Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

İzmir Barosunda Neler Oluyor?

Yanıt
Old 09-12-2004, 19:00   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan İzmir Barosunda Neler Oluyor?

İzmir Barosu'nun girişimi kınandı

İzmir Barosu Yönetim Kurulu tarafından “İzmir Barosu İşkence
Önleme Grubu”nun Lağvedilmesi ve Avrupa Komisyonu sponsorluğunda yürütülen
“İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü” projesinin iptal edilmesi,
"İnsan Hakları Gündemi Derneği" tarafından kınandı ve girişim "İnsan
Hakları karşıtı darbe" olarak nitelendi.

Konu ile ilgili yapılan açıklama şöyle: "İzmir Barosu Yönetim Kurulu, 7
Aralık 2004 günü yaptığı yönetim kurulu toplantısında, bugüne kadar
neredeyse türünün tek örneği olan “İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu”nun
lağvedilmesine ve grubun Avrupa Komisyonu’nun sponsorluğunda yürüttüğü
“İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü” projesinin iptal edilmesine
karar vermiş ve vermiş olduğu kararı 8 Aralık 2004 tarihinde İşkence
Önleme Grubuna bildirmiştir. Tüm dünyanın, 10 Aralık’ta İnsan Hakları
gününü kutlamaya hazırlandığı şu günlerde yaşanan bu endişe verici
gelişme, Türkiye’nin insan hakları tarihine ve mücadelesine bir yüz karası
olarak geçebilecek niteliktedir. İzmir Barosunda, kendisini “Cumhuriyetçi”
olarak adlandıran ve aslında “milliyetçi” reaksiyonları olan bir grubun
yönetime gelmesiyle başlayan endişe verici gelişmeler, işkencenin kökünü
kazımak yerine, işkenceyi önlemek isteyenlerin kökünü kazımaya kadar
varmıştır. İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun, bu kararını hem 10 Aralık
İnsan Hakları gününün, hem de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda
bir milat niteliğinde olacak olan 17 Aralık tarihinin hemen öncesine denk
getirmesi bir tesadüf değildir. İzmir Barosu Yönetim Kurulunun söz konusu
kararı Avrupa Birliği, demokrasi ve insan hakları karşıtı güçlerin kasten
gerçekleştirdiği bir sabotaj ya da daha doğru bir ifadeyle bir “darbe”
niteliğindedir. İzmir Barosu Yönetim Kurulu taşıdığı ideolojik ön yargıya
bağlı olarak, Avrupa Komisyonu tarafından desteklen İşkencenin
Önlenmesinde Hukukçuların Rolü projesini iptal ederek, sadece bir Avrupa
Birliği karşıtı değil, aynı zamanda İşkence Önleme Grubunu da lağvederek
demokrasi ve insan hakları karşıtı bir tutum sergilemiştir...İzmir Barosu
Yönetim Kurulunun verdiği söz konusu karar, Türkiye’de sadece İşkence ve
kötü muamelenin değil, aynı zamanda uluslararası sözleşmelerde garanti
altına alınan evrensel, vazgeçilemez ve geri alınamaz ve bölünmez
nitelikteki tüm insan hakları ihlallerinin önünü açacak niteliktedir.
İnsan Hakları Gündemi Derneği olarak, İzmir Barosu Yönetim Kurulunun
verdiği kararı kınadığımızı belirtiyor ve tüm dünyadaki ve Türkiye’deki
insan hakları savunucularını İzmir Barosu İşkence Önleme Grubuyla
dayanışma içinde olmaya davet ediyoruz..."

İnsan Hakları Gündemi Derneği
Tel: (+90232)489 17 60
İNSAN HAKLARI

SESONLINE
Old 10-12-2004, 03:06   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Avukatlar,

Bir soru var başlıkta : İZMİR BAROSU'NDE NELER OLUYOR ?

Bunu kim merak ediyor ? İnsan Hakları Gündemi Derneği

Ben bu gereksiz meraklara artık son verilmesinden yanayım.

Kadın dernekleri bir yandan, gündem dernekleri bir yandan İzmir Barosunu yönetmeye kalkıyorlar.

Barolar avukatlarındır. Avukatlardan başka hiç bir kişi ya da kuruluş baro yönetimlerini baskı altına almaya yeltenmemelidir.

İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu kendi barosuna karşı avukat olmayanlarla dayanışma kuramaz.

Dayanışmacılar devleti bile yönetebilirler çünkü kendi devlet kendi örgütleridir. Ama baroyu yönetemezler: Baro avukatların örgütüdür.

Baronun sınırları ülkenin sınırları içindedir ama devlet bile o sınırı aşamaz. Bu cılız derneğin ''dayanışma daveti'' talihsiz bir sınır ihlalidir. Gülünüp geçilebilir.

Ama İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu'nun gaflete düşüp, davetiyeyi kabul etmesi halinde, gülünemez; ancak acı acı gülümsenir.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 10-12-2004, 15:16   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

BASIN TOPLANTISINA ÇAĞRIDIRİZMİR BAROSU YÖNETİM KURULU İŞKENCEYİ ÖNLEME GRUBU’NU KAPATMA KARARI VERDİ! Bir insanlık suçu olan işkenceye karşı mücadele hukukçular ve Baroların asli görevlerinden biri olmasına rağmen, İzmir Barosu Yeni Yönetim Kurulu, 2001 yılı 10 Aralık İnsan Hakları Haftası’nda kurulan ve çalışmalarına devam eden İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu’nu, yine İnsan Hakları Haftası arifesinde (07.12.2004 tarihinde) almış olduğu karar ile kapatmıştır.İzmir Barosu Yeni Yönetim Kurulu’nun bu kararına karşı tepkilerimizi 10.12.2004 TARİHİNDE DÜZENLENECEK BASIN TOPLANTISI ile kamuoyuna açıklayacağız. Tüm meslektaşlarımızın, demokrat kamuoyunun ve basının katılımını bekliyoruz.Yer : İzmir Barosu Konferans Salonu – AlsancakTarih : 10.12.2004Saat : 10:00İşkenceyi Önleme Grubu’nun kapatılmasına karşı olan ilk imzacılar;Av.Soner Gürbüz, Av.Bülent Gözmen, Av.Özcan Ekici, Stj.Av.Deman Güler, Av.M.Nur Terzi, Av.İbrahim Arzuk, Av.Mustafa Ufacık, Av.Mustafa Bozdoğan, Av.Esin Aslan, Av.Özlem Yılmaz, Av.Sema Pekdaş, Av.Bülent Çetinmeşe Av.Ümit Aydil, Av.Cem Altıparmak, Av.Özlem Altıparmak, Av.Haşim Öztürk, Av.Mehmet Yatar, Av.Hafize Çobanoğlu, Av.Orhan Kemal Cengiz, Av.Nihat Osmanoğlu, Av.Ahmet Çolakoğlu, Av.M.Serkan Ekiz, Av.Ali Hıdır Uludağ, Av.Şule Aslan Hızal, Av.Dilek Demir, Av.Serkan Cengiz, Av.Tuncer Fırat, Stj.Av.Baran Pamuk, Av.Sinan Balcılar, Av.Berrin Esin Kaya, Av.Gökçe Yenersu, Av.Zeynel Kaya, Eylem Yıldız, Av.Hakkı Gözmen, Av.Asuman Tokgöz, Av.Bahattin Özdemir, Av.Perihan Önder Ant, Av.Zeynep Şişli, Av.Çağlar Akbulut, Av.Ahmet Okyay, Av.Sezai Aydın, Av.Dilek Güzel Gürbüz, Av.Utkum Çağrı Duran, Av.Ayşe Kuru, Av.Elmas Kaya, Av.Cemal Erdem, Av.Hanife Yıldırım, Av.Erkan Göbekçin, Stj.Av.Aysun Solakoğlu, Stj.Av.Kamil Ağaoğlu, Av.Bülent Önür, Av.Vildan Ayten Önür, Av.Çağlayan Kapucu, Av.Çağatay Yılmaz, Av.Ercan Demir, Av.Nalan Erkem, Av.Beydağ Tıraş Öneri, Av.Nilgün Tortop, Av.Arzu Demirci, Av.M.Ali Koç, Av.Özkan Yücel, Stj.Av.Dilek Mordoğan, Av.Murat Dinçer, Av.Gülçin Tetik, Av.Oya Çolakoğlu, Av.Aysun Bozdoğan, Av.Rahile Horzum, Av.Esma Bayır, Av.M.Arif Koçer, Stj.Av.Emre Durukan, Av.Seyhan Güngör Göbekçin, Av.Mehmet Akdöl, Av.Aysun Koç, Av.Meral Kula Şimşek, Av.Alper Tunga Aslan, Av.İsmet Kuşkonmaz, Av.Zeynep Sedef Özdoğan, Av.Ali Asker Aklan, Av.Özlem Mungan, Stj.Av.Ali Çiçek, Stj.Av.Dilek Kızıltay, Stj.Av.Pınar Uçkun, Av.Özgür Yılmazer, Av.Barış Çilingir, Av.İmdat Ataş, Av.Nergiz Tuba Ataş, Av.Asuman Geyik, Av.Doğan Alper, Av.Kasım Şimşek, Av.Doğu Volkan Bahadır, Av.Barış Oruç, Av.Canan Cengiz, Av.Abdülhadi Çetin, Av.Zeynel Değirmenci, Av.Fatma Aydın, Av.Suat Çetinkaya, Av.Taner Akşehirlioğlu, Av.İzzet Öztürk, Av. Dost Benli, Av.Neşe Ay, Av.Kurtuluş Atalay, Av.Çağlayan İnan
Old 10-12-2004, 16:04   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan basın bildirisi

Sayın Av.Suat Ergin,

Her ne kadar İzmir Barosu levhasında adınızı göremedi isem de, konuya ve toplantıya gösterdiğiniz duyarlılık nedeniyle kutlarım.

Umarım toplantıda başka gündem derneklerinin ve kadın derneklerinin temsilcileri de bulunmaz ve bildirileri okunmaz.

Her baronun ayrı ayrı bağımsız olduğu da hatırdan çıkarılmaması gereken ikinci kuraldır.

Dayanışma için bile olsa,
toplantının konusu işkence kadar önemli de olsa,
barolarda avukatlardan başkasının gölgesi olmamalı.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 10-12-2004, 17:53   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İzmir Barosu Yönetim Kurulu’nun, 07/12/2004 tarihinde yapılan toplantısında;

· “İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu”nun dağıtılmasına,

· “İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü” projesinin de askıya
alınmasına/iptal edilmesine

karar vermiştir.

Bu gün; Yönetim Kurulu'nun bu kararını değerlendiren bir basın toplantısı
yapıldı. İzmir Barosu Toplantı Salonunda baro üyesi yaklaşık 200 avukatın
katıldığı basın toplantısında, basın açıklamasını İşkenceyi Önleme
Grubu'nun kurulduğu 200-2002 dönemi İzmir Barosu Başkanı olan Av.Noyan
Özkan yaptı. Av.Özkan 10 Aralık 2001 tarihinde İşkenceyi Önleme Grubu'nun
kuruluşunu kamuoyuna açıklamıştı.

İnsan hakları mücadelesinde İzmir Barosunu geriye götürecek,
antidemokratik bu karara karşı gereken demokratik tepkinin gösterileceği
inancıyla ilginize ve bilginize sunulur.

Av.Arif Ali Cangı



Değerli katılımcılar ve değerli basın mensupları;



İzmir Barosu yeni Yönetim Kurulu’nun 07.Aralık.2004 tarihinde, İzmir
Barosu İşkence Önleme Grubu’nun faaliyetlerine son verilmesine karar
vermesi nedeniyle, İşkence Önleme Grubu üyeleri ve İzmir Barosu’nun eski
başkanları ve eski yönetim kurulu üyeleri , İzmir Barosu’nun, İnsan
Hakları, demokrasi ve özgürlükler mücadelesine yönelik gelenekselleşmiş
çizgisin savuculuğunu yapmış avukatlar olarak, bu karara karşı tepki ve
görüşlerimizi- trajik bir zamanlama ile- İşkence Önleme Grubu’nun kuruluş
yıldönümünde açıklamak için bu toplantıyı yapma gereği duyduk.

