Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Ve hakim buyurur ki: "Avukat Hanım ayağa kalkın!!" (Ara kararda ayağa kalkmak)

Yanıt
Old 14-09-2010, 18:52   #1
dilekacr

 
Varsayılan Ve hakim buyurur ki: "Avukat Hanım ayağa kalkın!!" (Ara kararda ayağa kalkmak)

Başlıktaki sözler bi hakime ait.
Bugün xx Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından tarafıma uyarı olarak bildirildi. Hakim kısa olmayan bir arar karar yazdırmaktaydı ve ben de ara kararla ilgili notumu almak ve ardından da belirlenecek duruşma gününü ajandama kaydetmek üzere oturmuştum ki hakim beyin dikkatini çekti ve karar yazdırırken neden oturduğumu sordu. Ben de bunun üzerine çünkü mevzuatta ve hukuk usulünde avukatın ayağa kalkacağına dair bir hüküm olmadığını bu yüzden ayağa kalkmama gerek olmadığını belirttim. Hakim bunun üzerine bir hakim olmasına rağmen hukuk dışı bir söylemle teamülün böyle olduğunu ve heryerde ayağa kalkıldığını söyledi. Bunun üzerine ben de bunun bir hukuk kuralı olmadığını ayrıca insani yönden bakıldığında bile kendisinin uzun uzun ara karar yazdırdığını ve bir insan olarak da ayağımın ya da belimin ağrıyabileceğini, oturmamın ya da ayakta beklememin mahkemeye hiç bir şekilde etkilemediğini söyledim ve ayakta beklememizden mutlu oluyorlarsa bekleyebileceğimi söyledim. Bunun üzerine hakim bey epey bir sinirlenerek durumu zapta geçti ve bana yönelik bir ihtarda bulundu bunun üzerine ikinci dosyamın duruşmasına başladı. Aynı şekilde ara yazdırılırken oturmam üzerine Avukat hanım ayağa kalkın dedi, benim de kalkmıyorum hakim bey demem üzerine durumu yeniden zapta geçerek bu defa benim adıma neden kalkmadığım hususunu da sorarak zapta geçirdi. Bir ara ayrıntılı gerekçelerimi yazmayarak her söylediğinizi yazamam demesi üzerine madem sordunuz beyanım neyse yazmak zorundasınız demem üzerine söylediklerimin bir kısmını daha yazdı. Ankara barosuna bağlı olduğumu ve beni şikayet edebileceğini söylemem üzerine, benim baroyla işim olmaz Hukuk işleri genel müdürlüğüne yazıp bu işin doğrusu konusunda görüş soracağım, karar verip bildirsinler herkese uygulayalım dedi. Görüş sormak için göndereceğini söylemişse de kızgınlığından ısrarlı bir şekilde ayağa kaldırmaya çalışmasından anladığım üzere, zannımca bu bir şikayet konusu haline gelecektir...
Gelelim fasulyenin faydalarına...
BU konuda hukuk usulünü meslek kurallarını ve avukatlık kanununu çok daha önceden incelemiş ve ayağa kalkma zorunluluğumuz olmadığını bilen bri kaç avukatdan biri olsam da; adliyede daha barışçıl çalışmak adına ve biraz da alışkanlıktan biraz da herkes de kalkıyor zaten duruşma zaptımızı alıp gitcez hakimlerimiz de üzülmesin diyerek ayağa kalkmaktaydım( daha önce başka bir hakimden daha uyarı aldım ancak kalabalık bri ortamda ayağa kalkmamam göze çarptığı için sanırım zoruna gitti o sebepten söyledi, yoksa duruşma salonu tenhayken yapmazdı:)), fakat ona da aynı şekilde mevzuatı hatırlatmam üzerine sadece kafa sallamış üstünde durmamıştı), Ayağa kalkıp kalkmadığımı umursamayan mütevazi ve olgun hakimlerle ise sorun yaşamamıştım, fakat sonunda biri ile olanlar oldu. Ancak sorun şurdaydı bu defa; biz avukatlar ister saygıdan ister alışkanlıktan ister teamülden deyin, usulde bir kural olmadığı halde kendi irademizle ayağa kalkarken, hakimler neden bir defa olsun ayağa kalkmayınca fahiş hata yapmışcasına bizi ayağa kaldırmaya çalışmakta ve duruşma salonunda gerek meslektaşların gerek müvekkillerin gerekse de vatandaşın önünde kamu görevini ifa eden bir avukatı büyük bir saygısızlık yapmışçasına uyarmakta ve kalem katibi muamelesi ile emir vererk ille de ayağa kalkmaya zorlamaktaydılar? Hem de ara karar gereğini yapmak üzere notunu almakta ve işini yapmakta olan avukatın çalışma bütünlüğünü bölercesine, umarsızca ve fütursuzca zabıtlara geçerek, ihtarlar yağdırarak...Asıl saygısızlık bu değilmiydi? Yargılamanın eşit sac ayaklarından biri diğerini ayağa kalkmaya zorluyordu. Avukatlık mesleğininin ve avukatın bu kadar mı değeri vardı? Emir verdiği bir katipten farksız..
Daha da vahim olan şey ise bazı meslektaşların kalksak ne kaybederiz ya da kalkcaz tabi mahkemeye saygı yollu söylemleri. Bazıları ise böyle bir davranış gösterdiğim için hayretler içinde, herhalde sinirli bir anınıza denk geldi ondan tepki verdiniz demekteler, trajikomik değil mi?
Sonuç olarak tutanaklar hukuk işleri genel müdürlüğüne gönderilecekmiş ve görüş sorulacakmış, ancak böyle bir görüş sorma yazısının hakkımda bir soruşturma açılmasıyla sonuçlanacağını düşünüyorum, malum oradakiler de hakim ve buradakilerden pek farklı düşündüklerini zannetmiyorum, en önemsiz tartışmalar sebebiyle dahi avukatlar hakkında davalar açılmasından belli zaten
Av. Dilek ACAR ERSOY
Old 14-09-2010, 19:41   #2
üye34660

 
Varsayılan

Ara kararları yazıldığında tarafların ayağa kalkmasına gerek yoktur, böyle bir buyurucu hukuk kuralı da yoktur. İsteyen ayağa kalkar, isteyen kalkmaz. Bu davadaki tarafların iradesine bağlı bir durumdur. Artık bu tür şekli ve gereksiz ritüellerle ilgilenmemek gerekir. Hukuksal dayanağı olmadan uzun yıllar böyle bir uygulamanın olması, bunu hukuksal olarak teamül kuralı olarak geçerli kılmaz. Ben uygulamalarımda gerek taraflardan ve gerekse meslektaşlar olarak kabul ettiğim avukatlardan böyle bir uygulama talep etmiyorum. Hatta çok gerekli olmadıkça hüküm fıkrasının uzun olması halinde hüküm fıkrası okunurken bile değerli meslektaşlarım avukatlardan bunu talep etmiyorum. Saygılar...
Old 14-09-2010, 22:19   #3
üye14072

 
Varsayılan

yasa emrediyor
hüküm fıkrasını herkes ayakta dinler

hüküm mü veriyormuş
hayır

iyi yapmışsınız

adalet bakanlığının fi tarihli bir mütalaası var
o da belki yürürlükten kalktı

ara karar için ayağa kalkmayı nerden çıkarmışlar

üzmeyin kendinizi

tanrı bana da o mübarek makamı nasip etti

her duruşma
hükme kadar kimse ayağa kalkmak zorunda değildir
diye ikaz ettim

üzmeyin kendinizi


totaliterizim kalıntısı bir adet

adamcağız da atasından ne gördüyse onu uyguluyor
o kadar biliyor

onu bile hoş görebiliyormusunuz

budur işte avukatlık


rahmetli hırant dink için yargıtay başsavcılığının itiraz yazısı vardır çok güzeldir

hoşgörü, seni rahatsız etmeyene değil seni üzene rahatsız edene sunulan bir insanlık öğretisidir

saygılar sevgiler
Old 14-09-2010, 22:46   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Usul yasaları ile Av.K.da ve Meslek İlke ve Kurallarında avukatların ara kararlarında ayağa kalkacaklarına dair bir hüküm mevcut değildir. CMK. 231/4 Mad. hüküm fıkrasının açıklanmasının ayakta dinleneceğini düzenlemektedir. Hüküm fıkrası ise ara kararını kapsamaz.İstanbul Barosunun aşağıdaki kararı da aynı doğrultudadır.

