Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

hakimin gerekçeli kararı gerekçeli olmalı

Yanıt
Old 29-01-2009, 12:46   #1
nazell

 
Karar hakimin gerekçeli kararı gerekçeli olmalı

arkadaşlar. davamızn görüldüüğü mahkeme davamızı reddetti ve gerekçeli kararı tarafımıza tebliğ edildi. söz konusu kararda herhangi bir hukuksal gerekçe veya bir açıklama bulunmamaktadır. sadece toplanan delillerden ... sübut bulmadığından davanın reddine. temyiz ediyoruz tabiki ama bana aynı zamanda hakimin gerekçeli karar yazması şeklinde bir yargıtay kararınada ihtiyacım var. yardımzcı olursanz çok sevinrim
Old 29-01-2009, 13:13   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu


Esas: 2000/11-89
Karar: 2000/91
Karar Tarihi: 02.05.2000


ÖZET: Yerel Mahkemece önceki hükümde direnilirken gerekli özen gösterilmemiş, bozulmakla tamamen ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın tarihi ve sayıları değiştirilmek suretiyle yeniden ve aynen yazılmasıyla yetinilmiştir. Bu itibarla, bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve yasal ve yeterli direnme gerekçesi gösterilmeden, önceki kararın aynen tekrarı ile yetinilmesi yasaya aykırı olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün, öncelikle bu usulü sebepten dolayı bozulmasına karar verilmelidir.


(1412 S. K. m. 32, 260, 261, 268, 308) (765 S. K. m. 80, 240, 510) (647 S. K. m. 4) (2709 S. K. m. 141)


Dava: Sanık S. TCY. nın 240/2 - 3, 80, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.963.888 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 2 ay 15 gün memuriyetten mahrumiyetine ve bu cezalarının ertelenmesine ilişkin Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.11.1997 gün ve 184/249 sayılı hüküm, katılan vekili ve sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen
Yargıtay 11. Ceza Dairesince 28.5.1998 gün ve 6544/6061 sayı ile;


"Sanığın T.C.Ziraat Bankası Ankara Gölbaşı Şubesinin sözleşmeli avukatlığını yaptığı sırada müdahil bankadan, takip işlerinin gerektirdiği harç, resim ve masrafları karşılamak için aldığı avanslardan, hayali masraf belgeleri doldurmak ve gerçek icra masraflarına ilaveler yapmak suretiyle 438.670.323 lirayı mal edindiği anlaşılıp kabul edilmesine göre, eylemde TCK.nun 510. maddesindeki hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunun tüm unsurlarının mevcut olduğu gözetilmeden, suça konu paranın miktarındaki fazlalık karşısında geçerli olmayan savunmaya da itibar edildiğinden bahisle suçun nitelenmesinde yanılgıya düşülerek TCK. nun 240. maddesinden mahkumiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.


Yerel Mahkeme ise 27.11.1998 gün ve 249/251 sayı ile;


"Mahkememizce Özel Dairenin görüşüne katılınmamış, eylemin görevi suistimal suçunu oluşturduğu düşünülmüştür." Gerekçesiyle ilk hükümde direnilmiştir.


Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının "Onama" istekli 10.4.2000 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:


Karar: Sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan TCY. nın 240/2-3 ve 80. maddeleriyle cezalandırılmasına ilişkin hüküm, "eylemin TCY. nın 510. maddesindeki hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturduğu" gerekçesiyle bozulmuştur. Yerel mahkeme ise ilk hükmün usul ve yasaya uygun olduğunu belirtip önceki gerekçeli kararı, tarih ve sayısını değiştirerek aynen yinelemiştir.


Anayasanın 141 ve CMUK. nun 32. maddeleri gereğince mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Hükmün gerekçeyi içermemesi CYUY.nın 308/7. maddesi uyarınca "kanuna mutlak muhalefet" halini teşkil etmektedir. Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, uhkuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli, yeterli ve yasal olması aranmalıdır. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar. Keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, denetim yapılmasına olanak sağlamak için, hükmün gerekçeli olması gerekir.


Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre, bozulmakla bir karar tamamen ortadan kalkacağından, Yerel Mahkeme direnme kararında da CYUY. nın 260, 261, 268 ve 308. maddeleri uyarınca yeniden hüküm kurulması ve gerekçenin gösterilmesi zorunludur.


İncelenen dosyada; Yerel Mahkemece önceki hükümde direnilirken bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla tamamen ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın tarihi ve sayıları değiştirilmek suretiyle yeniden ve aynen yazılmasıyla yetinilmiştir.


Bu itibarla, bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve yasal ve yeterli direnme gerekçesi gösterilmeden, önceki kararın aynen tekrarı ile yetinilmesi yasaya aykırı olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün, öncelikle bu usulü sebepten dolayı bozulmasına karar verilmelidir.


Sonuç: Açıklanan nedenlerle, gerekçeden yoksun Yerel Mahkeme direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle yukarıda açıklanan usulü nedenle tebliğnamedeki isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 2.5.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 29-01-2009, 13:15   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu


Esas: 2006/3-206
Karar: 2006/205
Karar Tarihi: 10.10.2006


ÖZET: Karar kelimesinin sözlük anlamı; bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak ta tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, <kesinlik> karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur. Şu halde; bir yargının karar olabilmesi için kesinlik ifade etmesi gerekir, bu itibarla karar çelişki içermemeli, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlaşılabilir olmalıdır. Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik ilkesinin bir gereğidir. Aksi halde, kararın infazında ortaya çıkacak tereddüt; ihtilaf ve karışıklığa neden olur.


(5271 S. K. m. 32, 308) (1412 S. K. m. 30, 308, 320, 321) (2709 S. K. m. 141) (CGK. 02.05.2000 T. 2000/11-89 E. 2000/91 K.) (CGK. 17.03.1998 T. 1998/6-18 E. 1998/91 K.)


Dava: Sanıklar hakkında kasten yaralama suçlarından yapılan yargılama sonunda; sanık Hüseyin T.'in, mağdur Mustafa G.'ü kasten yaralama suçundan beraatına, mağdur Behiç B. Ateş'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, mağdur Tarık Batu K.'ı kasten yaralama suçundan, 765 Sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, sanık Behiç B. Ateş'in; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık Mustafa G.'ün; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, Tarık Batu K., Gökay Ö. ve Rıfat K.'nun; mağdurlar Adnan T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatlerine, mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçundan ayrı ayrı 765 sayılı Yasanın 456/4 maddesiyle 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hapis cezasının 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan sonuç olarak 427.050.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, suçta kullanılan aletlerin 765 sayılı Yasanın 36. maddesi gereğince zoralımına ilişkin Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2003 gün ve 734/951 sayılı hükümlerin katılan Adnan T. vekili, katılan sanıklar Hüseyin T. ve Behiç B. Ateş vekilleri ile sanıklar Mustafa G., Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. müdafileri tarafından temyiz edilmeleri üzerine; Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 19.12.2005 gün ve 1332/24422 sayı ile;


<1- Mustafa G. ve Behiç B. Ateş hakkında Mesut T.'yı yaralama suçundan kurulan beraat kararı ve Adnan T.'i yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararı, sanık Hüseyin T. hakkında Mustafa G.'ü yaralama suçundan verilen beraat kararı ile yakınan Behiç B. Ateş'i ve Tarık Batu K.'ı yaralama suçlarından verilen mahkumiyet kararları ile sanıklar Tarık Batu K., Gökay Ö. ve Rıfat K. hakkında katılanlar Adnan ve Hüseyin'i yaralama suçlarından verilen beraat kararları ile sanık Mesut T. hakkında mağdur Mustafa G.'ü yaralama suçundan yakınmadan vazgeçme nedeniyle verilen ortadan kaldırılmasına ilişkin kararlar usul ve yasaya uygun olduğundan ONANMASINA,


