Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

İşveren Vekilinin Çilesi

Yanıt
Old 12-04-2012, 09:42   #1
hukukav

 
Varsayılan İşveren Vekilinin Çilesi

Sayın Meslektaşlarım,
İşveren vekili olarak artık iş davası kaybetmekten yoruldum. İşveren hep mi haksız olur, işçi hep mi haklı olur. Dilekçelerimde de artık dava konusundaki beyanlardan sonra bilirkişilere ve hakimlere ithafen "yapmayın artık, bu işi kazanç kapısı olmaktan çıkarın" şeklinde cümleler kurmaya başladım. Eskiden yorum içerikli davaları kaybedince çok şaşırmıyordum ancak son yıllarda öyle davalar gitti ki, inananamadım, hatta durumu birkaç gazeteci arkadaşımla paylaşınca üstü örtülü haber yaptılar.
İşçiler işverenin aracını çalar mesai saati dışında, şöförü alkollüdür, kaza yapar, arakadaşı ölür...hoooop işkazası....hooooop işveren suçlu...aracı nasıl almış, nasıl çıkarabilmiş...çalmış çalmış diyorsun sen söylüyorsun sen işitiyorsun...
İşçi yürürken düşer sonra normal hayatına devam eder, emekli olunca işverene dava açar "vay ben malul oldum" diye...tüm gözler işverende "ama sen zaten maluldun, bu yüzden askere bile gidemedin"....hoooop mahkemenin gerekçeli kararı: düştü malul oldu askere bile gidemedi...maddi manevi taaminat ver...Sayın Yargıtay; işçi maluldü, askere gidemedi ama bu durum 18 yaşında olmuş, bizde çalışmaya başladığında adam 50 yaşındaydı, nasıl olur da bizde düşmesi nedeniyle askere gidemez"...Yargıtay: onadım kararı....haydaaa
İşçi zam ister, yapmazsan işi bırakırım der...zam dönemi değil, gelsin bakarız dersin adam işi bırakır, ihtar çekersin işe dön yoksa fesih diye...adam işe dönmez, bi daha ihtar çekersin "tamam o zaman feshettim" diye...adam dava açar kıdem ihbar ister...göğsünü gere gere gidersin, efendim prosedür tam dersin, adam işyerini terketti, buyrun ihtarlar tutanaklar dersin...hoooop "işçi kesin biyerde haklıdır canıııııım" şeklinde zorlama tespitler...
Daha neler neler...
Yoruldum artık haklı davalarda görmezden gelinen gerçeklerden...tüm emekler, çabalar boşa gidiyor...bence hiçbir avukat, bu davayı kesin kazanırız dememeli, ancak buna rağmen bazen inanırsınız ya içinizden, işte o inancın aksi çıkınca tökezliyor insan...hiçbir kuruma inancı da kalmıyor...1 cümle de yazsan 1 sayfa da yazsan okunmuyor nasılsa deyip kaptırıyorsun kendini bir boşvermişliğe...
İşte durum bu meslektaşlar, sizin de böyle ağzımızı açık bırakacak davalarınız varsa paylaşmanızı dilerim.
Old 12-04-2012, 11:53   #2
adalet için

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, ne yazık ki bir zamanlar patron emredicidir deri koltuna oturur kucağına kedisini alır ağzında purosu ne yapsa işçiyi ezmek hor görmek için yapar;işçi gariptir hep eziktir mağdurdur.Çalışmaya sabah 5:00 te başlar gece 3:00 da bitirir şeklinde çizilen tablonun eseri olarak aslında işçiyle bir olup çalışan,istihdam yaratan işçisinin bir kuruş hakkını geçirmemeye özen gösteren işverenlerde mağdur ediliyor.Ne yazık ki hak nesafet hep işçi lehine uygulanıyor.Adalet haklıyı haksızdan ayırmakken iş davalarında haklıymış haksızmış gözetilmeden toptan işverenler haksız sayılıyor.Malesef duygularınızı içtenlikle paylaşıyorum.
Old 12-04-2012, 11:54   #3
aykutyigit

