Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Ceza Hukukunda Lehe Olan Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Ortaya Çıkan Sorunlar

Yanıt
Old 17-02-2006, 12:49   #1
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Ceza Hukukunda Lehe Olan Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Olarak Ortaya Çıkan Bazı So

Sevgili arkadaşlar;

Cezada karara çıkmış ve temyiz edilmiş dosyalar ya savcılık tarafından iki yasa karşılaştırılarak hüküm kurulması açısından ya da daire tarafından aynı gerekçe ile geri gönderiliyor. Burada ciddi bir sorun karşımıza çıkmaktadır.

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosya geri gönderildiğinde ortada bir bozma kararı yok. Eski hüküm geçerli. Yasa ile savcılığa böyle bir yetki verilmiş ancak hukuk tekniği açısından ortaya ciddi bir sorun çıkıyor. Eski hüküm var mı, yok mu? Varsa eski temyiz istemi ne oldu? Yoksa savcılığın bu yeniden değerlendirme istemi hangi nedenle ve nasıl eski hükmü ortadan kaldırıyor. Mahkemece yeni kurulan hükmün dayanağı nedir?

2- Dairece aynı nedenle karar bozuldu ise temyiz dilekçesindeki diğer hususlar incelenmeden dosya iade ediliyor. Diyelim ki gene aynı gerekçelerle yerel mahkemede eski yasaya göre hüküm kuruldu. Bu durumda yeni hükümden sonra süresinde temyiz edilmez ise eski temyiz gerekçeleri ve temyiz iradesi ortadan kalkacak mı? Neye dayanılarak? Çünkü benim önceki temyiz nedenlerim arasında suçun unsurlarına da ilişkin temyiz gerekçelerim de vardı ve dosya bu konudaki inceleme yapılmadan iade edildi. Bu yeniden değerlendirme kararı benim eski irademi neden ortadan kaldırıyor. Bu hukukun hakkı sağlaması ilkesine aykırı olmaz mı? Hukuku biçimselleştirmek, hak kavramı yerine, hakkın elde edilmesi amacı yerine usuli işlemlere hasretmek olmaz mı?

Saygılar
Old 17-02-2006, 18:30   #2
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen bir gerekçeli kararda şöyle denmektedir;

".........lehe değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanlar Yargıtay C.Başssavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilir.Bu halde mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir." hükmü yer almıştır......Mahkememiz dosyası bu hükme dayanılarak yeniden değerlendirme yapılmak üzere iade edilmiştir.Önceki hüküm sanıklar müdafi ve sanık.......'ın talebi üzerine temyizen inceleme yapılmak üzere Y.C.Başsavcılığına gönderilmiş ve yukarıda belirtilen şekilde temyiz inceleme aşamasında yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'ya göre yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosya mahkememize iade edilmiştir.Y.C.Başsavcılığının yazısı yeniden değerlendirme yapılarak verilecek kararla birlikte dosyanın tekrar iadesi istemi niteliğindedir. Önceki hüküm hukuki varlığını devam ettirmekte olup kesin hüküm niteliğini almadığından mahkememizce yapılacak iş yeni bir yargılama değil ,yalnızca yürürlüğe giren yasa yönünden değerlendirme yapmaktan ibaret olduğundan belirtilen şekilde iade edilen mahkememiz dosyası mahkememizin yeni bir esas sırasına kaydedilmemiş ,eski esas sırası üzerinden ek esas olarak duruşma açılarak değerlendirme yapılmıştır .

?
Old 22-02-2006, 22:13   #3
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sayın SERTANn
Buradaki temel sorun bunu sadece bir kaç hukukçunun tartışması değil.

Zaten ben tartışma açarken eski hükmün ne olduğunu sorup geçerliğini savunmuştum.

Buradaki temel sorun düzenleme ile insanların haklarının ne kadar ihlal edilebileceği konusunda yoğunlaşmaktadır.

Burada anımsatmak istediğim iki hüküm var. 1- Anayasa'daki yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılabileceği 2- yerel mahkemelerce verilmiş olan kararın ancak ilgili yüksek mahkemece incelenerek (doğal hakim ilkesi)bu konuda hüküm kurulabileceği

Burada farklı bir sorunla karşıkarşıyayız; Bir zamanlar söylendiği gibi "anayasa 1 defa delinmekle bir şey olmaz" mı? Biz hukukçuların ciddi olarak ve hukukçu kimliği ile tartışması gereken bir şey var. İster Başsavcılık tarafından iade edilsin ister Heyet tarafından. Sonuçta temyiz nedenleri incelenmemiştir. Bunu yasa hükmüne bağlayamayız. O zaman ilk tartıştığımız olay ortaya çıkar. Eski hüküm ne oldu?

Sonuçta ifade etmek istediğim şu;
Hiç kimse kendi hakkı ve gücünde olan bir eylem veya işleme dayanarak başka bir hakkı engelleyemez. BUNA DEVLET DE DAHİLDİR.

Gene hiç kimse elde edilmiş bir hakkı bu yöntemlerle yok sayamaz.

Yani bir temyiz iradesi ifade edilmiştir. Ya Başsavcılık uyarlama için geri göndermiştir, ya da Heyet "lehe olan hükümlerin uygulanması gerektiği için; diğer konuları incelemeksizin" geri göndermiştir. Bence temelde fark yok.

Burada tartışılması gereken diğer bir konu:
Yargıtay kendisine gönderilen temyiz nedenlerini inceleyerek bunları değerlendirip karar vermek zorundadır. Eski hüküm ne oldu? Esas hakkındaki temyiz inceleme istemi ne oldu?

Tartışmanın kaynağı bir iade kararı üzerine mahkemenin eski verdiği kararın aynısını lehe olduğu için yazdırması.Bu tartışma böyle bir nedele açılmıştır.

Kuşkusuz ki burada "yahu bir temyiz dilekçesi verseydin" denebilir ama niye?

Yukarıdaki açıklamalar ışığında böyle bir düşünce hukuksuzluğa izin vermez mi? Bu konu özellikle Yargıtay Başsavcılığı tarafından iade edilen dosyalarda çok daha açık. Başsavcılık hangi yasal düzenleme, HANGİ HAK VE HUKUK TEMEL İLKESİNE DAYANARAK yerel mahkeme kararını kaldırabiliyor veya bu nasıl varsayılabiliyor?

