Belediye Meclisinin 03/10/2007 tarih ve 458 sayılı kararı ile durdurulduğunu, dolayısıyla imar uygulaması işlemi iptal edildiğinden, geriye dönüşüm sonucu müvekkillerinin maliki olduğu 586 parsel sayılı taşınmazın 11 Eylül Bulvarı üzerinde kaldığını, Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde yer alan taşınmazın ana caddeye cepheli ve oldukça değerli olduğunu, taşınmaza davalı idarenin kamulaştırma ya da acele kamulaştırma kararı almadan el atmasının haksız ve yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu, bu nedenle tazminat talebi zorunluluğunun doğduğunu, taşınmazın el atılan kısmı dışında kalan ve hukuken ve fiilen kullanımı mümkün olmayan kısmında projenin bir bütün olduğu gözetilerek bedel karşılığında davalı idareye devrinin gerektiğini ileri sürerek davanın kabulü ile fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL, Tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili 01/12/2010 tarihli cevap dilekçesinde, açılan davayı kabul etmediklerini, davanın haksız yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açıldığını, öncelikle açılan davanın görev, husumet ve süre yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkememizce 02/12/2010 tarihli celsede, davanın mahiyeti itibariyle davalı vekilinin yerinde görülmeyen görev, husumet ve zaman aşımı itirazları reddedilmiştir.

Dava konusu taşınmazın tapu kayıtlan celp edilmiş, Bursa İli, Yıldırım İlçesi, Cumalıkızık Mah. 586 parsel sayılı taşınmaz 17/01/2000 tarih ve 103 yevmiye numarası ile yenileme neticesinde Şirinevler Mahallesi 1398 ada 34 parsel sayılı taşınmaza gittiği, yine 14/03/2000 tarih ve 730 yevmiye numarası ile şuyulama neticesinde Şirinevler Mahallesi 1405 ada 2 parsel, 1406 ada 6 parsel,1429 ada 1 parsel, 1444 ada 4 parsel, 1477 ada 2 parsel, 1493 ada 1 parsel ve 1398 ada 40 parsel taşınmazlara gittiği bildirilmiştir.

Yıldırım Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 11/11/2010 tarih 8412 sayılı belge incelendiğinde, Bursa İli, Yıldırım İlçesi, eski: Cumalıkızık Mahallesi (Yeni Şirinevler Mahallesi) Eski:586 parselde kayıtlı taşınmazın kısmen 1/1000 ölçekli Ankara yolu kuzeyi 3. Bölge Uygulama İmar Planı kapsamında yeşil alan ve yol alanında kısmen de Uygulama İmar Planı haricinde 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kapsamında Tarımsal niteliği korunacak alanda kalmakta iken taşınmazın 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında kalan kısmının (yeşil alan ve yol alanında kalan kısmı) 3194 sayılı Yasanın 18. madde uygulaması (Şuyulandırma) ile düzenlemeye tabi tutulması neticesinde malikler adına muhtelif ada ve parsellerde tapu kaydı ve tescilleri yapıldığı, ancak 3194 sayılı Yasa'nın 18. madde uygulaması(şuyulandırma) ile yapılan düzenleme işlemi, Bursa 2. İdare Mahkemesinin 15/11/2005 tarih ve 2005/653 E. 2005/1281 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, bu nedenle yeniden hazırlanacak şuyulandırma işleminin tamamlanarak onayının kesinleşmesinden sonra malikleri adına tapu kaydı ve tescili oluşacak yeni parsel veya parsellere göre imar durumunun çıkartılmasının mümkün olabileceği belirtilmiştir.

Yine Yıldırım Belediye Başkanlığı Emlak ve İstimlak Müdürlüğünün 04/01/2011 tarih 65-232 sayılı belge ile, 1/1000 ölçekli Ankara yolu kuzeyi 3. Bölge Uygulama İmar Planı dahilinde kalan Cumalıkızık 586 sayılı parselin (yenileme ile 1398 ada 34 parsel şuyulandırma ile Şirinevler Mahallesi 1405 ada 2 parsel, 1406 ada 6 parsel, 1429 ada 1 parsel, 1444 ada 4 parsel, 1477 ada 2 parsel, 1493 ada 1 parsel, ve 1398 ada 40 parsel) sayılı taşınmazları kapsayan bölgede Encümen'in 10/08/1999 gün ve 1535 sayılı kararına istinaden yapılan 3194 sayılı İmar Kanunun 18. Madde uygulamasının, Bursa 2. İdare Mahkemesinin 2005/653 - 2005/1281 sayılı 15/11/2005 tarihli kararı ile iptaline karar verildiği, bu bölgede imar plan çalışmalarının tamamlandığı ancak askı suresince plana yapılan itirazların Belediye Meclisince değerlendirilmelerinin devam ettiği, bu değerlendirilmelere göre yeni plan onaylandıktan sonra geri dönüşüm ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18. Madde uygulamasının aynı anda yapılması düşünüldüğü bildirilmiştir.

Davacılar vekili 02/03/2011 tarihli dilekçesi ile uzlaşma yoluna gitmek istemediklerini bildirmiştir.

Davalı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili 02/12/2010 tarihli ara kararı ile verilen davalı tarafın görevsizlik kararı verilmesine ilişkin talebin reddine dair karara karşı 17/12/2010 tarihli dilekçesi ile kararın iptali ile görevlilik kararının kaldırılması bakımından başvuruda bulunulmakla, dosya, başvurunun incelenip bir karar verilmesi bakımından Danıştay Başsavcılığına gönderilmiş, 02/02/2011 tarih 2011/16 E. sayılı kararı ile 2247 Sayılı Yasanın 10. Maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği görülmüştür.

Uyuşmazlık Mahkemesi (Hukuk Bölümü) 04/07/2011 tarih 2011/62 E. 163 K. sayılı kararı ile, 3194 sayılı İmar K.nun 18. maddesi uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi kapsamında yapılan imar uygulamaları işlemlerinin kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı ve resen tesis edilen idari işlemler olduğu bu işlemlerden doğan zararın tazmininin istenildiği gözetildiğinde, Uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile İmar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği belirtilerek davanın çözümünün İdari Yargının görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile davalı Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/12/2010 gün ve E. 2010/594 sayılı kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, yapılan soruşturmaya, toplanan delillere ve kanuni gerektirici sebeplere binaen, davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle,
HÜKÜM:

1- Davanın Yargı yolu bakımından REDDİNE.

