Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Eşcinsellerin Dernek Kurması Ahlaka Aykırı Mıdır?

Yanıt
Old 29-12-2007, 19:39   #151
emrahcevik

 
Varsayılan

Alıntı:
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

MADDE 162.- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

MADDE 163.- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.


medeni kanunun madde metninde anormal cinsel ilişkiye zorlamak diye bir ifade yok. lütfen alıntılarımızı doğru yapalım. bu olsa olsa yargıtay'ın yorumu olabilir.

kaldı ki bu tek başına küçük düşürücü hareket de haysiyetsiz hayat sürme de olamaz. eğer rıza yoksa küçük düşürücüdür, onur kırıcıdır tamam ama ya rıza varsa?

ayrıca madde aile hukuku bölümünde düzenlenmektedir. peki evli olmayan eşcinseller için ne gibi bir yorum yapılacak? veya evli olan kadın eşcinseller için?

herkes sizin gibi yaşamak zorunda değil ve sizin tercihlerinizden farklı tercihler benimseyen insanları sırf bu tercihleri dolayısıyla ahlaksız olarak niteleyip konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan gerekçeler bulmaya çalışarak aşağılamak hukukçuya yakışır bir tutum değil.
Old 30-12-2007, 00:12   #152
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Türk Hukuk Sitesi Forum Alanları > Hukuk Forumları > Meslektaşların Soruları > Eşcins

Ben de sayın AlaDAĞ'IN DÜŞÜNCESİNE KATILIYORUM. tARTIŞMA ÇIĞRINDAN ÇIKMAYA BAŞLADI

Öncelikle bir olayı ya da bir kişiyi tartışırken mümkün olduğunca ön yargısız, kendi yargılarımızı temel almadan tartışmamız gerektiğini anımsatayım. Sn. Özcan kendi kafasındaki bir doğruyu mutlak olarak kabul edip tartışmayı buna göre yönlendiriyor. Bu kendi kabulü çerçevesinde başka insanlara neredeyse küfretmek çerçevesinde tartışmayı sürdürüyor.

Bu tartışma biçimi ahlak kurallarının öne çıktığında hep uygulanan bir tartışma biçimidir. Olayı açıklamak için şöyle bir örnek vereyim:
Babanızla tartışırsınız %100 haklı olduğunuza inanıyorsunuzdur. Babanız tartışmada bir laf eder "ben eşşeğim anlamıyorum" ya da "ben çok cahilim, anlamıyorum" gibi.

Artık tartışma birmiştir. Babanıza bir şey söyleyemezsiniz. Haklı olsanız da babanıza karşı evet diyemeyeceğiniz evet sen bir salaksın (bu ahlaki bir sorundur) doğruyu savunmaktan vazgeçersiniz.

Tartışma bir biçimde yaşayan insanlara küfretmeya yakın ifadeler taşımaya başladu. Öncelikle bu sert tavrı gösteren insanların kendilerini bir denetimden geçirmesi gerektiğine inanırım. Yakın zamana kadar tartışma bu kadar sert tonda sürmüyordu.

Gelelim tartışmanın diğer bir yanına;
Her suç ahlaksızlık içerir tanımlamasına.

İfadem biraz eksik oldu tam olarak yansıtmıyor. Ama açıklamalarımla ne demek istediğim anlaşılacaktır.

Bilindiği üzere suç ve ahlak kavramları belli toplumsal düzeylere bağlı olarak gelişen kavramlardır. Bu çerçevede bize aykırı olan bir davranışın, değişken olan bu (ahlak vb.) kavramlara dayanılarak mahkum edilmesi yanlıştır. Böyle bir durumda kendi düşünce biçimimiz nedeni ile bir insanı mahkum etmiş, dışlamış oluruz.

Galile örneğini anımsayalım. Orta çağda dünya yuvarlaktır ve dönüyor dediği için ceza aldı ve özür dilemesi sayesinde affedildi.

Bu düşüncenin ileri sürülmesi hem ahlak dışı idi hem de suç. Şimdi dünya yuvarlaktır ve dönüyor demek hem ahlaksızlık hem de suç işlemek mi?

Dünyada 117 türde eşcinsellik olduğunu okumuştum bir yerlerde. Demek ki eş cinsellik doğal bir şey.

Geçelim diğer bir örneğe:
Evlilik kurumu kurulmadan önce insanlar nasıl yaşıyorlardı? Kimin kimin kızı olduğu, kimin kimin oğlu olduğu belli değil di.

Biz insanlar evlilik kurumundan sonra toplumsal ihtiyaçlar diyerek böyle bir yargıyı kurduk ve ensest ilişkileri yasakladık. Bu doğru ve gerekli bir gelişme. Ama ahlak kavramı ile açıklanamaz. O nedenle tartışmayı kendi kişisel yargılarımızın dışında başka insanların da haklı olabileceğini düşünerek sürdürmekte yarar var.

Özetle hukuki bir olayı tartışırken kendi inanç ve düşüncelerimizden sıyrılıp daha hukuki boyuta taşımamız gerekiyor. Yoksa o kadar söylenecek boş söz var ki.

Kendi düşünce ve yargılarımıza mutlak gözü ile bakarsak bizden başka haklı çıkmaz.

Saygılar.
Old 30-12-2007, 00:21   #153
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Türk Hukuk Sitesi Forum Alanları > Hukuk Forumları > Meslektaşların Soruları > Eşci

Burada Sn. Özcan'a bir soru sormak gerek:

Hukukçu musunuz, uygulayıcı mı?
Hukukçu iseniz yasalar engellemediği halde bu dernek örgütlenmesinin önüne geçme isteğinizin haklı nedenlerini açıklar mısınız?
Uygulayıcı iseniz size hakkının savunulması için gelen bir derneği hangi ölçütlerle savunacaksınız?

Sizce çok eşli olmak ahlaka aykırı mıdır, bu şekilde yaşayan insanlar nasıl cezalandırılmalıfır?

Saygılar
Old 30-12-2007, 09:37   #154
emrahcevik

 
Varsayılan

tartışma genel olarak başlıkla alakasız gelişti. aslında son derece teknik bir konu ahlaki yargılara kadar geldi. yanlış tabi.

"Gelelim tartışmanın diğer bir yanına;
Her suç ahlaksızlık içerir tanımlamasına."

tanımlama her suç değil fakat bazı suçlar ahlaksızlık içerir şeklinde düzeltilmeli.

doğruyu bulamasak da birbirimizin neler düşündüğünü, birbirimize nereye kadar tahammül edebildiğimizi görmek önemli diye düşünüyorum.
Old 30-12-2007, 13:45   #155
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Buyurun burdan yakın :))

Alıntı:
Yazan muzaffererdogan
Burada Sn. Özcan'a bir soru sormak gerek:

Hukukçu musunuz, uygulayıcı mı?
Hukukçu iseniz yasalar engellemediği halde bu dernek örgütlenmesinin önüne geçme isteğinizin haklı nedenlerini açıklar mısınız?
Uygulayıcı iseniz size hakkının savunulması için gelen bir derneği hangi ölçütlerle savunacaksınız?

Sizce çok eşli olmak ahlaka aykırı mıdır, bu şekilde yaşayan insanlar nasıl cezalandırılmalıfır?

Saygılar

Sayın Erdoğan,

Nereden çıkardınız çok eşlilikle ilgili soruyu anlamadım inanın.

Benim karşı çıktığım doğal olmayan cinsel ilişki türleri ve eşcinsellik. Doğru yoldan karşı cinslerin ilişkisine bir şey demedim. Kadın erkek arasında yaşananlarla ilgili de bir şey yazmadım.

Erkeğin doğası Poligamdır, Bayanlar çoğunlukla monogamdır, Poligamları da oldukça var.

Ben de çok eşliyimdir belki veya değilimdir. Eşcinsellikle ilgili tartışmanın içinde çok eşliliği anlamadım.

Tuhafıma giden ve mantığını bulamadığım, iki erkeğin seks yapması, ikiside dominant olarak yaratılmış, ikiside aktif olmaya müsait ancak biri öyle olmadığı halde dişi rolü üstleniyor. İkisininde sakalı var bıyıklarıda, şimdi bir kadınla öpüşmekle bir erkekle öpüşmek arasında çok fark var erkek açısından İğğğkk demek geliyor içimden iki erkek seksini gözümde canlandırınca,

Son olarak Çok eşlilik konusunda sorduğunuz için konuştum. Erkekle kadının ilişksine bir şey demiyorum. Çok eşliliğe din yasak koyuyor nikah yoksa, hukuken engel yok şu aşamada, evli ise diğer eş bir şey diyebilir, toplumda gizli olarak çok eşlilik yaygın ama ortaya kimsenin çıktığı yok, ortaya çıkanı toplum kabul etmeyebilir.. Ben bir şey demiyorum erkek kadın normaldir, ben bayanları seviyorum cinsel tercih olarak, normal bulmadığım erkek erkek ilişkisi, ortamda bu kadar hoş bayanlar varken niye erkekle bir ilişki düşünülüyor ?? Onu havsalam almıyor...

Yukarıda yazdılar erkek doğal ve sert yapılıdır. Askerlik yapacak zor işlerin altına girecek, toplumda eşcinselliğin yaygınlaştığını düşünün askerliği kim yapacak, zor işleri kim yapacak bırakalım kadın kadın olarak kalsın erkekte erkek, aksi durumları ise düzeltmenin yoluna bakalım..

Özel soruları lütfen özelimden sorun çok eşlilik vs gibi, genelde yazdığınız için genelde cevap vermek zorunda kaldım.

Saygılarımla...
Old 30-12-2007, 15:05   #156
fırat murat

 
Varsayılan Mustafa Ozcan'a

Hukuk egitimini alirken Hocalarimizin soyledigi durumlardan biriside su idi: Sizler hukuki durumlar karsisinda halk diliyle konusamazsiniz,dava dilekcelerinizi sokak agzi ile yazamazsiniz derlerdi. Ancak bu forum icinde meslektasimiz Sayin Ozcan sokak agzini asmis argo agzina transfer olmustur.
Sorunu ilk ortaya atan degerli meslektasimiz Av. Habibe Yilmaz Kayar'in sordugu; Eşcinsellerin dernek kurması ahlaka aykırımıdır?
Bu yöndeki bir teşebbüsün genel hükümler ve Dernekler Kanununa göre akıbeti konusunda görüşlerinizi ve öngörülerinizi almak isterim seklindedir. Dolayisiyle insanlarin ozelde hemcinslerin cinsel iliskileri ile ilgili durumu kimse begenmeyebilir ve dogaldir ancak bu cinsel iliskinin boyutu ile ilgili fikir yurutmek zorunda degildir. Konunun itibari ile alakasiz ve sig bir durumdur. Hukuki fikir uretemeyenler insanlarin ozel yasamlarina saldirarak cozum uretecegini dusunur. Baskalarini kucumseyerek,saldirarak,hakaret etmek bir hukukcunun savunacagi bir durum degildir. Umarin Sayin Ozcan bu konuda yazi yazarken avukat kimligini animsayarak konuya katkida bulunur. Cok merak ediyorum sayın Ozcan dava dilekcelerinizde ayni tavri mi sergiliyorsunuz?
Bir onceki yazimda da belirttigim gibi orgutlenme ile ilgili yasal engellerin ne olduguna dair uzunca beyanda bulundum. Sayin Kayar'in konu ile ilgili tartisilmasini istedigi durum bu olsa gerek. Lambdaistanbul LGBTT Derneginin kapatilma davasi cidden konu itibari ile son derece enterasan bir davadir. Davanin ilk durusmasinda hakim israrla, benden bu konu ile ilgili gerek Turk hukukunda gerek AİHM'de ictihatlarinda kararlar var mi diye sormustu. Bende bir ilk oldugunu soylemistim. Ulusal veya uluslararasi ictihatlarda orgutlenme uzerine bir cok karar var ama ecsinsellerin orgutlenmesi uzerine bir karar bulamamistim.
Sayin Ozcan'a
1- http://www.stgm.org.tr/stkhaberdetay.php?detid=1054
2- http://www.lambdaistanbul.org/php/ma...6&icerikID=905
3- http://www.kaosgl.org/node/389
web sitelerinden devletin yaklasimini gorebileceksiniz.


Alıntı:
Yazan Mustafa ÖZCAN
Sayın Erdoğan,

Nereden çıkardınız çok eşlilikle ilgili soruyu anlamadım inanın.

Benim karşı çıktığım doğal olmayan cinsel ilişki türleri ve eşcinsellik. Doğru yoldan karşı cinslerin ilişkisine bir şey demedim. Kadın erkek arasında yaşananlarla ilgili de bir şey yazmadım.

Erkeğin doğası Poligamdır, Bayanlar çoğunlukla monogamdır, Poligamları da oldukça var.

Ben de çok eşliyimdir belki veya değilimdir. Eşcinsellikle ilgili tartışmanın içinde çok eşliliği anlamadım.

