Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Limited Şirketin Ölen Müdürü Yerine Diğer Ortağın Suçlanması

Yanıt
Old 20-11-2011, 16:55   #1
Mehmet Ovayolu

 
Varsayılan Limited Şirketin Ölen Müdürü Yerine Diğer Ortağın Suçlanması

Sayın Üstadlarım,
Somut olayda, (X) limited şirketi (A) ve (B) ortaklı olup, (A) şirketin %80 hissesine sahip olduğu gibi 10 yıllık temsile yetkili müdürdür. (B) ise şirketin %20 hissesine sahip ancak şirketle fazla ilgilenmiyor. (A) müdürlüğü devam ederken vefat ediyor. (B) ortağının vefat etmesinden sonra şirketin muhasebecine giderek şirket hakkında yapılması gereken işlerin yapılmasını rica ediyor. Ancak herhangi bir işlem yapılmadığı gibi bir çok firmaya yüksek tutarlı faturalar düzenleniyor. Bu faturalar idare tarafından fark ediliyor ve şirketin yasal defter ve belgeleri inceleme yapılmak üzere isteniyor.Şirket müdürü (A) nın vefat etmesinden dolayı idarenin, defter, belge isteme yazısı ortak (B) ye tebliğ ediliyor. Ortak (B) şirket hakkında fazla bilgiye sahip olmaması nedeniyle defter ve belgeleri idareye teslim edemiyor. Bu durum üzerine inceleme elemanı vergi incelemesi yaparak ortak (B) aleyhine Cumhuriyet Başsavcılığı'na 213 sayılı kanuna muhalefet suçundan rapor yazıyor ve yapılan soruşturma sonucunda ortak (B) aleyhine dava açılıyor.
Somut olayda ortak (B) nin lehine ve aleyhine olabilecek yerel ve yüksek mahkeme kararlarına ihtiyacım var bu konu hakkında bana yardımcı olursanız sevinirim.
Herşey için şimdiden teşekür.
Old 20-11-2011, 17:03   #2
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Bu konudaki yargı kararlarına ulaşmanızı temenni ettiğim gibi,somut olay gözetildiğinde, size kuvvetli bir muhasebecinin de yardımının zaruri olduğunu düşünüyorum. Çünkü, vergi dairesi kapsamı genişletecektir. Kolay gelsin..
Old 21-11-2011, 12:01   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2001/11-99
Karar: 2001/104
Tarih: 22.05.2001

KARAR METNİ:
Vergi Usul yasasına aykırılık suçundan sanık Yekta Öztürk'ün beraatine ait Ordu Asliye Ceza Mahkemesince 27.10.1998 tarih ve 668-631 sayı ile verilen kararın katılan Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11.Ceza Dairesince 2.6.1999 tarih ve 3728-5011 sayı ile;

"213 s. Yasanın 253. maddesine göre tuttuğu defter ve belgeleri ilişkin olduğu yılın başından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek zorunluluğunda bulunan sanığın, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen istenen defter ve belgelerini aynı Yasanın 13. maddesinde gösterilen mücbir nedenlere veya kastı kaldıran sair sebeplere dayanmadan yetkililere ibraz etmemesi biçiminde oluşan eylemi ile vergi kaybına sebebiyet verdiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu ve dosyadaki belge ve bilgilerden fiilen vergi kaybının da doğduğunun anlaşıldığı gözetilmeden, vergi ziyaı bulunmadığına işaret eden bilirkişinin isabetsiz raporuna uyularak, mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden, Daire Üyelerinden Z.Aslan'ın "Vergi kaybının varlığının tarafsız bilirkişi raporu ile belirlenmesi şarttır. Olayda bilirkişi vergi kaybının olmadığını belirtmiştir. Vergi kaybının varlığının kabulünün zorunlu olduğu yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum" görüşüyle kullandığı karşı oy ve oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise, 24.6.1999 tarih ve 490-698 sayı ile; "Suç gününe göre sanık lehine olan kanun maddesi suçun oluşumu için vergi ziyaını aramaktadır. Bilirkişinin raporuna göre de vergi ziyaı oluşmamıştır. Ayrıca, bu konuda daha önce mahkememize verilen kararlar 9 ve 11.Ceza Dairelerince onanmıştır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu kararın da katılan Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 24.2.2001 tarihli tebliğnamesiyle 11.Ceza Dairesine ve Özel Dairece de Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Vergi mükellefi olan sanığın, 28.2.1997 gününde bilardo salonu işletmeciliği faaliyetini bıraktığını bildirmesi üzerine, Vergi Dairesi Müdürlüğünce 1997 yılına ilişkin kanuni defter ve belgelerinin incelenmek üzere 15 tarih içerisinde ibrazı için 28.5.1997 gününde sanığa tebligat yapılmış, 6.6.1997 gününde yapılan vergi incelemesi sırasında bir cilt fatura ile 44 adet adisyon tipi perakende satış fişinin ibraz edilmediği tesbit edilerek sorulduğunda sanığın, "kaybolmuştur" dediği belirlenmiştir.

