Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Avukat Sayısı Sınırlandırılmalı

Yanıt
Old 31-08-2013, 10:25   #31
Semender33

 
Varsayılan

Bu hafta İstanbul Barosuna staj için başvuran Hukuk Fakültesi mezun sayısının geçen yıllara oranla 3 kata yakın artması sebebiyle normalde staj başvuru işlemlerinin yapıldığı 212 nolu oda SEM giriş katına konulan masalar ile yoğun talebe yetişmeye çalışıyor ve nerdeyse yeni mezunlar ekmek kuyruğu gibi uzanan bir kuyruk oluşturmuştu. Manzarayı gören esnaf kuyruğa giren ve eline dosya verilenler Avukat mı oluyor? diye sormaktan kendini alamıyordu.
Old 31-08-2013, 16:07   #32
Gemici

 
Varsayılan Sınırlandırılmalı mı, sınırlandırılmamalı mı?

Soru:
Sınırlandırılmalı mı, sınırlandırılmamalı mı?

1. Nüfus artıyor, avukat sayısı artıyor.
Peki avukat sayısı nüfusa orantılı olarak mı artıyor? Bilemiyeceğim. Birileri araştırsa iyi olur. Avukat sayısı nüfusa orantılı olarak, nüfusla beraber artıyorsa ortada bir sorun olmasa gerek. Sofradakilerin sayısının artması ile beraber sofraya konan pasta da büyümüş olur ve herkes pastadan bir dilim alır. Sorun avukat sayısının nüfusa oranla daha hızlı artmasında olsa gerekr.

2. Avukat sayısının çokluğundan ve pastanın küçüklüğünden şikayetçi olduğumuzda şikayetimizin haklılığını kanıtlamak için çevremize bakıp orada neler oluyor diye araştırmakta fayda var. Örneğin Almanya ve Alman avukatlarının bölüştükleri daha doğrusu bölüşmek zorunda kaldıkları pasta. Almanyanın şimdiki nüfusu 80 Milyon 500 yüzbin. Barolara kayıtlı avukat sayısı 160.894. Bu hesaba göre 500 kişiye bir avukat düşüyor. 1991 yılının sonunda Almanyanın nüfusu 80.274.564 avukat sayısı 59.455 imiş. Buna göre 1350 kişiye bir avukat düşer. Nüfus yerinde sayarken avukat sayısı neredeyse üçe katlanmış. Bir araştırmaya göre Alman avukatların yüzde 49u bürolarının gelişimini positif olarak değerlendirirken, yüzde 42si durumundan memnun, sadece yüzde 8i durumdan şikayetçi.

3. 2012 yılının sonu itibarıyla Türkiyenin nüfusu 75 milyon 627 bin 384. Bu tarih itıbarıyla avukat sayısı 78 bin 179. Ve 967 kişiye bir avukat düşüyor. Almanyadaki avukat sayısı Türkiyedeki avukat sayısının iki mislinden fazla.

4. Almanyada 500 kişiye bir avukat düşerken Türkiyede 967 kişiye bir avukat düşüyor. Bu karşılaştırmayı görünce Türk avukatlarının durumlarından memnun olmaları gerekir düşüncesi takılıyor insanın kafasına. Ama durum öyle değil. Gerçi Alman avukatlar da durumlarından memnun değil, en azından tanıdıklarım ama Türk avukatlardaki yakınma, özellikle avukat sayısı söz konusu olduğunda, çok daha fazla. Bundan çıkardığım sonuç: Türk avukatlarının asıl derdi avukat çokluğu değil. Avukatların durumlarından memnun olmayışının başka sebepleri olmalı. Örneğin: belirli konularda ve belirli dava değerlerine bağımlı olarak davalarda avukat zorunluluğu, vatandaşın avukata güven duygusu, fakültelerde verilen eğitimin kalitesinin yükseltilmesi.

5. Araştırırken gözüme takıldı: Türkiyede kadın avukat oranı yüzde 38,5. Almanyada bu oran yüde 32,56. Barolara kayıtlı kadın avukat oran yüzde 50 ye yaklaşıyor Almanyada.

Saygılarımla
Old 31-08-2013, 22:51   #33
Semender33

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Soru:
Sınırlandırılmalı mı, sınırlandırılmamalı mı?


Sayın Gemici, stajının son 2. ayında olan bir Stajyer Avukat olarak ilk başlarda mesleğin serbest meslek olması ve ciddi anlamda bir bilgi ve yetenek işi olduğu görüşünde olmam nedeniyle Avukat sayısının sınırlandırılmasına ve sınırlandırma için getirilecek sınav, mülakat... vb uygulamalara kaşıydım.
Bir Avukat adayı olarak Avukatların hak ve yükümlülüklerini öğrendikçe Avukatlığın diğer meslekler gibi olmadığını gördüm. İstanbul Hukuk mezunuyum ve bizim mezun olduğumuz yıl binin üzerinde mezun verdi fakültemiz. Bu binin üzerindeki kişinin hedefleri arasında Avukatlık olmamasına rağmen tamamına yakını diplomayı alır almaz yaptığı ilk iş Avukatlık Stajını başlatmak oldu. Ne yazık ki Avukatlık çoğu kişi için Hakim, Savcılık kimisi için Kaymakamlık, Vergi Müfettişliği ...vb. tutmaz ise garanti elimin altında dursun gözü ile bakılan bir meslek olarak görülmekte. Nitekim Avukatlığı çantada keklik gören ve diğer mesleklere geçiş yapamayan arkadaşlarımızın sayısının bir hayli fazla olması ve bu arkadaşlarımızın bu süreç (staj) içerisinde Avukatlık ile alakalı hiç bir faaliyete girmemesi nicelik ile niteliğin ters orantılı seyretmesine sebep olmakta.
Avukat sayısının nüfus ile orantılı artmasında bir sıkıntı görmemekle beraber Avukat sayısının şuan olduğu gibi (Hukuk Fakültesinden mezun olur olmaz Avukatsın) artması mesleki kaliteyi ve itibarı zedelemekte. Neticesinde forumda sık sık tartışılan "Bağlı Çalışan Avukatların Sorunları", "Avukatlık Mesleğinin Saygınlığı Azalıyor mu?" gibi konuların günceliğini koruması normal. Hal böyle olunca Avukatlık da Hakim ve Savcılık gibi belli bir sınava ve bence en önemlisi bir mülakata tabi tutulmalı, staj evresi ise Hakim ve Savcılarda olduğu gibi daha ciddi bir şekilde olmalıdır.
Old 01-09-2013, 10:32   #34
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Semender33
Avukat sayısının nüfus ile orantılı artmasında bir sıkıntı görmemekle beraber Avukat sayısının şuan olduğu gibi (Hukuk Fakültesinden mezun olur olmaz Avukatsın) artması mesleki kaliteyi ve itibarı zedelemekte.

Sayın Semender33,
'fakülteden mezun olur olmaz' avukat olmak mı kaliteyi zedeler, yoksa 'gereken eğitimi almadan fakülteden mezun olmak' mı? Daha doğrusu gereken eğitimi almadan avukat olmak mı? Ayrıca, hiçbir hukuk fakültesi mezununun fakülteden çıkar çımkaz avukat olduğunu da sanmıyorum. Bildiğim kadarı ile bir stajyerlik dönemi var. Ne işe yarar bu stajyerlik dönemi? Avukat namzedini gerçekten mesleğe hazırlar mı?
Almanya konusunda yazdıklarımı bir daha okuyup sorduklarımı ona göre cevaplandırırsanız memnun olurum.

Saygılarımla

Saygılarımla
Old 01-09-2013, 11:16   #35
Semender33

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın Semender33,
'fakülteden mezun olur olmaz' avukat olmak mı kaliteyi zedeler, yoksa 'gereken eğitimi almadan fakülteden mezun olmak' mı? Daha doğrusu gereken eğitimi almadan avukat olmak mı? Ayrıca, hiçbir hukuk fakültesi mezununun fakülteden çıkar çımkaz avukat olduğunu da sanmıyorum. Bildiğim kadarı ile bir stajyerlik dönemi var. Ne işe yarar bu stajyerlik dönemi? Avukat namzedini gerçekten mesleğe hazırlar mı?
Almanya konusunda yazdıklarımı bir daha okuyup sorduklarımı ona göre cevaplandırırsanız memnun olurum.

Saygılarımla

Saygılarımla

Sayın Gemici,
İlk yorumunuza katılıyorum hatta 5. maddede yazdığınız durumu çok açık bir şekilde özetliyor. Sorularınızı elimden geldiği kadarıyla cevaplamaya çalışacağım.
Fakültelerimizin gereken eğitimi verip vermediği, hukuk fakültelerinde devam zorunluluğunun olmaması ve sınavlara 2-3 hafta kala fotokopicilerden alınan notlar ile girilmesi tabiki tartışmalı bir konu ancak olması gerekene değil şuan olana bakarsak Hukuk Fakülteleri Avukatlık fakültesi olmayıp genel hukuk eğitimi veren fakülteler ve mezun olan bir öğrence Avukatlıkla alakalı neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
Avukatlık mesleği ile ilgili Avukat adaylarının kendini yetiştireceği staj dönemi ise formalite icabı yapılan bir süreç durumunda. 6 aylık adliye stajı boyunca gerek savcılar gerekse hakimler arada bir gel imza at git ayak altında dolaşma diyerek stajyerleri başından savıyorlar. Ha adliye stajının son ayında icra dairelerinde yapılan kısımda icra memurları Avukatlardan hıncını çıkarmak için haftada 1-2 gün gel çalış diyor.
Stajın Avukat yanında olan evresinde ise durum vahim çoğu Avukat stajyeri kaçak işçi olarak görüyor ve etinden sütünden sonuna kadar faydalanma amacıyla sekreterlikten tutun ofisboy olarak bile kullanan var. Gerçekten bilgi ve deneyimini aktarmak isteyen Avukatlarımızı da var tabiki.
Staj döneminin ne kadarda formalite olarak görüldüğüne çevremdeki arkadaşlardan örnek vereyim. Hakim ve Savcılığa hazırlanmak için Ankara 'da dersaneye gidiyorlar ve bir yandan da İstanbul Barosuna kayıtlı stajyer olarakda 1-2 ay sonra Avukatlık Ruhsatlarını alacaklar.
Old 02-09-2013, 08:45   #36
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Semender33
Avukat sayısının nüfus ile orantılı artmasında bir sıkıntı görmemekle beraber Avukat sayısının şuan olduğu gibi (Hukuk Fakültesinden mezun olur olmaz Avukatsın) artması mesleki kaliteyi ve itibarı zedelemekte. Neticesinde forumda sık sık tartışılan "Bağlı Çalışan Avukatların Sorunları", "Avukatlık Mesleğinin Saygınlığı Azalıyor mu?" gibi konuların günceliğini koruması normal. Hal böyle olunca Avukatlık da Hakim ve Savcılık gibi belli bir sınava ve bence en önemlisi bir mülakata tabi tutulmalı, staj evresi ise Hakim ve Savcılarda olduğu gibi daha ciddi bir şekilde olmalıdır.

