Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hukukçu Bilirkişi

Yanıt
Old 29-06-2010, 11:41   #1
av.koray

 
Varsayılan Hukukçu Bilirkişi

HUMK m.275’ye göre bir davada çözümü (halli) hâkim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşüne (rey ve mütalâasına) başvurulan üçüncü kişiye (veya kişilere) bilirkişi denir.
Bilirkişi, hakimin teknik ve özel bilgisinin yetmediği hallerde, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi mümkün olan konuların dışındaki konularda inceleme yapar ve vardığı sonuçları (mütalâasını) mahkeme bildirir. Bilirkişinin amacı teknik ve özel bilgisi ile hakime yardımcı olmaktır.


Ancak ne yazıktır ki HUMK m.275 uyarınca hâkim, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki konularda bilirkişi seçimine gitmesi yasaklanmış olmasına rağmen uygulamada ya dosyaların çokluğundan ya da söylemeye dilim varmasa da hakimlerin bilgi yetersizliğinden hakimin mesleğinin gerektirdiği hukuki ve genel konularda dosyayı bilirkişiye tevdi etmesi ile karşı karşıyayız.

Dosyanın gönderildiği hukukçu bilirkişinin mesleği ise avukat olmaktadır.Şahsi fikrimce sebebi ne olursa olsun bu hakimin işin kolayına kaçmasından başkaca bir şey değildir. Zaten hakimlik mesleği hukuk konusunda muhakeme yeteneğine sahip bir nevi hukuçu bilirkişilik değilmidir.Dosyanın hukukçu bilirkişiye gönderilmesi demek kararı hâkimin değil bilirkişinin vermesi gibi bir durumu oluşturmaktadır.Böyle bir durumda ayrıca müvekkillerimize bu durumun izahında da güçlüklerle karşılaşmaktayız
Karşılaştığım onlarca davada onlarca örnekten birisini vermek gerekirse;
faturanın süresinde itiraz edilip edilmediği ve açıkça tespit edilebilecek ayıplı malın itiraz süresinin ne olduğu hususunda hukukçu bilirkişiye başvurulması hususunun taktirlerini sayın meslektaşlarıma bırakıyorum..saygılarımla hepinize iyi ve adil çalışmalar dilerim..


Old 12-07-2010, 20:52   #2
hakkaniyet_

 
Varsayılan Avukatlar,nasıl bilirkişi oluyor?Başvuru kriterleri ne?

Avukatların bilirkişi olabilmeleri için gereken kriterler nelerdir?Sınavla mı seçiliyorlar mesela?

Saygılarımla
Old 18-07-2010, 04:17   #3
Av.Nur Hayat BURAN

 
Varsayılan

Koray Bey,
Benim de çokça karşılaştığım, anlam veremediğim bir müessesedir "hukukçu bilirkişilik." Kimdir bu insan da hakimden çok şey bilmektedir? 'Hukukta üstün hizmet madalyası' (var mı acaba gerçekten?) almış meslektaşlara mı bu unvan verilmektedir? Bilindiği gibi bilirkişi, hakimin teknik bilgi ve görgüsü ile çözümleyemediği olaylar için atanmalıdır. Acaba bu hukukçu bilirkişi olan meslektaşların görgüleri mi daha fazla?
Benim karşılaştığım çoğu davada özellikle iş mahkelerinde dosyalar mutlaka hukukçu bilirkişiye gönderilmektedir. Tespit davalarında işçinin kaç gününün işverence Kuruma bildirildiğini, kaç gününün bildirilmediğini hukukçu bilirkişiler tespit etmektedir. Kıdem tazminatı hesaplamaları da hukukçu bilirkişilerce yapılmaktadır.
Daha da tuhafı sanki yaşadığım şehirde (Kütahya) ve daha pek çok küçük şehirde hukukçu bilirkişi yokmuş gibi dosyalarımız Ankara'daki hukukçu bilirkişilerin eline teslim edilmektedir. Teknik bilgileri daha kuvvetli herhalde..? Tek yapabileceğimiz itiraz, itiraz, itiraz diye düşünüyorum....
Sevgi ve saygılarımla....
Old 11-01-2011, 15:53   #4
detay82

 
Varsayılan

Madem hukukçu bilirkişilik bir realite o halde bu bilirkişilik imkanı, görevi tüm avukatlara adil bir biçimde sunulmalıdır.

Bu işin bir eğitimi varsa, bildiğim kadarıyla yok, barolar bu konuda sertifika programları düzenlemelidir.

Bu imkan, özellikle genç avukatların, hem kendini geliştirmelerini kolaylıştıracak hem de onlara ek gelir imkanı sunacaktır.

Saygılarımla.
Old 17-01-2011, 18:18   #5
üye34660

 
Varsayılan

Ben de arkadaşlara katılıyorum;meslektaş olarak bir Avukat, hakimden daha çok ne bilebilir ki hukuksal konuda bilirkişi atanıyor. Haklısınız değerli meslektaşlarım.

Saygılarımla...
Old 17-01-2011, 19:41   #6
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr. Fuat Şenoğlu
Ben de arkadaşlara katılıyorum;meslektaş olarak bir Avukat, hakimden daha çok ne bilebilir ki hukuksal konuda bilirkişi atanıyor. Haklısınız değerli meslektaşlarım.

Saygılarımla...

Sn.Şenoğlu,

Meseleyi altını çizdiğim noktadan kavramış olmanız doğru bir yaklaşım tarzı değil. Müşahhas hallerde bir avukat, müşahhas bir hakimden çok şey bilebilir; aynı zamanda ikisi de yekdiğerinin bilmedikleri şeyleri bilebilir; biri salt bilgi olarak diğerinden kat be kat ileridedir de, öbüründe olan keskin muhakeme gücü, ölçülülük, sezginlik, fehamet, mekinlik, metanetten yana nakıstır. Biz bu dediklerime müsbet-menfi her açıdan giren hakimi de avukatı da mebzul miktarda gördük.