Sanığın 213 s. Kanunun 359/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davada, vergi ziyaı oluşmadığının bilirkişi raporuyla saptandığından bahisle beraat kararı verilmiş ve bu hüküm katılan Hazine vekilinin temyizi üzerine bozulmuştur.

Açıklanan somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun kanuni unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için konuya ait kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.

213 s. Vergi Usul Kanununun "Defter ve vesikaları muhafaza" başlığını taşıyan 253. maddesinde, "Bu yasaya göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar."

Aynı Kanunun "Defter ve bilgilerin ibrazı mecburiyeti" başlığını taşıyan 256. maddesinde ise, "Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kısım gereğince muhafaza ettikleri her türlü defter, vesika ve karneleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmeye mecburdurlar." hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca suç tarihi nazara alındığında o tarihte yürürlükte bulunan 344. maddenin birinci fıkrasında vergi kaçakçılığı suçu, "mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir." biçiminde tanımlanmış ve maddenin ikinci fıkrasında altı bent halinde sıralanan hallerden biri ile vergi ziyaına neden olunması halinde kastın var olduğunun kabul edileceği belirtilmiştir. Vergi kaçakçılığının yaptırımı ise suç tarihi itibariyle aynı Kanunun 359 uncu maddesinde düzenlenmiştir.

Vergi kaçakçılığı suçunun tarif edildiği 344 üncü maddenin 6 ncı bendinde ise, "Vergi kanunlarına göre tutulması ve muhafazası mecburi olan defter veya vesikaları yok etmek veya gizlemek (mevcudiyetleri noter tasdik kayıtları veya diğer suretlerle sabit olduğu durumda vergi incelemesine yetkili kimselere inceleme sırasında defter ve vesikaların ibraz edilmemesi gizleme demektir.)" hükmüne yer verilmiş, defter ve belgeleri gizleme haline açıklık getirilmiştir.

Görüldüğü gibi suç gününde yürürlükte bulunan kanuni düzenlemeye göre, defter ve belgeleri gizleme suçunda kastın varlığı kabul edilmektedir. O durumda bu suçun oluşması için aranacak unsur vergi ziyaının varlığıdır. Vergi ziyaı ise, aynı kanunun 341. maddesinde mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevleri zamanında yerine getirmemesi veya eksik getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır. Ancak, yasada vergi ziyaının somut olarak varlığının aranıp aranmayacağı hususunda bir açıklık yoktur.

Defter ve belgelerin gizlenmesi halinde, sağlıklı bir vergi incelemesi yapılamayacağı açıktır. Vergi denetimi olanağını kaldıran bu durumda artık somut bir vergi ziyaının tespiti olanağı da ortadan kalkmaktadır. O halde, mükellefin sorumluluğunu kaldıracak olan ve 213 s. Kanunun 13. maddesinde düzenlenen, irade dışında meydana gelen kaybolma, çalınma, yanma, yer sarsıntısı veya su basması sonucu yok olma ve benzeri mücbir nedenlere dayanılması, bu hallerin veya kastı ortadan kaldıran sair hallerin kanıtlanması dışında, vergi ziyaının varlığının kabulü de zorunludur. Bir başka anlatımla yukarda değinilen haller dışında mefruz vergi ziyaı bulunduğu kabul edilmelidir. Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 tarih ve 273-288 s. kararı ile süreklilik gösteren sair kararlarında da aynı esas kabul edilmiştir.

Kaldı ki, 29.7.1998 gününde yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 s. Kanun ile 213 s. Yasada yapılan değişiklikler ile vergi kaçakçılığı suçlarında "vergi ziyaının varlığı" suçun unsuru olmaktan çıkarılmış ve defter ve belgeleri gizleme halinde suçun oluştuğu hükme bağlanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;