Bunca yıllık hakimlik çalışmalarımızda kimsenin ayağa kalkmasını talep etmedik .Hatta uzun olan ara kararlarının yazımında avukatların kendiliğinden ayağa kalkmasından rahatsız olup oturmalarını rica ettik.Hakimin böylesine hiddet göstermesi gerekmezdi. Avukat hata yapsa dahi olayı büyütmeden önleyici önlemleri almak görevi hakime aittir

Hukuk İşleri Genel Md.lüğü bir ceza mercii değildir.Avukatların disiplin işlemleri Barolar ve TBB.ce yapılmaktadır. Hakim olaya bundan sonraki uygulamalara açıklık getirilmesi için Genel Md.lükten mütalaa istemiş olabilir. Fakat yargısal faaliyetler için mahkemelere yol gösterilemeyeceğinden bundan bir sonuç elde edilebileceğini sanmıyorum.

------------------------------
Pendik Asliye Ceza Mahkemesi’nce, “Gereği Düşünüldü” denildiği sırada avukatların ayağa kalkmadıklarına ilişkin değerlendirme yapmak üzere mahkeme tutanağının İstanbul Barosu Başkanlığına gönderilmesi üzerine Başkanlık, değerlendirmesini bir yazıyla söz konusu mahkemeye bildirdi.
İstanbul Barosu Başkanı Avv. Muammer Aydın imzalı 22 Nisan 2009 tarih ve 11241 gündem sayılı yazıda şu görüşlere yer verildi:
“Mahkemenizin 2008/633 Esas sayılı dosyasında müdahil vekilleri Av. ............ ve .... duruşma sırasında ara kararı verileceğinin belirtilmesine rağmen, “Gereği Düşünüldü” dendiği esnada, ayağa kalkmadığı bildirilmiş ve bu konu hakkında değerlendirme yapılması istenerek duruşma zaptının bir örneği Başkanlığımıza gönderilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda duruşma sırasında kimlerin hangi durumlarda ayağa kalkacaklarını düzenleyen iki madde yer almakta olup, bunlar 55. ve 231. maddelerdir.
CMK’nın 55. maddesinin 2 fıkrasında “Yemin edilirken herkes ayağa kalkar” denilmekte olup, CMK’nın 231. maddenin 4. fıkrasında ise “Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.” düzenlemesi yapılmıştır. Hangi kararların hüküm sayılacağı CMK. 223/1 maddesinde, “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi” kararları olarak sayılmıştır. Kanun koyucu hangi kararların hüküm sayılacağını sınırlı sayıda saymış ve bu kararların herkes tarafından ayakta dinleneceğini bildirmiştir. 231. maddenin gerekçesinde “Hüküm açıklanırken mahkeme kurulu ve Cumhuriyet Savcısı hariç duruşma salonunda bulunan herkes ayağa kalkmak zorundadır” denilmektedir.
Bu hallerin haricinde, yargılamayı sona erdirmeyip dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmanın ertelenmesine yönelik veya hüküm mahiyetinde olmayan kararların açıklanmasında avukatların ayağa kalkmasını gerektiren bir düzenlemeceza usulünde yer almadığı gibi, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği Meslek İlke ve Kurallarında da mevcut bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde;
CMK. 231/4 hükmü gereğince ve yukarıda belirtilen haller dışında avukatın karar açıklanırken ayağa kalkmasını zorunlu kılan hususların bulunmadığı göz önüne alınarak, bunun dışındaki hallerde avukatın ayağa kalkmasını zorunlu kılacak bir düzenleme öngörülmeyeceği............. ve ..... Av.......hakkında Avukatlık Kanunu ve Meslek İlkee ve kuralları açısından aykırılık bulunmadığının mahkemenize bildirilmesine karar verilmiştir.”
Old 14-09-2010, 23:54   #5
dilekacr

 
Varsayılan Teşekkürler

Evet biraz da üzülerek belki de içimi dökerek yazdığım bu olaya karşı özellikle hakimlik mesleğini icra ettiğini zannettiğim hukukçu meslekdaşlarımın olumlu yaklaşımları beni bir hayli sevindirdi, neyse ki böyle düşünenler de var, teşekkür ediyorum çünkü e adalet diye bir sitede "bu avukatlar da ayağa bile kalkmıyorlar fazla oluyorlar" yollu açıklamalara da rastladım konuyla ilgili olarak ve gerçekten bu zihniyet beni ürkütüyor. Bugün kafamı epey bir meşgul etse de doğru bildiğimi söyleyerek kendimi ifade ettiğim için huzurluyum, ancak hakim beyin işi kalem katibi uyarırcasına zapta geçirmesi ve bir mücadele haline getirmiş olmasından dolayı üzgünüm, biraz da adalet sistemi adına. Hakimlerimizin çoğu ne yazık ki bizim gibi düşünmüyorlar ve bir iktidar meselesi haline getiriyorlar durumu. Bu çoğu zaman bazi itirazları tutanağa geçme hususunda da yaşanıyor. Umuyorum ki genç hukukçularla bu tarz yararsız polemikleri aşacağız.
Diğer taraftan adalet bakanlığından gelecek cevabın etkisinden ve geçerliliğinden ben de emin değilim, idari bir işlem olacak mı, mahkemeleri ve tüm adliyeyi bağlar mı bilemiyorum. Ayrıca ok yaydan çıkmışken eylemleri mi devam ettirip isyan bayrağı açsam mı ya da hakim beye adalet bakanlığından gelecek cevabı bekleyip olumlu olursa baroda afişe etsem mi onu da bilemiyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum, kolay gelsin
Old 15-09-2010, 07:00   #6
üye14072

 
Varsayılan

yıllar öncesinden bir tavsiyeyi sizinle paylaşmalıyım

hukukçu biraz korkak olmalıdır.

tanrıdan

eşinden

vergi dairesinden

avukattan

tutuklu sanık veya müvekkilden

korkmalıdır.