Tuhafıma giden ve mantığını bulamadığım, iki erkeğin seks yapması, ikiside dominant olarak yaratılmış, ikiside aktif olmaya müsait ancak biri öyle olmadığı halde dişi rolü üstleniyor. İkisininde sakalı var bıyıklarıda, şimdi bir kadınla öpüşmekle bir erkekle öpüşmek arasında çok fark var erkek açısından İğğğkk demek geliyor içimden iki erkek seksini gözümde canlandırınca,

Son olarak Çok eşlilik konusunda sorduğunuz için konuştum. Erkekle kadının ilişksine bir şey demiyorum. Çok eşliliğe din yasak koyuyor nikah yoksa, hukuken engel yok şu aşamada, evli ise diğer eş bir şey diyebilir, toplumda gizli olarak çok eşlilik yaygın ama ortaya kimsenin çıktığı yok, ortaya çıkanı toplum kabul etmeyebilir.. Ben bir şey demiyorum erkek kadın normaldir, ben bayanları seviyorum cinsel tercih olarak, normal bulmadığım erkek erkek ilişkisi, ortamda bu kadar hoş bayanlar varken niye erkekle bir ilişki düşünülüyor ?? Onu havsalam almıyor...

Yukarıda yazdılar erkek doğal ve sert yapılıdır. Askerlik yapacak zor işlerin altına girecek, toplumda eşcinselliğin yaygınlaştığını düşünün askerliği kim yapacak, zor işleri kim yapacak bırakalım kadın kadın olarak kalsın erkekte erkek, aksi durumları ise düzeltmenin yoluna bakalım..

Özel soruları lütfen özelimden sorun çok eşlilik vs gibi, genelde yazdığınız için genelde cevap vermek zorunda kaldım.

Saygılarımla...
Old 30-12-2007, 16:18   #157
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Dava dilekçelerim böyle değildir emin olun :)

Sayın Fırat Murat

Değerli arkadaşım,

Tartışmanın sonlarına doğru geldim çoktan hukukiliği aşmış ve eşcinsellik konusunda bir yanda Sayın Av. Hatun Olguner, diğer yanda bir kısım arkadaşlar neredeyse savaş yapıyorlardı. Tartışma ise çoktan eşcinselliğin meşruiyetinin tartışması şeklini almış idi.

Burada konunun içine girip hukuki bir yaklaşım ve ciddi birşeyler üretmek içimden gelmiyor. Bunu yapabilmem içinde konu ile ilgili araştırma yapmam lazım, oda branşıma girmiyor. Başka konularda fikir sorarsanız elimden geldiğince nacizane birşeyler üretmeye çalışırım, geniş bir içtihat portföyüm var bu konuda yardım isteyen tüm arkadaşlara yargı kararları vermeye çalışıyorum. Sizde isterseniz sizede veririm.

Dava dilekçelerim ve hukuki mütalaalarımla ilgili endişeniz olmasın, Bu gün Sayın Gemici nin açtığı İdeal Hukukçu Kimliği ile ilgili forma Doğal Hukukla ilgili bir kısım düşüncelerimi ve yorumlarımı ekledim.

Tarzımı kısmen orada görebilirsiniz.

Bu formda son yazışım lütfen cevap hakkı doğuracak birşeyler yazmayın...

Saygılarımla...
Old 14-02-2008, 00:39   #158
juris-tr

 
Varsayılan

Bu konu ile ilgili bütün mesajları okumadım. Aşağıda yazılanlar tekrar niteliği taşıyorsa kusura bakmayın.

Eşcinsellerin dernek kuramaması, bu konuda yayın yapamaması "ayırımcılık" yasağına girer. Onların faaliyetlerinin sadece "eşcinsel" kimliği sebebiyle kısıtlanması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bir uygulamadır. Özel hayat, aile hayatı, toplantı ve örgütlenme haklarının cinse dayalı olarak kısıtlanması kabul edilemez. AİHM'nin verdiği kararlar incelendiğinde, eşcinsellerin Avrupa çapında önemli haklar elde ettikleri saptanıyor.

Şimdi birileri çıkıp "Avrupa'nın ahlakından" dem vurmaya kalkacaktır. Başbakan da Avrupa'nın bilimini değil ama ahlaksızlığını aldığımızı iddia etmişti. Eşcinselliğin türk toplumuna yabancı, Türk toplumunun ahlak yapısına aykırı olduğunu iddia edenler tarih okumamışlar demek ki! Osmanlı edebiyatında eşcinsel ilişkiler konu edinilmiştir. Birçok padişahın, vezirin eşcinsel olduğu bilinmektedir. Bu saptamaya karşı da "ben Osmanlı'dan gelmedim" diyenler olabilir. Padişahların ahlaksızlığının (!) topluma yansıtılamayacağı iddia edilebilir. Onlara bu konu başlığı altında cevap vermek yersiz olacaktır.
Ayrıca medyada, sanat dünyasında birçok eşcinsel gündemde yer alırken, rahmetli bir sanatçımız "Sanat Güneşi" olarak adlandırılıp halkın beğenisini kazanırken; diğer yandan eşcinselliğin toplum yapısına aykırı olduğunu iddia etmek kanımca ikiyüzlülüktür. Elbette bu ifadeden de Türk toplumunun eşcinsel olduğunu iddia etmiyorum. Sadecfe toplumun bu farklılıklara toleranslı olduğunu söylüyorum. Bursa'da dernek binasının önünde yapılan gösteri, eşcinseller yapılan saldırılar tüm toplumun davranışı değildir. Özellikle sağcıların yaptığı bu saldırıların yerindeliği tartışılır. Bu kimselere karşı emniyet güçlerinin de gereken tavrı almaması da ayrıca gözden kaçmamalı.

Ayrıca "askeri hakimler neden eşcinselleri kabul etmiyormuş? Hastalık olmasaymış, kabul ederlermiş". Askeriyenin yapısını topluma indirgemek ve bütün toplumu askeriyenin bakış açısından değerlendirmek bizi çok yanlış sonuçlara götürür. Askeri hakimler, bilimin ışığında değil, eşcinsellerin ordunun içinde yaratacağı infiali engellemek gibi sübjektif bir bakış açısıyla onları askerden muaf tutmaktadırlar.

Eşcinselleri doğrudan doğruya fahişelerle, ölü sevicilerle bağdaştırmak da homofobiden ve cehaletten kaynaklanmaktadır. Bu konuları polis dergilerinden başka kaynaklardan da araştırmakta fayda vardır.

Türklerin Avrupalılar'dan daha ahlaklı olduğunu iddia etmek de ırkçılıktır, şovenliktir. Avrupa'yı sadece televizyondan görmüş insanların, sıfatlarına, mevkilerine bakmadan bu şekilde ahkam kesmeleri de utanç vericidir.

Eşcinsel anne ve/veya babası olanların eşcinsel olacağına dair korku ise asılsızdır. Bu konuda merakı olan hukukçular eşcinsellerle ilgili AIHM kararlarını okuyabilirler. Bu kararlar, Yargıtay’ın uygulamasının aksine, en az 25-30 sayfadan oluşan, bilimsel tartışmalara da yer veren kararlardır. AIHM, Yargıtay gibi sadece “kamu düzeni”, “ahlak” gibi soyut normlara sığınmadan, objektif verilere dayanarak kararlarını gerekçelendirmektedir.

Burada hukukçulara eşcinselliğin toplum, çocuk üzerindeki etkileri üzerine soru soran şahısların, karşılarında eşcinsel hakları uzmanları bulunmadığına dikkat etmelidirler. Eşcinsel haklarını savunanların da eşcinsel olmaları gerekmediği de çok açıktır. Bu listede de gördüğüm kadarıyla, yasakları savunan insanlar, yasaklara karşı koyan hukukçuları, kendi bakış açılarına göre ahlaksız, namussuz, tehlikeli grupla bir tutarak kendilerince özgürlükçü insanları küçük düşürmektedirler. Hukuk eğitimi almış insanların bu yaklaşımdan kaçınmaları gerekir.

Eşcinsellerin dernek kurması ise, özel hayatla ilgili değildir. Düşüncelerini açıklama ve örgütlenme hakkıdır burada tartışılan.

Eşcinseller dernek kurunca, her mahalleye şube açacakları, okul önünden çocuklara servis kaldıracakları düşünülüyor sanırım. Suç dünyası, pornografi sektörü de eli kulağında derneğin açılmasını bekliyor. Siz buna inanıyor musunuz?
Çocuk, eşcinsel arkadaşlarından etkilenirmiş. Bu bir hastalıkmış. Yönetmelik öyle diyormuş. Bu yönetmelik ne zaman hazırlanmış? Hangi bilimsel verilere dayanmış? :Uluslararası konvansiyonları, uluslararası bilimsel çalışmaları, raporları temel almış mı? Bunca Avrupa devleti kendi toplumunu, çocuklarını düşünmüyor mu? Çocukları sokakta başı boş gezen, aileleri tarafından çalıştırılan, kayıtdışı ekonominin can damarı haline getirilen, yurtlarda dayak atılan çocuklar Avrupa’da mı? Türkiye’de aileler, devlet, çocukları ne kadar koruyor, onların gelişimine ne kadar katkı sağlıyor? Eşcinsellik bir sapkınlıksa, Avrupa ve dünya uyuyor mu? Bu gerçeği sadece biz mi biliyoruz? Sadece bir veya birkaç derneğin kurulması, toplumun dibine dinamit koymak anlamına mı geliyor? Açık ve yakın tehlikenin varlığından bahseden üyeler, bunun olasılığını nasıl öngörebiliyorlar? Bu konuda bize somut veri verebilirler mi? Eşcinselliğin konuşulması, çocukların ruhsal gelişimini olumsuz etkiler mi? Olumsuz etkiden bahseden kişiler, namluyu karşı tarafa çevirip “siz olumsuz etkisi olmadığını ispatlayın” demesinler. Genel bir hukuk prensibidir. Usul kanunumuzda da aynen yer alır: Herkes kendi iddiasını ispatlamalıdır. Bu prensibin uygulamasında ise bir başka prensip ortaya çıkmıştır:Bir şeyin var olmadığı ispatlanamaz. Varlığını iddia eden, bunu ispatlamalıdır. Eşcinselliğin yapısı, sebepleri ve toplum üzerindeki etkileri ise “tahmine” dayanmadan tartışılmalı. “Tahminimce” demek hukukçu ciddiyetine yakışmaz.

Hukuka geri dönersek... "Türk toplumunun özel yapısı" gibi gerekçeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni ikna etmeyecektir. Eşcinsellerin dernek kurma, düşüncelerini ifade etme hakları bulunmaktadır. Onların özel hayatları, aile hayatları da koruma kapsamındadır. Yargıtay, eşcinsel annelerin velayetlerini sona erdirmekte, çocuklarını onlardan almaktadır. Bu uygulama Sözleşme'ye aykırılık teşkil etmektedir. Bir kimsenin sadece eşcinsel olması, velayetin alınması açısından yeterli bir gerekçe değildir. Bununla birlikte, onların evlenme, evlat edinme hakları henüz tüm devletler tarafından tanınmamıştır. AIHM de bu konuda çekingen davranmaktadır. Sebep ise eşcinselliğin iddia edilen zararları değil, AIHS’nin evlilik dışındaki aile modellerinin kurulmasını korumamasıdır. AIHM sadece bir erkekle bir kadının oluşturacağı evlilik birliğinin kurulması açısından kendini yetkili kabul etmektedir. Mahkeme eşcinsellerin evlenme, eşcinsel veya heteroseksüellerin kayıtlı ve kayıt altında olmadan evlilik dışı birlikte yaşam oluşturma haklarını tanımamaktadır. Mahkemeye göre, bir kimsenin evlat edinme hakkı da bulunmamaktadır. Bu sebeple, mahkemenin eşcinsellerin davalarını reddetmesi durumunda, kararın geniş bir yelpazeden incelenmesi gerekir.

Peki neden durmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden söz ediyorum? Çoğu hukukçu Anayasa'nın üstünlüğünden, Türk kanunlarından, Türk hukuk uygulamasından dem vuruyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin uygulamasından ya bihaberler ya da kabul etmek istemiyorlar. Ama onlara hatırlatmak gerekir: Anayasa'nın 90. maddesine yapılan ekleme ile, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin kanunlardan daha fazla hak tanıması durumunda, bu sözleşmelerin ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Çoğu avukat henüz bu değişikliğin farkında değil. Olsalardı, Yargıtay kararlarında AIHM'ye yapılan atıfların sayısında azımsanamayacak ölçüde artış olurdu.
Old 30-05-2008, 12:10   #159
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan Eşcinsel Derneği Kapatıldı.

Eşcinsel Derneği Kapatıldı.

Eşcinsel derneği kapatıldı 30 Mayıs 2008


A.A.



Lambdaİstanbul Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel (LGBTT) Dayanışma Derneği, mahkeme kararı ile kapatıldı.

İstanbul Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesindeki duruşmaya dernek avukatları katıldı. Bazı dernek üyeleri ve İnsan Hakları İzleme Örgütü temsilcisi Emma Sinclair-Webb de duruşmayı izledi.

Duruşmada hakim, cumhuriyet savcısının önceki celse konuya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını verdiğini belirterek, dernek avukatı Fırat Söyle'nin de celse arasında mütalaaya karşı beyanını yazılı olarak mahkemeye sunduğunu bildirdi.
Dosya incelendiğinde davalı dernek avukatlarının yazılı beyanlarında, derneklerinin ismi olan “Lambda” kelimesini açıklayan tüzük değişikliklerini dernekler müdürlüğüne bildirdiklerini ifade eden hakim, avukatlara, yazılı beyanlarında bahsedilen tüzük değişikliğinin kapsam ve içeriğini sordu.