 
Varsayılan

Yanında staj yaptığım avukat bey İş davalarında işçinin boşanma davalarında da kadının vekili olursan 1-0 önde başlarsın demişti.Dava olarak adam 83 yılında sizofreni oluyor.Annesi de adamı yanına alıp bakıyor.Eşi de ne arıyor ne de soruyor.Boşanma davası açtık kadın mahkemede 'böyle gelmiş böyle gitsin' dedi(aynen bu şekilde tutanakta ).Yargıtay boşanma davasının reddi kararını oy çokluğuyla onadı !
Old 12-04-2012, 12:36   #4
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adalet için
Sayın meslektaşım, ne yazık ki bir zamanlar patron emredicidir deri koltuna oturur kucağına kedisini alır ağzında purosu ne yapsa işçiyi ezmek hor görmek için yapar;işçi gariptir hep eziktir mağdurdur.Çalışmaya sabah 5:00 te başlar gece 3:00 da bitirir şeklinde çizilen tablonun eseri olarak aslında işçiyle bir olup çalışan,istihdam yaratan işçisinin bir kuruş hakkını geçirmemeye özen gösteren işverenlerde mağdur ediliyor.Ne yazık ki hak nesafet hep işçi lehine uygulanıyor.Adalet haklıyı haksızdan ayırmakken iş davalarında haklıymış haksızmış gözetilmeden toptan işverenler haksız sayılıyor.Malesef duygularınızı içtenlikle paylaşıyorum.

Çok haklısınız, maalesef artık ağzında purosu deri koltuğunda oturanlar işverenler değil, bir zamanların fakir ama gururlu işçileri gözümün önünde gelişen olaylar olmasa, olayların bir numaralı tanığı olmasam bu kadar hırs yapmayacağım...
Old 12-04-2012, 16:00   #5
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukav
Sayın Meslektaşlarım,
İşveren vekili olarak artık iş davası kaybetmekten yoruldum. İşveren hep mi haksız olur, işçi hep mi haklı olur.

Eğer olguyu değil de olayları tarşıcaksak;

Hep demiyelim de % 99'u işçi haklıdır diyebilirim.

Ancak iş davalarında aslında 2 kişi kazanıyor biri işveren, diğeri işçi vekili...

İşveren kazançlıdır çünkü; bugün ödeyeceği parayı yıllar sonra ödeyebiliyor, hemde işçinin hakkından daha azını...

Ancak

İcra takiplerine baktığınızda da aynı sonuç çıkıyor, hep alacaklı haklı...

aynı şekilde ceza davalarında muhakkak sanık bir cezadan mahkum oluyor yani hep savcı haklı

Kolay Gelsin...
Old 12-04-2012, 19:29   #6
oeroglu

 
Varsayılan

peki neden işçinin vekili olup ta kazandığınız iş davalarından söz etmiyorsunuz???

...yoksa tüm iş mahkemesi davalarında işveren vekili misiniz??
Old 13-04-2012, 06:51   #7
emrahcevik

 
Varsayılan

işveren %99 haksızdır. bazen haklı olabilir. ama haklı olduğunda bile haksızdır.

işveren, asla ve asla kurallara tam olarak uymaz. onun amacı emekten çalarak sermaye biriktirmektir. hiçbir zaman işçinin mesaisini tam olarak vermez, primlerini tam olarak yatırmaz, sosyal haklarını gözetmez. yani işveren aslında işçiye davranışından dolayı her insanın normal şartlarda "allah belasını versin" dediği bir insandır.

işverenin yaptığı; inançlı bir insan için kul hakkı yemek, diğerleri için haksız kazanç elde etmektir.

işveren %99 oranında haksız olduğu için davaların %99'unu kaybeder. işverenin davaları kaybetmesi tesadüfi değildir. hayatın olağan akışının en fazla devreye girdiği davalar iş davalarıdır. hayatın olağan akışında işveren işçinin sırtına basarak o koltuğa oturduğu için mahkemeler bu akışa elden geldiğince karşı durmaya çalışırlar.

not : bu sistemde emekten çalmayan kazanamaz. hukuk çalanı korumaz.
Old 13-04-2012, 08:19   #8
JACELYN

 
Varsayılan

konu çok netameli aslında. ben de daha ziyade işveren avukatı olarak görev yapıyorum. çoğunlukla davaları kaybetsem de yine de bir yanım zayıf olan işçinin korunması gerektiğini düşünüyor.
Old 13-04-2012, 09:53   #9
Adli Tip

 
Varsayılan

Ben de uzunca bir süre, hem de mesleğe başlar başlamaz, yoğun bir şekilde iş mahkemelerinde işveren vekili olarak savunma görevini ifa ettim. Mesleğin başında olmanın da verdiği etkiyle, daha hiç kazanmanın tadına varamadan sürekli dava kaybetmek bende de olumsuz duygulara vesile oluyordu. Bu itibarla sayın hukukav'ın belirttiği gibi, ben de
Alıntı:
İşveren vekili olarak artık iş davası kaybetmekten yoruldum.

Ama biz avukatlar, davalarda taraf değil, tarafların vekiliyiz. Bugün bir tarafın, yarın diğer tarafın vekilliğini üstlenmek, bizim mesleğimizde çok normaldir. Hatta bence olması gerekendir. Bu sebeple bazı meslektaşların kendisini işçi avukatı ya da işveren avukatı olarak tanımlamalarını çok doğru bulmuyorum. Zira bu tanımın hemen sonrası bir önyargıdır, bir sonrası da objektiflikten uzaklaşmaktır.