Bizim ülkemizde mülakat denince akla "torpil" gelir. Hiç soru sorulmadan mülakatı kazananları duyunca şaşırmayız bile. Avukatlık mesleğinde belirli bir kalite standardı hedefleniyorsa sınav da bu amaca yönelik olmalıdır.
Old 02-09-2013, 08:55   #37
Semender33

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Bizim ülkemizde mülakat denince akla "torpil" gelir. Hiç soru sorulmadan mülakatı kazananları duyunca şaşırmayız bile. Avukatlık mesleğinde belirli bir kalite standardı hedefleniyorsa sınav da bu amaca yönelik olmalıdır.
Cengiz Bey çok doğru söylüyorsunuz. Torpilin ne kadar fazla olduğunun kanıtı 3 - 4 ay önce oturduğumuz kafenin sahibi Hukukçu olduğumuzu öğrenince:

"Adalet Bakanlığında tanıdıklarım var geçen sene bizim tanıdıklardan birini Hakim yaptık alın numaramı iyi çocuklara benziyorsunuz Hakim - Savcılık sınavlarına girerseniz ararsınız bi yardımımız dokunur." dedi. Torpil artık sokakta çay içtiğimiz kafelerde bile bulunur oldu.
Benim Avukatlık sınavdan çekincem ise Avukatlık mesleğininde diğer meslekler gibi çeşitli dersanelerde alınan kurslar ve sabahtan akşama kadar masa başında test çözerek kazanılan bir meslek olmasından korkmamdır.
Old 03-09-2013, 11:54   #38
detay82

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Soru:
Sınırlandırılmalı mı, sınırlandırılmamalı mı?

1. Nüfus artıyor, avukat sayısı artıyor.
Peki avukat sayısı nüfusa orantılı olarak mı artıyor? Bilemiyeceğim. Birileri araştırsa iyi olur. Avukat sayısı nüfusa orantılı olarak, nüfusla beraber artıyorsa ortada bir sorun olmasa gerek. Sofradakilerin sayısının artması ile beraber sofraya konan pasta da büyümüş olur ve herkes pastadan bir dilim alır. Sorun avukat sayısının nüfusa oranla daha hızlı artmasında olsa gerekr.

2. Avukat sayısının çokluğundan ve pastanın küçüklüğünden şikayetçi olduğumuzda şikayetimizin haklılığını kanıtlamak için çevremize bakıp orada neler oluyor diye araştırmakta fayda var. Örneğin Almanya ve Alman avukatlarının bölüştükleri daha doğrusu bölüşmek zorunda kaldıkları pasta. Almanyanın şimdiki nüfusu 80 Milyon 500 yüzbin. Barolara kayıtlı avukat sayısı 160.894. Bu hesaba göre 500 kişiye bir avukat düşüyor. 1991 yılının sonunda Almanyanın nüfusu 80.274.564 avukat sayısı 59.455 imiş. Buna göre 1350 kişiye bir avukat düşer. Nüfus yerinde sayarken avukat sayısı neredeyse üçe katlanmış. Bir araştırmaya göre Alman avukatların yüzde 49u bürolarının gelişimini positif olarak değerlendirirken, yüzde 42si durumundan memnun, sadece yüzde 8i durumdan şikayetçi.

3. 2012 yılının sonu itibarıyla Türkiyenin nüfusu 75 milyon 627 bin 384. Bu tarih itıbarıyla avukat sayısı 78 bin 179. Ve 967 kişiye bir avukat düşüyor. Almanyadaki avukat sayısı Türkiyedeki avukat sayısının iki mislinden fazla.

4. Almanyada 500 kişiye bir avukat düşerken Türkiyede 967 kişiye bir avukat düşüyor. Bu karşılaştırmayı görünce Türk avukatlarının durumlarından memnun olmaları gerekir düşüncesi takılıyor insanın kafasına. Ama durum öyle değil. Gerçi Alman avukatlar da durumlarından memnun değil, en azından tanıdıklarım ama Türk avukatlardaki yakınma, özellikle avukat sayısı söz konusu olduğunda, çok daha fazla. Bundan çıkardığım sonuç: Türk avukatlarının asıl derdi avukat çokluğu değil. Avukatların durumlarından memnun olmayışının başka sebepleri olmalı. Örneğin: belirli konularda ve belirli dava değerlerine bağımlı olarak davalarda avukat zorunluluğu, vatandaşın avukata güven duygusu, fakültelerde verilen eğitimin kalitesinin yükseltilmesi.

5. Araştırırken gözüme takıldı: Türkiyede kadın avukat oranı yüzde 38,5. Almanyada bu oran yüde 32,56. Barolara kayıtlı kadın avukat oran yüzde 50 ye yaklaşıyor Almanyada.

Saygılarımla

Avukat sayısının sadece nüfusun artışıyla değerlendirilmesi kanımca yetersiz bir değerlendirmedir. Örneğin nüfusun içindeki çocuklar, bebekler, işsizler vs nin avukatlara iş ve para vermesi pek mümkün değildir. Geri kalan insanların da iş ve ekonomik durumları önemlidir. Ülkelerin ekonomik gelişmesi, üretiminin artması, nüfusunun zenginleşmesi, işsizlik rakamları, devletin zenginliği vs. nüfustan daha önemlidir. Ülkemizde avukat sayısının artması ile ekonomik kalkınmamız aynı oranda değildir.
Alman nüfusu ve devletinin ekonomik yapısı bizimkinden farklıdır.
Old 06-09-2013, 08:12   #39
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hamdi Sırrı Duyguseli
Avukat Sayısı Sınırlandırılmalı mı? Bu acımasız soru gençlere karşı haksızlık gibi görünse de, aslında avukatlığın acıklı durumuna ve umutsuz geleceğine son vermek adına gençler tarafından savunulmalıdır. Gelecek için alınacak önlemler gençlerin yararınadır. Bizler, karanlık geçmişimize takıldık kaldık.. Aydınlık gelecek gençlerindir.

Büyük illerde avukat sayısı gün geçtikçe artmakta. Açılan hukuk fakültelerinin sayısı otuzu geçmiş. Binlerce hukuk öğrencisi genç, bir meslek sahibi olma amacıyla hırsla ders çalışıyor. Avukat olunca yalnızlık, parasızlık, işsizlik içinde kalacakları düşüncesini akıllarından nasıl kovuyorlar, bilmem... Sadece şanslarına güvenmekte olsalar gerek...

Oysa ki, meslek meslek olmaktan çıkarsa hiçbir meslektaşın şansı yoktur. Bireysel şansa dayanan düşlere düşmemek gerekir; kendi düşen ağlamamalı.

Mesleğin geleceğine yönelik önlem, avukatlığa kabul işlemlerinin her ilde ayrı ayrı o ilin barosu tarafından yapılmasıdır. Her ilin barosu her yıl staja kabul edeceği avukat adayı sayısını ihtiyaca göre belirlemeli. Bu sayıda avukat adayını seçerek diğerlerini kabul etmemeli. Kabul edilmeyenler başka barolara başvurmalı.

Böyle bir uygulama sonucu avukat olabilenler meslek sahibi olacaklardır. Aksi halde, hukuk fakültesi mezunlarının hepsi avukat olursa, avukatlık meslek olmaktan çıkacağı için hiçbirinin mesleği olmayacaktır.

Lise denilen bataklıktan sıyrılıp fakülteye girmek büyük bir başarıdır. Hukuk gibi zor bir fakülteyi bitirmek de büyük bir başarıdır. Ama bütün bu zor yılların sıkıntısı avukatlığın sıkıntısı yanında hiç kalır. Yalnızlık, endişe, parasızlık, işsizlik... Mahşerin dört atlısı gibi gelir avukatın üstüne... Bunlar mesleğin sorunlarıdır ama sorunları yaşayan ve taşıyan meslek değil, birer birer meslektaşlardır.

Yaşam, sorun çözmekle geçerse verimli ve zevklidir.
Çözümsüzlük içinde yaşamak ise, kıvranmaktır.
Meslek kendi sorunlarına çözüm getirmezse, meslektaşlar kıvranmaktan başka bir şey yapma şansına sahip değildir. Gençler bu anlamda şanslarına güvenmemelidir; hiç şansları yoktur.