İzmir Barosu onlarca yıllık deneyim ve birikimiyle, hukukun üstünlüğü,
insan hakları ve demokrasi mücadelesinde etkin bir rol oynamış ve bu
alanda yalnızca İzmir Kamuoyunda değil Türkiye ve hatta dünyada,
istikrarlı bir çizginin sembolü olmuştur.

Ölüm cezasının kaldırılması, çetelere karşı mücadele, Bergama Köylüleri
ile birlikte çokuluslu şirketlere karşı mücadele, cezaevlerindeki
ihlallere , gözaltında kayıplar ve infazlara, işkenceye, düşünce ve basın
özgürlüğü ihlallerine karşı mücadele vb. alandaki çalışmaları ile
ülkesine ve halkına karşı sorumlu ve duyarlı bir çizgi İzmir Barosu ile
bütünleşmiştir.

Bu çizgi İzmir Barosu’nun Yönetim Kurulları’nın dönemsel niyet ve
politikaları ile izah edilemeyecek kadar güçlü ve İzmir Barosu’nun
kurumsal kimliği ile bütünleşmiş bir çizgidir. Bu bütünleşmeden hareketle
belirtmeliyiz ki, Yönetimlerin değişmesi bu çizginin bir çırpıda inkarına
ve yok edilebilmesine elbette ki olanak sağlamayacaktır.

Değerli katılımcılar;

İzmir Barosu yukarıda özetlediğimiz çizgisinin bir gereği olarak
10.Aralık.2001 tarihinde işkenceye karşı sistemli bir hukuki mücadele
yürütülmesi amacıyla İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu’nun kurulmasına
karar vermiş ve bu kararını bir basın toplantısı ile kamuoyuna
duyurmuştur.

İşkence olgusu, Türkiye'nin on yıllar boyunca aşılamayan temel insan
hakları ihlali problemi olarak gündeminde kalmış ve kalmaktadır da.
İşkence Önleme Grubu’nun kurulduğu tarihe kadar işkence konusunda çok
değerli çalışmalar yapılmış, ancak belirli bir merkezden, sistemli olarak
hukuki müdahale ve bilimsel değerlendirmelere esas olabilecek kapsamda
veri toplama çalışması ne yazık ki yapılamamıştır.

İşte İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu, bu eksikliği giderebilmek ve
işkenceyi reel olarak önlemek, geriletmek gereksiniminden doğmuştur.

İşkence Önleme Grubu, işkencenin önlenmesi, mağdurlara hukuksal destek
sağlanması, işkencenin suç olarak kabulü ve faillerinin
cezalandırılabilmesi için uygulamada ve mevzuatta bulunan engellerin
kaldırılması ve işkence suçunun bir insanlık suçu olarak kabul görmesi
amacı ile kurulmuştur. Grubun kuruluşu, işkencenin önlenmesinin ülkemiz
açısından temel bir demokrasi sorunu olduğu ve Baroların, Avukatlık
Yasası’nın 76. maddesine göre “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını
savunmak ve korumak” gibi önemli bir görevinin bulunduğu yaklaşımından
hareketle gerçekleştirilmiştir.

Grup kuruluşunda iki temelden hareket edilmiştir;

Birincisi;

işkence sistemlidir. O halde işkenceye karşı sistemli bir mücadele
yürütülmelidir.

İkincisi;

işkencenin önlenememesinin temel nedenlerinden biri işkence suçlarına
karşı etkin soruşturma yapılmamasıdır. O halde etkin soruşturmanın
yapılabilmesini sağlayacak hukuki müdahale çalışması yapılmalıdır.

Grubun temel hedefi bir insanlık suçu olan işkencenin tamamen
ortadan kaldırılmasıdır.

Başlangıçtan bu yana yürütülen fedakarca çalışmalar ile İÖG nda aktif
olarak görev alan avukatların sayısı bu gün itibarıyla 250’yi aşmıştır.

Kuruluş tarihinden kapatılma kararının verildiği 07.Aralık.2004 tarihine
kadar İÖG na başvuran mağdur sayısı 575 dir.

İÖG nun takip ettiği toplam dosya sayısı 334 adet olup bunlardan 116
tanesinde işkence yapanlar hakkında kamu davası açılması sağlanmıştır.
Diğer dosyalar halen hazırlık aşamasında devam etmektedir.

Hükümetin, tüm ülkede açılan işkence davaları ile ilgili olarak açıkladığı
sayının yarıdan fazlasını İzmir’de açılan davalar oluşturmaktadır.

İÖG nun çalışmaya başlaması ile İzmir’de işkence yöntemi hissedilir bir
şekilde gerilemiş ve bu olgu özellikle avukatlar açısından çok açık olarak
görülebilmiştir.

İÖG, Türkiye ve Dünyada bir ilk olup İzmir Barosu’nun ulusal ve
uluslararası arenada insan hakları alanında geliştirdiği en saygın ve
etkin
çalışmalarından biridir.

İşte İzmir Barosu yeni Yönetim Kurulu böylesine önemli bir çalışmayı
“ komisyonların görevi genel kurul ile sona erer...” şeklindeki
kaçamak ve dayanaksız, göstermelik gerekçesiyle ortadan kaldırmaya karar
vermiştir. Gerçekte ise İÖG çalışmalarına İzmir Barosu’nun Genel Kurulu
ile değil Genel Kurul’dan 2 ay sonra, yeni Yönetim Kurulu’nun kararı ile
son verilmiştir.



Değerli Katılımcılar;

İzmir Barosu yeni Yönetim Kurulu;

insan hakları alanında her türlü uluslar arası ilişkiyi reddetmiştir,

her türlü ülke içi ilişki ve dayanışmayı reddetmiştir,

her türlü hukuki mücadeleyi de, Avukatlık Yasasının Barolara yüklediği
göreve rağmen reddetmiştir.

İzmir Barosu yeni Yönetim Kurulu, İzmir Barosu’nun onlarca yıldan bu yana
oturmuş, çağdaş, ilerici,insan hakları ve hukukun üstünlüğüne inanan,
özgürlükçü çizgisini reddetmiştir.

Tüm bu redlerin ardından insan haklarına saygılı ve işkence ile mücadele
etmeye istekli olunduğunun söylenmesi, hamasi nutuktan başka bir şey
değildir. Oysa, İÖG yıllık raporunda da belirtildiği gibi “...İşkence ne
hamasi nutuklarla ve ne de özgürlük düşmanlarından, “özgürlük” adına
halklara savaş ilan edenlerden, medet ummakla son bulabilir.”

İÖG çalışmalarına son vermenin, Yargı ve İdare ile iyi geçinme
taahhütlerinin bir gereği olup olmadığı kuşkuludur.

Bilinmelidir ki İÖG çalışmalarına son verilmesine ilişkin bu karar hukuki
tanımıyla “BATIL” dır.

Bizler İşkence Önleme Grubu üyesi ve gönüllüsü avukatlar olarak
İzmir Barosu’nun işkenceye karşı mücadelesini sürdürmekte kararlı
olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz.

Saygılarımızla

10.Aralık.2004



İŞKENCE ÖNLEME GRUBU
Old 10-12-2004, 21:54   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Hukuk Mail grubuna aynı konuda gelen mesaj aşağıdadır.



Değerli Meslektaşlar, sanırım yasama ve yürütme organlarının AB tapınmacılığına
yargıda ekleniyor. En son AB destekli bir projenin ( ki işkenceyi önleme projesi
! ) İzmir Barosu'ndan bazı avukatların AB parasıyla çalışma yapmalarını,
savunmanın ( ki Yargının Parçasıdır ) bağımsızlığı açısından kimse bakmıyor...
Sanki yanlış olan bu değilmiş gibi ....çağrı grubunun bugün attığ emaillerde ,
gerekse çağdaş grubunun önde gelen savunucusu kimi avukatların attığı
maillerde..... İzmir Barosu'nun avukatın bağımsızlığını etkileyen bir dış
kaynaktan para alınmasının yanlışlığının tespit etmesi ve gerekeni yapmasının
işkenceyle mücadeleye karşı gibi gösterilmesi çok üzücü ve eleştiri sahipleri
samimi değilse, AB uşaklığının ileri ve tedavi edilmez safhasıdır. İzmir'deki ,İ
nsan Hakları Gündemi Derneği'nin bir savunma kurumuna karşı kötü üslubuna alkış
tutmak... avukatlara ne kadar yakışıyor.??? Hiç düşünülüyor mu? Baro, sanki
işkenceyle mücadeleden vazgeçmiş gibi eleştiri getirmek yerine AB
parasıyla ve projesiyle Baro içinde faaliyetin, savunmanın bağımsızlığı ile
avukatların ve baroların bağımsızlığı ile bağdaşmadığını açıklamak hukukçunun
görevi değilmi Ya zaten AB fonları bir çok sivil toplum girişiminde sözde
gönüllü olanların gözlerini parlatıyor. İsteyen emperyalist AB organlarından
para alsın isteyen onların projelerinde maaş alarak gönüllü!? çalışssın ama Bİr
Baronun savunmanın bu uşaklığ kabul etmemesini Devlet yanlısı olmak, AB karşıtı
bir darbenin parçası saymak ne demek??? Tüm avukatları İzmir Barosu Başkanlığı
ile dayanışmaya çağırıyorum. Avukatlar köle kullanmadılar hele efendileri hiç
olmadı
AB'yi isteyen koşulsuz destekler isteyen koşullu destekler isteyen desteklemez
isteyen para ve emir alır isteyen almaz ama savunma bunun dışında olamalı
barolarımız kendi kaynakları ve meslektaş dayanışması ile her türlü İnsan
Hakları ihlallerine karşı mücadele etmeli yargının ve savunmanın bağımsızlığı
için mücadeleye devam etmelidir.

AB gözlerimizi ve zihinlerimizi kör etmesin AB çıkarları değil bu toprakların
insanlarının çıkarları önemlidir. Avukatlar olarak hukuka ve mesleğin
bağımsızlığına sahip çıkalım ,AB nin parası varsa da satılık uşak, avukatlar
arasında yoktur.

Sevgi ve Saygılarımla
Av.Nejat Kazan
Old 10-12-2004, 21:58   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

IZmir Barosu'nda neler oluyor?!!!

İzmir Barosu'nun gecen dönem KAHDUM'u (Kadin Danisma Merkezi) kapattigini
hepimiz biliyoruz.Bu gelismelerde tepkimizi ortaya koymustuk ancak yonetim
"geri" (ileri) adim atmasi icin yeterli olmamisti.

Bu dönem yonetimi de, İskenceyi izleme grubunun calismalarini
lagvetti.İste yönetimin ilk basarili icraati!

Barolar halkin hak arama ozgurlugunun ve adil yargilanmanin, insan haklari
mücadelesinin, tüm dezavantajli gruplarin hak arama mücadelelerinin
destekcisi/orgutleyicisi olmasi gerekirken devletin payandasi olmayi
kendilerine "gorev" kabul ediyor ve bu dogrultuda calisiyor.

Ne yazik ki, baro yonetimleri degistikce, meslektaslarimizin
hayatlarindan, cocuklarindan calarak ayirdiklari zamanlarla
olusturdukları/gelistirdikleri/güclendirdikleri merkez ve komisyonlar
"anlayislara" bagli olarak bir anda tek bir kararla lagvedilebildikleri
gibi, etkisizlestirildikleri/sifirlandirildiklari icraatlara zorunlu birer
tanik olduk.

