Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadın ve Çalışma Hayatı

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-03-2004, 13:03   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadın ve Çalışma Hayatı

Üç Kadından İkisi Evde

Ekonomik ve Sosyal Konsey bünyesindeki İstihdam Çalışma Kurulu'nun raporuna
göre, Türkiye'de her üç eğitimli gençten biri;
her üç kadından da ikisi işsiz.
Kadınlar arasında daha yaygın olan işsizlik, 2010'da iki katına çıkacak.
http://www.bianet.org/2004/03/01_k/31781.htm
Old 06-08-2004, 22:40   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Soru Kadın ve Çalışma Hayatı

Ya Kariyer, Ya Çocuk


İngiltere'deki bir araştırmaya göre, işinde başarılı kadınların evlenme olasılığı erkeklere oranla 3 kat az. İşkadınlarının boşanma oranı, aynı pozisyonda çalışan erkeklere göre 2 kat fazla. İşgücünün yüzde 45'ini oluşturan kadınların yüzde 6'sı yönetici.



--------------------------------------------------------------------------------
Vatan Gazetesi
30/07/2004
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - İngiltere'de yapılan bir araştırma, kariyerlerinde başarılı olan kadınların evliliklerini yürütmekte zorlandıklarını ortaya koydu.

Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar, çocuklarını evde bıraktıklarında vicdan azabı çekiyor, stresli ve huzursuz oluyor. Ankette ortaya çıkan bazı veriler şöyle:

* İşinde başarılı kadınların evlenme olasılığı erkeklere oranla üç kat az.

* Evlenen işkadınlarının boşanma oranı ise, aynı pozisyonda çalışan erkeklere göre iki kat daha fazla.

* İngiltere'de kadınlar işgücünün yüzde 45'ini oluşturduğu halde yalnızca yüzde 6'sı yönetici kadrosunda. (BB)
Old 22-03-2006, 08:20   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadın ve Çalışma Hayatı

Kadın maaşlarındaki global eşitsizlik
Metin Ercan /Radikal

22/03/2006

Evvelki hafta kutladığımız Dünya Kadınlar Günü, kadınların erkeklerle eşit çalışma şartlarına sahip olmak üzere yaptıkları mücadeleyi simgeliyor ve kökeni 19. yüzyılın ortalarına kadar dayanıyor. Fakat bu ilk mücadeleden beri 150 sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ birçok ülkede kadınların erkeklere göre daha düşük ücret aldığı görülüyor.
Avrupa Komisyonu'nun bir çalışmasına göre Avrupa Birliği genelinde kadınların ortalama maaşları erkeklere göre yüzde 15 oranında düşük. Başka bir çalışmada ise İngiltere'deki maaş farklılığının yüzde 17 oranında olduğu saptanmış. Amerika'da ise söz konusu fark yüzde 20 civarında. Söz konusu farklılığın sebepleri ise çeşitli. Erkek ve kadınların üniversitedeki bölüm tercihlerine, aldıkları derslere ve bundan dolayı farklı iş alanlarında istihdam edilmelerine kadar gidiyor. Kariyer planlamasına dair dışarıdan alınan danışmanlık ve görüşler de kadınların daha düşük getirili mesleklere yönelmelerine neden olabiliyor. Kadınların çocuk sahibi oldukları dönemde mesleklerinden uzak kalmaları veya yarı zamanla çalışmaları da ücret seviyelerinde olumsuzluğa yol açabiliyor.
Türkiye'de ise kadınların daha olumsuz istihdam şartlarına sahip olmasının temel nedeni eğitim düzeylerindeki farklılık. TÜİK istatistiklerine göre, istihdam edilen kadınların yüzde 17.7'si okuryazar değil. Bu oran erkeklerde yüzde 3 düzeyine iniyor. Eğitim düzeyi, sahip olunan meslek grubunu da büyük ölçüde etkiliyor. Okuryazar olmayan veya okula gitmemiş olanlar daha çok çiftçilikle geçinirken, ilkokul ve ortaokul mezunları işçilik yapıyorlar. Lise mezunları ticaret, satış veya idari personel olarak görev alırken, yüksekokul mezunları ilmi ve teknik eleman veya serbest meslek sahibi olarak hayatlarını kazanıyorlar. Türkiye'de kadınlar daha düşük eğitim düzeylerine sahip olduklarından, büyük oranda tarım alanında çalışıyorlar. Kadınların eğitim düzeyleri ise çoğunlukla mevcut aile yapısı ve bu yapının kadınlara yüklediği rollerle şekilleniyor. Kadınlara çoğunlukla eğitim şansı verilmezken, iktisadi faaliyetlere katılmaları da büyük ölçüde engelleniyor.
İstihdamın yapısına bakıldığında görülen diğer önemli bir bulgu da, ilkokuldan sonra okumaya devam etmiş kişilerin içinde üniversite eğitimi alanların oranının erkeklerde dörtte bir iken, kadınlarda yaklaşık yüzde 40'a çıkması. Yani, kadınlar okuma ve tahsillerine devam etme şansı verilmeleri durumunda daha 'kalifiye' bir eğitim alma yönünde erkeklere göre daha fazla çaba sarf ediyor ya da 'aile geçindirme' saikiyle tahsilini ortaokul veya lise düzeyinde kesip mesleğe atılan erkeklerin aksine daha çok imkânları oluyor.
Sözün özü, tahsil imkânlarını yeterince kullanıp iyi bir meslek edinme eğilimine sahip olan kadınlara, bu imkânın mümkün mertebe sağlanması, çalışma alanında sahip oldukları eşitsizlikleri aşmanın en büyük çözüm yolu oluyor. Bu tür bir gelişme istihdamın niteliğini de artıran 'kalıcı' bir etki yapıyor. Son yıllarda kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından yürütülen 'Haydi Kızlar Okula', 'Kardelenler', 'Baba Beni Okula Gönder' gibi proje ve kampanyalar bu anlamda önemli adımlar ve uzun vadede bu gibi girişimlerin sadece sosyal ve kültürel değil, kadınların kariyerlerine ve işgücünün toplam iktisadi verimliliğine de önemli katkılarının olacağı ortada.
Old 30-03-2006, 18:10   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Göyçe: "Kamuda Cinsiyet Ayrımcılığı Var"
KESK Kadın Sekreteri Göyçe kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığı ve kadın temsilinin yetersizliğine karşı başlatılan kampanya hakkında bilgi verdi. Göyçe, "Kadın emeğinin görünür olması ve ayrımcılığın ortadan kalkması için düzenleme yapılmıyor" dedi.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
29/03/2006 Ayşe DURUKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde KESK ve bağlı sendikaların kadın yöneticilerinin başlattığı kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığa ve kadın temsilindeki adaletsizliğe ilişkin kampanyayla ilgili olarak KESK Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenlendi. KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe'nin düzenlediği basın toplantısında; kampanya çerçevesinde işyerlerinden başlayarak, eylem ve etkinlikler başlatacaklarını ve taleplerinin insani olduğunu dile getirildi.

KESK'in kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığı ve kadın temsilinin yetersizliğine karşı başlattığı 'Eşitlik haklarımızı ve geleceğimizi istiyoruz. Yarın değil bugün' kampanyasına doğrultusunda basın toplantısı düzenleyen Göyçe, tüm kadınların kampanyaya katılmasını istedi.

Göyçe; Kamuda yönetim kademelerinde kadın az

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul'un da katıldığı toplantıda konuşan Göyçe, kamudaki yönetim kademelerindeki kadın erkek eşitsizliğine de dikkat çekerek, kamudaki yönetim kademelerinde kadın oranının yüzde 9 olduğuna işaret etti:

"İşyerinde tacize ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz, emeğimiz ikincileştiriliyor, yedek işgücü olarak görülüyoruz. Bilgi birikimimiz yeterli olduğu halde terfi ve atamalarda mağdur oluyor, yükselemiyoruz. İşgücü hızla kadınlaşıyor, ama kadın emeğinin görünür olması ayrımcılığın ortadan kaldırılması için yeterli düzenlemeler yapılmıyor. Konfederasyonumuz, kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarına sahip çıkmayı ve cins ayrımcı politikalara karşı mücadele etmeyi görev kabul ediyor."

KESK'in Talepleri:

* En az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50'den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır. (Bu hizmet SHÇEK bünyesinde verilmelidir. Kreşler ücretsiz ve SHÇEK yönetmeliğine uygun düzenlenmelidir. Gece çalışması olan ve vardiyalı işyerlerindeki kreşler 24 saat açık olacak biçimde düzenlenmelidir. Hükümet, kreşlerin açılamadığı durumlarda geçici önlem olarak kreş ücretini karşılamalıdır.)

* Doğumdan dolayı ücretsiz izne ayrılan kamu çalışanı kadınların, izinde geçen süreleri emekli kesenekleri devlet tarafından ödenmeli ve emeklilikten sayılmalıdır.

* İşe almada, terfi ve yükselmelerde olumlu ayrımcılığın uygulanması, kadın istihdamını arttırmaya yönelik istihdam politikalarının oluşturulması yönünde somut adımlar atmalıdır.

* İşyerinde cinsel tacizin; "Kişilik haklarını tehdit eden ve zedeleyen, belli bir cinsiyete mensup olma sebebiyle cinsel nitelikte veya başka türlü davranış şeklinde, özellikle üst yöneticiler ve mesai arkadaşları tarafından yapılan, arzu edilmeyen ve kabul edilemez söz, tutum ve davranışlar, cinsel tacizdir." biçiminde yasal tanımı yapılmalıdır. Cinsel taciz konusu mesleki eğitimlerin bir parçası olmalı; koruyucu tedbirler alınmalı ve yasal yaptırımların uygulanmasında mağdurun şikayeti yeterli olmalıdır.

* Bütün kadın kamu çalışanlarına yönelik mesai saatleri içerisinde düzenli "Kadın Sağlığı" eğitimleri verilmelidir.

* İLO'nun "Aile Sorumlulukları Olan Kadın ve Erkek İşçilere Fırsat ve Davranış Eşitliği Sağlanması"na İlişkin 156 sayılı sözleşmesi ülkemiz tarafından bir an önce onaylanmalı ve hayata geçirilmelidir.

* Anayasadaki "aile" tanımı, boşanmış ve çocuğuyla yaşayan kadınları kapsayacak biçimde genişletilerek yeniden düzenlenmelidir.