Avukatlık uğruna ruh sağlığı feda edilmemelidir. Avukatlık uğruna her türlü fedakarlığa katlanmaya hazır bir genç ordusu var. Ama mesleğin fedakar kahramanlara ihtiyacı yok. Adalet, sağlıklı düşünen, bilgili hukukçular eliyle gerçekleşir. Geçim kaygısı ile adalet kaygısı karşı karşıya gelmemeli. Yoksa kötü kaygı iyi kaygıyı kovar.

Avukatlık mesleği zarar görürse bu zarar hemen adaleti de etkiler. Adaleti sağlamakla yükümlü Devlet örgütünün de mesleği ayakta tutmak için üstüne düşen görevler bulunmaktadır. Ama bence baro gibi bir örgüt varken Devlet örgütünü bu işe karıştırmamakta fayda vardır.

Meslek, eğer meslekse, geleceğini düşünür ve düzenler. Bu düzenlemeyi beceremeyen bir kalabalıkta işe başlayan gençler şimdiden geleceklerini kaybetmiş demektir. Bütün bu nedenlerle, geleceğe yönelik düzenlemelere gençlerin sahip çıkması gerekir.

‘’Avukat sayısını sınırlama düşüncesini’’ uzak görüşlü, zeki, neşeli, sevecen gençlerin ellerine uzatıyorum. İsterlerse çöpe atabilirler. Bu konu kendilerini ilgilendirir.

Ben şimdi balığa gidiyorum...

"Geçim kaygısı ile adalet kaygısı karşı karşıya gelmemeli."Hafızama kazınan bir cümle oldu,mükemmel bir tespit..
Old 06-09-2013, 08:16   #40
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mehmetsahsimsek
Her yerde bazı avukatlar kurum dosyalarını özel referanslarla alıyor.İlerdeki avukat sayısına göre kurumlardan avukatlara verilen dosya sayısı sınırlandırılırsa ve bu dosyalar adil paylaşılırsa sanırım iş alamayan Avukatlar a faydası olur avukat sınırlandırılması yerine özel dah olsa pastanın paylaşımında sorun olduğunu sanıyorum.Bu Öneriye katılan da olur katılmayan da
Önerinize tamamen katılıyorum.Hukuk fakültesi sayısı fazladır doğru,ancak asıl sorun iş imkanlarının yaratılması konusundaki adaletsizliktir.
Old 06-09-2013, 08:18   #41
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan abyss
Merhaba ben hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim son bir kaç yıldır avukatlık sınavı olsun mu olmasın mı muhabbeti var.Gerekli olduğunu düşünen kişiler öğrenciler değil zaten.Eğer sınav olacaksa ben mezun olmuş,avukatlarımızında bu sınava girmesini isterim.Sınav sonundaki başarıyı hep beraber görelim.Bakalım dışardan ahkam kesmekle oluyormuymuş bu işler..
11 senelik avukat olarak ayakta alkışlıyorum...Yeterlilik sadece göreve başlayacak olanlar için değil,mesleğini devam ettirenler için de gereklidir.Sınav olacaksa herkes için olmalı.
Old 06-09-2013, 15:52   #42
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan detay82
Avukat sayısının sadece nüfusun artışıyla değerlendirilmesi kanımca yetersiz bir değerlendirmedir. Örneğin nüfusun içindeki çocuklar, bebekler, işsizler vs nin avukatlara iş ve para vermesi pek mümkün değildir. Geri kalan insanların da iş ve ekonomik durumları önemlidir. Ülkelerin ekonomik gelişmesi, üretiminin artması, nüfusunun zenginleşmesi, işsizlik rakamları, devletin zenginliği vs. nüfustan daha önemlidir. Ülkemizde avukat sayısının artması ile ekonomik kalkınmamız aynı oranda değildir.
Alman nüfusu ve devletinin ekonomik yapısı bizimkinden farklıdır.

Sayın detay82,
1. avukat sayısı sadece nüfus artışı ile değerlendirilmez. Hak veriyorum. Avukat sayısının nüfus artışı ile paralel artması olası ölçeklerden sadece bir tanesidir. Avukat saysının artmasının veya eksilmesinin başka ölçütleride vardır. Önemli olan avukat sayısı çok veya az derken, çokluğun veya azlığın hangi kriterlere göre olduğunu belirtmektir. 'Avukat sayısı çok, sınırlandırılmalı' derken sayının neye ve kime göre çok olduğunu belirtmek zorundasınız.
2. Avukat sayısının nüfusa dayalı olarak değerlendirilmesi ve uluslararsı karşılştırmalarda kaç kişiye bir avukat düştüğü benim buluşum değildir. Uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan bir yöntemdir.
3. Ayrıca, avukat sayısını nüfusa göre değerlendirmeyi tutarlı bir ölçek olarak görüyorum. Nüfusun artışı tek başına bir ölçek olamaz, ama nufusun artışı ile hukuki anlaşmazlıklar da artacaktır.
4. Çocukların, bebeklerin, işsizlerin avukatlara iş ve para veremiyeceklerini kabul etsek bile, bu kişilerin hukuki anlaşmazlıklara karışamıyacağını ve hukuk anlaşmazlıklarda taraf veya anlaşmazlık konusu olamıyacaklarını iddia edemeyiz.
5. Uluslararası problemlerin bilimsel incelenmesinde, belirttiğiniz ekonomik gelişme, üretimin artması, nüfusun zenginleşmesi, milli gelir vs. gibi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır. Alman Barolar Birliğinin 2008 yılında yaptığı bir araştırmada değinilen Dünya Bankası sayılarına göre belirli bir davada Avukat masrafı şöyle:
Macaristanda, Danimarka ve Polonyada dava değerinin yüzde 5i,
Almanyada bu değerin yüzde 6,2si
Norveçte değerin yüzde 8i,
Yunanistanda yüzde 10u,
Türkiyede yüzde 12si,
İtalyada yüzde 21,8i
Belirttiğim konuları ve karşılaştırmaların hangi ölçütlere göre yapıldığını
alttaki linkten bulabilirsiniz:
www.brak.de/fuer-anwaelte/gebuehren-und-honorare/iw-studie.pdf
6- Ülkemizde avukat sayısının artması ile ekonomik kalkınmamız aynı oranda değildir. derken dayandığınız herhangi bir araştırma veya bilimsel inceleme var mı?
7. Alman nüfusu ve devletinin ekonomik yapısı bizimkinden farklıdır ama Almanya'nın da bir avukat sayısının artması, buna paralel olarak avukatların gelirleinde bir düşüş, rekabet kızışması ve işsiz avukat sayısında çoğalma problemi var. Problem aynı.
8. Avukatlarımızın durumunu illede Alman Avukatların durumu ile karşolaştırmak zorunda değiliz, diğer ülkelerde bu türden bir problem var mı, yok mu diye bir araştırma da yapabiliriz. Diğerlerinin nasıl bir çözüm buldukları veya bulamadıkları problemimizi çözmede yardımcı olabilir.
9. Önemli olan ufkumuzu biraz genişletmek ve avukatların problemlerinin çözümünün sadece sayıyı sınırlandırmakla olamıyacağını anlamakta.
10. Belki de ben yanılıyorum, avukatlığa bir kota getirilse, avukatlığa giriş sadece sınavla olsa problem kendiliğinden ortadan kalkar. Problem ortadan kalkınca da noterlere, mimarlara, doktorlara, mühendislere ve aklımıza gelebilecek diğer mesleklere de kota ve sınırlandırma geitiriz.

Saygılarımla
Old 06-09-2013, 16:33   #43
İsmail Kızık

 
Çözüm

Bence bundan sonra büyük büro ve küçük büro ayrımı söz konusu olacak.Yani,bürolarda avukat sayısı artacak ve avukatlar artık uzmanlık alanlarına göre sınıflandırılacak..
Old 13-10-2013, 20:09   #44
mervealcik

 
Varsayılan

Artık ülkemizde yeterince hukukçu olduğunu düşünüyorum yakın zamanda İstanbul adliyesi avukat stajyeri alınmasını durdurdu stajyer avukat sicilleri 47000 leri bulmakta bu yüzden hukuk fakültelerindeki kontenjan artırımlarına bir son verilmeli onun yerine daha kaliteli bir eğitim verilmesi için uğraşmalıdır.

Şu sıralar TBB Staj yönetmeliğini değiştirdi , yürürlüğe girdiğinde staja başlamış olanlar ve yürürlükten önceki 6 ayda staj için başvurmuş olanlar hariç olmak üzere hukuk fakültesi öğrencilerini avukatlık sınavı denilen sınav beklemekte. Bence çok yerinde bir uygulama olacak hatta staj süreci iki yıla çıkarılıyor sanırım. Sınava tabi olacak öğrenciler bu durumdan hoşnut olmayabilir ama bence meslekte yetkinlik adına çok yararlı olacak bu sınav. Önceki mesajlarda bir meslektaşım değinmişti avukatlık cepteki keklik gözüyle bakılan bir meslek oldu diyerek. Bu sınavla birlikte artık bu bakış açısı değişecek. Hukuk fakültesini başarıyla tamamlamış biri dahi olsa tüm hukuk derslerini baştan gözden geçirecek ve daha yetkin olacak. Eğer staj dönemi de daha sıkı bir şekilde ele alınıp verimli olursa uygulamaya dair de çok rahat bir şekilde mesleğe adapte olunabilir. Çünkü avukatlık sadece teorik dersler öğrenilerek yapılacak bir meslek değil. Yönetmelik yürürlüğe girdiğinde bu sınavla birlikte sınavı geçemeyenler avukatlık statüsüne sahip olamayacaklarından bunun avukat sayısını sınırlandırmak adına bir adım olduğunu düşünüyorum ve yerinde buluyorum.
Old 21-03-2014, 11:13   #45
Senatus

