Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Tartışmalı Sözcükler

Yanıt
Old 27-12-2006, 17:24   #1
UborMetenga

 
Varsayılan Tartışmalı Sözcükler

mustarip//muzdarip
ıstırap/ızdırap
Old 27-12-2006, 18:03   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Ubormetenga'nın mesajında, sanki doğru ve yanlışlar yer değiştirmiş gibi mi? Yoksa ben mi yanlış biliyorum? TDK'nın internet sitesi açılmıyor, kontrol edemedim. Doğrulanınca, gidişhatı bozan bu mesajım silinebilir.

Saygılarımla.
Old 27-12-2006, 18:18   #3
UborMetenga

 
Varsayılan

Sayın Jeanne D'arc,
Daha önceki yazılarda da olduğu gibi doğru halleri koyu harflerle yazılanlar. Yaygın yanlış kullanımlar olduğu için yer vermek istedim.

Benim yazdığım hali; mustarip/muzdarip ve ıstırap/ızdırap şeklindeydi. Üzerinde değişiklik yapıldığını görüyorum. Bunun üzerine; mustarib, muztarip ve ıstırab kullanımlarının da yanlış olduğu yönündeki fikrimi belirtmek isterim. Türkçe kelimelerde son harfin b ve d olamayacağı yönünde bir düzenleme(!) sonucu "Murad"lar "Murat" olmuştu, hatırlarsınız.
Bu arada yeri gelmişken; TDK sözlüğü de muhtemelen beni doğrulayacaktır. Ancak sadece dil konusunda çalışan bir kurum olarak bu konuda yeterli olduğunu düşünmüyorum.
Old 27-12-2006, 18:30   #4
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Ubermetenga,
Konu ile ilgili sadece, tam olarak aklıma gelmese de; Abdulhak Hamid Tarhan'ın "40 yıllık Hamid, oldu Ham-it" şeklindeki serzenişini hatırlıyorum.

Alıntı:
Yazan Alıntıdır

Alıntı:

Ölmeden önce arkama bir it taktılar
Abdülhak Hamid Tarhan olan isminin, yeni düzenlemelerle Abdülhak Hamit Tarhan olması üzerine
Saygılarımla.
Old 27-12-2006, 18:34   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

mustarip/mustarib/muztarip/muzdarip

ıstırap/(b)/ızdırap

Açıkçası TDK'ya ben de fazla güvenmiyorum. Elimde Bilgi Yayınevi'nin Osmanlıca-Türkçe Sözlük'ü bulunmaktadır. İtiraf edeyim o da benim yarı yaşımdadır. Oradan aldığım bilgiyle Sayın UborMetenga'nın mesajını yeniden düzenlemiştim. Ama kendisi itiraz edince, Sayın Jeanne D'arc'ta kendisine itiraz edince konuyu buraya taşıdım.

Bazı kelimelerin iki yazılışı da geçerli kabul edilmektedir. Hemşeri/hemşehri gibi mesela...Böyle kelimeler için de bir forum açmak gerekir. (Veya bu forumun başlığını değiştiririz)

Ancak kelimeleri sanırım 3 farklı kaynaktan doğrulatmak gerekir.

Saygılarımla
Old 27-12-2006, 18:37   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Jeanne D'arc
Sayın Ubermetenga,
Konu ile ilgili sadece, tam olarak aklıma gelmese de; Abdulhak Hamid Tarhan'ın "40 yıllık Hamid, oldu Ham-it" şeklindeki serzenişini hatırlıyorum.


Saygılarımla.

Sayın Jeanne D'arc,

Bu yazı A.H.Tarhan'a ait olmayabilir. Ona atfen birisi söylemiş olabilir. Bilgiye doğrulayabilir miyiz?

Saygılarımla
Old 27-12-2006, 18:43   #7
UborMetenga

 
Varsayılan

Sayın Suat Ergin;
Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ancak kelimeleri sanırım 3 farklı kaynaktan doğrulatmak gerekir.
Kesinlikle katılıyorum. Bazen üç kaynak bile yeterli olmayabiliyor. O yüzden "bence"lerden kurtulamıyorum.
Old 27-12-2006, 18:46   #8
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

TDK'yı otorite kabul ederdim. Kesinkes doğru bildiğim bir sözcük, TDK'da farklı ise hiç sorgusuz o halini doğru kabul ediyordum. Bu halde içime kurt düşürdünüz. "Emin" olduğuna kanaat ettiğiniz 3 kaynak adı alabilir miyim?

