Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Haksız ihtiyati haciz sebebiyle tazminat davası..

Yanıt
Old 11-04-2008, 11:13   #1
av. ömer sinikan

 
Varsayılan Haksız ihtiyati haciz sebebiyle tazminat davası..

Müvekkilimin tapudaki kaydına karşı banka tarafından haksız ve kanunsuz bir şekilde ihyiyati haciz kondu. Bankaya karşı maddi veya manevi herhangi bir tazminat davası açabilir miyiz? Teşekkürler.
Old 11-04-2008, 13:35   #2
Av.Filiz Açıkgöz

 
Varsayılan

maddi manevi tazminat isteuyebilmeniz için şartlarının oluşması gerekir.Yani maddi olarak bir zarara uğramış olmanız gerekir. Mesela taşınmaz üzerine konan haczi kaldırabilmek ve yapılacak işlemler için vekil tutup takip ettirdiyseniz ve bu işlemler sırasında mezkur masrafları alamadı iseniz bu masrafların karşı taraftan tazminini isteyebilirsiniz kanaatindeyim.Manevi tazminat alınabileceği kanaatinde değilim. Taşınmaza haciz konması kişilik haklarının ağır şekilde ihlali sonucunu doğurmaz
Old 11-04-2008, 13:37   #3
Av.Filiz Açıkgöz

 
Varsayılan

bu arada kanunsuz ihtiyati hacizden kastınız ne
Old 14-04-2008, 06:58   #4
av. ömer sinikan

 
Varsayılan teşekkür..

av. filiz hanım; teşekkür ederim..
Old 17-04-2008, 09:13   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

KONU İLE İLGİLİ BİR HGK KARARI :

Davacı genel mahkemede açtığı dava ile BK 41. maddesine dayanarak uğradığı gerçek zararlarının tazminini istemiştir.Davalı eyleminin genel olarak haksızlığına dayanan davacının,bu isteği sadece davalı yanın kötüniyeti ile sınırlı olmadığı gibi haczedilen malın değeriyle de sınırlı değildir.

Bu nedenle; icra prosedürü içinde yeralan götürü tazminat niteliğindeki İİK nun 97/15 maddesine dayalı tazminat isteminin reddi ve bu kararın kesinleşmiş olmasının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiğini kabule olanak bulunmamaktadır.Zira,yukarıda açıkça ifade olunduğu üzere her iki davanın dava konuları ve yasal dayanakları farklıdır.

Mahkemece,bozma ilamına uyularak işin esasına girilip genel hükümler çerçevesinde davanın çözümlenmesi gerekirken,kesin hükmün varlığına dayanılarak davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;haksız yere malı haczedilen üçüncü kişi durumundaki davacı şirket,bundan doğan gerçek zararının ödetilmesine yönelik olarak sadece maddi değil,BK 49. maddesine dayanarak manevi tazminat isteminde de bulunmuştur.

Yukarıda maddi tazminata ilişkin açıklamlarda da yer verildiği gibi,bir icra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen 3. kişinin bu yüzden doğmuş olan gerçek zararı maddi olabileceği gibi manevi de olabilmektedir.Dolayısıyla malının haksız yere haczedildiğini ileri süren üçüncü kişi kural olarak manevi tazminat isteminde de bulunabilir.Diğer yandan,istihkak davası ile birlikte tetkik merciinde karara bağlanan tazminat davasının ret kararı ile sonuçlanıp kesinleşmiş olmasının,genel hükümlere göre açılan bu dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı az yukarıda açıklandığı üzere belirgindir.Zira dava nedenleri,yasal dayanakları,istem sonuçları ve uygulanacak yasa kuralları birbirinden farklıdır.Unutulmamalıdır ki,manevi tazminat,haksız eylem sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalma şeklinde gerçekleşen zararın giderilmesi amacına yönelik tazmin biçimidir.Kuralı bu şekilde ortaya koyduktan sonra somut olaya bakıldığında,mahkemece davacının manevi tazminat istemine dayanak aldığı hususlar irdelenmeden , yasal değerlendirme yapılmadan kesin hüküm engeli kabul edilerek ,sırf istihkak davası içinde istenilip reddedilen tazminat davasının kötüniyetin yokluğuna dayanan red gerekçelirinin esas alınması ve yine sadece bu nedenlere dayanılarak manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi yerinde değildir.Mahkemece yapılacak iş,haczin haksızlığının anlaşılması durumunda istihkak davasında verilen red kararı ile bağlı kalınmaksızın,davacının ticari şirket niteliği de gözetilerek,tüzel kişiliğin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsılıp sarsılmadığının BK 49. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi,manevi tazminatın koşullarının açıkça bu ilkeler gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir sonuca varılması olmalıdır.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup,direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.

