Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Can Sigortası - Tüketici Kredisi

Yanıt
Old 09-05-2005, 17:25   #1
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan Can Sigortası - Tüketici Kredisi

Sayın Meslektaşlarım,


Tüketici kredilerinde bankalar kredi alana hayat sigortası yaptırmaktadırlar. Bu sigorta kanımca üçüncü kişi lehine bir sigorta olup, lehtar banka olarak gösterilmekteyse de 3. kişi kredi alan poliçeyi imzalamakla sigorta akdine onay/icazet vermiş olmakta ve doğrudan sigorta tazminatına hak kazanabilmektedir (varisleri)

Olayda banka müvekkil mirasçılara ilgili kredinin ödenmesini, zira sigorta şirketinin mirasçılarının intihar etmiş olduğunu bildirdiğini ve bu nedenle tazminatı ödemediğini ŞİFAHEN söylemiştir.Ölüm raporunda ölüm nedeni "diğer kazalar" olarak geçmektedir.
Bu durumda :
1. Müvekkil mirasçılar doğrudan sigorta şirketine veya bankaya dava açabilir mi?
2. TTK 1332 deki 5 günlük ihbar süresinin geçmiş olduğu görülmektedir.Bu durum açılacak davayı nasıl etkiler ?
3."Riyazı itiyat" (metamatik karşılık) la tam olarak kastedilen ödenmiş primlerin toplamımıdır ve tatmin edici bir meblağ olur mu?
4. Kredi kefaletle teminat altına alınmıştır. Borçlular kefile gidilmesini istememektedir. Bu durumda bankanın direkt kefillere gitmemesi nasıl sağlanabilir?
5. Tüketici mahkemesi görevli midir? (Sigorta Ticaret yasasında düzenlendiğinden mutlak ticari dava olur diye de düşünüyorum)

Özellikle sigorta hukuku ile uğraşmakta olan meslektaşların görüşlerini bekliyorum.Teşekkürler.
Old 10-05-2005, 15:58   #2
mceker

 
Varsayılan

Merhaba, bu kadar uzun bir soruya cevap yazmak zor. Ancak kısaca cevap vermek isterim (Açıklama için M.Çeker, Yargıtay Kararları Işığında Sigorta Hukuku, 2. Bası, Adana 2004, s.90 vd. bakabilirsiniz)
1. Kredi sigortasında tazminat alacağı, kredi alacağı mevcut olduğu sürece kredi verene (banka) aittir. Tazminatın ödenmemesi durumunda banka gibi mirasçılar da sigorta şirketine dava açabilirler. Dava kazanılırsa, tazminat alacağından öncelikle bankaya ödeme yapılır, kalan kısım mirasçılara verilir.
2. 5 günlük sürenin geçmiş olması hak kaybına neden olmaz. Ancak şartları varsa sigorta şirketinin bu yüzden uğradığı zararları tazmin zorunluluğu doğurur.
3. Riyazi ihtiyat, ödenmiş primin toplamı değildir. Prim tutarından yapılan kesintilerin mahsubu sonucunda kalan kısmın nemalandırılması suretiyle riyazi ihtiyat tutarı tespit edilir.
4. bankanın sigorta şirketinden tazminat talep edebilmesi için, riskin gerçeklemiş olması (sigortalının ölmesi) yeterli değildir. Ayrıca, borçlu ve kefillerinden, varsa ayni teminattan tahsilat için gerekli olan yasal takip yollarını tüketmiş olması da gerekmektedir. Bu açıdan, kredi borcu mevcutsa, banka kefilleri de takip etmek durumundadır.
5. Davada ticaret mahkemesi görevlidir.
Old 10-05-2005, 18:42   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Hocam,
Yanıtlarınız için öncelikle teşekkürlerimi sunmak isterim.Yalnız bir iki hususta hala tereddütlerim bulunmaktadır. Sigortaya karşı açılacak olan davada eğer dava kabul edilirse tazminattan öncelikle bankaya ödeme yapılır demişsiniz. Yani davanın lehe sonuçlanması banka açısından hak kazandırıcı etki gösterecekse biz ilk aşamada bankanın tarafımıza karşı başlatacağı bir icra takibini sigortaya dava açıldığı gerekçesiyle durdurabilir miyiz?
Yoksa icrada ödenecek kredi borcu oranında bankanın haklarına halef olmak suretiyle tazminata hak kazanmak durumu mu sözkonusudur ? (Sigorta mevzuunda cahilliğimi bağışlayınız )
Ölüm raporundaki "diğer kazalar"dan kasıt nedir, intiharı kapsar mı?