2- Harçlar yasası gereğince alınması gereken 18.40.-TL harcın peşin alınan 148.50 TL. harçtan mahsubu ile bakiye 130,10 TL. nin karar kesinleştiğinde istek halinde davacılara iadesine,

3- Yargılama giderlerinin davacılar uhdesinde bırakılmasına,

4- Avukatlık ücret tarifesi uyarınca takdir olunan 1100,00 TL. ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,

5- Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içersinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2011 (sinerji as)
Old 18-09-2012, 11:39   #161
avcetin

 
Varsayılan

Herkese iyi günler, iyi çalışmalar dilerim.
Bir kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davamız lehimize sonuçlandı ve davalı idare tazminata mahkum edildi. Mahkeme tarafından karar verilmesinden sonraki karar yazılması, temyiz süresi, adli tatil, vs. süreçte idare tarafından imar tadilatı yapıldı ve bu gerekçeyle dosya temyiz edildi. Bundan sonraki süreçle ilgili olarak sizlerin görüş ve önerilerini bekliyorum. Dava sizce konusuz mu kalır? Yerel mahkemede yargılama devam ederken plan tadilatı yapılması durumunda davanın konusuz kalacağına dair yargıtay kararları buldum ancak yerel mahkeme tarafından karar verildikten sonra yapılacak plan tadilatlarının davayı ne şekilde etkileyeceğine dair kararlar bulamadım.
İlginiz için herkese teşekkür ederim..
Old 18-09-2012, 12:34   #162
pallanco

 
Varsayılan

Eğer fiili el atma var ise ve el atma devam ediyorsa değişen birşey olmaz bence. Ama son yıllardaki içtihat değişikliği neticesinde hukuki el atma nedeniyle verilmiş bir karar ise, bu karar henüz kesinleşmediği için (bence) bu nedenle bozulur, davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilir, ama davanın açılmasına davalı idare neden olduğu için yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilir... Ama tabi bu benim fikrim ve somut bir Yargıtay kararına dayalı değil bu fikir...
Old 18-09-2012, 15:26   #163
harkan

 
Varsayılan

imar mevzuatı nedeniyle hukuki el atmalarda tam yargı davası açan yahut danıştay kararı alan henüz var mı?
Old 25-09-2012, 01:44   #164
harkan

 
Varsayılan

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ
KURULU
Esas No : 2007/2255
Karar No : 2012/801
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Çankaya Belediye Başkanlığı ANKARA
Vekili : Av… -Aynı adreste
Karşı Taraf (Davacılar) : 1- …
2- …
Vekilleri : Av. ….

