Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ihalenin Feshi - Tapu Maliki - 1 Yillik Sürenin Geçmiş Olmasi

Yanıt
Old 26-03-2019, 12:13   #1
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan Ihalenin Feshi - Tapu Maliki - 1 Yillik Sürenin Geçmiş Olmasi

Öncelikle tüm meslektaşlara iyi çalışmalar dilerim.

Müvekkil ihaleye konu taşınmazı 2015 yılında hacizli olarak satın alıyor.

Taşınmaz 20/09/2016 tarihinde ihale ile satılıyor.

Borçlu ihalenin feshi davası açıyor ama reddediliyor.

İhale bu şekilde 16/01/2019 tarihinde kesinleşiyor.

Müvekkilin ise yapılan bu işlemlerden haberi yok. İhaleden bugün haricen haberdar oluyor.
İcra dosyasında müvekkile hiçbir şekilde tebligat yapılmamış.Ne kıymet takdiri ne satış ilanı ve ne de ihalenin feshi davası müvekkile tebliğ edilmemiş.

Ancak İKK MD. 134'teki 1 yıllık süre de geçmiş.
Yargılamanın yenilenmesi talebi veyahut genel mahkemede bir dava açılması mümkün müdür? Açıkçası ne yapabiliriz bilemiyorum. Görüş ve fikir önerilerinizi beklemekteyim
Old 26-03-2019, 17:58   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

T.C.YARGITAY1. HUKUK DAİRESİE. 2000/7189K. 2000/10396T. 15.9.2000

• İHALENİN FESHİ ( Tescilin Yolsuz Hale Gelmesi - Tapu İptali ve Tescil İçin Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( İhalenin Feshi Durumunda Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )
• TESCİLİN YOLSUZLUĞUNU DAVA ( İhalenin Feshi Yoluna Gidilmesinin Engellenmesi - Genel Mahkemede Açılabileceği )
• İHALENİN FESHİ YOLUNA GİDİLMESİNİN ENGELLENMESİ ( Genel Mahkemede Tescilin Yolsuzluğuna İlişkin Dava Açılabileceği )
• DELİLLERİN TÜMÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE GÖSTERİLMESİ ZORUNLULUĞU ( 2.El Durumunda Olan Davalı - Tapu İptali ve Tescil )

2004/m.134 743/m.931,932 1086/m.388

ÖZET : Taşınmaz mülkiyetini geçiren ve onun sebebini teşkil eden cebri ihale işleminin feshedilmesi durumunda tescil yolsuz hale geldiğinden tapu kaydının iptali için genel mahkemede dava açılmalıdır. Genel mahkemede ihalenin feshi ve tapu iptali tescili davası açılmışsa, ihalenin feshi davasının görev yönünden reddi gerekir. Ancak ihalenin feshi yoluna gidilmesinin engellenmesi durumunda genel mahkemede tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava da açılabilir. Alıcının tapu kaydının yolsuzluğunu bile bile ve kötü niyetle bu artırmaya girip taşınmazı aldığının kanıtlanması halinde davanın kabulü gerekir. Somut olayda, ikinci el durumunda olan davalı hakkında MK.'nun 931. maddesi uyarınca deliller tümüyle değerlendirilmeden ve gerekçe gösterilmeden karar tesisi isabetsizdir.
Old 27-03-2019, 08:32   #3
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Suat
T.C.YARGITAY1. HUKUK DAİRESİE. 2000/7189K. 2000/10396T. 15.9.2000

• İHALENİN FESHİ ( Tescilin Yolsuz Hale Gelmesi - Tapu İptali ve Tescil İçin Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( İhalenin Feshi Durumunda Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )
• TESCİLİN YOLSUZLUĞUNU DAVA ( İhalenin Feshi Yoluna Gidilmesinin Engellenmesi - Genel Mahkemede Açılabileceği )
• İHALENİN FESHİ YOLUNA GİDİLMESİNİN ENGELLENMESİ ( Genel Mahkemede Tescilin Yolsuzluğuna İlişkin Dava Açılabileceği )
• DELİLLERİN TÜMÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE GÖSTERİLMESİ ZORUNLULUĞU ( 2.El Durumunda Olan Davalı - Tapu İptali ve Tescil )

2004/m.134 743/m.931,932 1086/m.388

ÖZET : Taşınmaz mülkiyetini geçiren ve onun sebebini teşkil eden cebri ihale işleminin feshedilmesi durumunda tescil yolsuz hale geldiğinden tapu kaydının iptali için genel mahkemede dava açılmalıdır. Genel mahkemede ihalenin feshi ve tapu iptali tescili davası açılmışsa, ihalenin feshi davasının görev yönünden reddi gerekir. Ancak ihalenin feshi yoluna gidilmesinin engellenmesi durumunda genel mahkemede tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava da açılabilir. Alıcının tapu kaydının yolsuzluğunu bile bile ve kötü niyetle bu artırmaya girip taşınmazı aldığının kanıtlanması halinde davanın kabulü gerekir. Somut olayda, ikinci el durumunda olan davalı hakkında MK.'nun 931. maddesi uyarınca deliller tümüyle değerlendirilmeden ve gerekçe gösterilmeden karar tesisi isabetsizdir.


Üstad çok teşekkür ederim ama bu tam olarak bizim olayımızla bağdaşmıyor maalesef. Zira alcının kötüniyeti gibi bir durum yok. Alcaklı banka satışa çıkarmış ve bir vatandaş ihaleden satın almış
Old 27-03-2019, 08:42   #4
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5029
K. 2010/5612
T. 12.5.2010
• YOLSUZ TESCİL İDDİASI ( Tapu İptal ve Tescil - Bu Tür Davaların Mülkiyet Hakkına Dayalı Olarak Her Zaman Açılabileceği/Kaydın İlletini Teşkil Eden İhalenin Geçersiz İşlemlere Dayanması Durumunda Yolsuz Tescilin Oluşmasına Neden Olacağı )
• TAPU İPTAL VE TESCİL ( Yolsuz Tescil İddiası - İhalenin Geçersiz İşlemlere Dayanması Durumunda Yolsuz Tescilin Oluşmasına Neden Olacağı )
• İHALENİN FESHİ ( Davalı İhaleye Katılan Sıfatını Taşıyor İse Olayı Bilen Hatta Daha Ötesi Olayı Yaratan ve Yürüten Kişi Olduğu - Bu Kişinin İktisapta 3. Kişi Sayılmasına Olanak Olmadığı/İhalenin Geçersiz İşlemlere Dayanması Durumunda Yolsuz Tescilin Oluşmasına Neden Olacağı )
818/m.226
2004/m.18, 134
ÖZET : Dava, yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur.