Sanıyorum burada sitenin de özelliğinden kaynaklanarak hukukun temel ilkelerini yeniden tartışmaya açmak.

Yani hukuk derken anlayacağımız kurallar mı, haklar mı?

Saygı ve sevgiler.
Old 03-03-2006, 11:44   #4
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Konunun tartışmaya açılmasından sonra bana gelen bir olay nedeni ile belirttiğim gerekçelerle (temyiz edilmiş kararın Yargıtay tarafından esastan incelenmemiş olması ve diğer gerekçeler) 7 günlük süreden sonra dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi gerektiği şeklinde bir dilekçe verdim ve Ankara 21 Asliye Ceza Mahkemesi göndereceğini söyledi. Bakalım Yargıtay'dan nasıl bir karar çıkacak. Katkılarınızı bekliyorum.
Saygılar
Old 05-03-2006, 11:30   #5
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Katki

- USUL ESASTAN ÖNCE GELİR

Merhaba arkadaşlar,

01.06.2005 tarihinden önce
(beraatla/mahkumiyetle) sonuçlanan hüküm,
(müdahil/sanık tarafından) temyiz edildiğinde:

1. Mahkumiyet halinde:
C.Savcısı dosyayı mahkemesine (yeniden değerlendirme gerekçesiyle) iade ediyor.
Savcıya bu görevi yasa veriyor (savcı hükmü ortadan kaldırmıyor!).
Böylece mahkeme (dosyadan el çekmiş olduğu halde, yasa gereği dosyasına dönebiliyor)
evvelce vermiş olduğu (ve halen var olan) hükmü yeniden değerlendirebiliyor (duruşmalı/duruşmasız).

a) Önceki hükmünü hiç değiştirmez ise (zaten varlığını sürdüren) hükmü, dosyanın yeniden değerlendirildiğini belirterek yineliyor.
Sonuç: Önceki mevcut Hüküm + Yeniden değerlendirme= Önceki hüküm>>hüküm.
(süreç, savcının iadesiyle kaldığı yerden devam ediyor)
(önceki temyiz istemi Geçerli- lehe kanun hükmü uygulanmamışsa, ek temyiz dilekçesi)

b) Önceki hüküm değişirse:
Yargıç, yeniden değerlendirme sonucu, önceki hükmünü “lehe hüküm” kurallarını uygulayarak değiştirirse (bu olanağı yasa veriyor), bu kez önceki hükmünü –kendisi ortadan kaldırarak-(ayrık durum), yeni bir hüküm kuruyor (hükmün dayanağı 5252 s.K).
Temyiz süreci başlıyor.

2.Beraat halinde:
C.Savcısı dosyayı ilgili daireye gönderiyor.
Daire dosyayı incelerken hükme dayanak yapılmış olan yasanın, artık yürürlükte olmadığını görüyor.
Eski yasa / Yeni yasa konusunda yargıcın yerine geçerek karar veremeyeceği ve eski yasaya göre verilmiş olan hükmü de yeni yasaya göre temyizen inceleyemeyeceği için,
bu durumda, “yeniden değerlendirilme yapılmak üzere” gerekçesiyle dosyayı “BOZARAK” mahkemesine gönderiyor.
BURADA DURUM FARKLI !
Gerekçesi ne olur olsun ( ki bu gerekçe, “yeniden değerlendirilme yapılmak üzere”dir) artık hüküm bozulmuştur.
Bozulmuş hüküm “yok” hükmündedir
( eski hüküm, eski temyiz vb. ortada yoktur).
Bu durumda:
a) lehe kanun çalışması yapılır,
b) eski kanun uygulanacak ise buna göre (eski hükmün aynısı bile olsa) yeni bir hüküm (beraat veya mahkumiyet) kurulur. Temyiz süreci (sıfırdan) başlar.
c) Yeni kanun uygulanacak ise, durum yine aynıdır. Hüküm (beraat veya mahkumiyet) bu yolda kurulur. Temyiz süreci (sıfırdan) başlar.

Not : Bir de “dava zamanaşımı” meselesi var.
Old 05-03-2006, 22:44   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Böylece mahkeme (dosyadan el çekmiş olduğu halde, yasa gereği dosyasına dönebiliyor)

Sayın Metin,

Mahkeme kararını verdikten sonra bir daha (temyiz sonucu dosyanın bozma nedeniyle dönmesi hariç) o dosya hakkında karar veremez diye bildiğimiz yüzlerce yıllık evrensel hukuk kuralı mı değiştirilmiş oluyor?

Bu kural da usul ile ilgili değil midir?

BU ne tuhaf kanun anlayışıdır?
Old 05-03-2006, 23:45   #7
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Ceza sahası ve mantığı

Sayın Dikici,
Ceza sahasındayız

Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan Kanun uygulanır ve infaz olunur (Yeni TCK.m.7/2, Eski TCK.m2/2).
xxx
Failin lehine olan yasayı kim seçip uygulayacak?
Elbette hükmü vermiş olan yargıç.
Dava mahkemede başlar, mahkemede biter
(dava zamanaşımı hariç)
xxx
Durum ve süreç:
-Yargıç eski yasaya göre hüküm kuruyor (beraat/mahkumiyet)
-Hüküm temyiz ediliyor
-C.Savcısı mütalaasını hazırlamak üzere dosyayı incelerken görüyor ki, hükme esas olan yasa yürürlükten kalkmış! Yeni yasa yürürlükte. Ne yapacak ..
---eski kanuna göre mütalaa veremez.
---yeni kanuna da göre mütalaa veremez (yeni yasayı kendiliğinden uygulayamaz)
---o zaman dosyayı hükmü veren mahkemeye göndermek zorunda
(aksi halde, savcının eski yasaya göre vereceği mütalaa ile dosya özel daireye gelirse, bu defa da daire “eski/yeni yasanın kıyaslanarak hüküm kurulması, lehe olan hükmün uygulanması” gerekçesiyle ve hükmü bu nedenle “bozarak” dosyayı mahkemeye gönderecek, zaman kaybı olacak!
(Yargıtay özel dairesi de eski/yeni yasa seçimini yapamaz, bu yetki ancak hükmü veren yargıca aittir. Hüküm yargıcındır. Yargıtay, hükmün yargıcıdır).
--Savcının dosyayı mahkemesine iade etmesi yasa gereğidir (ve ceza hukuku mantığına da uygundur).
Old 06-03-2006, 10:03   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Ceza sahasındayız

Sayın Metin,

Bu durumda ya penaltı yapıp, kırmızı kart göreceğim ya da buz gibi golü yiyeceğim. Burası kesin.