(Buradaki KORKU bildiğiniz ilkel anlamında değildir elbette)


şimdi

tekrar bakalım,

listede
hakim savcı varmı
yok


listeye bile girememiş bir makama karşı haklı duruşunuzu kutluyorum.


saygılarımla
Old 15-09-2010, 11:03   #7
üye14072

 
Varsayılan

sayın meslektaşım,

muhatap olduğunuz kötü davranış size yönelik bir taciz mahiyeti de taşıyor olabilir

konuyu bu boyutu ile de tetkik etmek gerekir.

bence hakim beye yönelik bir dava açmak mümkün
Old 15-09-2010, 15:55   #8
hülya eren

 
Varsayılan

Herkes hizaya sokmaya ne kadar meraklı,şu teamül dedikleri hep kısıtlamalar,yasaklamalar üzerinden anlam buluyor.Yazdıklarınızı okuyunca avukat olarak nasıl gönendim bilemezsiniz.zabta geçen konuyla ilgili şahsi başvuru hakkınızı kullanmanızı öneririm ama sinirleriniz sağlamsa ki öyle olduğu anlaşılıyor.))sevgiyle dostlukla
Old 15-09-2010, 21:59   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Meslekte yetkin, kişilikte olgun olmayan hakimlerin avukatları ezmeye yönelik davranışlarına olduğu kadar, avukat meslektaşlarımın yılların can yanıklığı ile sivrilen, saygı sınırlarında dolaşan eşitlik çığlıklarına da üzülüyorum.

Bu yazdıklarım kişisel görüşümdür, hukuki bağlayıcılığı yoktur.

Ben dilerim ki; Hakim gerçekten "Hakim" olsun; taraflara, konuya ve hukuka. Ki ben de o makama inancımı, saygımı koruyayım. Her gereği düşünüldüde "Teamüle" uyar; ayağa kalkarım. Makamda oturana gösteriş için değil, makamda oturan hak etse de, bazen etmese de...Kalkarım, çünkü; makama duymam gereken saygıyı korumaya; temsil ettiklerim kadar kendim de ihtiyaç duyarım. Hukuk elbette yazılıdır ve yazılı hukuk kuralları çerçevesinde taraflar konumlarını, duruşlarını belirler. Ama mesajı yazan meslektaşım dahi "Teamülü" kabul etmektedir. Yani; yazılı olmayan, ama "Yaşayan hukuku".

Yazılı olmayan, ama yaşayan hukuku öldürmekte önce toplumsal, sonra bireysel bir fayda var ise; duruşunuzu kutlarım. Ama...Ya, yoksa?

Saygılarımla.
Old 16-09-2010, 03:10   #10
özgür deniz

 
Varsayılan

Konuya cevabınızda hem kişisel hemde toplumsal fayda var ise diye beyan etmişsiniz:kanatimce bel fıtkı olan avukatlar da var ki ben oldum sanırım.benim oluşum bireysel fayda.ve benim gibi kişilerin oluşuda toplumsal fayda.sonuçta ayağa kalkarak yazacağımız uzun kararın bizi hayli zorlayacağını biliyorum...saygılarımla
Old 17-09-2010, 12:36   #11
dilekacr

 
Varsayılan

Sn Av. Demirel

Konumda da bahsettiğim üzere "Ancak sorun şurdaydı bu defa; biz avukatlar ister saygıdan ister alışkanlıktan ister teamülden deyin, usulde bir kural olmadığı halde kendi irademizle ayağa kalkarken, hakimler neden bir defa olsun ayağa kalkmayınca fahiş hata yapmışcasına bizi ayağa kaldırmaya çalışmakta ve duruşma salonunda gerek meslektaşların gerek müvekkillerin gerekse de vatandaşın önünde kamu görevini ifa eden bir avukatı büyük bir saygısızlık yapmışçasına uyarmakta ve kalem katibi muamelesi ile emir vererek ille de ayağa kalkmaya zorlamaktaydılar? Hem de ara karar gereğini yapmak üzere notunu almakta ve işini yapmakta olan avukatın çalışma bütünlüğünü bölercesine, umarsızca ve fütursuzca zabıtlara geçerek, ihtarlar yağdırarak...Asıl saygısızlık bu değilmiydi? Yargılamanın eşit sac ayaklarından biri diğerini ayağa kalkmaya zorluyordu. Avukatlık mesleğininin ve avukatın bu kadar mı değeri vardı? Emir verdiği bir katipten farksız.."