Diğer yandan, davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisapta 3. kişi sayılmasına olanak yoktur. O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı açıktır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada:

Davacılar, alınan kredi borcunun zamanında ödenmemesi sebebiyle davalı Banka tarafından yapılan icra takibi sonucu, davacı Bekir'e ait 34 parsel sayı taşınmazın cebri icra yoluyla alacağına mahsuben davalı Bankaya ihale edildiğini, icra takip dosyasında usulsüz işlemler yapıldığını, ihalenin geçersiz olduğunu, bu nedenle davalı adına tescilin yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil istemişlerdir.

Davalı Banka, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.01.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat R.Kemal Çelik ile temyiz edilen vekili Avukat Erkan Yenilmez geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Davacıların,davacı Tezcan ile davalı Banka arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde davacı Bekir'in kefil olduğunu, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine davalı Bankanın Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2008/609 esasında kayıtlı icra takibi başlattığını, yapılan icra takibi sonucu davacı Bekir'e ait 2688 ada Parsel sayılı taşınmazın cebri ihale sonucu alacağına mahsuben davalı banka tarafından ihalede satın alındığını; icra takip dosyasında yapılması gereken tebligatların usulsüz olduğunu, bu nedenle 34 parsel sayılı taşınmazın ihale ile davalı bankaya satışına ilişkin işlemin yasal olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulundukları; öte yandan, davacılar tarafından davalı banka aleyhine açılan ihalenin feshi davasının Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 30.12.2008 günlü, 2008/822-889 esas-karar sayılı ilamıyla reddedilip kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; önceden İcra Tetkik Merciindeki ihalenin feshi davası ile taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlık irdelenmeyip, İcra Hukuku ile sınırlı olarak yapılan işlemlerin uygunluğu ve ihalenin yöntemine uygun icra edilip edilmediği değerlendirilmiştir.

Bilindiği gibi, İİK.' nun 18. maddesi uyarınca icra yargılaması basit yargılama usulüne tabidir. Öte yandan 134. Maddenin ikinci fıkrasında öngörüldüğü üzere ihalenin feshi BK.' nun 226. maddesinde yazılı sebeplerde dahil olmak üzere yalnız İcra Mahkemesinden şikayet yoluyla ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir, ilgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir şeklindeki düzenlemeler icra hukuk ile sınırlı ve basit yargılamayı ve ihalenin hazırlanış ve ifası ile sonuçlandırması sırasında vuku bulan İcra Mahkemesinden şikayet yoluyla istenebilen fesihleri tanımlamaktadır.Bu çerçevede kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına yada yokluğuna delalet edemiyeceği kabul edilmelidir. Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumunda illilik prensibi esastır.İhalenin feshi isteğinin reddedilmiş olması keyfiyeti temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmaz .

Eldeki davada yukarıda açıklanan iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle, davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur.

Diğer yandan, davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisapta 3. kişi sayılmasına olanak yoktur.

O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı açıktır.