 
Varsayılan

Artık daha fazla fakülte açılmamalı. Özel üniversitelerdeki soruların zorluğu veya kolaylığı denetlenmeli. Fakülte arttıkça hocaların da bir fakülteden diğerine yetişmesi zor oluyor bir taraf mutlaka eksik kalıyor. Bu şekilde eğitim olmaz. Öğretim üyesi açısından açık bir şekilde personel eksikliği yaşayan üniversiteler derhal kapatılmalı. Tabela üniversiteleriyle ne eğitim ne adalet işleri yürüyebilir!
Old 21-03-2014, 12:06   #46
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,
20/03/2014 GÜNLÜ MESAJIMIN İÇERİĞİ İLE "AVUKATLIK MESLEĞİNE KOTA GETİRİLMESİ" KEZA,"SINAV ZORUNLULUĞU" GİBİ ÇÖZÜMLERİN,
SANAL VE GEÇİCİ ÇÖZÜMLER OLDUĞU DÜŞÜNCESİNDEYİM.ÇÜNKÜ,ASIL SORUN AVUKATLIK YASASI DEĞİL,BİZLERİ DIŞLAYAN HMK'NUN 114.MADDESİNDEKİ TUHAFLIK VE ÖTEKİLEŞTİRMEDEN KAYNAKLANMAKTADIR.ANILAN YASANIN 114.MADDESİNDEKİ DAVA ŞARTI KAPSAMINDA GÖSTERİLEN "GİDER AVANSI"NIN DIŞINDA BIRAKILMAMIZIN, YASAL VE HAKLI BİR GEREKÇESİ OLAMAZ.AVUKATLIK ÜCRETİ, YARGILAMA GİDERLERİ KAPSAMINDADIR.
HMK'NUN 114.MADDESİNE VE HMK'NA BAĞLI TARİFEDE YAPILACAK DEĞİŞİKLİK VE EKLENTİLER NETİCESİNDE,TÜM MESLEKTAŞLARIN MADDİ YÖNDEN BÜYÜK BİR RAHATLIĞA KAVUŞACAĞI,BU İKTİSADİ RAHATLAMADAN DOLAYI TOPLUMDA HER YÖNÜ İLE İTİBAR KAZANACAĞIMIZ MALUMLARINIZDIR.KARAMSARLIĞA GEREK YOKTUR.20/03/2014 GÜNÜ TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI SN.METİN FEVZİOĞLU TARAFINDAN,TARAFIMA GÖNDERİLEN 13/03/2014 GÜNLÜ TEŞEKKÜR NİTELİKLİ YAZIDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE,( Yazı metni: Avukatlık Yasası ile ilgili görüş ve önerilerinizi Birliğimiz ile paylaşmış olmanızdanr dolayı teşekkür eder; Avukatlık Yasası ile ilgili görüş ve önerilerinizi halen Adalet Bakanlığı bünyesinde Avukatlık Kanunu değişikliği çalışmalarını sürdüren Bilim Komisyonuna iletilmek üzere Birliğimiz temsilcisine iletildiği hususunda bilginizi rica ederim.Saygılarımla...)BU YASAL HAKKIMIZI MÜCADELE EDEREK ALACAĞIZ.AVUKATLIK ÜCRETİ YARGILAMA GİDERLERİNDEN DEĞİL İSE,NEDİR?!BU ÇIKMAZA CEVAP VERMEK VE ÇÖZÜM BULMAK ZORUNDADIRLAR.AKSİ HALDE MESLEĞİMİZDE YAŞANAN VE YAŞANACAK TİSÜNAMİ'NİN SADECE BİZLERİ DEĞİL,BUNDAN SORUMLU OLACAKLARI DA BOĞACAĞI GÜN GİBİ AŞİKARDIR.ANCAK, AĞLAMAYAN BEBEĞE...ÖZDEYİŞİNDEN HAREKETLE ATALETİ BİR TARAFA BIRAKIP,BAŞIMIZI KUMDAN ÇIKARIP,BU YASAL HAKKIMIZIN TESİSİ YÖNÜNDE MÜCADELECİ OLMAK ZORUNDAYIZ.HİÇ BİR HAK MÜCADELE EDİLMEDEN KAZANILMAZ.BİZE KUCAK AÇMIŞ ÇOK DEĞERLİ "TÜRK HUKUK SİTESİ"NE KATILIMLARINIZ İLE MESLEKİ KAMUOYUNU OLUŞTURACAĞIMIZ KESİNDİR.GEREKİRSE HER BİR MESLEKTAŞ OLARAK YUKARIDA SÖZÜNÜ ETTİĞİM VE 20/03/2014 GÜNLÜ MESAJIMDA TÜM YÖNLERİYLE İZAH ETTİĞİM ÇÖZÜMLER NOKTASINDA
T.C.ADALET BAKANLIĞI'NA VE ONUN İLGİLİ BİLİM KOMİSYONUNA
YAZILI OLARAK İLETİLER GÖNDERMEK SURETİYLE DİKKATLERİNİ ÇEKMEK GEREKMEKTEDİR.BU UĞURDAKİ KIVILCIMIN ATEŞ TOPUNA DÖNÜŞMESİ YÖNÜNDE HER BİRİMİZİN KATKISI VE MÜCADELESİ GEREKMEKTEDİR.SATHİ VE GEÇİCİ AMAÇLI ÇÖZÜMLER,MESLEĞİMİZİN GELECEĞİ NOKTASINDA YETERLİ VE KALICI ÇÖZÜMLER OLMALAYACAKTIR.SEVGİ VE SELAMLARIMLA...
Old 22-03-2014, 10:27   #47
emrahcevik

 
Varsayılan

avukatların ekonomik sorunlarının günden güne artacağını öngörebiliyoruz. bir milyon kişinin girdiği bir sınavda 180.000 olan adamın avukat olabildiği bir ülkede balık kavağa çıkarsa şaşırmamalıyız.

problem hukuk fakültesinden mezun olan herkesin anlamsız bir stajla avukat olabilmesinde. artık avukatlık sınavının gerekliliği tam bir efsaneye dönüşmüş durumda. gerçek mi değil mi bilemiyoruz.

türkiye gibi kabileden hallice bir ortaçağ devletinde sorunların artmasının sebebi, sorunları çözmeye yönelik iradenin bir türlü ortaya çıkamamasında.

verilen eğitimin niteliği ne olursa olsun sınav da ölüm gibi herkesi eşitler.

avukatlık ücretine yönelik hmk ile düzenlemeler yapılmasına karşıyım. sorunu çözmeyeceği gibi daha büyük sorunların da çıkmasına sebep olabilir. bu girişimler gerçekçi değil.

en makul çözüm avukatlığın hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra hiçbir şey olunamazsa olunacak bir şey olmasından çıkarılmasıdır. şu anda avukatlar piyasa ortalamasının üzerinde kazanan, işsizlik sorunu en az olan, sermayeye ihtiyaç duymayan, ücretleri yüksek bir meslek grubudur.

avukatların maddi kaygıları tüm hizmet sektörü çalışanları için geçerlidir.

şu an en makul çözüm avukatlığın bir meslek olduğu, hukuk fakültesinin kişiyi meslek sahibi yapmadığı, sadece hukuk nosyonu kazandırmaya yönelik eğitim verdiği gerçeğini unutmadan mesleğe başlamak için sınav şartının getirilmesidir. zaten arz talep dengesi zamanla piyasa koşullarına göre oturacak ve bu sıkıntılar da kalmayacaktır.
Old 24-03-2014, 11:06   #48
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