2- Sanıklar Hüseyin Tekin ve Behiç Barış Ateş hakkında kurulan hükümlere hasren yapılan temyiz incelemesinde,


a- Sanık Hüseyin'in kardeşi olan katılan Adnan'ın sanıklar tarafından dövülmesi üzerine yüklenen suçu işlediği anlaşılması karşısında sanık yararına haksız kışkırtma hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,


b- Sanıklar Mustafa G. ile Behiç B. Ateş'in katılan Hüseyin'e vurdukları tanık Meryem T.'in anlatımından anlaşılmasına karşın anılan sanıklar hakkında katılan Hüseyin T.'i yaralama suçundan beraat kararı verilmesi,


c- Sanık Hüseyin T.'in sabıka kaydında anne adının, sanık Behiç B. Ateş'in sabıka kaydında baba adının yanlış yazılması karşısında nüfus kayıtlarına uygun sabıka kayıtları getirtilip diyecekleri sorulmadan eksik soruşturma sonucu hükümler kurulması,


5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde <zaman bakımından uygulama> 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, <lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul> kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 Sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 Sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlükten kaldırılması, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;


5237 Sayılı Kanunun 7. ve 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanıkların hukuki durumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun Hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,


Bozmayı gerektirmiş, katılan Adnan T. ve katılan sanık Hüseyin T. vekili, katılan sanıklar Behiç B. Ateş, Mustafa G., Tarık Batu K., Rıfat K. vekili ve sanık Gökay Ö. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA> karar verilmiştir.


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.07.2006 gün ve 2006/153901 sayı ile itiraz yasayoluna başvurmuş ve;


<1- Yüksek 3. Ceza Dairesi ilamının 1 nolu bendinde sanıklar Mustafa G. ve Behiç B. Ateş hakkında Adnan T.'i yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararları onanmıştır.


2- İlamın 2 nolu bendinde sanıklar Hüseyin T. ve Behiç B. Ateş hakkında kurulan hükümlere hasren inceleme yapıldığı belirtilerek 1 nolu bentte onanan sanık Hüseyin T.'e ilişkin mahkumiyet hükümleri haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, sabıka kaydında anne adının yanlış yazıldığından ve 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğinden bozulmuş ve 1 nolu bentte belirtilen hükümlerle çelişki oluşturulmuştur.


3- Sanık Mustafa G. hakkındaki mahkumiyet hükmünün, 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerekeceğinden bozulması gerekirken onanmış, sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarındaki Mesut'u yaralamak suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile ilgili olarak da, onanması ya da bozulması yönünden bir hüküm kurulmamıştır.


4- Yukarıda belirtilen durumlar karşısında, CMK.nun 308. maddesi uyarınca <resen> ve istek üzerine, sanıklar lehine olarak itiraz kanun yoluna başvurmak gereği duyulmakla..> şeklinde açıklanan nedenlerle; <Yüksek Daire ilamında belirtilen mahkumiyet hükümlerine ilişkin onama kararları kaldırılarak, sanıklar Mustafa, Behiç Barış ve Hüseyin haklarında kurulan mahkumiyet hükümlerinin BOZULMASINA, ilamın 2 nolu bendinde belirtilen bozma nedenlerinin geçerli olduğunun işarına, sanık Mustafa hakkındaki mahkumiyet hükmünün de 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğinden BOZULMASINA, sanıklar Tarık, Gökay ve Rıfat haklarındaki Mesut'u yaralamaktan kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili geçerli talep doğrultusunda bir karar tesisi için dosyanın Yüksek Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine` karar verilmesini talep etmiştir.


Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.