İzmir Barosu'nun hiyerarsik, anti demokratik bir kararla insan haklari
mücadelesi veren bir grubu lagvetmesini kiniyorum.

Sizce İZMİR BAROSU BU KARARLA, KİMLERE NE MESAJI VERMEK İSTİYOR?

İZMİR BAROSU İSKENCENİN YANINDA MI???!!!
Anlayanlar anlamayanlara anlatsin lutfen??

Saygilarimla,
Av. Ayten Agirdemir
İst. Barosu


Hukuk Yazışma grubuna gelen mesaj alana taşınmıştır.
Old 10-12-2004, 21:59   #8
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

10 Aralık ve 17 Aralıkla birlikte düşünüldüğünde anlaşılması daha da
karmaşıklaştığı için maalesef ben de anlayamadım. Oysa ki grubun insan
haklarının üzerindeki ölü toprağının silkelenmesine katkı anlamında ülkemiz için
önemli çalışmaları vardı. Ama geleneksel "taşları bağlama" politikamızın
tezahürü bu olay da... kimseden de ciddi bir tepki olmayınca sonuç kahderle aynı
olacak korkarım.

kapatmanın işkence konusunda izmir barosunun eforunda azalmaya neden olmayacağı
iddiası var yönetimin. kadın çalışmalarında bir önceki kapatmanın sonuçlarının
analizi yapılarak yaklaşılabilir sanırım bu konuya. ayrıca gönüllülük temelinden
yoksun bir insan hakları çalışması düşünülemeyeceğine göre hangi kadro ile nasıl
kapatılacağı da sorgulanmalı ortaya çıkacak açığın. diğer yandan madem ki böyle
bir gerileme olmayacak çalışmalarda neden proje iptal ediliyor.

haklısınız. anlamak oldukça zor.

geçmiş olsun,

Ömer Atalar
Old 11-12-2004, 01:32   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:

İZMİR BAROSU İSKENCENİN YANINDA MI???!!!
Anlayanlar anlamayanlara anlatsin lutfen??


Sayın Av.Ayten Ağırdemir,
İstanbul Barosu - İSTANBUL

Benim anladığım tek şey var :
Hiç bir baro işkencenin yanında olamaz; olmadı; olmayacak.

Ama bunu size anlatmayacağım. Bunu zaten biliyor olmalısınız.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 11-12-2004, 12:35   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

İşkenceyi savunmak normal bir insan için olanaklı değil. Hele hukukçular için olanak üzerinde durmak bile mümkün olamaz.

Ortada bilmediğimiz bir yanlış olmalı. Baro bünyesinde oluşturulan bu gruplar kuruluş amacından ayrılmışlarsa yahut kuruluş gayelerine ulaşmak imkansızlaşmışsa ya da kamu yararı kapanmalarını gerekli kılıyorsa kapatılabilirler. Ancak hiç bir neden olmadan kapatıldılar ise; işte sakatlık buradadır.

Biz bilmiyoruz neler oluyor. İnanmak istiyoruz ki baronun haklı bir gerekçesi olsun!
Old 11-12-2004, 20:13   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sayin meslektasim,

AB Fonlarina ulkemizde katki saglamaktadir. Yani #304;zmir Barosu boyle bir fondan yararlanmis ise bu fondan alinan para aslida ulkemizin parasidir. Bir not daha bu fonlardan en az yararlanan avrupa ulkesi Türkiye'dir.Yani aslinda bu fonlardan yararlanmaz isek hata ederiz.


Av.Hamdi Can Unsal
Ankara Barosu


Hukuk Yazışma grubuna gelen mesaj alana taşınmıştır.
Old 11-12-2004, 20:14   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

bu mantıkla hareket edersek;
1- adli yardım parası da almamalı barolar devletten,
2- avukatların baroya kayıt tekeli ortadan kaldırılmalı veya istedikleri
alternatif barolar ile çalışmalılar.

olayın kökeni bu satırlarda da görünüyor maalesef. hele hele bu üslup bu
kelimeler uşak tapınmacılık vs... bakalım türkiye dünyadan kopuk bu
"hukukçuları" ile nereye kadar gidebilecek?

İnsan Hakları camiasında 3 yıl aktif olarak çalışmış bir insan olarak baroların
insan haklarına bakışının ne kadar çarpık olduğunu çok iyi bilirim. İçlerinden
çıkan bir avuç gönüllü (evet gönüllü çünkü bu insan hakları denen meretin
kökeninde iki ana unsur vardır sivillik ve gönüllülük) insanın da daima
kellesini almak için fırsat kollarlar.

kolay gelsin türkiyem
çünkü işin zor...

sevgiler...
ömer...

Hukuk Yazışma grubuna gelen mesaj alana taşınmıştır.
Old 13-12-2004, 01:28   #13
ege

 
Varsayılan

Perşembe gününden bu yana izmir dışındayım.Henüz yoldan geldim.Ancak gelişmeleri arkadaşlarımdan izliyorum.
Yarın sizlere bu konuyu aydınlatan geniş bir açıklama buraya yazacağım.
İzmir Barosu , T.C. Devletinin İmza koyduğu uluslararası bir sözleşmenin gereği ve T.C. devletinin taraf olduğu ,katılımda bulunduğu bir fondan,
İnsanlık suçu "işkence" için,
"işkenceyi önleme çalışma grubu" kurmuş ve çok önemli çalışmalarda bulunmuştur.

Ne yazık ki dar kafalar tarafından,
Seçim sloganlarında bile arkadaşlarımız,
"işkenceyi önlemede hukukçuların rolü projesi" nedeniyle
"satılmışlık"la suçlanmış ve akıl almaz bir şekilde konuyu gündeme getirmişlerdir.

Ne "kahdum"
"kadın dernekleri" meselesi idi,
ne de bu olay "gündem derneklerinin" bildirisini okumaktır.

İzmir barosunun avukatları,
yönetimin aldığı bu karara karşı her türlü eylemi ve girişimi mutlaka yapacaktır.
Old 13-12-2004, 01:37   #14
ege

 
Varsayılan

Bu konunun siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

İşkence bir insanlık suçudur ve Türkiye bu konuda "suçlu" bir ülkedir.
Hukukçuları ise sonuna kadar bu konuda çalışmak ve mücadale etmek zorundadır.
Bu mücadelenin bir bölümü, yine bu ülkenin paralarıyla katılım yaptığı uluslararası kurumdan alınan fon ile ise bunu kullanmak hangi mantığa göre "satılmışlık"tır ve hangi mantığa göre "gündem derneği" çalışmasıdır?

İşkenceye karşı ise bir baro,
böyle bir önemli çalışmayı (ki verileri Türkiye raporları için çok önemlidir)
Nasıl lağvedebilir??
Old 13-12-2004, 10:55   #15
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Ege,


Alıntı:
hangi mantığa göre "satılmışlık"tır ve hangi mantığa göre "gündem derneği" çalışmasıdır?


İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubunun çalışmalarının "gündem derneği" çalışması olduğunu iddia etmedim.

İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu'nun çalışmaları hakkında
ya da
İzmir Barosu Yönetim Kurulu kararı hakkında

tek sözcük etmedim. Çünkü her ikisi hakkında da bilgi sahibi değilim.

Bilmediğim konularda ahkam kesmekten epey bir zamandır uzak duruyorum. Bu olgunluğa kavuştum.

Tarafımdan yazılmış metinlerde iki konu işlenmiştir :

1- Baroların kararlarına sadece üyesi olan avukatlar eleştiri yöneltebilir. Barolara avukatlardan başka hiç bir kimse ya da kurum dayanışma platformları oluşturarak baskı yapmamalı. Bu nedenle İnsan Hakları Gündem Derneğinin İzmir Barosuna karşı dayanışma platformu oluşturma ve kınama gibi haddini aşan mesajını eleştirdim; reddettim.


Alıntı:
İşkenceye karşı ise bir baro, nasıl lağvedebilir?


2- Hiç bir baro işkenceden yana olamaz. İşkence bir insanlık suçudur. Bir baronun işkenceden yana olduğunu iddia etmek meslek kurallarına ve insafa sığmaz.

Baro içinde değişik görüşler etrafında gruplar oluşur; bu gruplaşma keskinleşebilir; ama ne olursa olsun, bir grup diğerine eleştiri yöneltirken meslek kurallarını akıldan çıkarmamalıdır. Bir baro yönetim kurulu bir suçtan yana olamaz. Bunu iddia etme cesaretini göstermeniz için elinizde soyut bir mantık sorusundan daha geçerli bilgi ve belgeler olmalı.

Gönül isterdi ki, bu tartışmada önce tartışmalı konular belirlensin.
Sonra teknik olarak tartışılsın.

- Baro içinde gönüllü olarak çalışan avukatların emeklerini korumak için yönetim kurullarının yetkileri nasıl düzenlenmeli ?

- Barolar başka kurumlardan kaynak kullanabilirler mi ? Mevzuatta buna engel hüküm var mı? Konmalı mı? Meslek kurallarına aykırı sayılır mı?

- İşkence ile mücadele nasıl yapılmalı? Baroların bu konudaki katkıları nasıl olmalı? Şimdiki katkıları nasıl olmakta?

ve daha benzeri soruların yanıtları anlamlı olacaktır.

Tartışma, bütün avukatları aydınlatacak biçimde gelişirse hukuk bu tartışmadan kazançlı çıkar. İki grubun karşılıklı suçlaması ile bir yere varılamaz; meslek zarar görür.

Bundan böyle konu hakkında bilgisi olanların yazmalarını , grup temsilcilerinin ise, başka alanlarda kısır çekişmelerini sürdürmelerini temenni ediyorum.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 13-12-2004, 12:38   #16
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: bir dost
Sayın Av.Suat Ergin,

Her ne kadar İzmir Barosu levhasında adınızı göremedi isem de, konuya ve toplantıya gösterdiğiniz duyarlılık nedeniyle kutlarım.

Umarım toplantıda başka gündem derneklerinin ve kadın derneklerinin temsilcileri de bulunmaz ve bildirileri okunmaz.




Alıntı:
Sayın Avukatlar,

Bir soru var başlıkta : İZMİR BAROSU'NDE NELER OLUYOR ?

Bunu kim merak ediyor ? İnsan Hakları Gündemi Derneği

Ben bu gereksiz meraklara artık son verilmesinden yanayım.

Kadın dernekleri bir yandan, gündem dernekleri bir yandan İzmir Barosunu yönetmeye kalkıyorlar.


,
Sayın Dost,
Gündem dernekleri bildirisi okunması deyimini siz kullandığınız için bende buna tepkimi gösterdim.



Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: bir dost
Sayın Ege,




İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubunun çalışmalarının "gündem derneği" çalışması olduğunu iddia etmedim.


..
Tarafımdan yazılmış metinlerde iki konu işlenmiştir :

1- Baroların kararlarına sadece üyesi olan avukatlar eleştiri yöneltebilir. Barolara avukatlardan başka hiç bir kimse ya da kurum dayanışma platformları oluşturarak baskı yapmamalı. Bu nedenle İnsan Hakları Gündem Derneğinin İzmir Barosuna karşı dayanışma platformu oluşturma ve kınama gibi haddini aşan mesajını eleştirdim; reddettim.


- İşkence ile mücadele nasıl yapılmalı? Baroların bu konudaki katkıları nasıl olmalı? Şimdiki katkıları nasıl olmakta?

ve daha benzeri soruların yanıtları anlamlı olacaktır.

Tartışma, bütün avukatları aydınlatacak biçimde gelişirse hukuk bu tartışmadan kazançlı çıkar. İki grubun karşılıklı suçlaması ile bir yere varılamaz; meslek zarar görür.

Bundan böyle konu hakkında bilgisi olanların yazmalarını , grup temsilcilerinin ise, başka alanlarda kısır çekişmelerini sürdürmelerini temenni ediyorum.