Ben böyle bir teamül olduğunu kabul etmekle beraber bu teamülün doğru bir uygulama olduğunu söylemiyorum. Bu da zaten avukatların oluşturduğu bir teamül olsa gerek. Ancak avukatların usulde kural olmamasına rağmen kendi istekleriyle uyguladıları bir teamülü hakimlerin de mecburiyet ve mahkemeye saygı çerçevesinde algılayıp avukatı zorla ayağa kaldırmaya, kalkamamasını zapta geçirmeye şikayet etmeye vardıran eylemlerini acaba hangi saygı çerçevesinde değerlendiriyorsunuz sayın avukatım? Diğer taraftan hakimin olduğu kadar avukat da bir makamı temsil etmektedir, özellikle ceza yargılamalarında savunma avukatlarının konumu çok daha kutsal bence.Hakimin karar mekanizmansında bulunması bizden üstün kılmaz, kaldı ki örneğin cmk ya göre avukat da hakim gibi yargılamanın unsurlarındandır. Savcıların mahkemelerde oturduğu yerden rahatça mütalaa yazdırdığını ve kararlarda oturduğunu düşündüğümüzde; avukatın ayakta bekletilmesi, devletin bireyden önce geldiği bizim gibi bir ülkede, güce karşı kamu görevlilerine karşı ikinci sınıf ya da alt bir makamda olmanın göstergesidir. Bunun saygıyla falan ilgisi yoktur yani, ayakta beklememiz ne o mahkemenin saygınlığını artırır ne de oturmamız bu saygınlığa gölge düşürür, hele ki basit bir ara kararla dosyayı bilirkişiye göndermenin ayrıntılarını masrafını vs sini uzun uzun yazdırıken. Ben ortada saygı gösterisinde bulunulacak bir eylem olduğunu düşünmüyorum, hakim sadece yapması gerekeni yapmaktadır, zaten aksini yapması da mümkün değil, mahkeme zaten bunun için vardır, ihtilaf çözmesi için. Mahkemeye gereken saygınlık da türk milleti adına yetki kullanması, bağımsız olması, kimseden emir almaması gibi argümanlarla verilmiştir. Bundan daha saygın bir makam herhalde düşünülemez. Avukatın ayağa kalkması ile sağlanacak basit bir saygınlık değildir bu, ya da kalkmaması ile bozulacak bir saygınlık olduğu düşünülemez.
Son olarak size yine çalıştığım adliyede yaşanan bir uygulamayı aktarmam yukarda tekrar tekrar açıkladığım rahatsızlığımı destekler nitelikte olacak. AB finans kaynaklı bir proje olan Mahkeme yönetimi sistemine destek projesi kapsamında pilot adliye seçildik ve hollanda kaynaklı bir sistem adliyede uygulanmaya başlandı. Bir gün baktık bir kaç teknik eleman ellerinde cihazlar mahkeme koridorlarının kapılarına(duruşma salonları hariç) elektronik kilitler takıyorlar. Sonra da kalem ve hakim odalrının olduğu kapılar yüzümüze kapandı: "Kısıtlı alandır girilemez lütfen danışma masasına müracaat ediniz" yazısı ile. Hakim, savcı, katip ve çaycılara giriş kartı verildi. Avukatlara ve vatandaşlara kapılar kapatılarak, bundan sonra ön büro denilen ve tüm kalemleri tek yerde toplayan bir kalemden işlem yapabileceğimiz, bunun dışında kalemlere giremeyeceğimiz, her türlü işlem için ön büroya başvuracağımız, ama istersek nerde işimiz olduğunu belirterek danışmadan günlük "ziyaretçi kartı" alabileceğimiz söylendi. Bir anda kendimizi adliyede ziyaretçi konumunda bulduk. Adliyede her işimiz olduğunda kart almak zorundaydık ve çıkarken de teslim etmemiz gerekiyordu, yoksa arkamızdan telefon geliyordu kartımızı teslim edin diye. Ön büroda sadece bir eleman vardı ve mesela dosya incelemek için iki gün sonrasına randevu veriliyordu, fotokopi almak için saatlerce bekliyor ve dosya peşinden koşuyorduk, kalemlerde dosya inceleyemiyorduk ve sadece bir masa bir sandalyenin olduğu ön büro dışında da dosyaya bakamıyorduk, fotokopi için mübaşirlerin keyfini bekliyorduk, işin kötüsü kalemlere ulaşamadığımız için rica minnet de edemiyorduk. Şİmdi bana e kart alıp girebiliyormuşsunuz diyebilirsiniz çünkü onlar da öyle söylüyorlardı, biz de şunu söyledik burası bizim işyerimiz ve bize kapıları hiç birşekilde kapatamazsınız, iş yapmamızı zorlaştıramaz dosyalara ulaşmamızı zorlaştıramazsınız biz yargısal faaliyetin bir parçasıyız, nesnesi değil öznesiyiz. Bu sistemin başlıca amacının kalemlerdeki yoğunluğu azaltmak ve hakimlerin odalarında rahatsız edilmelerini engellemek olduğunu öğrendik sonradan, hakimleri ve kalemi avukatlar meşgul ediyormuş yani. Hemen baro olarak sistemin yanlışlarını değerlendirerek adalet bakanlığına ihtar niteliğinde bir yazı gönderdik ve taleplerimizin dinlenmesini aksi halde basın açıklaması ve eylem yapacağımızı bildirdik. Konya barosu da bu esnada idari yargıya gitmişti. Ardından projenin mimarı olan hakim adliyemizi bizi dinlemek için teşrif ettiler, uygulama öncesinde bize hiç fikrimiz sormayan sayın mucit hakim. Bir kaç saat süren yoğun bir tartışma yaşandı. Sayın hakim bize hakimlerin odalarında çok rahatsız edildiğinden bölündüğünden, kalem personelinin çalışamadığından bahsetti ısrarla. Sanki bu sistem sırf onlar için getirilmişti. Çetin geçen tartışmalar sonrasında avukatlara da daimi giriş kartı verilmesi konusunda pazarlığa oturduk ama sayın hakimin bir şartı vardı: eğer tek bir avukat bile randevu almadan bir hakimi rahatsız ederse ve bunu kendisi duyarsa verilen kartları geri alacaktı. Bu hakim başımıza allah mı dedik kendi kendimize ve ısrarla şunu anlattık, mecazi olarak özetle, hakimlerle görüşmeye meraklı değiliz zaten!!! Bir de basın açıklamamızdan ve eylemden vazgeçmemizi istedi, çünkü basında yer alırsa eğer, sistemin başarılı olmadığını AB duyarmış ve gelecek olan ikinci aşama kaynağını kesermiş. Bize projesinin geleceği için ricada bulundu ve kartlarımızı göndermesi karşılığında biz de kabul ettik, çünkü cebimizde daimi bir kart olması sorunumuzu önemli ölçüde çözüyordu ve bu noktada ön büro sistemi faydalı hale bile geliyordu hatta. Mesela havale için hakim peşine düşmekten beklemekten ve o çok önemli odalarına girmek zorunda kalmaktan kurtulmuştuk. Sistem şu anda fena işlemiyor, sadece ön bürolara eleman ve altyapı takviyesi yapılması gerekiyor. Haa unutmadan mucit hakim beye altyapı yetersizliğinden bahsettiğimiz zaman bize şu cevabı verdi: paramız yetmedi sandalye alamadık, paramız yetmedi bir de avukatlar için kart bastıramazdık, göç yolda düzelir dedi. Bu da sözün bittiği yerdi sanırım..
Şimdi tüm arkadaşların, adalet bakanlığının ve hakimlerin avukatlara bu bakışı çerçevesinde, bir kamu görevi olan, sorumluluğu da bir hayli yüksek olan avukatlık mesleğinin sistem içinde nerede hangi mertebede hangi saygınlıkta olduğunu bir kez daha düşünmelerini diliyorum. Buyrun size ara kararlarda ayakta bekleyerek karar dinleyen( yaşlı, genç, hasta, bel fıtığı olan, tansiyonu düşen vs demeden) avukatların edindiği "bireysel ve toplumsal fayda" ile mesleki saygınlık...
Old 20-09-2010, 12:43   #12
hülya eren

 
Varsayılan saygı????

sn.dilekacr
çok doğru ve haklı bir yerden bakıyorsunuz meseleye

eşitlik isteyenler canı yananlardır doğru,mesleğin saygınlığı için canın yanması gerekiyor bu zamanda
,"avukatlık" mesleğinin ne olduğunu hatırlamak adına basit bir ayağa kalkmak olarak görülen kışla zihniyetine yönelik uygulamaya yönelik yaşadığınız deneyim bize bakışın sadece çok küçük bir yansıması
zapta geçen saygısızlığın bir kural dahi olmadığını bilmek olaya bakışı değiştirir mi acaba ?yoksa çok düz mantıkla ayağa kalkanlar saygılı,kalkmayanlar saygısız mıdır.?

herşey insan içindir,insanın doğasına aykırı tüm kural ve zihniyetler tarihin çöpliünde yer almaya mahkumdur ama ne yazık ki bu yolu yürümek gerekiyor.size yeniden kolaylıklar diliyorum
sevgiyle dostlukla
Old 23-09-2010, 17:49   #14
dilekacr

 
Varsayılan

Önceki tartışmaları da okudum, bayağı bir tartışılmış ancak ne yazık ki hala bu olaylar yaşandığından tartışılmaya devam ediyor..Bu arada bugün adliyemizde daha vahim bir olay yaşandı ve konuşurken ayağa kalkmayan bir avukat polis zoruyla duruşma salonundan çıkartıldı. Ne kadar vahim öyle değil mi? Benim kanım dondu resmen. Ancak bugün bir şey öğrendim ki; ceza işleri genel müdürlüğüne yapılan bir başvuru sonucunda ayağa kalkılacak hallere ilişkin bir görüş bildirilmiş ve yasadaki haller sayılmış, ara kararlarda ya da söz alındığında ayağa kalkılmasından bahsedilmemiş. Bu yazıyı da en kısa zamanda paylaşacağım
herkese iyi çalışmalar
Old 23-09-2010, 18:40   #15
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan dilekacr
Bu arada bugün adliyemizde daha vahim bir olay yaşandı ve konuşurken ayağa kalkmayan bir avukat polis zoruyla duruşma salonundan çıkartıldı.
Hangi il barosu?
Siz buna şahit oldunuz mu?
Ne yaptınız?

Bu sadece buraya yazılmakla kapatılacak bir sorun değildir. Bu avukatlık adına bir utançtır.