Sanık, bilardo salonu işletmeciliği faaliyetini terk ettiğini bildirdiği durumda kullanmadığı belgelerini iptal edilmek üzere vergi dairesine ibraz etmediği gibi, incelenmek üzere ibrazı için tebligat yapıldığı halde, kanun gereği beş yıl süreyle saklama ve istenildiğinde ibraz etme yükümlülüğü bulunan belgelerinden bir kısmının kaybolduğunu bildirmiştir. Bu belgelerin kaybolduğunu bildiren sanık, 213 s. Kanunun 13. maddesinde belirtilen mücbir nedenlerden herhangi birinin varlığını da kanıtlayamamıştır. Defter ve belgelerin gizlenmesi hali oluşmuştur. Öte yandan vergi incelemesi yapılarak, sanığın vergi ziyaına neden olduğu saptanıp hakkında vergi kaçakçılığı cezası kesildiği de nazara alındığında, vergi ziyaının bulunduğu ve suçun unsurlarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla sanığın mücerret savunmasına ve dosya kapsamına uymayan şekilde, somut vergi ziyaı belirlenemediğinden bahisle suçun unsurlarının oluşmadığına ait bilirkişi raporuna dayanılarak, dosya kapsamına ve kanuna aykırı şekilde, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle isabetsiz olarak kurulan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi ise; "suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 213 s. Kanunun 344 üncü maddesinin açıklığı karşısında somut vergi ziyaının varlığının tespiti gerektiğinden, isabetli olan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 22.5.2001 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.

Kaynak: Corpus Arşiv

[Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı]
Old 16-12-2011, 22:08   #4
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan M.SERDAR DEMİRTAŞ
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2001/11-99
Karar: 2001/104
Tarih: 22.05.2001

KARAR METNİ:
Vergi Usul yasasına aykırılık suçundan sanık Yekta Öztürk'ün beraatine ait Ordu Asliye Ceza Mahkemesince 27.10.1998 tarih ve 668-631 sayı ile verilen kararın katılan Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11.Ceza Dairesince 2.6.1999 tarih ve 3728-5011 sayı ile;

"213 s. Yasanın 253. maddesine göre tuttuğu defter ve belgeleri ilişkin olduğu yılın başından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek zorunluluğunda bulunan sanığın, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen istenen defter ve belgelerini aynı Yasanın 13. maddesinde gösterilen mücbir nedenlere veya kastı kaldıran sair sebeplere dayanmadan yetkililere ibraz etmemesi biçiminde oluşan eylemi ile vergi kaybına sebebiyet verdiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu ve dosyadaki belge ve bilgilerden fiilen vergi kaybının da doğduğunun anlaşıldığı gözetilmeden, vergi ziyaı bulunmadığına işaret eden bilirkişinin isabetsiz raporuna uyularak, mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden, Daire Üyelerinden Z.Aslan'ın "Vergi kaybının varlığının tarafsız bilirkişi raporu ile belirlenmesi şarttır. Olayda bilirkişi vergi kaybının olmadığını belirtmiştir. Vergi kaybının varlığının kabulünün zorunlu olduğu yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum" görüşüyle kullandığı karşı oy ve oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise, 24.6.1999 tarih ve 490-698 sayı ile; "Suç gününe göre sanık lehine olan kanun maddesi suçun oluşumu için vergi ziyaını aramaktadır. Bilirkişinin raporuna göre de vergi ziyaı oluşmamıştır. Ayrıca, bu konuda daha önce mahkememize verilen kararlar 9 ve 11.Ceza Dairelerince onanmıştır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu kararın da katılan Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 24.2.2001 tarihli tebliğnamesiyle 11.Ceza Dairesine ve Özel Dairece de Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Vergi mükellefi olan sanığın, 28.2.1997 gününde bilardo salonu işletmeciliği faaliyetini bıraktığını bildirmesi üzerine, Vergi Dairesi Müdürlüğünce 1997 yılına ilişkin kanuni defter ve belgelerinin incelenmek üzere 15 tarih içerisinde ibrazı için 28.5.1997 gününde sanığa tebligat yapılmış, 6.6.1997 gününde yapılan vergi incelemesi sırasında bir cilt fatura ile 44 adet adisyon tipi perakende satış fişinin ibraz edilmediği tesbit edilerek sorulduğunda sanığın, "kaybolmuştur" dediği belirlenmiştir.

Sanığın 213 s. Kanunun 359/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davada, vergi ziyaı oluşmadığının bilirkişi raporuyla saptandığından bahisle beraat kararı verilmiş ve bu hüküm katılan Hazine vekilinin temyizi üzerine bozulmuştur.

Açıklanan somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun kanuni unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için konuya ait kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.

213 s. Vergi Usul Kanununun "Defter ve vesikaları muhafaza" başlığını taşıyan 253. maddesinde, "Bu yasaya göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar."

Aynı Kanunun "Defter ve bilgilerin ibrazı mecburiyeti" başlığını taşıyan 256. maddesinde ise, "Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kısım gereğince muhafaza ettikleri her türlü defter, vesika ve karneleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmeye mecburdurlar." hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca suç tarihi nazara alındığında o tarihte yürürlükte bulunan 344. maddenin birinci fıkrasında vergi kaçakçılığı suçu, "mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir." biçiminde tanımlanmış ve maddenin ikinci fıkrasında altı bent halinde sıralanan hallerden biri ile vergi ziyaına neden olunması halinde kastın var olduğunun kabul edileceği belirtilmiştir. Vergi kaçakçılığının yaptırımı ise suç tarihi itibariyle aynı Kanunun 359 uncu maddesinde düzenlenmiştir.