Derneğin avukatlarından Basri Akyüz, “Dernekler müdürlüğüne son olarak verdiğimiz dernek tüzüğünde, derneğin adı olan Lambda'nın ne anlama geldiğini açıkladık. Bunun haricinde derneğin adını değiştirmedik ve tüzükteki dernek amaçlarına ilişkin herhangi bir değişikliğe de yer vermedik. Dernekler müdürlüğüne, dosyada mevcut olan dernek tüzüğünden farklı bir tüzük verilmemiştir. Dolayısıyla tüzüğün istenmesine gerek yoktur” dedi.
Görüşü sorulan cumhuriyet savcısı mütalaayı tekrarladığını ifade ederek, derneğin feshedilmesini istedi.

Bu mütalaaya karşı diyecekleri sorulan dernek avukatları ise derneğin yardımlaşma amacıyla kurulduğunu, hukuka ve ahlaka aykırı faaliyette bulunmadığını dile getirerek, davanın reddini talep ettiler.
Dosyayı karara bağlayarak, davayı kabul eden mahkeme de 5283 sayılı Dernekler Kanunu'nun 17. maddesi ve Türk Medeni Kanunu'nun 60/2 maddesi uyarınca derneğin feshini kararlaştırdı.
Kararın ardından adliye önünde toplanan Lambda İstanbul Lezbiyen Gay Biseksüel Travesti Transseksüel (LGBTT) Kadın ve Erkekler Arası Dayanışma Derneği üyeleri alkışlarla kararı protesto ettiler.

Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Yalçın'ın hazırladığı davanamede, İstanbul Valiliğinin, Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği tüzüğünün 2. maddesinin, Anayasa'nın “ailenin korunması”na ilişkin 41. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun “Hukuka veya ahlaka aykırı amaçlarla dernek kurulamaz” hükmünü içeren 56. maddesine aykırı olduğunu bildirdiğine yer veriliyordu.

Ayrıca, derneğin adında geçen “Lambda” kelimesinin Türkçe karşılığının dernek isminde belirtilmesi gerektiğini kaydeden valiliğin, dernekten bunların düzeltilmesini istediği anlatılan davanamede, dernek yöneticilerinin, tüzüklerinde yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle düzeltme yapmayacaklarını bildirdikleri ifade ediliyordu.
Davanamede, bunun üzerine valiliğin, dernek hakkında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 60. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işlem yapılması için savcılığa başvurduğu anlatılarak, belirtilen madde uyarınca derneğin feshine karar verilmesi isteniyordu.

Kaynak : Hürriyet Gazetesi,30 Mayıs 2008
Old 30-05-2008, 23:06   #161
üye14540

 
Varsayılan

Sayın Aladağ sanırım mahkeme dosyası içeriğini çok iyi biliyorsunuz, mahkeme gerekçesini yazmış mı( ya da ne çabuk yazmış!!!!), yani gerekçede "gözlerinin üzerinde kaşları var" diye yazılmış mı?!
Old 30-05-2008, 23:46   #162
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın Şenoğlu, ne dediğimi anladığınızdan eminim, bu nedenle açıklamayı gereksiz buluyorum. Saygılarımla.
Old 31-05-2008, 11:36   #164
üye14540

 
Varsayılan

Sayın Aladağ, sizin ne demek istediğinizi tam olarak anlamadım, sizin birikimli bir hukukçu olduğunuzu biliyorum, gözünün üstünde kaşın var yorumu yetersiz, bu kısa yoruma ulaşmanızı sağlıyan bu karar hakkında daha derin bilgileriniz olduğunu sanıyorum, ayrıntılı yanıt verirseniz sevinirim!
Old 01-06-2008, 00:06   #165
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr. Fuat ŞENOĞLU
Sayın Aladağ, sizin ne demek istediğinizi tam olarak anlamadım, sizin birikimli bir hukukçu olduğunuzu biliyorum, gözünün üstünde kaşın var yorumu yetersiz, bu kısa yoruma ulaşmanızı sağlıyan bu karar hakkında daha derin bilgileriniz olduğunu sanıyorum, ayrıntılı yanıt verirseniz sevinirim!

Sayın Şenoğlu, "isabet olmuş" şeklinde daha kısa bir yoruma ulaşanlara da aynı soruyu soracağınızı umarım. Saygılarımla.
Old 02-06-2008, 11:03   #166
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Genel ahlak” davası temyize gidiyor
Eşcinsel derneğinin “genel ahlaka aykırı” olup olmadığı, önümüzdeki dönemde hükme bağlanacak. Başsavcılık ilk dava talebini “eşcinselliğin ahlaksızlık olmadığı” gerekçesiyle reddetmişti; mahkeme ise “Buna hakimler karar verir” diyerek kabul etmişti.

Ayça Aydoğdu
NTV-MSNBC
Güncelleme: 02:11 TSİ 02 Haziran 2008 Pazartesi


İSTANBUL - Eşcinsel haklarını koruma amacıyla kurulan Lambdaİstanbul Derneği hakkında açılan “kapatma” davası, geçen hafta sonuçlandı. Dernek, İstanbul Valiliği’nin başvurusu üzerine, Anayasa’nın “ailenin korunması” ile Medeni Kanun’un “hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamayacağı” hükümlerine dayanarak kapatıldı. Lambda yöneticileri şimdi temyize giderek yeni bir hukuki mücadeleye hazırlanıyor. Ankara ve Bursa’da “genel ahlaka uygun”, İstanbul’da ise “aykırı” bulunan eşcinsel derneği ile ilgili son kararı, yüksek yargı verecek.

*

Türkiye’de eşcinsel haklarını savunan ilk örgüt Ankara’daki KAOS-GL idi. Bugün Lambda’ya karşı yöneltilen iddia, 2005 yılında KAOS-GL’ye yöneltilmişti. Ankara Vali Yardımcısı Selahattin Ekremoğlu, Kaos GL’ye, derneğin adının ve tüzükte belirtilen amacın Medeni Kanun’daki “Ahlaka aykırı dernek kurulamaz” hükmünü ihlal olduğunu öne sürerek, kapatılmasını istemişti.

ANKARA SAVCISI: AHLAKA AYKIRI DEĞİL
Savcılık ise, 5253 Sayılı Dernekler Yasası, AB siyasi kriterleri, AB Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan diğer uluslararası insan hakları sözleşmelerini dikkate alarak başvuruyu reddetmişti. Dernekler Yasası’nın “devletin derneklere karşı baskıcı değil, kollayıcı tavrını göstermesi usulüne göre yapılandırıldığını” savunan Savcı, “lezbiyen” ve “gay” kelimelerinin günlük hayatta ve bilimsel araştırmalarda rahatlıkla kullanıldığına işaret ederek şöyle demişti:
“Bu kavramlar, toplumlara göre değişir. Yeni TCK’nın yapılandırılmasında ‘cinsel yönelim ayrımcılığı’nın tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmak ahlaksız olmak anlamına gelmez. Aslolan tüm ahlak bilimleriyle uğraşanların ortak birleştikleri nokta olan insan iradesinin hür olması gerektiğidir.”

Savcı, derneğin adında ve 23 maddeden oluşan amaç bölümünde “ahlak dışı olarak tanımlanabilecek bir husus bulunmadığını” ifade ederek, derneğin kapatılması talebiyle kamusal dava açılmasına gerek olmadığını belirtmişti.

İSTANBUL VALİLİĞİ: AHLAKA AYKIRI
KAOS GL aklandı; ama aklanan tüzüğü aynen alarak İstanbul’da kurulan Lambdaİstanbul adlı dernek için de aynı gerekçelerle “kapatma” istedi. İstanbul Vali Yardımcısı, 2006 yılında Lambda’ya gönderdiği yazıda, gereğinin yerine getirilmemesi üzerine daha sonra kapatma talebine dayanak yaptığı gerekçelerini şu hükümlere dayandırmıştı:

Medeni Kanun’un 56’ncı maddesinin 2’nci fıkrası: Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz.
Anayasa’nın 33’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası: Dernek kurma hürriyeti ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Anayasa’nın 41’inci maddesi: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanması sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11/2 maddesi: Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğinin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir

İSTANBUL SAVCISI: AHLAK GÖRECELİ BİR KAVRAM
Valilik, derneğin adının Türkçe olmadığı, amaçlarının yukarıda saydığı hükümlere aykırı olduğu iddiasıyla “düzeltme” talebi yerine getirilmeyince, “kapatma” istemiş, İstanbul Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı ise 2007 yılında “kapatma” talebini “herkesin örgütlenme özgürlüğü” olduğuna vurgu yaparak reddetmişti. Başsavcılık, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayandırdığı kararında şöyle demişti:

“... Türk Dil Kurumu sözlüğünde eşcinselliğin kendi cinsinden kişilerle cinsel ilişkide bulunan kimse olarak belirlendiği konunun bilimsel analizinde ise, modern bilimsel kuramlardan önce cinsel işlev bozukluklarının genel olarak ahlaki bozulmanın bir sonucu olduğu düşünülürken,

Ruh sağlığı uzmanları arasında yaygın olarak kabul gören, Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan resmi tanı sistemi olan kısaca DSM 4 olarak adlandırılan ve ruhsal bozuklukların tanısal ve istatistiksel elkitabında “eşcinselliğin başlı başına bir bozukluk olarak ele alınmadığı” kişinin cinsel yönelimi ile ilgili sürekli ve belirgin stres yaşaması şeklinde bir alt grup olarak yer aldığı ve eşcinselliği spesifik bir tanı olarak yer vermediği,

Sözlüklerde lezbiyen kelimesinin Fransızca kökenli bir kelime olup eşcinsel olarak, gay kelimesinin ise İngiliz kökenli bir sıfat olarak edilgin erkek eşcinsel olarak belirtildiği ve bu kelimelerin günlük hayatta ve bilimsel tartışmalarda anlamına uygun ve rahatça kullanıldığı bilinmektedir.

Ahlak kavramının irdelenmesinde ise insan topluluklarınca zamanla benimsenen fertlerin birbirleriyle aile, toplum, devlet ve bütün insanlarla ilişkilerini düzenleyen kurallar ve ilkeler ve inançlar bütünü olduğu ve iyi-kötü bağlamında olumlu kabul edilen davranışların toplamının ahlak olarak adlandırıldığı, ahlakın temel amacının toplumsal yaşamda düzeni sağlamak, bireyler arası ilişkilerin kurallara bağlı olduğu, toplumlara göre değişen izafilik (görecelilik) kavram içeren yeni TCK yapılandırılmasında “Cinsel yönelim ayrımcılığının” tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmanın tartışıldığı bir dönemde ahlaksızlık olmak anlamına gelmediği bir gerçektir.

Öte yandan cinsel uyumsuzluk ve kişinin cinsel yönelimi ile ilgili sürekli gerilim olarak kabul edilen eşcinselliğin TCK ve özel kanunlarda suç sayılmadığı bir gerçektir.”

“MAHKEME: BUNA HAKİMLER KARAR VERMELİ”
Başsavcılığın “genel ahlak” kavramını sorgulayan ve eşcinselliğin “ahlaksızlık” olmadığını vurgulayan bu kararı üzerine Valilik, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Mahkeme, “... Hiçbir özgürlüğün sınırsız olamayacağı, başka ülkede bulunan her şeyin ülkemiz açısından da kesinlikle doğru olduğu sonucuna varılamayacağı gibi, ülkemizdeki somut olaylarda yapılan müdahalelerin ulusal yasamıza ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil edip etmeyeceğine ilişkin hukuki nitelendirmeyi hakimin yapmasının daha uygun olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır” diyerek davayı kabul etti.

Dava geçen hafta “kapatma” kararıyla sonuçlandı; mahkeme derneğin tüzüğünün ahlaka aykırı olduğuna hükmetti. Karara ilk tepki, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden geldi. AKPM başkanı Luis Maria de Puig, Strasbourg’da yazılı açıklama yaparak kararı kınadı. Dernek temyize hazırlanırken, eşcinsel haklarını savunan derneğin hukuka ve “genel ahlaka” aykırı olup olmadığı tartışması bir kez daha gündeme geldi.

KAOS-GL’nin iki hafta önce Ankara’da düzenlediği 3. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’da Anayasa’nın “herkes için eşitlik” öngördüğü, eşcinsellerin de buna dahil olduğu vurgulanmıştı. Eşcinsel derneklerine yönelik “kapatma” talepleri ve Lambda’nın kapatılması kararı “devletin homofobik yaklaşımının göstergesi” mi? NTVMSNBC, konuyu eşcinsel hakları savunucusu Avukat Yasemin Öz ile Türkiye’de bu alandaki derneklerin öncüsü olan KAOS-GL’den Ali Erol’a sordu. Öz ve Erol’un görüşleri şöyle:

AVUKAT YASEMİN ÖZ: “AHLAK” NET OLARAK TANIMLANMALI
Anayasa’nın çeşitli maddelerinde “ahlaka aykırılık” gerekçesiyle öngörülen yaptırımlar var. Bu yaptırımlar, dernek kapatma veya basının engellemesi olabiliyor. Oysa Türk hukukunda birçok yerde “genel ahlak” kavramı geçmesine rağmen, bunun ne olduğuna dair somut bir tanım yok. Olmadığı zaman da o davaya bakan savcının, hakimin kişisel ‘ahlak kriterleri’, yani takdirine kalıyor bu tür kararlar. Bu çok geniş bir takdir yetkisi bu yüzden öncellikle sınırlandırılmalı ve içeriği belirlenmeli. Neler ahlaklıdır, neler ahlaksızdır, belirlenmeli ki, kişiler de hangi yaptırıma maruz kalabileceklerini ve hangi eylemleri işlediklerinde sorun yaşayacaklarını bilsinler.