Saygılarımla.
Old 27-12-2006, 19:04   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Jeanne D'arc
TDK'yı otorite kabul ederdim. Kesinkes doğru bildiğim bir sözcük, TDK'da farklı ise hiç sorgusuz o halini doğru kabul ediyordum. Bu halde içime kurt düşürdünüz. "Emin" olduğuna kanaat ettiğiniz 3 kaynak adı alabilir miyim?

Saygılarımla.

Sayın D'arc,

Ben de otorite kabul ederdim. Ancak Hukuk ve Türkçe ÇG Koordinatörü olduktan sonra, yazılanları kontrol etmek için çok sık TDK'nin sitesine uğramaya başladım. Ama çok yanlış buldum. Kaynak derken birisi TDK idi... Yukarıda söylediğim gibi ben de eskiden kalma bir sözlük var. Bilgi Yayınevi'ne ait, Osmanlıca-Türkçe Sözlük...

Aslında bende kaynak sıkıntısı yaşıyorum. Tü-Yap Kitap Fuarında Dil Derneği'nin standında da yoktu. Belki sesimizi duyan dil dostları bize sağlam kaynak önerirler.

Saygılarımla
Old 10-03-2007, 22:09   #10
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Hangisi Doğru? TDK/ Yeni Bir Sözlük Gerekir Mi? Üstad/ İsnad/ Mutad/ Temerrüd

1- Güncel Türkçe Sözlük'te Söz


müstenit -di
sıfat, eskimiş Arapça mustenid Dayanan, yaslanan.





2- istinat -dı
isim, eskimiş (istina:dı) Arapça istin¥d 1 . Dayanma, yaslanma.
2 . Güvenme, kuvvet alma.
3 . Bir şeyi kanıt sayma.


Güncel Türkçe Sözlük'te Söz


3-isnat -dı
isim (isna:dı) Arapça isn¥d 1 . Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme.
2 . mecaz Karacılık, iftira.





4- Güncel Türkçe Sözlük'te Söz


temerrüt -dü
isim, eskimiş Arapça temerrud 1 . Dikkafalılık, kafa tutma, direnme.
2 . ekonomi, hukuk Ek faiz ödememe durumu.
3 . ekonomi, hukuk Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim


5- Güncel Türkçe Sözlük'te Söz


mutat -dı
sıfat (mu:ta:dı) Arapça mu¤t¥d Alışılmış, alışılan:
"Kendilerine güçlükle yol açan mutat zevat da onun peşi sıra otomobilleriyle uzaklaştılar."- H. Taner.

Sayın katılımcılar,

Kafamı karıştıran kelimelerden bazılarını yazdım. TDK ' ya göre, Arapçadan dilimize giren yukarıdaki kelimeler ve benzerlerinde sonu (d) ile biten kelimeler (t) ile yazılmalı... Oysa bazı sözlüklerde ise tam tersi yazılmaktadır. Örneğin Ali Püsküllüoğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Sözlük'ünde "üstat" telimesi "üstad" olarak yer almaktadır.

Sorum şudur: (d) ve (t ) nin nasıl yazılacağını bilen var mı? Dayanaklarıyla yazacak üyemiz varsa aydınlanmış olacağım...

Saygılarımla
Old 10-03-2007, 23:13   #11
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Av.Suat Ergin,

Bu forumu açtığınız için çok teşekkür ederim. Bir başka konu içinde, Sayın Admin "üstat" olarak yazmıştı. Yanlış yazılan kelimeler formuna, doğrusuyla ekleyeyim dedim. Emin olmak için bir de TDK'da sorguladım ve şok! Ben o kadar eminken, Admin'in yazdığı doğru çıktı. Halen üstat'ı kabul edebilmiş değilim bence "üstad" doğru ama neden bilmiyorum ve gerekçelendiremiyorum da!

Bir bilen açıklarsa, minnettar olacağım.

Ayrıca bence bu bağlantı da konu ile alakalı.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=9963

Saygılarımla.
Old 10-03-2007, 23:36   #12
Admin

 
Varsayılan

"Türkçe'de son seste sert ünsüzler bulunur" kuralı:


Alıntı:
Ümit kelimesinin son sesi aslında d’dir. Türkçede son seste sert ünsüzler bulunur kuralına göre imlası yeni Türk harflerine geçtikten sonra ümit biçimindedir. Ümidim kalmadı gibi bir örnekte ünlü ile başlayan ek getirildiğinde son sesteki t, d sesine döner. Bu durum ümit etmek biçiminde söz konusudur.