Hal böyle olunca; yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan taraf delillerinin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. .duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-03-2019, 10:38   #5
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - KAYDIN İLLETİNİ TEŞKİL EDEN
İHALENİN GEÇERSİZ İŞLEMLERE DAYANMASI- YOLSUZ TESCİL
İDDİASINA DAYALI OLARAK SORUŞTURMANIN EKSİKSİZ
TAMAMLANMASI GEREĞİ - TARAF DELİLLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ
ÖZET: Kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda, yolsuz tescilin
oluşmasına neden olacağı açıktır. Yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları
doğrultusunda tüm delilerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve
toplanacak olan taraf delillerinin birlikte değerlendirilmesi ve hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi
gerekir. Hükmün bozulması gerekir.
(2004 S. K. m. 18, 71, 72, 134) (4721 S. K. m. 2, 705, 988, 989, 1023) (818 S. K. m. 226, 231, 237)
(1086 S. K. m. 507, 508, 509, 510, 511, 570, 571) (6762 S. K. m. 624)(YİBK. 08.11.1991 T. 1990/4 E.
1991/3 K.) (YHGK. 20.02.1987 T. 1986/11-191 E. 1987/115 K.)(12 HD. 14.10.2008 T. 2008/19368 E.
17352 K.)
Dava: Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin
3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddinedair verilen18.02.2008 gün ve 2006/264 E- 2008/70 K.
sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 14.01.2009 gün ve 2008/11159 E-2009/268 K Sayılı onama ilamı
sonrasında davacıvekilininkarar düzeltmetalebinin kabulü ile Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin01.06.2009
gün ve 2009/4361 E-6232 K sayılı ilamı ile;
( Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriğinden, davacının yurt dışında yaşaması
nedeniyle davalı M. aracılığıyla satın aldığı 2 parsel sayılı taşınmaza karşılık davalıya kambiyo
senetleri (bono) verdiğini, borçlarını ödediği halde bir kısım senetleri geri alamadığını bu durumu fırsat
bilen davalının, senetlerden birini takibe koyarak usulsüz yapılan tebligatlar sonucutaşınmazının
alacağa mahsuben ihale ile davalı M.e satıldığını onunda durumu bilen diğer davalıya temlik ettiğini,
bu suretle oluşan mülkiyetin nakli işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle eldeki davayı açtığı
anlaşılmaktadır.
Bu tür bir iddia nedeniyle davacının ihalenin usulsüzlüğünden bahisle İcra İflas Kanununun
134.maddesi hükmüne göre ihalenin feshi isteyebileceği gibi ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı,
tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel mevcut
değildir.
Böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olupolmadığı, buna dayalı
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı
bir davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasında zorunluluk vardır.
Nevar ki, mahkemece ileri sürülen hukuki ihtilafın çözüme yönelik, değinilen hususlarda bir araştırma
yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, açıklanan hukuki sebebe dayalı davanın dinlenme olanağı bulunduğu gözetilerek,
bu konuda hükme yeterli bir araştırma yapılması, soruşturmanın tamamlanması ondan sonra bir karar
verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması
doğru değildir) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı:
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının 1972 yılından bu yana Fransada ikamet ettiğini, davalılardan M. B. aracılığı
ile dava konusu taşınmazı yatırım amacıyla satın aldığını, bu alış verişten dolayı davalıya senetler
verdiğini, bu senetlerden dolayı borçlarını ödediğini, ancak yurt dışında yaşaması, davalıya
güvenmesi gibi sebeplerle senetleri iade almadığını, bu durumu fırsat bilen davalının senetlerden bir
tanesini Mersin 4.İcra Dairesi Müdürlüğünün 2000/5449 Esas sayılı dosyası ile icra takibine
koyduğunu, tamamen usulsüz olarak yapılan tebligatlar ile davacıdan habersiz olarak yapılan ihale
sonucundataşınmazı yolsuz olarak, alacağına mahsuben satın aldığını, tebligatları aldığı belirtilen
kişilerin davacının yeğenleri olmadığı gibi onları tanımadığını, davalı M.ı niyiniyet karinesinden
faydalanmak için de, daha sonra taşınmazı, olaylardan haberdar olan diğer davalılaraaynı gün satış
suretiyle devrettiğini, davacının taşınmazın satışından haberi olmadığından taşınmaza ilişkin vergileri
de ödemeye devam ettiğini ileri sürerek, 7889 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kaydının iptali ile davacı
adına tescilinekarar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; ihalenin feshi nedenlerine dayalı olarak genel mahkemede tapu iptali, tescil istemi ile
dava açılamayacağı, davacının tescilin yolsuz olduğu iddialarını da kanıtlayamadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyizi üzerine; mahkemece verilen karar önce onanmış; davacının karar düzeltme talebi
üzerine bu kez, Özel Dairece; Davacının, mülkiyetin nakli işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle
eldeki davayı açtığı, bu tür bir iddia nedeniyle davacının ihalenin usulsüzlüğünden bahisle icra iflas
kanununun 134.maddesi hükmüne göre ihalenin feshi isteyebileceği gibi ihale sonucu edinilen
mülkiyete dayalı, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal
bir engelin mevcut olmadığı, böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olmadığı,
buna
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 2 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya
aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasının zorunlu olduğu, ancak mahkemece
ileri sürülen hukuki ihtilafın çözüme yönelik, değinilen hususlarda bir araştırma yapılmadığı, hükme
yeterli bir araştırma yapılıp, tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği, gerekçeleri ile
hükmün bozulmasına, oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilerek ve açıklanarak direnme kararı verilmiş; hükmü
davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yolsuz tescile dayalı eldeki davada, bu
tescilin dayanağını oluşturan ihalenin yapıldığı icra takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup
olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda
usul ve yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığı hususları ile ihalenin feshi nedenlerinin
araştırılmasının gerekip gerekmediği; daha önce davacının açtığı ihalenin feshi davasının icra
mahkemesince süreden reddedilmiş olmasının bu nedenlerin ayrıca incelenmesine engel teşkil edip
etmediği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle somut olayın ortaya konulmasında yarar vardır:
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden anlaşıldığı üzere;
Dava konusu 7889 ada, 2 parsel, 3498m2 arsa vasıflı taşınmazın evvelinde tam hisse ile davacı