Bizim camiamızda şöyle de bir entresan durum var:
İşçi avukatlarının(!) %99'u patronken, işveren avukatlırının(!) %99'u işçi avukatlardır.

İşçi avukatları işçilerden para kazanırken, işveren avukatları işverenden para kazanır. (Davaları kaybettikleri için, işçilerden karşı vekalet ücreti vs de almazlar. )

İşçi avukatı, işveren avukatı ayrımından kimseye fayda yok bu sebeple...

(Ayrıca işveren vekilliğinden zengin olan avukat da çok göremezsiniz ama, işçi vekilliğinden vergi rekortmenleri çok çıkar.)

İşin esasına girilecek olursa da...

İş hukukun varlık amacı, doğuş sebebi işçiyi korumaktır. İş hukukundaki en temel prensip de, işçi lehine yorum ilkesidir.

Ülkemizde informal, kayıtdışı çalışma çok yaygındır. Öte yandan gerçekten iyi niyetli olan işverenlerin ve işçilerin dahi hak ve yükümlülükleri hakkında genel bilgisi yetersizdir.

Hal böyle olunca, mahkemeye kadar gelen olaylarda işçinin haklı çıkma ihtimali elbetteki kuvvetle muhtemel olacaktır.

Bu sebeple, bir avukatın müvekkili işverene yapabileceği en önemli ve hatta tek yardım, işçi çalışırken haklarının eksiksiz verilmesini sağlamaktır. İşverenin avukatından alabileceği yardım, işçiye de yardımdır. Eğer iş işten geçtiken sonra avukata gelmişse işveren, zaten çok da bir şey beklememelidir.

Peki bizim yargımız, işçi lehine yorum ilkesinin sınırlarını aşıyor mu, kantarın topuzunu kaçırıyor mu???

Kesinlikle EVET!!!

İşin üzücü yanı, işveren aleyhine bu kadar durum yaratmasına rağmen, işçilerin de haklarına eksiksiz ve suratli kavuşmasını sağlayamıyor.

Son söz: Türkiye'de iş yargılaması her kesim için çok kötü durumda.

Saygılarımla,
Old 13-04-2012, 10:26   #10
Av.Barış

 
Varsayılan

emin olun günlerdir bizde bu konuları kendi aramızda tartışıyorduk. iş mahkemelerinde davalı kaybetmeye mahkumdur diyebiliriz. ancak kısmi kabul-red'den dolayı alacaklı-alacaklı vekili ve davalı vekili davadan dolayı birşeyler kazanabiliyor. kaybeden sadece işveren oluyor.
ancak şunu da unutmamak lazım. işveren'in hiç mi suçu yok?
sen adamı sözleşmeye göre çalıştırıp kıdemini ve diğer alacaklarını zamanında ödeseydin böyle mi olurdu?

birde üstüne işyerinde iş kazası olmuşsa hele hele 2-3 kişi varsa ve bunlardan ölen ya da iş kaybına uğrayan varsa işveren kapısına kilit vursun daha iyi.
ancak işler bu kadar da kötü gitmiyor. yargıtay özellikle hizmet tespiti dosyaların da eskisi gibi hep işçi lehine karar vermiyor. alacak-hizmet tespitinin birlikte yürümeyeceği şeklinde içtihatlar çıkmaya başladı.
Old 13-04-2012, 16:55   #11
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Ben de uzunca bir süre, hem de mesleğe başlar başlamaz, yoğun bir şekilde iş mahkemelerinde işveren vekili olarak savunma görevini ifa ettim. Mesleğin başında olmanın da verdiği etkiyle, daha hiç kazanmanın tadına varamadan sürekli dava kaybetmek bende de olumsuz duygulara vesile oluyordu. Bu itibarla sayın hukukav'ın belirttiği gibi, ben de

Ama biz avukatlar, davalarda taraf değil, tarafların vekiliyiz. Bugün bir tarafın, yarın diğer tarafın vekilliğini üstlenmek, bizim mesleğimizde çok normaldir. Hatta bence olması gerekendir. Bu sebeple bazı meslektaşların kendisini işçi avukatı ya da işveren avukatı olarak tanımlamalarını çok doğru bulmuyorum. Zira bu tanımın hemen sonrası bir önyargıdır, bir sonrası da objektiflikten uzaklaşmaktır.

Bizim camiamızda şöyle de bir entresan durum var:
İşçi avukatlarının(!) %99'u patronken, işveren avukatlırının(!) %99'u işçi avukatlardır.