MAHKEME EŞCİNSELLERİ KABUL ETMİYOR
Bir hukukçu olarak benim kişisel görüşüm; eşcinsellik dünya üzerinde var olan bir pratik, eşcinselliği ahlaklı veya ahlaksız olarak tanımlamak tamamen kişisel tercih. Ama var olan bir gerçeği hiçe saymak, insanları ahlaklı veya ahlaksız olarak sınıflamak, anayasanın “eşitlik” hükmünün herkesi kapsamaması ve mahkemenin bu kararı kabul edilemez. Türkiye’de bu kadar çok eşcinsel yaşarken, “Siz ahlaksızsınız, örgütlenemezsiniz” demek temel hak ve özgürlüklere aykırıdır ve böyle bir yetki olmaması gerekir.

EŞCİNSEL CİNAYETİNDE KATİLE İNDİRİM
Toplum adaletsiz ve homofobik.Transseksüel, lezbiyen, eşcinsel düşmanlığı oldukça yaygın. Kişisel görüşlerin etkisiyle, önyargılarla, eşcinselleri dışlamak gerektiği şeklinde bakış açısı oluşmuş. Bunu, örneğin gazeteci Baki Koşar cinayetindeki davada gördük. Katile ağır tahrik indirimi uygulanıp, sadece 16 yıl 5 ay ceza verildi. Mahkeme, Lambdaİstanbul’un kapatılmasının gerekçesini henüz açıklamadı. Ama İstanbul Valiliği, savcılığa yaptığı suç duyurusunda, derneğin ahlaka aykırı amaçla kurulduğunu, isminin Türkçe karşılığı olmadığını iddia etmişti. Dernek, eşcinsellerin, biseksüellerin, travestilerin ve transseksüellerin haklarını korumak için kurulmuştur. Amacı bu. “Amacını değiştir” demek, aslında “örgütlenme ve yok ol” demek. Mahkeme de bu bakış açısıyla karar verdi. Yani eşcinsel haklarını korumak amacıyla kurulmuş bir derneği kapatmak istiyorlarsa, bunları ortadan kaldırmak istiyorlar.

AYNI AMAÇLA KURULMUŞ 3 DERNEK DAHA VAR
Türkiye’de eşcinsellere, transseksüellere, biseksüellere ve travestilere yönelik resmi olarak kurulmuş ve faaliyetlerine devam eden 3 dernek daha var. Yani Lambda gibi, aynı amaçla kurulmuş dernekler. Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “eşitlik” haklarıyla ilgili idari işlem yapılacaksa eşit davranılmak zorunda. Yani, aynı tüzükle kurulan 3 dernek daha varsa, Lambda’nın kapatılmasını istemek açıkça anayasaya ve hukuka aykırı. İstanbul’da özellikle transseksüel ve travestilere yönelik, polisin hukuk dışı tedbirlere başvurması çok yoğun yaşanıyor ve sürekli yargıya başvuruluyor. Temyizde bu karardan dönüleceğini düşünüyorum. Aksi halde uluslararası mekanizmalar işletilerek dönüleceğini düşünüyorum.

Ali Erol (KAOS-GL Derneği):
ANKARA VE BURSA’DA TÜZÜK ONAYLANDI
Türkiye’de eşcinsellerin örgütlenme süreci 1990’lı yılların başında başladı. Fakat resmen kabul edilmesi, KAOS GL Derneği’nin kuruluş başvurusuyla gerçekleşti. Ardından da başka dernekler başvurdu. Lambda derneğinden önce yasal ve hukuki olarak eşcinsellere yönelik dernekler devlet tarafından kabul edilmişti. KAOS-GL Derneği’nin tüzüğü Ankara Valiliği tarafından resmen onaylandıktan sonra diğer gruplar bu tüzüğü aynen aldılar. Yani şu anda İstanbul Valiliği’nin ahlaka ve hukuka aykırı bulduğu ve mahkemenin onayladığı Lambdaİstanbul’un tüzüğü; Ankara ve Bursa Valiliği tarafından diğer eşcinsel dernekleri için onaylanmış bir tüzüktür. Hukuka ve genel ahlaka aykırı bulunmamıştır.

VALİLİKLERİN VE MAHKEMELERİN KAFASI KARIŞIK
Türkiye’de eşcinsel haklarına sahip çıkılması ve örgütlenmesi yeni bir süreç olduğu için, daha önce olumlu veya olumsuz bir tecrübe, bir hukuki süreç söz konusu olmadığı için belki valiliklerin ve mahkemenin kafası karışmış olabilir. Ama Ankara Valiliği’nin onayından sonra İstanbul Valiliği’nin bu tüzüğü hukuka aykırı bulması kendi içinde bir sorun. Kabul edilemezin ötesinde hukuki bir sorun. Anayasa ve yasalardaki “genel ahlak” kavramı, sadece eşcinsellere değil mevcut işleyişe ve mevcut toplumsal kodlara uymadığı düşünülen tüm davranışları yargılayan ve damgalayan bir çerçeve. Şimdiye kadar kimse bu kavramı açıkça tanımlayamadı. Biz, eşcinsel dernekleri tarafından yazılan bu tüzüğün ahlaka aykırı olduğunu kabul etmiyoruz.

Mahkeme de “genel ahlak” için bir tarif yapmıyor. Keyfi bir uygulama. Şüphesiz homofobik olduklarından dolayı kapatmak istiyorlar. Hukuka aykırı bulunan amaç, 15 yıldır hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu dernekler faaliyetlerini hep yasalar çerçevesinde yaptı. İlk başvurular sırasında böyle bir yaklaşım olsaydı, kabul etmez ama anlayışla karşılabilirdik. Çünkü, mevcut yasalar üzerinden bu örgütlenmeyi nasıl karşılayacaklarını bilemeyebilirlerdi. Ama bu örgütlenme 90’lı yılların başından beri var.




http://www.haber.gen.tr/haberadres/h...es.asp?5DDDE6B
Old 02-06-2008, 15:51   #167
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Belirtmek gerekir ki, habere göre sözkonusu derneğin feshine ilişkin mahkeme kararında "ahlaka aykırı olduğu" gerekçesi yoktur.

Alıntı:
Yazan Av.Ergün Vardar
...
Dosyayı karara bağlayarak, davayı kabul eden mahkeme de 5283 sayılı Dernekler Kanunu'nun 17. maddesi ve Türk Medeni Kanunu'nun 60/2 maddesi uyarınca derneğin feshini kararlaştırdı.
...

İlgili yasa maddeleri:

Dernekler Kanunu Madde 17:

"Derneklerin iş ve işlemlerinde, bu Kanun ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ile bunlara dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerin hükümlerine aykırılık tespit edilmesi halinde, konusu suç teşkil etmeyen hata ve noksanlıkların mülkî idare amirinin yazılı istemi üzerine, ilgili dernek tarafından otuz gün içerisinde giderilmesi zorunludur."

Türk Medeni Kanunu Madde 60/2:

"Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması için durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir."
Old 02-06-2008, 16:24   #168
üye8180

 
Varsayılan

Kapatılması gerekçesinde ahlaka aykırılığa da dayanılmışsa, dosya iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek olursa çıkacak karar derneğin lehine olabilir diye düşünüyorum.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, (11 numaralı protokol sonrası) madde 11 gereği, herkes barışçıl nitelikli toplanma özgürlüğü ve çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikaya girme hakkı dahil, başkalarıyla birlikte örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Madde: 14 ayrımcılık yasağı: Bu sözleşmede düzenlenen haklardan ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal toplumsal köken, bir ulusal azınlığa mensup olma, mülkiyet doğum ya da diğer statüler gibi herhangi bir temelde ayrımcılık yapılmaksızın güvence altına alınacaktır.

AİHS. 11. madde ile 14. madde gerekçe gösterilerek hak ihlali iddia edilebilir. Evrensel İnsan Hakları Bildirisi 20. madde ve 7. maddesi de benzer düzenleme içerir.
Old 02-06-2008, 22:50   #169
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Lambdaistanbul'a Kapatma Kararı Hepimizi İlgilendiriyor


Karar, örgütlenme hakkını engelleyen, bir başka örgütsüzleştirme, sindirme, susturma anlamında "nafile" bir çaba. İnsan haklarını samimi olarak savunanların Lambdaistanbul'un kapatılma girişimine karşı tepki vermesi gerekir.

Şahika YÜKSEL Bedensel cinsiyetimiz doğuştan belirlenir. Hepimiz kadın veya erkek cinsel organları ile doğarız. İlk çocukluk yaşlarında "cinsel kimliğimiz" gelişir, "Ben kadınım" veya "Ben erkeğim" duygumuz oluşur. Ergenlikten itibaren de 'cinsel yönelimimiz' belirginleşir.

Kişi kendi cinsinden birini cinsel eş olarak istiyorsa eşcinsel (homoseksüel), karşı cinsten birini istiyorsa karşıt cinsel (heteroseksüel), her ikisini de istiyorsa biseksüel olur. Bu üç cinsel yönelim de ihtiyari bir seçim değildir.

Eşcinsellik hastalık değil
Bugün ruhsal hastalıklar sınıflama sistemlerinin hiçbirinde eşcinsellik ve biseksüellik bir hastalık olarak yer almamaktadır. Eşcinsellik, 1973'de Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) ve 1990'da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kendi psikiyatrik tanı sınıflamalarından tamamen çıkarıldı.

Görüldüğü gibi eşcinselliğin bilimsel olarak bir hastalık olarak kabul edilmemesinin tarihi oldukça kısa. Oysa, bilindiği gibi tüm toplumsal önyargıların değişmesi ve yerini doğru bilgilere bırakması çok yavaş gelişen bir süreçtir.

Bilimsel olarak doğru olanların özellikle cinsellikle ilgili olan toplumsal ön yargılar değişmesi için, 35 yıl yetmez, daha uzun bir zamana ihtiyaç var. Doğru bilgilerin içselleştirilmesi zaman alır.

Ayrımcılık birçok hakkı ihlal ediyor
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) eşcinsellik bir suç olarak tanımlanmaz. Eşcinselliğin "normal" olarak kabul edilmeme anlayışı, olumsuz özellikler atfedilmesi eşcinsel olan kadın ve erkeklere cinsel yönelimleri nedeniyle, irili ufaklı ayrımcı davranışların ve şiddet kullanılmasına ve toplumsal yaşamdan dışlanması, iş bulmasına ve sürdürmesine, örgütlenmesine, vatandaş olarak eşit haklarını eşit olarak kullanmasına olanak vermez.

Temel insan hakları içinde her insan kendi bedenine sahiptir. Bedenini kontrol etme ve yaşama hakkına sahiptir. Önyargılar ve ayrımcı tutumlar ve bu anlayışların uzantısı olan davranışlar insanların bir bölümünün, eşcinsel, bisekseksüel kişilerin kendi bedenlerini kontrol etme haklarını ve hatta yaşam haklarını ihlal edebilir.

Homofobiye karşı özel çalışmalar gerek
Yukarıda kısaca özetlenen nedenlerle Türkiye'de öncelikle cinsellik alanında çalışan tüm profesyonellerin, eşcinsel ve biseksüel olan bireylerle ilgili önyargılarını, homofobilerini kaldırmaları, kendi homofobilerine karşı içgörü geliştirmeleri, düşüncelerinden, duygularından ve dillerinden homofobik inanışları kaldırmaları gerekir.

Aynı inançların toplumda yerleşmesi konusunda bu kişilerin büyük katkıları olacaktır. Bu amaçla bir yandan var olan kurumlarda, tıp, hukuk ve benzeri alanlarda özel çalışmaların yapılması, diğer yandan bu konularda çalışacak, homofobiye karşı özel çalışmalar yapacak sivil toplum kuruluşlarının varlığı gereklidir. Bu konuda uzun zamandır çalışan kuruluşlar arasında Lambdaistanbul da yer almaktadır.

Doğrusu Lambdaistanbul'un kapatılmasına dair son mahkeme kararını sadece eşcinsel bireylere yönelik bir karar olarak göremeyiz. Aslında örgütlenme hakkını engelleyen, bir başka örgütsüzleştirme, sindirme, susturma anlamında "nafile" bir çaba olarak görüyorum. Daha kısa bir süre önce bir milletvekili Kaos GL toplantısına gidince milletvekilleri "bireysel bir davranıştır parti/lerimizi ilgilendirmez" yarışına girdiler.

İnsan haklarını samimi olarak savunanların Lambdaistanbul'un kapatılma girişimine karşı tepki vermesi gerekir. (ŞY/TK)

* Prof. Dr. Şahika Yüksel, ruh sağlığı uzmanı

Yararlanılan kaynaklar:

* American Psychiatric Association.(1994) Diagnostic and Statistical manual of mental disorders (4th ed.). Washington, DC: Author

* Şahika Yüksel (1998) Cinsellik ve Cinsel Sorunlar . Psikiyatri Ders NotlarıYayına Hazırlayan Adam E, Yazıcı O, Tükel R. İstanbul

* Robert P. Cabaj, Terry S. Stein (1996) Textbook of Homosexuality and Mental Health, American Psychiatric Press, Washington DC.