Alıntı:
Yargıç eski yasaya göre hüküm kuruyor (beraat/mahkumiyet)
-Hüküm temyiz ediliyor
-C.Savcısı mütalaasını hazırlamak üzere dosyayı incelerken görüyor ki, hükme esas olan yasa yürürlükten kalkmış! Yeni yasa yürürlükte. Ne yapacak ..

Benim cezadan anlamayan mantığıma göre, ilk derece mahkemesi kararını vererek işten el çekmiştir. C.Savcısı mütalaasını yasa değiştiği için, yasa değişikliğini de vurgulayarak değişiklik doğrultusunda işlem yapılması yönünde yargıtaya sunar. Yargıtay da dosyayı yeniden incelemesi yönünde (Bozma içeren) bir karar vererek mahkemesine gönderir.

Mahkeme tekrar dosyaya bakar, uyar ya da direnir.



Elbetteki bu benim yazdıklarım, ceza hukukundan anlamayan cahilin cesaretine dayalıdır. )
Old 06-03-2006, 10:53   #9
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Kanun ne ise odur.

RG.
31.03.2005 Perşembe
Sayı: 25772 (1. Mükerrer)

Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Kanun No. 5320 Kabul Tarihi: 23.3.2005


Temyiz ve karar düzeltme
MADDE 8.-
(2) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk derece mahkemelerince Karar verilmiş olup, temyiz edilmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş bulunan dava dosyalarından, lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilir. Bu halde, mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir.
Old 06-03-2006, 12:59   #11
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Zaman Kaybı

Alıntı:
Zaman kaybı olur !
(sanığın aleyhine )
Old 29-03-2006, 17:50   #12
imsel

 
Varsayılan

sayın hulusi metine katılıyorum.yargıtayın ilgili dairesine giden dosya için bu bir zaman kaybı olacaktır.sonun da zaten yargıtay daireside dosyayı ilk derece mahkemesine gönderecektir.
Old 29-03-2006, 20:02   #13
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Sn. acekin tarafından aynı başlıkla (II) açtığım konuya verilen yanıtttır.

"Sizin sorunuzun bir benzeri Ceza Kanunu'nun hazırlayıcılarından Doç. Dr. İzzet Özgenç tarafından soru cevap şeklinde Hakim ve Savcılar için hazırladığı "Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi"nde açıklanmıştır. Sorunuzun çözümüne yardımcı olabileceği düşüncesiyle olduğu gibi aşağıya yazıyorum.

“TCK Gazi Şerhi (Sahife 118-122) :

VIII. Yeni Türk Ceza Kanunlarına ilişkin uygulamanın değerlendirilmesi kapsamında bölgelerde yapmış bulunduğumuz toplantılarda hakim ve savcılar tarafından yöneltilen çeşitli sorulara muhatap olduk. Bunlardan 5270 s. Kanuna istinaden Yargıtay C. Başsavcılığının lehe kanun uygulaması bakımından değerlendirmek üzere dosyayı esas mahkemesine iade yetkisinin hukuki niteliğiyle ilgili soru ve cevabı aşağıdaki şekildedir:

SORU: Yargıtay C. Başsavcılığı tarafından dosyanın yeni kanuni düzenlemeler dolayısıyla lehe kanun uygulaması bakımından değerlendirilmek üzere esas mahkemesine gönderilmesinin hukuki niteliği nedir?

CEVAP: İlk derece (esas) mahkemelerinin 1 Haziran 2004 tarihinden önce karara bağladıkları dosyalardan temyiz talebiyle veya re'sen Yargıtay' gönderilmiş olup da henüz tebliğname düzenlenerek ilgili Ceza Dairesin gönderilmemiş olanlar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 23.03.2005 tarihli ve 5320 sayılı "Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 8. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne istinaden, Türk Ceza Hukukuna ilişkin yeni kanuni düzenlemeler karşısında, lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde değerlendirme yapılmak üzere esas mahkemesine iade edilebilmektedir.

5320 s. CMK Yürürlük Kanunu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu konuda istisna olarak özel bir yetki tanınmıştır. Bu düzenlemeye göre, 5236 s. TCK'nın yeni düzenlemeleri karşısında lehe kanun değerlendirmesinin yapılmasının zorunlu ve muhakkak görüldüğü durumlarda, zaman kaybının önüne geçilmek amacıyla; dosyanın, ilgili Ceza Dairesine gönderilmeksizin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından esas mahkemesine iadesine karar verilebilmektedir.

Dikkat edilmelidir ki, 5320 s. Kanunla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu konuda takdir yetkisi tanınmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı esas mahkemesine iade etmeksizin ilgili Ceza Dairesine gönderme yetkisine de sahiptir.

Bu durum karşısında, 5320 s. Kanunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanıdığı bu özel ve istisnai yetkinin hukukî niteliğinin belirlenmesi gerekir.

Önce belirtmek gerekir ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanınan bu yetki, 1 Haziran 2005 tarihinden önce aleyhine temyiz kanun yoluna başvurulmuş olan hükümlerin ilişkin oldukları dosyalarla sınırlı bulunmaktadır. Bu itibarla, henüz kesinleşmemiş dosyalarla ilgili olarak bu yetki kullanılabilmektedir. Başka bir deyişle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu yetkiyi kullandığı dosyalarda henüz kesinleşmiş bir hüküm söz konusu değildir. Bu nedenle, sanık hakkındaki kovuşturma süreci henüz sona ermiş değildir. Zira, 5271 s. CMK'na göre, "kovuşturma: iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi, ifade eder." (madde 2, fıkra 1, bent f).

