Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

imzaya itirazda inceleme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-02-2008, 18:02   #1
avzeynepcan

 
Varsayılan imzaya itirazda inceleme

İyi çalışmalar,
kambiyo senedine dayalı icra takibinde borçlunun imzata itirazı içi açılna davada borçlunun yurt dışında olması nedeniyle borçlu vekili yurt dışınbdaki mahkemelerden ve ya konsoloslukdan imza örneklerinin alınmasını talep etmiş, sizce bu mümkün mü?
bu arada borçlunun yurt dışında tedavi gördüğüne ve seyahat edemediği ne dair rapor konumuş dosyaya
Old 08-02-2008, 21:57   #2
sailor1981

 
Varsayılan

Bu mumkun tabıkı konsolonslık aracılıgıyla bu işlem bence yapılabılır.Ayrıca kanaatımce borçlunun tatbıke medar ımza sunma zorunlulugu yok,emsal imza bulma ve ispat yuku alacaklı gözuken taraftadır.
Old 08-02-2008, 22:20   #3
Av. Canan EKE

 
Varsayılan

Borçlu imzanın kendisine ait olmadığını söylediği için, ispat yükü kendisindedir.
Old 08-02-2008, 22:42   #4
Av. Canan EKE

 
Varsayılan

Düzeltiyorum. İspat yükü, aşağıdaki kararda açıklandığı üzere alacaklıdaymış.



T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 2005/13571
K. 2005/17488
T. 19.9.2005
- İMZANIN BORÇLUYA AİT OLDUĞUNU İSPAT KÜLFETİ

ÖZET : Borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp
Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK.nun 309/4. maddesinde yer alan
hükme göre bilirkişi ( Adli Tıp Kurumu ) borçlunun küçük harflerle yazacağı
mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sırasında borçlunun küçük
harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş, alacaklının bilirkişinin bu istemine
uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tespit edilmiştir.
Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibariyle ( imzanın
borçluya ait olduğunu ) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir.

1086 HUMK m.309/4,310,311,312
2004 İİK. m.170/3

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itirazı düzenleyen İİK.nun 170/3. maddesinde icra mahkemesince incelemenin 68-a/4. maddesine göre yapılacağı açıklanmış; 68-a/4. maddesinde ise imza tatbikinde HUMK.nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309/2,3,4, ve 310, 311, 312 maddelerinde öngörülen esasların uygulanacağı ifade edilmiştir.
HUMK.nun olaya uygulanması gerekli 309/4. maddesinde ( imza incelemesinin bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde ) borçlunun uygulamaya elverişli imzasının bulunamadığı hallerde adı geçene hakim huzurunda yazı yazdırılacağı ve imza attırılacağı ifade edildikten sonra, inkar edene yazdırılacak ibarelerin bilirkişi tarafından hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. ( Prof Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakameleri Usuli 2. cilt sf. 2092 )
Somut olayda borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK.nun 309/4. maddesinde yer alan hükme göre bilirkişi ( Adli Tıp Kurumu ) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sırasında borçlunun küçük harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş, alacaklının bilirkişinin bu istemine uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibarıyle ( imzanın borçluya ait olduğunu ) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. O halde ispat yükünün gereği yerine getirilmediği gibi alacaklı, imzanın borçluya ait olduğunu da kanıtlayamadığı için itirazın kabulüne karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA , 19.09.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 13-02-2008, 13:03   #5
nephilis