BİA Haber Merkezi - İstanbul

02 Haziran 2008, Pazartesi

http://bianet.org/bianet/kategori/bi...ilgilendiriyor
Old 27-01-2009, 14:14   #170
fırat murat

 
Varsayılan Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneğinin Feshi Kararı

T.C.
BEYOĞLU
3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO : 2007/190
KARAR NO : 2008/238

HAKİM : NECATİ ÖĞMEN 28503
C. SAVCISI : MUSTAFA EROL 28205
KATİP : SAADETTİN AYRANCI 53211

DAVACI : K.H.
DAVALI: : İSTANBUL LEZBİYEN, GEY, BİSEKSÜEL, TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL
KADIN VE ERKEKLER ARASI DAYANIŞMA DERNEĞİ
DERNEK YETKİLİSİ : 1– İZLEM AYBASTI
2 – İPEK KIRANCI

VEKİLİ : AV. FIRAT SÖYLE
Selahattin Pınar Cad. İnan Apt. No:3/15 Mecidiyeköy – İST

DAVA : DERNEK FESHİ
DAVA TARİHİ : 14.06.2007
KARAR TARİHİ : 29.05.2008

DAVA: Beyoğlu C. Başsavcılığının 2007/121938 soruşturma, 2007/3949 E, 2007/5 iddianame nolu Davanamesinde Beyoğlu, Büyükparmakkapı Sok., No: 20/4 adresinde LAMBDA İSTANBUL LEZBİYEN, GEY, BİSEKSÜEL, TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL KADIN VE ERKEKLER ARASI DAYANIŞMA DERNEĞİ (LAMBDAİSTANBUL LGBTT DAYANIŞMA DERNEĞİ) adı altında bir dernek kurulduğunu, İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünce, tüzüğün 1. maddesinde bulunan dernek ismi ve 2. maddesinde geçen amaç ile ilgili bölümlerin incelenmesinin İçişleri Bakanlığından istendiği, İçişleri Bakanlığı Dernek Dairesi Başkanlığının, İstanbul Valiliğine hitaben yazılan yazısında derneği ismi ve tüzüğün 2. maddesinde belirtilen amaçlarının Türk Medeni Kanunu’nun 56. maddesine ve Anaysa’nın 41. maddesine aykırılık teşkil ettiğinin bildirildiğini, İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünün 09.06.2005 tarih ve 17626 sayılı yazıyı Dernek Yönetim Kurulu Başkanlığına gönderdiğini, gönderilen yazıda “Derneğin isminin ve tüzüğünün, 2. naddesinde belirtilen amaçlarının Türk Medeni Kanununun 56. maddesine ve Anayasanın 41. maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu nedenle Anayasanın 33/3 maddesiyle Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 11/2 maddesinde belirtilen dernek kurma özgürlüğünün kısıtlanabileceği durumların kapsamına girdiği, ayrıca derneği adında geçen LAMBDA kelimesinin Türkçe karşılığının dernek isminde öncelikle belirtilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.” Denilerek, tüzükteki eksiklerin 30 gün içinde giderilmesi, riayet edilmediği takdirde 4721 sayılı yasanın 60. maddesi gereği işlem yapılacağı hususunun tebliğ ettirildiğini, Dernek Yönetim Kurulu başkanının 13.06.2006 tarihli dilekçesiyle Dernek tüzüğünde kanuna muhalefet olmadığı ve herhangi bir değişiklik yapmayacaklarını bildirdiğini, bunun üzerine İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünün 18.07.2006 tarih ve 21844 sayılı yazısı ile Başsavcılıklarına başvurarak dernek hakkında 4721 sayılı yasanın 60. maddesi gereğince işlem yapılmasının istendiğini, Başsavcılıklarınca 08.02.2007 tarih ve 2007/3935 esas sayılı karar ile dava açılmasının yer olmadığına karar verildiğini ancak bu karara karşı itiraz yoluna başvurulması sonucu söz konusu kararların İstanbul 5. Ağır ceza mahkemesi başkanlığının 30.05.2007 tarih ve 2007/556 D. İş sayılı kararıyla kaldırıldığını belirterek;
4721 sayılı Türk medeni kanununun 60, md gereği tüzükteki kanuna aykırılık ve noksanlık giderilmediğinden ve giderilmesi gerekmediğine dernek yönetim kurulu tarafından karar verildiğinden 4721 sayılı medeni kanunun 60/2 md. gereğince davalı derneğin feshine karar verilmesi talep olunmuştur.
CEVAP : davalı derneğe ve dernek yetkililerine usulune uygun olarak davaname tebliğ eidlmiş olup, vekilleri aracılığı ile verilen cevap dilekçesinde, müvekilleri derneğin LAMBDA kelimesini açıklayarak dernek müdürlüğüne bildirdiklerini, asıl fesih talebinin dernek tüzüğünün 2, md belirtilen dernek amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırılık iddiası olduğunu, gerek idari yazışmada gerekse davanamede hukuka ve ahlaka aykırılığın ne olduğunun belirtilmediğini, açılan davanın örgütlenme özgürlüğüne, eşitlik ilkesine, azınlık haklarına, ifade özgürlüğüne, özel hayatın dokunulmazlığı hakkına aykırı olduğunu, dernek adında belirtilen LEZBİYEN, GEY, BİSEKSÜEL, TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL kavramlarının cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini ifade eden evrensel kavram olduklarını A.İ.H.S. md 11/2 fıkrası gereğince örgütlenme özgürlüğüne müdahale edilebilmesi için, müdahalenin kanunla öngörülmesi maddede sayılan amaçlardan birine dayanılarak yapılması ve demokratik toplum gereklerine uyulması gerektiği, aynı sözleşmenin 14, mdnin ayrımcılık yasağı içerdiğini, medeni ve siyasi haklara ilişkin Uluslararası sözleşmenin 22. maddesi hükmünde de örgütlenme hakkının düzenlendiğini, 5253 sayılı Dernekler Kanununun genel gerekçesinde belirtildiği üzere, yasanın, A.İ.H.S. , A.İ.H.M. kararları, taraf olunan Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmeleri, Avrupa Birliği Komisyonu raporları dikkate alınarak hazırlandığını, İl Dernekler Müdürlüğünün Dernekler Kanununun 31. maddesine aykırı bulduğu Dernek adında geçen Lambda kelimesinin Yunanca (L) harfi olduğunu, New York Gey Aktivist Birliği tarafından 1970 yılında gey özgürleşmesinin simgesi olarak tasarlandığını, bu simgenin LGBTT hakları savunuculuğunu yapan müvekkilleri dernek tarafından da kullanılmakta olduğunu, Gey teriminin; aynı cinsten insanların birbirlerine karşı duygusal, eortik, cinsel yönelimleriyle yarattıkları hayat tarzını tanımlamak için eşcinsel bireyler tarafından ortaya konduğunu, bu kelimenin Türkçe’ye İngilizce’den alınmasının, 1980’lere rastlandığını, Lezbiyen teriminin; Eşcinsel kadın şair Sappho’nun yaşadığı Lesbos (Midilli) adasının isminden türetildiğin, duygusal, cinsel, erotik yönelimleri kendi cinsinden bireylere karşı olan kadınları tanımlamak için kullanıldığını, Transseksüel teriminin; hem erkek hem kadınlar için geçerli olup, kişinin iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesi olduğunu, Travesti teriminin; dış görünüş ve davranışlarıyla karşı cinse ait olma isteğini hisseden hem erkek hem kadın için geçerli bir kavram olduğunu belirterek;
Dernek tüzüğünün 2. maddesinde, derneğin amacı ve çalışma alanları olarak gösterilen ve 23 maddeden oluşan kavramlarda ahlak dışı olarak tanımlanabilecek bir husus bulunmadığından hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, Davalı derneğin Dernekler Kanunu 17. maddesi delaletiyle M.K.nun 60/2’nin uyarınca feshi talebidir.
Davaname ekinde davalı dernek tüzüğü, idari yazışmalar, C. Savcılığı soruşturma evrakları sunulmuş olup, İstanbul İl Dernekler Müdürlüğünden davalı dernekle yapılan tüm yazışma örnekleri celp olunmuş, dava konusu ihtilaf hakimin hukuk bilgisi dahilinde çözümlenebilecek hususlardan ise de, Yargıtay denetimine imkan sağlamak açısından dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 14.04.2008 tarihli bilirkişi raporu dosyaya alınmıştır.
Davalı dernek vekili dosyaya sunduğu 18.07.2007 havale tarihli cevap dilekçesinin birinci sayfasının (B) bendinde “müvekkil dernek Lambda kelimesini açıklayan tüzük değişikliğini yapmış ve Dernekler Müdürlüğüne bildirmiştir. Mahkememiz dosyasına sunulan tüzük örneği bu değişikliği ihtiva etmeyen eski halidir.” Açıklamasında bulunmuş ise de davalı dernek vekilinin 29.05.2008 tarihli celse zaptına geçen imzalı beyanıyla, Dernekler müdürlüğüne verdikleri tüzüğün dosyadaki tüzükten farklı bir tüzük olmadığı derneğin amaçlarına ilişkin hiçbir değişikliğin de sunulmadığının beyan edildiği tespit olunmuştur.
Medeni Kanun 47/2 maddesi, amacı hukuka ve ahlaka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz hükmünü, medeni kanun 59/1 ve Dernekler Yön. 5/2 maddeleri; Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar, hükmünü ihtiva ettikleri,
Medeni Kanunun 60. maddesi ise, verilen belgelerin en büyük mülki amir tarafından incelenip kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanmasının kuruculardan isteneceğini, bu istemin tebliğinden itibaren 30 gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmazsa en büyük mülki amirin yetkili Asliye Hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açılması C. Savcılığına bildireceği yönünde düzenleme getirmektedir. Bu hükümler nazara alındığında, Derneklerde tüzükte belirtilmiş olan amacın hukuka ve ahlaka aykırı olması halinde dahi fesih davasını açılmasının gerekip gerekmediği ve tüzel kişiliğin ancak bu dava ile mi sona ereceği tartışılabilir ise de, Dernekler Kanunu 30/b. Bendinde ayrım yapılmadan Anayasa ve Kanunla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş derneğin feshine karar verilmesini kabul ettiğinden M.K.nun 47. maddesinde belirtilen tüzel kişiliğin hiç kazanılmamış olduğu olgusu üzerinde durulmamıştır.
Bilirkişi 14.04.2008 tarihli raporunda Davanamedeki talebe dayanarak gösterilen olgular dikkate alındığında, derneğin feshi talebinin iki hukuki gerekçeye dayandığının görüldüğünü, bunlardan ilkinin derneğin isminde yer alan “Lambda” kelimesinin Türkçe karşılığına dernek isminde yer verilmesi, ikincisinin ise derneğin amacının hukuka ve ahlaka aykırılığı iddiası olduğunu, Dernek adında yer alan “Lambda” kelimesinin Türkçe karşılığına yer verilmemesinin M.K.nun 60/2 maddesine aykırılık teşkil etmediğini, ziraDernekler kanununun 31. maddesinin, Derneklerin defterlerinde, kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanma zorunluluğunu öngördüğünü, söz konusu zorunluluğunun dernek isminde, Tükrçe olmayan kelime veya kelimelerin bulunmasını yasaklamadığını, dernek ismi bakımından sınırlamanın Dernekler kanunu 28. maddede yer aldığını, inceleme konusunu teşkil eden dernek isminin 28. madde hükmüne aykırılık teşkil etmesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla anılan hususun düzeltilmemesinin derneğin M.K. 60/2 maddesi hükmü uyarınca derneği feshine dayanak teşkil etmeyeceğini, Derneğin amacının hukuka olmasının, amacın emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine ve kişilik aykırı olması halini ifade ettiğini, amacın ahlaka aykırılığının ise toplumda yerleşmiş ahlak kurallarına diğer bir ifadeyle genel ahlaka (adaba) aykırı olması hali olduğunu, bu konuda değerlendirme yapılırken derneğin ana statüsünü teşkil eden tüzüğün tüm hükümlerinin, özellikle amacını gerçekleştirilmesi için tüzükte belirtilen çalışma biçimleri ve faaliyet konularını da dikkate almak gerektiğini, bu esaslara göre derneği tüzüğünün 2. maddesinde yer alan derneğin amacı ve dernek tüzüğünün 3. maddesinde yer alan derneği çalışmalarına ilişkin düzenlemelerin dernek üyelerinin toplumsal, sosyal ve ekonomik alanlarda yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunmalarının teminine yönelik olduğunun, dolayısıyla dosya içeriği itibarıyla derneğin feshi talebinin hukuki dayanağının bulunmadığı sonucuna vardığını rapor etmiştir.
Ulusal Hukuk düzenlemeleri incelendiğinde; Anayasa 10. Md. “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınanamaz. Dernek organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” 12. Md.; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” 13 md; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sepeblere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” 20. Md; “Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” 33. Md; “herkes önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.” 41. Md; “aile Türk toplumunun temelidir. Ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” Anayasa 58. Md; “Devlet İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” 90/son md.; “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır.” hükümlerini içerdiği,
Uluslararası Hukuk düzenlemeleri incelendiğinde; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi md; 1-“Her insan özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar, Akıl ve vicdanla donatışmış olup birbirine karşı kardeşlik anlayışıyla davranır.” Md; 2- “Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu bildiride öne sürülen tüm hak ve özgürlüklere sahiptir.” Md; 7- “Herkes yasa önünde eşittir. Ve herkesin ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes bu bildiriye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcılık kışkırtıcılığına karşı eşit korunma hakkına sahiptir.” Md; 8- Herkesin Anayasa ya da yasa ile tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.” Md; 16/3-“Aile, toplumun doğal ve temel birimidir ve toplum ve devlet tarafından korunur.” Md;20/1- “Herkes barışçıl toplanma, dernek kurma hakkına sahiptir.” Md;26/3-“Ana-babalar çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.” Md;29-“Herkesin bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır. Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeni ile gönenç ve gereklerinin karşılanması amacıyla yasa ile belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir. Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.” hükümlerini içerdiği,
Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin sözleşme incelendiğinde; Md; 2/1-“Bu sözlşemeye taraf her devlet kendi ülkesinde yaşayan ve yetkisi altında bulunan bütün bireylerin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya d abaşka fikir, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da başka bir statü bakılmadan hiçbir ayrım gözetilmeksizin bu sözleşmede tanınan hakları sağlamak ve bu haklara saygı göstermekle yükümlüdür.” Md.3-“bu sözleşmeye taraf devletler, bu sözleşmede yer alan bütün medeni ve siyasal haklardan erkeklerle kadınların eşit yararlanmasını güvence altına almakla yükümlüdürler.” Md;22/1-2 “Herkesin, kendi çıkarlarını korumak için sendikalar kurmak ya da bunlara girmek hakkı da dahil olmak üzere, başkalarıyla biraraya gelip dernek kurma hakkı vardır. Bu hakkın kurulmasına yasalar uygun olarak konulmuş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ya da kamu güvenliği, kamu düzeni bakımından ve kamu sağlığının, genel ahlakın korunması ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka sınırlama getirilemez” md. 23/1- “Aile toplumun doğal ve temel birimidir ve toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.” Md;24- “Her çocuk ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğum bakımından hiçbir ayrım gözetmeksizin, reşit olmayan kişi statüsünün gerektirdiği korunma tedbirlerinin ailesi, toplumu ya da devleti tarafından alınması hakkına sahiptir.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi incelendiğinde: md;8-“Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesini müdahalesi; ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak Ulusal güvenliğin, kamu emniyetini koruması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçları ile ve ancak yasayla sınırlanabilir.”
A.İ.H.M nin uygulamaları nazara alındığında; A.İ.H.M nin, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 8. maddesinin 2. Fıkrası ile ilgili bölümde bazı şartlarda takdir hakkı tanıdığı, takdir hakkının kapsamının bağlama göre değiştiği ancak, çocukların korunması gibi konularda söz konusu payın özellikle geniş tutulduğu görülmektedir.
Örneğin; Toplum ahlakının korunması ile ilgili çocuklara yönelik müstehcen yayınların tartışma konusu yapıldığı Handyside-Birleşik krallık davasında (7.12.1976 tarihli) Taraf devletlerin iç hukukuna göre Avrupa çapında tek bir ahlak kavramı oluşturmanın mümkün olmadığına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca şunları belirtmiştir. “Ahlakın gerekleri konusunda ilgili kanunların benimsediği görüşler, özellikle bu konudaki görüşlerin hızla ve kapsamlı bir biçimde değiştiği günümüzde zamana ve mekâna göre değişkenlik göstermektedir.”
A.İ.H.M nin İngiltere’ye karşı 22.04.1997 tarihli X, Y ve Z kararının Transseksüellerin durumu ile ilgili olduğu, operasyonla Erkek olan başvurucunun, bir bağışçının spermleriyle yapay döllenme sonucu birlikte yaşadığı kadından olan çocuğun babası ve annesi olarak kaydedilmeleri için nüfus memurluğuna başvurdukları ve X.in Z.nin babası olarak kaydedilmesi talebinin yalnızca biyolojik babanın kaydedilebileceği gerekçesiyle reddedildiği, A.İ.H.M ye göre, transseksüellikle bağlantılı karmaşık sorunlar ve sözleşmeye taraf devletlerdeki farklı hukuksal durumlar nedeniyle, A.İ.H.s. m.8 den, biyolojik açıdan babası olmayan bir kişinin o çocuğun hukuken babası olarak tanınması yönünden taraf devletlerin bir yükümlülüğü olduğu sonucu çıkarılamaz. Bu nedene M.8 in ihlali söz konusu değildir.
A.İ.H.M nin, Avrupa insan hakları sözleşmesinin 11. maddesi (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) ile ilgili olarak verdiği Sigurjonsan kararında;
“Dernek kurma özgürlüğü, birden fazla kişinin belirli bir amaç için bir araya gelmesini ifade etmektedir. Söz konusu düzenlemeden, taraf devletlerin hukuk düzenlerinde bir araya gelmeye olanak sağlayıcı düzenlemelere yer vermesi yükümlülüğü ortaya çıkmakta ise de; hangi koşullar altında tüzel kişiliğin kurulabileceği her taraf devletin iç hukukuna giren bir konudur. Dernek ve sendika kurma ve üye olma özgürlüğü, aynı zamanda dernek ve sendika kurmaya veya üye olmaya zorlanmama özgürlüğünü de içerir.” (Yararlanılan eser: A.İ.H.S: ve uygulanması, Prof. Dr. Durmuş Tezcan)