adına kayıtlı iken sonra icrada yapılan cebri satış ile el değiştirdiği, ardından da üçüncü kişilere satış
yoluyla intikallerin gerçekleştiği ve davacının eldeki davayı icradan satın alana, onun sattığına, yine bu
kişinin sattığı kişiye, en son da yine satış yoluyla satın alan malike karşı ve yolsuz tescile dayanarak
açtığı belirgindir.
Davacının delil olarak dayandığı Mersin 4.İcra Dairesi Müdürlüğünün 2000/5449 Esas sayılı
dosyasında; alacaklı M. B., borçlu A. R. K. aleyhine 28.512.741.000TL toplam alacak için 19.10.1999
vade, 19.08.1999 keşide tarihli 170.000F.F. bedelli senetteki borcuna istinaden icra işlemi başlatmış,
davacı adına kayıtlı 7889 ada, 2 parsel, 3498m2 arsa vasıflı taşınmaz üzerine 23.11.2000 tarihinde
haciz şerhi işlenerek Ali Rıza Koca adına değişik adreslere tebligatlar gönderilmek suretiyle; alacaklı
vekilinin, taşınmazın satışını talep etmesi üzerine de alacaklı M.B.e 09.08.2001 tarihinde alacağına
mahsuben 21.600.000TL bedelle ile ihalesi yapılmış ve kesinleşmekle de 28.12.2001 tarihinde 8495
yevmiye ile bu kişi adına tescil edilmiş; adına tescil yapılan M. B. tarafından da aynı gün (28.12.2001)
ve 8496 yevmiye no ile D.M.ya satılmış; bu kişi tarafından 19.06.2003 tarihinde T. B.na satılan
taşınmaz, son olarak bu kişi tarafından 29.03.2004 tarihinde davalı N.G.e satılmış ve bu kişi
adınasatış sureti ile kaydedilmiştir.
Yine delil olarak dayanılan Mersin 1.İcra Mahkemesinin 27.06.2006 tarih, 2006/369 E- 2006/568 K.
sayılı dosyasında, eldeki davanın da davacısı olan, davacı/borçlu Ali Rıza Koca, alacaklı M. B.
aleyhine 13.04.2006 tarihinde ihalenin feshi talepli dava açmış; mahkemece, 27.06.2006 tarihinde
verilen İİK. nun 134/2 maddesine göre ihalenin
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 3 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
feshinin, ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebileceği, aynı yasanın 6. fıkrasına göre şikayet
müddetininihale tarihinden itibaren bir yılı geçemeyeceği, davacının bu süreyi geçirdikten sonra
şikayetçi olduğu, şikayetin süresinde olmadığı gerekçeleri ile şikayetin reddine ilişkin kararla dava
sonuçlanmış; verilen karartemyiz edilmeksizin 16.11.2007 tarihinde kesinleşmiştir.
Görüldüğü üzere, davacı eldeki davanın temelini, gerçek bir borcun olmadığı, buna rağmen usulsüz
takip yapılıp, tebligat da yapılmadan kesinleşen bu takip üzerine ve yine aynı yollarla taşınmazın
ihalesinin sağlandığı, bu ihalenin ve buna dayanılarak yapılan tescilin yolsuz olduğu, davalıların da el
ve işbirliği içinde hareket ettikleri iddialarına dayandırmaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, Hukuk Genel Kurulunca, iddianın bu özelliği de gözetilerek, konu ayrı başlıklar
altında incelenmiş ve tartışılmıştır.
I- Davanın yolsuz tescile dayalı olması karşısında, davacının bu tescilin dayanağını teşkil eden
ihalenin gerçekleştirildiği icra takibine konu borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin
usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir
davranışlarının bulunup bulunmadığı hususları ile ihalenin feshi nedenlerinin mahkemece araştırma
konusu yapılıp yapılamayacağına ilişkin yapılan değerlendirme: Uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu yön
itibariyle, öncelikle yolsuz tescil kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven
içerisinde alış verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği
endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin
korunması ilkesi kabul edilmiştir.
Bu amaçla Türk Medeni Kanununun 2. maddesinin genel hükmü yanında, menkul mallarda 988 ve
989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan öteki
unsur ise topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,
bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan
sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip,
taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.
Belirtilen ilke Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde aynen tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle
dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur şeklinde yer
almış; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. maddede başka bir ifade ile
tekrarlanarak, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.
Anılan yasal düzenlemeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 4 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını,
tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı geçerlidir.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama
uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan
kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse; diğer
yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme
tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir
araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve
saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil,
gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde
tüm delillerin derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle kötü niyet iddiasının defi değilitiraz olduğu, iddia ve müdafaanın
genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden
(re sen) nazara alınacağı ilkeleri 08.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/13 sayılı İnançları
BirleştirmeKararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Yolsuz tescilin ve buna dayalı davanın açıklanan özellikleri ile önemi gözetildiğinde yolsuzluğu ileri
sürülen işlemlerin dayandığı tüm olguların bu yolsuzluktaki payının araştırılması gereği açıktır.
Kural olarak; böyle bir iddiayı inceleyen mahkeme yolsuz olduğu ilerin sürülen işlemi oluşturan tüm
vakıaları tespit ve değerlendirmek durumundadır; eldeki somut olay yönüyle de icra takibine dayanak
alınan borç ilişkisinin gerçek olup olmadığı, takibin usulünce yapılıp yapılmadığı, tebligatların yapıldığı
adreslerin gerçek olup olmadığı, bu yolla kesinleşen takip sonucu yapılan ihalenin feshi nedenlerinin
olup olmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı davranışlarının bulunup
bulunmadığını araştırarak sonuca varmalıdır.
Bu husus Heyetçe kabul edilmiş ve kural olarak, bu araştırmaların yapılması gereği oybirliği ile
benimsenmiştir.
Ne var ki, eldeki dosyada olduğu gibi kural olarak yapılması gereken bu araştırmaların, daha önce
İcra Mahkemesinde ihalenin feshi davasına konu edilmiş ve bu mahkemece karara bağlanmış olması
durumunda mahkemenin nasıl bir yol izleyeceği hususunun da aydınlatılması gerekmektedir.
II- Yukarıda kural olarak araştırılması gerektiği kabul edilen hususların, daha önce açılan ihalenin
feshi davasına konu olması durumunda, icra mahkemesinin ihalenin feshi
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 5 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
davasında verdiği kararın eldeki yolsuz tescile dayalı davaya etkisinin ne olacağı ve mahkemenin bu