 
Varsayılan

Hep yargıtay kararlarıyla cevap vermeye sanırım biraz alıştık ve bu kararlarıda mutlak doğru kabul etmek sanırım pekte doğru değil.
Bence yukarıdaki Yargıtay kararının sonuç kısmına katılmak mümkün değil.Diyelim ki Kambiyo senedine dayalı takip yaptınız ve imzaya yasal süresi içerisinde itiraz edildi. Elinde borçluya ait bir kambiyo senedi olan alacaklı neden imzanın borçluya ait olduğunu ispatlamak zorunda ?!? Bu düşünce tarzı ne icra iflas yasasındaki düzenleme tarzına, ne de MK 6 düzenlenmiş genel ispat kuralına uygun değildir. Bir vakıadan kendi lehine bir sonuç çıkaran kişi bu vakıayı ispatla kendisi mükelleftir. Borçlu imzanın kendisine ait omadığını iddia ediyorsa, bence bu iddiasını ispat yükü kendi üzerinde olmalıdır.Kaldıki İlgili kanunun maddeleri olan İİK 107/III , İİK 68/a vd gibi maddeler incelendiğinde yukarıdaki yargıtay kararında varılan, imzanın borçuya ait olduğunun ispatının alacaklı üzerinde olduğu şeklinde bir sonucun çıkması mümkün değildir.
Ha sonuç kısmı şöyle gerekçelendirilse mesela," Adli tıp tarafından imzanın borçluya ait olup olmadığı tespit edilememiş (karardaki sebeple veya farklı bir sebeple) bu nedenle de inceleme yetkisi sınırlı olan icra mahkemesi önünde imzanın borçluya ait olduğu tespit edilemediğinden, alacaklının genel mahkemelerde açacağı alacak davası mahfuz olmak üzere, takibin iptaline karar verilmek gerekir. " denilse bence daha doğru olurdu. Siz ne dersiniz?
Old 13-02-2008, 13:50   #6
seyitsonmez

 
Varsayılan

iSPAT YÜKÜ ELBET İDDİA EDENDE OLACAKTIR. YUKARIDAKİ KARARI OKUDUM. ARAŞTIRDIM BAŞKADA KARAR BULAMADIM. AMA 12. DAİRE YANLIŞ KARAR VERMİŞTİR
Old 13-02-2008, 16:00   #7
sailor1981

 
Varsayılan

Karar yanlış değil..uygulamada ımzaya ıtıraz eden borçlu tatbıke medar ımza ıbraz etmek zorunda değildir.Bu ımzaları alacaklı tarafın bulması gerektıgı yonunde yargıtay kararları mevcuttur.
Bana göre karar dogru zira MK 6 "herkes idddiasını ispat etmeye mecburdur" demektedır. oysa ımzaya ıtıraz bır ıddıa değil,alacaklının imzanın borçluya ait oldugu savı bir iddiadır.
Old 13-02-2008, 16:04   #8
sailor1981

 
Varsayılan

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2006/12­259 K: 2006/231 T: 26.04.2006
İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama yükümlülüğü alacaklıya aittir. Buna göre alacaklı imza bilirkişisinin istediği emsal yazı örneklerini mahkemeye sunmakla yükümlüdür.(*)

