Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Uyanış 4 “04 - 11 EYLÜL 1919 Sivas Kongresi Anısına”

Yanıt
Old 09-10-2006, 19:33   #1
metingökçe

 
Varsayılan Uyanış 4 “04 - 11 EYLÜL 1919 Sivas Kongresi Anısına”

UYANIŞ 4

“04 - 11 EYLÜL 1919 Sivas Kongresi Anısına”

“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılamaz, manda ve himaye kabul olunamaz”’ı haykıran, kukla İstanbul hükümetinin terk ettiği her toprak parçasını kurtarmaya kararlı, vatanının bağımsızlığını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü önlemleri, kararları alan, tüm kıygın (mağdur) halkların ve Türk’lerin Yol Göstericisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün başkanlığındaki Sivas Kongresi; emperyalist, soykırımcı, soysuz ülkelerin bir araya gelmiş işgalci gücüne indirilen Türk yumruğuydu, Ergenekon Kartalı’nın pençeleriydi. 1921 yılında, Milli Kurtuluş Savaşı’mıza yardım amacıyla 59 Milyon Osmanlı Lirası toplayıp, 48 Milyon Osmanlı Lirasını, birlik devleti geçinen Rus’lara kaptıran Buhara Halk Cumhuriyeti gibi karındaşlarımızın yanı sıra, din, dil, ırk ayrımı olmaksızın özgürlüğe susamış tüm halkların gözü, Yol Başı Mustafa Kemal ATATÜRK’teydi, Anadolu’daydı ve Sivas Kongresi tüm sömürülenlere umut verdi, güç verdi, cesaret verdi, esareti reddi öğretti, artık dönemin “esaret değil, cesaret dönemi” olduğunu gösterdi.
Sivas Kongresi ile siyasi iradeyi sağlayan, Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önünde engel yoktu, sözde askeri güç olarak önünde engel görülen vahşi ve barbar devletler, üfleyince toz gibi dağılacak olan kum taneleriydi, nitekim üç yıl içinde de askeri güç anlamında dağıldılar. Siyasi olarak da, Sivas’ta başlayan süreci Lozan’da noktalayan Büyük Deha Mustafa Kemal ATATÜRK; yeryüzündeki her pisliğin altından çıkan, yeryüzündeki hiçbir devletin bayrağındaki ay yıldıza dayanamayan İngiltere’ye ve kendi tarihinde -ilk ve son kez, yabancı dilde, 05.EYLÜL.1795’te-, Osmanlı İmparatorluğu ile Osmanlı’nın dili kullanılarak antlaşma yapılıp,vergiye bağlanan, hem de antlaşma imzalanırken başkanının Osmanlı padişahınca muhatap alınmamasını bir türlü içine sindiremeyen, soykırımcı ABD’ye müthiş bir bozgun yaşattı. Diğer yandan kıygın halkların dikkatle izlediği, hatta “Mustafa Kemal gibi düşünmek”, “Türk gibi kuvvetli” atasözünü kullanan, komplekssiz Avrupa ülkelerinin hayranlıkla izlediği, Baş Öğretmen’inin yolundaki Anadolu Türk’leri, sözde büyük, aslında alçak karaktere sahip işgalci, barbar ülkelere, yüksek karakter dersi veriyordu, ama ders almak bir yana, Türk’ün önünde yenilgilere alışık olan bu ülkeler iyice alçak karakterlerini göstermekteydiler, gazetelerinde Türkiye’nin adını Turkey (hindi) yazdıran İngiltere, kendine yakışanı yapıyordu, ülkelerinin adının önüne korkak ve kalleş kelimesi çok yakışan bu ülkelerin tümü, soysuz bir gazetecinin taktığı lakabı ülkemizin adı olarak hızla benimsiyordu. Türk Milleti sivil halkına katliam yapmış düşmanının bayrağını, saygıdan ötürü yerden kaldırırken, barbar ve soykırımcı ülkeler bunu yapıyordu, yapacaklardı, ama bu gücü yine bizden alıyorlardı, bu gün de yaşandığı gibi, devlet şerefi taşımaya layık olmayan develetler yağdanlık olmuş, etraflarına içimizde yaşayan yağcıları almışlardı, taşeron kullanmaya alışıklardı, develet olmaları bundandı, yaşamlarını, yurduna ihanet edenlere borçluydular, onlar bizim lütuflarımızla büyüdüler, biz ise onların lütuflarına hiç teslim olmadık, biz yeryüzünde yedi bin yıldır medeniyet yaratanların torunlarıyız, Acun’a devlet olmayı gösterenleriz.
Tüm Türk’ler birleşip, ulus devlet olduklarında, Kamçatka’dan Avrupa’nın ucuna dek, Bask’lara, İtalyan’lara dek uzanacağını, yaptıkları soykırımların hesabını vereceklerini, tüm kıygın toplumların adalet için bu günü beklediklerini, bütün barbar ve soykırımcı ve sömürgeci güçler çok iyi biliyorlar. Avrupa Uydurma Birliği’nin, Amerika Dağılacaklar Birliği’nin bütün bu hazırlıkları, Sevr’i uygulama çabaları, uydurma soykırım savları,