Vergi kaçakçılığı suçunun tarif edildiği 344 üncü maddenin 6 ncı bendinde ise, "Vergi kanunlarına göre tutulması ve muhafazası mecburi olan defter veya vesikaları yok etmek veya gizlemek (mevcudiyetleri noter tasdik kayıtları veya diğer suretlerle sabit olduğu durumda vergi incelemesine yetkili kimselere inceleme sırasında defter ve vesikaların ibraz edilmemesi gizleme demektir.)" hükmüne yer verilmiş, defter ve belgeleri gizleme haline açıklık getirilmiştir.

Görüldüğü gibi suç gününde yürürlükte bulunan kanuni düzenlemeye göre, defter ve belgeleri gizleme suçunda kastın varlığı kabul edilmektedir. O durumda bu suçun oluşması için aranacak unsur vergi ziyaının varlığıdır. Vergi ziyaı ise, aynı kanunun 341. maddesinde mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevleri zamanında yerine getirmemesi veya eksik getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır. Ancak, yasada vergi ziyaının somut olarak varlığının aranıp aranmayacağı hususunda bir açıklık yoktur.

Defter ve belgelerin gizlenmesi halinde, sağlıklı bir vergi incelemesi yapılamayacağı açıktır. Vergi denetimi olanağını kaldıran bu durumda artık somut bir vergi ziyaının tespiti olanağı da ortadan kalkmaktadır. O halde, mükellefin sorumluluğunu kaldıracak olan ve 213 s. Kanunun 13. maddesinde düzenlenen, irade dışında meydana gelen kaybolma, çalınma, yanma, yer sarsıntısı veya su basması sonucu yok olma ve benzeri mücbir nedenlere dayanılması, bu hallerin veya kastı ortadan kaldıran sair hallerin kanıtlanması dışında, vergi ziyaının varlığının kabulü de zorunludur. Bir başka anlatımla yukarda değinilen haller dışında mefruz vergi ziyaı bulunduğu kabul edilmelidir. Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 tarih ve 273-288 s. kararı ile süreklilik gösteren sair kararlarında da aynı esas kabul edilmiştir.

Kaldı ki, 29.7.1998 gününde yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 s. Kanun ile 213 s. Yasada yapılan değişiklikler ile vergi kaçakçılığı suçlarında "vergi ziyaının varlığı" suçun unsuru olmaktan çıkarılmış ve defter ve belgeleri gizleme halinde suçun oluştuğu hükme bağlanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;

Sanık, bilardo salonu işletmeciliği faaliyetini terk ettiğini bildirdiği durumda kullanmadığı belgelerini iptal edilmek üzere vergi dairesine ibraz etmediği gibi, incelenmek üzere ibrazı için tebligat yapıldığı halde, kanun gereği beş yıl süreyle saklama ve istenildiğinde ibraz etme yükümlülüğü bulunan belgelerinden bir kısmının kaybolduğunu bildirmiştir. Bu belgelerin kaybolduğunu bildiren sanık, 213 s. Kanunun 13. maddesinde belirtilen mücbir nedenlerden herhangi birinin varlığını da kanıtlayamamıştır. Defter ve belgelerin gizlenmesi hali oluşmuştur. Öte yandan vergi incelemesi yapılarak, sanığın vergi ziyaına neden olduğu saptanıp hakkında vergi kaçakçılığı cezası kesildiği de nazara alındığında, vergi ziyaının bulunduğu ve suçun unsurlarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla sanığın mücerret savunmasına ve dosya kapsamına uymayan şekilde, somut vergi ziyaı belirlenemediğinden bahisle suçun unsurlarının oluşmadığına ait bilirkişi raporuna dayanılarak, dosya kapsamına ve kanuna aykırı şekilde, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle isabetsiz olarak kurulan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi ise; "suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 213 s. Kanunun 344 üncü maddesinin açıklığı karşısında somut vergi ziyaının varlığının tespiti gerektiğinden, isabetli olan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 22.5.2001 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.

Kaynak: Corpus Arşiv

[Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı]

Mevuzat değişmiştir, günümüzde kasıt aranmadığından, emsal alınamayacak bir karardır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İki ortaklı limited şirkette diğer ortağın rızası aranmaksızın 3. kişiye hisse devri felisfelidae Meslektaşların Soruları 7 08-02-2012 15:31
limited şirketin feshi ve fesih talebinde bulunan ortağın durumu Av. Gülşen Arlı Meslektaşların Soruları 1 13-02-2008 13:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07075310 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.