Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

manevi tazminat davasının kısmi açılması ve yetki belgesi

Yanıt
Old 11-11-2010, 12:30   #1
avukatedali

 
Varsayılan manevi tazminat davasının kısmi açılması ve yetki belgesi

Bir savcının verdiği takipsizlik kararına itiraz dilekçesinde savcıya ağır ithamlar yer almaktadır.Bunun için manevi tazminat davası açacağım ancak yetkili mahkeme haksız fiilin vuku bulduğu savcının eski görev yeri mahkemesi.Yaşadığım yere çok uzak olduğu için davayı bizzat takip etmem mümkün değil.Bu durumda orada buluna avukat arkadaşıma vereceğim yetki belgesi ile işlemleri takip ettirmemde bir zararım olur mu?
Ayrıca davalı kişinin maddi durumunu bilemediğimiz için fazlaya i,lişkin haklarımızı saklı tutarak cüzi bi miktar için plot bir dava açmak istiyorum.Bu mümkün müdür?yani maddi tazminatlarda mümkün olacağını biliyorum ama manevitaminatta da mümkün müdür?
Old 11-11-2010, 12:47   #2
av.alper tunker

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım
manevi tazminatda fazlaya ilişkin haklarınızı saklı tutamazsınız
Old 11-11-2010, 13:01   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2009/21-484
Karar: 2009/572
Karar Tarihi: 25.11.2009

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - MANEVİ TAZMİNATIN BÖLÜNMEZLİĞİ - DAVACININ ZARARIN DOĞUMUNU TAKİBEN YAPTIĞI İRADE AÇIKLAMASI İLE ZARAR MİKTARLARINI BİLDİRDİĞİ - DAVACININ İRADE BEYANININ BAĞLAYICILIĞI - TALEBİN ARTIRILAMAYACAĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Manevi tazminat bölünemeyeceğinden, zararın doğumunu takiben yaptığı irade açıklaması ile zarar miktarlarını toplam 15.000,00.-YTL olarak bildiren davacı tarafın bağlayıcı olan bu irade beyanından dönerek talebini artırma olanağı bulunmadığının gözetilmesi gerekir.

(2709 S. K. m. 5, 12, 17, 20, 26) (4721 S. K. m. 4, 24, 25, 121, 174, 158) (1086 S. K. m. 409) (818 S. K. m. 47, 49) (YİBK. 22.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.) (YHGK. 25.09.1996 T. 1996/21-397 E. 1996/637 K.) (YHGK. 13.10.1999 T. 1999/21-684 E. 1999/818 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <maddi ve manevi tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 13. İş Mahkemesi’nce, davacılar Eray ve Erhan’ın maddi tazminat istemlerinin reddine, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, davacı Ayşe’nin maddi ve manevi tazminat isteminin kabulüne dair verilen 16.01.2008 gün ve 2005/697 E. ve 2008/16 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2009 gün ve 2008/7273 E., 2009/1707 K. sayılı ilamı ile; (.... Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacıların tüm, davalı tarafın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.

Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların Ankara 5. İş Mahkemesi’nde 2003/1134 Esas sayılı dosya ile Türk Telekom A.Ş. aleyhine fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle toplam 300.00.-YTL maddi ve eş için 7.000.00.YTL çocukların her biri için 4.000.00’er YTL manevi tazminat davası açtığı ve davanın HUMK 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir.

Uyuşmazlık manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Manevi acı, tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez. Yargıtay H.G.K’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Bu nedenlerle mahkemece manevi tazminata hükmedilirken önceden açılan ve yukarıda belirtilen davada talep edilen miktarı geçmemek üzere tazminatın takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Çocuklar yönünden reddedilen manevi tazminat tutarları üzerinden davalı yararına ayrı ayrı avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekirken toplamı üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi de mahkemenin kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacılar vekili ve davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu gerçekleşen ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, manevi tazminat noktasındadır.