halde de anılan araştırmaları ayrıca yapmasının gerekip gerekmediği sorununa gelince;
İlkin ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır:
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)nun 134. maddesinin ikinci fıkrasında; (Değişik fıkra: 09/11/1988 -
3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak
üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye
iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale
tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden
muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi
üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar
gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi
davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle:
17/07/2003 - 4949 S.K./38. md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para
cezasına hükmolunamaz.
818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)nun 226.maddesinde de; Müzayedenin Butlanı başlığı altında Kanuna
veya ahlaka (adaba) mugayir tertibatla müzayedeye fesat karıştırılmış ise her alakadar tarafından on
gün zarfında itiraz edilebilir. Bu itiraz cebri müzayedelerde icra ve iflas muamelelerine nezaret eden
makamlara ve diğer hallerde mahkemeye arz olunur.
2004 sayılı İİKnun 18.maddesinin (1).fıkrasında ise: İcra mahkemesine arzedilen hususlarda basit
yargılama usulü uygulanır.
Düzenlemeleri yer almaktadır.
Görüldüğü üzere; 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK)nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil
olmak üzere ihalenin feshi, yalnız İcra Mahkemesinden şikayet yoluyla ve ihale tarihinden itibaren yedi
gün içinde istenebilir.
İcra mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.
Kural olarak icra mahkemesinin, takip hukukuna ilişkin kararları, sadece yürütülen takip bakımından
tarafları bağlamakta ve sadece takip hukuku bakımından kesin hüküm yaratmakta; maddi hukuk
anlamında kesin hüküm teşkil etmemektedir.
Öğretide İİKnun 134/2 maddesinin açık hükmü karşısında diğer mahkemelerde açılamayacağı açık
olarak belirtilen ihalenin feshine ilişkin icra mahkemesi kararlarının bunun istisnasını oluşturduğu;
maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği yönünde görüşler olduğu gibi, farklı görüşler de
bulunmaktadır.
Belirtmelidir ki, eldeki davaya konu taşınmazla ilgili olarak ihalenin feshi istemi, İcra
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 6 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
Mahkemesince, taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlık irdelenmeksizin süre yönünden değerlendirme
yapılıp karara bağlanmıştır.
Oysa, eldeki davada yukarıda açıklanan iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle, davacının
usulsüz tebligat ve borcu olmadığı, ayrıcakaydın davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun
olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların
mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bu olgular gözetilerek; icra mahkemesinin
kesinleşmiş ihalenin feshi isteminin süre yönünden reddine ilişkin kararının maddi anlamda kesin
hüküm oluşturupoluşturmadığı tartışılmış, aşağıda açıklanan nedenlerle genel mahkemelerde yolsuz
tescile dayalı tapu iptal ve tescil davası açılabileceği ve işaret olunan araştırmaların yapılması
gerektiği görüşüne oyçokluğu ile ulaşılmıştır:
Önemle vurgulanmalıdır ki, yukarıya aynen aktarılan hükümlerde de açıklandığı üzere, ihalenin feshi
ancak, satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak
edenler tarafından şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilmekte; ilgililerin
ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda
ettiği kabul edilmekte; ayrıca Kanuna veya ahlaka (adaba) mugayir tertibatla müzayedeye fesat
karıştırılması da bu şikayete konu olabilmektedir. Bu talepler tümüyle ihalenin hazırlık ve gerçekleşme
aşamasındaki işlemlere yönelik olup, diğer iradi ve şekli sakatlıkların incelenmesini kapsamamaktadır.
Buradaki talep hukuki nitelikçe şikayettir; şikayet bir dava olmadığına göre, diğer davalar yönünden
kesin hüküm teşkil etmesi düşünülemez.
Bir an için kesin hüküm teşkil edeceği düşünüldüğünde dahi, bu kararlar aynı hukuki sebep ve
gerekçelerle, aynı sonucu elde etmeye yönelik olarak açılacak davalarda bağlayıcı kabul edilebilirse
de; hukuksal temeli tamamen farklı olan, hüküm sonucu itibariyle ihalenin şekilsel nedenlerle feshini
amaçlamayıp, ihaleye kadarki sürece ilişkin görünüşte tam yapılmakla birlikte gerçek olmayan
vakıalara dayanan işlemleri dayanak göstererek açılan bir davada aynı etkiyi yaratacağının kabulüne
olanak yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki, taşınmazının usulsüz takip ve buna bağlı olarak yapılan ihale ile elinden
çıktığını iddia eden tarafın başvuracağı yollardan birisi yukarıda açıklanan şekilde ihalenin feshi
şikayetini yapmaktır. Ancak, bunun yanında ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz
olduğunu ilerisürerek, tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel bulunmamaktadır.
Bu iki talep ve davanın nitelikleri, açılma zamanları, amaçları, hukuki dayanakları, yargılama
yöntemleri ve kurulacak hükümleri ise birbirinden farklıdır.
İhalenin feshi, daha çok icra hukuku prensipleri ve şikayet prosedürü içinde, daha şekle dayalı,
inceleme ve araştırma alanı daha kısıtlı ve ihalenin şeklen denetimi şeklinde gerçekleşmekte iken;
yolsuz tescile dayalı iptal ve tescil davasında izlenecek yol bu kadar
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 7 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
sınırlı olmayacak; takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin
usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, ihale hazırlığı ve ihale anına kadar ve ayrıca ihale hazırlığı ve
ihale aşamasındaki tüm işlemlerde davalıların usul ve yasaya aykırı bir katkılarının bulunup
bulunmadığı da araştırılacaktır.
Taşınmazın gerçek bir borç bulunmaksızın icra takibi sonucu elden çıkarılması mahkeme kararı ile
saptanmışsa, alacaklı tarafından borcuna mahsuben, alacağına karşılık temlik alındığı için yolsuz
tescil iddiası ileri sürülebilecek; el değiştirme halinde davalılar arasında el ve işbirliğine dayalı bir ilişki
olup olmadığına da bakılacaktır.
Görüldüğü üzere, yukarıda açıklanan düzenlemeler, icra hukuku ile sınırlı ve basit yargılamayı ve
ihalenin hazırlanış ve ifası ile sonuçlandırması sırasında vuku bulan icra mahkemesinden şikayet yolu
ile istenebilen fesihleri tanımlamaktadır. Bu çerçevede kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin,
mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği
kuşkusuzdur.
Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumunda illilik prensibi esastır. İhalenin feshi isteğinin