* Yargı mensuplarına, güvenlik güçlerine, sağlık görevlilerine, öğretmenlere, sosyal hizmet uzmanlarına, psikologlara, hukukçulara, kadın ve çocuklara karşı şiddet konusunda zorunlu hizmet içi eğitim verilmeli, seminerlerle desteklenmelidir.

* Hükümet, belediyelerin görev ve sorumluluklarını içeren 5393 sayılı yasanın "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyeler, kadın ve çocuklar için koruma evleri açar" maddesi doğrultusunda, sığınma evlerini uluslar arası standartlara göre inşa edip bakımının yapılarak, uygulamaya geçirilmesi için gerekli önlemleri almalıdır.

* 8 Mart'ta kamu emekçisi kadınlar ücretli izinli sayılmalıdır.(AD)
Old 19-04-2006, 12:16   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınlar evlerine dönüyorlar

Metin Ercan

19/04/2006 /Radikal
Daha önce Türkiye'deki istihdam sorununa değinen Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Andrew Vorkink, geçen hafta 'Türkiye İşgücü Piyasası' raporunu açıkladı.
Rapor net bir şekilde işsizliği Türkiye'nin en büyük sorunu olarak ortaya koyuyor. İşgücündeki artışa karşın iş alanlarının yaratılamaması istihdam oranını azaltıyor. Raporun dikkat çektiği önemli hususlardan biri ise kadınların işgücüne katılım oranının benzer ülkelere göre oldukça düşük düzeyde olması. Söz konusu rapora göre, çalışmayan kadın sayısı toplam kayıtlı çalışanların sayısından daha fazla!
Öncelikle, kadınların işgücündeki yerine ilişkin istatistiki bilgileri TÜİK'in Hanehalkı İşgücü Anketi'ne bakarak hatırlayalım. TÜİK'in 2005 yıl sonu verilerine göre, işgücüne katılım oranı erkeklerde yüzde 71 olurken kadınlarda ise yüzde 23.2 olarak gerçekleşmiş. Oysa 2002 yılında bu oranın yüzde 27.9 seviyesinde olduğu görülüyor. Geçen 3 sene içinde kadınların işgücüne katılımlarında ciddi bir düşüş gözlemleniyor. İki dönem arasında 15 ve daha yukarı yaştaki kadın nüfusu 24.2 milyondan 25.8 milyona çıkarken, toplam kadın işgücü 6.8 milyondan 6 milyon'a iniyor ve kadınlarda toplam işsizlik 600 bin civarında seyrediyor. Erkek nüfusunda ise, söz konusu iki dönem arasında toplam çalışabilir nüfus, işgücü, istihdam ve işsizlik rakamlarında orantısal bir artış görülüyor. Bu rakamlardan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Türkiye'de kadınlar iş piyasalarında talebin çok hızlı artmadığı bir dönemde, göreceli olarak düşük eğitim düzeylerinin de etkisiyle erkeklere karşı rekabet şanslarının düşük olması sebebiyle, zorunlu ya da gönüllü olarak işgücünün dışında kalıyorlar. Böyle bir durumda kadınların 'iş aramak' yerine 'ev hanımlığı' ya da 'annelik' seçeneklerini kullandıkları da düşünülebilir.
Kadınların işgücünden bu şekilde 'dışlanmaları' ya da 'dışında kalmaları', ataerkil toplum yapısından olduğu kadar, eğitim seviyesinden de kaynaklanıyor. Özellikle eğitim seviyesinin göreceli olarak yetersiz olması, iş piyasalarında kadınların daha az tercih edilmelerine neden oluyor. Kadınlar daha çok tarım sektöründe istihdam edilirken, ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar. Diğer iktisadi faaliyet alanlarında ise iş bulma şansları çok daha düşük oluyor.
İstatistikler açısından bakıldığında ise, kadınların işgücüne katılmıyor olmaları işsizlik oranlarını olduğundan daha düşük gösteriyor. 'Ev hanımlığı'nı seçerek iş aramaktan vazgeçen kadınlar, işsizlik rakamlarına dahil olmuyor.
Ekonomik büyüme, çokça söz edilen 'dinamik nüfusumuzun' varlığından çok, bu nüfusun erkek ve kadın beraber işgücüne dahil edilmesi ve istihdama katılması ile sağlanabilir. Uzun vadeli bir işgücü planlamasında, kadınların evlerinden tekrar işyerlerine dönmesi için gerekli eğitim ve kariyer planlamasının yapılması gerekiyor.

Metin Ercan
Old 24-05-2006, 20:47   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Bakırcı: "Kadınlar Eve Hapsedilmek İsteniyor"
AKP'nin işverenlerin kreş açma zorunluluğunu kaldırmaya yönelik
girişimini bianet'e değerlendiren Bakırcı " kadın ve erkeklerin eşit
haklara sahip olmaları ve ailevi sorumlulukların eşit olarak
paylaştırılması ilkesine aykırıdır" diyor.
--------------------------
BİA Haber Merkezi
22/05/2006 Ayşe DURUKAN
----------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Hükümet, "istihdam üzerindeki yüklerden kurtulma"
gerekçesiyle emzirme odası ve kreşleri kapatmaya hazırlanıyor.

Hükümetin girişimini bianet'e değerlendiren Doç Kadriye Bakırcı
ise "kadınların çalışma olanaklarını kısıtlayan bu düzenlemeler,
kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olmaları ve ailevi
sorumlulukların eşit olarak paylaştırılması ilkesine aykırıdır" diye
düşünüyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Fakültesi, Hukuk Anabilim
Dalı, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi Bakırcı, bu
girişimin Avrupa Birliği (AB) mevzuatı, Uluslararası Çalışma Örgütü
(İLO) belgeleri ve BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın
Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'ne CEDAW) uyma zorunluluğuyla
çeliştiğini söylüyor

Bakırcı: Kadınların istihdamını önlemeye yönelik çalışma

Bakırcı ayrıca, kadınların istihdamını önlemeye yönelik bu
çalışmanın, Anayasa'nın eşitlik, çalışma hak ve özgürlüğü
ilkelerine, bireyin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına
aykırı olduğunu söylüyor.

"Bu yük tamamen işverenlerin omzuna yüklenmemelidir" diyen Bakırcı,
sosyal devlet olmanın gereği olarak merkezi ve yerel idarelere de
çocuk bakım yurtları ve emzirme odası, çocuk bakım yurdu açma
yükümlülüğünün öngörüldüğünü söylüyor.

Bakırcı, işveren üzerindeki mali yükün hafifletilmesi için vergi
indirimine gidilmesini gerekli görüyor.

"Ancak hükümet bu yola gitmektense, işverenlerin kreş açma
zorunluluğunu tamamen kaldırmaya yönelik girişimler başlattı. Bunun
anlamı işgücüne katılımı zaten düşük olan kadınları işgücünden
tamamen çekilmeye zorlamak ve eve hapsetmektir."

Yasa kadın işçi sayısıyla düzenleniyor

Bakırcı, 14 Temmuz 2004 tarihinde çıkarılan Gebe veya Emziren
Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım
Yurtlarına Dair Yönetmelik' le, İş Kanunu kapsamındaki işverenlere,
emzirme odası ve yurt açma yükümlülüğü getirdiğini söylüyor.

"Ancak bu yükümlülük, yalnızca kadın işçi sayısı esas alınarak
düzenlenmiştir. Ayrımcılık oluşturan bu madde uyarınca, yaşları ve
medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın işçi çalıştırılan
işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması
ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren
tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre
uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur."

Bakırcı: İşveren kadın işçi sayısını düşük tutuyor

Bakırcı, yönetmeliğe göre yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun,
150'den çok kadın işçi çalıştıran işyerlerinin de, 0-6 yaşındaki
çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını
emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve
işyerine yakın bir yurdun kurulmasını zorunlu kıldığını belirti.

Yasanın, Yurt açma yükümlülüğünde olan işverenler yurt içinde
anaokulu da açmak zorunluluğuna; Oda ve yurt açma yükümlülüğünün
belirlenmesinde, işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde
bulunan tüm işyerlerindeki kadın işçilerin toplam sayısını dikkate
aldığına, dikkat çeken Bakırcı şunları söylüyor:

"Ancak işverenin bu yükümlülüklerinden kurtulmak için kadın işçi
sayısını öngörülen rakamların altında tutuyor.

"Bu düzenleme, çocuk bakım yükümlülüğünün kadına ait olduğu
görüşünün yansımasıdır ve kadınların çalışma olanakları
kısıtlanmaktadır. Bu nedenle işverenin emzirme odası ve yurt açma
yükümlülüğü, kadın ve erkek işçi sayısının toplamı dikkate alınarak
belirlenmelidir."

Haklar, kadın erkek eşit sağlanmalı

Bakırcı, yönetmelik uyarınca, oda ve yurtlardan, kadın işçilerin
çocukları ile erkek işçilerin annesi ölmüş veya velayeti babaya
verilmiş çocukları faydalandığını söylüyor ve sakıncasına işaret
ediyor.

"Bu hak, erkek ve kadına eşit olarak sağlanmalıydı. Çünkü, annenin
işyerinde, emzirme odası veya yurt olmaması durumunda, çocuk,
babanın işyerindeki olanaklardan yararlanabilmelidir. Bu düzenleme
de, kadınların çalışma yaşamında eşit fırsatlara sahip olma hakkı
önünde engel oluşturmaktadır." AD)
.....
Old 26-05-2006, 11:02   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Evlendikten Sonra Kariyerini Bırakan Kadına Tazminat

Lordlardan tarihi nafaka kararları...