Burada, yani bilirkişi tayininde ölçüt, hukukçu olarak kimin kimden daha çok şey bilip bilmediği değil, yasanın "yargılamaya ilişkin olarak hukuki konularda" hakimi "bilmesi gereken kişi" olarak mütalaa edip, onun omzuna bu karineyi yüklemiş olmasıdır. Böylece öznel bir değer yargısı izharına duçar olmaksızın mesele açıklanabilir. Bu nüansı ben şahsen dikkate değer buluyorum.
Saygılarımla.
Old 17-01-2011, 23:45   #7
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Bu utancın sahibinin Yargıtay olduğunu biliyoruz değil mi?

Yerel mahkeme kararlarını "içinde hukukçu bir bilirkişinin bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor al" diye bozan Yargıtay...

Yargıcı bilirkişi kölesi yapan Yargıtay...

Çelişik iki rapor varsa, "tercih hakkın yoktur, sen yargıç olarak iki raporu tahlil edemezsin, çelişkiyi gidermek üzere 3. bir rapor al" zorlamasını yapan Yargıtay...

Baki Kuru hocamızın eserinde yer alan bir cümledir ve tarafımdan bir çok mahkemede (özellikle de hukukçu bilirkişi atama heveslisi mahkemelerde) kullanılmıştır:
Bir davanın en iyi bilirkişisi yargıçtır.
Old 18-01-2011, 00:38   #8
Av.Barış

 
Varsayılan

en çok hukukçu bilirkişi olarak görevlendirme yapan iş mahkemelerinden mi bahsetsek ya da diğer mahkemelerin acınası durumundan mı bahsetsek yoksa davada taraf olan avukatların bilir kişilik yapmasını mı tartışsak bilmiyorum. her halde konu uzayıp gider.

Hakimler "dosya sayımız fazla yetişemiyoruz" diyeceklerdir. Yargıtay'da benzer görüş dile getirecektir. Avukatlar ise alınıp "neden biz bilirkişilik yapamazmıyız, yasada bir sınırlama var mıdır" şeklinde sitemde bulunacaklardır.

Aslında Herkes kendince haklı. Hocanın kadı fıkrasına benziyor biraz da. ama bir gerçek var ki yargılamanın çok gereksiz noktalara gittiğidir.

Ceza hakiminin ile hukuk hakimi arasındaki fark buradan kaynaklanıyor herhalde. Bir ceza hakimi şu dosyayı hukukçu bilirkişiye gönderelim demez herhalde. Ama hukuk hakimi malesef diyor.

Mesleğe başladığım günden beri bu hukukçu bilirkişiliğin neden gereksinim olduğunu merak edip durdum.

Gerçektende ihtiyaç var mı yoksa dosya yığınları ile boğuşan hakimin dosyaları avukatlara havale edip iş yükünden kurtularak sonuca böyle mi gidiyor?

herhalde iş gene hakim sayısına, mahkeme azlığına, yargıtay'ın saçma sapan "bilirkişisiz dosya olmaz" sonucuna varacağımız açıktır.

Mesleğe ilk başladığım dönemde iş mahkemesinde görülen bir davada rutin olarak "davamızın kabulüne karar verilsin" dediğimde hakimin "Avukat bey bilirkişisiz bu dosya olur mu?" dediğini hiç unutmam. Peki bilirkişi kim diye sorarsanız o kişi Avukat ya da nadir olarak hukuk fakültesinde görev yapan hukukçular cevabını alıyoruz.
Peki biz avukatsak ve dava tekemmül etmişse dosyaya başka bir hukukçu sokmanın mantığı var mı diye sorarsanız bence yoktur. olmamalıda. Ama malesef böyle.

Yeni HUMK yasasının yürürlüğe gireceği şu günlerde isterdim ki barolar birliği ya da üniversitelerin hukuk fakültelerinde bulunan doktrinde yer etmiş hocalarımız bu konuya değinip bu gereksiz bilirkişilik sisteminin sınırlandırılması yönünde mütalaa verilsin, ancak hiçbir şekilde bu konuda sınırlama getirilmemiş. ya da kimse umursamamış. sonuçta bu sistemden memnun olanlar var.

Dolayısı ile her ne kadar suçlu yargıtay olarak görünmekte ise de bu suçun sorumlusunun avukatlarda ve yerel mahkeme hakimleri olduğu unutulmamalıdır. Dosyada bilirkişi yoksa temyiz dilekçesine " dosya bilirkişiye gönderilmemiştir, ya da eksik gönderilmiştir." ibaresini koyan avukat çok gördüm

Yani eski sistem devam, Avukatların açtığı davayı hakim değil, gene avukat ya da hukukçu bilirkişiler karar bağlayacak


Not: malesef ankara ve istanbulda bu işin sektöre dönüştüğünü öğrendim. gerçektende adamlar bunun için işyeri kurmuş

Bu arada sayın Şenoğlu Hakimde herşeyi bilemez avukatta. Birinin bilmediği bir konuyu diğerinin bilmesi çok normal. Dolayısı ile avukatın daha az bilgili olduğunu iddia etmek bence avukat arkadaşlara biraz haksızlık etmek anlamına gelir.
Old 18-01-2011, 01:19   #9
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Yrd. Doç. Dr. Yahya DERYAL, "Türk Hukukunda Bilirkişinin Nitelikleri ve Avukatın Bilirkişilik Yapması", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ 80. Yaş Günü Armağanı, İstanbul 2001, C.I, s.643-670
Old 18-01-2011, 12:27   #10
üye34660

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Sn.Şenoğlu,

Meseleyi altını çizdiğim noktadan kavramış olmanız doğru bir yaklaşım tarzı değil. Müşahhas hallerde bir avukat, müşahhas bir hakimden çok şey bilebilir; aynı zamanda ikisi de yekdiğerinin bilmedikleri şeyleri bilebilir; biri salt bilgi olarak diğerinden kat be kat ileridedir de, öbüründe olan keskin muhakeme gücü, ölçülülük, sezginlik, fehamet, mekinlik, metanetten yana nakıstır. Biz bu dediklerime müsbet-menfi her açıdan giren hakimi de avukatı da mebzul miktarda gördük.