reddedilmiş olması keyfiyeti, temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmaz.
Eldeki davada, yukarıda açıklanan iddiasının içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibarı ile, davanın, çekişme
konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz
tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı
olarak, her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur.
Diğer yandan, davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi, olayı yaratan ve
yürüten kişidir. Bu kişinin iktisapta üçüncü kişi sayılmasına olanak yoktur.
O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda, yolsuz tescilin
oluşmasına neden olacağı açıktır.
Hal böyle olunca; yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda
tüm delilerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan taraf
delillerinin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Oysa, mahkemece icra mahkemesince ihalenin feshinin süre yönünden reddi yönündeki kararına
dayanılarak dava reddedilmiş; açıklanan inceleme ve araştırmalar yapılmamıştır.
Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca yukarıda (I) maddede açıklanan nedenlerde oybirliği, (II)
maddede yer alan nedenlerle de oyçokluğu ile benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, hatalı değerlendirme ve eksik soruşturmaya dayalı önceki kararda direnilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 8 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının; yukarıda (I) maddede açıklanan nedenlerde oybirliği ile,
(II) maddede açıklanan nedenlerde ise oyçokluğu ile olmak üzere kabulü ile direnme kararının Özel
Daire bozma kararında ve yukarıda iki madde halinde gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına
karar verildi.
KARŞI OY
Özel Dairenin, taraflar arasında borç ilişkisi olup olmadığı yönündeki bozma kararına katılıyorum.
Ancak; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)nun 134/2 maddesinde de 818 sayılı Borçlar Kanununun
(BK)nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere ihalenin feshi, yalnız İcra
Mahkemesinden şikayet yoluyla ve ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir. denilmekte;
818 sayılı Borçlar Kanununun 226. maddesinde aynen Kanuna veya ahlaka (adaba) mugayir tertibatla
müzayedeye fesat karıştırılmış ise her alakadar tarafından on gün zarfında itiraz edilebilir. Bu itiraz
cebri müzayedelerde icra ve iflas muamelelerine nezaret eden makamlara ve diğer hallerde
mahkemeye arz olunur hükmü yer almaktadır.
Davacıda, iddialarını, Mersin 1.İcra Mahkemesinin 27.06.2006 tarih, 2006/369E-2006/568 K. sayılı
dosyası ile ileri sürerek13.04.2006 tarihinde ihalenin feshi talepli dava açmış, mahkemece,
27.06.2006 tarihinde, İİK.nun 134/2 maddesine göre ihalenin feshinin, ihale tarihinden itibaren yedi
gün içinde istenebileceği, aynı maddenin 6. fıkrasına göre şikayet müddetininihale tarihinden itibaren
bir yılı geçemeyeceği, davacının bu süreyi geçirdikten sonra şikayetçi olduğu, şikayetin süresinde
olmadığı gerekçeleri ile şikayetin reddine karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmeksizin 16.11.2007
tarihinde kesinleşmiştir.
İİKnun 134/2 maddesinin açık hükmü karşısında diğer mahkemeler açılamayacağı açık olarak
belirtilen ihalenin feshine ilişkin icra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil
etmektedir. Bunlara karşı yargılamanın iadesi isteminde bulunulması mümkündür. Davacının böyle bir
talepte bulunmadığı da dosya kapsamı ile bellidir. Diğer taraftan Borçlar Yasasının 226.maddesi
(müzayedenin butlanı) başlığını taşımakta olup, müzayedeye fesat karıştırılmış ise her alakadar
tarafından on gün içerisinde itiraz edilebileceği belirtilmiş, bu itirazın cebri satışlarda icra ve iflas
işlemlerine nesaret eden makamlara, diğer hallerde mahkemeye yapılacağına hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davaya konu olan satış, cebri satış olduğundan ancak icra mahkemesine başvurulabilir ve
satışın butlan nedeniyle iptali istenebilir. Bu hüküm dahi genel mahkemede yolsuz tescil davası
açılmasına engeldir.
Böyleceihalenin feshi davasında alınan kararın kesin hüküm olacağı ve yargılamanın iadesi yoluyla
ortadan kaldırılmadıkça, burada karara bağlanan hususlara dayanarak genel mahkemelerde yolsuz
tescile dayalı tapu iptal- tescil davası açılamayacağı görüşündeyim.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 9 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunun bozma yönünde verilen kararına
katılamıyorum.
KARŞI OY
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Ali Rıza Koca, 19.04.2006 tarihli dava dilekçesi ile, davalı M. B.den 1999 yılı Ağustos ayı
içinde, Menteş Köyünde kain 2 parsel nolu arsa vasfındaki taşınmazı 500.000 Fransız Frangına satın
aldığını, satış bedeline mahsuben 200.000 FF, 170.000 FF ve 110.000 FF miktarlı üç adet bono
verdiğini, bono bedellerini ödemesine rağmen Fransada ikamet ettiği ve güvendiği için geri almadığını,
bu bonolardan bir tanesinin icra takibine konu edilerek 2 parsel nolu dava konusu taşınmazın cebri
icra sonucu 09.08.2001 tarihinde davalı M.e ihale olunduğunu, M.in de diğer davalılara satmış gibi
gösterdiğini, icra takibinin, tebligatların usulsüz yapıldığını, tescilin yolsuz olduğunu belirterek,
tapunun iptalini, taşınmazın adına tescilini talep etmiş, davalı M. B. ise, davaya cevabında, bahsi
geçen arsayı 500.000 FFna davacıya sattığını, 200.000 FF miktarlı bononun ödendiği için bu bonoyu
davacıya geri verdiğini, borcun tamamının ödenmemesi nedeniyle, ödenmeyen 170.000 FF miktarlı
bononun icra takibine konulduğunu, ödenmeyen üçüncü 110.000 FF miktarlı bononun ise, halen dahi
kendisinde olduğunu, davacının satış bedeline mahsuben kendisine, toplam 269.900 FF ödeme
yaptığını, başkaca bir ödemesi de bulunmadığını, diğer ödeme belgesi olarak sunulan, 1997 ve 1998
yılında yapılan ödemelerin tarihlerinin ise, dava konusu arsanın satışından çok önceye, 1-2 yıl
öncesine ait olup, davacı ve eşi E. K.ya 1997 yılında Susanoğlu/Silifkede bulunan Özge Konut
Sitesinde sattığı iki adet villaya ait ödemelere ilişkin olduğunu, davacının dava konusu arsa bedeline
ait olmak üzere toplam 269.900 FF dışında başka hiçbir ödemesi olmadığı için icra takibi yaptığını,
tüm işlemlerin usul ve yasalara uygun olduğundan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar ise, M. B.in emlak alım satım işi ile uğraştığını, ihaleden 1-2 yıl gibi süreler geçtikten
sonra taşınmaza iyi niyetle malik olduklarını, davanın reddini istemişlerdir.
Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (2006/264 E., 2008/70 K.) 18.02.2008 tarihli kararı ile, ödeme
emrinin ve tebligatların usulüne uygun olup, takibin kesinleştiği, kıymet takdiri ve satış ilanının da
usulüne uygun tebliğ olunduğu, 09.08.2001 tarihinde yapılan ihale ile M. B.e alacağına mahsuben