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında davaya konu derneğin amacının hukuka veya ahlaka aykırı olup olmadığı hususu ele alındığında;
Toplumsal yaşam bir düzeni gerektirir. Bütün varlığı, çevresini egemenliği altına almaya yönelik duygu ve düşüncelerle yüklü olan insan, bizzat kendisini de kendi egemenliği altına alarak benzerleri ile ilişkilerini de bilinçli bir planlamaya sokmak zorunda kalmıştır. Nitekim ilkel dönemlerde bile toplumsal düzeni sağlamaya yönelik kurallar ve kaidelerin ortaya konulduğu anlaşılmakta olup toplumsal barışı sağlamaya yönelik olarak konulan bu kuralların en önemlilerinden biri de hukuk kurallarıdır. Gerçekten hukuk; din, ahlak ve örf gibi diğer sosyal kuralların yanı sıra toplumda düzeni sağlar ve insanların birlikte yaşama iradelerini pekiştirir. Hukuk; niteliği gereği insanların birbirleriyle olan ilişki ve davranışlarında tipik olanı düzenler, insan davranışlarının bireysel özelliklerinden doğan değişik görünümlerini, bireylerin belli yaşam durumlarında yerine getirecekleri ve ancak somut vicdani kararlarıyla belirlenecek davranış biçimlerini soyut-kavramsal normların içine alamaz.
Buradan bireyler için özgürce davranabilecekleri bir davranış alanı çıkar ki, bu alan hukukun koruyuculuğu altında bulunduğu için, böylece bireyler ahlaka uygun kararlar alıp gerçekleştirmek olanağına kavuşurlar. Hukuka uygun davranış aslında ahlakında bir sitemidir.

Genel ahlak kuralları, insanlığın varoluşundan bu yana her toplumda kendine özgü bir şekilde ve içinde bulunulan zamanın koşullarının ortaya koyduğu, değişken arz edebilen, tıpkı hukuk kuralları, din kuralları ve görgü kuralları gibi insanlar arası ilişkileri düzenleyen, bireylerin öznel ahlak anlayışlarının üzerinde ve toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından tasdik edilmiş ve benimsenmiş olan, yazılı olmayan ancak nesilden nesile aktarılarak oluşturulmuş kurallardır.
Davalı derneğin kurulmasının toplumumuzun genel ahlakına aykırı olup olmaması hususunda somut olaya uygulanabilecek istatistiki bir ölçek ve yüzde bulunmasa da, toplumumuzda Ataerkil aile yapısının güçlü bir şekilde mevcut olması, Aile mefhumuna atfedilen kutsiyet, akraba bağları, din ve görgü kuralları, söz konusu farklı cinsel yönelim sahibi erkek ve kadınların azlığı ve bu tür taleplerin dillendirilmeye başlanması olgusunun çok kısa bir döneme tekabül etmesi ve hatta ülkemizin kırsal kesiminden ziyade sadece metropol şehirlerde ortaya çıkmış bulunması hususları hep bir arada değerlendirildiğinde, toplumun aşağı yukarı tamamına yakın bir kesimi tarafından tasvip edilmeyen, ahlaka ve edebe aykırılık olarak kabul edilen ve nitelendirilen bir yapı arz ettiği söylenebilir.
Ulusal yasal düzenlemelerimizde, başta Anayasamız olmak üzere Erkek ve Kadın cinsiyeti dışında farklı bir cinse yer verilmediği, M.K. muzun 40. maddesinde yer alan cinsiyet değişikliğine dair maddenin transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olması ve üreme yeteneğinden sürekli yoksun bulunulduğunun resmi sağlık raporuyla belgelenmesi ve verilen izne bağlı olarak cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmi sağlık kurulu raporuyla doğrulanması halinde nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına amir bir hüküm olduğu, bunun dışında kalan farklı cinsel yönelim sahibi kişilerle ilgili herhangi bir kanuni düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Uluslar arası yasal düzenlemeler dikkate alındığında, toplum ahlakının korunması, çocuklara yönelik cinsel istismar başta olmak üzere transseksüellikle bağlantılı karmaşık sorunlarda ve hatta dernek kurma özgürlüğü konusunda sözleşmeye taraf üye ülkelerin farklı hukuksal uygulamalar dikkate alınarak her taraf devletin iç hukukunu ilgilendiren bir konu olduğunun belirtildiği görülmektedir.


Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay bilirkişi raporu ile birlikte ele alındığında;
Bilirkişi raporunda, davalı derneğin adında yer alan “Lambda” kelimesinin Türkçe karşılığına yer verilmemesinin M. K. nun md. 60 / f.2 kapsamında hukuka aykırılık teşkil etmemekte olduğunu, Dernekler Kanunu’nun 31. maddesinde derneklerin defterlerinde, kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanma zorunluluğu öngörüyorsa da, söz konusu zorunluluğun dernek isminde Türkçe olmayan kelime veya kelimelerin bulunmasını yasaklamadığını, dernek ismi bakımından sınırlamanın Dernekler Kanunu’nun 28. maddesinde yer aldığını, inceleme konusunu teşkil eden dernek ismini Dernekler Kanunu madde 28 hükmüne aykırılık teşkil etmesinin de söz konusu olmadığını belirtmiştir.