K O R K U D A N, Birleşik Türk Cumhuriyetleri’nden, hatta tek başına ayağa kalkacak bir Türkiye Cumhuriyeti’nden. Koca bir coğrafyada yerleşik olacak, ulus devlet niteliğini taşıyacak bir birliği kurmak, konumları, yürekleri, adaletleri nedeniyle ancak Türk’lerin başaracağı bir oluşumdur, düşman devletlerin telaşı bundandır, bize bunu Yol Göstericimiz, Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK belletti, o kadarla da yetinmedi, uygar görünüşe bürünen ilkellerin, işgalci barbarların ne mal olduğunu da gösterdi. Sizler stratejik ortak değilsiniz, sinsi, kahpe düşmanlarsınız, çünkü kendi yıktığınız kuleler için kıygın halklara/suçsuz çocuklara kıyanlarsınız, okullarınızda Müslüman=katil diye öğretenlersiniz, ulusal coğrafya dergilerinize bile Ermeni soykırım masalı sokanlarsınız, başkanınızın açıkladığı gibi orta çağ haçlı seferini başlatanlarsınız, iktidarı Müslüman görünen ülkeleri bile haçlı seferine ortak edenlersiniz, tecavüzcü ordunuzun albaylarının eliyle Sevr haritaları yayınlayanlarsınız, Milli Kurtuluş Savaşı’mızda sözde misyonerlerinizle Ermenileri kışkırttığınız gibi şimdi de kanlı terör örgütlerini kapınızda çakal yapanlarsınız, dolayısıyla Türk Milleti’nin, Stratejik Ortak yalanlarınıza inanmasını sağlayamayanlardan olacaksınız, ne satın aldığınız medyacıklar, ne iktidarlar, ne de muhalefetler bunu sağlayabilecektir.
Yol Başımızın, dağılacağını önceden söylediği gibi Rusya İmparatorluğu dağılınca medeniyet yoksunu işgalcileri bir panik aldı, art arda ve her konuda saldırılarını birleşerek yapıyorlar, bununla da yetinmeyerek tarihi kasıtlı olarak değiştiriyorlar, sözüm ona Türk geçinen sözde aydınları satın alarak içimizde çalışıyorlar, Türk Milleti’nin kendine güvenini yıkmaya çalışıyorlar, Osmanlı’nın satılmış paşalarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki isyancıların torunları şimdi karşımızda, maskelenmiş vatan haini olarak, tarihin öcünü alma peşindeler, insanlığı onurlandıran Bağımsızlık Savaşı’mızı işgal gibi göstermeye çalışıyorlar, ama bu şer cephesi ya düşman illerine kaçacaklardır, ya da İstiklal Mahkeme’lerinde bu Vatan’ın has çocuklarına hesap vereceklerdir, bu tarih bir kez daha böyle yazılacaktır. Savaş yorgunu, okuyamayan, yazamayan 12 milyonluk Türk Milleti; Bakanı bile eczaneden borçla ilaç alır durumdayken, 15 yılda bir dev yarattı, O dev, içinde yaşattığı ve stratejik düşmanlarının beslediği vebalı fareler tarafından kemirilse de ilelebet yaşayacaktır, Türk Gücü eşsizdir, Türk için mucizeler sıradandır, Türk kağnıları düşman kamyonlarını yerle bir edecektir, bu böyle bilinmelidir.
''İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni bir fikir, yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve mücadeleci bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur.'' diyen Yol Göstericimizin, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci izleyicileriyiz, yalnızca biz değil; 1933 yılında, "Sizlere şunu söyleyeyim ki, ben Atatürk'e sekreter olmak isterdim. Sebebi de, O’nun her akşam sofrasında bulunup yüksek fikirleriyle beslenmek dileğinde oluşumdur." diyen düşman Fransız Başbakanı Edward Herriot da, diğer düşmanlar da, kıygın Milletler de izleyicisidirler.
Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ten, geride bıraktıklarından ödünüz patlasa da, satın aldığınız hainlerle, iktidarlarla, muhalefetlerle, Avrupa Uydurma Birliğine “Mustafa Kemal ile giremezsiniz”, “Ay-Yıldız Bayrak’la giremezsiniz” diyecek kadar densiz konuşabilirsiniz, ama iç hainler size iletmemiştir, bilesiniz ki, bizde, başbakanlarınızın bile sekreteri olmak isteyip de olamadığı Mustafa Kemal bir kişi değildir, her gerçek Türk, birer Mustafa Kemal’dir ve yakın tarihte dağılacak olan kahrolası Uydurma Birliğinize, Türk kanı taşıyan hiç kimse, Ata’sını bilen hiç kimse girmeye niyetli Değildir,
Yol Başımızı dinliyoruz/dinleyeceğiz;
“Efendiler!
Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi İstiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?..
Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!…”.


Mehmet Refik YÜCEL

SIRYAD Fahri Başkanı
DİİD Fahri Başkanı
DDDSK Fahri Başkanı

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dokuz EylÜl Hukuk nektanebo59 Hukuk Lisans Eğitimi 125 03-11-2009 11:58
23 Eylül ULZO Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 1 03-10-2006 11:01
Sivas katliamıyla ilgili davanın 10 hükümlüsü iade edilmiyor Av.Ayşe Hukuk Haberleri 0 22-08-2006 14:13
19 – 25 Eylül 2003 istanbul'da Gülme Zamanı Armağan Konyalı Site Lokali 0 13-09-2003 12:07
Murat Alkanat'in Anısına - Şiir Armağan Konyalı Site Lokali 0 10-01-2003 21:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02867699 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.