Burada, yani bilirkişi tayininde ölçüt, hukukçu olarak kimin kimden daha çok şey bilip bilmediği değil, yasanın "yargılamaya ilişkin olarak hukuki konularda" hakimi "bilmesi gereken kişi" olarak mütalaa edip, onun omzuna bu karineyi yüklemiş olmasıdır. Böylece öznel bir değer yargısı izharına duçar olmaksızın mesele açıklanabilir. Bu nüansı ben şahsen dikkate değer buluyorum.
Saygılarımla.

Sayın Güntay, size tamamıyla katılıyorum, ben sadece sorunu ironik olarak ve biraz da çarpıcı biçimde kısaca dile getirmek istemiştim. Ülkemizde ne yazık ki genel anlamda bilirkişilik sorunu büyük boyutlardadır. Özellikle de Adli Tıp gibi kurumlar ve genel anlamda bilirkişilik kurumunun acele ele alınması ve adil yargılama, hızlı yargılama, tarafsız yargılama gibi ilkeler bağlamında yeniden yapılandırılması zorunluluğu bulunmaktadır.

Saygılarımla...
Old 18-01-2011, 12:43   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sanıyorum "Hukukçu bilirkişi" seçimine yönelten/(veya mecbur kılan) nedenler neler olabilir diye düşünmek gerekiyor. Koca (Yüce) Yargıtay da Mahkeme hakimlerimiz de hukuki konularda bilirkişinin görüşüne ihtiyaç duyulmayacağını hepimizden daha iyi bilirler.

O halde nedir Hukukçu Bilirkişi atamayı zorunlu kılan nedenler?

1.) Mahkemeler anormal sayıda artan dava dosyası yükü nedeniyle her bir dosyayı baştan sona detaylı inceleyemediği için, konunun/sorunun özünü ortaya koyacak bir rapora, özete ihtiyaç duyuyorlar. Yargıtay da bunu biliyor ve en pratik çözümün "hukukçu bilirkişi" atamak olduğunu düşünüyor olmalı...

Yargıtay Tetkik Hakimlerinin yaptığı işi, hukuk mahkemelerinde "Hukukçu Bilirkişiler" yapıyor. İşin özü budur.

2.) Hukuki bir konuya dahil olsa bile özellikle yakın çağda hukuk literatürüne giren ve özel ihtisas gerektiren - uygulaması az hukuk dallarına her hakimin, her avukatın iyi düzeyde vakıf olması bazen mümkün olamayabiliyor. İşte bu tür özel hallerde üniversitelerin hukuk fakültelerinden görüş almanın mahsuru yoktur, diye düşünülmüş olabilir. (Bu demek değildir ki her bilirkişi heyetinde hukukçu bulunmalıdır!)

Bla bla bla...
Old 19-01-2011, 12:52   #12
üye34660

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Bu arada sayın Şenoğlu Hakimde herşeyi bilemez avukatta. Birinin bilmediği bir konuyu diğerinin bilmesi çok normal. Dolayısı ile avukatın daha az bilgili olduğunu iddia etmek bence avukat arkadaşlara biraz haksızlık etmek anlamına gelir.

Sayın Av. Barış, değerli meslektaşım, söylediklerinize tamamıyla katılıyorum, neden o şekilde yazdığımı yukarıda izah etmiştim. Saygılarımla
Old 08-03-2011, 11:36   #13
av.koray

 
Varsayılan

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 04.03.2008 T., Esas: 2007/26103, Karar: 2008/3435: "...Mahkemece iş müfettişinden alınan rapora itibar edilerek, davacı hakkındaki suçlamaların soyut suçlamalar olmaktan öteye geçmediği, somut delillerle kanıtlanmadığı, davacının davranışlarının işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine etkide bulunmadığı, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde belirtildiği gibi, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin görüşüne başvurabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Somut uyuşmazlıkta mahkeme hakiminin genel hukuk bilgisi ile çözümlenmesi mümkün olan davacının davranışlarından kaynaklanan haklı ya da geçerli nedenle iş sözleşmesinin feshi konusunda iş müfettişi bilirkişiden rapor alınması anılan usul kuralına aykırıdır..." Bu durumda hukukçu bilirkişiye giden tüm dosyaların yargıtayca bozulması sonucu çıkmaz mı?
Old 08-03-2011, 12:09   #14
Burak Ülker

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.koray
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 04.03.2008 T., Esas: 2007/26103, Karar: 2008/3435: "...Mahkemece iş müfettişinden alınan rapora itibar edilerek, davacı hakkındaki suçlamaların soyut suçlamalar olmaktan öteye geçmediği, somut delillerle kanıtlanmadığı, davacının davranışlarının işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine etkide bulunmadığı, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde belirtildiği gibi, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin görüşüne başvurabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Somut uyuşmazlıkta mahkeme hakiminin genel hukuk bilgisi ile çözümlenmesi mümkün olan davacının davranışlarından kaynaklanan haklı ya da geçerli nedenle iş sözleşmesinin feshi konusunda iş müfettişi bilirkişiden rapor alınması anılan usul kuralına aykırıdır..." Bu durumda hukukçu bilirkişiye giden tüm dosyaların yargıtayca bozulması sonucu çıkmaz mı?

aslında çıkmaz sayın av.koray;örneğin bilişim hukuku alanında ya da çevre hukuku alanında uzmanlaşmış bir hukukçunun uzman görüşleri genel hukuk bilgisi olan bir hakimin çok işine yarayabilir,bir hakim tüm hukuk bilgisine sahip olmamaktadır ugulama hakimlere yardımcı olmaktadır fakat her hususta bilirkişiye başvurulması kolaya kaçmaktır.
saygılarımla..
Old 25-01-2012, 17:52   #15
koo_eem

 
Varsayılan

Merhabalar,
Ben bilirkişi heyetlerinde hukukçu bilirkişi olmasından yanayım. Daha da ileri gidip bunun heyet teşekkülünde bir zorunluluk olması gerektiği kanaatindeyim.

