Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Arabuluculuğun Toplumsallaşması Seraptır

Yanıt
Old 31-07-2013, 02:39   #1
hilmiseker

 
Varsayılan Arabuluculuğun Toplumsallaşması Seraptır

Sulh kurumu, son anına kadar kendisini ziyaret edecek birini bekledi. Yakın tarihte cafcaflı bir törenle sahaya sürülen uzlaşma, kendisinden medet umanları sükutu hayale uğrattı. Çiçeği burnunda sulha teşvik kurumu, açık tehdite rağmen başını sokacak yer, gidecek yurt arıyor.

Adlileşmeyle mücadele, çağcıl sistemlerin anlaşılır, ivedi ve öncelikli uğraşıdır. Bireysel barışın hukuka dönüşerek toplumsal barışa katkısı, alternatif uyuşmazlık yöntemlerini, anılan çabanın uzantısına dönüştürdü.

Adli eşiğin yükseltilmesi, huzursuzlukları alternatif yollarla çözme isteğinin sonucudur. Bu akıl eş zamanlı olarak adliye kapı, koridor ve duruşma salonlarına yüklenen uyuşmazlıkları alternatif yollara havale ederek dosya dağlarıyla baş etmeyi tasarladı.

Arabuluculuk, bu ajandanın ithal ettiği almaşık çözüm yöntemidir. Bu kurum, işe büyük umutlarla başlamakla birlikte sahadan kopukluğu, tedariksiz olması, istişareyi hafife alması, teknik kusurları ve tepeden inmeciliğiyle geleceği kalbinden vurmaktadır.

İthal kurumları yaptırımlarla işler kılmak sosyolojiyle inatlaşan aklın trajedisidir. Kurumları açık ve örtülü tehditlerle yaşatma siyasetinin arabuluculuğu parlatması, pratiğin bibloya dönüştürdüğü seçenekleri görmezden gelir.

Ön incelemeyi; kaygılara rağmen işler kılmaya çalışanların, doku uyuşmazlığının reflekslerini, hassasiyetlerin ve yapabileceklerini unutmuş görünüyor.

Doruk tutkusunun, arabuluculuğun işlerlik koşullarını analiz etmeden performans ölçere dönüştürmesi, arabuluculuğa bel bağlayan aklın gerçeklerle inatlaşan saflığına delalet eder. Vesayetçi bu yaklaşımın hayal kırıklığına uğraması muhtemeldir.

Diri tasarruf anlayışı, her şeyden evvel bu mekanizmanın işlerlik şansını yanların inisiyatifine terk eder. Davayı kontrol yetkisini zorlayan, tasarrufu teşvikle çeliştiren bir anlayış, aşkınlığı tetikleyebilir. Aşkınlık, yargıcı taraflarla özdeşleştiren, kürsüden indiren hatırı sayılır bir sapmadır.

Arabulucuya özendirme prensibinin, yargıcın yanı başında duran ihsası rey yasağıyla ilişkisi belirsizdir. Bu muğlaklık, kürsünün nem kapan yapısıyla birleşerek, özendirme görevine pusu atabilir.

Donanımsızlığın, yanlılıkla yapacağı işbirliğinin yaratacağı riskin tetikleyeceği savunma güdüsü, yargıcı arabuluculuktan soğutan ciddi bir nedendir.

Özendirmenin deneyimsizliği, pratiğin birikimsizliği, kurumun tanıtımı ve kurumsallaşması için harcanan bütçenin zayıflığı, kurum ithaline yatkın genlerin el ovuşturmak için yeni bir fırsat yakaladığını gösterir.

Akademinin suskunluğu, arabuluculuk gibi kabına sığmayan, maruf ve meşhur kurumun, içeride bir kaç teatral numune, rol modelle sınırlanması, onun sıradan bir pazarlığa indirgeneceği, günü geçiştirecek cümlelerle özdeşleştirileceği konusunda ciddi kaygılar yaratmaktadır.

Kişisel istikbal, iradeyi hiçleştirerek kurumu gelişigüzel ve zamansız uygulamaya sürükler. Zorun yaratacağı belirsizlik ve sürprizler, arabuluculuğa teşviki yozlaştırabilir. Yabancılaşma ve yozlaşma bireysel barışı kestirme yollarla yakalama beklentisini berhava eder.

İşin inceliğini öğretmekten aciz, zamanla yarışan, ikna etmekten uzak ve sahadan gelen önerileri hafife alan kibrin, yer ve zamanına göre çapraşık, çetrefil hale gelebilen arabuluculuğu kontrol etmek, yaptırımlarla özendirmek, hak aramaya icbarı yasaklayan hükümlerle çelişkiye neden olabilir.

Kimlerin arabulucu olacağı, arabuluculuğun yeterliliği ile eğitimindeki ciddi sorunlar, sürecin kullandığı malzeme ve beyanların kullanılma yasağı, bundan neşet eden nitelendirme ve koruma sorunları, arabulucuya havale edilen uyuşmazlığı duruşma salonunda bekleyen, makul sürede yargılama, kendiliğinden getirme, aydınlanma, tasarruf ilkeleriyle inatlaşan, dava konusu ve ispat sahasına sürülecek malzemeyle ilgili hususlar, arabuluculuğu strese sokacak ciddi meselelerdir.

Bu sürece iştirak eden, sevk ve idarede görev alan öznelerin beyan, teklif, kabul ve pazarlık unsurları ile bilimum malzemenin açıklanmasına, kullanılması üzerindeki göreceli kota ve yasaktan beklenenin elde edilmesi, açıklama özgürlüğünün yazgısı, uygulamanın yasağı delme gizilgücünün ihtiyaçla sınırlanmasından başka obje, süje, zaman ve mekan bağlamlı sair sınırları, tutanağın işlevselliğine, belleğine, saklama, koruma, anımsatma yeteneğine ve dile olan hakimiyetine bağlıdır.

Arabulucunun yansızlığı, görev tanımı, aydınlatma yükü, süreç ve karar üzerindeki gücü, tutanağın pay ve ağırlığını artırmakta, gerçek ve doğru bir kayıtlama ödünsüz bir ödeve dönüşmektedir. Anılan yükün taşınabilmesi tutanağın misyonu, kendisini gerçekleştirme ve atiye taşıma rolünün bellenmesine bağlıdır. Kayıtlama defolarından neşet eden kadim sorunlarla çözümsüzlüğün yarattığı çaresizlik gözlerin her daim burada tutulmasını gerektirir.

Uyuşmazlığı sınırlanması, vakıa ve talep çiftinden müteşekkil talebin saptanmasına bağlıdır. Hükmün öznel ve nesnel sınırlarının tayini, yeniden yargılanma yasağının üzerine düşeni yapabilmesi, görev tanımını yapan tutanağın/ belgenin özenle hazırlanmasını gerektirir. Belgenin, uyuşmazlığı disipline etmesi, teşhise imkan ve kolaylık tanıması, hükmü biçimlendirmesi mazinin gözetilmesini zorunlu kılar. Uyuşmazlığın tayinindeki kusurların hüküm üzerindeki etkisi, bu sürecin doğru yönetilmemesinin yaratacağı büzülme-genleşme odaklı komplikasyonlar hakkında ip ucu vermeye muktedirdir.