Sn.Hamdi Sırrı Duyguseli’nin hamaset kokan,özverili çözümsel yaklaşımının özünde “Yalnızlık,endişe,parasızlık ve işsizlik” gibi gerçekçi fenomenlerin yattığı açıktır.Ancak,Sn.Emrah ÇEVİK’in konuya ilişkin düşüncelerinde yer alan “mesleğe kota getirmek”,” avukat adayını sınava tabi tutmak” gibi yüzeysel ve amaçsız çözümler netice itibariyle bizleri “KPSS” gibi Devlet’çi yaklaşıma ve köle olmadığı gibi efendi de olmayan avukatları memur olmak gibi serbest mesleğin ruhuna aykırı bir yola götürecektir.
Bizler; düğmesi olmayan, dik yakası ile kimseye boyun eğmeyen ve cepleri olmayan; vücudumuzu ve ruhumuzu kabzeden o değerli cüppenin mensubu avukatlarız.
Hiçbir kuvvet ve iktidar bizleri köle yapamayacağı gibi, efendi olmak da istemiyoruz.Avukatlık mesleğinin sınava tabi tutulması demek,KPSS demektir.Çözümün adresi KPSS dir.Torpile karşımı sı nız?! İşte size torpil,adam kayırmaya,kart hamili yakinimdir şeklindeki tutum ve davranışlara muhatap olacağınız açıktır!
Avukatlık mesleği MUHAKEME ve ÇÖZÜM mesleğidir.Kişisel başarı ve yeteneklerin,muhakeme ile pekiştiği mükemmel bir kokteyldir.Bar işleten ve barmen olan sizsiniz.İstermisiniz kokteylinizi bir başkası veya başka iradeler hazırlasın?!Bu kabul edilebilinir mi?Adı üstünde “Serbest meslek.” Akan sular durur,saygı başlar,çünkü;
kimseye mihnetiniz yoktur.Efendi de sizsizsiniz,köle de sizsiniz.Kendi masanızı ve büronuzu temizler,çayınızı demler ancak,aldığınız kıyak bir ücret ile de efendi gibi yaşarsınız.Genel müdürünüz yok…Müfettişiniz yok…Hesap soranınız yok…Mesai mefhumu-
nuz yok..General de siz siniz,er de siz siniz…
Bizler Devlet’ten ulufe veya yardım da talep etmiyoruz.Yeniçeri veya Sipahi de değiliz.Biz sadece HAKKIMIZI İSTİYORUZ!...
Önce T.C.Adalet Bakanlığı olarak,yasal bir şekilde AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ’ni Resmi Gazete de yayımlayarak yürürlüğe koyacaksızın.Ama,
yargılama giderleri mevadından olan “ avukatlık ücretini” ise, HMK’nun DAVA ŞARTLARI başlıklı 114.maddesinde yer almasını istemeyeceksiniz.Peki o halde; avukatlık ücreti,yargılama gideri değil se, TANIMI NEDİR?Bu ne yaman ve kabul edilemez bir çelişkidir!..Bilirkişi ücreti ve Mahkeme keşif ve giderleri,8.00-TL’lık tebliğat pulu yargılama giderleri kapsamına alınıyorsa,avukatlık ücretinin de bu kapsama dahil edilmesi
gerekmez mi? GSM operatörlerinde kapsama alanı noktasında bir arıza mı var?!! Neden bu arıza giderilmiyor?..
Gerek HMK nun 144.maddesine ve gerekse ilişkin olduğu “Gider Avansı Tarifesi”
Nin 3.ve 4.maddelerinde yapılacak basit bir yasal düzenleme ile, Sn.Hamdi Sırrı DUYGUSELİ’nin haklı olarak sözünü ettiği “Yalnızlık,endişe,parasızlık ve işsizlik” gibi gerçekçi fenomenlerin bertaraf edileceği açıktır.Peki bunu istemek ulufemi dir,yardım mıdır? Hayır sadece hakkımızı istiyoruz.HMK ve ilişkin Tarifesi’nde yapılacak değişimler ve tadiller,Sn.Emrah ÇEVİK’in iddiasının aksine,sorunların çözümünde en etkili yol olacaktır.Veraset ilamları NOTER’lerde,neredeyse “Anlaşmalı Boşanma Sözleşmeleri”
NOTER’lerde,çok değil,az bir zaman sonra NOTER’lerin cüppe giyip savunma yapacakları günler yakındır.Binlerce NOTER, T.C.Adalet Bakanlığı’nın yapmış olduğu yasal düzenlemeler ile kıyak bir yaşam idame ediyorlar.KOTA YOK,SINAV YOK,NOTER SAYISIN DA KISITLAMA YOK…Ancak, yasal ve haklı hakları var…Bunlar, NOTER’lerin
kendi meslek onurlarına uygun ve insanca bir yaşam sürmelerine ortam hazırlamıştır.
İşte benim sözünü ettiğim husus ta budur.
Avukatlık mesleğimi İzmir’de yürütmekteyim.Yaklaşık 30 yıla yakın bir süredir
mesleğin içerisindeyim.Halen İzmir ilinde toplamda 100.000 adede yakın boşanma davası var. Lütfen İzmir ve çevre ilçelerinde veya bulunduğunuz yerin il ve ilçelerinde boşanma dava sayısını akademik anlamda bir araştırın.Eminim bu denli yoğun boşanma davalarında vekile yürütülenin %10 ‘u aşmayacağı açıktır.
İddia ettiğiniz “YAŞ PASTA” dan hakkımızı alanlar kota dışı hareket eden veya sınavsız mesleğe atılan meslektaşlarımız değil,bilakis HMK’nun 114 ve ilişkin Tarifesi’ndeki yanlış uygulamaya sebebiyet veren düzenlemelerdir.
Sevgi ve selamlarımla…
Old 24-03-2014, 18:46   #49
emrahcevik

 
Varsayılan

gider avansı ile ilgili düzenleme karşımıza hmk'nın 114/1-g ve 120. maddeleri ile çıkmaktadır. önce gider avansının zorunlu olduğu belirlenmiş ardından gider avansının neleri içereceği yönetmelikle belirlenir diyerek düzenlemeyi yönetmeliğe bırakmıştır. orada da avukatlık ücreti buraya dahil edilmemiştir.

tartışmamız yasama organının ve yürütmenin gider avansı ile ilgili düzenleme yaparken avukatlık ücretinin neden bu kapsamda değerlendirmediğinin ve değerlendirmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.

bu konuda yukarıda da açıkladığım üzere avukatlık ücreti yargılama giderlerinden olsa da gider avansı olarak baştan yatırılmasının zorunlu tutulmasına karşıyım. zaten bakanlık da avukatlık ücretini zorunlu giderler kapsamında değerlendirmediği için yönetmeliğe dahil etmemiştir.

bence bakanlığın değerlendirmesi isabetlidir. avukatlık kanununun ruhuna da uygundur. bir an için böyle bir düzenleme yapıldığını varsaysak bile avukat ile takip edilmeyen işlerde kişilere böyle bir zorunluluk getirilemez. kaldı ki gider avansı yatırılmadan müteakip işlemler yapılamamasına rağmen vekil olmadan her türlü iş yapılabilir. avukat yargılamanın ilerlemesi için asli bir unsur değildir.

ikinci cümlemde bunun avukatlık kanununun ruhuna uygun olduğunu söylemiştim. avukatlık serbest meslek sayıldığı için ücretinizin tahsili için araya devlet gibi birtakım güçler koymak yanlıştır. avukat ücretini almadığı işe başlamak zorunda değildir. ücretini kendisi belirler. ödeme şeklini, zamanını da kendisi belirler. eğer ödeme almıyorsa işi almaz olur biter. bu bağımsızlığımızın gereğidir.

sınav diyince akla kpss'nin gelmesi ilginçtir. burada mesele avukatlığın bir meslek olduğunun kavramasıdır. hukuk fakültesi mesleki eğitim veren bir fakülte değildir. hukukçu diye bir meslek grubu yoktur. avukatlık mesleğine başlamak için staj haricinde sınav şarttır.

bu birine köle olmak anlamına gelmez. bilakis herkesin avukat olabildiği bir ortamda avukatın köle haline gelmesi kaçınılmazdır. ücretlerin düşmesinden payını alan avukatlar daha düşük ücretlerle daha uzun çalışma saatlerinde çalışmak zorundadır. esas kölelik budur.

avukat olabilmenin zorlaştırılması hem ülkedeki hukukun gelişimi hem de avukatların maddi refahları için şarttır. bütün zorlu aşamalardan sonra avukat olabilen şanslı azınlığın maddi refah içinde olmasından doğal bir şey olamaz. çünkü sistemin doğası budur. ama kaloriferci veya apron memuru olmak için dahi sınav yapan sistemin avukat olmak için herhangi bir sınav yapmaması saçmadır.

kapitalizm arz-talep üzerine yürüyen bir sistemdir. bu sistemde avukatlar refaha erişmek istiyorlarsa arzın düşmesi için gerekli önlemleri almak için çırpınmalılar. yoksa yapılan işin ve tabi devletin yapmak istediği şeyin emek piyasasına ucuz işgücü arzı yaratmak olduğunu görüyoruz.

sizce her hastanın özel veya devlet hastanesine gidebilmesini sağlamak üzere ücretleri düşüren devlet her vatandaşın avukata ulaşabilmesi için ücretleri neden düşürmesin?

biraz düşünelim. ve bir sınavda %20'nin içinde olan kişinin %1'in gelir seviyesinde yaşamasını istemesinin ne kadar makul olduğunu düşünelim.
Old 25-03-2014, 19:19   #50
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