Kendi uzmanlığım üzerinden ve bizzat şahit olduğum bazı örnekler vererek devam etmek istiyorum.

1- Bazen görevlendirmelerde Hakim'in ne istediği anlaşılamayabiliyor. Görevlendirmede, "bilirkişiden rapor alınmasına" deniliyor; hepsi o kadar. Bu ve benzeri durumlarda teknik bilirkişilerin kendisinden istenmeyen, üzerine vazife olmayan konulara girmesi işten bile değildir. Hatta teknik bilirkişinin tecrübesine bağlı olarak, raporda, haksız olduğunu düşündüğü tarafa -tabirimi maruz görünüz- laf sokmalar bile olabiliyor. Elbette taraf da bu içerikteki bir rapora itiraz ediyor; bilirkişiniz raporunda yazdığı gereksiz cümleleri kullanarak bilirkişi raporu kişiselleştirmiştir diyor. Yeni bir heyet oluşturularak yeni bir rapor alınmasını istiyor. Hakim de mecburen kabul etmek durumunda kalıyor. Bu ise aylar sürecek bir gecikmeye karşılık geliyor. O heyette bir hukukçu olsa elbette böyle bir içeriğe müsade etmeyecek. Kanaatimce sırf bu nedenle her bilirkişi heyetinde bir hukukçu olmalıdır. Heyetteki hukukçudan, hukukla ilgisi olmayan -olması da gerekmeyen- bilirkişilerin inceleme, tespit ve değerlendirmelerini hukuk diline dönüştürmeye yardımcı olması da beklenir/beklenmelidir.

2- Raporun dili ve uslubunun yanında, Hakimin işini kolaylaştıracak şekilde dosyanın özetlenmesi için de heyette bir hukukçu olmalıdır.

3- Teknik bilirkişilerin tespitleri ile güncel Yargıtay kararlarını birleştirerek raporu sonuçlandırmak, başka bir ifadeyle dava konusu olay ile ilgili Yargıtay kararlarını araştırarak Hakim'i güncel tutmak için de heyette bir hukukçu olmalıdır.
4- Bilirkişi heyetinde hukukçu bilirkişinin olması kesinlikle dava süresini kısaltacaktır.

5- Elbette hukuçu bilirkişi hazırlanan bilirkişi heyet raporuna sadece imza atıp parasını almamalı; en azından raporu bir kez okumalı ve bazıları yukarıda verilmiş olan beklentileri karşılayarak katkıda bulunmalıdır. Aksi halde sayın meslektaşların bu haklı eleştirilerine maruz kalmaktan kaçamayacaktır.

Değerli grup üyeleri yukarıda paylaştığım hususlar akıl yürütme sonucu tasarlanan senaryolar olmayıp 6 yıllık bilirkişilik hayatımda pek çok kez karşılaştığım gerçek durumlardır.

Sağlıklı günler dilerim.
saygılarımla.
Old 26-01-2012, 15:01   #16
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan koo_eem
Merhabalar,
Ben bilirkişi heyetlerinde hukukçu bilirkişi olmasından yanayım. Daha da ileri gidip bunun heyet teşekkülünde bir zorunluluk olması gerektiği kanaatindeyim.

Kendi uzmanlığım üzerinden ve bizzat şahit olduğum bazı örnekler vererek devam etmek istiyorum.

1- Bazen görevlendirmelerde Hakim'in ne istediği anlaşılamayabiliyor. Görevlendirmede, "bilirkişiden rapor alınmasına" deniliyor; hepsi o kadar. Bu ve benzeri durumlarda teknik bilirkişilerin kendisinden istenmeyen, üzerine vazife olmayan konulara girmesi işten bile değildir. Hatta teknik bilirkişinin tecrübesine bağlı olarak, raporda, haksız olduğunu düşündüğü tarafa -tabirimi maruz görünüz- laf sokmalar bile olabiliyor. Elbette taraf da bu içerikteki bir rapora itiraz ediyor; bilirkişiniz raporunda yazdığı gereksiz cümleleri kullanarak bilirkişi raporu kişiselleştirmiştir diyor. Yeni bir heyet oluşturularak yeni bir rapor alınmasını istiyor. Hakim de mecburen kabul etmek durumunda kalıyor. Bu ise aylar sürecek bir gecikmeye karşılık geliyor. O heyette bir hukukçu olsa elbette böyle bir içeriğe müsade etmeyecek. Kanaatimce sırf bu nedenle her bilirkişi heyetinde bir hukukçu olmalıdır. Heyetteki hukukçudan, hukukla ilgisi olmayan -olması da gerekmeyen- bilirkişilerin inceleme, tespit ve değerlendirmelerini hukuk diline dönüştürmeye yardımcı olması da beklenir/beklenmelidir.

2- Raporun dili ve uslubunun yanında, Hakimin işini kolaylaştıracak şekilde dosyanın özetlenmesi için de heyette bir hukukçu olmalıdır.

3- Teknik bilirkişilerin tespitleri ile güncel Yargıtay kararlarını birleştirerek raporu sonuçlandırmak, başka bir ifadeyle dava konusu olay ile ilgili Yargıtay kararlarını araştırarak Hakim'i güncel tutmak için de heyette bir hukukçu olmalıdır.
4- Bilirkişi heyetinde hukukçu bilirkişinin olması kesinlikle dava süresini kısaltacaktır.