TÜRK MİLLETİ ADINA


CEZA GENEL KURULU KARARI


Sanık Hüseyin T.'in, mağdur Mustafa G.'ü kasten yaralama suçundan beraatına, mağdur Behiç B. Ateş'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, mağdur Tarık'ı kasten yaralama suçundan, 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, sanık Behiç B. Ateş'in; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık Mustafa G.'ün; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K.'nun; mağdurlar Adnan T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatlerine, mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçlarından ayrı ayrı 765 sayılı Yasanın 456/4 maddesiyle 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hapis cezalarının 647 Sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan sonuç olarak 427.050.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, suçta kullanılan aletlerin 765 sayılı Yasanın 36. maddesi gereğince zoralımına, karar verilen olayda; Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin kararın (1) nolu bendinde onandıktan sonra, (2) nolu bendinde bozulduğuna ve bu şekilde çelişki meydana getirildiğine; sanık Mustafa G. hakkındaki mahkumiyet hükmünün, 5237 sayılı Yasa gereğince değerlendirme yapılabilmesi için bozulması gerekirken, onandığına; bir kısım sanıklar hakkındaki hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmediğine ilişkindir.


Bu durumda; öncelikle itirazın kapsamını belirleme zorunluluğu bulunmaktadır:


İtiraz değerlendirildiğinde;


1- Sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümleri,


2- Sanıklar Behiç Barış Ateş ve Mustafa Güngör haklarındaki mahkumiyet hükümleri ile,


3- Sanıklar Behiç B. Ateş ve Mustafa G.'ün hakkında mağdur Hüseyin T.'i kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümlerinin,


4- Sanıklar Tarık B.Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarındaki mahkumiyet hükümlerinin itiraza konu edildiği,


5- Diğer hükümlerin ise itiraz kapsamına dahil edilmediği görülmektedir.


Bu nedenle incelemenin anılan itiraza konu hükümlere hasredilmesi gerekmektedir.


İtirazın kapsamı belirlendikten sonra;


Dosyanın esasının görüşülmesine geçilmeden önce; bir kısmı usule, bir kısmı ise esasa ilişkin olan itiraz nedenlerinden usule ilişkin olanların Yargıtay Yasasının 40/4-5 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi gereğince ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmiştir.


İncelenen dosyada;


Özel Daire kararının beş ayrı noktada usule aykırılık içerdiği belirlenmiştir. Bu sorunlar teker teker ele alınarak incelendiğinde;


1- Aynı konuda çelişkili kararlar verilerek, karışıklığa neden olunması sorunu:


5271 sayılı Yasanın 308. maddesine göre; Yargıtay ceza dairesi kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, yasada sayılan hukuka aykırılık hallerinden birisinin varlığı halinde itiraz yoluna başvurabilecektir. Usul yasaları ve ceza yasalarındaki düzenlemelere uyumsuzluk genel olarak hukuka aykırılığı oluşturmaktadır; bununla birlikte, kesin hukuka aykırılık halleri, 1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 308. maddesinde sayılmıştır. 308. maddenin 7. fıkrasında; hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi kesin hukuka aykırılık hali olarak düzenlenmiştir.


Kararların gerekçeli olması zorunluluğu 1412 sayılı Yasanın 308. maddesi dışında; Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrasında, yürürlükten kalkan 1412 sayılı Yasanın 30. maddesinde ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Yasanın 32. maddesinde yer almaktadır. Yerleşik içtihatlara göre; Yargıtay kararlarının da gerekçeli olması zorunludur. Kararda gerekçenin bulunmasının ne anlama geldiği, birçok yargısal kararda açıklanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 02.05.2000/11-89-91 gün ve sayılı kararına göre; gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli, yeterli ve yasal olması aranmalıdır. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar. Keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, denetim yapılmasına olanak sağlamak için, hükmün gerekçeli olması gerekir. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.03.1998/6-18-91 gün ve sayılı kararına göre; hükümde, iki seçenek birbirleriyle çatıştıklarında yekdiğerini çürütecek, bu suretle hüküm gerekçesiz kalmış olacaktır.


Bununla birlikte; <karar> kelimesinin sözlük anlamı (Türk Dil Kurumu Sözlüğü); bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Aynı sözlükte, hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak ta tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, <kesinlik> karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur. Şu halde; bir yargının karar olabilmesi için kesinlik ifade etmesi gerekir, bu itibarla karar çelişki içermemeli, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlaşılabilir olmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.01.2006/9-23-3; 22.03.2006/4-87-84 gün ve sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; bu biçim, yargıda açıklık ve netlik ilkesinin bir gereğidir. Aksi halde, kararın infazında ortaya çıkacak tereddüt; ihtilaf ve karışıklığa neden olur.