Taraflar arasındaki "İmzaya İtiraz" davasından dolayı yapılan yargı­lama sonunda; Manisa İcra Hukuk Mahkemesince imzaya itirazın reddi­ne dair verilen 26.04.2005 gün ve 2002/659­2005/185 sayılı kararın in­celenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hu­kuk Dairesinin 19.09.2005 gün ve 2005/13571­17488 sayılı ilamı ile; (...Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itirazı düzenleyen İİK’nın 170/3. maddesinde icra mahkemesince incelemenin 68­a/4. maddesine göre yapılacağı açıklanmış; 68­a/4.maddesinde ise imza tatbikinde HUMK’un bilirkişiye ait hükümleri ile 309/2, 3, 4, ve 310, 311, 312 maddelerinde öngörülen esasların uygulanacağı ifade edilmiştir.
HUMK’un olaya uygulanması gerekli 309/4. maddesinde (imza incele­mesinin bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde) borçlunun uygulamaya elverişli imzasının bulunamadığı hallerde adı geçene hakim huzurunda yazı yazdırılacağı ve imza attırılacağı ifade edildikten sonra, in­kar edene yazdırılacak ibarelerin bilirkişi tarafından hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 2. cilt sf. 2092)
(*) Gönderen: Ali GÜNEREN (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı)
Somut olayda borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK’un 309/4.mad­desinde yer alan hükme göre bilirkişi (Adli Tıp Kurumu) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sı­rasında borçlunun küçük harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş ala­caklının bilirkişinin bu istemine uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir ya­zı da temin edemediği tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı ola­nın aksine davanın niteliği itibariyle (imzanın borçluya ait olduğunu) kanıt­lama külfeti alacaklıya aittir. O halde ispat yükünün gereği yerine getiril­mediği gibi alacaklı, imzanın borçluya ait olduğunu da kanıtlayamadığı için itirazın kabulüne karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme ka­rarının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.04.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, kambiyo senedine müstenit takipte borçlunun, süresi içerisinde imza­ya itiraz edip icra mahkemesinden takibin durdurulmasına ve iptali ile tedbir ka­rarı verilmesi istemine ilişkindir. İcra ceza Mahkemesindeki imzaya itiraz dava­sında davacı borçlu, dava dilekçesinde delil olarak icra dosyasını, senet aslını göstermiş ve bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiş, sonradan da kira ve çıraklık sözleşmelerini ibraz etmiştir. Yargılama sırasında davacı borçlunun ayakta ve oturarak yazı, rakam ve imzaları alınmış, bu yazıların tamamı büyük harfle yazıl­mıştır. Mahkemenin 25.03.2003 günlü oturumunda dosyanın Adli Tıp Kurumu­na gönderilmesine karar verilmiş ve oradan alınan raporda; inceleme konusu se­netteki imzaların daha sağlıklı değerlendirme yapılarak sonuç bildirir rapor tan­zim edilebilmesi için borçlunun, huzurda inceleme konusu senet kendisine gös­terilmeden senet içeriği yazıların tamamının aynı tip harflerle, dikte suretiyle ve normal yazma hızıyla birkaç defa yazdırılmasından elde edilecek tutanakların ay­rıca evvelce başka amaçlarla yazılmış samimi yazıları içerir mektup, kartpostal, okul defteri, sınav kağıtları, adres ve telefon fihristi gibi başka belgelerin de mev­cutlar ile birlikte gönderilmesinin yararlı olacağı belirtilerek dosya iade edilmiştir. Borçlu bu kez de yine kendisine yazdırılan yazıları büyük harfle yazmış ve topla­nan belgeler bu haliyle, davacı borçlu vekilinin isteği üzerine yeniden Adli Tıp Ku­rumuna gönderilmiştir. Adli Tıp Kurumu, önceki raporundaki hususların tekrarı yanında gön­derilen belgelerin yine yeterli bulunmadığını belirterek borçluya, se­net içeriği ile aynı tip küçük harflerle yazı yazdırılarak gönderilmesini istemiştir. 