İletiniz bir tüm olarak irdelendirildiğin de,kendi içinde çelişkiler yaratan, neoliberal ekonomi ve siyaset anlayışı ile kapitalist felsefeyi, sorunlarımızın sözde çözümü noktasındaki yararlarına methiyeler dizildiğini, aslında mesleğin onur ve haysiyetini tesis etmek için gizli hasetlik içeren sözde çözümler arayışı içerisinde hareket edildiğini, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya kendi kendine döner" felsefesinin,ortak paylaşım ruhuna aykırılığını,avukatlık mesleğinin,bir meslek olarak kabulünün ancak sınav zorunluluğu şartı ile kabul görebileceğini,mesleki refahiyetin aslında başkalarına mesleki yaşam hakkının tanınmaması ile geçerlilik kazanacağını,
avukatlık ücretinin tahsilinin çözümü noktasında Devlet’i çözüm mercii görmeyip, ancak mesleki kimlik için Devlet’i çözüm mercii olarak görülmesini,köle ve efendi ikileminin sığ çözümler içerisinde değerlendirildiğini,avukatlık ücretini yargılama giderleri kapsamında görülmesine rağmen,bunun gider avansı kapsamına alınmamasında yasa ve yönetmelik koyucunun fikir ve eylemlerinin isabetliliğinin desteklemesini hayretler içerisinde izlemekteyim.
Sn.Emrah ÇEVİK iletinizle aynı mesajdaş değilim!...
Öncelikle avukatlık mesleğinin içerik olarak tanımını hiçbir efendi veya köle yapamaz.Antik çağdan bugünlere değin mücadelesi ile ün salmış “ÇİÇERO” , avukatlık mesleğini yapabilmek için antik senatodan onay almamıştır. Başarı ve yeteneğini,muhakemesi ile harmanlayarak kokteylini kendisi hazırlamış,bir sürü başarıya imza atmış ve kendi sonunu da hazırlamıştır.Doğumu ve gelişimi ile ölümü noktasında hiçbir vesayet makamı yetki alamamıştır.Mesleğimizin atası olarak bilinen bu zat,hür doğmuş,hür yaşamış ve hür ölmüştür.
Günümüzde avukatların da durumu böyledir.Siz bir avukatı sınav ve mülakat zorunluluğu altına sokarsanız eğer, o meslektaş o anki egemen gücün vesayeti altına girer.Artık o egemen gücün tasarrufu altındadır.Kendini tasarruf etmek hakkından mahrumdur.Bizim konumuz ise serbest meslek erbabı olarak Vergi Usul Kanunu kapsamında vergi mükellefi olarak kabul gören ancak,kendi söküğünü kendi diken serbest avukatlık mesleğinden söz etmekteyiz.İşte 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun vaz’edicileri avukatlık için bir sınav zorunluluğu getirmemişler ise, bu serbestiyetin ürünü düşünceden kaynaklıdır.
Barolar, baro başkanlarını ve yönetim kurullarını seçerlerken,grup adına hareket ederek özünde siyasi bir düşünce ve söylemin neticesi olarak seçime giderler.
Israrla değindiğiniz sınav zorunluluğunun getirildiğini var sayalım.Ünlü Fransız düşün adamı Sn.Monteskiyö “kuvvetler ayrılığı” prensibini sırf yeşillik olsun diye o anki gündeme taşımadı.Uzak görüşü ile bugünlere ışık tutarak,egemenlerin
serbest at koşturmalarının önünü kesmiş oldu.Yürütme-Yasama ve Yargı.Üç adet ateş parçasının sadece kendi atomları etrafında dönmesini sağladı.Birbirlerinin atomları etrafında her beraber dönmüş olsalardı eğer,nasıl bir patlamanın vukuu bulacağı malumunuzdur. İşte,yürütmenin başı olacak Baro yönetim kurullarının,
yasa koyucunun getirdiği sınav zorunluluğu yasasını, tüm tarafsızlıklarından ari bir şekilde adaletli bir seçim ile mülakat yapabilecekleri mümkün mü dür?!!! Baro yönetim kurulları, bu işlemleri icra ederken,bir şirkete avukat tayin etme noktasındaki seçimlik haklarını değil,tüm insanlığın savunuculuğuna soyunmuş,konsültasyonlu davaların operatör cerrahı, psikolog veya psikiyatr,sosyal bilimci,sosyal adaletçi, ekonomist,kendi bürosunu temizleyen,kendi çayını demleyen,kendi hastalığı ile kendisi ilgilenen,bireylerin sorunlarını para karşılığı satın alan vs. gibi oldukça kompleks bir şahsiyetin mesleki seçimini yapacaklardır.Bu karmaşık Sn.şahsiyetin bir vesayet makamınca değerlendirilmesinin yapılması,mesleğin içerik itibariyle anatomisine, kimyasına aykırıdır.Haydi diyelim kişisel başarı ve ürünlerini,kopyala-yapıştır mantığı ile belgeleyen bir Sn.şahsiyetin,beyin kıvrımlarında gezinmek,muhakeme erk ve yeteneğini keşfetmek,paralel evrendeki Dünya benzeri bir gezegeni bulmak kadar zorlu bir iştir.Böylesi bir kokteylin tadına ancak,usta bir barmen bakabilecektir.
Soruyorum,böyle bir barmenin varlığının ve sayısının ne olduğu konusunda bir bilginiz var mı?! Böylesi sığ bir çözüm anlayışı ancak,yerel idare Encümenlerinin vereceği kararlar kadar basit ve yavan olacaktır.Dinin siyasete alet edilmesini bertaraf eden laiklik felsefesi gibidir,avukatın laiklik felsefesi…Siyasete,zümrelere,taraflara bağlı değildir avukat…Avukat tarafsızdır ve tarafsız kalacaktır.Ne efendidir ve ne de köledir. Bilmem hassasiyetlerimi yansıtabildim mi?!
Sınav ve mülakat zorunluluğu yönündeki sığ düşüncenize iştirak etmemekle birlikte,avukatlık ücreti noktasında Devlet’in desteğini aramanızdaki çelişki de beni yordu.Biz sadece HAKLARIMIZI İSTİYORUZ!...
Avukatlık ücreti yargılama giderleri kapsamında değil mi dir?.O halde sorun ne?!! Kendilerini “Hukuk mühendisi” olarak tanımlayan noterlerin hali hazırda süre gelen refahiyetleri karşısında,konsültasyonlu nice davaların gezici operatör cerrahları olan bizlerin refahını betimleyecek ve yaşatacak HMK’nun 114.maddesi ve ilişkin Yönetmelik’in 3 ve 4.maddelerine giremememizin izah ve dayanağı nedir?. Anılan Yasa ve ilişkin Yönetmelik’in ilgili maddelerine girdiğimiz an serbest avukatlık jargonumuz bozulup,Devlet’çi bir anlayışa mı tabi olacağız?..Anlamış değilim.Israrla HMK da yapılacak tadilatlara karşı durarak,neoliberal ve kapitalist felsefe jargonları ile sığ çözümler arayışı peşindesiniz.Avukatlık mesleği taksi şoförlüğü mesleği değildir.Kota konulamaz.
Başarı ve yeteneğinizi,muhakemenizle harmalayıp piyasa çıktığınız an zaten serbestsinizdir.Kimse size engel olamayacaktır.Bizim karşı durduğumuz husus,biz meslektaşlara uygulanan “ÜVEY EVLAT” muamelesi ve düşüncesidir. Bilirkişi her ne kimse
Mühendistir,Ekonomisttir,İşinin ehlidir.Peki bizler işimizin ehli değimliyiz dir? Bilirkişi ücreti yargılama kapsamına alınıp ücreti “gider avansı” adı altında hakları korunarak teslim ediliyorsa eğer,bizlerin hakları neden teslim edilmesin...Sırf yeşillik olsun diye mi savunma yapıyoruz!...Bir hizmet sunuyoruz…Emek veriyoruz…Bu hizmet ve emeğimiz YARGILAMA SÜRECİ İÇERİSİNDE gerçekleşiyor…O halde yargılama giderleri kapsamında bizlerin de ücretinin “ Gider Avansı” kapsamında peşin olarak ödenmesi gerekmektedir.CMK'daki uygulama neden HMK'da uygulanmasın?!!!Bu kadar basit.Değindiğim üzere biz sadece HAKKIMIZI İSTİYORUZ!...Ne Yeniçeri’yim,ne de Sipahi’yim…Padişah çok yaşamış ya da yaşamamış umurumda değil!...Bürosunun suyunu-elektriğini,sabit giderlerini ödemek zorluğu altına girerek,kredi kart borç batağına saplanan nice saygın meslektaşlarımızın mevcudiyeti karşısında; padişah çok yaşamış ya da yaşamamış umurumda değil!...
Sevgi ve selamlarımla…
Old 26-03-2014, 09:43   #51
emrahcevik

 
Varsayılan

sayın mavigül,

yazdıklarımdan ısrarla bir şey anlamak istememenize, son derece berrak bir şekilde ve tutarlı olarak anlattıklarımı anlamamanıza, yazdıklarım karşısında argüman üretmek yerine düşüncelerimi sığ, neoliberal vs. sözlerle yorumlamayı seçmenize anlam veremiyorum.

avukatlığı taksicilikten -bittabi hakimlikten, savcılıktan, kasaplıktan veya doktorluktan- farklı gören görüşünüze katılmıyorum. benim için toplumsal işbölümü içinde avukat ile kabzımalın farkı yoktur. iki grup da bir işlevi yerine getiriyor o zaman sizin diğer işlev sahiplerinden farkınız ne?

devletin vekalet ücretlerine aracı kılınmak istenmesinin kapitalist sistemle çelişkisinden bahsettim. öncelikle sizin avukatlık mesleğini bu ekonomik düzende nasıl konumlandıracağınız konusundaki kafa karışıklığından kurtulmanız gerekir. bir yandan serbest meslek kimseye bağımlı değilsiniz ücretinizi kendinizin belirleme hakkına, iş seçme hakkına sahipsiniz diğer yandan da seçtiğiniz işte az bulduğunuz ücretin bir kısmının devlet aracılığıyla kendinize ödenmesinden yanasınız. madem ücreti az buldunuz o zaman işi neden aldınız? kimse sizin yakanıza yapışmıyor işi alın diye.

avukatların efendilerinin olmadığı safsatasına belki okul çağındaki ergenleri inandırabilirsiniz. fazlası değil. tabi önce efendi ve köle'yi tanımladıktan sonra.

bir otoritenin koyduğu yasaların uygulanmasında aracı olan avukatların rolünü abartıp kerameti kendinden menkul avukatlık anlayışını kesinlikle kabul etmiyorum. sınav ve mesleğe kabul koşullarının tekrar gözden geçirilerek yapısal bir değişiklikle sorunlarımızın azaltılabileceğini düşünüyorum. bunun dışında araya kuvvetler ayrılığı, cicero vs. karıştırılarak yazılanlar hamasetten öte değildir.
Old 26-03-2014, 12:02   #52
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

Sn.Emrah ÇEVİK,
Şahsımda tesbit ettiğiniz "İdrak yolları enfeksiyonu" rahatsızlığım nedeniyle geçici bir süre nekahate çekiliyorum.
Sevgi ve selamlarımla...
Old 26-03-2014, 12:31   #53
emrahcevik

 
Varsayılan

sayın mavigül,

sanırım o teşhisi bizzat kendiniz koymuşsunuz. benim öyle bir teşhisim olmadı.

ama yine de geçmiş olsun.

sağlıkla kalın.