Somut olayda; sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümleri ile sanık Behiç B. Ateş hakkındaki mahkumiyet hükmü (1) nolu bentte onanıp, (2) nolu bentte bozulmuş böylece; aynı metin içerisinde birbiriyle çatışan iki seçeneğe yer verilmiştir. İki seçenek çatıştığında birbirlerini çürüteceklerinden; gerekçesizliğe yol açacak olan bu durumda, yargılama işlemi sonunda ortaya çıkan kesin bir yargıdan da bahsedilemeyecektir. Bu itibarla; gerekçe içermeyen ve bünyesindeki çelişki nedeniyle kesinlik ifade etmeyen Özel Daire kararı bu yönleriyle hukuka aykırıdır.


2- Bazı hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmemiş olması sorunu:


1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 305 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre; hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesi temyize konu hükümlerden her biri hakkında yasada yer alan kararlardan birini vermek suretiyle temyiz davasını sonuca bağlayacaktır.


Somut olayda; temyiz incelemesi kapsamında oldukları halde; sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarında mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmemiştir.


3- Yerel mahkemenin hükümlerinde yer alan bazı hukuka aykırılık hallerine kararda değinilmemiş olması sorunu:


1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 320. maddesine göre; <Yargıtay, temyiz dilekçesi ve layihasında irad olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.> Aynı yasanın 321. maddesinde ise; <Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.> hükümleri yer almaktadır. Bu düzenlemelere göre Yargıtay ilgili ceza dairesi; temyiz yoluyla önüne gelen hükmü hem talep edilen yönüyle, hem de res'en incelemek ve inceleme sonucu hukuka aykırılık tespit ederse bozmak durumundadır.


Somut olayda; sanıklar Behiç, Mustafa, Tarık, Gökay ve Rıfat'tan alınmasına karar verilen avukatlık ücretinin katılanlar yerine, katılanlar vekili Av.K. Şirin'e verilmesine; sanık Hüseyin'den alınmasına karar verilen avukatlık ücretinin, katılanlar yerine, katılanlar Behiç ve Tarık vekili Av.N. Okuroğlu'na verilmesine; katılan Adnan için yapılan masrafın ayrıca Behiç ve Mustafa'dan alınmasına karar verilirken; bu masrafların nelerden ibaret olduğu ve miktarının denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmemesine ve kendilerine karşı işlenmiş fiiller nedeniyle kamu davası açılmamış olan sanıklar Gökay ve Rıfat'ın müdahilliklerine karar verilmesine karşılık, Özel Daire kararında bu hususlara temas edilmemiştir.


4- Kararın (3) nolu bendinde; sanık Behiç B. Ateş ve sanık H. Tekin haklarındaki mahkumiyet hükümleri nüfus ve adli sicil kayıtları arasındaki uyumsuzluklar gerekçe gösterilerek bozulmuştur. Dosya kapsamına bakıldığında, baba adının nüfus kaydında <Mustafa Behcet>, adli sicil kaydında ise <Mustafa Behçet> biçiminde gösterilmiş olması nedeniyle sanık Behiç B. Ateş hakkındaki bozma isabetlidir. Bununla birlikte; sanık Hüseyin T.'in nüfus ve adli sicil kayıtlarının her ikisinde de ana adının <Ummuhan> olarak gösterilmiş olması nedeniyle sanık Hüseyin T.'in kayıtları arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; kararın (3) nolu bendine sanık H. Tekin'e ilişkin olmak üzere dercedilen bozma yerinde değildir.


5- Karar içeriğinden hükümlerin esasına girilerek inceleme yapıldığı anlaşılmasına karşılık; Özel Daire kararının son paragrafında <sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına> ifadesine yer verilmesi isabetli bulunmamıştır.


Bu açıklamalara göre; Özel Daire kararı yukarıda sayılan beş ayrı sebeple usule ve hukuka aykırı bulunduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının değişik gerekçeyle kabulü ile diğer yönleri incelenmeyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Kararının öncelikle bu nedenlerle kaldırılması gerekmektedir.