01.06.2004 günlü oturumda mahkemece davacı borçluya, takibe konu edilen se­netteki yazılar, küçük harflerle boş bir senede yazdırılmak istenmişse de davacı borçlu, "Ben bu şekilde yazıyorum. Başka türlü yazı yazmasını bilmiyorum. Küçük harfle yazamıyorum." Şeklinde beyanda bulunarak tutanağı imzalamış, küçük harflerle ve senetteki yazılara benzer şekilde yazı yazmaktan kaçınmıştır. Davalı alacaklı vekili, davacı borçlunun "Küçük harfle yazı yazamıyorum." Şeklindeki be­yanını kabul etmediğini, Adli Tıpta durumun tespit edilmemesi için yazı yazmak­tan kaçındığını iddia etmiş mahkemece, 02.11.2004 günlü oturumda dava dos­yasını Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi Grafoloji Şube Müdürlüğüne gönderip mevcut belgelere göre bir inceleme yapılmasını istemiş, Adli Tip Kurumu Fizik İhtisas Da­iresi Adli Belge İnceleme Şubesinin 28.02.2005 günlü raporunda; bonodaki imza­lar ile borçlunun mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işlerlik derecesi, alış­kanlıklar, istif, eğitim, doğrultu, seyir hız ve baskı derecesi bakımından kısmi benzerlikler görülmekle birlikte daha ileri tespite gidilemediği açıklanmıştır. Bu­nun üzerine mahkemece; davacı borçlunun açmış olduğu imzaya itiraz davasında kanıt yükünün, davacı borçluda olduğu, davacı borçlu imza incelemesine esas olacak şekilde Adli Tıp Kurumunun imza ve mukayese imza ve yazı örneklerini getirmediği gibi, bulunabilecek yerleri de göstermediği, bulunabilen mevcut mu­kayese imza ve yazı örnekleri dikkate alındığında benzerlikler saptandığı, bu du­rumda davacı borçlu davasını kanıtlayamadığından davanın reddine karar veril­miştir. Davacı borçlu vekilinin temyizi üzerine yüksek özel daire; "borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulun­mamıştır. HUMK'un 309/4. maddesinde yer alan hükme göre bilirkişi (Adli Tıp Ku­rumu) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüş­tür. Yargılama sırasında borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tes­pit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibariy­le (imzanın borçluya ait olduğunu) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. O halde ispat yükünün gereği yerine getirilmediği gibi alacaklı, imzanın borçluya ait olduğunu da kanıtlayamadığı için itirazın kabulüne karar verilmelidir." Gerekçesiyle yerel mah­kemenin kararını bozmuştur. Direnme üzerine Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İcra İflas Kanununun 167. maddesi, kambiyo senetlerine ilişkin takip usul­lerini düzenlemiş ve müteakip maddelerinde de haciz yolu ile yapılan takipte ala­caklının borca veya imzaya itiraz edebileceğini öngörmüştür. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi takibe itiraz haciz yolu ile takip aşamasında borçluya tanın­mış bir savunma aracıdır. Borçlu, imzaya itiraz etmekle haczedilen malın satışı­nı durdurma imkanını elde etmektedir (İİK. Madde 170/1.). İmzaya itirazın, bir dava olmadığı, talepten ibaret bulunduğu, bir kısım uygulayıcılar tarafından ileri sürülmekte ise de bunun, bir takip hukukuna ilişkin bir dava olduğunda kuşku yoktur. Zira, alacaklının istemi üzerine İcra Müdürlüğünce yürütülen kambiyo senedine dayanan haciz yolu ile takip sırasında İİK'nın 168. maddesine göre borç­luya gönderilen ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren beş gün içerisinde İcra Mahkemesine onun tarafından verilen bir dilekçe ile imzaya itiraz edilmiş olunur. Bu dilekçenin mahkemenin esas defterine kaydedilmesi, harcının alınması, ka­lem işlemlerinin yürütülmesi, duruşmanın icrası gibi işlemler genel mahkeme!er­de açılan davalarda yapılanlardan farksızdır. O halde, imzaya itirazın bir dava olarak kabul edilmemesi, bir takip hukuku muamelesi gibi değerlendirilmesi de mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki her dava, mutlaka bir talebi içerir. Bu­nunla birlikte, İcra Mahkemelerinin, sınırlı yetkili birer mahkeme olduklarında, kural olarak verdikleri kararların, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğin­de kuşku yoktur.