Saygılarımla

Bir Dost


http://www.izmirbarosu.org.tr/ihm/index.htm#proje

İzmir Baro'sunun halen online olan sitesinde bu çalışmalar hakkında yeterli bilgi var.Güncellenmemiş bilgileri de bir süre sonra burada aktarmaya çalışcağım.

İnsan hakları konusunda sanırım en çok hukukçular "fikir" sahibi olmak durumunda ve bu sebeple de bilgilenmeye ve "dayanışmaya" da hem hakları olduğu gibi ,aynı zamanda "görevleri"dir diye düşünüyorum.



(Aslına bakarsanız Sayın Suat Ergin'e Yönelttiğiniz soru yu bende size yöneltmeliyim,
sizin de İzmir barosu levhasında adınıza rastlamadım?

İzmir Barosu'nun seçimlerinde, kararlarında bir parça tuzunuz olması gerekmez miydi?hem de izmirde bir avukat olarak?
Ben de sizi kutluyorum ,Konuya gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı..)
Old 13-12-2004, 15:56   #17
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Selamlar,

Önce Sayın birdostun merakını gidereyim. İstanbul Barosu 27120 sicil sayılı üyesiyim. Zaten katıldığım yer olarak İstanbul yazmaktadır. Ancak eski bir İzmir Barosu üyesiyim. İzmir Barosundan birçok arkadaşım var ve gelişmeleri izlemekteyim. Son Genel Kurulda da oradaydım ve Çağdaş Avukatlar Gurubunun oyların 2/3 üne yakın oy almasına rağmen, (seçime bölünerek girmeleri nedeniyle)ilk defa diğer gurubun seçimi kazanmış olmasına üzüntüyle tanık oldum.

Sayın birdost birçok kişiye anlamsız gelecek bu izahatı sadece sizin merakınızı gidermek için yaptım. Siz, bir başka Baroya üye avukatın İzmir Barosundaki bu gelişmeye duyarlı olmasını istemiyorsunuz. Sayın A.G.Çelik'in ısrarla "açık kimlikle" foruma katılınması fikri size yaramış görünmektedir. Hemen Baro Levhasına bakmışsınız ve benim İzmir Barosu üyesi olmadığımı tespit etmişsiniz. Eğer siz İzmir'de 10 yılı aşkın bir süredir avukatlık yapıyor olsaydınız ve hele Çağdaş Avukatlar Gurubu ve/veya Çağdaş Hukukçular Derneği ile uzaktan yakından ilginiz olsaydı beni mutlaka tanırdınız.(hatta İzmir Barosu Futbol Turnuvası ile ilgili olsaydınız da beni tanırdınız). Ama benim sizin İzmir Barosuna üye olup olmadığınızı öğrenme şansım yok.

Şimdi gelelim o basın açıklamasını kendi yorumumu katmadan niye buraya aldığım hususuna: Sayın hykayar İnsan Hakları Gündem Derneği'nin açıklamasını aktarınca, siz benzer konulardaki tepkinizi verdiniz. Gündem Derneği ortada hiç bir şey yokmuşçasına, İÖG nin kapatılmasını eleştiriyormuş gibi bir hava estirmektesiniz. Oysa benim buraya aktardığım Basın Açıklamasında İzmir Barosuna üye avukatların "demokrat kamuoyunun desteğini" istediklerini görmeniz gerekirdi. Dernek ise bu talebi yerine getirmiştir. Bu durumu anlayabilmeniz için İzmir Barosu avukatlarının basın açıklamasını ve imzaları yazdım. Bir başka ifade ile siz bu açıklamayı görünce "evet İzmir Barosuna sahip çıkan üyeleri varmış ve kamuoyundan destek istediklerinden Dernek bu açıklamayı yapmış" dersiniz diye ummuştum. Yazıyı koyma amacım buydu. O yüzden hiç bir yorum katmamıştım. Yani İst. Barosu üyesi olarak İzmir Barosunun iç işlerine karışmak istememiştim)) Ayrıca bu foruma yazı yazmama kararı aldığım için de bir ekleme yapma gereksinimi duymamıştım.

İzmir Barosu'nda işkence ve benzeri konularda duyarlı birçok hukukçunun olduğunu biliyorum ve eski Baromla gurur duyuyorum.

Saygılarımla...
Old 13-12-2004, 17:10   #18
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av. Suat Ergin,

Alıntı:
Açıklamasında İzmir Barosuna üye avukatların "demokrat kamuoyunun desteğini" istediklerini görmeniz gerekirdi.


İşte benim karşı olduğum konu budur !!!!

Avukatlar dışında hiç kimse baro yönetiminde söz sahibi olamaz.

Avukatlar aynı ildeki meslektaşları dışında kendi baroları üzerinde baskı kurmak üzere kimseyi davet etmemeli. Hiç kimse de bu davete uymamalı. Baroların bağımsızlığı zedelenmemeli.

Saygılarımla

Bir Dost

(Benim İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu ile veya Yönetim Kurulu Kararı hakkında tek kelime etmediğim düşünülürse, İzmir Barosuna kayıtlı olup olmadığımı araştırmanız da gerekmez. Ben bu tartışmada taraf değilim. Sadece meslek ilkelerini savunuyorum)
Old 13-12-2004, 18:30   #19
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Ne ilgisi var AB fonları ile , baroların devletten
adli yardım parası almasının??Kaldı ki barolar “sivil”
değildir. Bu AB nin ithal ettiği kavramlardan biridir.
Barolar kamu görevi ve hizmeti gören meslek örgütüdür.
AB tarafından zihinlerimize dayatılan bir kabulün
sonucudur bu cümleleriniz: Sivil olan iyidir, devletle
ve kamu ile ilgili olan kötüdür. Böylece ne kadar
"sivil" olursan, devlete o kadar uzak ve "TEMİZ"
kalırsın..Bir bakın bakalım, İngiltere, Fransa,
Almanya vd.nın BAROLARI el parası ile iş yapabilirler
mi..Yugoslavya ve Gürcistan'da da halka ve özellikle
toplum önderlerine SİVİL olun TEMİZ kalın dediler
yıllardır ve Euro-Dolarlarla beslediler, insan hakları
adına, sonra hep birlikte parçalanmyı ve iç savaşı
izledik..

AB fonlarına karşı çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olmanın bir zorunluluğudur. Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşı olan hukukçular, “dünyayla
bağlantıyı” AB fonlarında ve emperyalist merkezlerin
sivil örümcek ağının ören PROJE PARALARINDA
göremezler. Tüm kavramlar AB sözlüğünde plastik hale
getirildi ve ülkemize ve özellikle “aydınların”
zihinlerine ithal edildi. Dünyayla bağlantı AB nin,
bölme/parçalama nihai hedefli proje paralarını alıp
almamayla açıklanıyor..Türkiye çağdaş uygarlık
düzeyine erişecekse bu sayın Av. Nejat
Kazan gibi hukukçularla olacaktır. İngiliz Muhipleri
Cemiyeti başkanı Sait Molla’da aynen böyle diyordu
…Sait Molla ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti de GÖNÜLLÜ
VE SİVİL’di….Sivilleştirme adı altında yapılan
devşirmeyi görecek kadar bir tarihe ve tarih bilincine
sahibiz. İngiliz Ajan Rahip Frew ile AB komiserlerinin
ve bu komiserlere biat edenlerin ne farkı var..

AB birliği emperyalizmin Türkiye’deki adıdır ve
proje/fon/insan hakları vs. bu emperyalizmin 21.yy da
ki silahlarıdır.

Türkiye ne Yugoslavya’dır, ne Gürcistan, ne Irak ne de
Ukrayna’dır..Sizlere kolay gelsin..Türkiye
"sivilleşmeyecek" ..yani AB nin elinde Sömürge
olmayacak..

Esin Özbey

Mesaj Hukuk Yazışma grubundan alana taşınmıştır.
Old 13-12-2004, 20:53   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Bu tartışmanın herhangi bir hukuki yanı yok. Tamamen siyasi ve
ideolojik(ki bu sözcüğü bilimsel anlamı ile kullanıyorum) olan bir
tartışmada "hukukçular şunu yapsın, bunu yapsın" demenin hiç bir
tutarlı açıklaması yoktur.

Kamu görevi, devlet hizmeti değildir. Kamu ile devleti eşitleyen bir
anlayış o zaman vatandaşlık kavramını öne çıkarmamalıdır, çünkü bu
durumda artık ortada insanlar değil sadece bir "kutsal devlet" sanrısı
kalmaktadır. Günümüzde devletin artık Soğuk Savaş Dönemi'ne göre
tanımlanmadığı, yeni arayışların yaşandığı bir dönemde insanların
ortaklığı ile devleti eşitlemek çok gerilerde kalmış bir anlayıştır.
Barolar adalet mekanizmasının önemli bir çarkı olarak hizmet verirler,
dolayısıyla görevleri toplumsal ve dolayısıyla kamusaldır. Ancak
barolar birer devlet organı değildir, çünkü barolar bağımsız bir
kurumun üyeleri olan avukatlar tarafından oluşturulur.

Ayrıca ortadaki sorun, AB fonları ise o zaman İzmir Barosu'nun yapması
gereken, işkence izleme grubunu dağıtmak değil, bundan sonra AB
fonlarının kullanılmayacağını açıklamak olmalıydı. Eğer siz doğrudan
faaliyete karşı bir önlem alıyorsanız, ondan sonra fonlardı,
emperyalizmdi, vesaireydi diye yönteme ilişkin tartışmalarla bu kararı
avunamazsınız.

Olan çok vahimdir. İşkenceyi önleme konusunda barolara önemli görevler
düşmektedir, çünkü kamu görevi yaptıkları için ve CMUK ile müdafi
tayini yolu ile doğrudan karakol ve cezaevlerine müdahil olduklarından
buralarda yaşananların doğal denetçisi konumundadırlar ve bu görevi
yerine getirmemezlik yapmaları halinde hem kurum olarak doğrudan he de
adalet mekanizmasının uğradığı zararlardan dolayı yıpranacaktır.

Son söz, tarih ve sosyolojiyi doğru bilmek ve kullanmak gerekir. Yoksa
ortaya anlamsız birbirine uygulanamaz sonuçlar çıkar. Yugoslavya Tito
önderliğinde bir araya gelmiş bir federasyondu. Onun ölümünden sonra
hepsi tekrar kendi yollarını çizme kararı aldı ve bu arada bu bağımsız
devletler arasında bir savaş yaşandı. Şu anda Ukrayna'da ayrılıkçı olan
sadece Rusça konuşup, Ukraynaca konuşmayı reddeden Başbakan Yanukovic'e
oy veren Ruslar. Gürcistan'da seçimi Rusya'nın desteklediği adaya karşı
kazanan Saakasvili ise ülkenin bütünlüğünü korumaya çalışıyor. Irak'da
ise ABD var ve yanında İngiltere dışında AB'nin önde gelen hiç bir
üyesi yok. Dolayısıyla bu örneklerin hiç biri geçerli ve uygulanabilir
değildir.

Biraz uzun oldu. Ama sanırım daha da kısaltmak pek mümkün değildir.


Sağlıkla.
H. Murat Yurttaş.


Mesaj Hukuk Yazışma grubundan alana taşınmıştır.
Old 13-12-2004, 21:04   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan İzmir Barosu Basın Açıklaması

İZMİR BAROSU BAŞKANLIĞI

1456 SOKAK NO:16 KAT 6 BAROHAN, Alsancak -iZMiR Tel: 090.232.4630014 (Pbx) Faks: 090.232.4636674
Web-site: 'izmirbarosu.org.tr e-posta: info(c)izmirbarosu ara. tr

İzmir, 13 Aralık 2004

BASINA ve KAMUOYUNA

İzmir Barosu ile Avrupa Komisyonu arasında 5.8.2003 tarihinde imzalanmış ve uygulanmaya başlanmış bulunan, İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü Projesine ilişkin sözleşmenin uygulanması, Yönetim Kurulumuzun 07.12.2004 tarihli kararı ile durdurulmuştur. Yönetim Kurulumuz, (Sözleşmenin 12. 1. maddesine göre), sözleşmeyi sonlandırmak amacıyla Avrupa Komisyonuyla görüşmelere başlayacaktır.