Teşekkür ederim
Old 10-05-2005, 23:35   #4
Gemici

 
Varsayılan

Selamlar Sayın Akpunar,

Bankaların kredi alana ‘Kredi hayat sigortası’ yapmaları, sattıkları krediyi güvence altına alma kaygılarındandır. Kredi alana böyle bir hayat sigortası yaptıran banka, herşeyedn önce kendi parasını güvence altına alma kaygısındadır. Bu güvenceyi sağlamak içinde kredi hayat sigortasını kendisine ‘devir ve temlik’ ettirir.

Bankaların kredi verirken yaptıkları ‘kredi hayat sigortaları’ normal hayat sigortalarından farklıdır. Bu en azından Alman Bankaları için böyle. Kredi hayat sigortası yaptıran bankalar, dünya çapında faaliyet gösteren, bu arada Türkiyede’de şubeleri olan bir bankayı göz önüne alırsak, çoğu zaman bir sigorta şirketininde sahibidir ve yapılan hayat sigortası, kredi alanın değil bankanın faydasınadır.

Bahsettiğim bu bankanın kredilerinde ve hayat sigortalarında, kredi anlaşmasının banka tarafından feshedilmesi ile veya kredi alanın ölümü ile birlikte, banka hayat sigortası tazminatını almaya hak kazanır. Yapılan hayat sigortası normal bir hayat sigortası olmadığı ve sadece krediye bir teminat olduğu için, mirasçılara sigortadan bir pay düşmez.

Kredinin ödenmesi,

sigorta sözleşmesinde belirtilen sürenin dolması ve

kredi sözleşmesinin banka tarafından feshi durumlarında, sigorta sözleşmesi genel şartları gereğince, sigorta teminatı ortadan kalkar. Sigortalıya herhangi bir ödemede bulunulmaz.

Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanununa göre, sigortalının intiharı halinde sigorta bir ödemede bulunmaz(hayat sigortası). Bu kaidenin tek istisnası, sigortalının intihar ettiği anda herhangi bir ruhi bozukluktan dolayı ne yaptığını bilebilecek durumda olmamasıdır.

Sigorta şirketleri kanunun bu maddesini biraz yumuşatmış durumda; Sigorta sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonraki iki, bazı şirketlerde üç sene içinde vukubulan intihar olaylarında sigorta bir ödemede bulunmuyor, genel sözleşme şartları gereğince. Ruhsal bozukluklardan doğan hukuki ehliyetsizlik durumu buradada geçerli. Bu süreler geçtikten sonra sigorta sözleşme gereği olan bütün yükümlülükleri yerine getiriyor.

Alman hukukunda, mahkeme içtihatlarına dayanarak yerleşen bir kaideye göre, kredi’nin fahiş bir şekilde teminat altına alınması yasak; verilen teminatın kredi miktarına mütenasıp olması gerekir. Böyle oluncada, hayat sigortası ile teminat altına alınmış bir kredi için ikinci bir teminatın,örneğin kefaletin teminat olarak alınması, belirli şartlar altında, geçersizdir.

Olayınıza dönelim:
Sigortanın ödemede bulunup bulunmıyacağı konusu için sigorta şirketinin mukavele şartlarını elde edip incelemek ve gerekirse sigortaya karşı dava açmak gerekir. Sigorta şirketinin intihar durumunda ödemede bulunup bulunmıyacağının hangi kanuni gerekçeye dayandırıldığı ve sözleşmede bu konuda açıklık olup olmadığ önemli bence.

Sigorta ödemede bulunmazsa ve mirasçılar borcu ödemezse bankanın kefile başvurması kaçınılmazdır bence.