Tutanakların yanlardan esirgenmesi, verilmesi uygun olanların uyuşmazlığı bitiren/son tutanakla sınırlandırılması anlaşılmaktan uzaktır. Kararın, öncül ve sonullarla uyumunu sınanmaz kılan düzenleme, etik ilişkiyi kayıt ve denetim dışında tutar, açık yargılanma isteğini yüzüstü ve korunaksız bırakır.

Açık yargılamadan kaideten ödün vermeyen bir bakış açısının arabuluculuk sürecini karanlıkta bırakması, son belgenin paylaşılmasını talep koşuluna endekslemesi, toplumsal denetim isteğini boşa çıkarmaktadır. Tutanağın desteğinden yoksunluk, yansızlık bağlamlı kuşkuları aşma, hükme yönelik savunma ve kanun yolunun etkin şekilde kullanma taleplerini hiçe saymak, tutanağın alın terini hiçleştirmektir.

Tutanağın hükmü besleyen olması, buradaki olası bir kırılmanın, hüküm ve denetim üzerindeki etkisi ile süreç dışında yaratacağı sendrom, onun mimari ve yapısal özellikleriyle, yaratılma sürecini kapsayan özlü eğitimi zorunlu kılar.

Arabulucunun, yanlarla iletişim kurma özgürlüğünü belgeleme zorunluluğu, yansızlık ödevinin masumiyetine yönelen kalkışmaların refi, bu görüşmelerin atideki rol ve işlevini belirlemedeki hissesi, gözleri iletişimi sağlayan yöntem, araçlarla bu süreci görünür kılacak olanak ve kolaylıklara odaklar.

Yönetmelik, iletişimi teşvik etmekle birlikte, ilişkiyi/iletişimi sağlayacak ve yürütecek vasıtalar konusundaki suskunluğu, iletişim araç ve yöntemleri üzerinden arabulucuya duyulan güven, verilen avansın tezahürüdür. Arabulucunun izlenecek usul, esas ve süreç hakkındaki aydınlatma yetkisine, “gerektiği gibi” tümcesiyle zirve yaptırılması bu yaklaşımı konsolide eden bir tutumdur. Bu kabul, arabulucuyu özerk kılarken, olası kayıtsızlığın yaratacağı kuşkuların, aşılmasına ilişkin adımların performansındaki belirsizlik köşeyi tutmaktadır.

Arabuluculuk eğitiminin nasıl, ne şekilde verildiği, bilgi ve deneyimsizliğin yarattığı kusur ve yan etkilerin nasıl aşılacağı, hüküm ile tutanak arasındaki çelişkilerle, adli tecrübenin yaşadığı bunalım uygulamayı çetin günlerin beklediğine delalet eder.

Yansızlığı sınayacak özen borcunun belirsizliği, bu muğlaklığın ithal metinlerle giderilmesinin yaşatacağı karmaşa, zaman bağlamlı dokunulmazlıklar, özen merkezli ihtilafların çözümünü güçleştiren ciddi bir edendir.

Sürenin tasarrufla esnetilme olasılığı, makul sürede yargılama ödevinin yanlarca sömürülmesine neden olabilir. Belirsizliğe neden olan ve bellek sorunlarına yol açan bu tutum, teksifin saflığıyla çelişen perspektiftir.

Arabulucunun liste dışından seçilmesi, izlenecek usulün belirlenmesindeki keyfiyet hareket kabiliyetini artıran isabetli bir tercihtir. Tasarrufu saflaştıran ve içine arabulucu seçimini de alacak şekilde genişleten düzenleme, arabuluculuk süreciyle karara yönelik itiraz, eleştiri ve yakınmaları karşılayan görece seçenektir.

Makul süreyi belirlemede öncelik şansı yakalayan arabuluculuk, işleyiş ajandasını süreyle sınırlayan, hemen her şeyi takvime bağlayan, katı teksif paradigmasıyla inatlaşma ihtimaline gebedir. Arabulucunun bu marja yaslanarak, zamanı sömürme potansiyelinin yaratacağı mesai ve kaynak yitikleri, takdirin sebep olduğu aşkınlıkların kontrol edilmesini zorunlu kılar.

İzlenecek usul ve esasların tercihindeki yavaşlıkla, seçimsizliğin alacağı sürenin sınırlanmaması, ajandayı donduran, yavaşlatan ciddi bir kırılmadır.

Yargısal rollerin örneklenerek belirlenmesi, paralel yargı yetkisini orijinalinden ayırmayı güçleştiren çok boyutlu, sorunlu bir alan görünümündedir. Sayılan örneklerin takdiri delillerle sınırlı olması, uzak durulması gerekenlerin teşhisine yaramakla birlikte, “gibi” sözcüğünün yorumlanmasındaki özgürlük/aşkınlıklar, arabulucuyla kürsü arasındaki farkı, yöntem ve araçlar üzerinden özdeştirme potansiyeli taşır. Arabulucunun, yargıca yaklaşma teşebbüsünün haklı kılacak belirsizliklerin yaratacağı akıbetin zamana bırakılmaması gerekir.

Arabulucuya başvurma isteğinin iki kez ve periyotla sınırlanması, alternatif uyuşmazlıktan beklentinin çokluğuna ve isteğine bağlıdır. Bu isteğin gerçekleşmesine yeteri katkıyı vermeye müsait sürenin boşa geçirilmesi, gecikmenin sulha ayrılan süreyle birleşme olasılığı tahkikata geçişi erteleyeceği/engelleyeceği gibi, kurumların yollarının kesişmesi gidişatı aksatabilir.

Arabuluculukta geçen zamanın hak düşürücü süre ve zamanaşımında dikkate alınmaması, yanlar üzerindeki baskıyı bertaraf eden, anlaşma ve aranın bulunmasını kolaylaştıran akla yatkın düzenlemedir. Sürecin anlaşmazlıkla sonuçlanması halinde, uyuşmazlığın ısıtılarak servis edilme imkanı, bu tercihe kefaleti kolaylaştırmaktadır. Düzenlemenin zamanaşımı ve hak düşürücü süreyi kesmesi, sürelerin, özendirme üzerindeki baskısını minimize eden bir önlemdir.

Anlaşma kapsam ve içeriğinin yanlarca belirlenme tekeli, yanların uyuşmazlık üzerindeki kontrolünü pekiştiren düzenlemedir. Bu olanağın özensiz kullanımı kararı; söylem, form, içerik ve icra defolarının saldırısına açık alan haline getirerek beklentileri boşa çıkarabilir.

Hak ve ödevleri belirleme yetkisinin yanlara bırakılması, tasarrufu öne çıkaran istikrarlı bir tutum olmakla birlikte, arabulucunun kanaatini şekillendiren gözlem, jest ve mimikleri hiçleştiren yaklaşımdır. Bu, uyuşmazlığın içtenlikle çözülmesini önleyen ve hükmün konsantresini bozan olumsuz bir gelişmedir.