İşçi avukatları işçilerden para kazanırken, işveren avukatları işverenden para kazanır. (Davaları kaybettikleri için, işçilerden karşı vekalet ücreti vs de almazlar. )

İşçi avukatı, işveren avukatı ayrımından kimseye fayda yok bu sebeple...

(Ayrıca işveren vekilliğinden zengin olan avukat da çok göremezsiniz ama, işçi vekilliğinden vergi rekortmenleri çok çıkar.)

İşin esasına girilecek olursa da...

İş hukukun varlık amacı, doğuş sebebi işçiyi korumaktır. İş hukukundaki en temel prensip de, işçi lehine yorum ilkesidir.

Ülkemizde informal, kayıtdışı çalışma çok yaygındır. Öte yandan gerçekten iyi niyetli olan işverenlerin ve işçilerin dahi hak ve yükümlülükleri hakkında genel bilgisi yetersizdir.

Hal böyle olunca, mahkemeye kadar gelen olaylarda işçinin haklı çıkma ihtimali elbetteki kuvvetle muhtemel olacaktır.

Bu sebeple, bir avukatın müvekkili işverene yapabileceği en önemli ve hatta tek yardım, işçi çalışırken haklarının eksiksiz verilmesini sağlamaktır. İşverenin avukatından alabileceği yardım, işçiye de yardımdır. Eğer iş işten geçtiken sonra avukata gelmişse işveren, zaten çok da bir şey beklememelidir.

Peki bizim yargımız, işçi lehine yorum ilkesinin sınırlarını aşıyor mu, kantarın topuzunu kaçırıyor mu???

Kesinlikle EVET!!!

İşin üzücü yanı, işveren aleyhine bu kadar durum yaratmasına rağmen, işçilerin de haklarına eksiksiz ve suratli kavuşmasını sağlayamıyor.

Son söz: Türkiye'de iş yargılaması her kesim için çok kötü durumda.

Saygılarımla,

Bu görüşe harfiyen katılıyorum...

ancak iş davalarında aslında kazananlarının birinin de işveren olduğunu unutmamak gerekir.

Bir dava düşünün, (ki çoğu dava böyle)

işçi 20 yıl çalışmış, davası kabul edilmiş, hak ettiği;

kıdem tazminatı: 20,000,00 TL
fazla mesai alacağı :30.000,00 TL
yıllık izin alacağı :5.000,00 TL

Toplam . 55.000,00 TL

hakkaniyet indirimi, zamanaşımı gibi sebeplerle;

Hükmedilen alacak: 35.000,00 TL

İşverene maliyet : 45.000,00 TL (tahmini)

bu durumda işveren neyi kaybetmiştir anlayamıyorum, 10.000,00 TL kazançlı olduğu gibi, bugün vereceği parayı (fazla mesaide yıllar önce vereceği parayı) çok sonra veriyor...

İşçi kazançlı mı peki ?

hükmedilen işçilik alacağından işçinin aldığı ücret: 35.000,00 TL (yüzdelik olarak avukata verdiğini varsayıyorum, ki bu bedel çoğu zaman daha fazla)

işçinin zararı 55.000,00 TL - 35.000,00 TL = 20.000,00 TL

Bu sonuca göre, ilk yazımda belirttiğim gibi 2 kişi kazançlı, biri işveren, diğeri işçi vekili....

İşveren 10.000,00 TL kazançlı, işçi 20.000,00 TL kayıplı...

Kaybeden tek kişi ise aslında işçidir....

Kolay gelsin...
Old 14-04-2012, 11:49   #12
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Bırakın işçi davalarını,işçi lehine yorum ilkesi işçi veya haksahiplerinin açtığı davalarda uygulanıyor bu tamam...fakat SGK'nın açtığı rücu davalarında dosyada dört adet işverene kusur yüklemeyen rapor varken veya yine dört adet kaçınılmazlık raporu varken Yargıtay'ın yeni bir rapor alınması için kararı bozması ile karşılaşıyor musunuz?....

veya kusur yükleyen müfettiş raporuna uygun tek bilirkişi raporuyla müfettiş raporuna uygun o sebeple yeni bir rapor almaya gerek yok şeklinde karar verilip dava sonuçlandırılırken...diğer taraftan kusur yüklemeyen müfettiş raporuna uyumlu bilirkişi raporu olduğunda bu yeterli değil tekrar rapor alınmalı denerek rapor aldırılıp davanın sonuçlandırılması ile karşılaşıyor musunuz? bu durumlar yargılamada silahların eşitliği, adil yargılanma ilkeleri ile nasıl bağdaşır?Delillerin değerlendirilmesinde SGK lehine yorum ilkesi var mı?
Old 17-04-2012, 15:48   #13
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan oeroglu
peki neden işçinin vekili olup ta kazandığınız iş davalarından söz etmiyorsunuz???