Alıntı:
Cellat Arapça kökenli bir kelimedir. Asıl imlası cellad’dır. Sonu d olan bu tür kelimeler Türkçede son seste sert ünsüzler bulunur kuralına göre cellat biçimine girer.

Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR

Bu linkte daha detaylı açıklamalar var. (Açılmazsa google'da "Türkçede son seste sert ünsüzler bulunur kuralı" şeklinde tarayınız)
Old 11-03-2007, 00:23   #13
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Mutad ya da mutat, Şemseddin Sâmi'de (Kâmus-ı Türki) mu'tâd ve mûtat olarak, üstad ya da üstat da,üstad ve üstâd olarak yer alıyor.
"Son sözde sert ünsüz" kuralına en çok direnen kelimelere en isabetli örnek bu iki kelime herhalde.
Sayın Ergin'in sözünü ettiği diğer kelimelerin direnci daha az olmuş ve sondaki (d) harfleri hemen (t) oluvermiş.
Old 11-03-2007, 01:31   #14
ragıp

 
Varsayılan

Yabancı dilden gelen kelimeleri, her dil kendi kurallarına uydurur. Bu tüm dünyada böyledir. National kelimesi, fransızlarca nasyonal, ingilizlerce, neyşinıl olarak telaffuz edilir. Surprıse, fransızlar tarafından sürpriz, ingilizler tarafından surprayz olarak telaffuz edilir.
Ancak, yazılışı ve telaffuzu aynı olan türkçe,gürcüce gibi dillerde, doğal olara telaffuz ile birlikte yazım da değişmektedir. Mutad,isninad gibi türkçe dil uyumuna uymayan sözcükler de değişmiştir. Buna d,ğer bir örnek de, detektiv sözcüğüdür. Dilimize dedektif olarak yerleşmiştir.
Doğru olan, söylendiği gibi yazılmasıdır. Zira dilimizde, telaffuz ile yazım aynı şekilde olmaktadır
Old 11-03-2007, 18:46   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Öncelikle katkıda bulunan değerli üyelere teşekkür ederim. Sayın Jeanne Dar'c, zaten "üstad" kelimesi ve "Yalnış/yalnış Yazılan Kelimeler..." başlıklı foruma katılımcılar tarafından eklenen bazı kelimeler yüzünden bu forumu açtım. Çelişkili bulduklarımı "tartışmalı" notunu koyarak silmiştim.

Sayın Admin'e de link için teşekkür ederim. Ancak linkte açıkçası daha doyurucu bilgi verilmesini umuyordum. Sayın Hamza Zülfikar 1928 yılında yayınlanan bir Sözlükten yararlandığını söylemiş ve fakat yazarlarını sadece tahmin edebilmektedir. Linkteki yazıda özet olarak Arapça veya diğer yabancı kelimelerin okunduğu gibi yazılmasını önermektedir.

Yaptığım araştırmalara göre, sözünü ettiğim kelimeler konusunda çelişkiye düşen sadece ben değilim. Aşağıya alıntısını yapacağım, Kanun, Yargıtay ve Danıştay kararlarında da aynı şekilde yazılmaktadır. Alıntıları haklı olduğumu savunmak için koymadım. Yasa koyucunun dahi doğru yazmadığı kelimeleri hukuk öğrenimi gören öğrenciden beklenmemesine işaret etmek için koydum..

Buyrun örneklere:

MUTAD:T.C.

YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/7689
K. 2000/8318
KARAR : Davacı, davalı Cemal'in küçük kızı Funda ile nişanlandıklarını ancak hiç neden yokken davalı tarafından nişanın bozulduğunu beyanla dilekçede yazılı eşyaların mümkünse aynen, değil ise bedeli olan 1.141.500.000 liranın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kendilerinde kalmış hiçbir eşyasının olmadığını, MK.nun 86.maddesine göre mutad eşyaların talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, her ne kadar davacı tanıkları dilekçede belirtilen bir kısım ziynet eşyalarının nişanda takıldığını bildirmişler ise de, tüm tanık beyanlarına göre eşyaların davalı tarafından davacıya iade edilip edilmediğini kesin olarak bilmedikleri ve diğer eşyaların bilirkişi raporunda MK.nun 86.maddesine giren mutad eşyalar olup iadesi gerekmeyeceği belirtilerek davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Oysa ki hükme dayanak yapılan 5.6.2000 tarihli raporda bilirkişi olarak görevlendirilen kişinin yazı işleri müdürü olduğu anlaşılmaktadır. HUMK.nun 275 ve müteakip maddeleri gereğince bilirkişinin özel ve teknik bilgilere sahip bulunması gerekir. Birtakım giyim eşyaları ve ziynetlerin mutad ya da mutad dışı olup olmadığı konusunda hükme esas alınabilecek bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir. Adliye yazı işleri müdürünün böyle bir bilgisi olduğu kabul edilemez.

DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
E. 1998/306
K. 1999/285
katma değer vergisi ödenecek kişinin serbest meslek faaliyetini mutad ve sürekli bir şekilde sadece Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde zikredilen kişi ve kuruluşlara yapması, bu şekilde ödemeden faydalanmak istediğini vergi dairesine yazılı olarak bildirmesi ve vergi sorumlusundan talepte bulunması gerektiğinin açıklandığı, davacı şirketin yapımını üstlendiği programlarda çalıştırdığı sanatçı ve senaristlere yaptığı ödemeler için gider pusulası düzenlediği, bu sanatçı ve senaristlerin faaliyetlerini mutad

ORMAN KANUNUNUN 84 ÜNCÜ MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Madde 14 - Sahipleri tarafından yukarıda belirtilen esaslara uygun olarak alınmayan veya istenmeyen veya sahibi bulunmayan canlı nakil vasıtaları beşgün, diğer nakil vasıtaları ise en çok bir ay beklendikten sonra Orman İdaresi Müsadereli Mallar Satış Komisyonlarınca mahallinde veya pazar yerlerinde mutad vasıtalar ile ilân edilmek suretiyle satılır.
Nakil vasıtaları, bu yerlerde alıcı bulunmadığı veya uygun fiyat teşekkül etmediği takdirde idarece uygun görülecek herhangibir yerde mutad vasıtalar ile ilan edilmek suretiyle satılır.

TEMERRÜD:

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/10-104
K. 2004/94
Oysa Dairemizin ve Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre gecikme zammına temerrüd tarihinden itibaren faiz yürütülmemelidir


YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1998/11–299
K. 1998/380
5.Diğer taraftan, BK. 105. maddesinde açıklanan munzam zararı, tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüd faizi ödeme yükümlülüğünden farklı, temerrüd ile

İSNAD:

TÜRK TİCARET KANUNU

MADDE 1369 - İhbar mükellefiyeti gereği gibi yerine getirlmemiş olup da bu hususta diğer tarafa isnad edilebilecek bir kusurun bulunmamasından



TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1961
MADDE 118 - Memurlar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekküleri mensupları hakkında yapılacak dipislin kovuşturmalarında, isnad olunan hususun ilgiliye açıkca ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve savunma için belli bir süre tanınması şarttır.

KANUN NO: 4857
İŞ KANUNU

c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.

9. CEZA DAİRESİ
E. 2004/3780
K. 2004/3879

Hükümlülere isnad olunan maddi olaylara ilişkin yeterli ve kesin deliller bulunmadığı, eksik soruşturma ile karar verildiği,

ÜSTAD

YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1943/8
K. 1944/4
Hayır hayır böyle değil sayın üstad, kanunun birinci maddesiyle nizamnamede sayılan iktisap sebeplerini birer birer okuyarak bunların eski ahkama göre de mülkiyete

İSTİNAD:

DANIŞTAY
7. DAİRE
E. 2003/2544
K. 2004/2355
19'uncu maddesinde daha önceki kararname hükümlerine göre düzenlenmiş bulunan yatırım teşvik belgeleri ile ilgili uygulamaların, istinad ettiği kararname hükümlerine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

KANUN NO: 2644
TAPU KANUNU
MADDE 30 - Plân ve resmî mesahaya istinad etmiyen gayrimenkul mallarda eskidenberi malûm ve muayyen olan hududa itibar olunur. Borçlar Kanununun 215 inci maddesi hükmü yerinde durmaktadır.