saygılarımla.
Old 26-03-2014, 21:11   #54
İbrahim YILMAZ

 
Varsayılan

Ben bir vakıf üniversitesinde hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim. Yukarıda bazı üstadlarımın vakıf üniversitelerine olan önyargısı hasebiyle bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Öncelikle lise çağlarındaki sorumsuzlukları sebebiyle sırf biraz daha net yapamadığı için devlet üniversitelerindeki hukuk fakültelerinde okuyan meslektaşlarım ile bizler hakkında yapılan bu olumsuz mukayese beni her zaman oldukça rahatsız etmiştir. Zira avukatlık, muhakeme yeteneği başta olmak üzere daha birçok kişisel kabiliyet ve yetkinliğin bir arada olmasını gerektiren bir meslektir. Bu konu hakkında herkesin hemfikir olduğu kanaatindeyim. Ne yazık ki; aynı düşünceye sahip birçok meslektaşım vakıf üniversitelerinde okuyan öğrenciler hakkında bu tarz beceri ve yetkinliklerin varolmadığını varsaymakta ve bu öğrencilerin mesleki hayatlarında başarılı olamayacağı veya avukatlık mesleğinin kalitesini düşüreceği yönünde (nedense) bir önyargıya sahip. Avukatlık gibi saygın bir meslek erbabının genelinin bu tarz sığ bir düşünceye kapılması gerçek bir ironidir. Ayrıca devlet üniversitelerinden mezun olan meslektaşlarım nasıl olur da bütün vakıf üniversitelerinde verilen eğitimin kalitesi hakkında olumsuz düşüncelere kapılabilir onu da anlamış değilim. Ben Marmara Üniversitesi gibi sizlerin gözünde adı duyulmuş ve köklü bir üniversiteden sürekli ortalamamı yükseltmek için ders almaktayım. Şunu belirtmeliyim ki; tabiri caizse derslerimi yatarak ve kendi okulumda altığım notun çok daha yükseğini alarak geçiyorum. Benim gibi ortalama konusunda sıkıntı çeken arkadaşlar sırf bu kolaylık nedeniyle devlet üniversitelerinden ders almakta ve rahatlıkla sıkıntılarını gidermekte. Bizler için devlet üniversiteleri adeta bir kurtuluş yolu haline gelmişken, sizlerin oralarda verilen eğitimin kalitesine olan hayali inancınız ve güvenininiz beni ciddi anlamda düşündürmekte. Hukuk fakültelerinin hukuk nosyonu ve muhakeme yeteneği kazandırması gerektiği yerde çoktan seçmeli sorularla sınavlar yapması ve bunu özellikle sizlerin öve öve bitiremediği devlet üniversitelerinin çoğunun yapması gerçekten çok ilginç. Yalnızce Marmara Üniversitesi'nden bahsetmiyorum. Farklı devlet üniversitelerinde hukuk fakültesi okuyan birçok arkadaşım var ve hemen hemen hepsi bu yazdıklarımı onaylayacağına eminim. Ankara Hukukta okuyup konuşma becerisine dahi haiz olamayan, toplumda malum sıfatla nitelendirilen, çok çalışkan öğrencilerin neden benden daha üstün tutulduğunu anlamıyorum. Bırakın meslekte herkes kendi kalitesini ortaya koysun. Aynı sene fakülteden 1.lik ile mezun olan ve sizlerden çok daha az kazanan avukatları eminim bir çoğunuz görmüş ve tecrübe etmişsinizdir. Ayrıca vakıf üniversitelerinin yalnızca yaz okullarında aldığı fahiş ücretler için öğrencileri dersten bıraktığına ve çan eğrisi sistemiyle oynadıklarına gözümle şahit oldum. Tabi ki de bu eğitimin kalitesinin yüksek olduğu anlamına gelmez. Ancak 1000 sayfalık ceza kitabını sınavdan önce tam 8 kere okuduğu halde yine dersten kalan şahsım ile 50 sayfalık fotokopici notu ile çalışarak ve çoktan seçmeli soruları cevaplayarak sınavı geçen liseden çok sevdiğim devlet üniversiteli arkadaşımın ceza hukuku bilgisini ve verilen eğitimin kalitesinin mukayesesini şimdi siz değerli üstadlarıma bırakıyorum.
Old 28-03-2014, 12:24   #55
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

Sn.İbrahim YILMAZ,

Değerli öğrenci arkadaşım, kişi kendini aştığı sürece insandır…Hasetlik ve çekememezlik gibi ortaçağ kalıntısı hislerin,sizler gibi avukatlık mesleğini layık-i veçhile yerine getireceğine inandığım arkadaşlar için bir engel olmasın… başarılarınıza devam ediniz…ünlü bir felsefe adamının veciz sözü gibi” bir tek şeye çok ihtiyacımız var.. o da;çalışmak,çalışmak,çalışmak”tır.
Üniversite eğitimi insandaki cehaleti törpüler.Ancak,kişi eşek ise,eşekliği baki kalır.Zannımca bu tür aleyhe yorumlar, sizler gibi avukatlık mesleğini etik ve güvenilir bir meslek olarak devamlılığını sağlayacak yeni nesil için bir engel olmasın.Siz inandığınız ilke ve azimle yolunuza devam edin.Değindiğiniz gibi “Zira avukatlık, muhakeme yeteneği başta olmak üzere daha birçok kişisel kabiliyet ve yetkinliğin bir arada olmasını gerektiren bir meslektir.” gerçeği karşısında; A üniversitesi olmuş,B üniversitesi olmuş…Hepsi masal…İnsanları,meslekleri,eğitimleri ötekileştirmek,yalnızlaştırmak ancak,kendisini aşamamış insanlar için;var olan aşağılık komplekslerini örtmek amaçlı bir kılıftır.
Asıl mesele şudur.Temennim ve umarım odur ki,başarı ile okulunuzu bitirip, avukatlık stajınızı tamamladıktan sonra meslek yaşamına başlamanızdır. Ancak, tüm sorunlar bu aşamadan sonra hasıl olmaktadır. Mesajınızda belirttiğiniz karşı tarafın masal nitelikli sözde kıyaslama ve sorunlarının, meslek yaşamına intikalinizden sonra oldukça yavan ve çocuksu sorunlar olduğunu anlamış olacaksınız.Şöyle ki;
Değerli bir meslektaşım, meslek yaşamına atıldıktan 3-5 sene sonra,hatırı sayılır bir laf etmişti.“ Avukatlık mesleği tüccar mesleğidir..” demişti. Aslında bu sözün,psikolojik,sosyo-ekonomik,meslek-i ekonomik açılımında,şu gerçek yatmaktadır.Avukatların,yargılamanın en önemli saç ayaklarından biri olmalarına rağmen,ekonomik alandaki desteksizlikleri,üvey evlat muamelesine tabi tutulmaları,yargılama şekli ve mesleğimiz adına yapılan ve yapıla gelen tüm yasal düzenlemelerde dışlanmışlığımız, o arkadaşımın sözündeki açılıma cevap olacağı kanaatindeyim…
Mesajınızda sözünü ettiğiniz kıyas amaçlı,haset ve kıskançlık kokan karşı taraf yorumlarının, aslında mesleğe atıldıktan sonra da devam ettiğini
unutmayın.Çünkü,bu denli aksi ve kabul edilemez yorumlar neticesinde,okulu bitirip avukat olmak isteyenleri yazılı ve sözlü sınava tabi tutmak isteyen ortaçağ kalıntısı beyinlerin,idrak yeteneğinden yoksunluğunu göreceksiniz. Avukatlık mesleği çok önemli bir misyondur.Bu misyon, özünde çekirdek barındırmaz.Yani,kimsenin odağında dönmez.Bağımsızdır,tarafsızdır ve hürdür.
Siz ve sizin gibi değerli hukukçuların üzerinde durmaları ve o uğurda mücadele etmeleri gereken husus da; sınav zorunluluğu gibi afaki,temelsiz ve avukatlık mesleğinin ruhuna aykırı sözde çözümler için değil,bilakis 20/03/2014 tarihinde, çok değerli “TÜRK HUKUK SİTESİ”nin “hukuk sohbetleri” bölümünde yayınlanan yazımın içeriği ile ilgili olmalıdır.Sizler gibi avukatlık mesleğinin namzetlerinin ekonomik,etik ve sosyal anlamda
teminatı olacak yasal düzenlemelerin yaşama geçirilmesi halinde, veciz “Zira avukatlık, muhakeme yeteneği başta olmak üzere daha birçok kişisel kabiliyet ve yetkinliğin bir arada olmasını gerektiren bir meslektir.” sözü ile perçinleşerek daha da itibar ve saygınlık kazanacağı
kanaatindeyim.
Sevgi ve selamlarımla…
Old 28-03-2014, 14:47   #56
Av. Nuri TÜZEK

 
Varsayılan Avukat sayısı ile ilgili.