5- Elbette hukuçu bilirkişi hazırlanan bilirkişi heyet raporuna sadece imza atıp parasını almamalı; en azından raporu bir kez okumalı ve bazıları yukarıda verilmiş olan beklentileri karşılayarak katkıda bulunmalıdır. Aksi halde sayın meslektaşların bu haklı eleştirilerine maruz kalmaktan kaçamayacaktır.

Değerli grup üyeleri yukarıda paylaştığım hususlar akıl yürütme sonucu tasarlanan senaryolar olmayıp 6 yıllık bilirkişilik hayatımda pek çok kez karşılaştığım gerçek durumlardır.

Sağlıklı günler dilerim.
saygılarımla.

Hukukçu bilirkişinin dosyaya katkıları zımnında yazdıklarınızın hepsini hakim yapmak zorundadır. En nitelikli, tecrübeli ve olaya uygun bilirkişiyi atamak da, bilirkişiye rapor alanını özgülemek de rapor ile varılan sonucu maddi hukuk ve içtihadi açıdan değerlendirmek yani hukuksallaştırmak da hakimin ödevidir.

Yürürlükteki yasanın mevcut düzenlemelerine göre, yargıç hukuku bilirkişiye soramaz.

Saygılar.
Old 26-01-2012, 17:49   #17
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan koo_eem

1- Bazen görevlendirmelerde Hakim'in ne istediği anlaşılamayabiliyor. Görevlendirmede, "bilirkişiden rapor alınmasına" deniliyor; hepsi o kadar.


Bu dediğiniz yeni yasa (6100) ile artık mümkün değildir.

Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi
MADDE 273- (1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:
a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.
b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.
c) Raporun verilme süresi.


Bu hükümle, "dosyanın bilirkişiye verilmesine" ya da "bilirkişiden rapor alınmasına" şeklinde ara karar oluşturulamayacaktır.

Bunun yanı sıra, bilirkişinin hukuki değerlendirmede bulunması kesin ve açık bir dille yasaklanmıştır:

Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor
MADDE 279- (1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.

Bu hükme aykırılığın bilirkişiler yönünden doğurabileceği sonuçları bir altta ayrı bir mesaj ile yanıtlamaya çalışacağım.

Saygılarımla...
Old 26-01-2012, 17:58   #18
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Bilirkişinin raporunda hukuki değerlendirmesi bulunmasının hukuki sonuçları ne olabilir?

Evet sevgili meslektaşlarım, soru(n) bu.

Yeni yasa, HUMK'tan farklı olarak bilirkişinin hukuki değerlendirmede bulunmasını (davanın esası hakkında kanaat belirtmek, davanın reddi ya da kabulü gerektiği, genel olarak hukuki değerlendirme yapılması vs) açıkça yasaklamıştır.

Tam da bu kuralı ihlal eden bir bilirkişi için aşağıdaki dilekçeyi hazırladım.

Yorum ve eleştirilerinizi bekliyorum.

Saygılarımla...





** CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

gönderilmek üzere
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA




İHBAR EDEN : Avukat Hakan EREN
İstanbul Barosu – 22201

ŞİKAYET OLUNAN : **
görevli uzman doktor

SUÇ : Görevi kötüye kullanma TCK m.257

SUÇ TARİHİ : 10.01.2012

AÇIKLAMALAR :

Şikayet olunan ****, *** uzmanı olup *** Hastanesi’nde doktor olarak görevlidir. ***, davacı vekili olarak görev yaptığımız ****. İş Mahkemesi’nin 2010/*** esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davada, **.12.2011 tarihli oturumda verilen ara karar ile bilirkişi olarak seçilmiştir.


YASAL DÜZENLEME : 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine ihdas edilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bilirkişiler ve raporları ile ilgili yeni ve detaylı hükümler getirmiştir. Bunlardan en önemlisi, yargıcın bilirkişiye başvururken, kendisinden istenen teknik veya özel bilginin sınırının çizilmesidir. Yasa, “Bilirkişinin Görev Alanının Belirlenmesi” başlıklı 273. madde hükmünde,


MADDE 273[FONT='Arial','sans-serif']- (1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:[/font][/font]
[FONT='Arial','sans-serif']a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.[/font]
[FONT='Arial','sans-serif']b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.[/font]
[FONT='Arial','sans-serif']c) Raporun verilme süresi.[/font]



(b) bendi ile bilirkişinin cevaplandırması gereken soruların yargıç tarafından belirleneceğini ve böylece bilirkişinin kendisine çizilen bu sınırın dışına çıkmamasının sağlanmasını öngörmüştür.

Bu düzenlemenin sebebi, uygulamada, bilirkişilere görev sınırı çizilmeden oluşturulan ara kararlar sebebiyle bilirkişilerin mahkemenin görev alanlına giren konularda da yorumda bulunmasının artık önüne geçilme isteğidir. Bu sakat uygulamada bilirkişiler, hukuki konu ve değerlendirmelere girmekte, hatta mahkemenin hangi yönde karar vermesi yani davanın kabul ya da reddedilmesi gerektiği yönünde görüş belirtmekteydiler.

Yeni yasa döneminde, yargıcın hukuki konularda bilirkişiye başvurmasının yasak olduğu vurgulandığı gibi (m.266/son cümle) bilirkişilerin de hukuki konularda görüş belirtmesinin yasak olduğu açık bir düzenleme ile kabul edilmiştir. (m. 279/4)





MAHKEME BİLİRKİŞİNİN GÖREV SINIRINI ÇİZMİŞTİR: Gerçekten de mahkeme, yeni yasanın sözü ve ruhu ile tam bir paralellik arz eden ara kararında, bilirkişiden şu iki konunun sorulmasına karar vermiştir: (1) Söz konusu ilacın kullanılması hastalığın tedavisinde gerekli midir, değil midir? (2) Bu ilaç davacının yaşam kalitesini yükseltmiş midir, yükseltmemiş midir?