Bu bakımdan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 s. Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrasına istinaden verdiği iade kararı, kendisine özgü bir karardır.

Dikkat edilmelidir ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 5320 sayılı kanuna dayanılarak verilen iade kararında, verilen hükmün hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirmede bulunulmamaktadır. Bu bakımdan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen bu karar, teknik bakımdan bozma kararı niteliğinde değildir.

Bu durumda, esas mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iade edilen dosya ile ilgili olarak yeni bir karar vermekle yükümlüdür.

Bu durumda, esas mahkemesinin verebileceği kararlar bakımından iki ihtimal söz konusudur.

BİRİNCİ İHTİMAL: Bu ihtimalde esas mahkemesi daha önce vermiş bulunduğu hükmün doğru olduğu varsayımına dayanarak, sonradan yürürlüğe giren kanunların somut olayda sanık lehine sonuç doğuracak bir hüküm içermediği yönünde bir karar verebilir.

İşaret etmek gerekir ki; bu ihtimalde esas mahkemesi tarafından verilen karar, bir direnme karan niteliğinde değildir. Çünkü daha önce verilmiş olan hüküm, henüz Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda hukuka aykırı bulunarak bozulmuş değildir.

Bu ihtimalde, esas mahkemesinin daha önce vermiş bulunduğu hüküm temyiz edildiği veya re'sen temyize tabi tutulduğu için; bunun Yargıtay ilgili Ceza Dairesinde görüşülerek hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekir. Ancak bu denetim sonucunda söz konusu hükmün bozulmasına veya onanmasına karar verilebilir.

Bu itibarla, esas mahkemesi, söz konusu ihtimalde, daha önce vermiş bulunduğu hükmün doğru olduğu varsayımına dayanarak verdiği, sonradan yürürlüğe giren kanunların somut olayda sanık lehine sonuç doğuracak bir hüküm içermediği yönündeki kararla birlikte, dosyayı yeniden Yargıtay'a göndermesi gerekir.

Bu durumda dosyanın yeniden Yargıtay'a gönderilebilmesi için herhangi bir talepte bulunulmasına gerek yoktur. Başka bir deyişle, verilen karar üzerine dosya, ilgili Ceza Dairesince temyizen incelenmesi için, re'sen Yargıtay'a gönderilmek gerekir.

İKİNCİ İHTİMAL: İkinci ihtimalde, esas mahkemesi, önce hüküm vermiş olmasına rağmen, sonradan yürürlüğe giren kanunların somut olayda sanık lehine sonuç doğuracak hükümler içerdiği gerekçesiyle, henüz kesinleşmemiş olan önceki hüküm yerine, yeni bir hüküm tesis eder.
Ancak, yeni hüküm tesis edilmeden önce, daha önce verilmiş olan hükmü hukuken geçersiz kılmaya yönelik bir kararın verilmesi gerekir.

Çünkü, yukarıda da açıkladığımız gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 5320 s. Kanuna dayanılarak verilen iade karan, bozma karan niteliğinde değildir. Yani, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyanın iadesi yönünde vermiş bulunduğu karara rağmen, esas mahkemesi tarafından daha önce verilmiş olan hüküm varlığını devam ettirmektedir.

Daha önce vermiş olduğu hükmü hukuken geçersiz kılmaya yönelik olarak esas mahkemesi tarafından verilen karan, bozma kararından ayırabilmek için; bu karara, geri alma kararı denmesinin daha doğru olacağını düşünmekteyiz.

Esas mahkemesi, daha önceki hükümden bağımsız olarak yeni bir hüküm kuracaktır; yani, bu yeni hükümde, daha önceki hükmü kurarken vardığı kanaatleri ile de bağlı değildir.

Örneğin, esas mahkemesi, önceki hükmü kurarken, takdiri indirim nedenlerinin bulunmadığı gerekçesiyle, 765 sayılı TCK'nun 59. maddesine istinaden sanığın cezasında indirim yapmamış iken; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosyanın iade edilmesi üzerine yapılan duruşmadaki tutum ve davranışları dolayısıyla, yeni hükmü kurarken takdirin indirim nedenlerinin varlığı gerekçesiyle, indirim yapabilecektir. Ancak, bunun için, mahkemenin daha önceki kanaatinin değişmesine neden olan somut vakıaları kararında açık bir şekilde göstermesi gerekmektedir.

Hatta, esas mahkemesi bu yeni hükmü kurarken, dava konusu olayla ilgili yeni delillerin ortaya çıkması halinde bu delilleri değerlendirmek durumundadır. Ayrıca, yeni hüküm, örneğin bu arada dava zamanaşımının dolmuş olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak kurulmalıdır.

Ceza muhakemesine ilişkin kanunî düzenlemeler, devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturma işlemleriyle ilgili olarak, kişinin lehine veya aleyhine sonuç doğurduğuna bakılmaksızın, derhal uygulanır. Derhal uygulama kuralı.

Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiğine göre; bu tarihten sonra yapılan soruşturma ve kovuşturma işlemleriyle ilgili olarak, kişinin lehine veya aleyhine sonuç doğurduğuna bakılmaksızın, bu Kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde değerlendirme yapılmak üzere esas mahkemesine iade edilen dosyalarla ilgili olarak açılan duruşmada, artık yeni CMK hükümlerinin uygulanması gerekir.

Dolayısıyla, delillerin değerlendirilmesi açısından yeni CMK'nda kabul edilen hükümlerin 1 Haziran 2005 tarihinden önce verilmiş olan ve fakat henüz kesinleşmiş hükümlerin ilişkin olduğu dosyaların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iadesi üzerine açılan duruşmada, delillerin takdir ve değerlendirmesinin 5271 s, CMK hükümlerine göre yeniden yapılması gerekir.

Başka bir deyişle, bu durumda Ceza Muhakemesi Hukukunda bozmadan sonra serbestlik kuralında olduğu gibi, esas mahkemesi, yargılama sürecinin 1 Haziran 2005 tarihinden önceki aşamasındaki işlemlerle bağlı olmaksızın, dosya içerisindeki mevcut delillerin yeniden hukuki değerlendirmesini yapabilir ve hatta, maddi gereğin ortaya çıkarılması yönünde yeni delilleri araştırılabilir.”