İzmir Barosunun 16-17 Ekim 2004 tarihinde yapılan Genel Kuruluna kadar ve Genel Kurul sürecinde, bu sözleşmeyle ilgili önemli tartışmalar yaşanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki sözleşmenin imzalanmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararına, 2002/2004 yılları arasında İzmir Barosu Başkanlığını yapan değerli hukukçu Bahattin Özcan ACAR ile Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Ahmet Hamdi YILDIRIM ve Av. Hasan YALÇIN karşı oy vermişlerdir. Baro Başkanı ve iki Yönetim Kurulu Üyesinin karşı oy yazılarıa rağmen, oy çokluğu ile sözleşmenin imzalanmasına karar verilmiştir.
a) İzmir Barosu'nun sözleşme konusu projeyi herhangi bir yerden maddi destek almaksızın uygulayabilecek yeterlilikte olması, esas olarak bu gün itibariyle mevcut komisyon ve kurulların da raporlama ve dokümantasyon dışında sözleşme konusu işleri sürdürmekte olması,
b) Projenin raporlama ye dokümantasyon uygulaması ile bunun sonuçlarının Avrupa Birliği'ne rapor edilmesinin, ülkemiz ve benzeri ülkelerin insan haklan sicilIerinin yine bu ülkelerin sivil toplum örgütlerine tutturulması ve kıvamı geldiğinde ekonomik, hatta askeri yaptırımların dayanağı olarak gün ışığına çıkarılması ve bu sonuçların yayıImacılığm, işgalciliğin ve sömürgeciliğin ahlaki gerekçesi yapılması,
c) Proje uygulamasının Avrupa Birliğinin parasal desteğine endekslenmesi ile uluslararası hukuku, temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını göz göre göre çiğneyen veya çiğnenmesine göz yuman Avrupa Birliği içindeki bazı devletlerin işkencenin önlenmesindeki iki yüzlü siyasetleri ile proje arasında çelişki bulunması,

16 /17 Ekim 2004 tarihinde yapılan Genel Kurul ve seçim çalışmaları öncesinde İzmir Barosunun İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü konulu, Avrupa Komisyonu ile bağıtlanan sözleşme ile bu kurumla vesayete benzer ilişki içine sokulmasına karşı çıkılmış, bunun Baromuzun tarihsel misyonu ve varlık nedenine ters düştüğü, kendi ülkesi ve kendi meslektaşları ile ilgili olarak dışarıya rapor vermenin yanlış olduğuna işaret edilmiştir. Bu görüşleri savunan bize, Baromuz Genel Kurulu güven duymuş, Baroyu yönetme görevi ve yetkisi vermiştir.

ç) Ayrıca sözleşme koşulları incelendiğinde: sözleşmenin değiştirilmesi, projenin denetlenmesi, bilgi ve belgelere ulaşma yetkisi, 7 yıllık uzun bir zamanaşımı, sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihinin taraflar yönünden farklılığı, projenin uygulanmasındaki yükümlülükler ve finansman garantisi yönünden risk taşıması nedenleriyle sözleşmenin imzalanmasına ve bu şekilde uygulanmasına karşıyız.

Bu sözleşme, yukarıda belirtilen karşı oy gerekçelerine rağmen imzalanmış ve yürürlüğe sokulmuştur.

Değerli Basın Çalışanları ve Değerli Meslektaşlarım,

Yönetim Kurulunun yaptığı iş, meslektaşlara seçim öncesi verilen sözün yerine getirilmesine ilişkin sürecin işletilmesinden, büyük bir yanlıştan dönülmesinden ibarettir. Gelinen noktada, kaldırılmasına karar verilen komisyon, barodan bağımsız olarak etkinliğini sürdüreceğini söylemiş, yani bir anlamda bağımsızlığını ilan etmiştir. Baro içinde baro, yönetim içinde yönetim olamaz. Komisyonlar baronun yönetim ve denetimi altında çalışmalarını sürdürür.

Demokrasi ve insan haklarından söz edenlerin her şeyden önce kendi meslek kurallarına ve Avukatlık Hukukuna uygun davranmaları gerekir.

Ülkemizde işkence ve hak ihlalleri olmadığını söylemek olanaklı değildir. Bu nedenle İzmir Barosu demokrasi, insan haklan ve hukukun üstünlüğü mücadelesini her koşulda sürdürecektir. Bu mücadele, aynı zamanda, insan haklarını yayılmacılığın, işgalciliğin ve sömürgeciliğin ahlaki gerekçesi haline getirmeye çalışan emperyalizme karşı da yürütülecektir. Ülkemizi işkence ve insan hakları ihlalleriyle suçlayan Avrupa Birliği Devletleri, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'ta yaptıklarına sessiz ve seyirci kalmaktadır. Sessiz ve seyirci kalmanın ötesinde Avrupa Birliği üyesi İngiltere, İtalya, Avusturya, Polonya gibi ülkeler "koalisyon güçleri"' olarak adlandırılan işgal güçleri arasında yer almaktadırlar.

Bütün dünyanın gözleri önünde vahşet ve katliam devam etmektedir. Kadın, erkek, çoluk çocuk demeden yüz binin üzerinde sivil insan öldürülmüştür. Telafer ve Felluce' de adeta soykırım yapılmıştır. Cami içerisinde yaralı insanların kafasına kurşun sıkılarak yapılan infazlar, Ebu Garip hapishanesinde yapılan işkenceler bütün açıklığıyla gözler önündedir. İnsan Haklarına saygılı olduğunu söyleyen, her fırsatta ülkemizi işkenceyle ve hak ihlalleriyle suçlayan, Diyarbakır'ı uğrak yeri yapan sözde uygar ülkeler, Amerika Birleşik Devletlerinin işbirlikçisi ve suç ortağı olmuşlardır. Amerika Birleşik Devletlerinin işbirlikçisi ve suç ortağı olan Avrupa Birliğiyle işkence ve insan haklan ihlallerinin önlenmesi için yapılacak hiçbir girişimin inandırıcılığı kalmamıştır. Avrupa Birliği, bütün insanlığın ortak kazanımı ve değeri olan insan haklan kavramını, kendi çıkarları için açıkça çiğnenmekte, ayaklar altına almaktadır. Bütün bunların yanı sıra;

Değerli Basın Çalışanlan ve Değerli Meslektaşlarımız,

Bu talepler ne yazık ki "uyum yasaları" adı altında TBMM' den geçirilmek istenmektedir. Yabancılara Toprak satışından, ikiz sözleşmelere kadar, Cumhuriyetimizi, ülkemizi ve ulusumuzu felaketlere sürükleyecek bu gelişmeler karşısında, İzmir Barosu olarak Avrupa Komisyonu ile imzalanmış olan sözleşmenin uygulanmasını durdurmuş bulunuyoruz. Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak, yukarıda saydığımız dayatmaları kabul etmek, sessiz kalmak sonucunu doğuracaktır. Bütün meslek örgütlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Yönetim Kurulumuz, 07.12.2004 tarihinde "İşkenceyi Önleme Grubu" adlı Baro Komisyonu çalışmalarının, meslek örgütü disiplini altında, Baromuzun kurumsallaşmış, CMUK, Adli Yardım ve İnsan Haklan Hukuk Araştırmaları Merkezi birimlerince yürütülmesine karar vermiştir. Bu çalışmalar ilgili birimlerimizce, koordinasyon içerisinde ve daha etkin bir şekilde yürütülecektir. .Ancak, İzmir Barosu tarihinin hiçbir döneminde, hiçbir kurum ile vesayet ilişkisine veya buna benzer ilişki içine girmemiştir. Baronun ve savunmanın bağımsızlığı bunu gerekli kılar. "Hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlan ile yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir"( M.K.Atatürk)

Bu alanda çalışan meslektaşlarımızın. İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun almış olduğu karara ilişkin gösterdikleri tepkiyi, demokratik bir tepki olarak nitelemek mümkün değildir, Yönetim Kurulumuz, faaliyetleri ile ilgili her türlü eleştiriye açıktır. Ancak bu meslektaşlarımızın, Avukatlık Yasası'nı. meslek kurallarını, hukukçu sorumluluğunu, Baromuzun geleneklerini yok sayarak yaptıkları davranışları da kabul etmemiz olanaksızdır. Bu meslektaşlarımızın. Baromuzun iç tartışmalarını basına taşımak için kullandıkları yöntem,

Avrupa Parlamentosu kararlarında ve Avrupa Komisyonu İlerleme, Tavsiye ve Etki raporlarında Ülkemiz hakkında kabul edilemez değerlendirmeler ve suçlamalar bulunmaktadır. Avrupa Birliği 'nin resmi belge ve kararlarına bakınız;

1- Türkiye Kıbrıs'ta işgalcidir. Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıkartılacaktır. Avrupa

Birliğine alınan Rum Yönetimi bütün Kıbrıs'ı temsil edecektir.

2- Ege meselesi Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan 'ın taleplerine uygun olarak

çözülecektir.

3- Türkiye'nin güneydoğusu "özerklik, federasyon v.s." adı altında Kürdistan yapılacak ve Türkiye'den ayrılacaktır.

4- İstanbul'daki Fener Patrikhanesi "Ekümenik" olacak. Dünya Ortodoksluğunun merkezi haline getirilecektir.

5- Türkiye, 1915-1923 arasında Ermeni soykırımı yaptığı ve böylece Ulusal Kurtuluş Savaşımızın aslında bir soykırım olduğu bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin soykırımla kurulduğunu kabul edecektir.




6- Lozan Antlaşması geçersizdir.

7- Türkiye'de Müslüman olmayan, Kürt ve Alevi gibi çeşitli etnik azınlıklar ve dinsel cemaatler olduğu kabul edilecektir.

8- Azınlıklar ve cemaatler, etnik ve dinsel kimlikleriyle parlamentoda temsil

edilecektir.
9- Türkiye'de azınlıklar, kendi derneklerini, kendi partilerini, kendi okullarını

kurabilecektir.

10- Fırat ve Dicle sulan uluslararası denetime teslim edilecektir.


Bu talepler ne yazık ki "uyum yasaları" adı altında TBMM' den geçirilmek istenmektedir. Yabancılara Toprak satışından, ikiz sözleşmelere kadar, Cumhuriyetimizi, ülkemizi ve ulusumuzu felaketlere sürükleyecek bu gelişmeler karşısında, İzmir Barosu olarak Avrupa Komisyonu ile imzalanmış olan sözleşmenin uygulanmasını durdurmuş bulunuyoruz. Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak, yukarıda saydığımız dayatmaları kabul etmek, sessiz kalmak sonucunu doğuracaktır. Bütün meslek örgütlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Değerli Basın Çalışanlan ve Değerli Meslektaşlarımız,

Yönetim Kurulumuz, 07.12.2004 tarihinde "İşkenceyi Önleme Grubu" adlı Baro Komisyonu çalışmalarının, meslek örgütü disiplini altında, Baromuzun kurumsallaşmış, CMUK, Adli Yardım ve İnsan Haklan Hukuk Araştırmaları Merkezi birimlerince yürütülmesine karar vermiştir. Bu çalışmalar ilgili birimlerimizce, koordinasyon içerisinde ve daha etkin bir şekilde yürütülecektir. .Ancak, İzmir Barosu tarihinin hiçbir döneminde, hiçbir kurum ile vesayet ilişkisine veya buna benzer ilişki içine girmemiştir. Baronun ve savunmanın bağımsızlığı bunu gerekli kılar. "Hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlan ile yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir"( M.K.Atatürk)

Bu alanda çalışan meslektaşlarımızın. İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun almış olduğu karara ilişkin gösterdikleri tepkiyi, demokratik bir tepki olarak nitelemek mümkün değildir, Yönetim Kurulumuz, faaliyetleri ile ilgili her türlü eleştiriye açıktır. Ancak bu meslektaşlarımızın, Avukatlık Yasası'nı. meslek kurallarını, hukukçu sorumluluğunu, Baromuzun geleneklerini yok sayarak yaptıkları davranışları da kabul etmemiz olanaksızdır. Bu meslektaşlarımızın. Baromuzun iç tartışmalarını basına taşımak için kullandıkları yöntem,

hukuka aykırıdır, Baro konferans salonunun fiili durum yaratılarak izinsiz kullanımı, eleştiri sınırını aşan beyanları, baro mekanlarına pul yapıştırılması gibi davranışlar, İzmir Barosu gibi ciddi ve saygın bir hukuk örgütünün üyeleri olan meslektaşlarımıza yakışmamaktadır.
İzmir Barosu Genel Kurulunca seçilmiş, yetki ve sorumluluk üstlenmiş Yönetim Kurulumuz, aldığı kararlarda, meslektaşlarımızın ve ülkemizin ulusal çıkarlarını sonuna kadar savunmaya devam edecektir.