...yoksa tüm iş mahkemesi davalarında işveren vekili misiniz??

Evet ne yazık ki
Şirkete bağlı işveren vekiliyim
Old 17-04-2012, 15:52   #14
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan JACELYN
konu çok netameli aslında. ben de daha ziyade işveren avukatı olarak görev yapıyorum. çoğunlukla davaları kaybetsem de yine de bir yanım zayıf olan işçinin korunması gerektiğini düşünüyor.

Öyle davalarla karşılaştım ki artık ne yazık ki işçinin korunması gereken zayıflardan olduğunu düşünmekten baya bir uzaklaştım. Tabii ki söz meclisten dışarı. Elbette ki işverenlerin de işçinin haklarını vermediği, kötü müamele ettiği dava konuları var. Bana denk gelenlerden birçoğu gözümle şahit olduğum hakkaniyetsizlikler, iş davalarını kazanç kapısı haline geitrenler sadece.
Old 17-04-2012, 15:54   #15
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukav
Öyle davalarla karşılaştım ki artık ne yazık ki işçinin korunması gereken zayıflardan olduğunu düşünmekten baya bir uzaklaştım. Tabii ki söz meclisten dışarı. Elbette ki işverenlerin de işçinin haklarını vermediği, kötü müamele ettiği dava konuları var. Bana denk gelenlerden birçoğu gözümle şahit olduğum hakkaniyetsizlikler, iş davalarını kazanç kapısı haline geitrenler sadece.


Size şiddetle katılıyorum. İşçi işvereni "yolunacak kaz"- "söğüşlenecek adam- ödesin parası var nasolsa" bir insan olarak görüyor. İş kanunu revize edilmeli ve herşeyden önemlisi İş Mahkemesi hakimleri bu duruma uyanmalı artık!
Old 17-04-2012, 15:58   #16
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Bu görüşe harfiyen katılıyorum...

bu durumda işveren neyi kaybetmiştir anlayamıyorum, 10.000,00 TL kazançlı olduğu gibi, bugün vereceği parayı (fazla mesaide yıllar önce vereceği parayı) çok sonra veriyor...

İşçi kazançlı mı peki ?

..............

Bu sonuca göre, ilk yazımda belirttiğim gibi 2 kişi kazançlı, biri işveren, diğeri işçi vekili....

................

Kaybeden tek kişi ise aslında işçidir....

Kolay gelsin...

Aslında benim bahsettiğim hususlar kıdem-ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmama hususunda. Yani" işçinin hakettiği alacakları vermeyen işverenin davalarını kazanamıyorum, o yüzden yakınıyorum" gibi bir durum değil.
İşçinin gerçekten hakettiği hususlardan çok, haketmesi yoruma bağlı olan ya da haksız olan durumlardan bahsediyorum.
Old 17-04-2012, 15:58   #17
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Size şiddetle katılıyorum. İşçi işvereni "yolunacak kaz"- "söğüşlenecek adam- ödesin parası var nasolsa" bir insan olarak görüyor. İş kanunu revize edilmeli ve herşeyden önemlisi İş Mahkemesi hakimleri bu duruma uyanmalı artık!

Genelleştirmeyelim, bütünleşmeyelim, doğru kararı mahkeme verir, karar kesinleştikten sonra tek doğru budur.

bu işin sonu, "işçiler kardeş, patron kalleş" sloganına kadar gider...
Old 17-04-2012, 15:59   #18
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SERTANn
Bırakın işçi davalarını,işçi lehine yorum ilkesi işçi veya haksahiplerinin açtığı davalarda uygulanıyor bu tamam...fakat SGK'nın açtığı rücu davalarında dosyada dört adet işverene kusur yüklemeyen rapor varken veya yine dört adet kaçınılmazlık raporu varken Yargıtay'ın yeni bir rapor alınması için kararı bozması ile karşılaşıyor musunuz?....

veya kusur yükleyen müfettiş raporuna uygun tek bilirkişi raporuyla müfettiş raporuna uygun o sebeple yeni bir rapor almaya gerek yok şeklinde karar verilip dava sonuçlandırılırken...diğer taraftan kusur yüklemeyen müfettiş raporuna uyumlu bilirkişi raporu olduğunda bu yeterli değil tekrar rapor alınmalı denerek rapor aldırılıp davanın sonuçlandırılması ile karşılaşıyor musunuz? bu durumlar yargılamada silahların eşitliği, adil yargılanma ilkeleri ile nasıl bağdaşır?Delillerin değerlendirilmesinde SGK lehine yorum ilkesi var mı?