TÜRK TİCARET KANUNU'NUN MER'İYET VE TATBİK ŞEKLİ HAKKINDA KANUN
MADDE 15
Umumi vekâlete istinadetmeksizin (Tüccar memuru) veya (Tüccar mümessili) sıfatiyle ticaret siciline kayıtlı bulunan kimseler

MÜSTENİD:

KANUN NO: 743
TÜRK KANUNU MEDENİSİ (Mülga)


MADDE 560 - Defter, sulh mahkemesince yapılır ve mirasın mevcudiyle alacak ve borç müfredatı ve her malın takdir olunacak kıymeti yazılır. Müteveffanın mirası hakkında malûmatı olan alâkadarlar, sulh mahkemesince talep vukuunda malumat vermeğe mecburdurlar. Makbul bir sebebe müstenid olmaksızın malumat vermekten imtina edenler, bu yüzden tevellüt edecek zararı tazmin ile mükelleftirler. Hususiyle mirasçılar, terekenin kendilerince malum olan borcunu haber vermeğe mecburdurlar.

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1981/1-167
K. 1981/656

...Tesbit, davalının senetsizden aldığı 1956 tarihli ilâma müstenid olan tapuya dayanılarak yapıldığına, orman topra

.....

Görüldüğü gibi durum hiç de iç açıcı değil. Sayın Zülfikar eğitimdeki eksikliğe yormaktadır. Meclistekileri bu saatten sonra eğitemeyeceğimize göre yasa konurken dil konusunda uzmanlara danışmak bir çözüm olabilir...Başkaca çözüm yolu öneren varsa seve seve okurum.

Saygılarımla
Old 11-03-2007, 19:06   #16
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Bence cevabı ya da çözümü; Türkçe dil bilgisi ve imla kurallarında aramamız gereklidir. Yani bu kelimelerin kanununu, Türkçe dil bilgisi ve imla kuralları koymalı ve meclis, yüksek mahkeme ve dahi hukuk düzeni, işbu edebi kurallara tabi olmalıdır.

Saygılarımla.
Old 12-03-2007, 11:13   #17
Hekimbaşı

 
Varsayılan Aslında çok kolay

Sn.Katılımcılar,

1983 basımı son gerçek TDK sözlüğünde konu olan sözcükler 't' ile gösteriliyor. Ünlü ek aldıklarında 'd' ye dönüşmeleri genel kural. Konuşurken de bunu böyle yaptığımız ortada. 'Üstad' derseniz kahkahayla olmasa bile bıyıkaltından gülünmesi gerekir; çünkü Arapça bildiğiniz izlenimini yaratmaya çalıştığınızdan başka bir anlam verilemez. Aslında bunu 'usta' diyerek daha kolay ve göğsünüzü gere gere söylemeyi de yeğleyebilirsiniz. 'üstadım' yerine 'ustam', 'üstattan' yerine 'ustadan' demek çok daha kolaydır.

Arapça kökenli sözcüklerin çoğunun aslını bildiğim veya tahmin edebildiğim için, bunların 'd' ile bittiklerinin de farkındayım. Ama konuyla hiçbir ilgisi yok bence, bunu söylemek sadece kafa karıştırıyor.

GENEL MANTIK

1. Öncelikle, yumuşak ünsüzle biten Türkçe sözcük olmayacağı kuralından başlamanız ve bunun dışarıdan gelenler dahil bütün sözcükler için geçerli olduğunu düşünmeniz gerekir. Çok az istisna var ve günlük dilde pek yerleri yok; şimdilik kafaya takmayalım. Bu nedenle 'üstat, temerrüt, mütereddit, isnat' yazmamız gerekiyor.

2. İkinci kural da yine Türkçe' nin kuralı. Sert ünsüzle biten sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında yumuşarlar 'sözcük -> sözcüğe' deki gibi. Bunun istisnaları biraz daha fazla, nedeni de karışan sözcükler olabilmesi. 'at/atına atladı, ad/adına eklendi' de olduğu gibi.

NEDEN GERÇEKTE OLMAYAN BİR SORUN ÇIKIYOR?