ihalenin yapıldığını, M.in bu yeri bilahare diğer davalıya sattığı, davacının ihalenin usulüne uygun
yapılmadığı yolundaki şikayetlerini icra mahkemesine yapması gerektiği, nitekim davacının icra
mahkemesine başvurduğu, ancak süresinde açılmadığı için icra mahkemesince şikayetin reddine
karar verildiği, ihalenin feshi nedenlerine dayanarak genel mahkemelerde tapu iptali ve tescil istemi ile
dava açılamayacağı, aksi halde böyle bir davanın genel mahkemede incelenmesinin görev kurallarına
aykırı olduğu, davacının tescilin yolsuz olduğunu da ıspat edemediğini belirterek davanın reddine
karar vermiş, iş bu karar Yüksek 1. Hukuk Dairesinin
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 10 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
14.01.2009 tarih, 2008/11159-2009/268 sayılı kararı ile oybirliği ile onanmış, bilahare karar düzeltme
safhasında, 01.06.2009 tarih, 2009/4361-6232 sayılı kararla ... borç ilişkisinin doğru olup olmadığı,
buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve
yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasında zorunluluk vardır. Değinilen
hususlarda bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma kararı üzerine Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, 11.02.2010 tarih, 2009/556 E., 2010/153 K.
sayılı kararı ile hangi hallerde tescilin yolsuz olduğu TMKnun 1024/2. maddesinde belirtilmiştir. Madde
hükmüne göre; bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan
tescilin yolsuz olduğu, somut olayda maddede tarif edilen anlamda yolsuz tescil bulunmadığı
belirtilerek, önceki karardaki gerekçelerin tekrarı ile davanın reddi ile direnme kararı verilmiş,
davacının direnme kararının bozulması isteği ile temyizi üzerine dosya yüksek Hukuk Genel Kuruluna
gelmiştir.
Somut olay, geçirdiği safahat ve verilen kararların bağlayıcılığı noktasında, benzer nitelikteki konulara
da emsal teşkil ederek hukuki belirsizliğe de çözüm getireceği düşüncesinden hareketle, konunun
Dairemizin görev alanını ilgilendiren yönleri de değerlendirilmek suretiyle hukuki ve yasal kıstasların
ortaya konulmasında fayda mülahaza edilmektedir.
Bu bağlamda; artırma ve ihale ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde; İcra İflas Kanunu hükümleri
uygulanır.
İcra mahkemesi, ihalenin feshi talebini, HUMKnun 507-511, İİKnun 134/2.maddeleri hükmüne göre
inceler. Ancak burada İİKnun 18/3.maddesi hükmü uygulanmaz. Zira, ihalenin feshi talebi üzerine, icra
mahkemesi talep tarihinden itibaren 20 gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap
eden karar verilir (İİKnun 134/2-C3 maddesi).
İcra mahkemesinin ihalenin feshi talebini inceleme yetkisi sınırlı değildir. İhalenin feshi sebepleri, tanık
dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. İcra mahkemesi tarafların ikrarı veya kabulü ile bağlı olmayıp,
ihalenin feshi sebebinin mevcut olup olmadığını araştırır.
İhalenin feshini isteyenin yurt içinde (Türkiyede) bir adres göstermesi zorunludur (İİKnun 134/2-C1
maddesi.).
İhalenin feshi, Borçlar Kanununun 226.maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnızca icra
mahkemesinden istenebilir (İİKnun 134/2.md. BKnun 226.maddesi).
İhalenin feshi için icra mahkemesi görevli olup, genel mahkemeler görevli değildir. Bu nedenle, genel
mahkemelerce ihalenin feshine müncer olacak nitelikte, tapu iptali, tapu kaydının terkini adı altında
dava da açılamaz.
İcra mahkemesinin ihalenin feshi talebini reddetmesinden sonra da, genel
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 11 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
mahkemelerde, tapu iptali, ihalenin iptali veya bedel davası adı altında, aynı ihalenin feshi sebebine
veya sebeplerine dayanarak bir dava açılamaz. Zira, böyle bir davanın genel mahkemece
incelenmesi, hem görev kurallarına hem de kesin hükme aykırı olur (HUMKnun 237.maddesi).
Şuyunun satış suretiyle giderilmesi satışlarında, ihalenin feshi için, şuyunun giderilmesine karar
vermiş olan sulh hukuk mahkemesi görevlidir (HUMKnun 570-571.maddesi).İcra mahkemesinin
ihalenin feshi talebini reddi kararı, aynı taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Bu
nedenle, ihalenin feshini isteyen kişi, aynı dava sebebine dayanarak icra mahkemesinde ihalenin feshi
talebinde bulunamayacağı gibi genel mahkemelerde de tapu iptal davası veya tazminat davası da
açamaz.
İcra mahkemesi, ihalenin feshini isteyenin, ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olduğu, ihalenin
feshedilmesinde hukuki yararı bulunduğu, ihalenin feshi talebinin yerinde olduğu, ihalede yolsuzluk
bulunduğu kanısına varırsa ihalenin feshine karar verir.
İhalenin feshi talebinden önce taşınmaz tapuda alıcı adına tescil edilmiş ve halen de alıcı üzerine
kayıtlı ise, ihalenin feshine karar veren icra mahkemesi alıcı adına olan tapu kaydının iptaline de karar
verebilir.
İhalenin feshine karar verilmeden, üçüncü kişiler o taşınmaz üzerinde iyi niyetle bir hak kazanmışlar
ise ihalenin feshi bu iyiniyetli kazanımları etkilemez. (M.K.1023 md.)
İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilenalıcı, o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur.
(İİK.134,BK.231, TMK 705 maddeleri)
İhalenin feshi talebinin 7 gün ve 1 yıllık hak düşürücü süreler geçmeden icra mahkemesinden (izaleyi
şuyu sonrası satışlarda sulh mahkemesinden) istenilmesi gerekir. (İİK.134/2-7 md.) (Prf.Dr.Baki Kuruİcra İflas Hukuku/2004)
İhalenin bozulma nedenlerigerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında; ihaleye fesat
karıştırılmış olması, artırmaya hazırlık aşamasında ve ihalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanabilir.
İhale tarihinden sonra borcun ödenmiş olması ihalenin feshini gerektirmeyeceği gibi, ödemenin ihale
tarihinden önce olması halinde dahi bu hususta, ihaleden önce mahkemeye başvurularak takibin
iptalinin sağlanması yoluna gidilmesi gerekip, itfa nedenine dayalı olarak ihalenin feshi
istenemez.(HGK 17.2.1999 tarih 1999/12-82-86, 12.HD.14.10.2008 tarih 2008/19368 E, 17352K.)
Diğer taraftan, kambiyosenetlerinin(bono) ödendiği, İİK.nun 169/a maddesinde yazılı resmi veya
imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatlanır. Borçlu takibinkesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve
ferilerinin itfa edildiğini İİK.nun 71.maddesi koşullarında kanıtlayabilir.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 12 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
22.3.2000 tarih 2000-12-706-181 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da açıklandığı gibi, bononun
vadesinde keşideciye (tanzim edene) ibrazı ile borçlu mütemerrit olur. Senedin vadesinde ibraz
olunmadığı ahvalda, keşideci borçlu, TTK.nun 624.maddesi gereği masraf ve hasar hamile ait olmak