Davacı yanca, eldeki dava açılmazdan evvel Ankara 5. İş Mahkemesi’nin 2003/1134 sayılı dosyasında yine aynı davalı Türk Telekom A.Ş. aleyhine fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle maddi tazminat istemi yanında, eş için 7.000.000.000.-TL çocukların her biri için ise 4.000.000.000.’er TL manevi tazminat istemiyle dava açılmış ve bu dava taraflarca takip edilmemekle HUMK 409 maddesi gereğince <davanın açılmamış sayılmasına> karar verilmiştir.
Davacılar vekili daha sonra 10.3.2005 tarihinde açtığı eldeki davada ise; maddi tazminat istemi yanında; manevi tazminata ilişkin talep miktarlarını artırarak bu kez eş Ayşe için 50.000.000.000.-TL, çocuklarının her biri için 40.000.000.000.-TL, Erhan için 40.000.000.000.-TL manevi tazminatın, davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili 21.04.2005 tarihli cevap dilekçeyle; esasa ilişkin savunmaları yanında, davacıların daha önce aynı konuda Ankara 5. İş Mahkemesi 2003/1134 E. görülen ve müracaata kalan, dava dosyasında manevi tazminat talebini çok düşük tuttuklarını, bu dava ile manevi tazminat talebini artıramayacaklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece; manevi tazminat isteği ile ilgili olarak davanın kısmen kabulü ile Ayşe için 30.000.00.-YTL, çocuklar için ise ayrı ayrı olmak üzere 20.000,00’şer YTL. manevi tazminatın davalı taraftan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteklerinin reddine, manevi tazminat isteği kısmen kabul edildiğinden, davacılar Eray ve Erhan için 2.300.00.-YTL ücreti vekaletin adı geçen davacılardan alınarak, davalı tarafa verilmesine, karar verilmiş; hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Özel dairece; davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile karar yukarıda açıklanan gerekçelerle sadece manevi tazminat noktasından bozulmuş, kabul biçimine göre vekalet ücreti de eleştiri konusu yapılmıştır.
Mahkemece, önceki hükümde direnilmiş; karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacılar vekilinin temyizi yönünden;

Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin kurulan ilk hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, ancak tüm temyiz itirazları özel dairece reddedilmiştir.
Şu durumda hakkındaki hüküm kesinleşmiş bulunan davacı tarafın direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından, temyiz dilekçesi reddedilmelidir.
2- Davalı vekilinin temyizine gelince;

Yukarıda açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamlarına göre uyuşmazlık; manevi tazminat isteminin bölünüp bölünemeyeceği, bu cümleden olarak; davacı yanca daha önce dava konusu edilip de HUMK’nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılma ile sonuçlanan davada istenen manevi tazminat miktarının daha sonra açılan davada artırılarak istenmesi durumunda bunun manevi tazminat isteminin bölünmesi anlamına gelip gelmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır;
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.2.1985 gün ve 3156 Sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik <İşlemden Kaldırma ve Davanın Açılmamış Sayılması> başlıklı 409. maddesinde;

<Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağın kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır> hükmü yer almaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun, 47. maddesinde ise;
<Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir> denilmektedir.

Konuya ilişkin 22.06.1966 tarih ve 1966/7-7 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı’nda ise, bu madde gereğince istihdam edenin manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin, ne de müstahdeminin kusurunun şart olmadığı, hakimin nedensellik bağı bulunmak kaydıyla özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükmedebileceği, belirtilmiştir.

Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde, bedensel bütünlüğünün iradesi dışında ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir.

Anayasa’mız 5, 12, 17, 20 ve 26. maddelerinde kişilik değerlerinin önemini esas alarak bunları ihlal edenlere karşı kişinin korunmasını garanti altına almıştır.
Kanun koyucu, manevi tazminat davası açılacak halleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24, 25, 121, 174/11, 158/11 ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47 ve 49’uncu maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47’nci maddesi ise özel nitelikte bir hüküm olup, fizik (maddi) kişilik değerlerinin, yani yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararların tazminini düzenlemiştir.

Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacını güder.

Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir.

Maddi zararda olduğu gibi manevi zararın kesin bir şekilde hesaplanması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir.

Zarar gören, uğradığı haksız eylemden kaynaklanan maddi tazminatının miktarını tayin edip, talep edebilir. Hatta zarar gören, maddi zararını kısmi dava olarak bir defada değil, zamanaşımı, süresi içinde, birden fazla talepler halinde isteyebilir. Oysa manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmının açılacak kısmi dava ile kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer.

Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir.

Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez, bir defada istenilmesi gerekir. Bunun tek istisnası olay sonucu gerçekleşen uzuv zaafı ve uzuv kaybı oranının uzun süren tedavi aşamalarından sonra tam olarak anlaşıldığı durumlardır, insan yapısı gereği, manevi acı olay tarihinden uzaklaşıldıkça azalır, artmaz, bu nedenle olay tarihine en yakın açıklanan irade beyanı manevi acının şiddetini daha açık olarak ortaya koyar. Manevi acı tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez.

İstemin değiştirilmesi ve artırılması için, istekte bulunanın daha önceki isteminin dışında ve ondan daha fazla alacağının bulunması gerekir. Manevi zararda ise, zarar gören daha önce belirttiği istemi ile zararını açıkladığı ve belirttiği, artık geriye bir alacağı kalmadığı için gerek ayrı bir dava ve gerekse ıslah yoluyla bir istem de bulunamaz. Zira, manevi tazminat bir bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra arttırılması veya yeni bir dava açılarak istenmesi mümkün değildir.
Öğretide ve kararlılık gösteren yargısal inançlarda da manevi tazminat davasının kısmi dava olarak açılamayacağı, ıslah yolu ile de istemin arşınlamayacağı benimsenmektedir.

Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.07.1980 gün ve E: 3/1477-2113 sayılı; 27.03.1981 gün ve E: 9/1481-251 sayılı; 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı; 13.10.1999 gün ve 1999/21-648-818 sayılı kararlarında da, aynı ilkeler vurgulanmıştır.

Somut olaya gelince;

Davacıların murisi İsmail’in 02.04.2003 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu öldüğü, davacıların bu olay nedeniyle, davalı aleyhine Ankara 5. İş Mahkemesi’nin 2003/1134 Esas, 2004/1345 Karar sayılı dosyasında, 14.4.2003 tarihinde açtığı davada eş Ayşe için 7.000.000.000.-TL, çocuklar Eray ve Erhan için ayrı ayrı 4.000.000.000.’er TL olmak üzere toplam 15.000.000.000.-TL (15.000,00.-YTL) manevi tazminat talep ettikleri, davanın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409/5. maddesi hükmü gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği hususları uyuşmazlık konusu değildir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilen ilk davanın dava dilekçesinde davacılar manevi tazminat yönünden uğradıkları elem ve üzüntünün parasal karşılığını toplam 15.000.-YTL olarak sınırlandırıp belirtmek suretiyle iradelerini açıklamışlardır. Bu irade beyanı ile kayıtlanan manevi değer ile bağlıdırlar. Artık bundan sonra iradelerini genişletemez ve değiştiremezler. Eş söyleyişle, manevi zararın irade beyanı ile ortaya konulmuş olması, artık irade beyanında bulunan kişiyi bağlayacağından ve manevi zararın bölünerek tazmininin istenmesi olanağı olmadığından bu miktarların üstüne çıkılarak talepte bulunulması olanaklı değildir.
Nitekim, önemli olan manevi zararın miktarı konusundaki iradenin bir yolla açıklanmış olmasıdır. Bu açıklama daha önce açılmış ve daha sonra takip edilmediğinden açılmamış sayılma ile sonuçlanmış bir dava ile olabileceği gibi başka yol ve yöntemlerle de (Ör: ihtarname, ceza davasındaki beyanı gibi karşı tarafa ulaşan herhangi bir irade açıklaması v.s) olabilirdi. Bu hallerin varlığı halinde de durum değişmeyecek; açıklanan irade beyanı beyan sahibini bağlayıcı kabul edilecektir.

Öyle ise, burada önemli olan açılan ilk dava ile ortaya konulan manevi zarara ilişkin iradenin bağlayıcı hale gelmesidir. Bu davanın açılmamış sayılması bu olguyu ortadan kaldırmadığından, açılan ikinci davada, açılmamış sayılsa da ilk davadan daha fazla manevi tazminat isteme olanağı bulunmamaktadır.

Burada açılmamış sayılma kararının niteliğinden çok, buna konu davanın açılması ile ortaya konulan manevi zarar miktarı konusundaki irade açıklamasının niteliği önem taşımaktadır. Yoksa, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesi hükümleri ve hukuk hayatındaki etkisi göz ardı edilmiş değildir.
Hal böyle olunca; manevi tazminat bölünemeyeceğinden, zararın doğumunu takiben yaptığı irade açıklaması ile zarar miktarlarını toplam 15.000,00.-YTL olarak bildiren davacı tarafın bağlayıcı olan bu irade beyanından dönerek talebini artırma olanağı bulunmamaktadır.

Öyle ise, bozma ilamında da işaret olunduğu üzere mahkemenin bu hususu gözönüne alarak karar vermesi gerekmektedir.
Yerel mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin yukarıda (1) no.lu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE,
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) no.lu bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde peşin harçlarının her iki tarafa da iadesine, 25.11.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 20-11-2010, 22:02   #4
ismailduygulu

 
Varsayılan

Dava dilekçe ile baslar ve dilekçe ile biter. Siz dava dilekcenizi isabetli bir manevi tazminatla yazarak, arkadasınıza vereceğiniz yetki belgesi ile takip yaptirabilir ve yine delil dilekçenizi de sunmanız sonrasında mahkeme gerisini getirecektir! Davanın reddi halinde avukatlık ücreti kazanılan ve kaybedilen kısmı hallerde sizin lehinize olan kısmı geçemez ancak maktu kismin da altında kalamaz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
haksız itham durumunda manevi tazminat davasında yetki avukatedali Meslektaşların Soruları 1 06-11-2010 12:24
Özel hastaneye karşı açılan maddi manevi tazminat davasında görev-yetki? Av.Bülent Özkan Meslektaşların Soruları 11 01-03-2010 13:21
tazminat davasının bir aydan sonra yenilenmesi ve kısmi yenileme nurseli Meslektaşların Soruları 2 07-11-2008 15:02
manevi tazminat davalarında yetki Av.Çağlar Şener Meslektaşların Soruları 10 02-04-2007 17:42
Trafik kazasından dolayı tazminat davasının kasko sigortacısına karşı açılması elvankakici Meslektaşların Soruları 9 24-03-2007 23:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04580998 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.