Peki, sözcüğün aslı 'üstad', onun için öyle söylenir, yazılır lafı da nereden çıkıyor? Türkçe' nin yapısını bozma eğiliminde olanlar kaynaklı bir görüş bu. Başka bir yazımda değinmiştim; Türkçe mantık örgüsü çok güçlü bir dil; istisnaları çok az, çünkü içine kabul ettiği yabancı sözcükleri kendi kurallarına uydurmakta çok becerikli. Sözcüğün Arapça olmasına aldırmaksızın, kullanımını kendi yapımıza uydurmamız gerektiği görüşü sevgili Ata' mızın görüşüdür. Bunun gerekçesi ortadadır. Girmiş yabancı sözcüğü aslı gibi yazmak ve okumak yoluna giderseniz, onun türevlerini de aslı gibi kullanmanızın yolu açılmış olur ve onları da benimsemeye, yazmaya, okumaya eğilimli olursunuz. 'Mukaddes Kitap' demez, 'Kitab-ı-mukaddes', 'tereddütte kaldım' demez 'mütereddidim' demeye başlarsınız; yabancısamazsınız, size doğal gelmeye başlar. Üstüne üstlük, diliniz o dili sizden daha iyi bilenlerin tahakkümü altına girer. 'O öyle denmez, böyle denir' demeye başlarlar; diyecek bir söz bulamazsınız. Bunun bir sonraki aşaması da 'alfabemiz bunları yazmakta yetersiz kalıyor, Arap alfabesiyle yazsak tam olacak' denmesidir.

Neden bazıları bunu savunur, neden TDK bu konudaki görüşlerini değiştirme eğilimindedir, neden orada burada bu görüşlere uygun metinlerin sayısı artmaktadır; gayet açıktır. Bu çabanın özellikle Arapça kökenli sözcükler için ortaya konduğunu görmekteyiz. az buçuk Arapça bildiğim için bunun hemen farkına varıyorum. Olay şöyle aşamalandırılıyor:

1. yerine yenileri varken eskileri kullanıma sokuluyor
2. eskileri eskisi gibi kullandırılıyor
3. eskilerin türevleri de tanıtılıyor, kimse garipsemiyor
4. Arapça konuşurmuş gibi konuşan insanlar daha makbul, daha bilgili gibi görünmeye başlıyor
5. Arapça sözcükleri Türkçe gibi söylemek yerine Arapça halleriyle dillendirmek gözde hale geliyor
6. Aslında ne dediğinin bile farkında olmayan, ama Arapça metinleri ezberden tekrar eden insanlar da bilge (alim) mertebesine yükseliyor

Ve ben de bu nedenle hala 1983 basımı sözlük, 1979 basımı Dilbilgisi kitabı kullanıyorum.

İŞİN KOLAYI NE, NE YAPMALI?

Çok kolay erişebileceğiniz bir ipucu var aslında: beyniniz. Gözünüzü kapatıp, bir şeyi beyninizde kendinize sesli olarak söyler ve bu sesleri yazıya dökerseniz, o Türkçe' dir. Siz anlıyor iseniz, bütün Türkçe bilenler de anlar. Bu sesler ve kurallar dizininin atalarımızın zekasının, bunların yazılı hale getirilerek bir alfabeyle doğru biçimde eşleşmesinin de sevgili Ata' mızın dehasının, çabasının ürünü olduğunu düşünüp, hepsini rahmetle anarsınız. Böylece belki TDK nun neden etkisizleştirildiğini anlamanız da kolaylaşabilir.

Saygılarımla,
Old 12-03-2007, 16:13   #18
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

La havle!...
Old 12-03-2007, 16:15   #19
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Jeanne D'arc,

Çok hoşsunuz...

Saygılarımla,
Old 12-03-2007, 16:19   #20
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

La havle!...
Old 12-03-2007, 17:32   #21
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Mesaj Sahibi:Dr.Cem Hekimbaşı
'Üstad' derseniz kahkahayla olmasa bile bıyıkaltından gülünmesi gerekir; çünkü Arapça bildiğiniz izlenimini yaratmaya çalıştığınızdan başka bir anlam verilemez.

Sayın Hekimbaşı,

Katkılarınız için teşekkür ederim. Ancak yukarıda alıntısını yaptığım cümleyi size yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Forumu açarken demişim ki;

Alıntı:
Kafamı karıştıran kelimelerden bazılarını yazdım. TDK ' ya göre, Arapçadan dilimize giren yukarıdaki kelimeler ve benzerlerinde sonu (d) ile biten kelimeler (t) ile yazılmalı... Oysa bazı sözlüklerde ise tam tersi yazılmaktadır. Örneğin Ali Püsküllüoğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Sözlük'ünde "üstat" telimesi "üstad" olarak yer almaktadır.

Sözkonusu kelimelerin bazı sözlüklerde farklı yazıldığını özellikle belirtmişim.

Sonraki mesajımda ise, Yargıtay kararlarının bazılarında, Medeni Kanun'da, Türk Ticaret Kanunu'nda ve 1961 Anayasası'nda da kelimelerin sonunun (d) ile bittiğini vurgulamışım.