Sonuç: Açıklanan nedenlerle;


1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,


2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin sair yönleri incelenmeyen 19.12.2005 gün ve 1332/24422 sayılı kararının; sanık Hüseyin hakkındaki mahkumiyet hükümleri, sanıklar Behiç ve Mustafa haklarındaki mahkumiyet hükümleri, her iki sanık hakkında mağdur Hüseyin'i kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümleri ve sanıklar Tarık, Gökay ve Rıfat haklarındaki mahkumiyet hükümleriyle ilgili kısımlarının usule aykırılıktan KALDIRILMASINA,


3- Dosyanın yeniden karar verilmesi için Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.10.2006 günü oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 07-04-2010, 08:34   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Bence içtihada gerek yok; Anayasa 141 ve HUMK 388/3 yeterlidir.
Sayın Av.Cengiz Aladağ'ın doğru görüşüne katılıyorum. Yargıtay da aynı görüşte.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:
Esas No : 2009/xx
Karar No : 2010/xx


Anayasanın 141/3 maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, HUMK.'nun 388/3. maddesi uyarınca mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin bulunması gerektiği halde, mahkemece bu yasal gereklere uyulmadan ve toplanan delillere neden itibar edilmediği açıklanmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün.... BOZULMASINA....
(Kaynak: 07.04.2010 tarihli Resmi Gazete - Yargıtay Kararları)
Old 11-08-2016, 16:20   #6
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Özet:
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozma üzerine verilen kararda davacı iddiası ile davalı savunması yazılmış, Dairemizin bozma kararı özetlenmiş, gerekçe olarak aynen “ Yargıtay bozma kararına uyularak yapılan yargılama doğrultusunda başka bir bilirkişi heyeti oluşturularak banka müdürü ve insan kaynakları uzmanından rapor aldırılmış, bilirkişi kurulunun raporunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere her ne kadar davalı tarafça davacının iş akdi 06.01.2012 tarihinde işletmesel nedenlerle feshedilmiş ise de bu kararın yerinde ve isabetli olmadığı anlaşılmıştır” açıklaması yapılmıştır.Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.











T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi

Esas No:2016/16428
Karar No:2016/12347

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.



Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I


Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.



Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen Adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.



Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.



HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.


Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozma üzerine verilen kararda davacı iddiası ile davalı savunması yazılmış, Dairemizin bozma kararı özetlenmiş, gerekçe olarak aynen “ Yargıtay bozma kararına uyularak yapılan yargılama doğrultusunda başka bir bilirkişi heyeti oluşturularak banka müdürü ve insan kaynakları uzmanından rapor aldırılmış, bilirkişi kurulunun raporunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere her ne kadar davalı tarafça davacının iş akdi 06.01.2012 tarihinde işletmesel nedenlerle feshedilmiş ise de bu kararın yerinde ve isabetli olmadığı anlaşılmıştır” açıklaması yapılmıştır.



Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.



F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 10-11-2016, 14:46   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY 15. Hukuk Dairesi
2016/1480 E.
2016/3727 K.

Mahkemesi :Sulh Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı davalıya ait binada bir kısım inşaat işleri yaptığını, iş bedeli olan 16.500 TL'den bakiye 4.500 TL'lik bölümün ödenmediğini belirterek bu miktar alacağın yasal faiziyle tahsilini istemiş, davalı iş bedelinin 15.000,00 TL olduğunu, 12.000,00 TL'yi komşusu aracılığıyla gönderdiğini kalan 3.000,00 TL'yi ise Euro bozdurmak suretiyle ödediğini, ancak işler yarım bırakılarak terkedildiğinden işi başkasına yaptırmak zorunda kaldığını ve 1.600,00 TL zarara uğradığını belirterek davanın reddini savunmuş mahkemece davacının yapmış olduğu kabul olunan işlerin bedelllerinin ödendiği vicdani kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava sözleşme ve dava tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK'nın 355 ve devamı maddelerde düzenlenen ve konusu bina ince işleri olarak adlandırılan ve binanın bir kısım inşaat işlerinin yapılması işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır.

Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu ve bir kısım işlerin yapıldığı uyuşmazlık konusu değil ise de, iş bedelinin ne olduğu, işin davacı tarafından tamamlanıp tamamlanmadığı, davalı iş sahibinin başkasına tamamlattığı eksiklik olup olmadığı varsa miktarının ne olduğu, ayıplı imalât bulunup bulunmadığı, ayıptan doğan hakların kullanılıp kullanılmadığı ve davaya etkileri, ödeme miktarının ne olduğu uyuşmazlık konusudur. Ayrıca bilirkişi raporu ve ek raporunda farklı rakamlara ulaşılmıştır.

Mahkemece davanın reddine esas olarak gösterilen gerekçe; "Somut olayda; taraflar arasında bir eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, icra takibine konu alacak, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacak olduğu, eser sözleşmesinden kaynaklanan bu gibi uyuşmazlıklarda kural olarak eserin meydana getirilerek iş sahibine teslim edildiğini ispat yükünün yükleniciye, eser bedelinin ödendiğini ispat yükünün ise iş sahibine düştüğü, davacının eserin anlaşmaya uyğun olarak hepsinin tamamlayarak teslim edildiğini mahkememizde ispatlayamadığı, davalı tarafça davacının yapmış olduğu kabul olunan işlerin bedellerininde davalı tarafça davacıya ödendiği vicdani kanatine varılmakla" şeklindedir.

Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK'da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

HGK'nın 24.02.2010 Tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”

Mahkeme kararının gerekçesinde; davada ileri sürülen iddia ve savunmalar bakımından ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu, sunulan delillerin ne şekilde değerlendirilip hükme esas alındığı, yukarıdaki uyuşmazlık konularında mahkemece hangi sonuca ulaşıldığı konusunda hiç bir belirleme yapılmadığı gibi iddia ve savunmadan hangisine hangi nedenle itibar edildiğini gösteren yasal bir gerekçe de gösterilmiş değildir. Alınan rapor ve ek rapordan hangisine hangi nedenle itibar edildiği de açıklanmamıştır. Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için gerekli olan kanuna uygun gerekçeyi taşıyan bir karar olmadığından yasal gerekçeyi taşıyan bir karar verilmek üzere kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 22-05-2023, 22:21   #8
Av. Tolga Ersoy

 
Varsayılan

Konuyla ilgili yakın tarihli bir Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihadı da şu şekildedir:
"Yerel Mahkemece, hükmün gerekçe bölümünde, 'Sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususu, sanığın ikrar içerir savunması, katılan şikâyeti, tutanaklar, iddia ve tüm dosya kapsamı itibarıyla sabit olmakla, atılı suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmasına...' açıklamalarına yer verilerek CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değinildiği üzere bir mahkûmiyet hükmünde bulunması gereken 'Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi' zorunluluğuna uyulmadığı anlaşılmıştır.
Anayasa'mızın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması ve gösterilen gerekçenin de dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi gerektiği, mahkemelerce yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku bulunmadığı; bu bağlamda CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değinildiği üzere bir mahkûmiyet hükmünde bulunması gereken 'Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi' zorunluluğuna uyulmadan kurulan hükmün kanun koyucunun aradığı anlamda yasal ve yeterli gerekçe içermediği açıktır.
"Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usuli nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir."
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2022/290 E., 2022/439 K. sayılı 14.06.2022 tarihli içtihadı.)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Garip bir gerekçeli karar! Gamze Dülger Meslektaşların Soruları 11 26-01-2009 18:55
Ekli gerekçeli karar üye18721 Meslektaşların Soruları 1 12-10-2007 19:06
Elif Şafak’a beraatin gerekçeli kararı yayınlandı Hasan Bahadır Büyükavcı Hukuk Haberleri 0 04-10-2006 15:49
Gerekçeli kararlar Av. Çetin Meslektaşların Soruları 10 10-09-2006 01:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04508400 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.