İngiltere'de Kamarası (ülkede en üst düzey yargı makamı) 2 boşanma davasında ev kadınlarının lehine karar alarak, kadınların yuva kurup çocuk yetiştirmek için kariyerlerini noktalamasının "tazmin edilmesi" gerektiğini açıkladı. İngiliz basını da, kararın bundan sonraki bütün boşanma davaları için örnek teşkil edeceğini yazdı. İşte karara dayanak oluşturan iki örnek olay:

Kariyer tazminatı...
Melissa Miller: Ülkenin en ünlü iş adamlarından Alan Miller ile evli olan Melissa'nın, kendini aldatan eşine açtığı boşanma davası ülkede uzun sürekonuşuldu. Mahkeme heyeti Melissa'nın, yüksek ücretli kariyerini terk ettiğini belirtti ve eşinin 9.5 milyon dolarlık servetini Melissa'ya devretmesi kararını aldı.
Julia McFarlane: Evde kalıp çocuk bakmaya karar veren McFarlane öncesinde yüksek ücretle bir işte çalışıyordu. Mahkeme eşinin McFarlane'ye boşanmalarını takip eden 5 yıl boyunca 460 bin dolar tazminat ödenmesi kararı verdi. Eşi kararı haksız bularak Lordlar Kamarası'na götürdü. Lordlar Kamarası dün tazminatın ömür boyu ödenmesini kararlaştırdı.

DIŞ HABERLER/Sabah
Old 26-05-2006, 13:14   #8
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan

bu kararlara paralel kararlar bizim mahkemelerimizde de alınmıştı zannedersem...

hem de lordlar kamarası derecesindeki yüksek mahkemede değil, baya aile mahkemelerinde...
Old 26-05-2006, 15:38   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Bence çok doğru olmayan bir karar. Çünkü, öncelikle evlilik serbest irade ile oluşan bir kurumdur. Kişi serbest iradesiyle evlenmeye karar veriyorsa ve buna bağlı olarak da kariyerinden vazgeçiyorsa kariyerinden vezgeçen kendisidir.

Yok eğer kariyerinden vaz geçmesi koşulu ile eşi onunla evlenmiş ise bu durumda da evlilik serbest irade ürünü değildir.

Evlilik içindeki haksız bir eylem (örnek:aldatma) ile, evlilik öncesi var olan ve evlilik nedeniyle kaybedilen imkanlar arasında ilişki kurulamaz.

Bu gidişle, insanlar evlenmeyecek.Bu nasıl mantık?

Saygılarımla.
Old 26-05-2006, 16:25   #10
merayesen

 
Karar Kadinlarimizin güclü ve bilincli olmasi toplumumuzu ilerletecektir.

Ben sayin M.Dikiciye katilmiyorum.
Bence de cok yerinde bir karar. Evlilik serbest irade ile yapiliyor, ancak nedense isi birakma fedakarligi kadinlara düsüyor. Bu durumun ancak kadinin anne olma dogal özelliklerinden oldugunu yadsimiyorum fakat hayat sartlarinin bu kadar zor oldugu bu modern cagda bunun da bir bedeli olmasi gerektigini düsünüyorum.
Her ne nedenle olursa olsun evlilikte yollar ayrildiginda erkegin is ve sosyal yasantisinda bir degisiklik olmazken, kadin ,özellikle isini birakmis bir kadin is yasantisina en basindan baslamak zorunda kaliyor. Örnegin cocuklarini büyütmüstür, tamam ne güzel ama bu yalnizca kadinin degil her iki tarafin cocugudur.O zaman bedeli her iki taraf ödemelidir.
Ne yazik ki özellikle Türkiye mizde bir cok kadinimiz evlenince calistigi isinden cikariliyor. Evinde otursun, kocasinin dizinin dibinde ve cocuklarini büyütsün diye. Bu kadinlarimiza dogal bir durummus gibi kabul ettiriliyor.Benim basima cok geldi. Bankada calisan ve özel bir saglik kurulusunda sigortali calisan müvekkillerim evlenirken isten cikmislar daha sonra evlilikleri yolunda gitmeyince ne yazikki ayni is ortamini bir daha bulamamislardir.
Bizim toplulumuzda da bu kani degismeli.Bu konudaki ictihatlar yerlesirse kadina "evleniyorsun isten cik" demek bu kadar kolay olmayacaktir düsüncesindeyim.
Old 26-05-2006, 18:22   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Aynı işi yapabildikleri halde işverenlerin eleman alımında erkeği tercih etmesine kadınlar öfkeli

'Erkek' isteyen iş ilanlarına tepki

Kadın mühendisler, özel sektör ve devlet kurumlarının kadınların da erkeklerle aynı işi yaptıkları halde eleman alımıyla ilgili iş ilanlarında cinsiyet ayrımcılığı yaptıkları gerekçesiyle imza kampanyası başlattılar

ÖZEL sektör ve kamu kurumlarının işe alacakları kişilerin, kadınlarında aynı işi yapabildikleri halde 'erkeği' tercih etmeleri sonunda kadın mühendisleri isyan noktasına getirdi. kadın mühendisler internette oluşturdukları < http://kadin.muhendisler.googlepages.com/> web sitesinde, imza kampanyası başlatarak gerek kamu gerekse özel sektör işverenlerini cinsiyet ayrımcılığına dayalı tavırlarını değiştirmeye,'İşkur'u, 'Kariyer.net','Yenibir.com'gibi internet sitelerini de iş ilanlarında cinsiyet eşitliğini gözeten bir tutum almaya çağırdı.
Kadın mühendisler sitesinde, iş ilanıyla erkeği tercih eden kurum ve işletmeler ve bunları yayımlayan 'iş bulma' siteleri teşhir edilirken, yayımlanan imza metninde ise şöyle den ildi:
'Cinsiyet ayrımcılığının sonuçlarından biri, çalışan kadınların aynı işi yaptıkları halde erkeklerden daha az kazanıyor olmaları. Bir diğeri ise evdeki cinsiyete dayalı iş bölümünün iş yaşamında da devam ederek; 'kadın işi' 'erkek işi' ayrımını oluşturması. Bunun sonucunda saygınlığı, beceri gereksinimi ve ücreti yüksek işler 'erkek işi' olarak tanımlanırken; daha az beceri gerektiren, düşük ücret verilen işler de 'kadın işi' olarak tanımlanıyor. Hatta bazı durumlarda bir işin 'kadın işi' olarak tanımlanması bile işin gereksindiği gelişkin beceri kümesinin saygınlığının ve niteliğinin düşük belirlenmesine yolaçabiliyor.
Uzmanlık, liderlik, takım çalışması ve iletişim becerileri erkekler kadar gelişkin olmasına rağmen, kadınlar dünyanın her yerinde yükselmek için erkeklerden çok daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar.
Üniversitelere giriş ve mezuniyette kadınlar erkeklerle eşit başarı göstererek aynı niteliklerle donanmalarına rağmen, iş arama sürecinde kadınlara eşit fırsatlar tanınmıyor. Hamilelik ve çocuk sahibi olmanın toplumun devamlılığındaki değeri yok sayılarak, çalışma yaşamında kadınların aleyhine kullanılıyor. Bazı meslekler için 'erkek adaylara açık' yada 'tercihen bay' ayrımcılığına tabii tutulmak, biz kadınların işsizlik oranının neden bu denli yüksek olduğunun açık bir kanıtı değil midir'umlar nedeniyle özellikle mühendislik (teknik) alanlarında çalışan kadın sayısı çok azdır. Toplum tüm kurumları ile bu eşitsizliklerin giderilmesinde sorumluluk almalıdır.
Erkek almayı zorunlu kılan veya erkeklere öncelik veren iş ilanları, Anayasa'nın 10. Maddesi, İş Kanunu'nun 5. ve 'Birleşmiş Milletler kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi'nin (CEDAW) 11. maddelerine, Avrupa Birliği Mevzuatına ve Uluslararası Çalışma Örgütü belgelerine aykırıdır.

http://www.kazete.com.tr/index.php?s...bolum=haberler
Old 05-09-2006, 11:39   #12
üye7744

 
Önemli Başarılı Kadınlar

Evet malesef.Eşler başarılı kadınların yanında mutlu olamıyorlar ve evlilikler sarsılıyor hatta yıkılıyor.Bu durumda kadın seçim yapmak zorunda kalıyor.Evlilik çatısı altında silik bir şekilde yaşamak yada kendini gerçekleştirmek(bedeli ne olursa olsun).
Bu sorun nasıl çözülür?.Erkeklerin yoğun bir şekilde bireysel ve toplumsal eğitime tutulmasıyla biraz yol alabiliriz belki.Kadının çalışması ve başarılı olması mutlu bir evliliğe, eşini sevmesine , onunla hayatı paylaşmasına asla engel değildir.Erkekler bu tür endişelerden kurtulmalı.
Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Ya Kariyer, Ya Çocuk


İngiltere'deki bir araştırmaya göre, işinde başarılı kadınların evlenme olasılığı erkeklere oranla 3 kat az. İşkadınlarının boşanma oranı, aynı pozisyonda çalışan erkeklere göre 2 kat fazla. İşgücünün yüzde 45'ini oluşturan kadınların yüzde 6'sı yönetici.



--------------------------------------------------------------------------------
Vatan Gazetesi
30/07/2004
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - İngiltere'de yapılan bir araştırma, kariyerlerinde başarılı olan kadınların evliliklerini yürütmekte zorlandıklarını ortaya koydu.

Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar, çocuklarını evde bıraktıklarında vicdan azabı çekiyor, stresli ve huzursuz oluyor. Ankette ortaya çıkan bazı veriler şöyle:

* İşinde başarılı kadınların evlenme olasılığı erkeklere oranla üç kat az.

* Evlenen işkadınlarının boşanma oranı ise, aynı pozisyonda çalışan erkeklere göre iki kat daha fazla.

* İngiltere'de kadınlar işgücünün yüzde 45'ini oluşturduğu halde yalnızca yüzde 6'sı yönetici kadrosunda. (BB)

Old 07-09-2006, 14:00   #13
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Buda olmlu bir gelişme

Barolar artık kadınlardan sorulur
Avukatlık mesleğinde kadın avukat sayısı toplamın üçte birine ulaştı. Sadece Siirt’te görevli 27 avukatın 23’ü kadın.


ÜLKEMİZDE çalışma alanının her bölümünde ağırlığını göstermeye başlayan kadınlar, avukatlık mesleğinde de erkeklerle yarışıyorlar. Kadın avukat sayısı toplamın üçte birine ulaştı. Türkiye Barolar Birliği’nin kayıtlarına göre kadınların avukatlık mesleğine ilgileri her geçen gün artıyor. Halen görev yapan 55 bin 176 avukatın 17 bin 600’ü kadın. Oysa daha dört yıl önce 46 bin avukatın sadece 13 bini kadındı. Yani son dört yılda mesleğe katılan 9 bin avukatın 4 bin 600’ü kadın.