İİK'nin 170. maddesi, imzaya itiraz davasında; imzanın, borçlunun eli mah­sulü olup olmadığı hususunu, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, İİK'nin 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre araştırılacağını ve imza tatbikatının, Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ve 309. madde­sinin 2., 3., 4. fıkraları ile 310, 311 ve 312. maddeleri uyarınca yapılacağını ön­görmektedir. Somut olayda yukarıda da kısmen değinildiği gibi borçlu, borca de­ğil, imzaya itiraz etmiştir. Borçlu, imzaya itirazla birlikte borca da itiraz edebilir­di. Borçlu olmadığını, alacaklı ile böyle bir ilişkiye girmediğini ileri sürebilirdi an­cak o, 9.12.2003 günlü imzaya itiraz dilekçesinde; senetteki imzanın kendisine ait olmadığını, senedi kendisinin imzalamadığını ve bu kişiye (alacaklıya) verme­diğini, bu nedenle takibe itiraz ettiğini belirtmiştir. Bu durumda borçlunun dahi açıkça reddetmediği böyle bir ilişkiye dayanan davayı, ispat külfetinin alacaklıya ait bulunduğu gerekçesiyle borçlu yararına sonuçlandırmak adalet ve hakkani­yet­le bağdaşmaz. İcra Mahkemesi hakiminin işin başlangıcında çıplak gözle ya­pacağı inceleme sonucunda imzaların birbirine benzediğini görüp itirazın reddine karar vermesi imkanı mevcut iken bu konuda bilirkişi incelemesi yapması onun takdirinde olan bir husustur. Bilirkişi incelemesi sırasında borçlunun, herhangi bir şekilde adalete yardımcı olmaması, davalının da doğal olarak bu konudaki de­lillere ulaşmakta güçlük çekmesi, delil toplayamaması, hakimi, yeni bir durum değerlendirmesi yapmak ve mevcut delillere göre bir karar vermek zorunda bırak­mıştır. İşin çıkmaza girdiği aşamada hakime hiçbir takdir hakkı tanımadan doğ­rudan doğruya bilirkişinin göstereceği yoldan yürümesini beklemek bu olayda ol­duğu gibi bir hakkın kaybolması sonucunu doğurabilir. İspat külfetinin alacaklı­ya ait olduğunun kabul edilmesi durumunda borçlu, dava ile ilgili delilleri göster­meyecek, adalete ve mahkemeye yardımcı olmayacak ve hatta yargılama aşama­sında burada olduğu gibi yazı yazamadığını ileri sürerek adaletin tecellisini engel­leyecektir. Hiç kimse borçludan, kendi aleyhine sonuç doğuracak delillerin top­lanmasına yardımcı olmasını ve göstermesini bekleyemez. İcra Mahkemelerinin, imzaya itiraz davalarında ispat külfeti ile ilgili ilkeleri uygularken genel hukuk kurallarından ayrılmaması gerekir. Yasada aksine bir düzenleme bulunmadıkça hakim, bir iddiayı veya savunmayı taraflardan hangisinin kanıtlaması gerektiği sorununu çözerken "delillere iktidar" prensibini de göz önünde tutmalıdır. Delil­lere iktidar prensibi; bir olayın varlığı veya yokluğu( somut olayda imzanın borç­luya ait olup olmadığı hususu) tartışılırken, bu konuda hangi tarafın delillere ha­kim olduğu ve onları hakime daha kolaylıkla getirebileceği belirlenmesi ve ispat külfetinin ona yüklenmesidir (Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay, Medeni Hukukun Gene! Esasları ve Gerçek Kişiler Hukuku, sayfa: 189).Zira imzasını inkar eden ta­raf, imza mukayesesine esas teşkil edebilecek önceki imza ve yazı örneklerinin ne­reden temin edilebileceğini bilir ve buna ilişkin belgelerle kayıtları mahkemeye daha kolaylıkla sunabilir. Alacaklının, borçluya ait kanıt ve belgelere ulaşması ve­ya onların yerini göstermesi çoğu zaman imkansızdır.
Hukuk Genel Kurulunun bu görüşü doğrultusunda hareket edildiği taktirde bundan böyle bono (Emre muharrer senet), ticari hayattan büyük ölçüde siline­cek ve hiç kimse, bono kabul ederek bu tür sıkıntılara girmeyi ve sorunlarla kar­şılaşmayı göze alamayacaktır. Mahkemeler karar verirken, kararlarının toplum hayatındaki etkilerini, yaratacağı endişe ve sakıncaları da gözden uzak tutmama­ları gerekir. Senet sahtekarlıklarını caydırıcı önlemlerin alınması yanında, senet­lerde yazılı meblağların da süratle tahsilinin önem arz ettiği unutmamalı, senet­lerin ticari yaşamdaki işlevlerini büyük ölçüde kaybettirecek uygulamalardan ka­çınılmalı ve kötü niyetli borçluların hukuki imkanlardan yararlanarak kendileri­ne avantaj sağlamalarının önüne geçilmelidir.
Sonuç olarak, yerel mahkemenin yargılamada izlediği yolun ve mevcut delil­lere göre takdir hakkını da kullanarak gösterdiği gerekçelere göre verdiği kararın, yerinde olduğu kanaatini taşıdığımızdan sayın çoğunluğun görüşlerine katılama­dığımızı arz ederiz.26.04.2006
Ali Selim Hafize Gülgün Vuraloğlu
18. HD Üyesi11. HD Üyesi