Dernekler Kanunu’nun 31. maddesi incelendiğinde, “kayıt ve yazışma dili” başlığı altında “dernekler, defterlerinde ve kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanırlar.” şeklinde düzenlendiği ve bu haliyle de dernek adının Türkçe olması zorunluluğunun bulunduğu, zira söz konusu düzenlemenin dernek adını da ihtiva eder şekilde düzenlendiği (dernek adının Türkçe karşılığının dernek isminde bildirilmesi gerektiği) anlaşılmakla bilirkişi görüşüne mahkememizce iştirak olunmamıştır. Bilirkişi raporunda, dernek tüzüğünün 2. ve 3. maddesinde yer alan, derneğin amacı ve çalışmalarına ilişkin düzenlemelerin bir bütün olarak dikkate alınması halinde dernek üyelerinin toplumsal, sosyal, ekonomik alanlarda yardımlaşma ve dayanışma içinde olma amacını taşıdıkları rapor edilmiş ise de, dernek tüzüğünün 2. maddesinde derneğin amacı başlığı adı altında23 ayrı madde halinde sıralanan amaçları ile bu amaçların hayata geçirilmesini temin için tüzüğün 3. maddesinde 16 ayrı madde olarak açıklanan dernek çalışlmaları hep birlikte incelendiğinde, raporda belirtildiği gibi dernek üyelerinin toplumsal sosyal, ekonomik alanlarda yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunmalarını temin edecek maddelerin yanı sıra, bu amaçlarını aşar şekilde maddelere de yer verildiği gözlemlenmiştir.
Şöyle ki, Anayasamızın 10. maddesi, herkesin kanun önünde eşit olduğu, kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamayacağı hükmünü amir olup davalı dernek mensuplarının da kadın ve erkek sıfatlarıyla bu hükme tabi oldukları, Anayasal düzenlemede kadın ve erkek cinsiyetinin yanı sıra farklı bir cinsiyet tanımı bulunmadığına gore sadece cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği gözetilerek oluşturulucak örgütlenmenin söz konusu maddenin ozone ve ruhuna ve amaçladığı eşitlik kuralına aykırılık teşkil edeceği,
Deneğin amaçları bölümünün hemen hemen tüm bentlerinde davalı dernek mensuplarının kendi cinsel eğilimlerinin tüm toplum katmanlarında eğitici programlar organizasyonu suretiyle teşviki ve propogandasının yapılmasının ön plana alındığı gözlemlenmekle, söz konusu bu çalışmaların yasal ve Anayasal yapıya aykırı olarak azınlığın çoğunluğa tahakkümü sonucu doğurucak şekilde ve anayasamızın 41.maddesinde belirtilen Ail eve çocuukların, Anayasamızın 58. maddesinde belirtilen gençlerin hak ve özgürlüklerini tehlikeye girmesine neden olunacağı,
Anayasamızın 42/3 maddesinde, eğitim ve öğretim atatürk ilkeleri ve İnkılapları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göredevletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz” hükmü nazara alınmadan, derneği amaçları bölümünün (a), (d), (L) bentlerinde konu ve içerik belirtilmeden eğitici faliyetlerden söz edildiği, derneğin çalışmaları bölümünün (e) bendinde yine konu ve kapsam belirtilmeden her düzeyde eğitim ve öğretim kurumu, dershane, kurs açılacağından söz edildiği görülmüş olmakla, derneklerin her konuda ve her düzeyde eğitim ve öğretim kurumu, dershane ve kurs açmak taleplerinin yasal ve Anayasal dayanağının mevcut olmadığı, sadece dernekler kanununun 26. maddesinde belirtildiği üzere, eğitim ve öğretim faliyetleri için yurt, pansiyon açabilicekleri, bununda bağlı bulunan mülki amirin izinine tabi olduğunun göz ardı edildiği tespit olunmuştur.
Sonuç olarak; tüm dosya muhtevası nazara alındığında, davalı derneği adında yer alan “Lambda” kelimesinin Türkçe karşılığının dernek isminde öncelikle belirtilmemiş olması, ayrıca davalı dernek tüzüğünün 2. maddesinde belirtilen amaçlar ve bu amaçların uygulanmasına yönelik dernek tüzüğünün 3. maddesinde balirtilen çalışmalar bölümlerinde geçen ve yukarıda belirtilen “hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz” hükmüne ve T.C. anayasasının 41 maddesinde belirtilen “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler araında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kuarar” şeklindeki emredici hukuk kurallarına aykırılık teşkil ettiği dolasıyla T.C. Anayasasının 33/3 maddesi ile A.İ.H.S. nin 11/2 maddesinde belirtilen dernek kurma özgürlüğü kısıtlanabileceği “genel Ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması” durumlarının kapsamına girdiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığından, davalı derneğin dernekler kanununun 17.maddesi delaletiyle M.K. nun 60/2. maddesi geregince feshine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle
1. Davanın kabulüne, lambda İstanbul, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, travesty, transeksüel kadın ve Erkekler arası dayanışma derneğinin 5253 sayılı dernekler kanununun 17. maddesi ve M.K. nun 60/2 maddesi gereğince FESHİNE
2.Kararın kesinleşmeşmesinden sonar gereği yapılmak üzere bir suretinin C.başsavcılığı kanalıyla İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğüne gönderilmesine,
3.Harç alınmasına yer olmadığına,
4.Yapılan 218.00 YTl mahkeme masrafının davalıdan tahsiline,
5.Davalı dernek ve yetkililerinin vekillerinin yüzüne karşı C.savcısı huzurunda kararı tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 29.05.2008
Katip Hakim 28503
Old 27-01-2009, 14:21   #171
fırat murat

 
Varsayılan Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği Feshinin Yargıtay Kararı

Arkadaslar merhaba, bildiginiz uzere Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin karari dogrultusunda Lambdaİstanbul Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti ve Transseksuel Kadın ve Erkekler Arasi Dayanışma Derneginin feshi kararini temyiz etmis idik. 25 kasim 2008 tarihinde Yargitay 7. Hukuk Dairesi bu fesih kararini bozmustur.

T.C
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
Esas Karar
2008/4109 2008/5196

Mahkemesi : Beyoğlu Asliye 3. Hukuk Mahkemesi
Tarihi :29.05.2008
Numarası :2007/190 - 2008/236
Davacı :K.H.
Davalı :Lambda İstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler
Arası Dayanışma Derneği


YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi belirlenen saatte temyiz eden davalı Lambda İstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler Arası Dayanışma Derneği vekili Av. Fırat Söyle ve Av. Basri Akyüz geldi. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunun tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği düşünüldü.

Dava, derneğin feshi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya içeriğinden toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.

Ülkemizin de onaylayarak katıldığı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 20 ve Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Sözleşme'nin 22. maddesi hükümlerinde herkesin dernek kurma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi hükmünde de aynı husus tekrarlandıktan sonra bu hakkın kullanılmasına ancak ulusal güvenlik, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu olan ölçüde ve yasa ile öngörülmek koşuluyla müdahale edebileceği, 14. maddesi hükmünde ise bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmanın cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanacağı açıklanarak ayrımcılık yasaklanmıştır.

İç hukuka gelince, Anayasamızın 10 maddesi hükmünde herkesin dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları, kişinin hak ve ödevlerini önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip bulunduğu, dernek kurma hürriyetinin ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanun ile sınırlanabileceği belirtilerek uluslararası sözleşmelere benzer bir düzenleme getirilmiş, 90/son maddesi hükmünde de usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı açıklanmış, kişi hak ve özgürlükleri yönünden uluslararası sözleşmelerin kanunlardan önce uygulanmasına imkan tanınmıştır.

1.1.2002 tarihinde yüyürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesi hükmünde, hukuka ve ahlaka aykırı amaçlarla dernek kurulamayacağı, 57. maddesi hükmünde herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip bulunduğu, 58. madde hükmünde dernek tüzüğünün kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı, 59. maddesi hükmünde derneklerin kuruluş bildirimini, dernek tüzüğü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu en büyük mülki amirlerine verdikleri anda tüzel kişilik kazanacakları, 60. maddesi hükmünde yapılacak incelemede kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği taktirde bunların giderilmesi vaya tamamlanmasının derhal kuruculardan isteneceği, bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse en büyük mülki amirin isteği üzerine Cumhuriyet savcısınca yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi stemiyle dava açılabileği, 89. maddesi hükmünde derneğin amacı kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse Cumhuriyet savcsının veya ilgililerin istemi üzerine mahkemenin derneğin feshine karar vereceği, mahkemenin bu dava sırasında faaliyetten alıkaoyma dahil gerekli bütün önlemleri alacağı, 90. madde hükmünde derneklerin amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunacakları, dernek faaliyetleri ile ilgili yasak ve sınırlamalara aykırılık halinde Cumhuriyet savcısının istemiyle mahkemece faaliyetten alıkoyma kararı verebileceği açıklanmıştır.

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 3. maddesi hükmünde ise, fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişilerin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip bulundukları ancak Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamaların saklı olduğu, 28. maddesi hükmünde dernek adlarında Türk, Türkiye, Milli, Cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal kelimeleri ile bunların baş ve sonlarına getirilen eklerle oluşturulan kelimelerin ancak İçişleri Bakanlığının izni le kullanılabileceği, 30. madde hükmünde derneklerin tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları dışında faaliyette bulunamayacakları- Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamayacağı, 31. maddesi hükmünde derneklerin defterlerinde ve kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyetinin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanacakları, 36. maddesi hükmünde bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Somut olaya gelince dava derneğin adının ve amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle ve Türk Medeni Kanunu'nun 60. maddesi hükmüne göre açılmıştır.

Anılan madde gereğince fesih davası açılabilmesi ve feshe karar verilebilmesi için derneğin kuruluş bildiriminde, tüzüğünde veya kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya eksiklik bulunması ve mülki amir tarafından verilen 30 günlük süre içerisinde eksikliğin tamamlanmamış veya kanuna aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Derneğin veya kanuna aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Derneğin 2006 yılında kurularak tüzel kişilik kazandığı gözetildiğinde somut olayda öncelikle az yukarıda açıklanan Dernekler Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmaması halinde ise Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.

Davalı dernek tüzüğünün 1. maddesinde derneğin uzun adının "Lambdaİstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler Arası Dayanışma Derneği", kısa adının "Lambdaİstanbul LGBTT DAYANIŞMA DERNEĞİ" olduğu yazılıdır. Derneğin amaçları ise tüzüğün 2. maddesi hükmünde 16 bent halinde sayılmıştır. Dernekler Kanunu ve Türk Medeni Kanunu'nda dernek adları konusunda bir yasaklama getirilmemiş, sadece Dernekler Kanunu'nun 28. maddesi hükmünde belirtilen sözcüklerin dernek adlarında kullanılması İçişleri Bakanlığı iznine bağlanmıştır. Davalı derneğin adında bu sözcüklerden hiçbiri bulunmadığı gibi, davalı derneğin adının ve adını oluşturan sözcüklerin kullanılmasını yasaklayan başka bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Yine Dernekler Kanunu'nun 31. maddesi hükmünde derneklerin deftelerinde ve kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanacakları açıklanmış ise de, bu madde defter ve kayıtların tutulması ve yazışmaların yapılmasında hangi dilin kullanılacağına ilişkin olup Türkçe defter ve kayıt tutulurken veya ve yazışma yaparken meramın anlatılabilmesi için yabancı dilde bazı kelimelerin kullanılacak olması defter ve kayıtların yabancı dilde tutulduğu, yazışmaların yabancı dilde yapıldığı anlamına gelmez. Aksini düşünmek, Türkçe kullanarak yargılama yapmak zorunda olan mahkemenin dahi duruşma tutanaklarında ve gerekçeli kararında herhangi bir şekilde bu kelimeleri kullanması halinde yargılamanın yabancı dilde yapıldığı sonucunu doğurur ki böyle bir yorum şekli ile doğru sonuca varılacamağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca davalı derneğin adının ve adındaki sözcüklerin defter ve kayıtlarda ve yapılacak yazışmalarda kullanılacak olmasının Dernekler Kanunu'nun 28. maddesine aykırı olmadığının kabulü gerekir.

Mahkeme hükmünün gerekçesinde derneğin adının ve amaçlarının kanuna ve ahlaka aykırı olduğu belirtilmiş ise de, cinsel kimlik veya yönelim kişilerin kendi istemleri ile seçtikleri bir olgu olmayıp, doğuştan veya yetiştiriliş tarzından kaynaklanan ve kişilerin istemeyerek karşı karşıya kaldığı bir olgudur. Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel sözcükleri ile tanımlanan farklı cinsel yönelime sahip kişilerin varlığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu gibi kişileri tanımlamakta kullanılan sözcükler literatüre de girmiş olup, bilimsel yayınlarda, medyada ve günlük dilde sık sık kullanılmaktadır. Kişilerin kendi istemi dışında gerçekleşen böyle bir cinsel yönelime sahip olması ya da bu gibi kişileri tanımlayan sözcüklerin kullanılması ahlaksızlık olarak nitelendirilemeyeceği gibi, kanunlarımızda da yasaklanmamıştır. Hal böyle olunca derneğin adında ve tüzüğünde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel sözcüklerinin kullanılmış olmasının hukuka ve ahlaka aykırılığından söz edilemez.

Davalı derneğin amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olup olmadığı sorununa gelince, ahlak kuralları yer ve zamana ve özellikle toplumu oluşturan kişilere göre değişebilen subjektif kurallardır. Derneğin amaçlarının ahlaka aykırı olduğundan sözedilebilmesi için; derneğin toplumun geneli tarafından kabul edilen yerleşmiş ahlak kurallarına aykırı amaçlarla kurulduğunun belirlenmesi, amacı gerçekleştirmek üzere yapılması öngörülen çalışmalarının da bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olması gerekir. Davalı derneğin tüzüğündeki amaçlarının açıklandığı 2 ve bu amaçların gerçekleştirilmesi için yapılacak çalışmların açıklandığı 3. maddesi hükmü birlikte incelenip değerlendirildiğinde; derneğin amacının genel olarak lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişiler arasındaki birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, bunların toplumun bir parçası olarak varolduklarının kanıtlanması, toplumda özgürlükçü bir ortamın oluşturulması, bu ortamda lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin de kendilerini ifade edebilmelerinin sağlanması, bu kişiler hakkında toplumda oluşan yanlış bilgi ve kanaatlerin düzeltilmesi, toplum dışına itilmelerinin önlenmesi ve bu konudaki ayrımcılığa son verilerek toplumla bütünleşmelerinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Toplum genelinde ahlaksızlık olarak nitelenen oldu lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel olma ve bu sözcüklerin kullanılması değil, bu kişilerin yaşam tarzı ile diğer kişilerin lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelliğe özendirici ve teşvik edici davranışlara yönlendirmesidir. Anılan maddelerde hiçbir şekilde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel yaşamı teşvik ve özendirmeden ve bu cinsel yönelimlerin yaygınlaştırılmasından söz edilmemektedir. Kanunlarımızda da lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin aralarında örgütlenerek birlik ve dayanışmalarını sağlama amacıyla dernek kuramayacaklarına ilişkin, bir hüküm bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davalı derneğin amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olduğundan da söz edilemez.

Davalı derneğin ileride tüzüğüne aykırı olarak lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelliği özendirme, teşvik ve bu cinsel yönelimlerin yaygınlaştırması yönünde faaliyetlerde bulunması durumunda hakkında Dernekler Kanunu'nun az yukarıda açıklanan 30 ve 31. maddesi hükümlerinin uygulanabileceği ve feshinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca mahkemece açıklanan bu olgular ve lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerinde dernek kurma özgürlüğüne sahip oldukları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz, davalı derneğin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulu ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 14,00 YTL temyiz harcının istek halinde davalı derneğe iadesine,
Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı dernek yararına taktir ve tespit olunan 550,00 YTL avukatlık parasının hazineden alınarak davalı derneğe verilmesine, 25.11.2208 gününde oy birliği ile karar verildi.



Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alyaz T.Büyükkaymakçı İ.H.Asarlıoğlu T.Erturan U.Yüksel
Old 30-04-2009, 15:15   #172
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Lambdaistanbul hakkinda verilen kapatma kararinin Yargitay tarafindan bozulmasi uzerine, dava bugun Beyoglu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tekrar goruldu ve Yargıtay kararına uyulmasına karar verildi.

Lambdaistanbul Kapanmıyor!

http://www.savaskarsitlari.org/arsiv...sivSayfa No=1
Old 03-05-2009, 11:30   #173
Av.muhittinköylüoğlu

 
Varsayılan

Konuya ilişkin yargıtay kararını sunmak itiyorum.
Dosya yargıtaydan döndükten sonra geçen hafta duruşması yapıldı.Ama sonucunu bilmiyorum.İlgileneler dosya avukatı olan sevgili Fırat Söyel ve Basri akyüzden bilgi alabilir.Her iki arkadaşımızda istanbul barosu üyesidir.Telefonlarına buradan ulaşabilirsiniz





T.C
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
Esas Karar
2008/4109 2008/5196

Mahkemesi : Beyoğlu Asliye 3. Hukuk Mahkemesi
Tarihi :29.05.2008
Numarası :2007/190 - 2008/236
Davacı :K.H.
Davalı :Lambda İstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler
Arası Dayanışma Derneği


YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi belirlenen saatte temyiz eden davalı Lambda İstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler Arası Dayanışma Derneği vekili Av. Fırat Söyle ve Av. Basri Akyüz geldi. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunun tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği düşünüldü.

Dava, derneğin feshi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya içeriğinden toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.

Ülkemizin de onaylayarak katıldığı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 20 ve Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Sözleşme'nin 22. maddesi hükümlerinde herkesin dernek kurma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi hükmünde de aynı husus tekrarlandıktan sonra bu hakkın kullanılmasına ancak ulusal güvenlik, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu olan ölçüde ve yasa ile öngörülmek koşuluyla müdahale edebileceği, 14. maddesi hükmünde ise bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmanın cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanacağı açıklanarak ayrımcılık yasaklanmıştır.

İç hukuka gelince, Anayasamızın 10 maddesi hükmünde herkesin dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları, kişinin hak ve ödevlerini önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip bulunduğu, dernek kurma hürriyetinin ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanun ile sınırlanabileceği belirtilerek uluslararası sözleşmelere benzer bir düzenleme getirilmiş, 90/son maddesi hükmünde de usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı açıklanmış, kişi hak ve özgürlükleri yönünden uluslararası sözleşmelerin kanunlardan önce uygulanmasına imkan tanınmıştır.

1.1.2002 tarihinde yüyürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesi hükmünde, hukuka ve ahlaka aykırı amaçlarla dernek kurulamayacağı, 57. maddesi hükmünde herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip bulunduğu, 58. madde hükmünde dernek tüzüğünün kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı, 59. maddesi hükmünde derneklerin kuruluş bildirimini, dernek tüzüğü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu en büyük mülki amirlerine verdikleri anda tüzel kişilik kazanacakları, 60. maddesi hükmünde yapılacak incelemede kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği taktirde bunların giderilmesi vaya tamamlanmasının derhal kuruculardan isteneceği, bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse en büyük mülki amirin isteği üzerine Cumhuriyet savcısınca yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi stemiyle dava açılabileği, 89. maddesi hükmünde derneğin amacı kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse Cumhuriyet savcsının veya ilgililerin istemi üzerine mahkemenin derneğin feshine karar vereceği, mahkemenin bu dava sırasında faaliyetten alıkaoyma dahil gerekli bütün önlemleri alacağı, 90. madde hükmünde derneklerin amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunacakları, dernek faaliyetleri ile ilgili yasak ve sınırlamalara aykırılık halinde Cumhuriyet savcısının istemiyle mahkemece faaliyetten alıkoyma kararı verebileceği açıklanmıştır.

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 3. maddesi hükmünde ise, fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişilerin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip bulundukları ancak Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamaların saklı olduğu, 28. maddesi hükmünde dernek adlarında Türk, Türkiye, Milli, Cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal kelimeleri ile bunların baş ve sonlarına getirilen eklerle oluşturulan kelimelerin ancak İçişleri Bakanlığının izni le kullanılabileceği, 30. madde hükmünde derneklerin tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları dışında faaliyette bulunamayacakları- Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamayacağı, 31. maddesi hükmünde derneklerin defterlerinde ve kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyetinin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanacakları, 36. maddesi hükmünde bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Somut olaya gelince dava derneğin adının ve amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle ve Türk Medeni Kanunu'nun 60. maddesi hükmüne göre açılmıştır.

Anılan madde gereğince fesih davası açılabilmesi ve feshe karar verilebilmesi için derneğin kuruluş bildiriminde, tüzüğünde veya kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya eksiklik bulunması ve mülki amir tarafından verilen 30 günlük süre içerisinde eksikliğin tamamlanmamış veya kanuna aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Derneğin veya kanuna aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Derneğin 2006 yılında kurularak tüzel kişilik kazandığı gözetildiğinde somut olayda öncelikle az yukarıda açıklanan Dernekler Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmaması halinde ise Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.

Davalı dernek tüzüğünün 1. maddesinde derneğin uzun adının "Lambdaİstanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel Kadın ve Erkekler Arası Dayanışma Derneği", kısa adının "Lambdaİstanbul LGBTT DAYANIŞMA DERNEĞİ" olduğu yazılıdır. Derneğin amaçları ise tüzüğün 2. maddesi hükmünde 16 bent halinde sayılmıştır. Dernekler Kanunu ve Türk Medeni Kanunu'nda dernek adları konusunda bir yasaklama getirilmemiş, sadece Dernekler Kanunu'nun 28. maddesi hükmünde belirtilen sözcüklerin dernek adlarında kullanılması İçişleri Bakanlığı iznine bağlanmıştır. Davalı derneğin adında bu sözcüklerden hiçbiri bulunmadığı gibi, davalı derneğin adının ve adını oluşturan sözcüklerin kullanılmasını yasaklayan başka bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Yine Dernekler Kanunu'nun 31. maddesi hükmünde derneklerin deftelerinde ve kayıtlarında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi kurumlarıyla yazışmalarında Türkçe kullanacakları açıklanmış ise de, bu madde defter ve kayıtların tutulması ve yazışmaların yapılmasında hangi dilin kullanılacağına ilişkin olup Türkçe defter ve kayıt tutulurken veya ve yazışma yaparken meramın anlatılabilmesi için yabancı dilde bazı kelimelerin kullanılacak olması defter ve kayıtların yabancı dilde tutulduğu, yazışmaların yabancı dilde yapıldığı anlamına gelmez. Aksini düşünmek, Türkçe kullanarak yargılama yapmak zorunda olan mahkemenin dahi duruşma tutanaklarında ve gerekçeli kararında herhangi bir şekilde bu kelimeleri kullanması halinde yargılamanın yabancı dilde yapıldığı sonucunu doğurur ki böyle bir yorum şekli ile doğru sonuca varılacamağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca davalı derneğin adının ve adındaki sözcüklerin defter ve kayıtlarda ve yapılacak yazışmalarda kullanılacak olmasının Dernekler Kanunu'nun 28. maddesine aykırı olmadığının kabulü gerekir.

Mahkeme hükmünün gerekçesinde derneğin adının ve amaçlarının kanuna ve ahlaka aykırı olduğu belirtilmiş ise de, cinsel kimlik veya yönelim kişilerin kendi istemleri ile seçtikleri bir olgu olmayıp, doğuştan veya yetiştiriliş tarzından kaynaklanan ve kişilerin istemeyerek karşı karşıya kaldığı bir olgudur. Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel sözcükleri ile tanımlanan farklı cinsel yönelime sahip kişilerin varlığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu gibi kişileri tanımlamakta kullanılan sözcükler literatüre de girmiş olup, bilimsel yayınlarda, medyada ve günlük dilde sık sık kullanılmaktadır. Kişilerin kendi istemi dışında gerçekleşen böyle bir cinsel yönelime sahip olması ya da bu gibi kişileri tanımlayan sözcüklerin kullanılması ahlaksızlık olarak nitelendirilemeyeceği gibi, kanunlarımızda da yasaklanmamıştır. Hal böyle olunca derneğin adında ve tüzüğünde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel sözcüklerinin kullanılmış olmasının hukuka ve ahlaka aykırılığından söz edilemez.

Davalı derneğin amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olup olmadığı sorununa gelince, ahlak kuralları yer ve zamana ve özellikle toplumu oluşturan kişilere göre değişebilen subjektif kurallardır. Derneğin amaçlarının ahlaka aykırı olduğundan sözedilebilmesi için; derneğin toplumun geneli tarafından kabul edilen yerleşmiş ahlak kurallarına aykırı amaçlarla kurulduğunun belirlenmesi, amacı gerçekleştirmek üzere yapılması öngörülen çalışmalarının da bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olması gerekir. Davalı derneğin tüzüğündeki amaçlarının açıklandığı 2 ve bu amaçların gerçekleştirilmesi için yapılacak çalışmların açıklandığı 3. maddesi hükmü birlikte incelenip değerlendirildiğinde; derneğin amacının genel olarak lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişiler arasındaki birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, bunların toplumun bir parçası olarak varolduklarının kanıtlanması, toplumda özgürlükçü bir ortamın oluşturulması, bu ortamda lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin de kendilerini ifade edebilmelerinin sağlanması, bu kişiler hakkında toplumda oluşan yanlış bilgi ve kanaatlerin düzeltilmesi, toplum dışına itilmelerinin önlenmesi ve bu konudaki ayrımcılığa son verilerek toplumla bütünleşmelerinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Toplum genelinde ahlaksızlık olarak nitelenen oldu lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel olma ve bu sözcüklerin kullanılması değil, bu kişilerin yaşam tarzı ile diğer kişilerin lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelliğe özendirici ve teşvik edici davranışlara yönlendirmesidir. Anılan maddelerde hiçbir şekilde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel yaşamı teşvik ve özendirmeden ve bu cinsel yönelimlerin yaygınlaştırılmasından söz edilmemektedir. Kanunlarımızda da lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin aralarında örgütlenerek birlik ve dayanışmalarını sağlama amacıyla dernek kuramayacaklarına ilişkin, bir hüküm bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davalı derneğin amaçlarının hukuka ve ahlaka aykırı olduğundan da söz edilemez.

Davalı derneğin ileride tüzüğüne aykırı olarak lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelliği özendirme, teşvik ve bu cinsel yönelimlerin yaygınlaştırması yönünde faaliyetlerde bulunması durumunda hakkında Dernekler Kanunu'nun az yukarıda açıklanan 30 ve 31. maddesi hükümlerinin uygulanabileceği ve feshinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca mahkemece açıklanan bu olgular ve lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerinde dernek kurma özgürlüğüne sahip oldukları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz, davalı derneğin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulu ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 14,00 YTL temyiz harcının istek halinde davalı derneğe iadesine,
Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı dernek yararına taktir ve tespit olunan 550,00 YTL avukatlık parasının hazineden alınarak davalı derneğe verilmesine, 25.11.2208 gününde oy birliği ile karar verildi.



Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alyaz T.Büyükkaymakçı İ.H.Asarlıoğlu T.Erturan U.Yüksel
Old 13-03-2010, 11:38   #175
Gemici

 
Varsayılan

Eşcinsellik ve cinsel yaşam THS'de o kadar çok tartışılmş ki, bu mesajı nereye ekleyeceğim konusunda bir açmaza girdim; sonunda bu alanı seçtim.


Konu: Sayın Bakan Selma Aliye Kavaf'ın "Eşcinsellik hastalık, tedavi edilmeli" demesi.

Konu üzerinde düşünürken aklıma kâdim dostumuz Almanya geldi.
Adamlar başka kimse yokmuş gibi, kalkıp bir kadını başbakan, bir sakatı (beden özürlü deniyor şimdilerde bildiğim kadarı ile) ve bir eşcinseli bakan yapmışlar. Başbakan kadını ve özürlü bakanı kâdim dostluk adına sineye çektik diyelim hadi. Bir eçcinseli dışişleri bakanı yapmalarına ne diyeceğiz peki. Bu eşcinsel dışişleri bakanı Türkiye'yi ilk seferinde ziyaret ettiğinde sayın Bakanımız farkına varmadı belki, ama ikinci sefere dikkatli olsun, hele hele eşcinsel eşi ile gelmeye kalkışırsa, tutar kolundan tedavi için içeri atarız alim Allah.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hayâ, Edep ve Ahlaka Aykırı Müstehcen Kadın Kıyafetlerinin Men'i Derneği Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 26 21-08-2009 10:57
İcra Müdür ve Müdür Yardımcılığı Sınavı Av.H.Sancar KARACA Adliye Duvarı 12 21-04-2009 13:27
[TÜRKİYE 301. MADDEYİ TARTIŞIYOR] Düşünce suçu ahlaka aykırıdır Hasan Bahadır Büyükavcı Hukuk Haberleri 3 11-03-2007 23:41
Biber Gazının Taşınması Hukuka Aykırı mıdır? avzehra Hukuk Soruları Arşivi 0 31-10-2006 12:58
M.K.Tartışmaları-Eşcinsellerin Evliliğine Engel Var Mıdır? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 7 14-06-2003 12:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09044790 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.