HGK 2004/00600-2004/625 K
Old 03-05-2008, 20:10   #6
Av.Yücel Tamtürk

 
Varsayılan

Bir kimsenin ihtiyati haciz kararı almak suretiyle diğer bir kemsenin mallarını haczettirmesi onun haksız olması halinde ,şeref ve haysiyetini halele uğratan bir davranış niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.Bu itibarla mahkemenin "haksız iht.haciz kararının infaz edilmiş olmasından ötürü yalnız maddi tazminat istenilip manevi tazminat talep edileyemeyeceğine " dair gerekçesi yasal dayanaktan yoksundur.4.HD.1.7.1986 T.E:4270,K:5265
Old 26-06-2009, 14:35   #7
Emin Cihan UYSAL

 
Varsayılan

Sayın üstadım karardan önemli kesitleri sunmuştur. Kararın bütünü aşağıdadır.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/4270
K. 1986/5265
T. 1.7.1986

- MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız İhtiyati Haciz Dolayısıyla )
- İHTİYATİ HACİZ ( Haksız Olması Halinde Manevi Tazminat İstenebilmesi )
- HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ ( Manevi Tazminat İstenebilmesi )
2004/m.97
818/m.49

ÖZET : İhtiyati haciz bilerek veya ağır kusurlu olarak, dayanağı olan olay yanlış biçimde mahkemeye gösterilir ise hak kötüye kullanılmış olacağından eylem hukuka aykırı olur. Bu durumda Borçlar Kanununun 49. maddesi uyarınca manevi giderim istenebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı yerinde görülmeyen davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

KARAR : Dava şahsiyete bağlı hakların saldırıya uğramış olması sebebiyle manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödetilmesi isteğidir. Davacının amcası olan davalı, mahkemeye başvurarak henüz muaccel olmayan bonoya müstenit bir alacağı bulunduğu iddiasıyla bu davada üçüncü kişi durumundaki kendi kardeşi ve davacının babası E. aleyhine ihtiyati haciz kararı almıştır. Avukat Ş., alacaklı davalının vekili sıfatıyle verilen kararı infaz için icra ve polis memurları ile birlikte Fatih ... Caddesi`ndeki 16 numaralı Bahar Apartmanı`nın 8 numaralı dairesine gelmiştir. Daire kapısında borçlunun adı yazılıdır. İçeriden çıkan ve borçlunun karısı olan N. ile oğlu davacı hazır bulundukları halde icra memuru haciz işlemine başlamıştır. Bunlardan N., orada konuk olarak bulunduğunu ve davacı da bir kira kontratosu ve noterden tasdikli senet göstererek daire kiracısının kendisi olduğunu ve eşyayı devren aldığını bildirmişlerse de alacaklı vekilinin ( tüm hukuki ve cezai mesuliyeti kabul ediyorum haciz ve muhafaza yapılsın ) demesi üzerine evdeki eşya haczedilmiş ve mahcuz mallar icra kefili olmayı kabul eden iki kişiye teslim edilmiştir. Sonradan borçlunun mahkemeye itirazen başvurması üzerine alacağın henüz muaccel olmadığı ve yasal unsurların varlığını gösterecek bir karine bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Dava dilekçesinde haczine kalkışılan eşya ile borçlunun bir ilgisinin bulunmadığının ileri sürülmesine karşılık, davalı vekilinin tüm sorumluluğu üstlenip haczi uygulaması sonucunda davacının mali ve içtimai itibarının haleldar olduğu iddia edilmektedir. Mahkemece olayda kusursuz sorumluluğun varlığı ve sonradan kaldırılmakla ihtiyati haciz kararının haksızlığının ortaya çıktığı benimsenmekle birlikte ihtiyati haciz isteyen alacaklının hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan sorumlu olduğuna dair İcra ve İflas Kanununun 259. maddesindeki hükme göre infaz olunan ihtiyati hacizden dolayı yalnız maddi tazminat istenebileceğine işaret edilip, manevi tazminat isteğine ilişkin olan bu davanın reddine karar verilmiştir.