Old 13-02-2008, 23:14   #10
FYLOZOF

 
Varsayılan

Borçlu yurtdışında ve anladığım kadarı ile hasta ve raporlu, o halde borçlunun yurtdışından gelmesini bekliycesiniz, borçlunun, yurtdışında, konsoloslukta yada başka bir makamda vereceği imza örneklerini mahkemece dikkate alınmaz. imza örneklerinin bizzat hakmin huzurunda ayakta , oturarak vs.. alınması zorunluluğu vardır. burda öncelikle borçlunun ne zaman Türkiye ye döneceği hususu, sorulup öğrenilmeli, eğer Türkiyeye dönme durumu yoksa, Türkiyede borçlunun imzasının bulunabileceği varsayılan kurumlara( noter, banka, TEDAŞ, belediye , vergi dairesi vs..) müzekkere yazılarak, gelecek örnek imzalar adli tıba imza tetkiki için gönderilebilir. saygılar..
Old 14-02-2008, 15:54   #11
nephilis

 
Varsayılan

Yukarıdaki HGK kararına muhalefet şerhi koyan iki üyenin düşüncelerine katılmamak elde değil..
Old 14-01-2014, 15:26   #12
huysuz

 
Mutsuz

Borçlumuz bonodaki imzaya itiraz etmiş. Yukarıda da tartışılan konu ile ilgili olarak tensip tutanağında yer alan ibareler şaşırtıcı. Borçlunun imza örneklerinin bulunduğu yerleri bildirmemizin yanında, yazılacak her bir müzekkere için 8.00tl, bilirkişi incelemesi için 150.00tl ve diğer masraflar içinde 50.00 tl avansı 2 hafta içerisinde yatırmamız ihtar edilmiş. Bu şekilde bir tecrübeye sahip meslektaşım varsa bana bu olayın sonucunun nereye varacağını anlatabilir mi. Herkes iddiasını ispat eder kuralı nerede?
Old 01-06-2018, 11:06   #13
Av. Mustafa B.

 
Varsayılan

Bono, Çek gibi kıymetli evraklardaki imzanın borçluya ait olmadığından bahisle icra hukuk mahkemesine yapılan itirazlarda ispat yükünün alacaklıya ait olması sebebiyle delil avansının ve bilirkişi ücretinin alacaklıya yükletilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yargıtay 12.hukuk dairesi e:2016/32756 k:2017/197
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
çek-imzaya itiraz-dolandırıcılık *sinequanon* Meslektaşların Soruları 7 07-03-2008 10:58
Bonoda imzaya itiraz talveq Meslektaşların Soruları 3 29-01-2008 23:50
sıra cetveline itirazda faturalar delil teşkil eder mi? avmuhammet25 Meslektaşların Soruları 3 21-01-2008 12:29
ACİL!!! Sendika yetki tespitine itirazda usuli eksiklik. Kilimanjaro Meslektaşların Soruları 3 28-06-2007 00:25
trafik kazası-icra takibine itirazda açılacak dava ssefasekni Meslektaşların Soruları 2 18-04-2007 11:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06035399 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.