Saygılarımla
Old 12-05-2005, 10:06   #5
mceker

 
Varsayılan

Kredi hayat sigortasında temel amaç, alacaklı bankanın kredi alacağının ödenmeme riskini güvence altına almaktır. Ancak, genel şartlarda intihar kapsam dışı bırakılmıştır. Olayda ölüm raporunda "diğer kazalar" şeklinde ifade edilen hususun raporda imzası bulunan görevlilerin beyanı alınarak açıklanması gerekmektedir.
Kredi borcu mirasçılar veya kefiller tarafından icra yoluyla ödendiği takdirde, poliçede özel şart yoksa, sigorta şirketine rücu hakkı yoktur. Zira, bu sigorta, esas itibarıyla kredi alacağını güvence altına almaktadır.
Bankanın, poliçede aksine hüküm yoksa, önce kefile başvurma zorunluluğu vardır.
Selamlar
Old 13-03-2007, 01:51   #6
uskudarli80

 
Varsayılan

ben de ilgili dava aynen şöyle:Bankadan çekilen taşıt kredisi için vatandaşa hayat sigortası yaptırılıyor.Hayat sigorta poliçesine ek soru listesi var.Hastalıklar listesi bu.Bu sorular arasında "her türlü kanser" de var.soru kısmı bilgisatar çıktısı matbu. Cevap kısmı da aynı şekilde matbu "hayır" yazılmış. Vatandaş sigorta yaptırmadan 2 yıl önce akciğer kanseri tanısı ile tedavi görmüş ve iyileşmiş.Sigorta poliçesinde kendisine hastalığı olup olmadığı sorulmamış.neye imza attığınıda bilmiyormuş.Sigorta sözleşmesinin akdinden sonra 8 ay sonra vatandaş kanserden ölüyo.sigorta beyan yükümlülüğünü ihlal sebebiyle tazminat talebini reddetmiş. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir arkadaşlar.Özellikle hayır cevaplarının da matbu olmasının geçerliliği nedir?
Old 13-03-2007, 13:23   #7
mceker

 
Varsayılan

Kanser hastalarının özel bir durumu var. Yargıtay bir kararında ülkemiz şartlarında bu hastalığın hastaya bildirilmemesinin olağan olduğunu, dolayısıyla sigorta yaptırırken hayır denmesinin beyan yükümlülüğünün ihlali olarak nitelendirilemeyeceği yönünde hüküm kurmuştur. Karar "M.Çeker, Yargıtay Kararları Işığında Sigorta Hukuku, 2. Bası, 2004" kitabımda (s.151) mevcut. Zor bir dava olduğunu belirtmem gerekir.
Old 16-08-2007, 10:38   #8
Burak Demirci

 
Varsayılan

Benzer duruma ilişkin elimizde bir olay var. A şahsı taşıt kredisi için bankadan kredi alıyor. Kredinin geri ödemeleri bitmeden A şahsı vefat ediyor. Bunun üzerine banka da, memur olan A şahsının miraçılarına, ölen şahsın ailesine devlet tarafından ödenecek tazminat v.s alacaklara bolke koyacağını belirtiyor. Bunun üzerine mirasçılar kalan kredi borcunu bankaya ödüyorlar.

-somut olayda başvuracağımız hukuki yol nasıl olmalıdır?
- ödenen kısmı bankadan talep etme hakkı var mıdır?
saygılar.
Old 12-07-2008, 18:43   #9
Av.Buket Dökülen Çevik