Konuyla ilgili kitabı alıp bu bölümünü okursanız orada açıkça mahkemenin verdiği ikinci kararın yeni bir karar olduğu ve temyiz etmeyen sanıkların da bu yeni kararı temyiz edebilecekleri yazmaktadır. Ancak burada önemli bir fark vardır. Uyarlama için Yargıtay Cumhuriyet Savcılığından gelen kararlar için bu söylenenler geçerlidir. Çünkün savcılık tarafından gönderilen kararlar bozma değildir. Ancak Yargıtay mahkeme kararını temyizden bozarak geri gönderirse bu durumda bozma neticesine göre durumu değerlendirmek gerekir.

Saygılarımla."


İyi de daire de bozme verdiğinde diğer hususlar incelenmeksizin uyarlama nedeni ile mahkemesine gönderilmesine karar veriyor.

yani esasa ilişkin ilk temyiz nedenleri incelenmedi ve aynı karar verildi.

Bunu teknik olarak bozma kabul edemeyiz. Esasa ilişkin temyiz nedenleri incelenmedi ve aynı karar kuruldu. Bozma nedeni de uyarlama. Yani hangi yasanın lehe olduğunu araştırarak buna göre hüküm kurulması.

Bence burada doğru yorum uyarlama nedeni ile gelen dosyada yapılan yargılama sonucu verilen kararın temyizinin sadece hangi yasanın lehe olduğunun tartışılması ile sınırlı olmasıdır. Burada kuşkusuz ki suçun unsurları değişti ise bu da tartışma konusu yapılabilir.

Özetle;
Gerek savcılık tarafından gerek se daire tarafından "lehe olan hükümlerin uygulanması için" çevrilen dosyalarda

1- Savcılık tarafından çevrilen dosya mutlaka Yargıtay'a gönderilmelidir. Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için.

2- Daire tarafından SADECE BU NEDENLE bozulan dosyalar da uyarlama yapıldıktan sonra temyiz istemi varsa (eski karara ilişkin) ve eski yasanın lehe olduğuna karar verildi ise tekrar esas hakkında inceleme yapılmak üzere Yargıtay'a gönderilmelidir.

3- Yerel mahkeme yeni bir karar verirse;
eski kararın kaldırılması hukuk sistemimizce tanınmış bir yol değildir. Bir yasa kuralı ve yorumla gelmektedir. Ceza hukukunda yorumla bir şeyler yapmanın sakıncaları çok açıktır. Gene bana aktarılan bir olay anlatayım:

Yerel mahkeme yeni yasanın lehe olduğunu düşünerek yeni yasayı uygulamış. Ancak eski hükmünde cezayı alt sınırdan vermişken yeni hükümde alt sınırdan vermedi aynı cezaya hükmetti.

Bence burada bu alt sınırın uygfulanmaması bir temyiz nedeni olmalıdır. Bu anlamda hüküm yeni bir hükümdür ve bunun gerekçesi yoktur. Eski hükme göre iyi halli olan ve bu nedenle alt sınırdan ceza taktir edilen mahkum hangi nedenle alt sınırın üstünde cezalandırılmıştır? Bunun açıklanması hukuk tekniği açısından zordur. Taktir hakkının da belli kıstaslarının olması gerekir. Hele de böyle bir olayda. Çünkü yargıç daha önce yasal koşulların varlığı nedeni ile alt sınırı uygulamıştır. Şimdi hangi nedenle bundan vazgeçmiştir. Bunu açıklamak zorundadır.

Kaldı ki yeni yasanın bu konuyu düzenleyiş biçimi de kötüdür. Tamam yargıcın taktir hakkı var. Ama bu taktir hakkını neye dayanarak, nasıl kullandı. Bu sorunlar karşımıza çıkacak. Tatir hakkı kullanılırken de bir şeylere dayanmak zorunlu.

Saygılar
Old 29-03-2006, 22:02   #14
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Soru

01.06.2005 tarihinden önce Beraatle sonuçlanan hüküm, müdahil tarafından temyiz edildiğinde:

- Yargıtay işin esasına girerek bozma kararı verebilir mi?
Old 05-04-2006, 11:14   #15
acekin

 
Varsayılan Mahkemenin kararı yeniden temyiz edilmelidir.

Sayın Hulisi Metin'in açıklamalarına katılmakla birlikte;

Alıntı:
a) Önceki hükmünü hiç değiştirmez ise (zaten varlığını sürdüren) hükmü, dosyanın yeniden değerlendirildiğini belirterek yineliyor.
Sonuç: Önceki mevcut Hüküm + Yeniden değerlendirme= Önceki hüküm>>hüküm.
(süreç, savcının iadesiyle kaldığı yerden devam ediyor)
(önceki temyiz istemi Geçerli- lehe kanun hükmü uygulanmamışsa, ek temyiz dilekçesi

Buraya bir ilave yapmak gerekiyor.

Mahkeme el çektiği dosyaya yeniden dönmek için öncelikle eski kararının kaldırması yönünde yeni bir karar vermesi gerekiyor. Yoksa dosyada lehe olan kanun incelemesi yapamaz.
Eski kararı kaldırdıktan sonra ise artık usülüne göre verilmiş bir mahkumiyet kararının varlığından söz edilmesi mümkün değildir.
Bu durumda da yargılama karardan önceki tahkikat aşamasına geri dönmektedir. Yani dosyaya yeni delil sunma, tevsii tahikkat talebinde bulunma gibi imkanlar ortaya çıkmaktadır. Artık mahkemece verilmiş bir mahkumiyet kararı olmadığından da dava zanaşaşımı süresi işlemeye devam edecektir.

Mahkemenin lehe kanun uygulaması için yaptığı inceleme neticesinde verdiği karar; ister eski kararın aynısı olsun, isterse farklı bir karar olsun yeni bir karardır ve bu kararında elbetteki yeniden temyizi gerekmektedir.