Başka bir forum nedeniyle açıklamıştım. Öğrenciyken Öztürkçeciydim; ancak yasa maddelerini ve kitapları anlamaya çalışırken, daha sonra meslekte irtibata geçtiğiniz kimselerle anlaşabilmek için farkında olmadan Osmanlıca- Arapça-Farsça kelimelere alıştım.

Kısacası lisedeyken hiç Osmanlıca-Arapça bilmezken, yukarıda alıntısını yaptığım metinler gibi metinler sayesinde sözkonusu kelimelerle tanıştım. Yani "Arapça bildiğim izlenimi" yaratmak istemedim.

Kelimelerin yazılışı konusunda bir tereddüt yaşandığı açıktır(Kendim de dahil). Bunu örneklerle tespit ettikten sonra, üyelerden fikir sormak istedim. Aynı kelimeleri aynı metinlerden şu anda öğrenci olanlar da okumaktadır. Onlar da yanlış öğreneceklerdir. Bu duruma işaret etmek ve çözüm yolları ararken birilerinin "bıyıkaltından" da olsa bana gülmelerini istemem.

Saygılarımla
Old 12-03-2007, 18:18   #22
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Ergin,

Yakıştıramadığınıza sevindim; çünkü kasdettiğim siz değildiniz; bu tür kullanımlara kapı açanlardı. Yazımdan sizi hedeflediğim anlamı çıkarılabiliyor demek ki; o halde, bana özür dilemek düşer.

Ondan öte, kafa karıştıran ve Türkçe konusunda ortalığı bulandıran birçok sözlük, dilbilgisi kitabı var. Üstelik yayın organlarında çıkıp bunları savunuyorlar. TDK da bu girişimlerin kaynağı haline geldi ne yazık ki.

Etkisizleştirildiği 1985 yılıydı sanırım, TDK nun kuruluş günlerine ilişkin öyküler gündeme gelmişti. Önceki gönderimin ardında o öyküler yer almaktadır. Bulursam, size de aktarmaya çalışırım. Tabii bunun söylediğiniz açılardan ne yararı olacağı kuşkulu; çünkü sürekli karşı yayın var ve TDK da karşı devrimin çıkış noktası. Yani; resmi yazışmalar ve okullarda öğretilenlerin ne olacağı üzerinde bir yaptırımı hedefleyemem. Ama benimle şu ya da bu biçimde sözlü ve yazılı iletişim kuran herkese bildiklerimi aktarmak bu dile aşık birisi olarak benim görevim. Yazarken de ona göre yazarım. "Basit, kolay, mantıklı, hiyerarşik kurallara uygun olan şey Türkçe' dir; sözcüklerin kaynağı veya asılları onların bu dildeki kullanım biçimlerini değiştiremez." derim.

Yineliyorum; hedefim siz veya bu başlıkta o doğrultuda görüş bildirenler değil; 1985 den bu yana ortaya koydukları karşı devrimci çabayla bu karmaşaya yol açanlardı. Umarım özrümü kabul edersiniz.

Saygılarımla,
Old 13-07-2007, 14:12   #23
sahinbiten

 
Varsayılan Mecur Çoğul Anlamda da Kullanılabilir Mi?

Mecur bir kaç yerde farklı kullanıldığını gördüm.( Kiracı anlamında gibi) Acaba mecur çoğul anlamda da kullanılabiliyor mu?
Old 13-07-2007, 14:52   #24
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.Biten1985,

Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca - Türkçe Lugat'nda mecurun bir anlamı kiraya verilen ( şey ) olarak gösterilmiş. Demek ki mecur tekil kullanıma ait.

Kiracı olarak gösterilmiş bir anlamı da bulunmuyor.

Yine Türk Hukuk Kurumu'nun hazırladığı Türk Hukuk Lugatı'nda da mecur, kiraya verilen yani kiralanan şey olarak gösterilmiş.

Saygılar.
Old 13-07-2007, 20:38   #25
ragıp

 
Varsayılan

Mecur arapça icar kökünden gelir. Arapça gramer dilimizden farklı olarak ön ekler ve son ekler alır. Me öneki edilgen bir durumu içerir. (emir kökünden gelen memur-amir gibi.)
Kiraya verilen şey mecur, kiralayan müstecir olarak adlandırılır.
Mecur tekildir. Çoğulu kanımca mecurat olarak adlandırılması gerekir. Ancak osmanlıca, bunu da yarı türkçe yarı arapça olarak, akaret olarak adlandırmıştırmıştır. Arapçada çoğul eki at dır.
Old 14-07-2007, 14:04   #26
Av.Ersin VARGÜN

 
Varsayılan Evrak mı Varak mı ?