İstemin Özeti : Ankara 6. İdare Mahkemesinin 23.5.2007 günlü,
E:2007/458, K:2007/1032 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davalı idare tarafından
istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Burakhan Melikoğlu'nun Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile ısrar
kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ekrem Atıcı'nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; Çankaya Belediye Meclisinin 2.8.1996 günlü, 150 sayılı kararı ile değiştirilen 1/1000 ölçekli imar
planında park alanında kalan Ankara, Çankaya, 1. Bölge, 6049 ada, 3,4,5 sayılı parsellerin kamulaştırılarak
bedellerinin ödenmesi, kamulaştırılmaması halinde imar planı değişikliğinden önceki duruma dönülerek yapılaşma
izni verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Çankaya Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle
açılmıştır.
Ankara 6. İdare Mahkemesinin 31.10.2003 günlü, E:2002/766, K:2003/1721 sayılı kararıyla; davacının
imar planı değişikliği isteminin belediye meclisine iletilerek bu meclis tarafından bir karar verilmesi gerekirken,
istemin doğrudan belediye başkanlığınca reddedilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı; diğer
yandan, taşınmazların park alanına dönüştürüldüğü tarihten itibaren beş yılı aşan bir süre geçtiği halde
davacıların kamulaştırma yapılmasına ilişkin istemleri, anılan taşınmazların kamulaştırma programına
alınmadığından kamulaştırılamayacağı gerekçesi ile reddedilmiş ise de, beş yılı aşan bir süre boyunca
kamulaştırma yapılmamasının, 3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının Anayasa Mahkemece
iptaline ilişkin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararda ortaya konulan değerlendirmeler
çerçevesinde mülkiyet hakkının özünü zedelediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline
karar verilmiştir.
Danıştay Altıncı Dairesi'nin 7.3.2007 günlü, E:2006/4077, K:2007/1377 sayılı kararıyla; anılan İdare
Mahkemesi kararının, dava konusu işlemin imar planı değişikliği isteminin reddi yolundaki kısmının iptali yolundaki
hükmü onanmış; dava konusu işlemin, kamulaştırma yapılması isteminin reddine ilişkin kısmının iptali yolundaki
hükmü ise, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, davalı idarenin yargı kararı ile işlem tesisinezorlanamayacağı, İdare Mahkemesince Anayasa Mahkemesi kararına dayanılarak, kamulaştırma yoluna
gidilmemesiyle mülkiyet hakkının özünün zedelendiği sonucuna varılarak, idareyi işlem tesisine zorlayıcı nitelikte
iptal kararı verilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesi, bozma
kararına uymayarak, dava konusu işlemin, kamulaştırma yapılması isteminin reddine ilişkin kısmının iptali
yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 23.5.2007 günlü, E:2007/458, K:2007/1032 sayılı ısrar
kararını, hukuka aykırı olduğunu öne sürerek, temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü
sağlamak amacıyla hazırlanarak yürürlüğe konulan 3194 sayılı İmar Kanununun; 7. ve 8. maddeleriyle, belirli
koşullarla, belediyelere ve valiliklere yerleşim yerlerinde imar planlarını hazırlama ve yürürlüğe koyma
yükümlülüğü getirilmiştir.
Aynı Kanunun 10. maddesinde; "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde,
bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi
sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu
programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına
tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki
kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar.
Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere
ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi
hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam
eder" hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar
programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında
kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları kamulaştırma zorunluluğu
yüklenmiştir.
Anılan Kanunun 13. maddesinin, ilk halinde ise, "Resmî yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan,
otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumî hizmetlere ayrılan alanlarda
inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmez. Ancak imar programına
alınıncaya kadar mevcut kullanma şekli devam eder.
Ancak, parsel sahibi imar planlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra müracaat ettiğinde imar
planlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve
benzeri umumî hizmetlere ayrılan alanlardan ilgili kamu kuruluşunca yapımından vazgeçildiğine dair görüş
alındığı takdirde, tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak
yeni imar plânına göre inşaat yapılır. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan imar planlarında, bahsedilen
beş yıllık süre bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren geçerlidir......" kuralına yer verilerek bir yandan , imar
planında kamunun kullanımına ayrılan taşınmazların maliklerine yönelik olarak, taşınmazlarını tasarruf etme
konusunda kısıtlamalar getirilirken, diğer yandan, taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının uzun süre
kısıtlanmaması amacıyla, imar planının onaylanmasından itibaren beş sene geçmesi şartıyla, taşınmaz
maliklerine belli haklar tanınmış ise de; Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı
kararı ile "Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen
amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez.
Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan
yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan
kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.
3194 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul,
cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanmaşeklinin devam edeceği öngörülmüştür. Yasa'nın 10. maddesinde de belediyelerin, imar plânlarının yürürlüğe
girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı uygulamak üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları belirtilmiş,
ancak Yasa'da bu plânların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer
verilmemiştir.
13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma
şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli
olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.
İmar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının
sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu
kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını
kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşımaktadır." gerekçesiyle, 3194
sayılı Yasanın, 13. maddesinin 1. fıkrasının iptaline,1. fıkrasının iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan 3.
fıkrasının da iptaline, iptal edilen kurallar nedeniyle meydana gelen hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit ve
kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince iptal
hükmünün, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin aktarılan iptal kararının, esas itibarıyla, 3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1.
fıkrasında öngörülen kısıtlamaların neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi
bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirdiği gerekçesine dayandığı, aynı maddenin, mülkiyet hakkı
kısıtlanan kişilere bazı güvenceler sağlayan 3. fıkrasının ise, 1. fıkranın iptali sonucu uygulanma olanağı
kalmaması nedeniyle, zorunlu olarak iptal edildiği , bu iptalin doğuracağı hukuki boşluk öngörülerek yasama
organına yeni bir yasal düzenleme yapılması amacıyla süre verildiği anlaşılmaktadır.
Anılan Anayasa Mahkemesi kararı; 29.06.2000 günlü, 24094 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve
bugün itibarıyla altı aylık süre dolmuş ise de, henüz oluşan hukuki boşluğu doldurmak amacıyla herhangi bir yasal
düzenleme yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı ve bu iptal kararının doğurduğu hukuki boşluğu giderecek
yeni bir yasal düzenlemenin halen yapılmaması sonucunda ortaya çıkan mevcut hukuksal durumda, bir yandan,
imar planlarında kamunun kullanımına ayrılmış taşınmazlar üzerinde, maliklerin ne gibi tasarruflarda bulunacağı
ya da bulunamayacağı konusu belirsiz hale gelmiş; diğer yandan, kamunun kullanımına ayrılmış olmakla birlikte
henüz kamulaştırılmamış olan taşınmazlarla ilgili olarak da malikler tamamen güvenceden yoksun kalmıştır. Her
ne kadar, 3194 sayılı Yasanın yukarıda metnine yer verilen 10 maddesinde, imar planlarının yürürlüğe
girmesinden itibaren en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarının hazırlanacağı ve
program kapsamındaki taşınmazların ilgili kamu kuruluşlarınca kamulaştırılacağı öngörülmüş ise de, yukarıda yer
verilen Anayasa Mahkemesi kararında da açıklandığı gibi, imar programlarının; dayanağı imar planlarının
tümünü kapsaması hukuken zorunlu olmadığından; imar programı dışında kalan taşınmazların hukuki durumu, bu
taşınmazların kamulaştırılacağı zaman, malikin mülkiyet hakkı üzerindeki kısıtlamaların süresi konularındaki
belirsizliğin uzun süre devam etmesi olasıdır.
Nitekim, uygulamaya bakıldığında; imar planlarında kamunun kullanımına ayrılmış olan yerlerde kalan
taşınmazlar üzerinde, maliklerin ileriye dönük tasarruflarda bulunamadıkları, taşınmazları kamulaştırma işlemine
konu teşkil edeceğinden satış değerlerinin düştüğü, bu arsaların rayiç değerinden satılamadığı, ancak
kamulaştırma bedelini almak suretiyle yarar sağlamalarının mümkün olduğu; diğer taraftan, Belediyelerin veya
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, ödenek yetersizliği gibi nedenlerle, kamunun kullanımına ayrılmış taşınmazları
kamulaştırmada uzun süre geciktikleri; ayrıca, kamu hizmeti gereklerine uygun olarak ikame edecek başka bir yeri
belirleme ve yer değişikliği için ilgili yatırımcı kuruluşun görüşünü alma mükellefiyetinden dolayı, belediyelerin
uzun süre kamulaştırılmayan özel mülkiyetteki taşınmazları, imar planlarında değişiklik yapmak suretiyle plandançıkarmayı istemedikleri görülmektedir.
Aktarılan hukuksal durum ve uygulamada karşılaşılan diğer sorunların, kişilerin mülkiyet hakkını
kısıtladığı ve bu nedenle, Türkiye tarafından 18.5.1954 tarihinde onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Eki
1. Protokolün 1. maddesinin 1. bendinde "Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde
kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve uluslararası hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı
koşullara uyulmadıkça, hiç kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.." hükmüne aykırı durumların ortaya
çıkmasına yol açabileceği açıktır.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, benzer bir mülkiyet hakkı ihlali iddiasıyla açılmış olan,
Hakan Arı/Türkiye Davasında (Başvuru No:13331/07) 11.1.2011 gününde verdiği kararda , ".... başvuran mülkiyet
hakkına karşı orantısız bir müdahalenin yapıldığını öne sürmektedir.
Hükümet mülkiyetten yoksun bırakma gibi bir durumun sözkonusu olmadığını ve başvuranın arazisini
kullanmaya ve fidanlık olarak ekip biçmeye devam edebileceğini savunmaktadır.
AİHM'ye göre başvuranın mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale sözkonusudur. Taşınmazın şehir imar
planında okul yapımı için öngörülmesi yalnızca imar yasağından etkilenmesine yol açmamış, aynı zamanda
araziden istifade edilmesini de olanaksız hale getirmiştir. Geriye Ek 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edilip
edilmediğini tespit etmek kalmaktadır.
AİHM başvuranın taşınmazına el atılmaması nedeniyle re'sen gerçekleşmiş bir müdahalenin olmadığını
gözlemlemektedir. AİHM bunun yanı sıra mülkiyetin transferinin gerçekleşmemiş olduğu ihtilaf konusu davayı
görünenlerin ötesine geçerek gerçek yüzüyle inceleyeceğini belirtmektedir (...). AİHM bu bağlamda, başvuran
tarafından öne sürülen durumun etkilerinin mülkiyet hakkına yönelik kısıtlamalardan ileri geldiğini, gayrimenkulün
değeri ile ilintili olduğunu ve sonucu itibarıyla bütün olarak taşınmazın kullanılabilirliğini azalttığını anımsatır. AİHM
buna karşın, özüne yönelik kayba uğrasa da mezkur hakkın kaybolmadığını not etmektedir. Dile getirilen bütün bu