Ülkemizde, demokrasi ve insan haklan savunuculuğu adı altında faaliyet gösteren bazı kişilerin, Avrupa'da yayınlanan gazetelere vermiş olduğu ilan, gerçek niyetleri de açığa çıkarmış bulunmaktadır, Avrupa Birliği desteğinde, sözde insan haklan adına ülkemizin birliğine, bütünlüğüne yönelik bu girişimi şiddetle kınıyoruz. Etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurttaşlarımızı, Avrupa Birliği 'nden kaynaklanan bu dayatmalara ve oyunlara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz, Bu girişim Yönetim Kurulumuzun almış olduğu kararın, ne kadar haklı ve isabetli olduğunu da açıkça göstermektedir.

Basına ve Kamuoyuna duyurulur.

Saygılanmızla



Mesaj Hukuk Yazışma grubundan alana taşınmıştır.







.









.
Old 13-12-2004, 22:29   #22
nfb

 
Varsayılan

eski bir İzmir Barosu mensubu olarak, İzmir Barosunun aldığı haklı kararı savunuyor ve destekliyorum. İzmir Barosunun 10 Aralık 2004 günlü basın bildirisinin son cümlesini aynen aktarıyorum :

"Gerçek insan hakları savunucuları olarak, sorumluluk bilinci taşıyan gerçek Türk aydınları olarak, insan haklarının eksiksiz gerçekleştirilmesi savaşımında, emperyalist güçlerin işimize karışmalarına izin vermeyeceğiz. İnsan hakları savaşımımızı tüm insanlık ve bu bağlamda kendi insanımız için vereceğiz."


Bu anlamda sayın Bir Dost' un tüm yazdıkları doğru ve çok anlamlıdır.
ve maalesef beher rapor başına 100 euro alınabilmesini, bunun adeta apayrı bir meslek haline getirilmiş olmasını da bana kimse izah edemez.
Old 14-12-2004, 20:37   #23
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İzmir Barosu eski başkanlarının açıklamasıdır.

Av. Güney Dinç, Av. Sabri Kurt, Av. Çetin Turan, Av. Noyan Özkan, Av. Bahattin Özcan Acar

İZMİR BAROSU BAŞKANLIĞINA

13.12.2004

Baro Yönetim Kurulu tarafından 7.l2.2004 tarihinde: "1996 tarihli İzmir Barosu Komisyon Çalışma İlkeleri kararı gereğince komisyon çalışmalarının Genel Kurul'la birlikte başka bir karara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona ereceği gerekçesiyle İşkenceyi Önleme Grubu çalışmalarının sonlandırılmasına", "AB. Komisyonu'yla, İzmir Barosu arasında imzalanmış bulunan 'İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü' projesi sözleşmesinin 12. maddesi gereğince askıya alınmasına ve yapılacak karşılıklı görüşmelerle bu projeye son verilmesine" ve "İşkenceyi ve hak ihlallerini önlemek için CMUK. - Adli Yardım - İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'nin koordinasyon içerisinde çalışmasına ve bu çalışmanın herhangi bir dış parasal kaynak kullanılmadan yürütülmesine" karar verilmiştir.

Alınan kararın ilk kısmı Baro'nun iç işleyişi, ikinci kısmı dış ilişkileriyle ilgili görünmekte ise de konu itibariyle ikisi arasındaki bağlantı göz ardı edilmeksizin değerlendirildiğinde, kararın uygulanması halinde yaratacağı sorunları son derece sakıncalı ve önemli görüyor, bu nedenle aşağıdaki görüş, öneri ve uyarıları Yönetim Kurulu'nun değerlendirmesine sunuyoruz.

1) İşkenceyi Önleme Grubu Çalışmalarının Sonlandırılması:

a) Öncelikle üyeleri işkenceyle ilgili soruşturma ve kovuşturmaları takip eden, belirli bir eğitim sürecinden geçen ve çalışmaları süreklilik arzetmesi gereken bir komisyonun (grubun) sonlandırılmasında "komisyonların genel kurulla sona erdiği" yolunda bir gerekçeye dayanılması doğru ve inandırıcı değildir.

b) Grubun örgütlenme biçimi, çalışma yöntemi, Baro Yönetim Kurulu tarafından benimsenmemiş olabilir. Komisyon-yönetim kurulu ilişkilerinde esas olan birlikte üretmenin yollarını aramaktır. Bu tür hiçbir çalışmanın içine girmeden, grubu sonlandırma, takip edilen işleri, yapılan tesbitleri, izlenen davaları yüzüstü bırakma ve yılların emeğiyle oluşan birikimi işlevsiz kılmaktır.

c) İşkenceyle ilgili konularda "CMUK - Adli Yardım - İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi' nin eşgüdümüyle mücadele edileceği" savı doğru bir eksen üzerinde görünmekle birlikte, eksik bir çözümdür. Elbette sayılan birimlerin eşgüdümü zorunludur ve bugüne kadar bu ilişki kullanılmıştır. Eksiklik bu eşgüdümü sağlayacak birimin (grubun) ortadan kaldırılmasındadır. Grup zaten faaliyetlerini bu eşgüdüme dayalı sürdürmekte ve çalışmalarda gelinen aşama buna dayanmaktadır. Kaldı ki CMUK müdafiileriyle adli yardımdan görevlendirilen avukatların işlevleri farklıdır. 'İnsan Hakları Merkezi' nin konum ve işlevi ise çok daha değişiktir. Özet olarak eşgüdümü sağlayacak, başvuruları alıp derhal olaya müdahale edecek ve adli yardım avukatına katkı sunacak, verileri toplayıp rapora bağlayacak olan grubun sonlandırılması, kararda öne sürülen 'eşgüdüm' iddiasını göstermelik hale getirmektedir.

d) İşkencenin insan hakkı ihlallerinin en acımasızı olduğunu ve bir insanlık suçu olarak kabul edildiğini tartışmak gereksizdir. Bu nedenledir ki siyasi görüşü ne olursa olsun herkes işkenceye karşı olduğunu açıklamaktadır. Hele hukukçu kimliğine sahip bir kişinin ya da hukukçuların oluşturduğu bir örgütün işkenceye sessiz kalması ya da söylemle yetinmesi asla mümkün değildir. Her dönemde hukukun üstünlüğünün sağlanması için etkin ve tutarlı çizgisiyle mücadele etmiş olan İzmir Barosu'nun bu gibi ihlallerde suskun kalamayacağı gibi salt söylemle yetinmemesi gerektiğini sizler de çok yakından biliyorsunuz. Yine bilindiği gibi Avukatlık Yasası'nda 2001 yılında yapılan değişiklik sırasında, baroların niteliklerini belirleyen 76. madde ile Yönetim Kurullarının görevlerini sayan 95.maddenin 21. fıkrasında yer alan " insan haklarını korumak, savunmak ve işlerlik kazandırmak" hükmü, İzmir Barosu'nun önerisi üzerine yasa metnine eklenmiştir. Bu nedenledir ki baromuz tüm hukuk çevrelerinde haklı bir saygınlık kazanmıştır.

Görevi sonlandırılan Grup tam üç yıl önce bu kapsamda kurulmuş, mağdurlara hukuksal destek sağlanmasında, işkence sanıkları hakkındaki soruşturmaların etkinleştirilmesinde, açılan kamu davalarınının takibinde, bu tür davalarda görev alan avukatların eğitimlerinde, önceki yıllarda daha yaygın olan işkence ve kötü muamelenin geriletilmesinde, hatta mevzuatta bulunan birçok engelin kaldırılmasında etkili olmuş, bu etki somut olarak rakamlara yansımış bulunmaktadır.

Bu etkinliğin sonlandırılması, baromuzun önceki faaliyetlerinin reddi anlamına gelecek, İzmir Barosu hakkında yanlış algılamalara neden olabilecek ve yıllardır temel hak ve özgürlüklerle hukukun üstünlüğü için mücadele ettiğimiz çevreleri sevindirecektir.

2) Avrupa Komisyonu'yla imzalanan sözleşmenin feshi kararı:

Avrupa Komisyonu desteğiyle uygulanan 'İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü' projesinde yer alan etkinliklerin yararını tartışmaya gerek olmadığı gibi temel hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi ve yaşama geçirilmesi için evrensel bir dayanışma gerektiği de kuşkusuzdur.

Olayı doğru değerlendirmek gerekir. İzmir Barosu Avukatlık Kanunu'ndan (m.95/21), aldığı yetkiyle 'işkencenin önlenmesi' kapsamında bir proje hazırlamış, projenin kabulünden sonra da uygulama açısından Avrupa Komisyonu ile bir sözleşme imzalamıştır.

Projenin çok önemli bir bölümü uygulanmıştır.

Projenin tartışması da son Baro Genel Kurulu'nda yapılmış, Yönetim Kurulu çalışmaları oy birliği ile ibra edilmiş, bilanço onaylanmış, yeni bütçe kabul edilmiş, ayrıca yeni dönemde baronun herhangi bir yükümlülük üstlenerek sözleşmeyi feshetmesi yönünde ne bir öneri gelmiş ne de bir karar alınmıştır.

Bütün bunlar son derece açık iken, sözleşmenin bozulması, baromuzun önceki tüm çalışmalarını aklayan baro genel kurulu kararında yer almayan bir nakdi iade olasılığının da gündeme gelmesi riskini beraberinde taşır. Bu aşılabilir ama bundan çok daha önemli olan böyle bir tasarrufun İzmir Barosu'nun hukuk ortamında geliştirdiği tutarlılık ve saygınlıkla bağdaşmayacağı gerçeğidir.

İzmir Barosu hukukun üstünlüğü için verdiği mücadelede sembol olmuş bir kurumdur; her zaman emeği, insan haklarını, demokrasiyi, sosyal devleti, barışı ve bağımsızlığı savunmuş, işkenceye ve emperyalizme karşı çıkmıştır. Çalışmalarında tutarlılık ve süreklilik esastır. Bunun gereği olarak,2000-2002 Baro Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan proje, 2002-2004 Baro Yönetim Kurulu tarafından imzalanmış ve uygulanmıştır. Özellikle projeler konusunda on yıldır bu süreklilik korunan bir ilkedir. Bu anlamda ilk projeyi hazırlayan da içinde sayın Nevzat Erdemir'in de bulunduğu (1994-1996 yılları) İzmir Barosu Yönetim Kurulu'dur. 1996-1998 dönemi Baro Yönetim kurulu da bu projeyi uygulamıştır. Bütün bu çalışmalar en büyük karar organını olan Baro Genel Kurulu kararları ile oy birliği ile onanmıştır. Yönetim kurulunun sözleşmeyi fesih kararı, Baro Genel Kurulu'nun bu güne kadar kalıcılaşan üstün iradesi ile çelişmektedir ve onu aşması mümkün değildir.