Saygılarımla.
Old 05-04-2006, 11:23   #16
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Soruya yanıt

Sayın acekin
(değerlendirmeyi daha sonra yapmak üzere)katkınız için teşekkürler.

bir de soruma yanıt verebilir misiniz ?
Alıntı:
01.06.2005 tarihinden önce Beraatle sonuçlanan hüküm, müdahil tarafından temyiz edildiğinde:

- Yargıtay işin esasına girerek bozma kararı verebilir mi?
Old 05-04-2006, 12:07   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
İKİNCİ İHTİMAL: İkinci ihtimalde, esas mahkemesi, önce hüküm vermiş olmasına rağmen, sonradan yürürlüğe giren kanunların somut olayda sanık lehine sonuç doğuracak hükümler içerdiği gerekçesiyle, henüz kesinleşmemiş olan önceki hüküm yerine, yeni bir hüküm tesis eder.
Ancak, yeni hüküm tesis edilmeden önce, daha önce verilmiş olan hükmü hukuken geçersiz kılmaya yönelik bir kararın verilmesi gerekir.

Çünkü, yukarıda da açıkladığımız gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 5320 s. Kanuna dayanılarak verilen iade karan, bozma karan niteliğinde değildir. Yani, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyanın iadesi yönünde vermiş bulunduğu karara rağmen, esas mahkemesi tarafından daha önce verilmiş olan hüküm varlığını devam ettirmektedir.

Daha önce vermiş olduğu hükmü hukuken geçersiz kılmaya yönelik olarak esas mahkemesi tarafından verilen karan, bozma kararından ayırabilmek için; bu karara, geri alma kararı denmesinin daha doğru olacağını düşünmekteyiz.


Alıntı:
RG.
31.03.2005 Perşembe
Sayı: 25772 (1. Mükerrer)

Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Kanun No. 5320 Kabul Tarihi: 23.3.2005

Temyiz ve karar düzeltme
MADDE 8.-
(2) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk derece mahkemelerince Karar verilmiş olup, temyiz edilmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş bulunan dava dosyalarından, lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilir. Bu halde, mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir.

Madde başlığına dikkat edilmesini rica ediyorum: "TEMYİZ VE KARAR DÜZELTME"

Sayın kanun hazırlayıcısının açıklamalarına bakılırsa şunu dediği ortaya çıkıyor: "Bir kanun düzenlemesi yaptık ama yapmaz olaydık! Tüm yerleşmiş kuralları alt üst ettik. "Hakim, hükmü vererek dosyadan el çekmiş sayılır!" diye evrensel bir kuralı bilsek de bu yeni hüküm nedeniyle, "bir kereden bir şey olmaz, el çektin ama biz görmedik, sen devam et!" ... "

Ne demişti sayın Metin: "Hüküm yargıcındır. Yargıtay, hükmün yargıcıdır."

Buna kim itiraz edebilir? Hiç kimse. Ortada bir hüküm var. Hüküm kimin?, :"Yargıcın!" Hükmün yargıcı kim? : "Yargıtay!"

O halde? Yargıtay niye hükmün yargıçlığını başkalrına atıyor?

Böyle bir ciddiyetsizlik olamaz. Bir kereden bir şey olmaz manasına gelecek bu değişikliği yapabilen anlayışın, yine bir defalığına bu işi temyiz edilen dosyalar bakımından Yargıtay'a da yükleyebilir ve Yargıtay, verilen hükmü düzelterek yeni bir hüküm de verebilirdi.

Ben kanun maddesi olsa bile bu hükmün hukuka uygun düşmediği kanısındayım.

Saygılarımla.
Old 05-04-2006, 12:15   #18
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan olan hukuk

Sayın Dikici,
Önce "olan hukuk"'tan doğan sorunları tartışsak...
avukatı yargıcısı, savcısı çözüm arayışı içindeyken.
sevgiler
Old 06-04-2006, 13:46   #19
acekin

 
Varsayılan Cevap

Alıntı:
01.06.2005 tarihinden önce Beraatle sonuçlanan hüküm, müdahil tarafından temyiz edildiğinde:

- Yargıtay işin esasına girerek bozma kararı verebilir mi?

Sayın Metin;

Yargıtay, elbetteki verilen kararı usül ve esas yönünden inceleyebilecek ve yerel mahkemenin kararında bir hata, eksiklik tespit ederse de bozma kararı verebicektir.

Ancak yargıtay bozma kararında iki kanunun karşılaştırmasını yapamayacaktır. Bu karşılaştırmayı yerel mahkemeye bırakmak zorundadır. Yani yargıtay eski kanuna göre yapılan yargılamayı yine eski kanun kapsamında değerlendirecek ve bir eksiklik tespit ederse de bozma kararı verebilecektir.

Bozma kararına yerel mahkeme uyma kararı verirse; uyma doğrultusunda gerekli görülen eksiklikleri giderdikten sonra eski kanunla yeni kanunu karşılaştırma yaparak sanık lehine olan kanunu hükme esas alacaktır.

Saygılarımla.
Old 06-04-2006, 14:07   #20
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Usul - Esas

Sayın acekin
Katkılarınız için teşekkürler.
Usul yönünden:
Bilindiği üzere Ceza Muhakemesine ilişkin yasal düzenlemeler, devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturma işlemleriyle ilgili olarak, kişinin lehine veya aleyhine sonuç doğurduğuna bakılmaksızın, derhal uygulanır. “Derhal uygulama ilkesi.”
Bu nedenle, konumuz bağlamında, Yargıtay yeni CMK.’ya göre inceleme yapacak. Bu bölüm sanırım tartışmasız.

Esas yönünden:
Yargıtay’ın incelediği hüküm eski TCK.’ya göre verilmiş olduğu için, kanımca esasa ilişkin bir inceleme yapamaz (eski yasa yürürlükte değil!).

Bu durumda Yargıtay bence; eski yasaya göre verilmiş Beraat hükmünü ancak, gerekçe yönünden yeni CMK.’ya göre yeniden değerlendirilmesi gerekçesiyle “usulden” bozabilir.
Ne dersiniz.
Saygılar
Old 07-04-2006, 13:28   #21
acekin

 
Varsayılan Beraat kararı sanığın lehinedir.