Yasama, kamu düzeniyle ilgili hususlarda, hükme müdahale imkanı vermekle birlikte, inceleme konusunu, içeriğin arabuluculuğa elverişliliği ve hükmün icra olunabilirliğiyle sınırlar. Bu tasarrufu başat kılan, arabuluculuğu özendiren bir yaklaşımdır.

Özellikle aile hukuku alanında hükmün uygulanabilirliğine ilişkin testin duruşmalı yapılması, kararının görücüye çıkmadan önce, ilgililerin katılımıyla kendisine çek etmesine, sağaltmasına yarayan önemli bir fırsattır.

Denetlenebilme hissi, kararın özellikle kapsam ve icra edilebilirlik defolarıyla mücadeleyi kolaylaştıran caydırıcı bir eşiktir.

Tenfiz testi; yargılananı betimleme, vasıflandırma ve tanımlamadaki öznellik, aşkınlık ve zaaflarıyla incelemeyi infaz karşıtı bir mekanizmaya dönüştürebilir.

Özellikle yansızlık, eşitlik, tutanak içeriği, belgelerin saklanması, belge tanzimine iştirak, vekil aracılığıyla temsil, tutanağın etki ve sonuçları, etkinliğin sona ermesi, yeterlilik, aydınlatma ödevi, anlaşmanın ilam niteliği, vekille temsil, tutanak mahiyeti, tutanak kapsamına katılma, hak ve sorumluluklar gibi konularda tekrara düşülmesi yasayı realize iddiasındaki yönetmeliğin sistematik zaafıdır.

Kimi kavram, terim ve sözcüklerin seçimindeki isabetsizlik infazı zorlayacak, başları ağrıtacak niteliktedir. Dilin fonetiğine anlam ve bilgisine yeterince egemen olamamaktan kaynaklanan fazlalıklar ve eksikliklerin yaratacağı anlam yitikleri, deyiş ve anlatım defoları dikkate şayandır.

Arabuluculuk kurumunun bel kemiğini oluşturan ilk yirmi maddenin dil, anlam ve kanun tekniği açısından yaşadığı sorun ve tekrarların önümüze koyduğu faturanın belirsizliği, uygulamayı açık vermeye zorlayan risklerdir.

Öngörülen ücretin kaideten zamana endekslenmesi, alternatif adalet arayışının bir başka karakteridir. Mahkemeye gidecek parayı bulmakta zorlanan yurttaşı, zamanı parayla satan ve polemiğe müsait mekanizmayla çalışmaya özendirmek, adli yardıma fokuslanan çabanın ciddi bir çelişkisidir.

Arabuluculuğu para basan, iştah kabartan kapıya dönüştürmek, pahalılığı dert edinmeyen talepler için, çözüme renk katan olmaktan öte anlam taşımaz.

Adliyeden gayrisini görmeyen erişim kültürü eli cebinde, gözü saatte adliye dışında hak aramaya icbar eden bakışın profilini zaman çizecektir.

Temennimiz; toplumsal barışın yaygınlığına, kalıcılığına adanan arabuluculuğun içerikli engin bir yapıya dönüşmesidir. Marifet; toplumun sesli çalışmasına neden olanları deşifre edecek anahtarı bulmak ve onları adliye dışında enterne etmektir.

Tecrübe tekeliyle, toplumsal alışkanlıkların kurumun kök salarak yaygınlaşması önünde aşılmaz engele evirildikleri söylenebilir. Her fırsatta dillendirilen ve Ülke’ deki uyuşmazlığı iştahları kabartan bir pastayla özdeşleştiren yaklaşımın, kürsüyle özdeşleşmesi, çözümün alternatifi olması, derinleşerek yaygınlaşması kuşkuludur.

Tahkim ve arabuluculuk gibi seçkinci alternatiflerin sahici uzlaşıcı olabilmeleri, arabuluculuğu spotlara indirgeyen bir ortamda olanaksızdır. Dayatma pratiğinin, uyuşmazlığı sömürme potansiyeliyle yaptığı ciddi koalisyon, arabuluculukla, davayı kamusal sorunla özdeşleştiren mantık arasındaki farkı açmaktadır.

Norm ithalini, sosyolojik taleple özdeşleştiren bu anlayış, hukuk sistemini bir asırdır şekillendiren jakoben/ideolojik tutarlılığın inatçı genleridir. Bu genler bozulmayan, varoluşçu azmiyle bir başka zaman ve bedende kurduğu tahtla, kürsüye ait olanı başkasıyla üleşmektedir.
Sosyoloji, toplumsal ihtiyaçları gereksinime dönüştüren, yaşamla inatlaşan, tepeden inmeci anlayışla, geliştirdiği özgün mekanizma, özellik ve buluşlarla mücadele eden tecrübenin adıdır. Kurumun, görünen adalet idealine seri, isabetli ve ucuz çözümleriyle içten ve etkin bir katkı sunması herkesin beklentisidir. Arabuluculuğun ebelik yapması, sistemden payını alabilmesi, toplumsal ve kalıcı barışın ehli olabilmesi, sosyolojiyle uyumuna, prensiplerle oturmasına, kendisini tüketecek akıbetten uzak durmasına bağlıdır.
Hilmi Şeker/Yargıç/İstanbul, Güncel Hukuk, Ağustos 2013
Old 31-07-2013, 09:30   #2
hciyiltepe

 
Varsayılan

Önceki benzer deneyimleri dikkate aldığımızda Kanımca Arabulucuk kurumuda hiçbir işe yaramayacaktır.

Zira bu kurumun işlevsel olabilmesi için öncelikle toplumda UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLMASI gerekmektedir.

Hepimiz biliryoruz ki bizim toplumumuz bu kültüre sahip değildir. Zira gelişmiş demokrasisi olan hiçbir ülke toplumunda "seni mahkemelerde süründüreceğim" - "git mahkemeye dava aç" gibi atasözü haline gelmiş cümlelerin olduğunu sanmıyorum.

Yine daha önceden ceza yargılamasında çıkarılan uzlaşma kurumunun bir işlevinin olmadığını gördük... Zira ifade tutanaklarına bile matbu olarak uzlaşmak istemiyorum yazılıyor.

Büyük umutlarla getirilen yeni HMK da yer alan ön inceleme ve sulh kurumunun da bir faydasının olamadığını gördük.... Duruşma tutanaklarında tarafların uzlaşmak istemedikleri artık matbu olarak yazılıyor....

Sonuç olarak arabuluculuk kurumunun yargılama sistemine bir faydası olacağına inanmıyorum....
Old 31-07-2013, 15:44   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hciyiltepe
Arabuluculuk kurumuda hiçbir işe yaramayacaktır.
Arabuluculuk eğitimine gitmeyi düşleyen hukukçular için yazıyorum:

Arabuluculuğun işe yaramasının ilk koşulu tarafların uzlaşmak istemesidir. Tarafların uzlaşmak isteyeceğini düşünmek çoğu durumda bir hayaldir.

