Tapu iptal ve tescil davasında dürüstlük kuralı nasıl uygulanır

Herkese merhabalar,

hukuki ehliyetsizliğe dayalı tapu iptali ve tescil davasında davalı vekiliyim. olay şu şekilde gelişiyor; müvekkil 2007'de şahitler huzurunda adi bir satış sözleşmesiyle arsayı alıyor ve kullanmaya başlıyor; hatta ev yapıyor, ağaçlar dikiyor. 2013 yılında da arsanın tapuda devri sağlanıyor. 2013 e kadar devir yapılamamasının sebebi ise arsa üzerindeki devredilmesi yasak olan kamu şerhi. karşı taraf hem paralarının verilmediği hemde müvekkilin hukuki ehliyete haiz olmadığı gerekçesiyle dava açıyor. dava derdestken davacı vefat ediyor, davaya mirasçıları devam ediyor. adli tıptan gelen rapora göre davacı 2007 yılında hukuki ehliyete haiz 2013 yılında haiz değil alzheimer hastası.

sorum şu ki; adi yazılı bir satış sözleşmesi ve sözleşmede tanık olarak imzası olan kişilerde dahil 5 tane dinlettiğimiz tanığın hepsi de 2007 yılında arsanın davacıdan parasının verilerek alındığını üzerindeki kamu tahdidi sebebiyle devrinin yapılamadığını beyan ettiler (kamu tahididine ilişkin yazı cevabı da gelmiştir.) bu durumda davanın gidişatı nasıl olur, tasarruf işleminde ehliyete haiz olmadı diye dava kabul görür mü? burda adi yazılı satış sözleşmesi noter/ tapu kanalıyla olmadığı için geçerliliğini yitirir mi? görüşlerinizi merak etmekteyim.

Merhaba

Davalı Müvekkilinizin 2013 yılında hukuki ehliyeti haiz olmadığı için satışın iptali ve satış bedelinin tahsili davasında, davacı tarafın TMK 15.maddesine dayandıklarını tahmin ediyorum. Bu madde;

Alıntı: TMK 15. 2. AYIRT ETME GÜCÜNÜN BULUNMAMASI Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.

Ancak bu maddenin konuluş amacı ayırt etme gücü olmayanların haklarını korumaktır. Bu konuda;

Alıntı: Yargıtay’ın bu hususta verdiği bir İçtihadı Birleştirme Kararında (9.3.1955 t., 22/2 s. İBK, RG 1955 s. 9039) , “Medenî Kanun’un 15. maddesindeki hükmün vazında asıl gaye ve maksadın, medenî hakları kullanmaktan gayri mümeyyizlik sebebiyle mahrum olan kimselerin korunması olduğu meydandadır.” Denilmektedir

Alıntı: 1955 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, “…Filhakika, mümeyyiz olmayan kimse, temyiz kudretine sahip olsaydı, aynı tarz muamelede bulunacak idiyse, temyiz kudretinden mahrum olduğunu ileri sürerek, muamelenin hükümsüzlüğünü dermeyan edememelidir….Başka bir tabirle mümeyyiz olmayan tarafından hukukî muamelenin hükümsüzlüğü iddiası, objektif hüsniyet kaidelerine aykırı olduğu takdirde dinlenilmez, zira bu hakkın suiistimali durumuna girer ve kanunî himayeden mahrum olur.” denilmektedir. Bu konuya ilişkin olarak ayrıca Yargıtay TD’nin, 28.4.1955 tarih, E. 6637, K. 7734 sayılı kararında da aynı görüşe yer verilmiştir (ATAAY, 108, d. 20’den naklen). Bu konuya örnek olarak, ödünç sözleşmesi ile, karşı taraftan, bir miktar para alıp, bu parayı kullandıktan sonra, yapılmış ödünç sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, ödünç paranın iadesinden kaçınılması durumu gösterilmiştir. Böylesi durumunda, ayırt etme gücünden yoksun kimse tarafından, ayırt etme gücünün yokluğu nedeniyle, Türk Medenî Kanunu’nun 15. maddesi hükmü gereği, yapılan işlemin geçersiz olduğunun ileri sürülmesi, hakkın kötüye kullanılması teşkil edecek ve yapılan işlem geçerli sayılacaktır

Bu kararlara göre satışın sırf müvekkilinizin ayırt etme gücü olmadığı için iptal edilmeyeceğini düşünmekteyim.

Kural olarak tapuyu ferağ eden kişi parayı almış olarak kabul edilmektedir. Tapu memuru alacağınızı aldınızmı diye sormakta, satıcı aldım derse işlem yapmaktadır. Taşınmazın bedelinin ödenmediği iddiası çoğunlukla alıcı tarafın hile yaptığı olgusuna dayanarak ispatlanabilmektedir. Bu konuda bir çok yargıtay kararı da vardır. Ayrıca olayınızda paranın ödendiğine dair tanıkların beyanlarının lehinize olduğunu düşünüyorum.

Bu arada önemle belirteyim benim davalı mğvekkilim yani alıcı hukuki ehliyete haiz,,
karşı taraf yani davacı satıcı kişi devir esnasında demansmış.
Üstad ilgili karara ve açıklamalarınıza göre biz burda iyi niyet ve düsrüstlğk kurallarına dayanacağız doğru mu? Ancak fiil ehliyetine haiz olmayanların hukuki işlemleri geçersizdir gibi temel bir maddeyle savaşacağız

Alıntı: Yazan Av.Denizzz Bu arada önemle belirteyim benim davalı mğvekkilim yani alıcı hukuki ehliyete haiz,, karşı taraf yani davacı satıcı kişi devir esnasında demansmış. Üstad ilgili karara ve açıklamalarınıza göre biz burda iyi niyet ve düsrüstlğk kurallarına dayanacağız doğru mu? Ancak fiil ehliyetine haiz olmayanların hukuki işlemleri geçersizdir gibi temel bir maddeyle savaşacağız

Ben sorunuzdan kendi müvekkilinizin hukuki ehliyete haiz olmadığını anladım. Satıcı hukuki ehliyete haiz değilse, satışı iptal ettirebilirler diye düşünüyorum. İyi niyet ve dürüstlük kuralları ve hakimin takdir yetkisi var ancak dosyada bir rapor var diyorsunuz. Mahkeme rapora göre karar verir diye düşünüyorum.