Bu koşullar altında Yönetim Kurulunuza düşen, İzmir Barosu'nun, üyelerinin büyük çoğunluğunun aktif desteği ile yürüttüğü bu uygulamanın ve genel çizginin dışına düşmeden, baro geçmişini inkar edip karalamadan, önceki yöneticileri küçük düşürmeye yeltenmeden ve anlamsız gerginliklere yol açmadan bu projeyi tamamlamaktır.

Açıklamaya çalıştığımız görüş ve uyarılar çerçevesinde yeniden müzakere edilerek; "İşkenceyi Önleme Grubu'nun sonlandırılmasına ve projenin askıya alınmak suretiyle feshine" ilişkin kararlarınızın kaldırılmasını talep ediyoruz.

Saygılarımızla

Hukuk Yazışma grubuna gelen mesaj alana taşınmıştır.









.
Old 15-12-2004, 15:41   #25
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Bir kocaman teşekkür de benden Sayın hykayar'a bu ve bundan önce yapmış olduğu çalışmalar için...

Ama Baromuzun saygıdeğer eski başkanlarına da kocaman bir teşekkür..

Saygıyarımla...
Old 15-12-2004, 23:12   #26
aytenagirdemir

 
Varsayılan

15/12/2004 tarihli Radikal'de yayımlanan Murat Çelikkan'ın yazısı


İzmir Barosu. İzmir Barosu'na mensup az sayıda avukat birkaç yıl önce Türkiye'nin işkenceye karşı uluslararası sözleşmelere imza atmış olmasına, yasalarında işkencenin suç olmasına karşın İzmir mahkemelerinde işkence davalarında garip bir eğilim sezinliyor; son beş yılda mahkemelerde kamu görevlileri aleyhine açılan az sayıda davada çok sayıda beraat verildiğini, buna mukabil polise direnme ve saldırı davalarında ciddi artış olduğunu. Çalışmalarını derinleştiren grup, işkence ve kötü muamele vakalarının, işkence kurbanlarına karşı açılan polise mukavemet, adli tabiplere saldırı davalarıyla örtbas edildiği gerçeğine ulaşıp, İşkenceyi Önleme Grubu adlı bir girişim oluşturuyor ve çalışmaya başlıyor.
Önce İzmir Barosu'nun desteğini alıyor, toplantı ve eğitimlerini baro binasında yapmaya başlıyorlar. Adli Tıp, mağdurları dinleme, onlarla söyleşi yapma ve ifadelerini kayıt altına alma, İstanbul Protokolü çerçevesinde alternatif işkence raporları ekleyerek dava dosyaları oluşturma, işkence iddialarını mahkemeye götürebilmek için hukuki araştırmalar yapma gibi konularda eğitim çalışmaları başlatıyorlar. İzmir çapında bir afişleme yapıyorlar: 'Korkmayın! Sessiz Kalmayın! Sadece bize telefon edin.' Telefonla başvuru servisi kuruyorlar. 45 avukat bu grupta çalışmaya gönüllü oluyor. Sonra bu sayıyı 234'e çıkarıyorlar. Her vakaya iki ya da üç avukat bakıyor. Ücret almıyorlar. Masrafları baro ödüyor. 24 saat hizmet veriyorlar. Bu uygulamanın başlama tarihinden sonra bir buçuk yılda 304 şikâyet alıyorlar. Avrupa Komisyonu bu çalışmaya, İlerleme Süreci Raporları'nda değiniyor.
Ülkenin diğer kentlerinde de benzer bir çalışmanın başlatılması için işbirliği ve eğitim veriyorlar. Bu çalışma o kadar etkili oluyor ki, AB fonlarıyla desteklenen bir projeye dönüşüyor. Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin yüzde 90'ı gibi, onlar da AB'den kaynak buluyor. Türkiye'de sivil çalışmalara kaynak ayıran sanayici veya sendika bulmak zor. Demek istediğim, Türkiye'de işkence uygulamalarında bir iyileşmeden bahsedilecekse, bunda İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu'nun, adli tabiplerin, tabip odalarının, insan hakları kuruluşlarının verdikleri mücadelenin payı çok büyük. Sonra mı ne mi oluyor?
Sonra İzmir Barosu'nda yönetim değişiyor. Baronun yeni başkanı Nevzat Erdemir, Avrupa Komisyonu ile 2003'te imzalanan ve uygulanmasına başlanan 'İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü Projesi'nin, 7 Aralık'ta Baro Yönetim Kurulu'nca durdurulduğunu açıklıyor. Gerekçe, grup AB'nin parasal desteğine endeksli olduğundan bu durumun AB'ye bağımlılığı artırması. Yani çok 'anti-emperyalistler'. Ama bu 'devrimci' ve 'antiemperyalist' tutum, işkenceyle mücadeleyi kapsamına almıyor. Yani tutum,
'Bu işin giderlerini biz karşılayalım' değil, projeyi durdurma. Her ne kadar Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ayak direyenler sadece Avrupalılar değilse, yerli işbirlikçileri varsa da bu meselenin sadece AB meselesi olduğuna inandınız mı? İzmirli hukukçulara ne oluyor?..
Old 15-12-2004, 23:19   #27
aytenagirdemir

 
Varsayılan

BİANET7ten haber

BİA (İzmir) - İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun 7 Aralık'ta İşkenceyi Önleme Grubu'nu (İÖG) kapatma kararı almasını bianet'e değerlendiren Avukat Nalan Erkem, yönetimdeki "Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu"nu "insan haklarına karşı önyargılı ve güvensiz bir grup" olarak nitelendirdi.

Erkem, "İnsan haklarıyla uğraşmak istemeyen bir grup, o nedenle ilk icraatını da İÖG'yi kapatarak, yani insan haklarıyla uğraşmaktan vazgeçerek gerçekleştirdi" dedi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği İnsan Hakları Uluslararası Sempozyumu'nda bianet'in sorularını yanıtlayan Erkem, "Baro Yönetiminin kapatma kararını İÖG'ye 8 Aralık'ta ilettiğini, ancak gruba yapılan açıklamada kapatma gerekçesinin net olarak belirtilmediğini" söyledi.

"Biz yönetemediğimiz grubu kapatırız"

İki İÖG temsilcisiyle birlikte yaptıkları görüşmede, yönetim kurulu üyelerinin satır aralarında dillendirdiği gerekçeleri ise, avukat Erkem, şöyle aktardı:

* Birinci gerekçe, "Biz yönetemediğimiz grubu kapatırız"dı. İkincisi, İÖG'nin çalışmalarını yıllık raporlar halinde yayınlaması ve yönetimin bu raporları "Türkiye'yi Avrupa'ya gammazlamak, ispiyon etmek" diye niteleyen bir zihniyete sahip olması.

* Yönetim, işkence başvurularına ve yargılamaya ilişkin tüm çalışmalarımızı "ulusal çıkarlara aykırı" buluyor ve hatta "vatan hainliği" olarak algılıyor. İnsan haklarını "emperyalizmin empoze ettiği bir kavram" gibi değerlendiriyorlar.

İÖG üç yılda 600'e yakın başvuru aldı

2001'in 10 Aralık'ında kuruluşunu açıklayan İÖG, aslında çalışmalarını 2001 Haziran'ından bu yana sürdürüyor. Üç yılda 600'e yakın başvuru alan İÖG, işkence ve kötü muamele nedeniyle başvuruda bulunanlara ücretsiz hukuk yardımı yapıyor.

Kapatma kararına kadar, günün 24 saati açık bir telefon hattı ile çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Erkem, İÖG'nin çalışma yöntemine ilişkin şu bilgileri verdi:

* Bize ulaşan herkesin yardımına, anında koşuyoruz. Başvuru yapanlara, "İşkence başvurunuz nedeniyle herhangi bir baskıya uğradığınızda bize telefon etmeniz yeter. Biz en kısa sürede yanınızda olacağız" diye güvence veriyoruz. Bu nedenle, İzmir'de belirli bir güvenilirliğimiz var ve mağdurlar bize güveniyorlar.

* Grubun varlığının sağladığı güven sayesinde başvurular arttı. Özellikle adli vakalarda, yakını karakolda işkence gören her anne, eş, arkadaş doğrudan gruba başvurur oldu. Çünkü biliyorlar ki, başvurdukları an, gruptan en az bir avukat gidecek, işkenceyi durduracak ve hesabını soracak.

İşkenceyle mücadelede geri adım

Sayıları 40 ile 70 arasında değişen gönüllü avukat gruplarının oluşturduğu İÖG'de, bazen bir grup çalışmaları yürütüyor, o grup yorulunca, diğer ekip öne çıkıyor.

"Bu grubun çalışmalarına son verilmesi, başvuru telefonlarının kapatılması, mağdurları bir kez daha mağdur edecek. Korumasız bırakılan mağdurların güveni sarsıldı, verdiğimiz sözleri tutmamız engellendi. Bu da, işkenceyle mücadelede önemli bir geri adım."

İşkence başvurularını koordine etmek amacıyla, İşkenceyi Önleme Merkezi'nde iki koordinatör profesyonel anlamda görev aldı:

"Koordinatörlerimizin proje kapsamında görevlendirilmesi, gönüllü avukatların işini kolaylaştırdı. 24 saat boyunca işkence başvurusu tedirginliğiyle yaşamak kolay değil. Profesyonellerin varlığı, bu nedenle önemliydi ve bu imkan ortadan kalktı. Ancak asıl önemlisi, merkezin ortadan kaldırılması. Başvurucularda yarattığı güvensizlik ve bize ulaşmaları önündeki engeller açısından, çok önemli bu."

İzmir Barosu'nun ufuk açıcı çizgisi terk edildi

Avukat Erkem'in, "Yönetim, İÖG'yi kapatarak dünyaya bir mesaj veriyor. Nedir bu mesaj?" şeklindeki soruya yanıtı ise, şöyle:

"Yönetim, kararıyla insan hakları konusundaki siyasal önyargılarını da kamuoyuna açıklıyor. Kendilerini 'Cumhuriyetçi Avukatlar' diye adlandıran bu grup, insan haklarını emperyalizmin dayatması gibi algılıyor. İnsan hakları konusunda güvensiz, insan haklarıyla uğraşmak istemeyen bir grup. Bu nedenle, ilk icraatı İÖG'yi kapatmak oldu. Yönetim böylece İzmir Barosu'nun insan hakları konusundaki müdahaleci, geliştirici, ufuk açıcı çizgisini terk edip milliyetçi, insan haklarına duyarsız, içe kapalı, daha sekter bir anlayışa dönerek kendi ideolojisini açıklamış oldu."

Avukat Erkem, spekülasyonları engellemek için kapatma kararını yazılı olarak talep ettiklerini, ancak, kendisiyle görüştüğümüz 12 Aralık tarihine kadar bu talebe olumlu yanıt alamadıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu nedenle, yazılı kararla somutlaştırdıkları gerekçelerden söz edemiyoruz. İzmir'de çok yaygın bir işkenceyle mücadele geleneği olduğundan, yönetim, 'İşkenceyle mücadeleden vazgeçmeyeceğiz' demek zorunda kalıyor. 'Nasıl?' diye sorunca, 'CMUK servisiyle, Adli Yardım servisiyle devam edeceğiz' diyor."

CMUK servisiyle işkence mücadelesi

Ancak Erkem'e göre, sadece CMUK servisi aracılığıyla işkence mağdurlarına yardım etmek, mümkün değil. Ne CMUK ne de Adli Yardım servisi, İşkenceyi Önleme Grubu'nun koordinasyonu olmadan işkenceyle yeterli mücadeleyi verebilir:

* CMUK servisi aracılığıyla işkence mağdurlarına yardım etmek, yasal olarak mümkün değil. Çünkü CMUK servisi, sanık vekillidir; işkence davalarında ise sanık, işkenceci polistir.