Öte yandan, istisnai durumda taraflar uzlaşmak istiyorsa zaten kendileri uzlaşmaktadır. Uzlaşmak isteyen taraflar arabulucuya ücret ödemek istemez. Ücret ödeme pahasına arabulucuya gidiliyorsa bu da ayrı bir istisnai durumdur.

Sonuç: Arabuluculuk, istisnanın istisnası durumlarda işe yarayacak bir kurumdur. İşe yarama olasılığı tüm anlaşmazlıklara oranla binde bir bile değildir. Arabulucuya ihtiyaç duyma oranı daha da düşük olacaktır.

Saygılarımla
Old 31-07-2013, 15:52   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hciyiltepe
Önceki benzer deneyimleri dikkate aldığımızda Kanımca Arabulucuk kurumuda hiçbir işe yaramayacaktır.

Zira bu kurumun işlevsel olabilmesi için öncelikle toplumda UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLMASI gerekmektedir.

Hepimiz biliryoruz ki bizim toplumumuz bu kültüre sahip değildir. Zira gelişmiş demokrasisi olan hiçbir ülke toplumunda "seni mahkemelerde süründüreceğim" - "git mahkemeye dava aç" gibi atasözü haline gelmiş cümlelerin olduğunu sanmıyorum.

Yine daha önceden ceza yargılamasında çıkarılan uzlaşma kurumunun bir işlevinin olmadığını gördük... Zira ifade tutanaklarına bile matbu olarak uzlaşmak istemiyorum yazılıyor.

Büyük umutlarla getirilen yeni HMK da yer alan ön inceleme ve sulh kurumunun da bir faydasının olamadığını gördük.... Duruşma tutanaklarında tarafların uzlaşmak istemedikleri artık matbu olarak yazılıyor....

Sonuç olarak arabuluculuk kurumunun yargılama sistemine bir faydası olacağına inanmıyorum....

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Arabuluculuk eğitimine gitmeyi düşleyen hukukçular için yazıyorum:

Arabuluculuğun işe yaramasının ilk koşulu tarafların uzlaşmak istemesidir. Tarafların uzlaşmak isteyeceğini düşünmek çoğu durumda bir hayaldir.

Öte yandan, istisnai durumda taraflar uzlaşmak istiyorsa zaten kendileri uzlaşmaktadır. Uzlaşmak isteyen taraflar arabulucuya ücret ödemek istemez. Ücret ödeme pahasına arabulucuya gidiliyorsa bu da ayrı bir istisnai durumdur.

Sonuç: Arabuluculuk, istisnanın istisnası durumlarda işe yarayacak bir kurumdur. İşe yarama olasılığı tüm anlaşmazlıklara oranla binde bir bile değildir. Arabulucuya ihtiyaç duyma oranı daha da düşük olacaktır.

Saygılarımla

Katılıyorum. Arabuluculuk hakkındaki düzenleme, arabuluculuk eğitimi verenler dışında hiçkimsenin işine yaramayacaktır.
Old 31-07-2013, 16:06   #5
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hciyiltepe
Önceki benzer deneyimleri dikkate aldığımızda Kanımca Arabulucuk kurumuda hiçbir işe yaramayacaktır.

Zira bu kurumun işlevsel olabilmesi için öncelikle toplumda UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLMASI gerekmektedir.

Hepimiz biliryoruz ki bizim toplumumuz bu kültüre sahip değildir. Zira gelişmiş demokrasisi olan hiçbir ülke toplumunda "seni mahkemelerde süründüreceğim" - "git mahkemeye dava aç" gibi atasözü haline gelmiş cümlelerin olduğunu sanmıyorum.

Yine daha önceden ceza yargılamasında çıkarılan uzlaşma kurumunun bir işlevinin olmadığını gördük... Zira ifade tutanaklarına bile matbu olarak uzlaşmak istemiyorum yazılıyor.

Büyük umutlarla getirilen yeni HMK da yer alan ön inceleme ve sulh kurumunun da bir faydasının olamadığını gördük.... Duruşma tutanaklarında tarafların uzlaşmak istemedikleri artık matbu olarak yazılıyor....

Sonuç olarak arabuluculuk kurumunun yargılama sistemine bir faydası olacağına inanmıyorum....

1. Hukuksal veya toplumsal bir kurumun işe yarayıp yaramıyacağı, söz konusu kurumların aktörlerinin o kurumlara verdiği değerle atbaşı gider.
2. Bir şeye verdiğimiz değer, biçtiğimiz paha o şeyin neye yaradığının bilinmesi ile ölçülür. Ben yanlış bir tanımlama ile 'Arabuluculuk' diye nitelendirdiğimiz kurumun tam olarak bilindiği ve üzerinde tartışıldığı düşüncesinde değilim.
3. Toplumda uzlaşma kültürünün var olmadığı tezine katılamıyorum. Var olan bir uzlaşma kültürünün yozlaştırıldığı düşüncesindeyim. Benim doğup büyüdüğüm köyde köylüler kendi anlaşmazlıklarını, büyük olaylar hariç, kendileri çözerlerdi, bir zamanlar.
4. Türkiye'de hangi konuda ne kadar dava açılıyor, söz konusu 'gelişmiş demokrasisi olan ... ülke toplumunda' ne kadar dava açılıyor konusunda istatistiki bilgi yok elimde. Ama diğer ülkelerde daha fazla dava açıldığı düşüncesindeyim. Almanya'da örneğin, özellikle dava masrafları özel sigortalar tarafından karşılandığından, önüne gelen dava açar. Açılan bu davaların hepsinin mahkeme önüne gelmemesi için hukuk sistemi başka olanaklar sunmaktadır.
5. Alıntı(hilmiseker): İthal kurumları yaptırımlarla işler kılmak sosyolojiyle inatlaşan aklın trajedisidir. Sadece ithal kurumları değil, ithal olmayan kurumları da yaptırımla değil akla ve mantığa dayanarak ve bilgilendirmekle işler kılabilirsiniz.

Saygılarımla
Old 31-07-2013, 17:12   #6
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hciyiltepe
Önceki benzer deneyimleri dikkate aldığımızda Kanımca Arabulucuk kurumuda hiçbir işe yaramayacaktır.

Zira bu kurumun işlevsel olabilmesi için öncelikle toplumda UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLMASI gerekmektedir.

Hepimiz biliryoruz ki bizim toplumumuz bu kültüre sahip değildir. Zira gelişmiş demokrasisi olan hiçbir ülke toplumunda "seni mahkemelerde süründüreceğim" - "git mahkemeye dava aç" gibi atasözü haline gelmiş cümlelerin olduğunu sanmıyorum.

Yine daha önceden ceza yargılamasında çıkarılan uzlaşma kurumunun bir işlevinin olmadığını gördük... Zira ifade tutanaklarına bile matbu olarak uzlaşmak istemiyorum yazılıyor.

Büyük umutlarla getirilen yeni HMK da yer alan ön inceleme ve sulh kurumunun da bir faydasının olamadığını gördük.... Duruşma tutanaklarında tarafların uzlaşmak istemedikleri artık matbu olarak yazılıyor....