ÖZELLİKLE büyük şehirlerde kadın avukatların sayısının çok olduğu görülürken Siirt’te ilginç bir rakam ortaya çıktı. Şehirde görev yapan 27 avukatın tam 23’ü kadın. Erkek avukat sayısı ise sadece 4. Kadın avukatların en az olduğu iller ise 3 avukatla Hakkari, 5 avukat ile Şırnak ve Ağrı. İstanbul, 20 bin 298 avukatla birinci sırada yer alıyor. Ankara 8 bin 43 avukatla ikinci, İzmir ise 5 bin 53 avukatla üçüncü sırada. Sıralamada Siirt 27 avukatla sonuncu oldu.

kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 07-09-2006, 14:02   #14
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Bence kadınlar iş hayatında bu kadar başarılı olmayı başarmışlarsa evlilik hayatında da gereken başarıyı göstereceklerdir.Kadının çalışması aşk hayatında mutsuzluk getirir diye bir kaide yok.
Old 07-09-2006, 23:37   #15
Themis99

 
Varsayılan

Çalışma hayatında kadınlar yönünden bir takım olumlu gelişmelerin yaşandığı göz ardı edilemez. Ancak ayrımcılık her yerde var .
Alıntı:
'Cinsiyet ayrımcılığının sonuçlarından biri, çalışan kadınların aynı işi yaptıkları halde erkeklerden daha az kazanıyor olmaları. Bir diğeri ise evdeki cinsiyete dayalı iş bölümünün iş yaşamında da devam ederek; 'kadın işi' 'erkek işi' ayrımını oluşturması. Bunun sonucunda saygınlığı, beceri gereksinimi ve ücreti yüksek işler 'erkek işi' olarak tanımlanırken; daha az beceri gerektiren, düşük ücret verilen işler de 'kadın işi' olarak tanımlanıyor. Hatta bazı durumlarda bir işin 'kadın işi' olarak tanımlanması bile işin gereksindiği gelişkin beceri kümesinin saygınlığının ve niteliğinin düşük belirlenmesine yolaçabiliyor.
Bir diğer önemli hususta kadınların meta olarak görülmeleri.Tüketim malzemesi . Reklamlarda afişlerde ve benzer alanlarda bunu açık seçik görebiliyoruz. Eğitim ve benzeri şeyler bu durumu değiştirmeye yetmiyor.Eğitimli insanlar dahi ayrımcılığı benimsiyor. Bu durum artık içselleşmiş gibi .İşin kötüsü ülkemizde kadınlar bu durumu pekte yadırgamıyor . Hatta doğru bile buluyor.Çocuklara bu yönde eğitim veriliyor. Erkek çocuklarına''onu yapma o kadın işi'', kız çocuklarına ''onu yapma o erkek işi ''diyen kim ?. Annelerimiz.Ayrımcılık aile içinde anne tarafından veriliyor. Bir tanıdığım var.Kızından bir erkek bir kız iki torun sahibi .Geçenlerde oğlundan bir erkek torunu oldu. Gözlerinde ki pırıltı ve övünüşü ayrımcılığın ne kadar derinlerde yer aldığını göstermekte.''Oğlumun oğlu,en kıymetlim '' vb. el üstünde tutmalar. Sorunun kaynağının burası olduğunu düşünüyorum .Kampanyaların yapılması, imzaların toplanması vb. çalışmaların yapılması önemli ve güzel . Ancak sorunu temelinden çözmeye yetmiyor.Daha kapsamlı ve temel çözüm yollarına ihtiyaç var gibi . Saygılarımla
Old 08-09-2006, 00:14   #16
Themis99

 
Varsayılan

Evlilik hayatında ki sorunlar kadınlardan değil erkeklerden kaynaklanmakta.Kadın hem çalışıp hem ev işlerini yapmakta, çocuğu varsa onunla ilgilenmekte, tüm enerjisini ev ve iş arasında harcamaktadır.Bu durum elbetteki kadını daha üretken ve başırılı yapmaktadır. Ancak,kadının kendisinden daha başarılı ve üretken olmasını çekemeyen erkekler, evlilik hayatlarındaki tüm sorumlulukları(en küçüğünden en büyüğüne ) kadınlara yüklemekte ve eşlerini çeşitli yollarla (sözle, davranışlarla, mimiklerle , alayla, beğenmemezlik gösterileri ile ve hatta kimileyin dayakla ) ezmeye çalışmaktalar. Çevremizde bunun örnekleri sıkça görülmekte.Çalışmakta,az yada çok bir gelir elde eden kadının, kendisini sürekli olarak ezmeye çalışan eşi karşısında şöyle bir tepkide bulunması gayet doğal '' Çalışıyorum , para kazanıyorum, ayaklarımın üzerinde durabiliyorum, öyleyse senin kaprislerini neden çekmek zorunda kalayım?'' Çalışmayan kadın ekonomik olarak özgür olmadığından erkeğe (kocaya, babaya, abiye ) bağımlı oluyor ve onlar tarafından ezilmeye katlanmak durumunda kalıyor. Çalışan bir bayan bu tür ezilmelere,yıpranma ve hırpalanmalara neden katlanmak zorunda kalsın ki? Saygılarımla.
Old 15-09-2006, 23:21   #17
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Bir olumlu gelişme daha

Danıştay Başsavcılığına, Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan seçildi.

Zafer Kantarcıoğlu’nun yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Danıştay Başsavcılığı için Danıştay Başkanlığında dün seçim yapıldı.

Danıştay Toplantı Salonu’nda yapılan seçimde, Danıştay Başkanvekili ve aynı zamanda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Başkanı olan Çölaşan ile Danıştay’a düzenlenen silahlı saldırıda yaralanan 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, 8. Daire Başkanı Güngör Demirkan, 10. Daire Başkanı Ali Güven ve 11. Daire Başkanı İlhan Dinç yarıştı.

SALT ÇOĞUNLUK

Çölaşan, Danıştayın 95 üyesinin salt çoğunluğunu sağlayarak, Danıştay Başsavcısı seçildi. Çölaşan’dan boşalan Danıştay Başkanvekilliği için önümüzdeki günlerde Danıştay Genel Kurulunda seçim yapılacak.

Tansel Çölaşan 11 Ekim 1943 tarihinde Ankara’ da doğdu. Çölaşan, Ankara Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1964 yılında mezun oldu. Avukatlık stajını bitirerek T.C Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Tahsis Dairesi’nde bir süre çalıştıktan sonra 16 Ocak 1967 tarihinde Danıştay Yardımcısı unvanıyla mesleğe başladı. Danıştay Kıdemli Tetkik Hakimliği görevini sürdürürken 4 Mart 1992 tarihinde Danıştay Üyeliğine, 4 Temmuz 2001 tarihinde ise Danıştay Başkanvekilliğine seçilen Çölaşan, aynı zamanda Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünü de bitirdi. Evli olan Tansel Çölaşan’ın, "İhracatta Vergi İadesi" konulu bir tez kitabı da bulunuyor.
kaynak:www.gazeteoku.com
Old 03-11-2006, 10:10   #18
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Hamile Kalırsan İşten Çıkarırız"
THY'nin kabin görevlilerine hamilelik halinde tek taraflı feshedilebilecek sözleşme imzalatmasına Hava İş Genel Başkan Yardımcısı Ateş "Kadın emeğine saldırı. Kadını işgücü piyasasından uzaklaştıran bir yaklaşım" dedi. THY: "Madde var, ama işletilmiyor."

--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
27/10/2006 Emine ÖZCAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Türk Hava Yolları'nın (THY) 800 hostese hamilelik halinde sözleşmelerinin tek taraflı olarak feshedileceğine ilişkin sözleşme imzalatmasını, Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava İş) Genel Başkan Yardımcısı Eylem Ateş "Kadına ayrımcılığın göstergesi, insan haklarına aykırı" diyerek değerlendirdi.

Ateş bu maddenin zaten ağır şartlarda çalışan kabin görevlisinin doğum izni hakkını da elinden almayı amaçladığı görüşünde.

bianet'in görüştüğü THY Basın Müşavirliği'nden Ali Genç ise "İlgili maddenin sözleşmede yer almasının nedeni uçuşa engel durumların engellenmesi. Ancak hamilelikle ilgili kısmı işletilmiyor" dedi.

CHP Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun meclise konuyla ilgili önerge vermesinden sonra Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da, sözleşmenin Anayasa'ya, Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'ne (CEDAW) ve uluslararası sözleşmelerdeki cinsiyete dayalı ayrım yapılamayacağı ilkesine aykırılık teşkil eden maddesinin değiştirilmesi için THY Genel Müdürlüğü nezdinde girişim başlatacağını açıkladı.

Hava İş: Kadın emeğine saldırı

Kendisi de eski bir kabin memuru olan Hava İş Genel Başkan Yardımcısı Ateş sözleşmedeki hamilelikle ilgili maddeyi "insan haklarına aykırı, kadın emeğine saldırı" olarak değerlendirdi.

Geçmişte de aynı uygulamanın gündeme geldiğini hatırlatan Ateş "O zaman da durdurulması için çabaladık. Şimdi tekrar gündemde. Sendika üyelerimizden henüz mağdur olup bize başvuran yok ama olduğu takdirde elimizde geleni yapacağız" dedi.

"İş gücü piyasasında zaten kadın gücü kısıtlı. Mevcut hükümet bu 'üç yıl boyunca doğuramama' maddesiyle tavrını gösteriyor. Kadını iş gücü piyasasından uzaklaştıran bir yaklaşım."

"Çubukçu sadece hosteslere değil tüm kadınlara duyarlı olmalı"

Ateş, konuyla ilgili girişim başlatan Bakan Çubukçu'nun hosteslere gösterdiği duyarlılığı tüm kadınlara göstermesi gerektiğini düşünüyor: "Eğer Çubukçu duyarlılığında samimiyse tüm kadın sorunlarında aktif olmalı."

"Bakan Çubukçu yetkili bir isim. Keşke 'namus' cinayetlerine veya kadın sığınma veya dayanışma evlerine de aynı tavırla yaklaşsa, aynı duyarlılığı gösterebilse."

"Sivil havacılık çalışanına 14 saati bulan mesai"

Ateş'e göre THY'nin amacı zaten ağır iş şartları içinde çalışan insanların doğum iznini kullanmalarını da engellemek.