Kesinlikle katılıyorum. SGK taraf olunca, geri kalan herşey teferruat oluyor ne yazık ki.
Old 17-04-2012, 16:01   #19
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Genelleştirmeyelim, bütünleşmeyelim, doğru kararı mahkeme verir, karar kesinleştikten sonra tek doğru budur.

bu işin sonu, "işçiler kardeş, patron kalleş" sloganına kadar gider...

Üstadım ben durumu kötü niyetle çıkar sağlamak olarak kullanan işçilerden bahsediyorum.

Örneğin; Tüm yıllık iznlerini kullanmış fazla mesailerini almış ama bunların hiçbiri yazılı değil. İşveren kıdemini vermek istiyor. Adam gidip dava açıyor. Şimdi bu işçi kardeşlerimiz iyiniyetli mi....
Old 17-04-2012, 16:02   #20
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Size şiddetle katılıyorum. İşçi işvereni "yolunacak kaz"- "söğüşlenecek adam- ödesin parası var nasolsa" bir insan olarak görüyor. İş kanunu revize edilmeli ve herşeyden önemlisi İş Mahkemesi hakimleri bu duruma uyanmalı artık!

Aynı zamanda bilirkişilerin...Bugün bir davadan çıktım, 3 kişilik bilirkişi heyetinden 1 tanesi prof., iki tanesi iş güvenliği uzmanı.
Prof.:işveren hiçbir şekilde mesul değil demiş, geri kalan iki iş güvenliği uzmanı bu rapora katılmadığından ayrı rapor tanzim ederek işvereni %50 kusurlu bulmuş.
Şu an dava konusunu açık açık anlatamayacağım ama inanın ki işverenin %1'lik bile bir kusuru yok, olayın iş kazası ile yakın uzak ilgisi bile yok...
Old 17-04-2012, 16:03   #21
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukav
Aslında benim bahsettiğim hususlar kıdem-ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmama hususunda. Yani" işçinin hakettiği alacakları vermeyen işverenin davalarını kazanamıyorum, o yüzden yakınıyorum" gibi bir durum değil.
İşçinin gerçekten hakettiği hususlardan çok, haketmesi yoruma bağlı olan ya da haksız olan durumlardan bahsediyorum.

Meslektaşım size göre öyle olabilir ama bana göre farklı olabilir. Bunu son söz belirleyecektir. Bu noktada kararı veren hakim, raporu hazırlayan bilirkişi, davayı açan avukat, kararı inceleyen yargıtay, yasayı çıkartan parlemento.... Kimse mi bu haksızlığı farketmiyor?
Old 17-04-2012, 16:04   #22
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Üstadım ben durumu kötü niyetle çıkar sağlamak olarak kullanan işçilerden bahsediyorum.

Örneğin; Tüm yıllık iznlerini kullanmış fazla mesailerini almış ama bunların hiçbiri yazılı değil. İşveren kıdemini vermek istiyor. Adam gidip dava açıyor. Şimdi bu işçi kardeşlerimiz iyiniyetli mi....

Aynen benim de tüm şikayetim bu durumlara karşı mahkemelerin ve bilirkişilerin "işçi lehine yorum" ilkesini fazla abartması ve hatta zorlama tespit ve kararlar vermesi. Okurken bazen gülmenize engel olamıyorsunuz...
Old 17-04-2012, 16:06   #23
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Üstadım ben durumu kötü niyetle çıkar sağlamak olarak kullanan işçilerden bahsediyorum.

Örneğin; Tüm yıllık iznlerini kullanmış fazla mesailerini almış ama bunların hiçbiri yazılı değil. İşveren kıdemini vermek istiyor. Adam gidip dava açıyor. Şimdi bu işçi kardeşlerimiz iyiniyetli mi....

Yazılı değilse, kullanmamıştır.

Burada tartışılacak hiçbirşey yok.

Siz işçi yıllık izin kullandığında orada mıydınız?
Old 17-04-2012, 16:06   #24
hukukav

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Meslektaşım size göre öyle olabilir ama bana göre farklı olabilir. Bunu son söz belirleyecektir. Bu noktada kararı veren hakim, raporu hazırlayan bilirkişi, davayı açan avukat, kararı inceleyen yargıtay, yasayı çıkartan parlemento.... Kimse mi bu haksızlığı farketmiyor?

Ne yazık ki meslektaşım, kimse bu haksızlıkğı farketmiyor. En azından benim elimde bulunun tam karşılığı olan kararlar var, Yargıtay bile farketmemiş.
Old 17-04-2012, 16:10   #25
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Peki bu diğer tüm işçilerle de sabitse; işten çıkmış hatta orada artık çalışmayanlarca bile. Hatta mesela aynı işyerinde çalışan işçinin akrabası bile bu yönde beyan veriyorsa. Bu siz de bir kanaat oluşturmaz mı. Herkes mi yalan söylüyor?