Sonuç olarak arabuluculuk kurumunun yargılama sistemine bir faydası olacağına inanmıyorum....


Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Arabuluculuk eğitimine gitmeyi düşleyen hukukçular için yazıyorum:

Arabuluculuğun işe yaramasının ilk koşulu tarafların uzlaşmak istemesidir. Tarafların uzlaşmak isteyeceğini düşünmek çoğu durumda bir hayaldir.

Öte yandan, istisnai durumda taraflar uzlaşmak istiyorsa zaten kendileri uzlaşmaktadır. Uzlaşmak isteyen taraflar arabulucuya ücret ödemek istemez. Ücret ödeme pahasına arabulucuya gidiliyorsa bu da ayrı bir istisnai durumdur.

Sonuç: Arabuluculuk, istisnanın istisnası durumlarda işe yarayacak bir kurumdur. İşe yarama olasılığı tüm anlaşmazlıklara oranla binde bir bile değildir. Arabulucuya ihtiyaç duyma oranı daha da düşük olacaktır.


Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Katılıyorum. Arabuluculuk hakkındaki düzenleme, arabuluculuk eğitimi verenler dışında hiçkimsenin işine yaramayacaktır.
Yukarıdaki yorumlara ben de tamamen katılıyorum.

Ancak bu kuruma "devlet eliyle" bu kadar "yatırım" yapılldıktan, pekçok arabulucu "oluşturulduktan" sonra kurumun atıl bırakılacağını sanmıyorum.

Akıl vermek gibi olmasın ama 2 sene sonra bir torba yasa içine HMK'yi değiştiren bir madde konur, "değeri 2000-TL'yi aşmayan ihtilaflar için dava açmadan önce bir arabulucuya müracaat edilmesi zorunludur" denir ve kurum "çalışır" hale getirilir. Bu maddeyi beğenmediyseniz, BK içine bir madde konur, "tarafların tacir olmadığı kira sözleşmesinde kira tesbit miktarları SH tarafından değil, arabulucular tarafından belirlenir" denir arabuluculara yine istihdam yaratılır.

Kısacası sistem doğal akışına bırakılırsa bu kurumun baştan ölü doğduğuna ben de katılıyorum ama sistemin kendi haline bırakılacağını sanmıyorum.
Old 31-07-2013, 19:52   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
1. Hukuksal veya toplumsal bir kurumun işe yarayıp yaramıyacağı, söz konusu kurumların aktörlerinin o kurumlara verdiği değerle atbaşı gider.
2. Bir şeye verdiğimiz değer, biçtiğimiz paha o şeyin neye yaradığının bilinmesi ile ölçülür. Ben yanlış bir tanımlama ile 'Arabuluculuk' diye nitelendirdiğimiz kurumun tam olarak bilindiği ve üzerinde tartışıldığı düşüncesinde değilim.
3. Toplumda uzlaşma kültürünün var olmadığı tezine katılamıyorum. Var olan bir uzlaşma kültürünün yozlaştırıldığı düşüncesindeyim. Benim doğup büyüdüğüm köyde köylüler kendi anlaşmazlıklarını, büyük olaylar hariç, kendileri çözerlerdi, bir zamanlar.
4. Türkiye'de hangi konuda ne kadar dava açılıyor, söz konusu 'gelişmiş demokrasisi olan ... ülke toplumunda' ne kadar dava açılıyor konusunda istatistiki bilgi yok elimde. Ama diğer ülkelerde daha fazla dava açıldığı düşüncesindeyim. Almanya'da örneğin, özellikle dava masrafları özel sigortalar tarafından karşılandığından, önüne gelen dava açar. Açılan bu davaların hepsinin mahkeme önüne gelmemesi için hukuk sistemi başka olanaklar sunmaktadır.
5. Alıntı(hilmiseker): İthal kurumları yaptırımlarla işler kılmak sosyolojiyle inatlaşan aklın trajedisidir. Sadece ithal kurumları değil, ithal olmayan kurumları da yaptırımla değil akla ve mantığa dayanarak ve bilgilendirmekle işler kılabilirsiniz.

Saygılarımla

(4) nolu bentte bagsettiğiniz şekilde Türkiye'de de özel hukuk sigortası yerleştiğinde arabuluculuk işe yarayabilir. Aksi takdirde uzlaşmayı düşünenler arabulucuya değil, ortak arkadaşlarına başvururlar.
Old 31-07-2013, 19:56   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Akıl vermek gibi olmasın ama 2 sene sonra bir torba yasa içine HMK'yi değiştiren bir madde konur, "değeri 2000-TL'yi aşmayan ihtilaflar için dava açmadan önce bir arabulucuya müracaat edilmesi zorunludur" denir ve kurum "çalışır" hale getirilir. Bu maddeyi beğenmediyseniz, BK içine bir madde konur, "tarafların tacir olmadığı kira sözleşmesinde kira tesbit miktarları SH tarafından değil, arabulucular tarafından belirlenir" denir arabuluculara yine istihdam yaratılır.

-----

Aynen katılıyorum.
Old 01-08-2013, 14:35   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Yu
Akıl vermek gibi olmasın ama 2 sene sonra bir torba yasa içine HMK'yi değiştiren bir madde konur, "değeri 2000-TL'yi aşmayan ihtilaflar için dava açmadan önce bir arabulucuya müracaat edilmesi zorunludur" denir ve kurum "çalışır" hale getirilir. Bu maddeyi beğenmediyseniz, BK içine bir madde konur, "tarafların tacir olmadığı kira sözleşmesinde kira tesbit miktarları SH tarafından değil, arabulucular tarafından belirlenir" denir arabuluculara yine istihdam yaratılır.

Kısacası sistem doğal akışına bırakılırsa bu kurumun baştan ölü doğduğuna ben de katılıyorum ama sistemin kendi haline bırakılacağını sanmıyorum.


Aynen öyle olacaktır...
Old 07-08-2013, 14:33   #10
detay82

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
Aynen öyle olacaktır...

Umarım öyle olur, ancak bunu zaman gösterecektir.

Fakat bir sınavda mülakat gördüğüm zaman bunu Türkiye için bir eksi olarak yorumluyorum. Zira, yüzlerce insanın hiç yanlış cevap vermeden sınavları geçtiğini, soru kitapçıklarının verildiğini dahi gördük.
Old 22-08-2013, 22:28   #11
mehmetemin

 
Varsayılan

1- Arabuluculuk kurumunun atıl kalması bizlere ne kaybettirir ne kazandırır bunu önyargılardan arınmış olatak değerlendirmek gerekir.

2- Bu değerlendirmeyi avukat olarak değil toplumun bir ferdi olarak değerlendirmek gereklidirir.

3- Uyuşmazlıkların arabulucu öbünde çözülmesi avukatın aleyhine değildir. Zira avukat sorunu kendisi çözmemekte bir hakkı dermeyan etmektedir ki bu görevini arabuluculuk aşamasında da ifa edebilir/etmelidir.

