Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Türkiyedeki Kadının En Büyük Sorunu Sadakatsiz Kocalar Mı?

Yanıt
Old 30-08-2005, 23:38   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Türkiyedeki Kadının En Büyük Sorunu sadakatsiz Kocalar Mı?

Kadın Örgütleri:"Çubukçu Gerilimi Sürdürüyor"


"Kota", ve "kadına yönelik şiddet" konularında görüşlerini açıklayan Kadın Bakanı'na KA-DER Yöneticisi Acuner ve Avukat Gülbahar'dan tepki geldi: "Hukukçu olan bakan, kadın örgütlerini dinledikten sonra itirazlarını yapmalıydı. Tabanıyla ters düşmesin."



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
23/08/2005 Ayşe DURUKAN aysedurukan@yahoo.com
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Kadın, aile ve Çocuktan sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun "kadın sorunları"na ilişkin değerlendirme ve açıklamaları kadın örgütlerinin tepkisine yol açtı.

Türkiye'deki kadının en büyük sorununun "sadakatsiz kocalar" olduğunu açıklayan Çubukçu, kadın örgütlerinin kadın hakları konusunda yürüttükleri tüm kampanyaları da elinin tersiyle geri çevirdi.

Bakan Çubukçu'nun, basında yer alan sözleriyle ilgili bianet'in sorularını yanıtlayan Selma Acuner ve Hülya Gülbahar "kota", "pozitif ayrımcılık" ve "zina" konularında kadın örgütlerinin tezlerine karşı çıkan Çubukçu'nun, kadın örgütlerinin çalışmalarının sonuçlarını AKP iktidarına mal etmesine tepki gösterirken bakanın kadın örgütleriyle olan sorununu bir an önce çözmesi gerektiğini de hatırlatıyorlar.

Bakan Çubukçu, dersini çalışmıyor

Çubukçu'nun, "BM'nin CEDAW Sözleşmesi' ndeki tüm hükümlerin iç hukukta hayata geçirilmesi ve kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi AKP'nin programında yer alıyor" iddiasını, Av. Hülya Gülbahar şöyle yanıtlıyor:

"CEDAW Sözleşmesi'ni uygulamak için tek bir şey yapmadılar. TCK değişiklikleri bizlerin zoruyla oldu. Uluslararası sözleşmelerin iç hukuk normunda olduğu zaten anayasanın eski halinde bile vardı. Biraz daha netleştirdiler ama, biz henüz bir faydasını göremedik."

KA-DER Ankara Dış İlişkiler sorumlusu Dr. Selma Acuner ise, Çubukçu'nun "Anayasanın 90. ve 10. maddelerini biz değiştirdik" sözlerine karşılık, "Anayasanın 10. maddesi eksik kaldı. CEDAW'ın 4. maddesiyle destekleyemedik. Bu türden geçici önlemler, ayrımcılığın önlenmesi sayılmaz, diyemedik," dedi.

Türkiye'nin, uluslararası sözleşmelerin ulusal yasaların üzerinde olduğunu kabul ettiğini belirten Acuner, "AKP'nin 90. ve 10. madde değişikliklerini yapması kadın örgütlerinin başarısıdır" dedi.

Gülbahar: Kadın STK'leri olmasa çalışmalar yürümez

Gülbahar ise "10.madde aynı muğlaklıkla ortada. Onun biraz daha netleştirilmesinin pratik bir sonucu ortada yok" derken, Çubukçu'nun "Kız çocuklarının okullu olmasına ilişkin kampanyaları biz geliştirdik" iddiasına da, "UNICEF olmasa, bir dolu kadın STK emeği olmasa, o kampanyalarda fiyasko olurdu" karşılığını verdi. Gülbahar bakanın "kadına yönelik şiddetin önlenmesi platformlarını biz kurduk" sözünü ise "gülünç" buluyor.

AKP'nin liberal politika güttüğü söylenemez

Gülbahar, "Çubukçu, bir söyleşisinde kendisinden kadınlardan sorumlu bakan olarak söz edilmesinden hoşlanmadığını söyledi.Bekledim ki, ne demek sorumlu, tüm kadın dernekleriyle, hep beraber kadın sorunlarını çözmek için uğraşıyoruz, desin. Hayır, çocuk, yaşlı ve hastaları da katarak, kadının geleneksel rolünü daha da pekiştirdi" dedi.