Olay anlattığınızdan ibaretse ve bu şekilde kalıp ütü kapatılacaksa mesleğin itibarına yapılan büyük bir ONURSUZLUK olacaktır...
Old 01-10-2010, 13:30   #16
dilekacr

 
Varsayılan

Avukatın polis zoruyla dışarı çıkartılması olayına bizzat şahit olmadım, olayı avukat beyden öğrendik, duruşma zaptını da okudum ve dediğim gibi dehşete düştüm. Mesele duruşmada avukatın oturduğu yerden konuşmasıydı. hakime hanım bundan hiç hoşlanmamış ve avukatı ayağa kalkarak konuşması konusunda uyarmıştı. Avukat bey ise Ceza İşleri Genel müdürlüğünün yazısını gösterdiği halde hakime hanım avukatın ayağa kalkarak konuşması isteğinden vazgeçmemiş ve sonuç olarak avukatın polis zoruyla dışarıya çıkarılması için adliye polislerini çağırmış, polisler duruşma salonuna gelmiş avukatı çıkaracakken, avukat bey cübbesini çıkararak ben kendim duruşmayı terkederek, seyirci kısmına geçiyorum demiş. Sebepsiz yere avukatın polis zoruyla çıkarılması hakim açısından ciddi bir disiplin suçu ya da suç olmalı diye düşünüyorum, bunu hakim meslektaşlarımız daha iyi bilir sanırım ama Avukat bey şikayetçi olmayacağını söyledi. Gerekçesi ise hukuk bilgisi iyi olan bir hakim, yazık olmasın ihtiyaç var bunlara, şeklinde oldu.
İlginç bir ayrıntı daha vereyim, beni ayağa kaldırmaya çalışan hakim ile yeni olayın mimarı hakim karı-kocalar ve olayların arasında 10 gün var. Avukatlar kendi kendilerine homurdanıyorlar ya da dehşetten konuşamıyorlar ama baroya intikal eden bir şikayet ve baro tarafından kendiliğinden bir girişim yok. Çünkü kimse hakimlerle kötü olmak istemez. İşler yürümez çünkü, çünkü bizim ülkemizde güç herşeydir ve güce tapılır, gücü ve yetkisi olana dokunulmaz, başımıza bişey gelsin istenmez. Bu ülkede bu durum tepeden tırnağa heryerde aynıdır..
Old 01-10-2010, 15:40   #17
Av. Fatih KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan dilekacr
... ama Avukat bey şikayetçi olmayacağını söyledi. Gerekçesi ise hukuk bilgisi iyi olan bir hakim, yazık olmasın ihtiyaç var bunlara, şeklinde oldu...

Sayın Meslektaşlarım,

Hakim olmuş, kürsüye oturmuş birisinde bence en son bakılacak özellik "hukuki bilgi niceliği/niteliğidir". Hakimin hukuk bilgisinin iyi olduğu daima var sayılmalıdır.

Saygılarımla
Av. Fatih KARACA
Old 01-10-2010, 17:09   #18
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Memlekete mesleki bilgi çok lâzım, hele hukuki yeterlilik herşeyden fazla lâzım. Lâkin, hepsinden önce -kürsünün iki tarafında da- adam olmak lâzım.
Old 08-10-2010, 22:16   #19
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Dilek hanım;
ayağa kalkmamızgerekmediğini artık herkes biliyor. Sorun şimdilik bu bilginin sigara içmenin zararlı olduğu bilgisi ile eş değer olması. Yani doğruyu bilmekle doğruyu yapmak arasındaki farkı gsöteren bir duruma denk düşmesi. Siz canınızı sıkmayın derim. Hakimler de öğrenecekler ayağa kalkmamız gerekmediğini. Daha doğrusu ayağa kalkmamamızın kendileri ile ilgili olmadığını. Çok zaman kalmadı buna. Herşey daha güzel olacak emin olun.
Old 10-10-2010, 11:55   #20
zedo

 
Varsayılan

Avukatın ayağa kalkmasını isteyen hakime ceza verecek bir makam olmadığı için artık günümüzde hakimler kendilerini krallaştırmaya başladılar yargılamanın hiç bir aşamasında birbirimize üstünlüğümüzün olmadığı kanun ve kitaplarda yazmasına rağmen anlaşılmaz bir şekilde polis maarifetiyle dutuşma salonundan polis maarifetiyle çıkarılan avukat, ayağa kalkması ikaz edilen avukat v.s maaledef duyuyoruz.LAFI UZATMAYAYIM MESLEKDAŞLAR KADAR BAROLAR, TBB VE ADALET BAKANLIĞI,HSYK KONU İLE İLGİLENSE YARGILAMANIN DAHA NİTELİKLİ ORTAMDA YAPILACAĞINA İNANIYORUM YA AVUKAT, HAKİM VE SAVCININ ÜÇ EŞİT GÜÇ OLDUĞU TÜM GÖREVLİLERCE KABUL EDİLİP SAYGI GÖRMELİ VEYA NASIL BİR YARGILAM DÜZENİ GETİRİLMEK İSTENİYORSA GETİRİLİP İNSANLAR MAĞDURİYETTEN KURTARILMALI DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
Old 10-10-2010, 20:08   #21
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

Samsun Vezirköprü İlçesinde serbest Avukatlık yapan ve meslekte oldukça tecrübeli bir ağabeyimiz Av.Nibresettin Kiper beyfendi ceza yargılamaları dahil;nihai karar ve tanığın yemin etmesi durumları hariç kesinlikle ayağa kalkmamaktadır.Bu durum vezirköprü ilçesinde kabul edilmiş bir uygulamadır.Diğer meslektaşlarımızda bu uygulamaya devam etmektedir.amaçları mesleğin itibarının sağlanmasıdır.
Bu hususun iyi anlaşılması için Sayın Barolar Birliği Başkanımız Av.Vedat Ahsen Bey'in öncülüğünde birliğinin bir genelge yayınlaması ve tüm barolara göndermesi ve istisnasız uygulanması gerektiği kanaatindeyim. Adalet Bakanlığına 1986 yılında böyle bir başvuru ypılmıştır Bakanlık 'Duruşmada ve kısa kararda avukatların ayağa kalkıp kalmaması hususunun tarafların kendi aralarında halledilmesi gereken bir mesele olduğu dolaylı da olsa avukatların ayağa kalkmaması gerektiğine zaten karar verilmiştir.Bu kararın aslı ise samsunda serbest avukatlık yapan emekli hakim Av.Adnan Aydın Beyde bulunmaktadır.Bizi buradan duyar ise karar örneğini yayınlamasını istirham ederim.Dilek Hanım sizi tebrik ederim.Konuyu açtığınız için ayrıca teşekkür ederim.
Old 15-10-2010, 09:32   #22
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Avukat Ömer KAVİLİ'nin yargılandığı duruşmaya ait tutanaklar, bir başka forumda tartışılmakta.

Faydalı olması dileğiyle...

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=54876
Old 15-10-2010, 21:38   #23
Av.Can

 
Varsayılan

İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batıralım. Bu uygulama tamamen avukatların mahkemeye saygı konusunu hürmete dönüştürmeleri ve üzülerek söylemeliyimki; aman hakimle ters düşmeyelim aleyhimize karar vermesin güdüsüyle şekillenmiş bir durum. Değiştirecek olanlar yine avukatlar (Vezirköprü örneğinde görüldüğü gibi) eğer hukukçuysak hukuka uygun davranmalı ve meslektaşlarımdan duyduğum şu "efendim" lafının bir an önce ortadan kaldırılması gerekli. Avukatların efendileri olmadı diye baro odalarına yazıp hakime "efendim efendim" demek biraz tuhaf. Stajyerken ilk duyduğumda bu nasıl avukat demiştim. Baktım ki herkes öyle. Fırça yiyen yiyene herkes tutturmuş "efendim" deyip duruyor. Bu lafı demek mecburiyse ben bu işi yapmam diyordumki. Hakim bey Hakime Hanım, Sayın Başkan gibi hitapları kullanan avukatları görünce avukatlık yapmaya karar verdim. Ne ara kararda ayağa kalkıyorum ne efendim diyorum. Meslektaşımın başına gelen bir gün benim de başıma gelecek ama sorun yaşayacağımı sanmıyorum.
Old 16-10-2010, 14:19   #24
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Bombacı Suat
aman hakimle ters düşmeyelim aleyhimize karar vermesin güdüsüyle şekillenmiş bir durum.
1- ''Efendim'' sözcüğü tek başına yağcılık olarak görülmemelidir. Nezaket ile yağcılık su ile zeytinyağı gibidir. Karıştırsanız da yağ hemen su yüzüne çıkar. Nezaketle söylenen değerlidir, diğeri ise gizlenemez bir ayıptır.