4- Dünya tümüyle değişirken ve yenilenirken hala 1960 ların düşünce tarzı ile uyuşmazlıkların çözümünü istemek ve sistemin çalışmadığını söyleyerek kazan kaldırıp "istemezuk" demekten başka ne olabilir.

5- Tasarı aşamasında "istemezük" demek yerine sistemin yanlış programlandığını söylemek daha rasyonek olmazmıydı.

6- Otorite hantaldır ve toplumun gerisinden gelir. Ancak Bakanlığın yargı politikaları neden hukuk ile ilgilenen meslek gruplarının önünde yer alır?

7- Böyle iddialı bir programın başarısız olması neden bu kadar cok arzu ediliyor?
Old 23-08-2013, 09:57   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mehmetemin
Böyle iddialı bir programın başarısız olması neden bu kadar cok arzu ediliyor?
Arabuluculuğun neden başarısız olacağı yukarıdaki mesajlarda açıklanmıştır. Arabulucuğun başarısız olması yolunda bir arzu yok. Ama arabuluculuğun kendisi başarısız ise bir seraba inanmak gerçekçi olmaz.

1960'larda kalmamak için günümüz uygulamalarını bilmek gerekir: Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır. Bazı devletlerde kanun zoruyla arabuluculuğa zorla yönlendirilenler arabuluculuktan yarar görmemektedir.

Arabuluculuğun, başarılı olsa da, olmasa da avukatlık mesleğine zarar vereceği yolunda bir görüş bildirilmiş değildir.

Arabuluculuk konusunda Adalet Bakanlığı ile meslek grupları arasında bir anlaşmazlık olduğunu sanmıyorum: Bakanlıkta arabuluculuğun başarılı olacağını düşünen kimse yoktur kanısındayım. Siz hiç Adalet Bakanı'nın arabuluculuk hakkında övündüğünü duydunuz mu?

Saygılarımla
Old 23-08-2013, 11:40   #13
hilmiseker

 
Varsayılan

Armağan bey, özetle bir takım sorulara yanıt verdi. Katılıyorum. Teşekkür ederim. Ben pratiğin ayak izleri, huyları ve değerleri üzerinden değerlendirme yaptım. Yaşananlardan, yola çıkarak arabuluculuğu bekleyen akıbeti yazmaya çalıştım. Yasanın felsefi ard alanı, ekonomi politiğini de satır aralarından okumaya ve paylaşmaya çalıştım. Yanlış doğruları kendimce dile getirdim. Bunu ilgililere sözlü ve yazılı olarak da ilettim. Ancak eleştirilerime yanıt alamadım. Özetlemem gerekirse, sosyolojik kodlar ve benzer prototipler bize bu işin uzun ömürlü olmayacağını gösterecek.....yine de başarılar diliyorum....
Old 23-08-2013, 13:02   #14
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
1960'larda kalmamak için günümüz uygulamalarını bilmek gerekir: Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır. Bazı devletlerde kanun zoruyla arabuluculuğa zorla yönlendirilenler arabuluculuktan yarar görmemektedir.

Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır.
Örnek?
Old 23-08-2013, 13:34   #15
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır.
Örnek?
Örnek: Hollanda

"belki Avrupa'nın en kolay uzlaşan toplumlarından bir tanesi, en az kavgacı toplumlarından bir tanesi... Hollandalılar, on beş yıldır arabuluculuk konusunda
çalışıyorlar, geldikleri nokta biraz hayal kırıcı gibi görünüyor."

Tıklanız: http://tbbyayinlari.barobirlik.org.t...eni_Usul_6.pdf

Bakınız: 257 ve 258'inci sayfalar.
Old 23-08-2013, 14:22   #16
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Örnek: Hollanda

"belki Avrupa'nın en kolay uzlaşan toplumlarından bir tanesi, en az kavgacı toplumlarından bir tanesi... Hollandalılar, on beş yıldır arabuluculuk konusunda
çalışıyorlar, geldikleri nokta biraz hayal kırıcı gibi görünüyor."

Tıklanız: http://tbbyayinlari.barobirlik.org.t...eni_Usul_6.pdf

Bakınız: 257 ve 258'inci sayfalar.

Sayın Av.Armağan Konyalı,
belirttiğiniz linkte Hollanda konusunda sadece şu kayıt(iki cümle) var: Hakan Pekcanıtez'in Tebliği,Sayfa 257:
Hollanda'da arabuluculuğun olumlu yönlerinin topluma anlatılabilmesi için kısa filmler yapılmış. Özellikle televizyon kanallarında arabuluculuk hakkında toplumu bilinçlendirmek için hazırlanmış ve televizyonun yaygın olarak seyredildiği saatlerde yayınlanıyor

1. Ben bu alıntıdan Hollanda'nın arabuluculuk konusunda hangi noktaya geldiğine dair herhangi bir sonuç çıkaramıyorum. Başarı ve başarısızlık konusunda değinilmemiş bile.
2. Tam tersine Hollanda'nın arabuluculuğa verdiği önemin vurgulandığı sonucuna varıyorum.
3. İlk mesajınızda belirttiğiniz otuz kırk yılı bırakıp on beş yılda karar kılmanız doğru, çünkü Avrupa Hukuku'nun Mediasyon'u gündeme oturtmasının tarihi o kadar gerilere gitmiyor.

Saygılarımla
Old 23-08-2013, 14:38   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın Av.Armağan Konyalı,
belirttiğiniz linkte Hollanda konusunda sadece şu kayıt(iki cümle) var: [b]Hakan Pekcanıtez'in Tebliği,Sayfa 257:1. Ben bu alıntıdan Hollanda'nın arabuluculuk konusunda hangi noktaya geldiğine dair herhangi bir sonuç çıkaramıyorum.
2. Tam tersine Hollanda'nın arabuluculuğa verdiği önemin vurgulandığı sonucuna varıyorum.
257.sayfanın son iki satırı ile 258.sayfanın ilk iki satırında yazılanları okuyunuz. Bir önceki mesajımda yer alan cümlelerdir:
"belki Avrupa'nın en kolay uzlaşan toplumlarından bir tanesi, en az kavgacı toplumlarından bir tanesi... Hollandalılar, on beş yıldır arabuluculuk konusunda
çalışıyorlar, geldikleri nokta biraz hayal kırıcı gibi görünüyor."

Alıntı:
3. İlk mesajınızda belirttiğiniz otuz kırk yılı bırakıp on beş yılda karar kılmanız doğru, çünkü Avrupa Hukuku'nun Mediasyon'u gündeme oturtmasının tarihi o kadar gerilere gitmiyor.
Onbeş yılda karar kılmadım: Otuz-kırk yıl konusunda yazdığımın arkasındayım:

Amerika Birleşik Devletlerinde 1970'den beri, Avrupa'da ise 1980'den beri uygulandığına ilişkin kaynak adresi ve içeriği aşağıda sunulmuştur:
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/...istemi-geliyor
AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu :
"... bu sistemin 1970'li yıllardan beri ABD'de 1980'li yıllardan itibaren de Avrupa kıtasında uygulandığını" belirtti.