 
Varsayılan

Sanırım sigorta şirketleri için gelenek haline gelmiş bu durum.Benzer bir olay bir müvekkilimin başına da geldi.Müvekkil X bankasından 100.000 YTL tutarında konut kredisi alıyor ve bu meblağın teminat altına alınması için hayat sigortası yaptırıyor.Hayat sigortası başvuru formu doldurulurken müvekkile sağlığına dair hiçbir soru yöneltilmiyor.Şirket, bu formda sigortalıya,şimdiye kadar herhangi bir hastalık geçirip geçirmediğini, kronik bir rahatsızlığının olup olmadığını, ameliyat olup olmadığını, ilaç kullanıp kullanmadığını soruyor ve formun en altındaki onay bölümünde şöyle bir çekince mevcut:'sağlık beyanı bölümündeki yanıtlanmayan sorular hayır anlamında, hasta değilim, sağlıklıyım olarak kabul edilecektir.'Şirket daha o zamandan tazminat ödememeyi kafaya koymuş.Banka görevlisi kredi çeken müşteriye imzalattığı onlarca sayfa arasında bir de bu sayfayı imzalatırsa işin büyük bir kısmı hallolmuş oluyor.Ve müvekkil hayat sigortası devam ederken vefat ediyor.Kendisine sağlığına dair bir şey sorulmayan müşterinin herhangi bir hastalığı mevcutsa bir de riziko gerçekleşirde vefat durumu oluşursa, şirket beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğiniz gerekçesiyle sözleşmeden dönüyor ve 'tazminat ödeme yükümlülüğüm yoktur' diyor.Anılan formun vefat sonrasında doldurulduğu çok açık.Boy ve kilo bilgileri bile müşterinin değerleriyle uyuşmuyor.
Yargıtay'a göre, riskin gerçekleşmesinden sonra sözleşmeden dönülmesi olanaksız.Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa tabi.Hayat Sig.Gen.Şart.'nın C.2.2. mad.'nin 3. fıkrasında, sigortacının riziko gerçekleştikten sonra sözleşmeden dönebilmesi için, sigorta ettirenin ihbar külfetini KASITLI olarak ihlal etmesi gerektiği bildirilmektedir.Kasıtlı davranmış olmak içinde bilerek ve isteyek beyan etmesi gereken hususları gizlemesi gerekli.Uygulamada bu formlar doldurulurken müşteriye soru dahi yöneltilmiyor, sadece form imzalattırılıyor, yani ortada kasıt mevcut değil.Bunun ispatı nasıl yapılabilir dersiniz?Dava safhasında Adli tıp enstitüsü'ne anılan form üzerinde bilirkişi incelemsi yaptırılacak olunursa bahsedilen hususların ispatı sağlanabilir mi?
Old 26-02-2010, 17:21   #10
didem kunal

 
Varsayılan

Bu konu benim için çok çok önemli.Elimde aynı bu şekilde bir dava var. Davamızda müteveffa kronik şeker hastası ve buna bağlı kullandığı ilaçlarda kendisinde böbrek yetmezliği ile hipertansiyon hastalıklarını da doğurmuş.Ancak yukarıda sizlerinde yazıdğı gibi mütevaffa hayat sigortası imzalsıdğını ancak primlerini öderken farkediyor.sadece gösterilen yerlere imzzalar atıyor hepsi bu. Mütevffa ölükten sonra yasal süresi içinde mirasçılar tazminatlarını istiyorlar.Sigorta şirketi hastalıklar bildirilmemiştir diyerek sözleşmeden döndüğünü söylüyor. Şimdi burada bana yargıtay akrarları lazım ancak bulamıyorum.

Sigorta şirketinin hayat sigortası formunda sadece evet ve hayır şeklinde kutucuklar mevcut.Bunlar da bana adli tıp raporu ile ispatlanamazmış gibi geliyor.Kutucuğa atılmış bir tik kime ait olduğunun ispatı zor gibi.

Bana nasıl yardımcı olabilirsiniz.Yargıtay kararları va rmı elinizde bu konuyla ilgili?
Old 26-02-2010, 20:43   #11
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Merhaba.
Kısaca 2 noktaya bakarız:
1- ( Sigortacı )
Beyan esnasında rahatsızlık biliniyor saklama kasdıvar mı?
2- ( Tıp Dr. )
Beyan edilmeyen hastalık meydana çıkan durumun nedeni mi -- etkili - mi ?
İyi Çalışmalar.
Old 26-02-2010, 20:48   #12
didem kunal

 
Varsayılan

İlk konuda kasıt yok elbette.zaten iradesi kredi sözleşmesi,hayat sigortası değil bu sebeple bilmediği hatta iradesi olmayan sözlşemede nasıl bir kasıt olabilir ki?

Ancak müteveffa ilk defa geçirdiği kalp krizi sonucu ölüyor ve mirasçıları eğer sözleşemde bir noksanlık oldğunu bilseydi durumu derhal şirkete bildirebilirdi fakat müteveffaya ilk kaldırıldığı hatanede yanlış teşhis konuluyor ikinci hastaneye giderken bilinç bulanık ve snrasında vefat ediyor.öldükten sonra teşhis konuluyor.