Sayın Metin,

Alıntı:
Bu durumda Yargıtay bence; eski yasaya göre verilmiş Beraat hükmünü ancak, gerekçe yönünden yeni CMK.’ya göre yeniden değerlendirilmesi gerekçesiyle “usulden” bozabilir.
Ne dersiniz.

Bence esas yönünden bozar. Çünkü;
Yerel mahkemenin baraat kararı zaten sanığın lehinedir. Beraatten daha lehe ne olabilir ki? Bu nedenle yargıtay usül yönünden de bozamaz.

Yargıtay, kanunları bizzat uygulayamaz ama yerindelik denetimi yapar. Sevk maddesi doğru uygulanmış mı? Araştırılması gereken bir yön kalmış mı? gibi yönleri ile mahkeme kararını denetler. Bu sebeple kanun yörürlükte olsun olmasın yargıtay kararı inceler ve bir eksiklik görürse de bozar.

Sizin kaantinizin doğru olduğunu kabul edersek. 01.06.2005 tarihinden önceki tüm kararların olduğu gibi bozulması gerekmektedir. Bu da içinden çıkılmaz bir hal demektir.

Yine sizin söylediğinizi doğru kabul edelim ve eski TCY'ya göre mahkumiyet verilmesi gerekirken beraat verilmiş bir kararda yargıtay usül yönünden kararı bozmuş olsun. Yerel mahkeme de iki kanunun mukayesesini yaparak eski TCK'nın daha lehe olduğu sonucunu çıkarsın ve yine eski TCY'ya göre beraat kararı versin. Gerçekten de eski TCK yeni TCK'ya göre sanığın lehine hükümler içersin. Sizin varsayımınızı doğru kabul edersek, bu durumda;

Eski kanun yörürlükte değildir. Yargıtay eski kanunu uygulayarak hükmü bozamayacaktır!

Yeni kanun sanığın aleyhine hükümler içerdiği için uygulanması mümkün olmayacaktır ve yargıtay bu yönüyle de kararı bozamayacaktır!

Ancak karar da mahkumiyet olması gerekirken beraatle sonuçlanmıştır!

Peki sizce bu gibi durumlarda bir boşluk mu vardır?

Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Old 07-04-2006, 14:50   #22
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan ÇÖzÜme DoĞru

Sayın acekin,
Alıntı:
Bence esas yönünden bozar. Çünkü;
Yerel mahkemenin baraat kararı zaten sanığın lehinedir. Beraatten daha lehe ne olabilir ki? Bu nedenle yargıtay usül yönünden de bozamaz.

USUL – ESAS
1.Usul kuralları, gerekçeye yaklaştırıcı, adaletin tecellisine yardımcı olan esaslardır. Yargıtay dosyayı eline aldığı zaman önce usul yasasına göre inceleme yapacaktır. O anda elinde olan yasa CMK.’dır. Ve zorunlu olarak, öncelikle CMK.’nın 289/g. maddesi yollamasıyla 230. maddeye uygun bir Beraat gerekçesi olup olmadığına bakacaktır. Yargıtay “hükmün yargıcıdır”. Dosyadaki hüküm, CMUK. uyarınca gerekçelendirilmiş ve fakat CMK.289/g’ye uygun değilse! Beraat hükmünü bu nedenle bozabilecektir. Bu kabulden sonra bir de işin esasına giremez.
2.Eğer hükümdeki gerekçe CMK.230. maddeye uygun bir gerekçe ise, ancak o takdirde işin esasını inceleyebilir, eski TCK.’ya göre verilmiş hükmü, CMK.’daki nedenlerle “esastan” bozabilir.

Alıntı:
...kanun yörürlükte olsun olmasın yargıtay kararı inceler ve bir eksiklik görürse de bozar.

EKSİK İNCELEME (konumuzla sınırlı olarak):
a - Sübutla ilgili olabilir,
b - Vasıfla alakalı olabilir,
Yargıtay’ın bu nedenle Beraat hükmünü bozabilmesi için yine önce CMK.’nın uygulanması gerekir.

Alıntı:
Sizin kaantinizin doğru olduğunu kabul edersek. 01.06.2005 tarihinden önceki tüm kararların olduğu gibi bozulması gerekmektedir. Bu da içinden çıkılmaz bir hal demektir.

-Hayır, Eğer hükümdeki gerekçe CMK.230. maddeye uygun bir gerekçe ise onayabilir.

Alıntı:
Yine sizin söylediğinizi doğru kabul edelim ve eski TCY'ya göre mahkumiyet verilmesi gerekirken beraat verilmiş bir kararda yargıtay usül yönünden kararı bozmuş olsun. Yerel mahkeme de iki kanunun mukayesesini yaparak eski TCK'nın daha lehe olduğu sonucunu çıkarsın ve yine eski TCY'ya göre beraat kararı versin. Gerçekten de eski TCK yeni TCK'ya göre sanığın lehine hükümler içersin. Sizin varsayımınızı doğru kabul edersek, bu durumda;

Eski kanun yörürlükte değildir. Yargıtay eski kanunu uygulayarak hükmü bozamayacaktır!

Yeni kanun sanığın aleyhine hükümler içerdiği için uygulanması mümkün olmayacaktır ve yargıtay bu yönüyle de kararı bozamayacaktır!

Ancak karar da mahkumiyet olması gerekirken beraatle sonuçlanmıştır!

-Sırayla … eski TCK'ya göre beraat kararı, (mahkeme yine beraat verirse) bu kez yeni usul yasasına ( CMK.) göre gerekçelendirilmek zorundadır. Yargıtay da bu durumda, mahkemenin takdiri doğrultusunda (lehe kanun) eski TCK.’yı yeni usul yasası (CMK.) ışığında inceleyecek, hükmü bozacak ya da onayacaktır.


Alıntı:
Peki sizce bu gibi durumlarda bir boşluk mu vardır?
Ne dersiniz?

Bence yok.