tedbirlerden başvuranın mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı gibi bir çıkarımda bulunulamamaktadır. Başvuran
ne taşınmazına erişim hakkını ne de onun maliki olmayı kaybetmiş, esasen taşınmazın satışı konusunda sıkıntı
yaşamıştır. .....
AİHM yine de başvuran tarafından dile getirilen durumun Ek 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesinin ilk
cümlesi kapsamına girdiğini ifade etmektedir (....).
AİHM kamu yararının gerekleri ile başvuranın temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi
gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini incelemeye alacaktır (.....)......
Başvuranın imar iznini elde etme konusunda meşru bir beklentisi bulunmaktadır. Zira okul inşaatının
öngörüldüğü şehir imar planını müteakip kamulaştırma amacıyla sonradan araziye imar yasağı getirilmiştir. Bu
yasak halen sürmektedir....
AİHM başvuranın ilgili bütün bu dönem boyunca mülkiyetinin akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiğini
gözlemlemektedir. İlk etapta idari bütçe kaynaklarının yetersizliği nedeniyle mezkur arazi kamulaştırılamamış,
ikinci süreçte belediyenin 22 Eylül 2005 tarihinde kabul ettiği yeni şehir imar planına göre başvuranın taşınmazı
bir kez daha okul yapımı kararından etkilenmiştir.
AİHM bu bağlamda, Hükümet tarafından iç hukukta başvuranın taşınmazının belirsizliğini telafi edecek
herhangi bir hukuki kararın alındığı dile getirilmemiştir.
AİHM sözkonusu bu durumun başvuranın mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanması önünde engel
teşkil ettiğine ve arazinin satış şansı da dahil, sonucu itibarıyla taşınmazın değerini hatırı sayılır ölçüde azalttığına
itibar etmektedir.
Ayrıca başvuranın uğradığı kayıp hiçbir tazminat miktarı ile giderilmemiştir.
Bütün bu sözü edilenler AİHM'yi başvuranın, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında
gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kaldığı
yönünde düşünmeye sevk etmektedir ....AİHM bu nedenle Ek 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmaktadır." gerekçesiyle
Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
Bu arada, benzer uyuşmazlıkların adli yargıda dava konusu edilmeleri üzerine adli yargı yerlerinin ve bu
yargı kolunun yüksek mahkemesi olan Yargıtayın ,konuyu çözümsüz bırakmamak amacıyla uyuşmazlıklara
medeni hukuk kuralları çerçevesinde çözümler getirmeye çalıştığı görülmektedir. Konunun en belirgin şekilde
tartışıldığı ve karara bağlandığı örnek ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E: 2010/5-662
K: 2010/651 sayılı kararıdır. Bu kararda, "....uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata
geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki
tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının
özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene
dayanılmadan İdarece engellendiği kuşkusuzdur.
Yukarıda açıklandığı üzere, malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde
üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı
olarak müdahalenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen
veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza
hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de
kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.
Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi
nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis
edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan
ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli
bulunduğu, her türlü izahtan varestedir." gerekçesiyle , söz konusu uyuşmazlıkları "kamulaştırmasız el koyma"
kapsamında değerlendirmiş ve idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal
sahibinin, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş
söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği sonucuna varmıştır.
Bununla birlikte, benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak yine adli yargıda açılan davalarda, görev itirazında
bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkmış, uyuşmazlığı inceleyen Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından
da, 9.4.2012 günlü, E:2012/41, K:2012/77 sayılı ve 9.4.2012 günlü, E:2011/238 , K:2012/63 sayılı kararlarda
olduğu gibi, yukarıda belirtilen konularda idari yargı görevli bulunmuştur.
Gelinen bu noktada, ortaya çıkan hukuki boşluğun doğurduğu uyuşmazlıklar, uyuşmazlıklarla ilgili
olarak adli yargıda açılan davalarda Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından idari yargının görevli görülmesi; bu
uyuşmazlıklarla ilgili olarak verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları; Anayasa Mahkemesi kararından
sonra ortaya çıkan hukuki boşluğun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1. maddesinde yer alan "Kanunda
uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl
bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir." kuralı gereğince, idari yargı organlarınca doldurulmasını zorunlu
kılmaktadır.
Bu nedenle, uyuşmazlık, açıklanan çerçevede incelenmiştir.
Anayasanın 35. maddesinde; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu
yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir." hükmü yer almış; yine Anayasanın 13. maddesinde " Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Anayasanın 90/4. maddesi uyarınca, içhukukumuz bakımından da bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 1 No’lu ek Protokolünün 1. maddesinde de, “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasadaöngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun
bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını
düzenlemek (...) için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”
düzenlemesi yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların maliki oldukları Ankara , Çankaya, 1. Bölge, 6049 ada, 3,4,5
sayılı parsellerin, Çankaya Belediye Meclisinin 2.8.1996 günlü, 150 sayılı kararı ile değiştirilen 1/1000 ölçekli
imar planında park alanında kaldığı; park alanında kalması nedeniyle davalı belediyece yapılaşma izni
verilmediği, ancak bugüne kadar da kamulaştırılmadığı; imar planı değişikliği üzerinden 5 yıldan fazla bir süre
geçmesi üzerine söz konusu parsellerin kamulaştırılarak bedellerinin ödenmesi, kamulaştırılmaması halinde imar
planı değişikliğinden önceki duruma dönülerek yapılaşma izni verilmesi istemiyle yapılan başvurunun Çankaya
Belediye Başkanlığı işlemi ile reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılara ait söz konusu parsellerin , imar planında kamunun kullanımı için park alanı olarak ayrılması
nedeniyle bu parsellerde artık yapılaşmaya gidilemeyeceği ve bu nedenle maliklerinin tasarruf haklarının
kısıtlandığı açıktır. İdareye başvuru tarihi itibarıyla beş yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece
kamulaştırma yapılmadığı gibi ne zaman yapılabileceği konusunda da davacılara bir bilgi de verilmemiştir. Bu
nedenle, davacıların maliki oldukları parsellerin durumu ve mülkiyet hakkından yararlanma olanakları belirsizlik
içindedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yukarıda da yer verilen, Hakan Arı/Türkiye Davasında (Başvuru
No:13331/07) verdiği kararda, sözkonusu bu durumun başvuranın mülkiyet hakkından tam anlamıyla
yararlanması önünde engel teşkil ettiği ve arazinin satış şansı da dahil, sonucu itibarıyla taşınmazın değerini hatırı
sayılır ölçüde azalttığı değerlendirmesinde bulunarak, malikin, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda
kaldığı sonucuna varmış ve Türkiyenin ilgili kişinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
Bu bağlamda, uyuşmazlık konusu olayda da, davacıların mülkiyet haklarının belirsiz bir süre ile
kısıtlandığı açık olup bu kısıtlamanın kaldırılmaması sonucunu doğuran işlemlerde bu yönüyle hukuka uyarlık
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aynı kararında, böylesi karmaşık ve düzenleme
yapılmasını gerektiren alanlarda Devletlerin şehir planlamasına yönelik politikalarında belirli bir takdir payından
yararlanmalarının doğal olduğunu, güdülen amaç çerçevesinde, mülkiyet hakkına yönelik müdahalede genel
kamu menfaatlerine riayet edildiği değerlendirmesinde de bulunmuştur. Keza, Anayasa Mahkemesi, İmar
plânlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik
toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmadığını belirtmiştir.( Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999
günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararı)
Bu nedenle, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin
bozulduğundan ve mülkiyet hakkının kullanımının belirsizliğe itildiğinden sözedilebilmesi için, imar planının
onaylanmasından sonra kamulaştırmanın ne kadar zaman içinde yapılması gerektiği belirlenmelidir.
Bugün itibarıyla, mevzuatta bu konuyu düzenleyen açık bir düzenleme yer almamaktadır.
3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3. fıkrasında, imar planının
onaylanmasından itibaren, beş yıl sonra müracaat edildiğinde, umumî hizmetlere ayrılan alanlarda , hizmet ile ilgili
yapıların yapımından vazgeçildiğine dair görüş alınması şartıyla, taşınmaz maliklerine bazı haklar tanınmıştır.
Diğer yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 23. maddesinde, kamulaştırma bedelinin
kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat
yapılmaması veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz malın olduğu gibi bırakılması
şartıyla malike taşınmazını geri alma hakkı öngörülmüştür.Görüldüğü üzere, yasa koyucu, mülkiyet hakkını ilgilendiren konularda, idarenin beş yıl boyunca
hareketsiz kalmasını, malikler lehine bazı haklar doğması bakımından yeterli görmüştür.
Yasa koyucunun bu eğiliminin, uyuşmazlık konusu olayda da kıyasen uygulanması hukuka ve
hakkaniyete uygun olacağından, imar planlarının onaylanmasından itibaren beş geçmesine karşın, ilgili idarelerce
kamunun kullanımına ayrılan taşınmazların kamulaştırılmaması durumunda, mülkiyet hakkının kullanımının
belirsizliğe itildiğini, dolayısıyla, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil
dengenin bozulduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda da, söz konusu beş yıllık süre geçmiştir.
Bu itibarla, davacıların başvurusu üzerine 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesi hükmü uygulanmak
suretiyle maliki oldukları taşınmazın davalı belediyece imar programına alınması , bu program dahilinde
geciktirilmeksizin kamulaştırılması zorunludur.
Dava konusu olan uyuşmazlığa ilişkin olarak yukarıda açıklanan hukuki sonuca varıldıktan sonra,
davalı idarenin, özellikle İstanbul, Ankara gibi metropoller için yapılmış imar planlarında kamunun kullanımına
ayrılmış olan yerlerin tümünün aynı anda imar programlarına alınamayacağı , dolayısıyla hepsinin birden
kamulaştırılamayacağı, mali ve idari yönden bunun imkan dahilinde olmadığı yolundaki iddialarının da
değerlendirilmesi gerekli görülmüştür. 5393 sayılı Belediye Kanunun 14. maddesinde, hizmetlerin yerine
getirilmesinde öncelik sırasının belirlenmesinde, belediyenin malî durumu yanında hizmetin ivediliğinin dikkate
alınacağı kuralına yer verilmiştir. Ayrıca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde, idarelerce yeterli
ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılamayacağı kuralı yer almıştır. Bu kurallar uyarınca,
imar planlarını hazırlamakla yükümlü olan idarelerin , ilgili diğer idarelerle koordinasyon içinde hareket ederek,
gerek imar planlarının, gerek imar programlarının hazırlanması aşamasında, kamu hizmetleri için ihtiyaç
duyulan ve kamulaştırılması gereken taşınmazları belirlerken, ödenek durumunu ve hizmete duyulan ihtiyaç
çerçevesinde hizmetin aciliyetini dikkate alarak kamunun kullanımına ayrılacak taşınmazları belirlemesi, kamu
yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin bozulmaması ve mülkiyet
hakkının kullanımının belirsizliğe itilmemesi, dola yısıyla uyuşmazlıklara neden olunmaması için hukuka uygun bir
yöntem olacaktır.
Bu durumda, aksi yöndeki dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 23.5.2007
günlü, E:2007/458, K:2007/1032 sayılı kararının yukarıda yer verilen gerekçeyle ONANMASINA, 24.5.2012
gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 25-09-2012, 10:22   #165
selcukkarabeniz