Tüm bu açılamalar davada etkili olabilir mi? konuyla iligli yargıtay kararı var mı elinizde?
Old 26-02-2010, 21:00   #13
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Kredi sözleşmenizden değil, hayat sigorta teklif formundan bahsediyorum. İlk yazınız ikinci prğf. bakarmısınız.
Old 26-02-2010, 21:03   #14
didem kunal

 
Varsayılan

Evet ama davalı iki sözleşmenin birbirinden ayrılmaz olduğundan bahsediyor. Kredi sözleşmesi için hayat sigortası mecburi şeklinde
Old 26-02-2010, 21:11   #15
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Sonuçta iki ayrı sözleşme ve böyle ( sigorta şartı gibi ) yasal bir zorunluluk da yok. Kredi veren kuruluş tek güvence ile yetinmiyor konusuna göre; haciz-ipotek-sigorta gibi sınırsız koşullar talep ediyor. Bu bir arz talep meselesi.
Old 26-02-2010, 21:56   #16
didem kunal

 
Varsayılan

Müteveffanın burada talep ettiği sadece kredi sözleşmesi olduğuna göre durumun değişmesi gerekmez mi?

Sonuç olarak asıl sormaya çalıştığım şey bu davada çıkış yoludur.
Old 27-02-2010, 09:45   #17
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Sigortacının Tazminatı Reddi Açısından Durum Değişmez. Ancak ( Çıkş Yolu ) Bilirkişi Raporunda; Vefatın Beyan Edilmemiş Hastalıktan Değil,Yanlış Teşhis ve Tedaviden Kaynaklandığının Ortaya Konulması ( Bu yönde kararla sonuçlanması halinde de sigortacının hasteneye rücu edeceği tabiidir )
Old 14-10-2010, 15:05   #18
Av.Buket Dökülen Çevik

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım konuyla ilgili yargıtay kararı soran arkadaşlarımız var.Ben sinerji mevzuat ve içtihat programından epey bir araştırmıştım.Hayat Sigortalarında beyan yükümlülüğü ile ilgili 150den fazla yargıtay kararı mevcuttu.İlgilenenler için iyi bir kaynak tavsiye ederim.Ayrıca bu tür davalarla ilgilenen arkadaşlara bir diğer önerimde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'dan istifade etmeleridir.Eminim işinize yarar hükümler bulacaksınz.Haksız şart, sözleşmelerin satıcı ve tüketici arasında müzakere edilmesi vs lehinize durumlar doğuracaktır .Herkese iyi mesailer diliyorum.
Old 14-10-2010, 18:40   #19
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Sigorta Poliçeleri Yönünden Uygulanacak Olan İç Hukuk Kuralı TTK dur.
Old 08-12-2014, 11:45   #20
Av.Çiftçii

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mceker
Kanser hastalarının özel bir durumu var. Yargıtay bir kararında ülkemiz şartlarında bu hastalığın hastaya bildirilmemesinin olağan olduğunu, dolayısıyla sigorta yaptırırken hayır denmesinin beyan yükümlülüğünün ihlali olarak nitelendirilemeyeceği yönünde hüküm kurmuştur. Karar "M.Çeker, Yargıtay Kararları Işığında Sigorta Hukuku, 2. Bası, 2004" kitabımda (s.151) mevcut. Zor bir dava olduğunu belirtmem gerekir.
Üstad bahsetmiş olduğunuz Yargıtay Kararının hangi dairenin verdiğini , esasını ve karar numarasını yazar mısınız ?
Old 09-12-2014, 20:24   #21
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mceker
Kanser hastalarının özel bir durumu var. Yargıtay bir kararında ülkemiz şartlarında bu hastalığın hastaya bildirilmemesinin olağan olduğunu, dolayısıyla sigorta yaptırırken hayır denmesinin beyan yükümlülüğünün ihlali olarak nitelendirilemeyeceği yönünde hüküm kurmuştur. Karar "M.Çeker, Yargıtay Kararları Işığında Sigorta Hukuku, 2. Bası, 2004" kitabımda (s.151) mevcut. Zor bir dava olduğunu belirtmem gerekir.
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2000/6073
Karar: 2000/7328
Karar Tarihi: 02.10.2000