Çözüme yaklaştık mı acaba ?
Katkılarınız teşekkürler ve saygılar
Old 06-12-2007, 00:51   #23
Ali Basyurt

 
Varsayılan

Sayın Muzaffer Doğan
C.Başsavcılığın dosyayı lehe kanun yönünden yeniden mahkemesine göndermesine ilikin kanun Anayasaya aykırıdır.Bu nedenledirki bu madde değiştirilmiştir. Şimdisavcılığın bu tür bir yetkisi bulunmamaktadır.

Dairece lehe kanun uygulanması nedeniyle bozularak gönderilen dosyada verilen karar bozulmakla yok hükmündedir. Mahkeme yeni bir karar vermek zorundadır. Bu tür bir kararı verebilmesi için uygulanan kanun ile sonradan çıkan kanunun olayla ilgili tüm kuralları ayrı ayrı uygulanarak hüküm kurulacak ve sonuç ceza itibariyle lehe olan kanun tespit edilerek yargılamayı sonlandıran karaı vermek zorundadır. Bu yeni bir karar olduğu için yine yasak süre içinde temyiz edilmesi gerekir.Bu karar önceki kararın aynısı olsa bile yine süresinde temyiz edilmesi zorunludur. Bozmadan önceki temyizin bir geçerliliği yoktur. Belirtildiği gibi yargıtay bozması ister usule ister esasa ilişlin olsun. bozmailamı ile önceki karar artık hüüm olmaktan çıkmıştır. Ancak Mahkeme ısrar ederse durum değişirç Saygılar
Old 07-12-2007, 02:31   #24
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Ceza Hukukunda Lehe Olan Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Ortaya Çıkan Sorunlar

Sn Başyurt.

Benim bildiğim kadarı ile anayasa mahkemesi uygulama yasasınınb ilgili hükmünü iptal etti.

Yani savcılığın geri gönderme hakkı ortadan kalktı. Sistem açısından doğru olan da bu. Mahkeme kararını ancak yetkili mahkeme (Yargıtay Özel dairesi) bozabilir. Yargıtay savcılığının böyle bir yetkisi olamaz.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra ortaya yeni bir sorun çıktı.

Savcılık tarafından iade edilip eski hüküm kurulan ve süresinde temyiz edilmediği içinb kesinleşmiş (varsayılan ve infaza verilen) kararlar.

Nolcek hinci?


Bu tartışmayı açarken benim tartışmak istediğim usul kurallarının haklar (öz) üzerindeki rolü idi.

Bir yandan usul kuralları ile son söz sanığındır diyoruz, öte yandan yahu yasa değişti sen temyiz etmiştin, (ama hakkı olamaya yargıtay savcısı hükmü kaldırdı mahkemeye gönderdi) biz de eski hükmü kurduk ama sen süresinde temyiz etmediğin için artık temyiz istemin geçersiz diyoruz.

Sizce bu hakkaniyete ne kadar uygun? Burada usul kuralları hangi hakkı koruyor?

Kuşkusuz ki pratikte bakılınca uygulama yasasına konulan bir hükümle Yargıtay savcılığının yenden değerlendirmeye ilişkin kararı bozma yerine geçmiştir. Ama bu anayasaya aykırıdır ve mahkeme de bu konuda (Anayasaya aykırılığı) karar vermiştir.

Kaldı ki Yargıtay'ın dosyada eksiklik olduğunda geri göndererek eksiklerin tamamlanmasını isteme gibi bir hakkı/yöntemi var. Bu olay bir eksiklei olarak tanımlanıp verilen aynı kararda temyiz iradesinin geçerliği kabul edilebilirdi.

Bunların hiç biri yapılmadı. (Savcılıkça geri gönderilen dosyalar hakkındaki hükmün Anayasa'ya aykırılığı mahkeme kararı ile belirlendiğinden bunu tartışma dışı bırakıyorum. Dairece de geri gönderilen kararlarda da aynı yöntem uygulandı.

Burada bir hata var. Suçun unsurlarına ilişkin temyiz istemi var. Bu temyiz nedenleri incelenmeksizin hangi yasanın lehe olduğunun irdelenmesi için dosya çevriliyor. Eski yasa lehedir diye yeniden hüküm kuruluyor ve eski temyiz istemi yok varsayılıyor.

Bence bu düşünce biçimi yanlıştır. Burada öz biçime feda edilmiştir. Halbuki biçim özüm (hakkın) sağlanmasını korumaya yönelik kuralları içerir ve böyle yorumlanması gerekir.

Burada insana hangi hakla ben biçimsel olarak bozdum, suçun unsurlarını incelemedim, (temyiz nedenlerini tümden incelese idim belki bozardım) sen haklı olabilirsin ama süresinde temyiz etmediğin için yatacaksın diyebiliriz?

Biz aldığımız eğitimde usul kurallarının hakkı korumak, gerçekleştirmek ve bunların denetlenmesini sağlamak amacı ile getirildiğini öğrenmiştik. Gerçekten yanlış yöntemler ile doğruya ulaşamazsınız. Ulaştığınız sonuç doğru olsa bile o yanlış bir doğrudur. Şöyle ifade edeyim: 2+2 de 4 eder 2X2 de 4 eder. Burada usul toplamaya mı, çarpmayı mı kullanacağımızı belirler. biz farketmez dersek 3 lü çarpım ve toplamda çok farkettiği hemen karşımıza çıkacaktır. Çok açık bir yanlış yapılmıştır. Zaman geçti. Geri dönüş çok az. Ama yasa ile haksızlık yapıldı.

Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Uyarlamada Ortaya çıkan Sorunlar II Av. Muzaffer ERDOĞAN Hukuk Sohbetleri 3 16-04-2008 15:27
lehe olan yasa Burak Demirci Meslektaşların Soruları 2 12-09-2006 21:13
Avukatlık Mesleğinin Özgürce Uygulanmasına İlişkin Genel İlkeler Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 0 21-11-2004 14:38
Yapay Döllenme Sonucu Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar cüneyt tamam Hukuk Soruları Arşivi 1 05-03-2002 22:16
Af Yasa Tasarısının Yasalaşması Halinde, Ortaya Çıkacak Sorunlar Hakkında... R.Selman Şavluk Hukuk Soruları Arşivi 1 17-02-2002 01:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07359290 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.