Gerçekten ihtiyati haciz, mal varlığında eksilme sonucunu doğurursa bir zarardan söz edilebilir ve bu genellikle maddi zarar olarak ortaya çıkar. Ancak ihtiyati haciz bilerek veya ağır kusurlu olarak, dayanağı olan olay yanlış biçimde mahkemeye gösterilir ise hak kötüye kullanılmış olacağından eylem hukuka aykırı olur. Bu durumda Borçlar Kanununun 49. maddesi uyarınca manevi giderim istenebilir ( Bkz. Mustafa Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 1981, Sahife: 554 ). Yargıtay`ın içtihatları da bu yoldadır. Örneğin: Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi`nin esas 1975/8265, karar 1976/5541 sayılı ve 4.6.1976 günlü kararında bir kimsenin ihtiyati haciz kararı almak suretiyle diğer bir kimsenin mallarını haczettirmesi onun haksız olması halinde şeref ve haysiyetini halele uğratan bir davranış niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Bu itibarla mahkemenin haksız ihtiyati haciz kararının infaz edilmiş olmasından ötürü yalnız maddi tazminat istenebilip manevi tazminat talep edilemeyeceğine dair gerekçesi yasal dayanaktan yoksundur.

Ancak davaya konu olan icra takibinde davalıya borçlu olan davacı değil, bir başkasıdır. Buna rağmen haciz işlemine davacı maruz kalmıştır. O halde üzerinde durulacak yön manevi tazminat talep edilebilmesi için BorçlarKanununun 49. maddesinde sözü edilen ağır zarar ve ağır kusur unsurlarının olayda davacı yönünden bulunup bulunmadığıdır. Böyle bir işleme maruz kalan kimsenin uğramış olduğu zararın ağır olduğunda kuşku yoktur. Kusura gelince, özelliklerine göre davalının eyleminde kusur bulunmadığı görülmektedir. Şöyle ki: Haczin yapıldığı apartman dairesinin kapısında borçlunun adı yazılıdır. Borçlu kendi eşi ile birlikte davacının evinde oturmaktadır. Bu durumda haciz için sözü edilen daireye gelinmiş olmasında ve orada mevcut eşyanın borçlunun yerinde bulunduğunun kabulü ile haciz edilmesinde kusurun varlığı benimsenemez. Çünkü İcra ve İflas Kanununun 97/A maddesi hükmüne göre borçlu ile üçüncü kişinin menkul malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Haciz sırasında ibraz olunan kira kontratosunda kiracı olarak davacının gözükmesi bu sonucu değiştirmez. Ayrıca alacağın dayanağı olan senedi düzenledikten sonra ticareti terketmiş olan borçlunun menkul ve gayrimenkullerini devir ettiğine dair bir sözleşme yapmış olması da düşündürücüdür. Bir an için kusurun varlığından söz edilse bile bunun ağır olduğundan bahsedilemez. O halde davanın reddine dair hüküm sonucu bakımından usul ve kanuna uygun olmakla gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 438. maddesinin son fıkrası uyarınca temyiz olunan kararın gerekçesi yukarıda gösterilen şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, 1.7.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ihtiyati haciz kararında belirtilen miktarın üzerinde haciz yapmak bozoli Meslektaşların Soruları 5 08-02-2008 19:02
rehinde haksız yakalama ve haksız (150/c, haciz fekte) harç tahsilatına itirazım var savunman Meslektaşların Soruları 1 25-12-2007 23:50
Haksız şikayet nedeniyle tazminat davası açılabilmesi için ceza davasının kesinleşmes üye18087 Meslektaşların Soruları 6 21-09-2007 09:36
haksız ihtiyati tedbir sebebi ile uğranılan zararların tazmini davası üye14072 Meslektaşların Soruları 3 24-08-2007 11:06
delil tespiti davası haksız fiil nedeniyle tazminat davasının zaman aşımını kesermi ekaral Meslektaşların Soruları 3 22-04-2007 08:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05420208 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.