Bu sorular dışında, mahkemenin bilirkişiden cevaplamasını istediği herhangi bir soru (hele ki hukuki yorum yapılması isteği ya da mahkemenin ne yönde karar vermesi gerektiğinin sorulması gibi bir konu) asla bulunmamaktadır.

BİLİRKİŞİ KENDİSİNE ÇİZİLEN GÖREVİN DIŞINA ÇIKMIŞTIR: Mahkemenin 1. ve 2. sorularını raporunda yanıtlayan bilirkişi, bu yanıtlarla yetinmeyerek, dava konusu ilaç bedellerinin ödenmesinin uygun olmadığı diğer bir anlatımla davanın reddi gerektiği yönünde görüş belirtmiştir. Dava konusu ilaç bedellerinin ödenip ödenmemesi gerektiği, mahkemenin hüküm ile vereceği bir karardır; bilirkişinin değil. Bilirkişiden sorulan hususlar “ilacın kullanımı tıbbi açıdan gerekli midir?” ve “ilaçlar hastanın yaşam kalitesini yükseltmiş midir?” sorularından ibarettir.


Bilirkişinin, ilacın kullanımının tıbbi açıdan gerekli olup olmadığı noktasında belirttiği görüş ve yorumları bizim şikayet konusu yaptığımız bir husus değildir; bu tıbbi bir konu olup bu değerlendirme hakkında bizim yorum yapmamız doğru olmaz.


İlacın hastanın yaşam kalitesini yükseltip yükseltmediği sorusu ise bırakın onkoloji uzmanını, pratisyen bir hekimin bile dava dosyası


içinde bulunan MR ve röntgen sonuçları ile tespit edilebileceği bir konudur.


Şikayetimizin sebebi, bu konular dışında bilirkişinin kendi kendine “ilaç bedelleri davacıya ödensin mi ödenmesin mi” sorusunu sorması ve bu soruyu yasanın emredici kuralına aykırı olacak şekilde yanıtlamaya kalkmasıdır.


BİLİRKİŞİ GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMIŞTIR: Öncelikle belirtelim ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında bilirkişiler, kamu görevlisi sayılır. (m. 284) Dolayısıyla bilirkişilerin, görevi kötüye kullanma suçunun faili olabileceği hukuken tartışmasızdır.


MAHKEMENİN VERDİĞİ GÖREV: Mahkeme, gayet açık ve anlaşılabilir bir cümle ile bilirkişiye, iki görev vermiştir. (1) İlaçların kullanılması zorunlu mudur, (2) ilaçlar hastanın yaşam kalitesini yükseltmiş midir? Mahkeme bunu dışında bir soru sormamıştır.


YASANIN VERDİĞİ GÖREV: Yasa, 279/4 madde hükmü ile bilirkişiye olumsuz bir görev vermiş ve “hukuki değerlendirmelerde bulunma” demiştir.


Bilirkişi, her iki görevi de yerine getirmemiş; mahkeme tarafından sorulmamış bir konu hakkında değerlendirme yapmış ve daha da kötüsü açık yasa hükmünü ihlal ederek hukuki değerlendirmelere girişip, mahkemenin ne yönde karar vermesi gerektiğini söylemiştir.





YARGITAY UYGULAMASI ve BİLİMSEL GÖRÜŞLER: Yasanın verdiği görevi yasaya aykırı yapan kişi (kamu görevlisi), görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş sayılır.[1] Bilimsel öğretide bu sorun şöyle dile getirilmektedir: Yargıtay Onursal Üyesi Çetin AŞÇIOĞLU, “Yargılamada Maddi Gerçeğin Belirlenmesi ve Kanayan Yara Bilirkişilik” adlı eserinde “Bilirkişiye yetki ve görevinin duraksamaya neden olmayacak biçimde verilmesi gerekir. Bu koşullara aykırı olarak yetkisi dışına çıkma, TCY m.257/1 ve 2’de tanımlanan suçları gündeme getirebilir” demektedir[2]. Şikayet olunan, hem mahkemenin kendisine verdiği görevi hem de yasanın kendisine verdiği (olumsuz) görevi, yani “hukuki değerlendirmede bulunmama” görevini yerine getirmemiştir. Bu sebeple söz konusu suçun cezalandırılması gerekmektedir.


SONUÇ ve İSTEM : İncelemenin yapılarak, şikayet olunan hakkında soruşturma ve dava açılması talep olunur.

Avukat Hakan EREN






[FONT='Times New Roman','serif'][1][/font] Yargıtay 4. Ceza Dairesi 26.04.1999 t. 3315 – 4438 Yargıtay Kararları Dergisi 1999 C.25 S.9 s.1310 (ARTUK – GÖKCEN – YENİDÜNYA TCK Şerhi 2009 5. Cilt s.5022)

[FONT='Times New Roman','serif'][2][/font] age s.591
Old 27-01-2012, 12:56   #19
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan Görüş...

Üstadım, teşekkür ederim.

Salt, bilirkişinin inceleme konusunun dışına çıkmasının veya hukuki değerlendirmelerde bulunmasının görevi kötüye kullanma suçuna vücut vermeyeceği görüşündeyim. Buna göre, bu şikayetin akıbeti takipsizlik olmak gerekir.

Benim rey ve görüşüme göre, HMK.m.279/4 inzibatî bir düzenlemedir. Bilirkişinin çalışma ve raporlama usulüne sadece bu açıdan bir riayetsizlik göstermesinin, mahkemenin serbestçe değerlendirme, hatta hiç dikkate almama yetkisine sahip olduğu (m.282) bir delil açısından, ceza hukuku ile ilgisi olmadığı görüşündeyim.

Bilirkişi rapor tanzimine dair hükümlere ve mahkemenin cevaplanmasını istediği sorulara uyulmaması halinde, mahkeme bu görüşler çıkartılarak/aykırılıklar giderilerek raporun yeniden verilmesini istemelidir. Hukuki değerlendirme içeren bilirkişi raporu hükme esas alınmışsa, bu bozma nedenidir.