Dava: Taraflar arasındaki davanın Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 13.04.2000 tarih ve 1998/749 - 2000/143 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi A____ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, Z____ Bankası Beypazarı şubesinin kullandırdığı kredi karşılığında müvekkillerinin murisi B____ Y____'i 29.04.1997 tarihinde hayat sigortası ile davalı şirkete sigortalattığını, B____'in 03.09.1997 tarihinde vefat ettiğini, sigortalının sözleşme imzalandığı tarihte mevcut hastalığını kasten gizlediğini iddiası ile davalının sigorta bedelini ödemediğini, muris B____'in öldüğü sırada dahi hastalığını bilmediğini ileri sürerek 3.233.000.000 liranın 03.09.1997 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, B____'in sigorta başlangıcından önce mevcut rahatsızlıklarını TTK'nın 1290/1. maddesine aykırı olarak müvekkili şirkete bildirmeyerek beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğini, mide kanseri olan B_____'in muayene ve tedavi olduğunu kasten gizlediğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, C. Sigortalarında da uygulanması gereken TTK'nın 1290. maddesinde, mukavele yapılırken ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmemesi ve dava konusu olayda olduğu gibi gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde sigortacıya cayma hakkı verildiği, davalı sigortacının bu durumu öğrenmeden riziko gerçekleştiği, poliçeye bu hususta hüküm koyan davalının hükümsüzlük nedeni ile ödeme yapmama hakkını haiz olduğu, murisin hastalığın bilahare tahlile dayalı olarak ortaya çıkmasından sonra da ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği ve akdin kurulmasından yaklaşık 5 ay sonra mide kanserinden vefat ettiği, aksi yönde bilirkişilerin hukuki mahiyetteki mütalaalarına HUMK'nın 286. maddesi gereğince itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Davacılar vekili, 29.04.1997 tarihinde davalı şirkete hayat sigortası yaptıran davacılar murisi B_____'in 03.09.1997 tarihinde vefat ettiğini, ancak sigorta bedelinin davalı tarafından ödenmediğini iddia ederek, poliçe bedelinin tahsilini istemiştir. Dosya içinde 07.04.1997 ve 15.04.1997 tarihli doktor raporlarında B____ 'de "mide kanseri" düşünülmüş, ileri tetkik ve kesin teşhis için tam teşekküllü bir hastaneye sevki uygun görülmüş, kesin bir teşhis konulmamıştır. Ankara'da bulunan sağlık kuruluşlarında 23.05.1997 tarihinde yapılan endeskopi ve 24.05.1997 tarihinde yapılan biyopsi sonucunda sigortalı B_____'e "mide kanseri" teşhisi konulmuştur. Dinlenilen tanıklar ise, B_____'in vefat tarihine kadar kanser hastası olduğunu bilmediklerini ifade etmişlerdir.

Sigorta sözleşmesinin başlangıç tarihi olan 29.04.1997 de B____'e mide kanseri olduğuna dair kesin bir teşhis konulmamıştır. Kaldı ki, böyle bir teşhis konulmuş olsa bile, içinde yaşadığımız toplumdaki uygulama, "kanser" gibi hastalıkların hasta olan şahıstan gizlenmesi, söylenmemesidir. Davacı tanıkları da aynı şekilde ifade verdiklerine göre, sigortalı B____'in sigorta sözleşmesi yapılırken teklifnamede mide kanseri olduğunu bildirmemesi, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olarak addedilemez.

Mahkemece, sigortalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmesi doğru görülmemiş, hükmün davacılar yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 14-12-2014, 13:38   #22
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

İçtihattaki olayda sigortalının hastalığından haberi olmadığı tedavi de almadığı sonucu vermekte ve bu bağlamda illiyet bağı sigortacının sorumluluğunun belirlenmesinde önemli bir neden olmakta ancak sigortalının bilgisi olsa da bazı nedenlerden sigortacının tazminat tediye yükümüne gidilebilinir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
staj kredisi criminal Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 13 02-12-2008 17:05
Tüketici kredisi kullanıcısına karşılaştırmalı sanal rehber !!! Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 17-11-2006 13:46
Bireysel Tüketici Kredisi denizali Meslektaşların Soruları 0 07-05-2002 13:38
Konut Kredisi FERAY Hukuk Soruları Arşivi 2 02-03-2002 23:39
Banka Kredisi gunay Hukuk Soruları Arşivi 2 27-02-2002 17:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06470990 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.