 
Rahatsiz Danıştay kararı hk.

Belediyeler yine param yok önceliğim başka yerlerin kamulaştırılması vb derse yapılacak bir şey yok, yani sonuç olmayacak. Başvuru üzerine Belediye Meclisine gelecek onlar da paramız yok, önceliğimiz yok deyip reddederse nolacak. Danıştay kararı bence yok hükmünde olacak. Sanırım hala elimizdeki tek yok adli yargıda tazminat davası.
Old 03-11-2012, 14:31   #166
avcetin

 
Varsayılan Geçici 2. madde iptal

Anayasa Mahkemesi, 6111 sayılı torba yasada yer alan ve 1983'ten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri ile ilgili geçici 2. maddeyi 01.11.2012 tarihli oturumda Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir.
Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta: İptal hükmü, kararın resmi gazetede yayınlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girecektir.
Old 05-11-2012, 09:29   #167
Numerus Clausus

 
Varsayılan

Kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat istemli davam,imar planının varlığı gerekçe gösterilerek Uyuşmazlık Mahkemesi kararları doğrultusunda yargı yolunun caiz olmadığından bahisle usulden reddetti. Dosyayı temyiz ettim. Bakalım Yargıtay ne söyleyecek???
Old 05-11-2012, 14:47   #168
avcetin

 
Varsayılan

Bence aşağıda yayınladığım karar Yargıtay'ın ne söyleyeceğini ortaya koyuyor:

T.C. YARGITAY
5.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/5593
Karar: 2012/12492
Karar Tarihi: 11.06.2012


ÖZET: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun benzer konudaki kararı uyarınca imar planında açık pazar yeri gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi bedeline hükmedileceğine ilişkin karar da gözetilerek, İmar Kanununun ilgili maddesi amir hükmü uyarınca uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde davalı Belediyece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmam bedel ödenmelidir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri adli yargının görevi içerisindedir. Bu itibarla işin esasına girilerek hüküm kurmak gerektiği gözetilmeden mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