"Tüm kabin memurları ve kaptanlar 14 saate varan mesaiyle, sık sık değişen uçuş programlarıyla çalışıyorlar. Kendi sosyal hayatlarının yok olmasının da ötesinde ağır iş yükünün, az dinlenmenin uçuş güvenliğine engel olacağını düşünen çalışanlar bir süre önce bir günlük izin yapma haklarını kullanacaklarını açıkladılar ve ardından bu gelişme yaşandı."

"Uçuş programında sık sık değişiklik yapılıyor"

Sivil Havacılık Müdürlüğü'nün belirlediği standartlara göre aylık olarak belirlenen uçuş programlarının değişmemesi gerektiğine dikkat çeken Ateş "Ancak THY'de bu zorunluluğa uyulmuyor. Ankara'ya gel git seferi için havaalanına gelen görevli, kendini Londra yatılı seferinde buluyor" dedi.

"Hamile kalanı kürtaja zorluyorlardı"

Ateş sendikaya gelen duyumlardan hareketle yaklaşık üç yıl önce THY'nin hamile kalan kabin memurlarını kürtaja zorlayan baskı politikaları uyguladığını öne sürerek "Ancak gelen tepkiler nedeniyle bu uygulamayı da durdurdular" dedi.

"Kabin memurunun sağlık hakkı da ihlal ediliyor"

Ateş çalışanların yaşadığı bir başka olumsuzluğa da değindi: "THY sağlık yönetmeliğinde olmasına rağmen kabin memurları periyodik olan aylık sağlık muayenesinden geçmiyor."

Ateş Hava İş'in aylık sağlık muayenesiyle ilgili kampanya başlattığını da bildirdi.

"Kabin görevlisi cinsel meta değildir"

"Kadınlar diğer sektörlerde olduğu gibi havacılıkta da zaten ayrımcılığa uğruyor. Fakat kabin memurluğu iş koluna ön yargılı yaklaşım bu ayrımcılığı birkaç adım daha öteye götürüyor" diyen Ateş "taciz"in kabin memurların önemli bir sorunu olduğunu dile getirdi.

Kısa bir süre önce bir havayolu şirketinin reklamlarında "hoş kadın bedeni" görseliyle yan yana "Bizimle güzel uçarsınız" sloganının kullanıldığını aktaran Ateş, kampanyadan sonra aynı şirketten bir kabin görevlisinin taciz edildiği haberini medyadan takip ettiğini ve şirket politikasının zaten kamuoyunda varolan yanlış algıyı tetiklediğini söyledi.

"Kabin görevlisi cinsel meta değildir" diyen Ateş, kadın memurların ne güzel ne de alımlı olmak zorunda olduklarını fakat yolcuyu bir noktadan başka bir noktaya en emniyetli şekilde götürmeyi yani görevlerini iyi yapmak zorunda olduklarını belirtti.

"Kabin memurunun sekreterden, doktordan, mühendisten farkı yok, akşam olunca evine giden, ailesi olan insanlar. Şirketler bu durumu gözetmek durumunda."

THY: Sözleşmede öyle bir madde var ama işletilmiyor

THY Basın Müşavirliği'nden Genç, ilgili maddenin sözleşmede var olduğunu ancak "işletilmediğini" söyledi.

Genç, Ateş'in eski THY Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bolayırlı zamanında da aynı sözleşmenin gündeme getirilip tepkiler nedeniyle geri çekildiği bilgisinin doğru olmadığını, çünkü maddenin 1994'ten bu yana, yani Bolayırlı yönetiminden de önce sözleşmede olduğunu belirtti.

"Bolayırlı part time, yani geçici çalışanlara bu maddenin uygulanmaması gerektiğine dair bir yazı yazmıştı ki, zaten geçici çalışan birine bu madde uygulanmaz."

"Maddenin amacı 'uçuşa engel durumu' engellemek"

Maddenin hangi amaçla sözleşmede varolduğunu sorduğumuz Genç, uçuşa engel olacak bir durumun engellenmesinin amaçlandığını, bu kapsama "hastalık gibi, hamileliğin de girdiği"ni söyledi.

Hamile kalanlara şirketin kürtaj için baskı yapmasınınsa mümkün olmadığını söyleyen Genç, "THY 73 yıllık bir kurum ve aile kurumu da değil" dedi.

Çubukçu'nun THY genel Müdürlüğü'ne konuyla ilgili yazı gönderdiğini doğrulayan Genç, THY'nin bu durumda nasıl hareket edeceğine ilişkin olarak "Tartışmalar devam ediyor" diyerek kararın henüz verilmediğini söyledi. (EZÖ/TK)

http://www.bianet.org/2006/11/01_k/87244.htm
Old 24-12-2007, 12:08   #19
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Eğitim ve Bilim İşkolunda Çalışan Kadınların Sosyal Hakları ve İş Güvencesi

Eğitim ve Bilim İşkolunda Çalışan Kadınların Sosyal Hakları ve İş Güvencesi - Ankara


Eğitim ve Bilim İşkolunda Çalışan Kadınların Sosyal Hakları ve İş Güvencesi

adres

Yer: Eğitim Sen Genel Merkezi
Cinnah Cd. Willy Brant Sok. no:13
Çankaya-ANKARA
12-13 Ocak 2008-Ankara

program

12.Ocak.2008

9.30-10.15: Açılış Konuşmaları

Hüseyin Çelik Milli Eğitim Bakanı (Katılımı Halinde)

Nimet Çubukçu Devlet Bakanı (Katılımı Halinde)

Alaaddin Dinçer Eğitim Sen Genel Başkanı

Elif Akgül Ateş Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri


10.15-11.30: I. OTURUM
Eğitim ve Bilim İşkolunda Çalışan Kadınların Sosyal
Haklarına ve İş Güvencelerine İlişkin Ulusal ve
Uluslararası Çerçeve

Kolaylaştırıcı: Prof. Dr. Mine Göğüş Tan AÜ. Eğitim
Bilimleri Fakültesi

Gülay Aslantepe ILO Türkiye Temsilciliği: “Kamuda
Çalışan Kadınların Sosyal Hakları ve İş Güvencesine
İlişkin Uluslararası Normlar”

Sevgi Göyçe KESK Kadın Sekreteri: “Kamuda Çalışan
Kadınların Sosyal Hakları ve İş Güvencesi”

Doç. Dr. Kadriye Bakırcı İstanbul Teknik Üniversitesi
: “Anayasa Taslağı Işığında Kadınların Hakları”Tartışma

11.15-11.30: Çay-Kahve arası


11.30-12.45: II. OTURUM:
Yeni-liberal Politikalar, Eğitimin Özelleştirilmesi
ve Ticarileştirilmesi

Kolaylaştırıcı: Dr. Fevziye Sayılan A.Ü. Eğitim
Bilimleri Fakültesi

Elif Akgül-Ateş Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri
“Kamu Personel
Reformu Yasa Tasarısı ve Eğitim İşkoluna Yansıması”

Jan Eastman EI Genel Sekreter Yardımcısı
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Güvenceli İstihdam ve
Eğitim İşkolunda
Kadınlar”

Anne Jenter –Alman Eğitim Sendikası-GEW Kadın
Politikaları Sekreteri: “Almanya’da Kamu Çalışanı
Kadınların Haklarındaki Değişim”Tartışma

12.45-14.00: Öğle Yemeği

14.00-15.45: III OTURUM: Türkiye’de Yeni-liberal
Politikalar Bağlamında Eğitim ve Bilim İşkolunda
Çalışan Kadınların Sosyal Haklarıyla İş Güvencelerine
İlişkin Değişim

Kolaylaştırıcı: Prof. Dr. Gülay Toksöz: AÜ Siyasal
Bilgiler Fakültesi

Yrd. Doç. Dr. Özlem Şahin, Muğla Üniversitesi,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, "Yalancıktan
Öğretmenlik ve Kadınlar Yeni Liberal Eğitim Düzeninde
Yenilenmiş Öğretmen İstihdamı Rejimi”

Prof. Dr. Işıl Ünal AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi:
“Öğretmen İmgesinde Neoliberal Dönüşüm”Dr. Handan Çağlayan Sendika Uzmanı: “Muz Kabuğu
Piyasasında Dershane
Öğretmenleri”Dr. Esmeray Yoğun Erçen, Çukurova Üniversitesi;
“Dershanelerde ve Devlet Okullarında Çalışan
Öğretmenlerin Mesleki Tükenmişlik Düzeylerini Anlamaya
İlişkin Bir Araştırma”

Tartışma

15.45-16.00: Çay-Kahve Arası

16.00-17.30: IV. OTURUM:Türkiye’de Eğitim ve Bilim
İşkolunda
Çalışan Kadınların İş Güvenliği ve Sağlığı, Aile
Sorumluluğu Olanların ve Analığın KorunmasıKolaylaştırıcı: Doç. Dr. Kadriye Bakırcı, İstanbul
Teknik Üniversitesi

Elif Dumanlı: Eğitim Sen Ankara 2. No’lu Şube:
“İşyerindeki Fiziki
Ortamdan Kaynaklı Sağlık Sorunları”

Yrd. Doç. Dr. Fatma Yıldırım AÜ Siyasal Bilgiler
Fakültesi: “İşyerinde Cinsel Taciz”

Mübeccel Karabat İstanbul Üniversitesi, 6 No.lu Şube
Kadın Sekreteri ve Gönül Korkmaz İstanbul 7 no.lu
Şube Kadın Sekreteri: “Eğitim İşkolunda Çalışan
Kadınların Doğum ve Süt İzni Sorunları”

Tartışma

13. Ocak.2007

10.00-12.00

Yuvarlak Masa Toplantısı ve Sonuç

Kolaylaştırıcı: Yrd. Doç. Dr. Alev Özkazanç: AÜ Eğitim
Bilimleri Fakültesi

Nurşen Yıldırım, Eğitim Sen Ankara 2 No’lu Şube:
“Eğitim İşkolunda Çalışan Kadınların Annelik Hakları”Emine Akyazılı Eğitim Sen Ankara 2 No’lu Şube: “Çocuk
Bakım Yükümlülükleri ve Toplumsal Cinsiyet ”Sefa Akdemir Yücel Özel Dershane Öğretmeni: “Dershane
Öğretmenlerinin Sorunları ve Örgütlenme”
Ayşegül Yalçınkaya Eğitim Sen Samsun Şube Kadın
Sekreteri : “İşyerinde
Cinsel Taciz”
Sakine Esen Eğitim Sen Adıyaman Şube Kadın
Sekreteri:“Yeni Personel Rejimi Uygulamalarının
İşyerine Yansıması”

Sultan Kunduracı “Sözleşmeli Öğretmen Olmak” Tartışma

12.30-13.30

Öğle Yemeği – Kapanış
Old 29-12-2007, 20:00   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Hükümet İşyerinde Kreş Zorunluluğu"nu Kaldırıyor

Hükümet Zaten Uygulanmayan "İşyerinde Kreş Zorunluluğu"nu KaldırıyorHükümet istihdamı artıracağım diye kreş zorunluluğu da dahil bir dizi hakkı kaldırıyor. KESK'ten Göyçe, "Pozitif ayrımcılık gerekirken kazanılmış haklar alınıyor. Kadınlar buna ciddi bir direniş gösterecek" dedi.