Acuner, Bakan Çubukçu'nun "AB ülkelerinde siyasi partiler yasasında kota uygulaması yok" açıklamasına ise "Avrupa'da kotaya karşı olanlar liberal grup. Serbest rekabet nedeniyle karşılar. AKP'nin liberal bir politika yaklaşımı güttüğünü de söyleyemeyiz." yanıtını verdi.

Gülbahar, AKP'nin kadına ilişkin ciddi bir programı olmadığı gibi, kendi muhafazakar ahlak ve din anlayışlarını tüm topluma empoze etmeye çalışıyorlar" dedi.

Parlamento da 180 kadın milletvekili olmalı

Acuner, "Türkiye'de kadınların temsil krizi var. Parlamento da yüzde 4.4 iken bu oran yerel yönetimlerde 1'in de altına düşüyor. Kadınlar yerel yönetimlerde yoklar. Koşulları eşitlemek için, kadınların temel ve özgün sorunlarını ve kendi görüşlerini yaşama geçirebilmesi için, parlamento da 180 kadın olması gerekiyor. Bu da "kritik eşik" denilen yüzde 30'a tekabül ediyor."

Çubukçu'nun hukukçu kimliğine gönderme yapan Acuner, "Kadın derneklerini dinlerse, yasaları ve karşı çıkış noktalarını incelerse kotanın neden gerekli olduğunu görür. Çubukçu kadınları dinlesin, tabanı dinlesin," önerisinde bulunuyor.

Kota yöntemlerden biri ve tek şart

Acuner, "kota uygulamaları tüm Avrupa ülkelerinde, Medeni Kanunumuzu aldığımız Fransa'da bile var. Fransa'da parite yasası var. Yüzde 50/50 . Bunlar geçici önlemlerdir,," diyor.

"Tarihsel eşitsizliği gidermek adına önerilen geçici önlemler. Kota yöntemlerden biridir, şarttır. Kadınların temsil edilmediği, kadın söyleminin olmadığı bir parlamenter süreçle karşı karşıyayız".

Çubukçu'nun, kadın örgütlerinin eleştirisine yol açan bir söylemi de "kocaların aldatması" üzerine. Gülbahar, "Koca aldatmayınca sorun bitiyor mu? Sadakatsiz, aldatan, fuhuş yapan bir koca tek sorun değil," diyor.

Sorunun olduğu yerde çözme iradesi de vardır

Gülbahar'a göre, AKP'nin kadına ilişkin ciddi bir programı yok: "Programı olmadığı gibi, kadın sorununu çözmek gibi de bir derdi de yok.

"Öyle olsa, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün adında önceden varolan "Sorunları" kelimesini çıkartmazlardı. Böyle bir sorun kabul etmiyorlar. Bir şeyi çözme iraden varsa, çözmek için uğraşırsın, sorun kelimesiyle değil."

Bakanın davası 27 Eylül'de

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu kadın örgütleriyle aynı zamanda mahkemelik de.

"Madde-i mahsusa tayini suretiyle hakaret" gerekçesiyle açtığı kamu davasının taraflarından biri olan Kadının İnsan Hakları Yeni Yönelimler Vakfından Liz Amado Çevik yeni TCK'deki kadınla ilgili "Anayasa değişikliği" paketindeki 10. maddenin değiştirilmesi gerektiğini söylüyor.

Çevik, yasaya, "pozitif ayrımcılık"ın" eklenmesi için kampanya başlattıklarını ancak, o tarihte milletvekili olan Nimet Çubukçu'nun buna karşı çıktığını anımsatıyor. Çubukçu'yu, "bu çağdışı ayrımcı tutum" dolayısıyla kınadıklarını söylüyor.

Kadın örgütleriyle bu nedenle mahkemelik olan Çubukçu, adli tatilin bitmesiyle birlikte üçüncü kez kadınlarla karşı karşıya gelecek.