(3194 S. K. m. 10) (YHGK 15.12.2012 T. 2010/5-662 E. 2010/651 K. )

Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırması el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın görev yönünden reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Dava, kamulaştırması el atılan taşınmazın bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, idari yargı görevli olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Yapılan incelemede, Çankaya Belediyesi Encümeninin 19 1011989 tarih ve 2511 sayılı kadarıyla onaylanan 81063 parselasyon planı ile oluştuğu imar planında açık pazar yeri olarak belirlendiği ve davalı idarece el atılmadığı tespit edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun benzer konudaki 15.12.2010 gün ye 2010/5- 662/651 sayılı kararı uyarınca imar planında açık pazar yeri gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi bedeline hükmedileceğine ilişkin karar da gözetilerek, 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesi amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde davalı Belediyece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmam bedel ödenmelidir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri 15.05.1956 tarihli İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca adli yargının görevi içerisindedir.

Bu itibarla işin esasına girilerek hüküm kurmak gerektiği gözetilmeden mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi.

Doğru görülmemiştir.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 11.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 05-11-2012, 14:52   #169
Numerus Clausus

 
Varsayılan

Bu kararı ve bu tarzda benzer kararları mahkemeye sundum. Ancak yine de görevsizlik verdi umarım Yargıtay'dan dosya bir an evvel bozulup döner de sonucu alırım. Zira karar aşamasına gelmişken görevsizlik verdi
Old 12-11-2012, 21:23   #170
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,

Müvekkilime ait arsa, imar planında inşaat yapılabilecek, imara açık bir arsa olmasına rağmen belediye tarafından üstüne park inşaa edilmiştir.

Biz bu sebeple öncelikle 5999 ve 6111 sayılı kanunlar gereği belediyeye uzlaşma başvurusunda bulunuduk. Bu başvuru üzerine belediye hemen tapu üzerine 31/b şerhi koydu ve müvekkillerimize aşağı yukarı arsa değeri kadar bir meblağ önerdi.

Fakat ödemenin ne zaman yapılacağı hususunda bir zaman veremediler ve hemen ödeme yapamayacaklarını, uzun bir süre beklememiz gerektiğini söylediler.

Bunun üzerine müvekkillerimiz adına kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat davası açtık.

Fakat yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde arsanın değeri neredeyse belediyenin teklif ettiği bedelin dörtte biri kadar tespit edildi.

Bu durumda müvekkillerimiz, taşınmazın değerini tazmin yerine taşınmza yapılan müdahalenin önlenmesinin daha mantıklı olacağına karar verdiler.

Bu durumda biz davamızı müdahalenin men'i yönünde ıslah edebilir miyiz ?

Beni bu hususta şüpheye düşüren, 6111 sayılı kanunda geçen "uzlaşmaya gidildikten sonra sadece tazminat davası açılabileceği" yönündeki hükmüdür.
Old 12-11-2012, 23:35   #171
THB

 
Varsayılan 6111 sayılı kanun

Sayın meslektasim;
Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi, atıfta bulunduğunuz 6111 sayılı kanunun ilgili maddesindeki "sadece" sözcüğünün anayasaya aykırılığına ve iptaline karar verdi. (Bu ay başında) Ancak verilen karar; resmi gazetede yayın tarihinden itibaren 6 ay sonra geçerli olacak. Yani ilgili iptal kararının resmi gazetede yayınlanmasından itibaren 6 ay sonra müdahalenin meni davası açabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin...
Old 13-11-2012, 13:09   #172
Av.Sezer Yiğit

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan THB
Sayın meslektasim;
Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi, atıfta bulunduğunuz 6111 sayılı kanunun ilgili maddesindeki "sadece" sözcüğünün anayasaya aykırılığına ve iptaline karar verdi. (Bu ay başında) Ancak verilen karar; resmi gazetede yayın tarihinden itibaren 6 ay sonra geçerli olacak. Yani ilgili iptal kararının resmi gazetede yayınlanmasından itibaren 6 ay sonra müdahalenin meni davası açabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin...

Sayın meslekdaşım, bu gelişmeden haberim yoktu. Aydınlattığınız için teşekkür ederim.
Old 13-11-2012, 17:34   #173
glyclk

 
Varsayılan

5999 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle, 2942 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 6’nın:
1- İkinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
2- Altıncı fıkrasının;
a- Birinci cümlesinde yer alan “…sadece…” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
b- Birinci cümlesinde yer alan “…üç ay içerisinde…” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
c- Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
3- Yedinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
4- Sekizinci fıkrasının son cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
5- Onuncu fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
B- 6111 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
C- 6111 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu maddeye ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
Yürürlüğünün durdurulması isteminin REDDİNE,

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=gundem&id=408
Old 14-11-2012, 22:36   #174
koseogluhukuk

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

5. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/17580

K. 2011/20948

T. 13.12.2011

• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Taşınmazın Pilon Yeri İle İrtifak Hakkı Bedelinin Tahsili Talebi/Uzlaşma İçin İdareye Başvurulması İmkanının Dava Şartı Olmadığı – Uzlaşma Yoluna Gitmeden Malikin Her Zaman Tazminat Davası Açabileceği )

• UZLAŞMA ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat/Dava Açmadan Önce İdareye Uzlaşma İçin Başvurma İmkanı Olduğu – Bunun Dava Şartı Olmadığı/Taşınmaz Malikinin Dava Açmakla Uzlaşmak İstemediği Yönündeki İradesini Ortaya Koyduğu )

• İDAREYE UZLAŞMA İÇİN BAŞVURMA ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat/2942 S.K. Geçici Md.6 Gereği Başvurma İmkanı Olduğu – Bunun Dava Şartı Olmadığı )

• HAK ARAMA HÜRRİYETİ ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat/Malikin Uzlaşma İçin İdareye Başvurma İmkanı Olduğu – İdareye Başvurmadan Doğrudan Tazminat Davası Açabileceği )

• DAVA ŞARTI ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat/2942 S.K. Geçici Md.6 Gereği İdareye Uzlaşma İçin Başvurma İmkanı Olduğu – Uzlaşma Yoluna Gitmeden Malikin Her Zaman Tazminat Davası Açabileceğinin Gözetileceği )