Erhan ÜSTÜNDAĞ
Hükümetin kadın istihdamını artırmak için işyerlerinde kreş zorunluluğunu kaldırma planını eleştiren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe "Bu açık bir manipülasyon. Kreş zorunluluğu toplumsal cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle çocuk bakımı üzerine yüklenen kadınların istihdama katılabilmesi için önemli bir araç; tarih bize bunu gösteriyor" dedi.

"Hem kamu sektöründe, hem de özel sektörde kadınlar bu tasarıya çok şiddetli tepki gösterecek. Hükümet kazanılmış haklarımızı geri almak için buna bahaneler üretmeye çalışıyor."

Hükümet işçiden alıp işverene veriyor

Milliyet'in haberine göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın hazırladığı düzenleme 2008'in ilk bakanlar kurulunda ele alınacak.

Özetle işveren üzerindeki yükümlülükleri azaltan, bu yükün bir kısmını Hazine'ye yüklerken işçilerin sosyal haklarını da kısıtlayan düzenlemeler şöyle:

50'den fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde eski hükümlülerin istihdam edilmesi zorunluluğu kalkıyor. Zorunlu çalıştırılan özürlülerin primlerinin bir kısmını Hazine ödeyecek.
Kreşin yanı sıra iş yeri doktoru ve emzirme odası kurma zorunluluğu da kalkacak. Şu an 150'den fazla kadının çalıştığı yerlerde kreş, 100-150 kadının çalıştığı yerlerde de emzirme odası zorunlu.
İlk defa işe giren 18-29 yaş arasındaki işçilerin primleri en fazla beş yıllığına Hazine'ce karşılanacak.
500'den fazla işçinin çalıştığı yerlerde spor tesisi kurma zorunluluğu kalkacak.
Kıdem tazminatı için fon kurulacak. İşveren üzerindeki SSK primlerinde indirim yapılacak. İş garantili meslek kurları oluşturulacak.
Uzmanların önerileri yok
Öte yandan, tasarıda uzmanların kadın istihdamının artırılması için yaptığı önerilerin hiçbiri yok.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) geçen ay açıkladığı iki raporda pozitif ayrımcılıktan, Kadın-Erkek Eşitliği Büroları kurulmasına kadar bir dizi öneri vardı.

"Zaten yasa uygulanmıyor ki..."
Şu an Türkiye'de dört kadından biri çalışıyor. Araştırmalar gibi Göyçe de kadın istihdamının giderek daha da azaldığını vurguladı. Tarımda ücretsiz işçi, mevsimlik işçi olarak, ev işçisi olarak çalışan kadınlar iş piyasasında da ancak düşük ücretli, sosyal güvencesiz işler bulabiliyor.

Yasaya rağmen, tam sayısı bilinmemekle birlikte, çok az işyerinde kreş bulunduğunu belirten Göyçe, çocuk bakımının sadece kadının yükümlülüğü olmadığını, dolayısıyla kreş açma zorunluluğunun kadın işçi sayısına değil, kadın-erkek işçi sayısına bağlanması gerektiğini de vurguladı.

"Eğer hükümet kadın istihdamını artırmak istiyorsa, bunu neo-liberal iktisat politikalarına alet edip kreşleri kaldıracağı yerde Norveç'i örnek alsın. Orada özel sektöre yüzde 40 kadın kotası getirildi; uymayan şirketlerin borsada işlem görmesi engellenecek."

Göyçe, kadın hareketinin ve sendikaların bu tasarıya "çok ciddi direniş göstereceğini" de ekledi. (EÜ/TK)

BİA Haber Merkezi

26 Aralık 2007, Çarşamba


http://www.bianet.org/kadin/kategori...unu-kaldiriyor
Old 29-12-2007, 20:05   #21
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Kreş zorunluluğu kalkınca işverenler kreş bırakmayacaklardır, bu durumda ise ya kadınlar işten çıkacaklardır ya da erkek eşler görev paylaşımı içinde olmadığından çocuklar ilgisiz bırakılacaktır. İlk durumda kadın hakkı, ikinci durumda çocuk hakkı çiğnenmiş olacaktır. Bu durumun istihdamın artırılmasına ise hiçbir yararı olmayacaktır.
Old 23-02-2008, 12:02   #22
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

237 bin kadın, 'evinin hanımı' oldu


ANKA - ANKARA - Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) değerlendirdiği işgücü istatistiklerine göre bir yılda 237 bin kadın, iş hayatından çıkarak, 'evinin kadını' oldu.

Bunun bir tercihten çok zorunluluk olduğunu diğer araştırmalar ortaya koyuyor. Kadınlar, erkeklerden çok düşük ücretlerle, sosyal güvencesiz çalışıyor. Çocuk ve yaşlı bakım hizmetleri yetersiz olduğu için ev kadını olmak dışında çaresi kalmıyor.

2006 verilerine göre Türkiye'de kadın istihdam oranı yüzde 26 iken bu oran daha da düştü. Avrupa Birliği ülkelerinde ise bu oran yüzde 56. TİSK'in, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan (TÜİK) Kasım 2007 işgücü istatistikleri üzerinde yaptığı değerlendirmede, son bir yılda 237 bin kadının, işgücü piyasasından çıkarak ev kadını olduğunu ortaya koydu.

TÜİK verileri, 2006 Kasım ayında 12 milyon 63 bin olan 'ev işleriyle meşgul' toplam kadın sayısının 2007'nin Kasım ayında 12 milyon 300 bine ulaştığını gösteriyor. TÜİK verilerine göre işgücüne dahil olmayan kadın ve erkek toplam nüfusun yüzde 46.8'ini ev kadınları oluşturuyor.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu açıkladığı Aralık 2007 tarihindeki bir rapora göre Kadınların iş hayatına katılamamasında en önemli engeller düşük ücretle ve sosyal güvencesiz çalıştırılmak.

23/02/2008

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=248266
Old 24-02-2008, 22:13   #23
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Düşük ücret, sosyal güvencesizlik, kreş ve emzirme odalarından yoksunluk hukuken kadını toplum ve çalışma hayatından çekecek olgulardır. Düşük ücret ve güvencesizlik kadına yönelik yapılan bir ayrımcılıktır diye düşünüyorum.
Old 15-05-2008, 20:56   #24
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınların Yeni İstihdam Yasasına Esastan İtirazı Var

Taleplerimiz...

Eşdeğerde işe eşit ücret !

Kadın işi erkek işi ayrımını dayatan cinsiyetçi iş bölümüne son.

Kadın sağlığına zarar vermeyen tüm iş kollarında yönetim mekanizmaları dahil kadınlara en az yüzde 30 kota uygulansın.

Kadın çalışan erkek çalışan ayrımı yapılmadan 100 kişinin çalıştığı her işyerine kreş açılsın. Daha az sayıda işçi çalıştıran işyerleri devlet ve yerel yönetimlerce açılan kreşleri, çalıştırdığı işçi oranında finanse etsin.

Doğum sonrası ebeveyn izni uygulaması derhal yasalaşsın ve erkeklerin bu izni kullanmasını özendirecek tedbirler alınsın.

Kadınların sendika aidatları maaştan kesilen vergilerden düşülsün...

Sendikalarda her düzeyde, temsilcilik seçimlerinde, merkez kadrolarda, profesyonel sendikacıların belirlenmesinde kadın kotası uygulansın.

Kadınları ev dışında ücretli çalışmaya teşvik etmek için ücretlerinden kesilen vergi oranı kademeli olarak düşürülsün.

Yaşlı ve hasta bakımı sosyal devletin yükümlülüğünde örgütlensin.

İşkur tarafından verilen istihdam garantili meslek eğitimlerine katılımda kadın erkek eşitliğinin sağlanması gözetilmeli ve bu eğitimlerle danışmanlık hizmetleri kadınların ezilen bir toplumsal kesim olarak haklarına ilişkin bilgilendirilmesini de içermeli.

İşkur tarafından sağlanan istihdam garantili meslek eğitimleri sadece işsizlik sigortası kapsamındakilere değil tüm kadınlara açık olmalı.

İl istihdam kurullarına sendika ve meslek örgütü temsilcileriyle birlikte kadın örgütlerinin temsilcileri de katılmalı.

Özürlü ve hükümlü çalıştırma zorunluluğu yüzde 50 kadın kotası uygulamasını içermeli.

Eğitim sistemi kadın hareketinin/ kadın örgütlerinin denetiminde ve önerileri doğrultusunda cinsiyetçilikten arındırılsın.

Zorunlu temel eğitim 12 yıla çıkarılsın. Yüksek öğrenim parasız hale getirilsin.

Yüksek öğrenime yerleştirmede kadın öğrencilere kota uygulansın.

Erkek egemenliğinin barınma ve geçinme sorunlarına etkisi göz önünde bulundurularak kadın öğrencilere yüzde otuz daha fazla karşılıksız öğrenim kredisi verilsin.

Kadınların zorunlu fazla mesailerle ve vardiya düzenlemeleriyle çalıştırılmasına hayır.

Ücretlerde kesintiye gidilmeden iş saatleri azaltılsın. 35saat çalışma haftası uygulamasına geçilsin.


http://bianet.org/bianet/kategori/ka...ar?from=bulten
Old 15-05-2008, 22:16   #25
Atahun

 
Varsayılan

Sayın Habibe Yılmaz KAYAR ; İtirazlarınıza kısmen katılmakla birlikte aşağıdaki ifadelerinizin bazılarına çekincelerim vardır. Aydınlatırsanız sevinirim.