Saygılarımla.
Old 27-01-2012, 15:51   #20
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay

Salt, bilirkişinin inceleme konusunun dışına çıkmasının veya hukuki değerlendirmelerde bulunmasının görevi kötüye kullanma suçuna vücut vermeyeceği görüşündeyim.


Üstadım, değerli yorumların için teşekkür ederim... (Ne kadar naziğim değil mi, oysaki yorumun beni çok kızdırdı )))

Şaka bir yana, (1) "bilirkişinin inceleme konusunun dışına çıkması"nın görevi kötüye kullanma olmayacağı konusunda ben de aynı fikirdeyim.

Ama, (2) "hukuki değerlendirmede bulunma" konusunda yasanın açık ve emredici bir kesinlikle, bilirkişiye yüklediği (olumsuz) görevin kötüye kullanılabileceğini, yani bilirkişinin bu suçun faili olabileceğini düşünüyorum.

6100 sayılı Yasa ile getirilen bu kural o kadar açık ve kesin ki...

Ne diyordu yasa ( bu hüküm o kadar hoşuma gitti ki, tekrar tekrar yazmaktan kendimi alamaıyorum):

Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.

Hani "bulunmasa fena olmaz" ya da "hakim hukuki değerlendirmeleri nazara almaz" falan demiyor, BULUNAMAZ diyor.

Adalet.org'da da çoğunluk görüşü seninki gibiydi; orada da sormuştum bu konuyu.

Artık biz avukatlar, bilirkişiden neyin sorulmasını istediğimi açık açık yazmalıyız!
Artık yargıçlar, ara kararlarında bilirkişilerden neyi cevaplamaları gerektiğini açık açık yazmalılar!
Ve bilirkişiler artık sadece sorulan sorulara yanıt vermeliler; fazlası değil! Hele ki hukuki değerlendirmede asla bulunmamalılar!

Slogan gibi oldu; ama böyle...

Selam ve saygı ile...
Old 27-01-2012, 16:07   #21
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Üstadım, değerli yorumların için teşekkür ederim... (Ne kadar naziğim değil mi, oysaki yorumun beni çok kızdırdı )))

Şaka bir yana, (1) "bilirkişinin inceleme konusunun dışına çıkması"nın görevi kötüye kullanma olmayacağı konusunda ben de aynı fikirdeyim.

Ama, (2) "hukuki değerlendirmede bulunma" konusunda yasanın açık ve emredici bir kesinlikle, bilirkişiye yüklediği (olumsuz) görevin kötüye kullanılabileceğini, yani bilirkişinin bu suçun faili olabileceğini düşünüyorum.

6100 sayılı Yasa ile getirilen bu kural o kadar açık ve kesin ki...

Ne diyordu yasa ( bu hüküm o kadar hoşuma gitti ki, tekrar tekrar yazmaktan kendimi alamaıyorum):

Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.

Hani "bulunmasa fena olmaz" ya da "hakim hukuki değerlendirmeleri nazara almaz" falan demiyor, BULUNAMAZ diyor.

Adalet.org'da da çoğunluk görüşü seninki gibiydi; orada da sormuştum bu konuyu.

Artık biz avukatlar, bilirkişiden neyin sorulmasını istediğimi açık açık yazmalıyız!
Artık yargıçlar, ara kararlarında bilirkişilerden neyi cevaplamaları gerektiğini açık açık yazmalılar!
Ve bilirkişiler artık sadece sorulan sorulara yanıt vermeliler; fazlası değil! Hele ki hukuki değerlendirmede asla bulunmamalılar!

Slogan gibi oldu; ama böyle...

Selam ve saygı ile...

Ve aleyküm selam Üstadım. Baktım sana muhalifim bu mesajda, okumuş ama görüş yazmamıştım. Beni, yani uyuyan devi, sen tahrik ettin Üstadım. Şaka bir yana,

Demek ki iki konu üzerinden birinde aynı fikirdeyiz.
Diğer konuya gelince: Bence, bu meseleyi "hukuki" açıdan ele almak lazım; cezai açıdan değil, bunda ısrarlıyım.

Maddenin bu halinde, bilirkişilik müessesesini olması gereken konuma oturtmak ve bu zamana kadar ki serzenişleri karşılamak çabası etkili olmuştur. Oradaki cümlenin bitim tarzına, yani yükleme (....bulunamaz.) fazla anlam yüklememek lazım.

Bence bu ibarenin muradı, "bulunmamalıdır." dan başka birşey değil. Buna, olumsuz görev yüklenimi, bulunulmasına da görevin kötüye kullanımı denilerek meselenin ceza hukuku karasularına sokulması bana zor gibi görünüyor. Dediğim gibi, inzibatî düzenlemeler bunlar; yani düzen getirici, çekidüzen verici hükümler...

Ezcümle, hukuki sorun; "Bulunursa n'olur?" sorusunun çözümünde yatmaktadır.

Ben, "Suç olur." denilemez taraftarıyım. (Şartların varlığı halinde hukuksal tazmin maddesi (m.285) işletilebilir.)

Alıntı:
Artık biz avukatlar, bilirkişiden neyin sorulmasını istediğimi açık açık yazmalıyız!
Artık yargıçlar, ara kararlarında bilirkişilerden neyi cevaplamaları gerektiğini açık açık yazmalılar!
Ve bilirkişiler artık sadece sorulan sorulara yanıt vermeliler; fazlası değil! Hele ki hukuki değerlendirmede asla bulunmamalılar!
Bu yazdıklarına ise tamamıyla katılıyorum. "Özel hukuk" usulüne ilişkin çok doğru hassasiyetler.

Sevgi ve saygı ile.
Old 04-10-2013, 13:46   #23
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Yılmadan, bıkmadan devam...

Taa ki hukuki değerlendirmede bulunan son bilirkişinin de bundan vazgeçeceği ana kadar...

Yeter artık...