Amacım kimin haklı haksız olduğunu tartışmak değil. Bazı durumlarda sadece işçi tarafından değil işveren tarafından da düşünmek lazım. Davada iki taraf var. Birine hakkaniyet uygulatılıyorsa diğerine de uygulatılmalı diye düşünüyorum.

İnanın bana öyle işçiler geliyor ki almıyorum davayı kesin kazanacak olmama rağmen. Çünkü daha taleplerini söylerken kötüniyetliler hakka3 iken 10 almak istiyormuş. Çünkü işverenini sevmiyormuş. Bu şekilde bu taleplerle gelen işçiler var.

Dediğiniz gibi, son söz mahkemenindir. Kimsenin de kimseye hakkı geçmezse bu son sözde çok şahane olur.
Old 17-04-2012, 16:10   #26
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukav
Ne yazık ki meslektaşım, kimse bu haksızlıkğı farketmiyor. En azından benim elimde bulunun tam karşılığı olan kararlar var, Yargıtay bile farketmemiş.

Varsa böyle kimsenin farketmediği bir haksızlık, sizin gibi değerli meslektaşlarımızın girişimleri düzelecektir elbette...

Şuan da bu forumda bu konuyu dillendirmeniz bile bir girişim benim nezdimde, aynı şekilde dilekçelerinizde ve savunmalarınızda da bunu dillendirileceğinize göre, sorun varsa çözülecektir şüphesiz...

Bu şekilde, sac ayaklarından avukatların önemi birkez daha farkedilmiş olacaktır...

Saygılarımla...
Old 17-04-2012, 16:20   #27
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva

İnanın bana öyle işçiler geliyor ki almıyorum davayı kesin kazanacak olmama rağmen. Çünkü daha taleplerini söylerken kötüniyetliler hakka3 iken 10 almak istiyormuş. Çünkü işverenini sevmiyormuş. Bu şekilde bu taleplerle gelen işçiler var.



İşçi, işveren karşısında zayıftır, sendikalı ya da Harranlı olması durumu değiştirmiyor, elbetteki zayıf olanın lehine yorum yapmak zorundayız. Yasanın amacı bu değil mi? Ceza davasında bile, şüpheden sanık yararlanmıyor mu?

Türkiye de o kadar çok firma tanırım ki, hiçbir şekilde iş mahkemelerinde adı okunmaz. Bu firmaların işçileri kötü niyetli olmadıkları için değil, gerçekten hakkı olmadığını düşündükleri için dava açmazlar. Bu hususa dikkat etmenizi isterim...
Old 17-04-2012, 18:44   #28
emrahcevik

 
Varsayılan

işveren tabi ki en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

çünkü işveren sürekli emekten çalıp sermaye yaratmaya çalışan kenedir.

bu kene kan emerken hiçbir kural gözetmez. mahkemeler işverene aslında kuralların olduğunu hatırlatır.

işveren ülkemizde işçinin sağlığını düşünmez, primlerini tam yatırmaz, iş güvenliğini hiçe sayar, izinleri yasada yazıldığı şekliyle ve sürelerle kullandırtmaz, fazla mesai ödemez, belirsiz süreli sözleşme ile çalışmayı çalışma saatlerinin belirsiz olması olarak algılar, kurallara uymayı zul addeder, kıdem tazminatını tam olarak vermez, ihbar tazminatından habersizdir, ikincil mevzuatları takmaz.

yani işçi her durumda haklıdır. işçi haksız olsa da haklıdır.

ama eğer tüm bu kurallara uyup da -yani işçinin hakkını gözetip- aynı karşılığı işçiden alamayan firma varsa, o zaman o işçiyle yollarını ayırmakta zaten özgürdür.

işveren lehine olan hiçbir düzenleme mantıklı değildir olamaz da. kısaca işvereni savunmak iyiniyetli ama beyhude bir girişimdir. aynı zamanda sınıf bilincinden yoksunluktur da.

ülkemizin büyüme stratejisi ucuz işgücüne dayalı emek yoğun üretimle dünya pazarında rekabet etmek olduğu için işçinin ezilmesi normaldir.

eğer devlet düzgün bir denetim yapsa türkiye'de ceza yemeyen işyeri kalmaz.

bu düzende işçi peşinen cezalandırılırken, işverene sermaye yaratma konusunda destek verilir.

ne de olsa geride ucuz işgücü potansiyeli olan milyonlar var.
Old 17-04-2012, 21:30   #29
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emrahcevik
işveren tabi ki en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

çünkü işveren sürekli emekten çalıp sermaye yaratmaya çalışan kenedir.

bu kene kan emerken hiçbir kural gözetmez. mahkemeler işverene aslında kuralların olduğunu hatırlatır.