Gülbahar, "Davanın bitmesi, sonuçlanması gerekiyor" dedi.(AD)
.....
Old 16-09-2005, 10:24   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Ahlak, iyiniyet, sadakat (!) Gerçek Çözüm mü?/Av.Hülya Gülbahar

Türkiye'de kadın gündemi, kadınların canını sıkacak kadar yoğun. Herkes
durmadan kadınlarla uğraşıp, hayatın kadınları acıtan yanlarını deşip
duruyor' Ne zaman Kazete'ye yazı yazmaya başlasam, aynı sorunla
kıvranıyorum: Hangi konuyu seçsem ki'
Erzurum Emniyet Müdür Yardımcısı Nurettin Alıcı'nın 'fuhuş yapan kocaları
eşlerine ihbar etme' tehdidi üzerine yazmak istiyordum aslında' Eskidi gitti
bu haber şimdi. Erzurum'un bir takıntısı var son yıllarda. Hemen
hatırlayalım, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ali Ayazlar'ı: Ukraynalı
(bu dünya düzeninde, kendisine seks işçiliğinden başka şans tanınmayan)
Oksona Topur'u medya önüne çıkarıp '1335 kişi ile yattı ve AIDS'li' diyerek
teşhir etmişti. Şimdi bu teşhirin en temel insan haklarına aykırılığına,
kadın ticaretiyle ilgili BM Palermo Sözleşmesi'ne, prezervatif kullanmaktan
hiç mi hiç hazzetmeyen erkeklerimize ve kocalarına güvenip, prezervatifsiz
cinsel ilişkiyi kabul eden kadınlara bu yazıda değinemeyeceğiz elbette'
Yeni Genel Müdür Yardımcısı Nurettin Alıcı'nın yaklaşımı da aynı:
Erzurum'daki seks işçisi kadınları 'mümkün olduğu kadar taciz ediyor',
'topluyor, başka yerlere gönderiyor'muş' Yetmemiş, onlarla birlikte olan
erkekleri de eşlerine ihbar edecekmiş! İkiyüzlü 'ahlak' standardı yine
devrede: Yasaları hiçe sayarak ihbar ettiğin adamın eşi, bu sadakatsizliğe
itiraz ettiğinde büyük ihtimal şiddet görecek, bu şiddete karşı 4320 sayılı
Koruma Kanunu'nu uygulayacak mısın' İlinde kaç sığınak var, kaç kadın
danışma merkezi var, bunların olması için ne yaptın' Hiç! Olabilir, seks
işçiliği yapmaya zorlanan kadın yerine, bu 'hizmeti' alan erkeklerin suçlu
kabul edilmesi çözümü benimsenebilir. Bizim de itirazımız olmayabilir. Ama
yok! Hiçbir çözüm yok! Dünyanın bu erkek iktidarının, ne kendi keyifleri
için seks işçiliğine sürüklediği kadınlara, ne onların emri altında tuttuğu
ve mülkü addettiği 'yasal karılarına' karşı bir şey yapma niyeti yok' Bu
kadar keyifli bir hayatları var bu adamların. Bu keyfi kim niye bozsun ister
ki'
Hemen konuyu 'kadından sorumlu' ama bu sorumluluktan ('), tanımdan ('), pek
de hoşlanmadığını söyleyen Sayın Nimet Çubukçu'ya bağlamaya çalışayım:
Çubukçu'nun son günlerdeki medya atağına, 'Kadınların en önemli sorunu
sadakatsizlik' iddiasına' AKP'nin sorunu bu bence, her sorunu 'ahlak' sorunu
olarak ele alıp, kendi muhafazakar, dinsel ahlak anlayışını bütün bir