2942/m.Geç.6

6111/m.Geç.2

2709/m.36

ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsili istemine ilişkindir. El konulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davası açabilir. Kamulaştırma Kanunu Geçici 6.maddenin 1.fıkrasındaki uzlaşma için idareye başvurma; dava şartı olmadığı gibi, taşınmaz maliki dava açmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması hak arama özgürlüğüne ilişkindir. İşin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, red kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 5999 sayılı kanunla eklenen Geçici 6. maddedeki hükümlerin 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi uyarınca 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde de uygulanacağı kabul edilmiştir.
5999 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 6. Maddesinin 1.fıkrasında “… taşınmazlara malikin rızası olmaksızın fiilen el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.” hükmü getirilmiştir.
Ancak;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16. 05. 1956 gün ve 1956/1-6 sayılı kararı uyarınca idarece taşınmazına kamulaştırmasız el atılması halinde malik müdahalenin önlenmesi talebinde bulunabileceği gibi bu fiili duruma razı olması halinde el konulan yerin bedelini talep edebilir.
Bu hüküm uyarınca taşınmazına el konulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davası açabilir. 5999 sayılı Kanunla getirilen uzlaşmaya gidilmesi hali kişinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz.
Kanunda, uzlaşmanın önerilmesinin amacı kişinin mahkemeye müracaat hakkını ortadan kaldırmak değil, malikin idareye başvurması halinde uzlaşma yolunun denenmesidir.
İdare uzlaşma talebinde bulunan malik ile uzlaşma görüşmelerine başlamakla yükümlüdür. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması hukukun temel prensiplerinden biri olan hak arama özgürlüğüne ilişkindir.
Diğer bir deyişle 5999 sayılı Kanunla getirilen Geçici 6.maddenin 1.fıkrasındaki uzlaşma için idareye başvurma; dava şartı olmadığı gibi, taşınmaz maliki dava açmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur.
Bu itibarla işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden , yazılı gerekçelerle red kararı verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H. U. M. K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA , peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 13.12. 2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-12-2012, 01:52   #175
Av. İlhan SALBAŞ

 
Varsayılan

ilkokul binasi muvekkilinde hissesi bulunan arsa uzerine insa edilmis egitime acilmis. davali il ozel idaresi mi olacak Meb mi? gorevli mahkeme asliye hukuk mu yoksa idare mahkemesi mi ?
Old 20-12-2012, 11:07   #176
avcetin

 
Varsayılan

Sayın Av. İlhan SALBAŞ, aşağıda yayınladığım karardan anlaşılacağı üzere sorumluluk İl Özel İdaresindedir. Görevli mahkeme konusunda ise fiili bir el atma söz konusu olduğundan, Uyuşmazlık Mahkemesi de Yargıtay gibi asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu belirtmektedir. İyi çalışmalar..

T.C. YARGITAY

5.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/11129
Karar: 2012/15555
Karar Tarihi: 10.07.2012


KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ DAVASI - DAVA KONUSU TAŞINMAZIN TAMAMINA LİSE BAHÇESİ OLARAK EL ATILDIĞI VE İMAR PLANINDA LİSE ALANINDA KALDIĞI - OKULLARA ARSA TEMİNİNİN İL ÖZEL İDARESİNİN SORUMLULUĞUNDA OLDUĞU

ÖZET: Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın tamamına Fatih Lisesi bahçesi olarak el atıldığı ve imar planında <Lise alanında> kaldığı anlaşılmıştır. İlköğretim ve Eğitim Kanununun ilgili maddesine göre,belediye sınırları içerisindeki ilkokullara arsa temini İl Özel İdaresinin sorumluluğundadır. Bu itibarla, husumetin Milli Eğitim Bakanlığına yöneltilmesi gerekir.

(222 S. K. m. 63)

Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;

1- Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın tamamına Fatih Lisesi bahçesi olarak el atıldığı ve imar planında <Lise alanında> kaldığı anlaşılmıştır. 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 63. maddesine göre, belediye sınırları içerisindeki ilkokullara arsa temini İl Özel İdaresinin sorumluluğundadır.

Bu itibarla, husumetin Milli Eğitim Bakanlığına yöneltilmesi gerekir.

Davacı tarafa, Milli Eğitim Bakanlığını davaya dahil ettirip taraf teşkili sağlandıktan sonra, davalı Bursa İl Özel İdare Müdürlüğü hakkındaki davanın husumetten reddine ve Milli Eğitim Bakanlığı hakkında ise işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne dair hüküm kurulması,

2- Kabule göre de davalı idare harçtan muaf olmadığı halde muafiyete karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

Sonuç: Davalı Bursa İl Özel İdaresi Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan 2.345,40-TL. temyiz harcından, 103,50-TL. başvurma harcının mahsubu ile kalan 2.241,90-TL. harcın istenildiğinde iadesine, 10.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 28-02-2013, 18:54   #177
mntopcu

 
Varsayılan 6111 SK. Geçici Madde 2 AYM Tarafından İptal Edildi

Alıntı:
Yazan Resmi Gazete 22.02.2013/28567

VIII- SONUÇ

A- ...
4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici Madde 6’nın:

2- Altıncı fıkrasının;
a- Birinci cümlesinde yer alan “…sadece…” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
...
B- 13.2.2011 günlü, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 6111 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu maddeye ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, Fulya KANTARCIOĞLU’nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
1.11.2012 gününde karar verildi.

2942 s.Kanunun Geçici 6/6.maddesindeki "sadece" ibaresi ve 6111 s.Kanunun Geçici 2. maddesi AYM tarafından iptal edildi. İptal kararı 22.02.2013 tarihli RG'de yayımlandı. Ancak 6111 SK.ile ilgili iptal hükmü 6 ay sonra yürürlüğe girecek.

Tartışmalar artık bu istikamette sürdürülmeli...
Old 04-04-2013, 11:52   #178
avcetin

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım herkese iyi çalışmalar dilerim.Öncelikle Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin yakın tarihli kararlarından birini ekleyip sonra sözlerime devam edeyim :
T.C. YARGITAY
5.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/24823
Karar: 2013/2504
Karar Tarihi: 19.02.2013

ÖZET: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili maddesi amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde davalı idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması halinde taşınmaz bedelinin ödenmesi gerekir ise de; dava konusu olan taşınmazın kamu hizmetine ayrılmadığı, heyelan bölgesi olması nedeniyle niteliği gereği jeolojik sakıncalı alan olarak belirlendiği ve davacılar vekilince belirtildiği gibi taşınmaza henüz fiilen el atılmadığı anlaşıldığından davanın esastan reddi yerine, yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi sonuç itibariyle doğrudur.
(3194 S. K. m. 10) (YİBK. 16.05.1956 gün ve 1956/1 E. 1956/6 K.) (YHGK. 15.12.2010 gün ve 2010/5-662 E. 2010/651 K.)

Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın yargı yolu bakımından reddine dair verilen yukarıda gün ye sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Yapılan incelemede, dava konusu taşınmazın 1984 tarihli imar planında jeolojik açıdan sakıncalı alan olarak belirlendiği ve dava dilekçesindeki nitelendirmeye göre taşınmaza henüz el atılmadığı anlaşılmıştır.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı uyarınca taşınmazın aynına ilişkin bu tür davaların bu dosyaya özgü verilmiş uyuşmazlık mahkemesi kararı bulunmadığı sürece adli yargıda görülmesi gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 gün ve 2010/5 - 662/651 sayılı kararı uyarınca imar planında kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi bedeline hükmedileceğine ilişkin karar da gözetilerek, 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesi amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde davalı idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması halinde taşınmaz bedelinin ödenmesi gerekir ise de; dava konusu olan taşınmazın kamu hizmetine ayrılmadığı, heyelan bölgesi olması nedeniyle niteliği gereği jeolojik sakıncalı alan olarak belirlendiği ve davacılar vekilince belirtildiği gibi taşınmaza henüz fiilen el atılmadığı anlaşıldığından davanın esastan reddi yerine, yazılı gerekçelerle yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi sonuç itibariyle doğrudur.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından hükmün ONANMASINA, peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sanırım bu karardaki en önemli kesim şu : "Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı uyarınca taşınmazın aynına ilişkin bu tür davaların bu dosyaya özgü verilmiş uyuşmazlık mahkemesi kararı bulunmadığı sürece adli yargıda görülmesi gerekir."
Görüldüğü üzere, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi açık bir biçimde kamulaştırmasız el atma davalarında "adli yargı"nın görevli olduğunu belirtiyor.

Bilindiği üzere, Yargıtay, kamulaştırma ile ilgili davalarda bir işbölümü yaptı ve artık bir kısım illerin dosyalarının temyiz incelemesi 18. Hukuk Dairesi tarafından yapılıyor. Birkaç gün önce Yargıtay'a giderek daha önceden almış olduğum bir duyumu teyit ettirdim ve 18. hukuk dairesi, hukuki el atmalarda, dosyada görev itirazı bulunmasa bile, "idari yargı"nın görevli olduğu görüşünde. Bu konuda verilmiş bir karar var ve bu karar yazım aşamasında.
Netice olarak, aynı konuda, iki farklı daire, iki ayrı görüşe sahip. Ortada bir de yukarıda bahsi geçen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı var. Umarım bu görüş ayrılığı bir an önce giderilir. Çünkü bir hukukçu olarak bizim bile anlamakta zorluk çektiğimiz bu durumu, müvekkillerimize nasıl anlatacağımızı bilemiyorum.
Saygılarımla..
Old 10-04-2013, 13:32   #179
oguzate

 
Varsayılan İlgili İller

Şimdi konu daha da genişlemiş durumdadır. Bundan sonra açılacak davalar büyük risk altında olduğu açıktır. Şu durumda bu konu ile ilgili müvekkile söyleyebileceğimiz net bir durum olmadığı açıktır. İster el atılsın ister el atılmasın, ilkokul olsun, park alanı olsun davalar tombala oyununa dönmüştür. Sayın meslektaşımın söylediğine göre 18. Hukuk Dairesi bu işe bakacak ve bazı illeri kapsayacak ise durum iyice karışmıştır. Peki, 18. Hukuk Dairesi nin bakacağı illerin hangisi olduğunu öğrenebilmiş midir? Eğer öğrendiyseniz burada yayınlamanızı talep ederiz.
Bana gelen "kreş alanı" vasfında ki, fiilen el atılmamış arsaya ilişkin davayı tam 18 aydır bekletiyorum. Bu gidişle açmayı da düşünmüyorum. Bu arada durumdan haberdar bazı meslektaşlarımın açalım kesin kazanırız, dediğini bizzat müvekkillerimden de duydum. Ancak ben durumu kendilerine izah ediyorum ve isterlerse kesin konuşan meslektaşıma götürebileceklerini söyledim.
Bu sorunun temelinde belediyelerin yaptığı aç gözlülük olduğunu düşünüyorum. 40 yıldır kamuya ayırdığı parselleri, dolduramamışken yeni imar alanları açmaktadır. İmar çalışmalarında da, ileri de lazım olur, vatandaş kullanacağına ben kullanayım demektedir. Vatandaşın arsalarından, ufak tefek payları alarak büyük bir parsele toplamakta ve kullanamaz duruma getirmektedir. Yaptığı bu uygulamaların sonunda da devlet kendini koruma amacıyla yargıya baskı kurmaktadır. Ben bir konuda bu kadar farklı karar verildiğini, günlük karar değiştirildiğine tanıklık etmedim.
Herkese iyi çalışmalar dilerim.
Old 10-04-2013, 15:41   #180
avcetin

 
Varsayılan

Oğuz Bey şu linkten dosya paylaşımını görebilirsiniz : http://www.yargitay.gov.tr/belgeler/...karari2013.pdf

Ben ilgili kısmı kopyaladım:
Yargıtay 5. ve 18. Hukuk Daireleri arasında kamulaştırma davalarına ilişkin dosyaların paylaşımı:
14.1) İki daire arasında görev bölüşümüne esas olan iller aşağıda sıralandığı şekilde iki grup halinde belirlenmiştir:
Birinci Grup: Adıyaman, Ağrı, Amasya, Ankara, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Bolu, Çankırı, Çorum, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, İstanbul, Karabük, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli,
Kilis, Kocaeli, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak.
İkinci Grup: Adana, Antalya, Afyon, Aydın, Aksaray, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Burdur, Çanakkale, Denizli, Elazığ, Eskişehir, Hatay, Isparta, İzmir, İçel (Mersin), Kayseri, Karaman, Konya, Kütahya, Kahramanmaraş, Kırşehir, Malatya, Manisa, Muğla, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Uşak.

Birinci gruptaki illerden gelen dosyalara 5. Hukuk Dairesi tarafından, ikinci gruptaki illerden gelen dosyalara 18. Hukuk Dairesi tarafından bakılacaktır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kamulaştırmasız El Atma Davasında Müstakbel El atma Olur Mu? avukat.derviş.yıldızoğlu Meslektaşların Soruları 4 19-08-2011 15:04
6111 sayılı ( TORBA ) kanun kapsamında yapılandırılması öngörülen kamu alacakları Muhsin KOÇAK Mali Hukuk Çalışma Grubu 3 21-03-2011 10:29
6111 sayılı kanun kapsamında yapılandırma yapılırken dikkat ! Muhsin KOÇAK Mali Hukuk Çalışma Grubu 0 16-03-2011 00:35
İdari para cezası -6111 sayılı yasa ekinheval Meslektaşların Soruları 1 02-03-2011 18:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08483696 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.