üzere bono bedelini notere tevdi ederek borçtan kurtulur. Bu gereği yerine getirmeyenborçlunun,
vadesinde senedin ödenmek üzere kendisine ibraz olunmadığı iddiası sonuç doğurmaz.
Bu açıklamalardan sonra somut olayın, dosyalar muhtevasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde;
Taraflar arasında 1999 yılının Ağustos ayı içerisinde7889 ada 2 parsel nolu 3498 m2 miktarlı 500.000
FF bedellearsa alışverişi yapıldığı, satış bedelinin üç adet (200.000 FF, 170.000 FF ve 110.000 FF
miktarlı) bono verilerek ödenmesinin kararlaştırıldığı, bu bonolardan 200.000 FF miktarlı olanın
ödenerek davacıya teslim olunduğu, arsa bedeline mahsuben 20.11.1999 tarihinde 49.900 FF,
30.9.1999 tarihinde 180.000 FF, 19.7.2000 tarihinde 40.000 FF miktarlı olmak üzere toplam 269.900
FF ödendiği konularında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; 20.9.1997 tarihli 110.000 FF, 23.10.1997 tarihli 70.000 FF, 31.1.1998 tarihli 65.000 FF
olmak üzere toplam 245.000 FF ödeme konusunda toplanmaktadır. Bu ödeme belgelerinde, yapılan
ödemelerin hangi borca mahsuben yapıldığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ödeme belgesinin
bonolor için verildiğinin kabul edilebilmesi için belgede bonolara açıkça atıf yapılması zorunludur.
(12.HD.1.12.2006 t, 2006/19695-22789)
Davacı, bu ödemelerin de dava konusu arsa bedeline mahsuben yapıldığını söylerken, davalı hayatın
olağan akışına ve maddi gerçeklere görehiç kimsenin Ağustos1999 da aldığı arsa bedeli için 1-2 yıl
öncesinden ödeme yapmasının mümkün olamayacağını, bu ödemelerin davacı ve eşi Elif Kocaya
1997 yılında Susanoğlu/Silifke de bulunan Özge Konut sitesinde sattığı iki adet villa bedeline
mahsuben yapılanödemeler olduğunu söylemektedir. Davalı tarafın iş bu beyanına, davacı tarafından
karşı çıkılmadığı da görülmektedir. Nitekim, bu ödemelerin arsa satış tarihinden 1-2 yıl öncesine ait
olması, 1997 ve 1998yıllarına ait ödeme belgelerinde, arsa satış bedeline mahsuben ödendiğine dair
bir kaydı da ihtiva etmemesi ve bu ödemelerin İİK.169/a, 71.ve TTK.nun 624.maddesi koşullarında bir
ödeme belgesi olmaması nedenleriyle geçerli bir ödeme olarak kabulü mümkün değildir.
İhalenin yapıldığı 9.8.2001 tarihi itibariyle dava konusu arsa bedeli olan 500.000 FF nın veya satış
bedeline mahsuben verilen bonoların tamamının belirtilen usulde ve yasa hükümlerine göre ödendiği
hususu kanıtlanmadığı gibi, borçlunun borçsuzluğun tesbiti, borcu bulunmadığına dair İİK.nun
72.maddesi koşullarında açtığı bir dava veya borcun olmadığına dair bir belge veya bu konuda
alınmış bir ilam da dosyalar muhtevasında bulunmamaktadır. Bu itibarla, alacaklının alacağına
kavuşmak için yaptığı icra takibi ve devamındaki işlemler, takip hukukuna, İİK, TTKna ve yasal
prosedürlere uygun bulunmaktadır.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 13 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
Arsa alış verişiAğustos 1999da yapılmış, verilen bonoların vade tarihleri 20.9.1999, 9.10.1999 tarihleri
olup, 19.8.1999 tanzim tarihli 110.000 FFlik bonoda ise vade tarihi mevcut değildir.
İcra takibi ise belirtilen vade tarihlerinden çok sonra 22.11.2000 tarihinde başlatılmış olup, bu tarih
itibariyle geçerli ve kabul edilen (30.9.1999, 20.11.1999 ve 19.7.2000 tarihleri olmak üzere) toplam
ödeme miktarı 269.900 FF olmakla, kalan miktar alacak için icra takibi yapılmasında belirtildiği üzere
bir usulsüzlük yoktur.
İhalenin 9.08.2001 tarihinde yapılmasından 5 yıl sonra ve hak düşürücü sürelerde geçtikten sonra
13.4.2006 tarihinde ihalenin feshi davası, 19.4.2006 tarihinde ise tapu iptal ve tescil davası açılmıştır.
Yolsuz tescil Yüksek 1.Hukuk Dairesinin kararlarında; yasanın öngördüğü yönteme (usule) uymayan
hukuksal işlemlere dayanılarak oluşturulan sicil olarak tanımlanmaktadır.
Somut olayda, alım satım ilişkisine, bunun için verilen senetlere, senetlerdeki borca, imzaya karşı
çıkılmamış, borcu doğuran hukuki ilişki kabul edilip, itiraz sadece ödeme olgusuna dayandırılmış, bu
da yöntemince kanıtlanamamıştır. Bu durumda bozma ilamında belirtilenin aksine, kabul edilen bir
hususun ayrıca araştırılmasına, ispatına gerek de bulunmamaktadır. (HGK.nun 4.12.1985 tarih,
12/27-984, HGK.nun 20.2.1987 tarih, 1986/11-191 - 1987/115 Sayılı Kararları)
Bu itibarla Mersin Asliye Hukuk Mahkemesinin yolsuz tescilin kanıtlanmadığı gerekçesine dayalı
kararı ve bu kararı onayan Yüksek 1.Hukuk Dairesinin 14.1.2009 tarihli onama ilamı yerindedir.
Diğer davalıların ise ihale tarihinden çok sonra dava konusu taşınmazı birbirlerinden satın almak
suretiyle edindikleri tapu kaydı muhtevasından anlaşılmakta olup, kötüniyetle iktisap ettiklerine dair bir
bilgi ve belge de bulunmamaktadır.
Yüksek 1.Hukuk Dairesinin pek çok kararında da vurgulandığı ve Dairemizce de benimsenen görüşe
göre; kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride
kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması
düşüncesiyle ihalede mal alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi asıldır.
Bu bağlamda cebri artırma, bir satış akdi, hatta özel hukukun bir hukuki işlemi olmayıp, bir kamu
tasarrufudur. Kamunun güvenine mazhar olarak devlet otoritesinin cebri icra organları vasıtasıyla
yasalara uygun olarak gerçekleştirilen ihalenin korunması da kamu düzeninin sağlanmasının ve hukuk
devleti olmanın bir gereğidir.
Neticeten, on yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra, kesinleşen ihalenin haklı ve hukuki bir sebep
olmaksızın feshedilmesi kabul edilebilir bir olgu değildir. Bu yol açıldığı takdirde, hiç kimse cebri icra
yolu ile mal edinmek istemeyecek, alacaklılar alacağına
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 14 / 15
Esas No:
Karar No:
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
2011/1-321
2011/382
Karar Tarihi: 01.06.2011
T.C.
kavuşamayacak, borcunu ödemeyen kişiler de ödüllendirilmiş olacaktır. Adaletin görevi, toplumsal
yaşamı düzenlemek ve ilişkilerden doğacak sorunları gidermektir. Bu itibarla Mersin 3.Asliye Hukuk
Mahkemesinin direnme kararı yerinde olup, onanması gerektiğinden, aksi yöndeki sayın çoğunluk
görüşüne katılmıyoruz. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tahliye 10 Yillik Sürenin Dolmasi Eminc Meslektaşların Soruları 2 13-07-2018 16:36
Kısmi Kamulaştırma (md.12 deki hak düşürücü sürenin geçmiş olması) Av.Elvan Akkaya Meslektaşların Soruları 0 30-09-2013 17:48
İcra Müdürlüğü'nün taşınmaz açık artırma işlemleri sırasında tapu maliki olan 3. kişiye satış ilanını tebliğ etmemesi, ihalenin feshi. av.metinmso Meslektaşların Soruları 2 04-12-2010 17:40
ihalenin feshi AVUKAT ŞÜKRAN Meslektaşların Soruları 0 30-04-2010 17:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04342389 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.