2- ''Hüküm fıkrası ayakta dinlenir'' hükmünün de değişmesi gerektiği kanısındayım. Zorla ayağa kaldırılan insanların saygı duyduğuna inanmak kanun koyucunun yanılgısıdır.

Saygı ayakta duyulmaz, yürekte duyulur.

Saygılarımla
Old 16-10-2010, 15:54   #25
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Bombacı Suat
İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batıralım. Bu uygulama tamamen avukatların mahkemeye saygı konusunu hürmete dönüştürmeleri ve üzülerek söylemeliyimki;

Sayın Bombacı Suat,

'saygı' ve 'hürmet' kavramları arasında ne gibi bir fark olduğunu ve 'saygı konusunu hürmete dönüştürmeleri' derken neyi kast ettiğinizi tam olarak anlayamadım.

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Saygı ayakta duyulmaz, yürekte duyulur.

Sayın Av.Armağan Konyalı,

saygının duyulacağı yer konusunda Sizinle aynı düşüncedeyim ama yürekte duyulan saygının dışa vuruşu konusunda ayrı düşünüyoruz gibime geliyor. Belirli durumlarda ayağa kalkmak, başını eğip durmak, belirli durumlarda susmak ve konuşuluyorsa konuşmayı durdurmak, sakız çüğnememek, şapkasını çıkarmak ve bunlara benzer daha bir çok hareket belirli bir saygının dışa vuruşudur; bir duygunun dışa vuruşudur söz konusu davranışlar.

Sözünü ettiğim anlamda bir saygı duygusunun dışa vuruşunu yerinde bir davranış olarak görüyorum. Önemli olan bu davranışın gerçekten bir duyguyu dışa vuruyor olması ve kendisini veya başkalarını aldatmaya yönelik olmaması.

Göstermelik, içten gelmeyen, başkalarının zorlaması ile veya çevreye ve diğerlerine iyi görünmek, onları memnun etmek için yapılan saygı gösterisi saygı değil, saygısızlığın bir ifadesi olan göstermeciliktir.

Saygılarımla

Not: 'Saygı'dan bu kadar dem vurduktan sonra, her mesajımın sonunda yazdığım 'Saygılarımla' sözcüğünü yazarken aklıma takıldı, 'Saygılarımla' derken veya yazarken ne kadar samimiyim? Bu 'Saygılarımla' sözcüğü alışkanlık olarak her mesajımın altına yazdığım içi boş bir kalıptan mı ibaret yoksa tanıdığım veya tanımadığım THS katılımcılarına gösterdiğim bir saygının ifadesi mi? Cevabım ikinci şıktan yana.
Old 16-10-2010, 17:54   #26
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın Av.Armağan Konyalı,
yürekte duyulan saygının dışa vuruşu konusunda ayrı düşünüyoruz gibime geliyor.
Sayın Gemici

Ben duyulan saygının saklanması ya da gösterilmemesi gerektiğini söylemediğim için aramızda bir düşünce ayrılığı olmadığını düşünüyorum.

Kanun emriyle ayağa kaldırılan insanların saygı duyup duymadığı anlaşılamıyor. Bırakın herkes kendi saygısını kendisi göstersin veya göstermesin. Böylelikle gerçek saygı ortaya çıksın.

Ben hüküm fıkrası okunurken değil de, doğruyu söyleyen tanık ifade verirken heyecanlanıyorum. Adalete duyduğum saygı gereği tanık ifade verirken ayağa kalkma gereği duyuyorum. Adalete duyulan saygı hüküm fıkrasına duyulan saygıyla sınırlı olmamalı. Doğruyu söyleyen tanığın ifadesi adalete bir saygı duruşudur. Tanık doğruyu söyleyerek saygısını yeterince ortaya koymuşken bir de ayrıca ayağa kalkmasını istemek nedendir? Adalete ayakta yalan söyleyenler varken doğruyu söyleyen baş köşeye oturtulmalı.

Adalete saygı göstermenin yolunu kanun göstermemelidir. Kanun hükmü, tıpkı sizin isabetle ifade ettiğiniz gibi ''göstermeliktir, zorlamadır, saygısızlıktır''. Bu göstermelik zorlama adaleti küçük düşürüyor diye düşünüyorum.

Adaletin küçük düşmesinin nedeni ise kanun koyucunun ''adaletin kendiliğinden saygın olamayacağı'' endişesidir. Duruşmaların düzenini korumak saygısızlığın önüne geçmekle mümkündür. Kanun koyucu saygısızlığın önlenmesini yeterli görmemiş ayrıca saygı duruşu istemiştir. Halbuki ne hakimlerin ne de adaletin zorlama saygıya ihtiyacı vardır.

Saygı ayakta değil, yürekte duyulur. Yüreğin sesi davuldan yüksektir.

Saygılarımla
Old 05-11-2010, 23:37   #27
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan Buda geçer neler geçip gitmediki

3 gün önce detayları belki başka bir bölümde detaylı bir şekilde anlatabilinecek bir sebepler zinciri nedeni ile bir ilçedeki tüm avukatlar duruşmalarda 2 istisna(yemin ve cezada son karar) dışında ayağa kalkmama kararı aldı,uygulama zorluklarla karşılaştı,uygulayan sayısı artıyor ve zannımca 2-3 ay sonra burada 2-3 yıl sonra tüm türkiyede bu husus sadece bir anı olarak kalacak
Old 06-11-2010, 02:41   #28
oguzhand0

 
Varsayılan

Muhammet Bey, olay hakkında detayları şahsen merakla bekliyorum...
Old 07-11-2010, 03:35   #29
Av. Ersin Soybaş

 
Rahatsiz Kısa sac ayağı

Selamlar,
Bazı duruşma salonlarında ayağa kalkmak gibi bir sorun olmuyor, zira sandalye olmadığından ayakta kalıyorsunuz!
Hüküm fıkrasının "herkes tarafından" ayakta dinleneceği usul kanununda yer alıyor, madde gerekçesinde de açıklaması yapılmış. Peki siz hiç hüküm fıkrası okunurken ayağa kalkan C.Savcısı gördünüz mü, ben görmedim. Az sayıda da olsa esas hakkındaki mütalaasını ayağa kalkarak okuyan C.Savcısı gördüm, avukatlara "efendim" diyen Başkanlarımız dahi var. Bu şekilde davrandıkları için onları takdir ettim.
Konuşurken ayağa kalkarım, önümü iliklerim ama mübaşir eliyle işaret ederken "Galk galk galk" dediği ya da teamül olduğu için değil. Görgü kuralı olduğu için, "mahkemeye" saygıdan önce kendime olan saygımdan, insana olan saygımdan ötürü...
Fakat bundan sonra G.D. denildiğinde meslek onurunu korumak hatta usulü uygulamak için ayağa kalkmayacağım. "Meslek onuru" da, "sac ayağı" sözü de artık iyice değersizleşti. "Geciken adalet adalet değildir", "Sac ayağı"! Bırakalım bu ayakları artık!!!
Önbüro ve kart konusu ise gerçekten korkutucu... Belki duruşma da yapılmaz bir süre sonra, o da epey vakit alıyor çünkü...
Saygılarımla.