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Eşdeğerde işe eşit ücret !

Mevcut piyasa şartlarında zaten uygulama bu yöndedir. Bu güne kadar aksi bir ücret politikası görmedim ve duymadım.

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Kadınların sendika aidatları maaştan kesilen vergilerden düşülsün...

Neden sadece kadınlar ?

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Özürlü ve hükümlü çalıştırma zorunluluğu yüzde 50 kadın kotası uygulamasını içermeli.

Zaten İşkur kayıtlarında kadın özürlü ve eski hükümlü çok az. Hatta birçok işveren tercihini bayan özürlü ve bayan eski hükümlüden yana kullanmakta. (Kendi gözlemim) Bence burada bir sıkıntı yok.

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Zorunlu temel eğitim 12 yıla çıkarılsın. Yüksek öğrenim parasız hale getirilsin.

Olsun ama, bu haktan erkeklerde faydalansın. Ne zararı var?

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Yüksek öğrenime yerleştirmede kadın öğrencilere kota uygulansın.

Diyorsunuz. Madem konumuz istihdam. Eğitimsiz, işsiz bir erkek egemen toplumu uzun vadede sizin için bir tehdit oluşturmaz mı?


Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Kadınların zorunlu fazla mesailerle ve vardiya düzenlemeleriyle çalıştırılmasına hayır.

Ücret’ e gelince “eşit işe eşit ücret”, çalışma hayatının her alanında lehte bir kota talebi, ama çalışmaya gelince az çalışıp çok ücret alalım diyorsunuz. Niye ? Peki bu sizin için adil mi?

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Ücretlerde kesintiye gidilmeden iş saatleri azaltılsın. 35saat çalışma haftası uygulamasına geçilsin.

Geriye kalan çalışma saatlerinde sizin yerinize kim çalışacak? Erkekler mi?

Saygılarımla.
Old 16-05-2008, 13:51   #26
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Atasagun,

Eşitliğin fiilen sağlanmış olduğu bir durumda özel önlemler almaya gerek yoktur.

Çalışma hayatında kadın fiili eşitikten yararlanmadığı sürece,belirtilen özel önlemleri savunmak hepimizin sorumluluğu olmalıdır.

Çünkü;

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı Ocak 2008 itibarıyla yüzde 22,3.

Ne iş yaparsın sorusuna "ev kadını" diye cevap veren 12 milyon 300 bin kadın ise işsiz sayılmamakta.

Üstelik işsizliğin hızla arttığı son yıllarda özellikle kadınlar iş bulmaktan ümidini kesmektedir.

Bir yandan da Başbakan kadınlara en üç çocuk yapmayı önermekte ve bu biçimi ile kadına kamusal hayata katılmak değil anne/eş olmaları önerilmektedir.

Buna rağmen çalışmak isteyen kadınların iş yaşamında yer alması çok sınırlı kreş hakkının
işveren lehine düzenlemelerle imkansız hale getirilmektedir.

Çok önemli bir sorun da ev içindeki emeğin görünmemesidir.

Kadınlar ücret karşılığı dışarda çalışsa da ,çalışmasa da öncelikle ev kadını olmaya devam ediyor.

Yemeği kadınlar pişiriyor,çamaşırı kadınlar yıkıyor ve ütülüyür,evleri kadınlar temizliyor,bulaşıkları kadınlar yıkıyor.

Bitmiyor;çocuklara ve yaşlılara ve dahi hastalara kadınlar bakıyor.

Ama ev içindeki bu emek küçümseniyor ve YOK sayılıyor.

Ücretli çalışma ,kadının ikinci işi oluyor ve ev işlerini aksatmadan sürdürdğü sürece olanaklı sayılıyor.

Bu koşullar altında kadınların erkeklerle eşit eğitim almaları mümkün olmadığından,daha vasıfsız ve daha az ücret ödenen ve genellikle sigortasız işler kadınlarca yapılıyor.

Bu hayatı böylece onaylıyor musunuz?

Peki özel önlemler alınmadan bu hayatın değişebileceğine inanıyor musunuz?

Ev içi roller ve sorumluluklar eşit olmadığı sürece ,iş hayatının eşit olabileceğini düşünmek mümkün mü?

Devam edelim...
Old 16-05-2008, 16:11   #27
Atahun

 
Varsayılan

Habibe hanım; Sorunu ve sizi çok iyi anlıyorum.

Sosyal hayatın her alanında kadınlarımızın erkeklerle karşı kulvarlarda değil, yan yana, elele ve omuz omuza olmasından yanayım. Gittikçe çekilmez hale gelen hayat şartları, bunun böyle olması gerektiğini zorunlu kılmaktadır. Aile bütçesine ek katkı olmadan çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlamamızın ve bırakmamızın da mümkün olmadığının bilincindeyim. Ancak, takdir edersiniz ki sadece istemekle olmuyor.

Ne iş yapıyorsun sorusuna “ev hanımı” veya “ev kadını” cevabı ülkemizdeki genel işsizlikle ilgili bir cevaptır. Ayrıca bu ifade bir tercih meselesidir. Dolayısıyla bu ifade sadece bize özgü de değildir. Nüfusunun tamamının çalıştığı bir ülke de yoktur. Kaldı ki istatistik’i verilerde kadınlar neden yok sayılsın? Hatta bu bilgiler verilirken eğitim durumundan tutun da, bunun ne kadarının erkek, ne kadarının kadın olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Ancak kişi, tercihini “ev kadını” olmaktan yana kullanmışsa ve kendisini de “ev kadını” olarak tanımlıyorsa kim ne diyebilir ki? Siz, herkesin dolaylı bir baskı ve birtakım zorlamalarla mı eve kapandığını sanıyorsunuz? Bence yanılıyorsunuz.

İş bulma konusunda tam tersine ben, kadınların erkeklerden daha avantajlı olduğu kanısındayım. Fiziki özellik gerektirmeyen iş kollarında kadınların öncelikli olarak iş bulduğu konusunda canlı şahidim. İşverenin korkulu rüyası doğum ve evlenmeye rağmen…

Kreş sorunu konusunda haklısınız ama, iş dönüp dolaşıp paraya dayanıyor. Bu konuda emek ve sermayeyi birbirini tamamlayıcı iki unsur olarak görüyorum. İşveren açısından baktığımızda, yarının ne olacağını bilmeyen, işçinin maaşını ödemekte güçlük çeken hangi işveren ek yatırım yapar. Bu sorun da geneldir. Temelinde de güven ve istikrar vardır. Takdir edersiniz ki 4 duvar kreş için yetmemektedir. Ancak, yapılacak bir yasal düzenleme ile işçi sayısına bakılmaksızın aynı işkollarında faaliyet gösteren 3-4 işverene ortak bir kreş açılması zorunluluğu getirilebilir. İşyeri ortak sağlık biriminde olduğu gibi...

Ev işleri konusunda ise; Habibe hanım, bu işleri mutlaka birileri üstlenecek. Bunun başka bir yolu yöntemi yok. Bazı evlerde bu işi kadınlar, çok az da olsa bazı evlerde erkekler zaten üstlenmiş durumda. Ütü yapan, ev işlerinde eşlerine yardım eden erkeklere haksızlık etmiş olmaz mısınız. Mutfakta salataya yardım eden erkeklerimiz bile var. Daha ne olsun… Ama istediğiniz netlikte bir fotoğraf görebilmeniz için zamana ihtiyacınız olduğunu düşünüyorum. Sorun salt ekonomik değil. Sosyal ve Kültürel boyutu da var. İnsanlarımızın yüzyıllardır alışagelmiş alışkanlıklarını bir çırpıda değiştirmesini veya bırakmasını bekleyemezsiniz. Bu nedenle, Türk aile yapısında ev içi roller ve sorumlulukların eşit olması da bu ve benzer nedenlerle oldukça güç. Toplum tarafından dağıtılmış sorumluluklar/biçilmiş roller olmasına rağmen kişiler gerektiğinde kendince özveride bulunabiliyor. Uzun yıllar alışagelmiş bir anlayışı, bir yaşayışı terk etmek ne kadar zordur tahmin edebiliyor musunuz? Güçlü, sağlıklı bir çekirdek aile, sağlıklı bir toplum ve güçlü bir devlet yaratır. Bu nedenle devletin ilgili birimlerinin ayrımcılıktan uzak, aile yapısını koruyan önlem ve buna yönelik yapacağı yasal düzenlemelerin de toplumun her kesiminde kabul göreceği kanısındayım.


Saygılarımla.
Old 19-06-2008, 10:47   #28
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İş hayatında kadına yer yok


Kadınların işgücüne katılma oranı bir yılda yüzde 26'dan yüzde 22'ye düştü. İZSİAD Başkanı İlknur Denizli, "Kadınlar evlerine dönüyor. Kadınları iş hayatına sokamazsak kalkınma olmaz" dedi


İZMİR Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD) Başkanı İlknur Denizli, kadının işgücüne katılma oranının 2007 yılı başında yüzde 26 olduğunu, ancak çeşitli sebeplerden dolayı bu oranın 2007 sonunda yüzde 22'ye düştüğünü söyledi. Denizli, “Kadın evine geri dönüyor” dedi.


İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Yerel Gündem 21 işbirliğinde yürütülen ‘İzmir'in Lider Kadınları Projesi’nde iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları liderleri, İZSİAD Başkanı İlknur Denizli ile bir araya geldi. Erkeklerin ağırlıkta olduğu iş dünyasına yönelik bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olan, aynı zamanda Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun da danışmanı olarak görev yapan sanayici, iki çocuk annesi İlknur Denizli, kadınların iş dünyasına katılımının önündeki engelleri anlattı.

2007 yılı başında kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 26 olduğunu, ancak yıl sonunda yüzde 22'ye düştüğüne dikkat çeken Denizli, “Erozyonu çok ciddi görüyoruz. Kadın evine geri dönüyor. Kadını sokağa çıkaramadığımız, işgücüne dahil edemediğimiz sürece, girişimci kadın modelini yaratmamız mümkün değil” dedi.