işveren ülkemizde işçinin sağlığını düşünmez, primlerini tam yatırmaz, iş güvenliğini hiçe sayar, izinleri yasada yazıldığı şekliyle ve sürelerle kullandırtmaz, fazla mesai ödemez, belirsiz süreli sözleşme ile çalışmayı çalışma saatlerinin belirsiz olması olarak algılar, kurallara uymayı zul addeder, kıdem tazminatını tam olarak vermez, ihbar tazminatından habersizdir, ikincil mevzuatları takmaz.

yani işçi her durumda haklıdır. işçi haksız olsa da haklıdır.

ama eğer tüm bu kurallara uyup da -yani işçinin hakkını gözetip- aynı karşılığı işçiden alamayan firma varsa, o zaman o işçiyle yollarını ayırmakta zaten özgürdür.

işveren lehine olan hiçbir düzenleme mantıklı değildir olamaz da. kısaca işvereni savunmak iyiniyetli ama beyhude bir girişimdir. aynı zamanda sınıf bilincinden yoksunluktur da.

ülkemizin büyüme stratejisi ucuz işgücüne dayalı emek yoğun üretimle dünya pazarında rekabet etmek olduğu için işçinin ezilmesi normaldir.

eğer devlet düzgün bir denetim yapsa türkiye'de ceza yemeyen işyeri kalmaz.

bu düzende işçi peşinen cezalandırılırken, işverene sermaye yaratma konusunda destek verilir.

ne de olsa geride ucuz işgücü potansiyeli olan milyonlar var.

Tespit ettiğiniz durumlarla ilgili bir mücadele vermek gerekiyorsa, bunun yeri sandık olabilir, meydanlar olabilir vs...

Memleketteki ekonomik sistem, siyasi düzen bu iken, meri mevzuat bu şekildeyken, iş mahkemelerinin verdiği kararlar söylediklerinizi ne kadar değiştirebilir? Turkiye'deki işçilerin yüzde kaçının yolu iş mahkemesinden geçiyor ki?

Hakimin görevi, kanunu uygulamaktır! Takdir yetkisini de hakkaniyete uygun olarak kullanmakla mükelleftir. İşçi lehine yorum ilkesi, kanun önünde eşit olmanın önüne geçemez!

İş mahkemeleri ve ilgili Yargıtay daireleri bazen öyle kararlar veriyor ki, değil vatandaşa, iş hukukuyla fazla ilgilenmeyen çok iyi avukatlara dahi izahı mümkün olmayabiliyor.

Bir hakimin, bence bu davada işçi haksız ama, koskoca işverene bu para dokunmaz, diye düşünerek işçi lehine hüküm kurması, ya sadaka kültürüyle ya da anarşi ile açıklanabilir. Ben bizim hakimlerimizin çoğunun anarşist olduğunu sanmıyorum...

Yanlış bulduğu kanunu yanlış uygulayarak çözüm üretme eğilimi görüyorum ben bazı kararlarda...

Bu tartışma emek sermaye mücadelesiyle ilgili olsaydı, emin olun bu forum bu kadar gündür açık kalmazdı. Konuya hukuk tekniğiyle ya da uygulamada karşılaşılan sorunlarla yaklaşanların, sizin belirttiginiz hususlardaki sessizliği bence önyargı oluşturmamalı.

Saygılar...
Old 18-04-2012, 06:36   #30
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bizim camiamızda şöyle de bir entresan durum var:
İşçi avukatlarının(!) %99'u patronken, işveren avukatlırının(!) %99'u işçi avukatlardır.

Tuhaf ama gerçek.

Alıntı:
İş hukukun varlık amacı, doğuş sebebi işçiyi korumaktır. İş hukukundaki en temel prensip de, işçi lehine yorum ilkesidir.

Hukuk devletinde böyle bir hukuki anlayış da "tuhaf ama gerçek"… Madem öyle, "İş hukuku"'nun "İşçi hukuku" olarak değiştirilmesi kaçınılmazdır. )

İş hukukuna ve iş hukukçusuna teessüflerimle...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İşveren Vekilinin İşe Davete Yetkisi ISTANAZ Meslektaşların Soruları 6 02-05-2015 12:09
Asıl İşveren - Alt İşveren İlişkisi / 5538 sayılı Kanun Av.Aylâ Çağlartuna Meslektaşların Soruları 7 01-02-2013 10:23
Üniversite Bünyesinde Çağrı Merkezi Çalışanı Asıl İşveren Alt İşveren Muvazaası Av. Çıldır Meslektaşların Soruları 5 02-12-2011 17:07
İşçilik Alacakları Konusunda Alt İşveren-İşveren Vekili Sorunu.... Av. Uğur İHTİYAROĞLU Meslektaşların Soruları 1 13-10-2011 17:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07549906 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.