Siz örnek istediğiniz için Hollanda'yı örnek verdim.
Alıntı:
Yazan Gemici
Hollanda'da arabuluculuğun olumlu yönlerinin topluma anlatılabilmesi için kısa filmler yapılmış. Özellikle televizyon kanallarında arabuluculuk hakkında toplumu bilinçlendirmek için hazırlanmış ve televizyonun yaygın olarak seyredildiği saatlerde yayınlanıyor
Sistem başarılı olsaydı bütün bu tanıtıma gerek olur muydu?

Sistem eğer üzerinde yoğun ve sürekli çalışılırsa yirmi yılda oturtulabilir. İlkokuldan başlayarak eğitim verilmesi düşünülürse arabuluculuk, yeni kuşaklara hitap etmektedir. Yirmi yıl böylesine yoğun çalışıldıktan sonra yerleşecek bir sisteme başarılı demek mümkün mü?

Saygılarımla
Old 23-08-2013, 15:18   #18
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
1960'larda kalmamak için günümüz uygulamalarını bilmek gerekir: Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır. Bazı devletlerde kanun zoruyla arabuluculuğa zorla yönlendirilenler arabuluculuktan yarar görmemektedir.

Başarısızlık ortaya çıktı ise, neden:
1. Avrupa Birliği Parlamentosu bundan 5 yıl önce 2008 yılında bir bildirge çıkarır?(Richtlinie 2008/52/EG -EUR-Lex)
2. Almanya 26. Temmuz 2012 de yürürlüğe giren bir yasa çıkarır?
3. İtalya 2013 yılının Eylül ayının ortalarında yürürlüğe girecek ve, mahkemeye başvurmadan önce, mediasyonu belirli anlaşmazlıklarda zorunlu kılan bir yasa çıkarır?
4. Avrupa Parlamentosu'nun 2008 tarihli Bildirgesinden sonra mediasyon konusunu yasa ile düzenleyen AB ülkeleri 1960 larda mı kalmışlardır?

Ayrıca basında çıkan haberlere fazla inanmamak gerekir. Önemli olan belirli bir sistemin anlaşmazlıkların çüzümünde ne zamandan beri , mahkemelere ve dava yoluna alternatif olarak yasa koyucu tarafından ciddi şekilde uygulandığıdır. Bunu belirlemek için de hukuk kaynaklarına bakmak gerekir. Demeçlere değil. Aslına bakarsanız anlaşmazlıkların bir aracı veya aracılar eşliğinde çüzülmeye çalışılmasının tarihi daha çok gerilere gider.

Saygılarımla
Old 23-08-2013, 15:56   #19
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Başarısızlık ortaya çıktı ise, neden:
1.
2.
3.
4.
Avrupa ülkeleri arabuluculukta 1980'den beri başarılı iseler neden hala uğraşıyorlar?
Alıntı:
AB ülkeleri 1960'larda mı kalmışlardır?
Ben Avrupa ülkelerinin 1960'larda kaldığına ilişkin bir şey söylemedim. Ama sizin söylediklerinizden anlaşılıyor ki Avrupa ülkeleri başladıkları yerde, 1980'de kalmışlar.
Alıntı:
Ayrıca basında çıkan haberlere fazla inanmamak gerekir. Önemli olan belirli bir sistemin anlaşmazlıkların çüzümünde ne zamandan beri , mahkemelere ve dava yoluna alternatif olarak yasa koyucu tarafından ciddi şekilde uygulandığıdır. Bunu belirlemek için de hukuk kaynaklarına bakmak gerekir. Demeçlere değil.

Sizin arabuluculuğun başarısına ilişkin böyle bir hukuki kaynağınız varsa paylaşmanızı dileriz.

Saygılarımla
Old 23-08-2013, 17:38   #20
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Alıntı:

Yazan Gemici



Başarısızlık ortaya çıktı ise, neden:
1.
2.
3.
4.

Avrupa ülkeleri arabuluculukta 1980'den beri başarılı iseler neden hala uğraşıyorlar?
Alıntı:



AB ülkeleri 1960'larda mı kalmışlardır?

Ben Avrupa ülkelerinin 1960'larda kaldığına ilişkin bir şey söylemedim. Ama sizin söylediklerinizden anlaşılıyor ki Avrupa ülkeleri başladıkları yerde, 1980'de kalmışlar.
Alıntı:



Ayrıca basında çıkan haberlere fazla inanmamak gerekir. Önemli olan belirli bir sistemin anlaşmazlıkların çüzümünde ne zamandan beri , mahkemelere ve dava yoluna alternatif olarak yasa koyucu tarafından ciddi şekilde uygulandığıdır. Bunu belirlemek için de hukuk kaynaklarına bakmak gerekir. Demeçlere değil.


Sizin arabuluculuğun başarısına ilişkin böyle bir hukuki kaynağınız varsa paylaşmanızı dileriz.

Saygılarımla

Alıntı:
Avrupa ülkeleri arabuluculukta 1980'den beri başarılı iseler neden hala uğraşıyorlar?


Sayın Av.Armağan Konyalı,
1. ben kimsenin 1980'den beri başarılı veya başarısız olduğu konusunda herhangibir tez ortaya atmadım. Hollandanın başarısız olduğunu belirten Sizsiniz ve bu başarısızlığa örnek olarak bir kaynak(link) gösterdiniz. Belirttiğiniz kaynakta 'başarısızlık tezinizi' kanıtlayan bir ifade yok.
2. 1980'den beri başarılı iseler neden hala uğraşıyorlar? sorsunu bana değil, Avrupa Parlamentosuna ve bu Parlamentonun çıkardığı bir bildirgeyi kendi hukuklarına uygulayan AB üyesi devletlere sorun isterseniz! Ayrıca aynı mantıkla diğer yasalar neden çıkarılıyor veya neden durmadan değiştiriliyor sorusunu da sorabilirsiniz. Ben Sizin belirttiğinizin tam tersini düşünüyorum: uğraşmalarının sebebi başarısız oldukları değil, başarılı olduklarıdır.En azından başarılı olacaklarına inanıyorlar. Böyle olmamış olsaydı İtalya iptal edilen bir uygulamanın yerine bir sene içinde yeni bir uygulama getirmezdi.
3. Alıntı: Ben Avrupa ülkelerinin 1960'larda kaldığına ilişkin bir şey söylemedim. Cevap: Avrupa ülkelerinin 1960'larda kaldığına ilişkin bir şey söylemediniz, ama bu avrupa ülkelerinin son on onbeş senedir yerleştirmeye çalıştığı bir uygulamayı 1960 ların uygulaması olarak gösteren bir ifade kullandınız. Anladığım yanlışsa alttaki cümlenizi nasıl yorumlamak gerektiğini belirtin lütfen: 1960'larda kalmamak için günümüz uygulamalarını bilmek gerekir: Arabuluculuğu otuz-kırk yıldır uygulayan ülkelerde başarısızlığı ortaya çıkmıştır. Bazı devletlerde kanun zoruyla arabuluculuğa zorla yönlendirilenler arabuluculuktan yarar görmemektedir. Nedir günümüz uygulaması sahiden?