KADININ PARASI YOK

Kadının işgücüne katılımının önünde geleneksel, sosyal, ekonomik nedenler bulunduğunu belirten Denizli, şunları söyledi:
“Kadını eğitemiyoruz. Kadınların aldığı ortalama eğitim 4.6 yıl, erkeklerin 5.2 yıl. Eğitemediğimiz kadını meslek sahibi yapamıyoruz. Rekabet ağır. Kız çocuklarının eğitim alması için çeşitli kampanyalar yapılsa da istediğimiz seviyeye getiremiyoruz. Anayasamızın 50. maddesinde kadınların engelliler ile birlikte korunmaya muhtaç olduğunu belirtiliyor.

Kadın iş hayatında cinsel tacizden çekiniyor. Cinsel tacizde bulunan kişi ‘Şaka yaptım’ derse cezası yok. Kadının parası da yok. İş hayatına atılmak için finansman gerekiyor. Ülkemizde teminat bankacılığı var. Mülkiyetin yüzde 96'sı erkeklerde… Eşi mülkiyeti teminat olarak vermediği sürece de kadın girişimci olamaz.”



KARİYER PLANLAMASI KADIN İÇİN HAYAL

Çalışma ile elde edilecek gelirin de asgari ücret olduğunu, çalışan kadının evde çocuğuna bakacak biri olmaması durumunda bu ücretle çocuğunu bakması için bakıcı tutamayacağını veya kreşe gönderemeyeceğini anlatan Denizli, kadının ya evde oturan ya da çalışan ikinci sınıf kadın olma tercihinde bulunmak zorunda kaldığını kaydetti.

Türkiye'de çocuk ve yaşlı bakımının anne sorumluluğu olarak algılandığını babaların da bunun içinde olması gerektiğine dikkat çeken Denizli, “Türkiye'de kadının 30 yaşından sonra iş hayatından hızla çekilmeye başladığını görüyoruz. Ya çocuğu olmuştur ya da evdeki yaşlıya bakmak durumundadır.

İş hayatında rüzgârlar çok sert. Yukarı çıktıkça fırtınalar esiyor. Kadın tekrar iş hayatına da geri dönemiyor. Çünkü yeri bir başkası tarafından doldurulmuş oluyor. Dönse de bıraktığı yerden başlayamaz, daha aşağılardan başlar. Kariyer planlaması kadın için hayal” diye konuştu.



GİRİŞİMCİ KADIN TÜRKİYE'NİN KURTULUŞU

Kendisini kadın yandaşı olarak değerlendirmeyen olaya insan olarak baktığını vurgulayan Denizli, “Bir ülkenin gelişimi için kadının işgücü piyasası içinde yer alması gerektiğine inanıyorum. Bunun için mücadele veriyorum. Mücadeleden vazgeçmiyoruz. Girişimci kadın profili Türkiye'nin kurtuluş reçetelerinden birisi” dedi. Kadının siyasetteki yerine de değinen Denizli, “Kadını sosyal hayata, iş hayatına sokamazsanız siyasetin içine de sokamazsınız. Bu bir hayaldir. İş hayatının, sosyal hayatın içinde olursak siyasi mücadelenin içinde de çok başarılı olacağımıza inanıyorum. Su yolunu bulacak, siyasette de akacak” diye konuştu.
İzmir'in Lider Kadınları Projesi'nin Koordinatörü Özlem Değirmencioğlu projenin 8 Temmuz'da sona ereceğini ve projeye katılacaklara sertifika vereceklerini kaydetti. (dha)
18/06/2008
ARZU ÇETİK
http://www.radikal.com.tr/Default.as...ategory ID=80
Old 06-01-2009, 23:22   #29
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Kendi işini kurmak isteyen kadınlara fırsat

Diyarbakır'ın son zamanlarda gelişen mermer sektörü sayesinde Diyarbakırlı kadınlar kendi işini kurabilecek. 12 ay sürecek AB destekli proje ile 18-40 yaş arası vasıfsız toplam 70 kadın proje kapsamında mermer atıklarından mozaik tasarımı eğitimi görecek. Eğitim sonucunda kimi kadınlara iş kurma imkanı sağlanacak.

AA

Diyarbakır- Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya yaptığı açıklamada, AB tarafından desteklenen ''Aktif İstihdam Tedbirleri'' hibe programı kapsamında hazırladıkları ''Mermer Atıklarından Mozaik Tasarımı ve Üretimi Projesi''nin onaylandığını belirtti.


Diyarbakır sanayisinin son kazancı mermer

Projenin bütçesinin 307 bin Avro olduğunu söyleyen Kaya şöyle konuştu:
''İlimiz sanayisinin gelişmesinde son yıllarda dinamo gücü oluşturan mermer sektörünün ki bu sektör sanayideki istihdamın yüzde 30'nu, toplam ihracatımızın da yüzde 90'ını oluşturmaktadır. Atıklarının değerlendirilmesini sağlayacaktır. Bu sayede süreç içinde bu sektörün alt sektörleri de oluşacaktır. 12 ay sürecek projemizde 18-40 yaş arası eğitim seviyesi düşük veya belli bir eğitim seviyesinde olan vasıfsız toplam 70 kadın proje kapsamında eğitim görecek. Kendi işini kurmak isteyen yetenekli kadınlara iş kurma imkanı sağlanacaktır.''



Kadınlar işletme kuracak

Kaya, proje kapsamında eğitim verilen kadınların bir kısmının proje sonrasında kurulacak olan makine parkında çalışmaya devam edeceğini ifade ederek, 10 kadına da ortaklı 3 işletme kurması sağlanarak, kursiyerlerin kurulacak olan özel veya devam eden firmalarda istihdam edileceğini kaydetti.

Türkiye'nin kadın ve genç nüfusun istihdamı konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan bir ülke olduğunu belirten Kaya, kentteki kadın istihdamının yüzde 4,4 ile ülke ortalamasından 2 kat düşük olduğunu anlattı.



Kadın elinden mozaik tasarım

Mermer atıklarının mozaik üretimi amacıyla kullanımının yaygın olduğunu, Türkiye'de mermer sektörünün gelişimi ile mozaik sektöründe de çeşitli özel kuruluşların girişimleri bulunduğuna işaret eden Kaya, şöyle devam etti: ''Mermer atıklarının işlenmesi ile oluşturulan mozaik ürünler özellikle mimari dekorasyonda yoğun olarak kullanılmaktadır. Bina ve yapıların dış kaplamalarında, giriş kısımlarında, duvar kaplamalarında, iç kaplamalarda, evlerde banyo ve lavabolarda veya salonlarda yerde ve duvarlarda kullanılan özel tasarım ürünleridir. Mozaik üretimi ve tasarımı kadınların, genç kızların çalıştığı emeğe dayalı bir sektördür. Mermer atıkları çeşitli makine sistemlerinde belli ebatlarda kesilmekte ve dizgi atölyelerinde kadınlar tarafından istenilen tasarıma göre dizgi işlemi yapılmaktadır. Özel tasarımların geliştirilmesi ve tasarıma göre dizgi işlemi kadınlar için oldukça uygun bir çalışma alanıdır. Bir çok farklı alana yeni pencereler açan projemizin Diyarbakır'a bölgemize ve ülkemize faydalar getireceğine inanıyoruz.''
17 Aralık 2008
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=20&hn=23964
Old 21-09-2009, 22:36   #30
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

4 kadından 3'ü ne çalışıyor, ne iş arıyor

Dünya Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın ortaklaşa hazırladığı Türkiye'de kadınların işgücüne katılım raporuna göre, kadınların işgücü piyasasına katılım oranı çok düşük.

ANKA

İstanbul- Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) ve Dünya Bankası'nın (DB) ortaklaşa hazırladığı, "Kadınların İşgücüne Katılımı. Eğilimler, Belirleyici ve Politika Çerçevesi" başlıklı yeni raporu, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantısı için düzenlenen Medya Çalıştayı'nda açıklandı.

Raporda, Türkiye iş gücü piyasasının belirgin özelliklerinden bir tanesi, iş sahibi olan veya iş arayan kadın sayısının son derece düşük olmasına vurgu yapılırken, DB yetkilileri, ortaya çıkan bu sonuca göre, Türkiye'de yaşayan her dört kadından 3'ünün ne çalıştığına, ne de iş aradığına dikkat çekti.

Rapora göre Türkiye'de birçok kadın çalışmak istiyor, ancak çalışmak isteyen kadınların önlerine bir dizi engel çıkıyor. Özellikle kentlerde üniversite eğitimi almamış kadınlar, genellikle daha düşük ücretli, uzun çalışma saatleri olan, zorlu koşullar içeren ve sosyal güvencesi bulunmayan işlerde çalışabiliyorlar. Çalışan kadınların, çocuk bakımı ve ev işlerinde yardım için görevli tutmak istediğinde, yüksek maliyetle karşılaşmaları bir başka önemli engel. Örneğin İstanbul'da, sadece çocuk bakımı için 500 - 600 lira harcama yapmak gerektiği, kadının çalışması halinde alacağı ücretin büyük bölümünün maliyetlere harcanacağını düşünüyor.


Kadının çalışmasına ön yargılar da engel oluyor

Ayrıca, düşük eğitim seviyesine sahip kadınların çalışmasında, kadınların evdeki rolleri ve çocuk bakımı için evde oturması gibi sosyal, ailesel ve kültürel ön yargıların olması önemli bir engel oluşturuyor. Rapor, Türkiye'de kadınların daha fazla istihdam edilmesi ve daha iyi işler bulabilmeleri için çeşitli öneriler de getiriyor. Öneriler arasında daha esnek bir işgücü piyasası için düzenlemeler söz konusu. Bu konuda hükümetin, kadınların istihdamı için sosyal güvenlik primleri ve vergiler alanında indirimler sunmaya devam etmesi bulunuyor.

Raporda ayrıca, maddi olarak karşılanabilir çocuk bakımı hizmetlerinin sunulması ve eğitime yapılan yatırımların sürdürülmesini öneriyor.

15 Eylül 2009
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=20&hn=81986
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hayatı tersten yaşamak bakın nasıl da mükemmel av_aykut Site Lokali 4 17-10-2007 23:12
Hayatı Değiştirmek İstiyorsan...... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 2 08-10-2007 09:48
İnsan Hayatı ve Hukuk ömer adaleti Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 9 25-04-2007 00:48
Kadın Hakları Hukuk Çalışma Grubumuza Teşekkürlerimizle Admin Site Haberleri 3 11-01-2007 11:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10010099 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.