topluma empoze etmeye çalışma ve dağ gibi sorunları öylece çözebileceğini
sanma yanılgısında'
Fuhuş yapan kocayı eşine ihbar edin, sadakatsiz eşi ceza evine atın,
kadınların tüm sorunu bitecek mi'
Göreve geldiğinde kadınların devlet mekanizması içindeki biricik genel
müdürlüğü olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün (KSSGM)
adındaki 'sorun' sözcüğünü çıkartıvermişti AKP. Şimdi 'AKP'nin kadın
politikası yok' eleştirilerine itiraz ediyorlar. Oysa ki, bir politika
geliştirmek, onu uygulamak için önce sorunun varlığını kabul etmek
gerekiyor. Ortada sorun olmadığını iddia edenlerin, neyin çözümünü
arayacakları sorusu hala yanıt bekliyor.
Sayın Çubukçu, 'kota' karşıtlığında da ısrarlı. AB ülkelerindeki kimi
liberal partileri örnek gösterip, 'bu konuyu siyasi partilerin iyiniyetine
bırakalım' diyor. Kadınları sistematik olarak söz ve karar mekanizmalarından
dışlayıp, hayatı kendi istedikleri biçimde yöneten erkek örgütlerinin bugüne
kadarki 'iyiniyeti (!)' yeterince ortada değil mi' Bir bakanın, hem de
'kadınların sorunlarını çözmek' üzere göreve gelmiş bir bakanın, AB
ülkelerinin kota uygulamaları ve buralardaki kadın temsili ortadayken bunlar
yokmuş gibi konuşması yeterince manidar'
Yazı boyunca vurgulamaya çalıştığım gibi, kadınlara kota/pozitif ayrımcılık
sorununu da, AKP usulü ne güzel çözüyoruz değil mi : Erkeklerin kurduğu ve
yönettiği, bundan da büyük bir çıkar elde edip, keyifler aldığı bir alanda,
çözümü onların 'iyiniyeti (!)'ne havale etmek!
Ahlak, iyiniyet, sadakat' sorunları çözmüyor ne yazık ki' AKP iktidarından
ve Sayın Çubukçu'dan beklediklerimiz çok açık. Kadınlar olarak her yerde,
her fırsatta yazıp anlatmaya çalıştığımız şeyleri burada tekrar etmeyip
sadece iki noktaya dikkat çekmeye çalışayım:
Birincisi, Meclis açıldığında bütçe görüşmeleri başlayacak. Kadına yönelik
şiddetin önlenmesi için o bütçede pay ayrıldığını görmek istiyoruz. Hem de
öyle böyle değil, YETERLİ payın ayrıldığını'
İkincisi, evlilik içinde edinilen malların eşit paylaşımını engelleyen
Medeni Yasa'nın yürürlüğü ile ilgili 10. maddeyi derhal değiştirmesini' Bu
madde, kadınlara DEVLET ELİYLE ve ERKEKLER LEHİNE uygulanan EKONOMİK BİR
ŞİDDETTİR' AKP, muhalefetteyken bunu görmüş, TBMM tutanaklarına bile
geçirmiş ve kadınlara değiştirme sözü vermiş bir partidir.
En azından bu iki konu çözüldüğü zaman AKP'nin samimiyetini görebileceğiz'
Kadınların sevgisiz ve hapis zoruyla 'sadakati' mi; yoksa evlilik içindeki
emeklerinin karşılığını aldıklarında, sadakatsiz eşlerini onurlu bir biçimde
terk etmeyi seçeceklerini mi'