03.10.2013

*** CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA


İHBAR EDEN : Avukat Hakan EREN – TC ****
İstanbul Barosu – 22201

ŞİKAYET OLUNANLAR : ****
Bilirkişi -
Adres ve kimlik bilgisi bilinmemektedir.

****
**** Bilirkişi – *** öğretim üyesi
Adres ve kimlik bilgisi bilinmemektedir.

SUÇ : Görevi kötüye kullanma TCK m.257

SUÇ TARİHİ : 13.09.2013

AÇIKLAMALAR :

Şikayet olunanlar, davalı vekili olarak görev yaptığımız *****. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/*** esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davada, 11.07.2013 tarihli oturumda verilen ara karar ile bilirkişi olarak seçilmiştir.

YASAL DÜZENLEME : 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine ihdas edilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bilirkişiler ve raporları ile ilgili yeni ve detaylı hükümler getirmiştir. Yeni yasa döneminde, yargıcın hukuki konularda bilirkişiye başvurmasının yasak olduğu vurgulandığı gibi (m.266/son cümle) bilirkişilerin de hukuki konularda görüş belirtmesinin yasak olduğu açık bir düzenleme ile kabul edilmiştir. (m. 279/4)

Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor
MADDE 279- (1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.

Bilirkişilerin görevlendirildiği 11.07.2013 tarihli oturumda, dava konusu olayın içinde hukuki bir mesele mevcut olduğundan (“dayanak sözleşme garanti sözleşmesi midir, kefalet sözleşmesi midir” sorunu) bilirkişilerin özellikle hukuki yorumda bulunmamaları konusunda uyarılmaları hususunda tarafımızdan, mahkeme yargıcından talepte bulunulmuştur. Mahkeme yargıcı, “buna gerek olmadığını, bilirkişilerin hukuki yorumda bulunmasının zaten yasak olduğunu” ifade ederek söz konusu ara kararı oluşturmuştur.

Şimdi, bu yöndeki açık ve dile getirilmiş kaygılarımızın maalesef gerçekleşmiş olduğunu görüyoruz. Bilirkişiler, tam da yapmamaları gereken şeyi yapmış, hukuki yorumlara girerek dava konusu sözleşmenin bir garanti sözleşmesi mi yoksa kefalet sözleşmesi mi olduğu tartışmalarına girmiş; sonuç olarak da bu sözleşmenin garanti sözleşmesi olduğu kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir. Tüm bu tespitlerden sonra da “ancak konu hukuki bir konu olup takdiri mahkemeye aittir” demek suretiyle en azından kararı mahkeme yargıcına bıraktıklarını ifade etmişlerdir. Görüyoruz ki, eski HUMK dönemindeki hastalıklar, halen uygulamada devam etmektedir. (EK : 13.09.2013 tarihli rapor)

BİLİRKİŞİ GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMIŞTIR: Öncelikle belirtelim ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında bilirkişiler, kamu görevlisi sayılır. (m. 284) Dolayısıyla bilirkişilerin, görevi kötüye kullanma suçunun faili olabileceği hukuken tartışmasızdır.

Yasa, 279/4 madde hükmü ile bilirkişiye olumsuz bir görev vermiş ve “hukuki değerlendirmelerde bulunma” demiştir.

Raporda imzası bulunan bilirkişiler, açık yasa hükmünü ihlal ederek hukuki değerlendirmelere girmiş; mahkeme yargıcının yapması gereken nitelendirmeyi yapmış, sözleşmeyi yorumlamışlardır. Bu yorum, davanın en derin hukuki sorunudur. Bu yorumlamayı yapacak kişi ise mahkeme yargıcıdır; bilirkişiler değil.

YARGITAY UYGULAMASI ve BİLİMSEL GÖRÜŞLER: Yasanın verdiği görevi yasaya aykırı yapan kişi (kamu görevlisi), görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş sayılır. Bilimsel öğretide bu sorun şöyle dile getirilmektedir: Yargıtay Onursal Üyesi Çetin AŞÇIOĞLU, “Yargılamada Maddi Gerçeğin Belirlenmesi ve Kanayan Yara Bilirkişilik” adlı eserinde

“Bilirkişiye yetki ve görevinin duraksamaya neden olmayacak biçimde verilmesi gerekir. Bu koşullara aykırı olarak yetkisi dışına çıkma, TCY m.257/1 ve 2’de tanımlanan suçları gündeme getirebilir” demektedir . Şikayet olunanlar, yasanın kendilerine yüklediği (olumsuz) görevi, yani “hukuki değerlendirmede bulunmama” görevini yerine getirmemiştir. Bu sebeple söz konusu suçun cezalandırılması gerekmektedir.

SONUÇ ve İSTEM : İncelemenin yapılarak, şikayet olunanlar hakkında soruşturma ve dava açılması talep olunur.

Avukat Hakan EREN


1)Yargıtay 4. Ceza Dairesi 26.04.1999 t. 3315 – 4438 Yargıtay Kararları Dergisi 1999 C.25 S.9 s.1310 (ARTUK – GÖKCEN – YENİDÜNYA TCK Şerhi 2009 5. Cilt s.5022)
2)age s.591
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
HukukÇu BİlİrkİŞİ av.heimatlos Meslektaşların Soruları 3 22-04-2010 09:37
Derdestlİk-bİlİrkİŞİ Raporu S.Taşkıran Meslektaşların Soruları 0 10-03-2010 15:51
İstanbul BİlİrkİŞİ Lİstesİne Kaydolma erolkara Hukuk Haberleri 5 02-10-2009 13:22
Hukukçu Olmanın Getirisi: Yaşama Hukukçu Olarak Yaklaşmak neu_lawyer Hukuk Sohbetleri 7 27-02-2007 12:28
BİlİrkİŞİ Ekraporu? Ramazan NARİN Hukuk Soruları Arşivi 0 15-04-2006 22:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11648893 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.