* Adli yardım servisi, işkence davalarının takibinde, işkence mağdurlarında yoksulluk şartı aramaksızın adli yardım hizmeti vererek, bu davaların takibine büyük destek vermiştir.

* Adli Yardım mekanizmasını işkencenin önlenmesinde gönüllü avukatlarla koordinasyon içinde çalıştırmak önemli. İzmir Barosu da üç yıldan beri bunu yapagelmiştir. Ancak, adli yardım mekanizması, işkenceyle mücadelede ancak tamamlayıcı olabilir.

* İşkence ile mücadele, ancak, gönüllü hukuksal yardım ve anında harekete geçebilen mekanizmalarla mümkündür. İşkenceye, işkencenin olduğu yerde dur demek esastır. İşkence mağdurunu o ortamdan bir an önce çıkarmak, ancak mobilize ekiplerle mümkündür.

* Şimdi bu mekanizmalar birer birer işlevsizleştiriliyor. Önce İÖG kapatıldı, ardından işkence mağdurlarında yoksulluk şartı aranmaya başladı. Bizim politikalarımızsa terk ediliyor.

Barolar cesur çözümler üretmeli

Yasalara göre, adli yardımdan yararlanmak için yoksul olmak gerektiğini hatırlatan Erkem, "Ancak Türkiye gibi işkencenin yaygın olduğu bir ülkede, işkence gibi temel bir insan hakkı ihlali ile mücadele edecekseniz, öncelikle, bu tür bürokratik engelleri aşmak zorundasınız" diyerek uygulamayı eleştirdi:

"Barolar hukuk kurumlarıdır, barolara yasayla yüklenmiş bir görev vardır. İnsan haklarını korumak, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve bunları sağlayacak mekanizmaları geliştirmek. Barolar, bu yasal görevlerinden yola çıkarak her türlü engeli aşabilirler. Önemli olan, ben baroyum, bir hukuk kurumuyum, hukuksuzlukla mücadele etmek ve insan haklarını savunmak benim temel görevimdir anlayışıyla yola çıkmaktır."

"Rehber çalışmaya engel"

İÖG'nin kapatılması, işkence mağdurlarına yönelik desteğin yanı sıra, çok sayıda bilimsel çalışmaya taban oluşturacak verilerin toplanmasını da engelliyor. Avukat Erkem, çalışmalarını şöyle anlattı:

* Bilimsel veri tabanı oluşturabilecek kadar sistematik bilgi birikimi, İzmir Barosu'ndan başka hiçbir kurumda yok. İzmir Barosu'nun kurduğu bu sistem ve İÖG sayesinde, her başvurucuya ilişkin en ayrıntılı bilgi dosyalanıyor. Grup çalışmaları kapsamında, bir mağdurun yakalandığı andan itibaren, yargılamanın sonuna kadar oluşan tüm süreçleri kapsayacak bilgiler, en ayrıntılı şekilde depolanıyordu.

* Bu bilgilere dayanarak Doç. Dr. Melek Göregenli ile birlikte bazı araştırmalar yaptık, yapıyoruz. Örneğin, toplumdaki şiddet kültürünün araştırılmasına ilişkin bir çalışmamız yayımlandı.

* Türkiye'de ilk kez hakimlerle, savcılarla, işkence mağdurlarıyla, işkence davalarında sanık ya da mağdur vekilliği yapmış avukat gruplarıyla yürüttüğümüz bir çalışma sonunda hazırladığımız bir bilimsel rapor var. Sosyal psikolog eşliğinde hazırladığımız bu rapor henüz yayımlanmadı. Yayımlanmaktan kaçınıldı.

* Ceza yargılaması dosyalarından örnekleme yoluyla seçtiğimiz ve bütün ceza yargılaması sürecini işkence açısından tarayan bir çalışmamız var. CMUK müdahilleriyle yaptığımız bu çalışma bitti ancak henüz yayımlanmadı.

* Türkiye'de çok kapsamlı bir araştırma olarak, mevzuatta işkenceye yol açan ya da işkenceyi kolaylaştıran maddeleri taradık. Hazırladığımız 300 sayfalık rapor da henüz yayımlanmadı.

* Mahkemelerde 1997 yılından bugüne değin açılmış tüm işkence davalarına yönelik bir araştırmamız var. Bu araştırma da bitti, ancak henüz yayımlanmadı.

"Bu çalışmalar insan hakları örgütlerine, barolara, topluluğa veri sağlayabilirdi. Sistemli çalışmaları ve devam edecekti" diyen Erkem, çalışmalarını başka imkanlarla yayınlatmakta kararlı olduklarını da söyledi.

İÖG kararlı

"Baro Yönetim Kurulu'nun kararını gönül rızasıyla geri alacağını düşünmüyorum" diyen Avukat Erkem, buna karşılık yapılabilecekleri ise, şöyle özetledi:

"Grubun yeniden baro çatısı altında faaliyetlerini sürdürebilmesi için tüm hukuksal mekanizmaları işleteceğiz. Çünkü bu çalışma gerçekten çok gerekli ve önemli. Türkiye'nin temel sorunlarından birisi işkence. Bu deneyimin ve üretimin yok edilmesine sessiz kalmayacağız. Baro içinde ya da dışında, grup olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İşkence mağdurlarına bir söz verdik ve bu sözümüzü tutacağız." (YS/BB)
Old 22-12-2004, 00:41   #28
aytenagirdemir

 
Varsayılan

İZMİR BAROSU İÖG'NİN WEB SAYFASINI DA KAPATTI....

İzmir Barosu İÖG'nin Web Sayfasını Kapattı
İzmir Barosu Yönetim Kurulu İşkenceyi Önleme Grubu'nun ardından, grubun Baro'nun web sitesindeki sayfasını da kapatarak içeriğine arşive taşıdı. İÖG üyesi avukatlar "Yönetim Kurulu grubumuzun tarihini de silmeye çalışıyor" diyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi

20/12/2004
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İzmir) - İşkenceyi Önleme Grubu'nu (İÖG) kapatma kararı alan İzmir Barosu Yönetim Kurulu İÖG'nin web sayfasını da kapattı.

Tüm avukatlar ve halkın yararlandığı, içinde işkence ile ilgili mevzuat ve araştırma çalışmalarının olduğu İÖG sayfasındaki bilgiler Baro web sitesinin "arşiv" bölümüne taşındı.

İÖG sayfasına girildiğinde şu açıklama ile karşılaşılıyor:

"İzmir Barosunun 07/12/2004 Tarihli Kararı ile İşkenceyi Önleme Grubunun Faaliyetine son verilmiştir. Sayfa içeriği arşiv bölümüne taşınmıştır."

"İzmir barosu yönetim kurulu, İşkenceyi Önleme Grubu'nu (İÖG) kapatmakla kalmadı, İÖG'nin tarihini silmeye çalışıyor" diyen İÖG üyesi ve gönüllüsü avukatlar işkenceye karşı mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını ifade ediyorlar. (YS/BB)
.....
.....
Old 23-12-2004, 08:12   #29
ege

 
Varsayılan

İzmir Barosu Yeni Yönetim Kurulu'nun 07.12.2004 tarihinde İşkenceyi Önleme
Grubu'nu kapatma kararı sonrasında, basında çıkan tüm haber ve yazıların
linkleri aşağıdadır.

Bilgilerinize...

-İnsan Hakları Gündemi Derneği: “İzmir Barosu’nda İnsan Hakları Karşıtı Darbe”
(09.12.2004)

http://www.rightsagenda.org/basin/2004_12_01_proje.htm



-İzmir Barosu İşkence Önleme Grubunu Lağvetti (10.12.2004)
http://www.newsturkey.com/default.asp?sp=2&h=69433



-İzmirli Avukatlar: İşkence Mücadelesi Sürecek (10.12.2004)

http://www.bianet.org/2004/12/10/50686.htm



-İzmir Barosu'nun tutumuna tepkiler yoğunlaşıyor (10.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21162



-İzmir Barosu'nda sert rüzgârlar (10.12.2004)

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=136889



-İzmir Barosu’nda Neler Oluyor?

http://www.turkhukuksitesi.com/hukuk...&threadid=3835


-Doç.Dr.Göregenli: 'İzmir Barosu neyi kapattı?' (11.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/index.p...e%C3% A7meler



-İnsan Hakları savunucuları İzmir Barosu'na tepkili (11.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21263


-BASINA ve KAMUOYUNA - İzmir, 13 Aralık 2004

http://www.izmirbarosu.org.tr/basin/2004_12_13.htm



-İzmir Barosu nereye? (13.12.2004)

http://sesonline.net/php/index.php

-Şebnem Korur Fincancı “İNSAN HAKLARI HAFTASI” (13.12.2004)

http://www.evrensel.net/04/12/13/kose.html



-Eski başkanlar: 'Baronun saygınlığına gölge düşürmeyin!' (14.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21430



-Av. Ali Koç "Hak Aramaya Jurnalleme Diyorlardı" (14.12.2004)

http://www.bianet.org/2004/12/14/50878.htm



-İÖG'ye Destek İçin Harekete Geçme Zamanı (15.12.2004)

http://www.bianet.org/2004/12/15/50911.htm



-Murat Çelikkan “İzmirli hukukçulara ne oldu “ (15.12.2004)

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=137345



-AKP binasında 'Zincirli eylem' (15.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21530



-AK Parti İlçe Binasında Eylem (15.12.2004)
http://www.internethaber.com/mays/ar...php?aid=269392



-“İşkence mağdurlarına söz verdik, tutacağız!”(16.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/index.p...e%C3% A7meler



-“İşkenceyle Mücadele Devam Edecektir” (16.12.2004)

http://www.bianet.org/2004/12/16/51021.htm



-Murat Çelikkan “AB'nin toplumsallaşması” (16.12.2004)

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=137464



-Tanıl Bora “ İnsan hakları ve iç dinamik” (16/12/2004)

http://www.birgun.net/index.php?sayf...6&article=3130



-İzmir Barosu'na tepki (17.12.2004)

http://www.ozgurpolitika.org/2004/12/17/hab06.html





-Av. Sezgin Tanrıkulu “İşkenceyi önleme grubu işbaşı yapsın” (18.12.2004)

http://www.yeniasya.com.tr/2004/12/18/haber/h20.htm



-Av. Arif Ali Cangı “İşkenceyle Mücadeleyi Önleme” (19.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21821



-İnsan Hakları Vakfı da İzmir Barosu'nu kınadı (20.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21891



-Yavuz Önen “İÖG'yi Kapatma Kararını Geri Alın!” (20.12.2004)

http://www.bianet.org/2004/12/20/51193.htm



-Kerem Dikmen “İşkenceyle mücadeleye sıfır tolerans” (21.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=21980



-İzmir Barosu, İÖG'yi web sitesinden de sildi (21.12.2004)

http://www.sesonline.net/php/genel_s...p?KartNo=22006


Ayça Uluseller

(hukuk mail listesinden alıntıdır)
Old 20-10-2006, 21:59   #30
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Ve geldik 2006 ‘ya :

İzmir Barosu avukatları kendi seçimlerini yaptılar ve aynı yönetimi ikinci kez seçtiler.

Bu seçim doğrudur ya da yanlıştır. Ama İzmir Barosu avukatlarının kendi seçimi olmakla değerlidir.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İstanbul Barosunda Neler Oluyor??? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 9 19-02-2008 11:22
İzmir Adliyesini Su Bastı Av. Çetin Hukuk Haberleri 8 03-11-2006 13:35
İstanbul Barosunda Kadınlara Yüzde 50 Kota! Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Haberleri 2 20-09-2006 23:30
Yargıtay'da Neler Oluyor? ibrahimbey Hukuk Sohbetleri 49 10-07-2005 20:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10090208 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.