Av.Hülya Gülbahar

Kazeteden alıntıdır.
Old 21-09-2005, 18:59   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadının Sorunu Sadakatsiz Koca Değil


Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi "Türkiye'deki kadınların en büyük sorunu ekonomik bağımsızlığa sahip olmamalarıdır" açıklamasını yaptı; Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Çubukçu'nun zinanın suç olmasına ilişkin görüşündeki ısrarcılığı kınadı.


BİA (Ankara) - Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi, Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun son bir haftadır, yazılı ve görsel medya aracılığıyla verdiği mesajların yanlışlığına dikkat çekti: "Türkiye'deki kadınların en büyük sorunu ekonomik bağımsızlığa sahip olmamalarıdır."

Merkez, Çubukçu'nun "Zinanın suç olması" gerektiği yolundaki ısrarlılığını da kınadı.

Sorun sadakatsiz eş mi?

Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi'nin yaptığı açıklama şöyle:

"Türkiye'deki kadınların en büyük sorunu "sadakatsiz eş" değildir. Kadınlarımız yeterli eğitimi alamamakta, aile içi şiddete maruz kalmakta, töre ve namus cinayetlerinde öldürülmektedirler.

"İşsizlik sorunu nedeni ile parasızlıkla mücadele eden kadınlarımız siyasi karar mekanizmalarında da yer alamamaktadırlar."

Bakan Çubukçu'nun, "sırf ekonomik olarak bağımlı olduğu, kocası terk ettiği için inanılmaz yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayan kadınlar var," diyerek sorunun gerçek boyutunu belirlediğine vurgu yapılan açıklamada, "Ancak siyasi kaygılarla çözümü, zinanın suç sayılması ile mümkün olabileceği biçimindeki yanlış sonuca vardırmıştır" denildi.

Çözüm sosyal devlette

Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi, çözümün zinanın suç sayılmasında değil, sosyal devlette olduğunu söyledi ve iki noktaya dikkat çekti:

* Kadınların eğitim olanakları çoğaltılmalıdır.

* Ekonomik bağımsızlığı sağlamak için, kadınlara sosyal yardımlar yanında iş olanaklarının da sağlanması gerekmektedir.

Açıklamada, "Zinanın suç sayılmasının kadına hiçbir getirisinin olmadığı daha önceki uygulamadan da anlaşılmıştır. Kadınlar ekonomik olarak güçlü olan erkeklerin cezalandırılmasını isteyemediği gibi, çoğu kez kurma senaryolarla bu suçun mağduru durumuna getirilmişlerdir" denilirken, zinanın suç olarak kabulünün devlete yatak odalarına girme yetkisi tanıdığına da vurgu yapıldı.

Çubukçu, sığınma evi gerçeğini bilmiyor

Devletin öç aramaya araç olması anlamına gelen bu durumun evrensel insan hak ve özgürlüklerinin ihlalini de beraberinde getireceğine dikkat çekildi.

Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi, "Bu bağlamda, hukuken evliliğe sadakatsizlik, ahde vefasızlık, sözleşmeye aykırılık olarak kabulü gereken zina, ceza hukukunun değil, boşanma ve tazminat talep etme dahil, tamamen özel hukukun konusu olması gerekir" dediği açıklamasında kadın sığınma evleriyle ilgili açıklamanın yanlış olduğu söylendi.

Hürriyet gazetesinin 21 Ağustos tarihinde yer verdiği röportajında, Bakan Çubukçu, "Belediyelerin sığınma evi açma yükümlülüğü var ve açıyorlar da, şu ana kadar açılışında bulunduğum sığınma evlerinin çoğu boş" diyordu.

Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezi'nin bu konudaki açıklamasında şu noktalara dikkat çekildi:

* Türkiye'de Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı sadece 13 adet kadın konukevi bulunmaktadır. Bunların kapasiteleri de çok sınırlıdır.

* Bir kısım belediyeler sığınma evi açma girişiminde bulunsa dahi, bunlar henüz çalışır durumda değildirler.

* Ayrıca sığınma evlerine devlet tarafından yeteri kadar ödenek ayrılmadığından, buralardaki yaşam çok kötü şartlarda sürmektedir.

* Ankara Barosu'na bağlı Kadın Danışma Merkezi'ne başvuran kadınların çoğu, değil Ankara'daki, diğer şehirlerdeki sığınma evleri de dolu olduğundan, geçici ikamet edinme olanağı dahi bulamamaktadırlar.

* Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'dan, yukarıda kısaca belirttiğimiz gerçekleri araştırmasını ve bu konuda kendisinden beklenen sorumluluğun ve çabanın gereklerini yerine getirmesini bekliyoruz.

--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
25/08/2005 Ayşe DURUKAN ayse@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kadının Hakkı Var Mı? Gemici Kadın Hakları Çalışma Grubu 1 17-01-2010 18:28
Kadının ezilmişliği Begüm ÇELİKKOL Kadın Hakları Çalışma Grubu 4 19-10-2006 19:25
İlk Kadının Yaratılması.. canan ysr Site Lokali 1 22-04-2002 11:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05079198 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.