Çoğu zaman kullandığımız bir kelimedir 'evrak'. Kökeni Arapça olup kökü 'varak'tır. Varak, yazılı belge manasında olup Evrak ise yazılı belgeler manasındadır. Yani evrak kelimesi aslında çoğul haldedir. Oysa biz çoğu zaman bir yerlerden yahut birilerinden yazılı belgeleri talep ettiğimizde, sorduğumuzda " Evraklar nerede?" veya "Evraklarımı getirir misin?" diye sorarız yanlış bir kullanımda bulunduğumuzu bilmeden. Zira Evrak kelimesine -lar eki eklenmesi iki kere çoğul eki kullanmak gibi bir sonuç doğurur.
Old 15-07-2007, 15:31   #27
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Evrak dediğiniz gibi Arapça kökenli varakanın çoğulunu ifade eden bir sözcüktür ve Türkçesi belge-ler'dir. Ancak yine de evrakların yanlış olduğunu düşünmüyorum; çünkü evrak Türkçeye tekil anlamıyla girmiştir ve bizler de Türkçe konuştuğumuza göre bir sorun yoktur.
Old 27-07-2007, 11:35   #28
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Arapça bilen bir kişi olarak ; bu kelime/ler ile ilgili biraz daha (doğru) bilgi eklemek isterim :

evrak ve varak ,her ikisi doğru ve her ikisi de, arapça kağıt anlamına gelen varka (tek yaprak) kelimesinin çoğuludurlar.

varka : (tekil) kağıt ,

evrak=varak : kağıtlar,kağıt yaprakları anlamına gelen eşanlamlı çoğullardır.
Old 27-07-2007, 17:38   #29
ragıp

 
Varsayılan

Sayın Olgune size katılamıyorum. Arapça bilmiyorum. Ancak kurallar hakkında biraz fikir yürütebilirim.
Bildiğiniz gibi, arapçada çoğul ekleri öne ve sonan konan eklerdir. Şey-Eşya, sebep-esbab gibi. Ya da sona konat at eki, matbu-matbuat gibi.
Varak arapça tek yaprak demektir. varaka tek yaprak olma durumunu ifade eder. Ancak başına konan e eki birden fazla olma durumunu doğurmakta.
Bilginiz olduğu üzere, arapçada esli harf yok. varak üç sessiz harften oluşur. Burada varak ile varka arasında ek ve kök olarak fark yoktur. Aradaki a harfinin yeri değişmiştir. Artık ayın harfi mi elif harfi mi sesli olur, o kadar bilgim yok. Ancak, arapçada bu şekilde tekil kelime, çoğul olmaz sanıyorum.
Old 28-07-2007, 16:19   #30
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ragıp Bey;

Dillerde gramer kurallarının dışında kalan kullanımlar olabileceği gibi,sizin bildiğinizin dışında kalan (benim ise arapça gramer bilgim değil,anne dili olarak pratik,konuşma dili olarak vakıf olduğum bir dil) bir gramerden kaynaklı;

varak = vrak = evrak (varka = kağıt çoğulu) bilgim var.
Emin olabilir ve katılabilirsiniz.

Divan Edebiyatımızdan hatırlıyorum :

Sername-i muhabbeti canane yazmışem
Hasret risalesin ' verak-ı cane ' yazmışem

Nalişlerini derd ile biçare bülbülün
Bad-ı saba eliyle gülistane yazmışem

....

Aşk mektubunu sevgiliye yazmışım
Hasret mektubunu canımın yapraklarına yazmışım
Çaresiz bülbülün dertli yakarışlarını
Saba rüzgarı eli ile gül bahçesine yazmışım

(yakarışın rengi ateş kırmızısı olup rüzgar ile gül bahçesine ulaşıyor, güllere kırmızı rengini veriyor)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sorgulanası Sözcükler Av.Cengiz Aladağ Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu 40 17-10-2011 21:59
Eşanlamlı Sözcükler Jeanne D'arc Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu 27 10-04-2009 11:33
Duygusal velayete tartışmalı karar oguzhand0 Hukuk Haberleri 0 19-10-2007 01:35
Tecavüze tartışmalı karar mslmklvz Hukuk Haberleri 6 25-11-2006 13:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09537697 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.