Saygılarımla
Old 25-08-2013, 01:58   #21
Gemici

 
Varsayılan

Mediasyon:
Hakimler, fazla değer vermez,
Avukatlar, sıcak bakmaz,
Vatandaş, yanaşmaz, ille de dava diye tutturarak karşı tarafın mahkemenin gazabına uğtamasına çalışır.

Yukarıdaki manzara sadece bizde değil, Avrupa ülkelerinde de göze çarpmaktadır.

ve,
sadece bizde değil, Avrupa ülkelerinde de yasa koyucu oyunbozanlık eder, mahkemelerimin yükünü azaltıp anlaşmazlıkları kısa sürede bir sona erdiririm gerekçesi ile, diğer aktörlerin karşı çıkmalarına rağmen, yasa çıkarır.

Başta belirttiğim, hakimlerin, avukatların, vatandaşların hepsi mediasyona karşı değildir elbet, savunanlar da var.

Mediasyon son zamanlarda gündemde olan bir konu olsa bile, tarihi çok gerilere gider. Gelip gündemin ortasına yerleşmesi ilk olarak Amerikada başlamış, oradan da Amerikadan gelen çoğu şeyi alıp kendisi uygulayan Avrupa'ya gelmiştir. Bazıları taklit, diğerleri özenme ve gereksiz dese bile ben mediasyonunun gerekli ve faydalı olduğu düşüncesindeyim.

Bu düşüncemi araştırmalar da doğruluyor.
Köln Üniversitesinden Dr. Matthias Kilian'ın belirttiğine göre Hollanda'da yapılan bir pilotproje şu sonuçları ortaya çıkarmış.
Etki faktörleri:
* Değerlendirilen anlaşmazlık sayısı 1000,
* mediasyon sistemi halk arasında fazla tanınmış değil,
* Katılanlar mediasyon üzerinden anlaşmazlıkların daha kısa sürede çözüldüğü görüşünde,
* Hakim, Avukat gibi bir otoritenin tavsiyesi mediasyon sistemini kabulde büyük rol oynuyor.
Sonuç:
Katılım yüzde 61
Başarılı sonuçlanma yüzde 78
Tarafların mediasyonu değerlendirmesi:
yüksek derecede memnuniyet
katılanların yüzde 80 inden fazlası olası başka bir anlaşmazlıkta mediasyon yoluna baş vuracağını belitiyor.

Kaynak: [PDF]Erfahrungen mit der gerichtsnahen Mediation - Bundesverband


Saygılarımla
Old 25-08-2013, 02:16   #22
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Arabuluculuğun başarılı olup olmayacağı konusunda bir fikre varabilmek için, ceza hukukumuzda 8 yıldır varolan uzlaşma kurumunun başarılı olup olmadığına bakmak yeterli. Bu süreçte uzlaşma hususunda çalışmış ve geçen 8 yılda en az 500 ceza davasına bakmış bir avukat olarak uzlaşmanın kabul gördüğü dava oranının 500'de 0 (sıfır) olduğunu söyleyebilirim. Arabuluculuğun kabul göreceğini düşünen varsa bence hayal görüyor.
Old 25-08-2013, 14:25   #23
Gemici

 
Varsayılan İtalya'da Mediasyon

Tartışmada iki değişik konunun birbirine karıştırılmaması döşüncesindeyim.

1. HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK KANUNU
ve
2. genel olarak Mediasyon kurumu

Arabuluculuk kanununun tutacağı zor görünüyor çünkü kanunun tutması için gereken altyapı oluşmuş değil. Kanun tutmadı, o zaman mediasyon gereksizdir, çünkü kanunu kimse ırgalamıyor düşüncesi ve gerekçesi, kısır bir döngüdür.

Bu kısır döngüden kurtulmak için Avrupa ülkelerindeki uygulamaya bakıp mediasyonun tutması için nelerin yapılması gerektiğini ve oralarda neler yapıldığını incelemek gerekir. Bunu yapmadan önce Sayın Admin'in yazdıklarına bakmakta fayda var. Amaç arabuluculara istihdam yaratmak değil, anlaşmazlıkların kısa sürede ve az masrafla çüzülmesi olmalı elbette.

Alıntı:
Yazan Admin
Akıl vermek gibi olmasın ama 2 sene sonra bir torba yasa içine HMK'yi değiştiren bir madde konur, "değeri 2000-TL'yi aşmayan ihtilaflar için dava açmadan önce bir arabulucuya müracaat edilmesi zorunludur" denir ve kurum "çalışır" hale getirilir. Bu maddeyi beğenmediyseniz, BK içine bir madde konur, "tarafların tacir olmadığı kira sözleşmesinde kira tesbit miktarları SH tarafından değil, arabulucular tarafından belirlenir" denir arabuluculara yine istihdam yaratılır.

İTALYA:
İtalyadaki mediasyon kanunu, THS'de yürütülen, 'Avukatların kanunu boykot etmeleri' ile ilgili bir mesajdan aklmıda kalmış.
Gelişim ve şimdiki durum şöyle:
20 Mart 2010 tarihinde İtalya'da 1. Medisayon Yasası yürülüğe girmiş. Yasa 2008 tarihli AB Bildirgesinin ötesinde bir uygulama getiriyor ve belirli anlaşmazlıklarda 'Mediasyon Zorunluluğu' getiriyordu. Mediasyonu dava açmanın bir koşulu olarak nitelendiriyordu yasa. Yasanın bu hükümlerini İtalya Anayasa Mahkemesi 24. Ekim 2012 tarihinde aldığı bir kararla, yasa yapılırken usul kurallarına uyulmadı gerekçesi ile iptal etmiş. İtalya Bakanlar Kurulu 21 Haziran 2013 tarihinde aldığı kanun hükmündeki bir kararla zorunlu mediasyonu yeniden yasalaştırma kararı almış. 09.08.2013 tarihinde İtalya Parlamentosu yeni mediasyon yasasını kabul etmiş. Yasanın 2013 yılının Eylül ayının ortalarında yürülüğe gireceüi belirtiliyor.

Zorunlu Mediasyon hangi anlaşmazlıklar için geçerli:
Yasanın 5. maddesine göre altta blirtilen anlaşmazlıklarda dava açabilmek için mediasyon yapılmış olması koşulu var.
* Kira, ödünç sözleşmelerinde,
* Mali ve Banka sözleşmelerinde,
* eşya hukuku (ayni haklar),
* aile içi sözleşmeler (işletme devri),
* ırsi intikal (Miras Hukuku),
* Doktorlara karşı açılacak tazminat davalarında,
* şahsiyet hakkına tecavüzden dolayı basına karşı açılacak tazminat davalarında(Basın Hukuku)
* Sigorta Sözleşmelerinde,
* Bianalardaki müşterek mülkiyette

Kaynak: https://www.mediationaktuell.de/news...ion-in-italien

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08010793 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.