Alıntı:
Yazan dilekacr
Sn Av. Demirel

Konumda da bahsettiğim üzere "Ancak sorun şurdaydı bu defa; biz avukatlar ister saygıdan ister alışkanlıktan ister teamülden deyin, usulde bir kural olmadığı halde kendi irademizle ayağa kalkarken, hakimler neden bir defa olsun ayağa kalkmayınca fahiş hata yapmışcasına bizi ayağa kaldırmaya çalışmakta ve duruşma salonunda gerek meslektaşların gerek müvekkillerin gerekse de vatandaşın önünde kamu görevini ifa eden bir avukatı büyük bir saygısızlık yapmışçasına uyarmakta ve kalem katibi muamelesi ile emir vererek ille de ayağa kalkmaya zorlamaktaydılar? Hem de ara karar gereğini yapmak üzere notunu almakta ve işini yapmakta olan avukatın çalışma bütünlüğünü bölercesine, umarsızca ve fütursuzca zabıtlara geçerek, ihtarlar yağdırarak...Asıl saygısızlık bu değilmiydi? Yargılamanın eşit sac ayaklarından biri diğerini ayağa kalkmaya zorluyordu. Avukatlık mesleğininin ve avukatın bu kadar mı değeri vardı? Emir verdiği bir katipten farksız.."

Ben böyle bir teamül olduğunu kabul etmekle beraber bu teamülün doğru bir uygulama olduğunu söylemiyorum. Bu da zaten avukatların oluşturduğu bir teamül olsa gerek. Ancak avukatların usulde kural olmamasına rağmen kendi istekleriyle uyguladıları bir teamülü hakimlerin de mecburiyet ve mahkemeye saygı çerçevesinde algılayıp avukatı zorla ayağa kaldırmaya, kalkamamasını zapta geçirmeye şikayet etmeye vardıran eylemlerini acaba hangi saygı çerçevesinde değerlendiriyorsunuz sayın avukatım? Diğer taraftan hakimin olduğu kadar avukat da bir makamı temsil etmektedir, özellikle ceza yargılamalarında savunma avukatlarının konumu çok daha kutsal bence.Hakimin karar mekanizmansında bulunması bizden üstün kılmaz, kaldı ki örneğin cmk ya göre avukat da hakim gibi yargılamanın unsurlarındandır. Savcıların mahkemelerde oturduğu yerden rahatça mütalaa yazdırdığını ve kararlarda oturduğunu düşündüğümüzde; avukatın ayakta bekletilmesi, devletin bireyden önce geldiği bizim gibi bir ülkede, güce karşı kamu görevlilerine karşı ikinci sınıf ya da alt bir makamda olmanın göstergesidir. Bunun saygıyla falan ilgisi yoktur yani, ayakta beklememiz ne o mahkemenin saygınlığını artırır ne de oturmamız bu saygınlığa gölge düşürür, hele ki basit bir ara kararla dosyayı bilirkişiye göndermenin ayrıntılarını masrafını vs sini uzun uzun yazdırıken. Ben ortada saygı gösterisinde bulunulacak bir eylem olduğunu düşünmüyorum, hakim sadece yapması gerekeni yapmaktadır, zaten aksini yapması da mümkün değil, mahkeme zaten bunun için vardır, ihtilaf çözmesi için. Mahkemeye gereken saygınlık da türk milleti adına yetki kullanması, bağımsız olması, kimseden emir almaması gibi argümanlarla verilmiştir. Bundan daha saygın bir makam herhalde düşünülemez. Avukatın ayağa kalkması ile sağlanacak basit bir saygınlık değildir bu, ya da kalkmaması ile bozulacak bir saygınlık olduğu düşünülemez.
Son olarak size yine çalıştığım adliyede yaşanan bir uygulamayı aktarmam yukarda tekrar tekrar açıkladığım rahatsızlığımı destekler nitelikte olacak. AB finans kaynaklı bir proje olan Mahkeme yönetimi sistemine destek projesi kapsamında pilot adliye seçildik ve hollanda kaynaklı bir sistem adliyede uygulanmaya başlandı. Bir gün baktık bir kaç teknik eleman ellerinde cihazlar mahkeme koridorlarının kapılarına(duruşma salonları hariç) elektronik kilitler takıyorlar. Sonra da kalem ve hakim odalrının olduğu kapılar yüzümüze kapandı: "Kısıtlı alandır girilemez lütfen danışma masasına müracaat ediniz" yazısı ile. Hakim, savcı, katip ve çaycılara giriş kartı verildi. Avukatlara ve vatandaşlara kapılar kapatılarak, bundan sonra ön büro denilen ve tüm kalemleri tek yerde toplayan bir kalemden işlem yapabileceğimiz, bunun dışında kalemlere giremeyeceğimiz, her türlü işlem için ön büroya başvuracağımız, ama istersek nerde işimiz olduğunu belirterek danışmadan günlük "ziyaretçi kartı" alabileceğimiz söylendi. Bir anda kendimizi adliyede ziyaretçi konumunda bulduk. Adliyede her işimiz olduğunda kart almak zorundaydık ve çıkarken de teslim etmemiz gerekiyordu, yoksa arkamızdan telefon geliyordu kartımızı teslim edin diye. Ön büroda sadece bir eleman vardı ve mesela dosya incelemek için iki gün sonrasına randevu veriliyordu, fotokopi almak için saatlerce bekliyor ve dosya peşinden koşuyorduk, kalemlerde dosya inceleyemiyorduk ve sadece bir masa bir sandalyenin olduğu ön büro dışında da dosyaya bakamıyorduk, fotokopi için mübaşirlerin keyfini bekliyorduk, işin kötüsü kalemlere ulaşamadığımız için rica minnet de edemiyorduk. Şİmdi bana e kart alıp girebiliyormuşsunuz diyebilirsiniz çünkü onlar da öyle söylüyorlardı, biz de şunu söyledik burası bizim işyerimiz ve bize kapıları hiç birşekilde kapatamazsınız, iş yapmamızı zorlaştıramaz dosyalara ulaşmamızı zorlaştıramazsınız biz yargısal faaliyetin bir parçasıyız, nesnesi değil öznesiyiz. Bu sistemin başlıca amacının kalemlerdeki yoğunluğu azaltmak ve hakimlerin odalarında rahatsız edilmelerini engellemek olduğunu öğrendik sonradan, hakimleri ve kalemi avukatlar meşgul ediyormuş yani. Hemen baro olarak sistemin yanlışlarını değerlendirerek adalet bakanlığına ihtar niteliğinde bir yazı gönderdik ve taleplerimizin dinlenmesini aksi halde basın açıklaması ve eylem yapacağımızı bildirdik. Konya barosu da bu esnada idari yargıya gitmişti. Ardından projenin mimarı olan hakim adliyemizi bizi dinlemek için teşrif ettiler, uygulama öncesinde bize hiç fikrimiz sormayan sayın mucit hakim. Bir kaç saat süren yoğun bir tartışma yaşandı. Sayın hakim bize hakimlerin odalarında çok rahatsız edildiğinden bölündüğünden, kalem personelinin çalışamadığından bahsetti ısrarla. Sanki bu sistem sırf onlar için getirilmişti. Çetin geçen tartışmalar sonrasında avukatlara da daimi giriş kartı verilmesi konusunda pazarlığa oturduk ama sayın hakimin bir şartı vardı: eğer tek bir avukat bile randevu almadan bir hakimi rahatsız ederse ve bunu kendisi duyarsa verilen kartları geri alacaktı. Bu hakim başımıza allah mı dedik kendi kendimize ve ısrarla şunu anlattık, mecazi olarak özetle, hakimlerle görüşmeye meraklı değiliz zaten!!! Bir de basın açıklamamızdan ve eylemden vazgeçmemizi istedi, çünkü basında yer alırsa eğer, sistemin başarılı olmadığını AB duyarmış ve gelecek olan ikinci aşama kaynağını kesermiş. Bize projesinin geleceği için ricada bulundu ve kartlarımızı göndermesi karşılığında biz de kabul ettik, çünkü cebimizde daimi bir kart olması sorunumuzu önemli ölçüde çözüyordu ve bu noktada ön büro sistemi faydalı hale bile geliyordu hatta. Mesela havale için hakim peşine düşmekten beklemekten ve o çok önemli odalarına girmek zorunda kalmaktan kurtulmuştuk. Sistem şu anda fena işlemiyor, sadece ön bürolara eleman ve altyapı takviyesi yapılması gerekiyor. Haa unutmadan mucit hakim beye altyapı yetersizliğinden bahsettiğimiz zaman bize şu cevabı verdi: paramız yetmedi sandalye alamadık, paramız yetmedi bir de avukatlar için kart bastıramazdık, göç yolda düzelir dedi. Bu da sözün bittiği yerdi sanırım..
Şimdi tüm arkadaşların, adalet bakanlığının ve hakimlerin avukatlara bu bakışı çerçevesinde, bir kamu görevi olan, sorumluluğu da bir hayli yüksek olan avukatlık mesleğinin sistem içinde nerede hangi mertebede hangi saygınlıkta olduğunu bir kez daha düşünmelerini diliyorum. Buyrun size ara kararlarda ayakta bekleyerek karar dinleyen( yaşlı, genç, hasta, bel fıtığı olan, tansiyonu düşen vs demeden) avukatların edindiği "bireysel ve toplumsal fayda" ile mesleki saygınlık...
Old 09-11-2010, 21:11   #30
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan Dört mahkeme dört tepki;

Duruşma başlar ve avukat bey kibar bir biçimde GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE CMK HMUK ve 1136 sayılı kanunun ve meslek ilkeleri gereği ayağa kalkmanın zorunlu olduğu haller dışında duruşmalarda ayağa kalkmayacağını,bu durumun kesinlikle hakim bey tarafından kişiselleşirilmeyeceğini de umduğunu belirterek kendisine ayrılan yere oturur.Tepki isyandan sadece bir adım geri; nasıl böyle bir şey yaparsınız,bir hakimin verdiği karara nasıl tepki gösterirsiniz,olayların benimle ne igisi var,MÜBAŞİR HEMEN YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜNÜ BURAYA ÇAĞIR! Müdür bey bundan sonra kalemlerde tebligat yasak,anlaşmalı boşanmalar ayı gün olmayacak duruşma günü verilecek bundan sonra usul tam uygulanacak! diye bağırdıktan sonra nerden çıktı bu ? 100 yıldır oluşmuş bir teamül nedemek ayağa kalkmayacağımla devam eden bir çılgınlık hali beyanda bulunanın karşısındaki avukat söze girerek bu durumu kandavasına dönüştürmeyin hakim bey der meslektaşına destek verir.avukat sizden tek talep kanunları uygulamak biz kanunların dışında bir uygulama yapmıyoruz. <Tabiki eğer kanuni ise sizin yapacaklarınızıda saygıyl akarşılarız. devamı az snra dinlenen tanık yemini hariç oturarak duruşma biter. Bir başka mahkeme duruşma başlar ;Ağır ceza tutuklu sanık duruşmaya yeni girmişken söz alan avukat az önce ki beyanlarla duruşma başkanına ön bilgi verir tepki daha ılıman; avukat bey bu sizin saygınızı gösterir beyanı avukatın ;asla bu şekilde düşünmenizi istemem bu benim kişisel tercihim olmayıp kanunun uygulanmasıdır. Bundan sonraki uygulamasının bu şekilde olacağını ve bu hususu kişiselleştirmemelerini rica eder şimdilik olay bu şekilde kapanmış görülmektedir. Son iki mahkeme ;olay artık adliyede duyumuştur. belki bu yüzden belkide kişisel tercih talep kendisine iletilen mahkemelerden ilki; takdir sizin avukat bey ayağa kalkmak zorunda değilsiniz zaten der diğer sonuncusuda ; aynı cümleleri benzer kelimelerle iletir avukata avukatta bu kibarlığı en azından avuatın talebi bağlamında tutanağa geçirilmesini talep eder. Tutanağada geçer.aynı mahkemelerde ikinci duruşmalarda geçmekte bahse konu avukatın duruşma salonlarında olduğunda diğer meslektaşlarıda bu uygulamayı alınan ortak karar gereği mısır patlağı gibi artan bir sayı ve oranla uygulamayı devam ettirmektedir. Aslında bu duruşa sebep olan bir avukatın bürosunun çıkışında borçlu tarafından taahhüdü ihlal cezasının düşürülmemesi sebebi ile darbedilmesi olayına duyarsız kalınmasıdır. Bafra İlçemiz bu hususta(avukatlara dap ve cinayet hususunda) ne yazıkki sabıkası kabarık bir yer ve bu sıkıntılı durum karşısında bizimde güven duyduğumuz adliyeden gerekeni yapmasını istemekte en büyük hakkımız diye düşünüyoruz.Gereken hassasiyetin gösterilmemesi ve az öncede belirttiğim gibi sadece son 10 yıl içerisinde bir cinayet 5-6 kere haciz mahalleri ve karakollar dahil fiili taarruz,silahla yaralama ve sayısı bizce dahi tam bilinemeyen hakaret ve küfürlere uğramış bir mesleğin temsilcilerin aslında bir uyanışı bir ayakta duruşudur duruşmada ayakta durmamak. Kendi hakkını arayamayan başkasının hakkını arayamaz diyoruz. Kendine saygısı olmayanın başkalarına saygısı korkudur gibime geliyor.Ha unutmadan hiçte fena olmuyor duruşmalarda oturarak savunma yapmak bir an kendimi gereksiz yere savcıymışım gibi hissettim. Sonra dedimki ben savunmanım kendi ve savunduğu kişinin hakkını savunan savunman ayaklarının üstünde sadece kendisi istediği yerde ve kendi istediği kadar durmayı becerebilen hukuka uyan güçlü ve ahlaklı savunman. FENA OLMUYOR TAVSİYE EDERİM.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukat ayağa kalkmadı. duyurucu1 Konumuz : Hukukçular 20 14-01-2013 17:07
Her G.D Ayağa Kalkmayı Gerektirir Mi? Av.Fahri ALİMOĞLU Hukuk Sohbetleri 111 08-11-2012 16:55
..Ve savcı ayağa kalktı. duyurucu1 Konumuz : Hukukçular 9 17-01-2010 01:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09627891 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.