Değerli meslektaşlarım;
Avukat sayısının ve hukuk fakültelerinin sayısının artışını engellemek yerine batıdaki gibi avukatların daha geniş bir alanda iş imkanına sahip olması gerektiğini düşünüyorum.
Öyle ki avrupa ülkelerinde ve Abd de hemen her resmi işlemi avukat vasıtası ile yapmak zorundasınız ve yapılan bu işlemler için de avukatların daha donanımlı olduklarını ve hiç de azımsanmayacak ücretler aldıklarını görüyoruz. Türkiye buna hazır mı diyebilirsiniz?
Cevap henüz değil olacak
Ama bir yerden başlanmış : fakülte ve avukat artırımı
Küçük bir aksaklık olduğunu kabul ediyorum.
Old 28-03-2014, 18:43   #57
emrahcevik

 
Varsayılan

sayın yılmaz,

özel -sizin vakıf dediğiniz- üniversitede eğitim görmek sizin hatanız değil. özel üniversite kavramı sistemin defosudur.

bu sistem defosunun tüm yükünü sizin omuzlarınıza yükleyip de sizin şahsınıza yönelik yapılan bu tür eleştirilere değer vermemeniz gerekir.

ama özel üniversite, daha geniş olarak da özel eğitime yönelik her türlü eleştiriyi dikkate almalısınız.

bu konudaki yani eğitimin özelleştirilmesine yönelik eleştirilerimi hukuk eğitimi forumundaki "vakıf üniversitelerinin eğitim kalitesi" başlığı altında paylaşmıştım. o düşüncelerim halen geçerlidir, dilerseniz bakabilirsiniz. sorun artan eşitsizliğin normalleştirilmesidir.

avukatların sınava tabi tutulması en azından muhakeme yeteneğini ölçmeye -buna okuduğunu anlama da diyebiliriz- yardımcı olur ki, bu durumda karşımıza avukat sayısının sınırlandırılması ile sınav yapılması arasındaki bağı sadece gelirin artması olarak anlayan zevat en azından soruları ikinci defa okumak zorunda kalır.

avukatlıkta sınavın olmaması anlaşılabilir bir şey değildir ve kapitalizmin ruhuna da aykırıdır. kendi muhakeme yeteneğinizi ölçmeye yarayan sınav dışında bir yol bulursanız barolar birliğini ve diğer kurumları haberdar edebilirsiniz. hukukçuluğu halen bir meslek olarak görme eğiliminde olan kişilerin bunu anlamaması normaldir. fakat işbölümünün bu kadar geliştiği ve giriftleştiği bir düzende avukatlığın sadece tüccarlık yanını görmek henüz ortaçağdan çıkılamadığını gösterir. ve ortaçağ köyü çağrıştırır.

avukatlığın ontolojik olarak savunmak zorunda olduğu bir ahlaki değerler kümesi vardır. oysa tüccarın ahlakı olmaz. onun hedefi karını maksimize etmektir. onun için avukatlıktan önce tüccarlık diyenleri hukuk dünyası ciddiye almaz.

küresel düzeyde hukuk ihraç etmek istiyorsanız kendinizi geliştirmeniz ve bunun da birileri tarafından onaylanması gerekir.

türkiye'deki genel cehalet ve yozlaşmadan avukatlar da paylarına düşeni almışlardır. ideal olan avukatlığın bir yaşam biçimi olmasıdır.

ülkemizde yapılan avukatlık ve verilen hukuk eğitimi kapıkule'ye kadar geçerlidir. ötesinde geçmez. önemli olan evrensel bir hukuk eğitimi ve avukatlık mesleği inşasına çalışmaktır.

eleştiriye kendinizden başlamak dışsal faktörlerin meslek hayatınızdaki etkisini tartmak açısından da faydalı olacaktır. böylece sırf para kazanmak için kanuni birtakım zorunluluklarla birilerini aracı kılmaya çalışmanın ne kadar sığ bir düşünce şekli olduğunu görür ve daha kökten bir dünya kavrayışıyla sistem eleştirisi yapabilirsiniz.
Old 29-03-2014, 17:48   #58
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Mavigül,


HMK m.330: "Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir." düzenlemesini havidir.


Davacıyı, davayı açarken, kendi lehine hükmedilecek vekalet ücretini yatırmaya zorlayamazsınız.
Karşı tarafın vekille temsil edilip edilmeyeceğini dahi bilmeyen davacıyı, dava açarken; -olası- aleyhine hükmedilecek vekalet ücretini yatırmaya da zorlayamazsınız.


Diğer bir soru: taraf, vekalet ücretini nispi mi yatıracaktır maktu mu? Neden?


Alıntı:
Yazan MAHMUT MAVİGÜL
...HMK'nun 114. maddesine ve HMK'na bağlı tarifede yapılacak değişiklik ve eklentiler neticesinde, tüm meslektaşların maddi yönden büyük bir rahatlığa kavuşacağı, bu iktisadi rahatlamadan dolayı toplumda her yönü ile itibar kazanacağımız malumlarınızdır...

Dava açılırken vekâlet ücreti yatırılıp yatırılmamasının (işbu vekalet ücretinin dava sonunda muaccel olacağı da göz önünde bulundurularak) nasıl bir iktisadi rahatlama FARKLILIĞI yaratacağını ve bu durumun, avukatların itibarı ile nasıl bir ilintisini kurduğunuzu da anlayamadım...
Old 31-03-2014, 10:45   #59
MAHMUT MAVİGÜL

 
Varsayılan

Sayın Öksüz,
Selamlar…

HMK’nun 114/g maddesi ve uygulama dayanağı olan HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU GİDER AVANSI TARİFESİ’nin “Gider avansı” başlıklı 3.maddesinde; “ Davacı, bu Tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsar.” hükmüyle birlikte, bu giderlerin ne olduğunu belirleyen “Gider avansı” başlıklı 4.maddesinde ; “ (1) Davacı; a) Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, b) Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, c) Dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 75 TL ulaşım gideri, ç) Dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, d) Diğer iş ve işlemler için 50 TL,toplamını avans olarak öder.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Tarife’nin ilgili 5.maddesi de taraflarca yatırılan gider avansının
iadesini “ Gider avansının kullanılmayan kısmı hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya iade edilir.” hükmü ile yeterli şekilde cevaplandırmıştır.Her ne kadar davacıya iade edilir denilmişse de,davalı tarafça da talep halinde artan gider avansı iade edilmektedir.
Öncelikle davacının davasını açarken,açtığı davayı kazanacağını nereden tahmin edebiliryorsunuz ?!...Öngörünüze hayran oldum…
Eğer davacı davasını bir vekil ile yürütüyor ise, ikamesi sırasında da
gider avansında belirtilen kalemlerle birlikte, avukatlık ücretini de peşin yatıracaktır.
Çünkü,HMK’nun 114/g bendi “gider avansı” nın yatırılmasını, dava şartı olarak düzen-
lemiştir.Avukatlık ücreti de “yargılama giderleri” kapsamında olması nedeniyle,bundan doğal bir açıklama da olamaz.
Bilirkişinin emek ve hizmeti,Yasa ve ilgili Tarife’yle teminat altına alındığına göre, avukatın avukatlık ücretinin Yasa ve ilgili Tarife’yle teminat altına alınmasına karşı durmanıza bir mana veremiyorum!
Taraflar eğer kendilerini bir avukat ile temsil ettiriyorlarsa,avukatlık ücretini yatırmak zorundadırlar.Gerek davacı ve gerekse davalı taraf,avukatsız davayı takip etmek isterlerse,böyle bir zorunluluk yoktur.Gider avansını mahkeme veznesine
yatırma sırasında “ Keşif talebiniz var mı? Bilirkişi incelemesi istiyormusunuz?…Kaç tanık göstereceksiniz? “ gibi ilgili görevlinin sorularına muhatap kalındığına göre,aynı muhatabiyet avukat ile temsil ettirme için de sorulabilinecektir.Kimseye kendisini avukat ile temsil ettirmek gibi bir zorunluluk ve dayatma olamaz.Eğer kendinizi
vekille temsil ettirmek istiyorsanız,tabidir ki bunun bedelini de ödemek zorundasınız.
Davanın yürütümü sırasında taraflardan herhangi birisi kendisini vekil ile temsil ettirmek istediğinde, her iki taraf da avukatlık ücretini “Avukatlık Ücret Tarifesi” nde belirlenen nispi veya maktü vekalet ücreti nispetinde ödemek zorundadır.Çünkü, nasıl ki,bilirkişinin emek ve hizmetinin karşılığı olan ücret teminat altına alınıyor ise,avukatlık ücretini de, verilen hizmet ve emeğin karşılığı olarak teminat altına almak zorunluluğu vardır.
Mahkemeler vezne görevlisi, ikame edilen davanın harcınının ne olduğunu,UYAP üzerinden maktü mü veya nispi mi olduğunu tesbit edebildiği gibi,yine UYAP üzerinden tahsil edilecek vekalet ücretini“Avukatlık Ücret Tarifesi” nde belirlenen nispi mi veya maktü mü olduğunu tesbit edebilicektir.Galiba gülümseme sırası bende…
Mevcut davanın davacısı ve davalısı, leyh ve aleyhlerine gelişecek neticeye göre, gider avansından avukatlık ücreti vekiline tediye edilecek,diğer yatırılan vekalet ücreti de davayı kazanan tarafa ilgili Tarife’nin 5.maddesinde belirlendiği üzere,
hükmün kesinleşmesinden sonra iade edilecektir.Aynı uygulama hükmün kesinleşmesin-
den sonra taraflara artan gider avansının iade edilmesi gibi…
Yukarıda getirilmesini umut ettiğim yasal düzenleme ve tadillerin bizlerde nasıl bir iktisadi rahatlama farklılığı yaratacağını sormuş bulunmaktasınız.
Eğer halen Dünya gezegeninde ve cofrafik olarak da Türkiye ülkesinde
avukatlık yapıyor iseniz, mevcut uygulamanın biz avukatlar yönünden ne denli iktisadi felaketler yarattığının farkındalığını yaşıyor olmalısınız.Şayet getirilmesini ve düzenlemesinin yapılmasını isteğim konunun kanun yapıcılar tarafından yaşama enteg-rasyonunun sağlanması halinde,iktisadi yönden rahatlama ile birlikte,meslek mensubu olarak itibar ve saygınlık kazanacağımız malumunuzdur.
Dört yıl hukuk eğitimi alacaksınız…Bir yıl staj yapacaksınız…Ve sonrasında “veraset belgelerini”-“ miras sözleşmelerini”-“gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerini”- neredeyse “Anlaşmalı Boşanma Protokollerini”-“ şirket sözleşmelerini”
vs. gibi hukuk mühendisliğini gerektirecek belge ve sözleşmeleri Noterler düzenleyecek...
Sizce toplumsal itibar bizlerde mi yoksa Noterlerde mi?...Çok değil,suya atlayıp neredeyse bir-iki kulaç sonrası ulaşabileceğiniz komşu Yunanistan’da,tüm resmi iş ve görevler avukatlar eliyle yürütülmektedir.Avukat öncelikle hukuk mühendisidir. İtibarının öncelikle bu noktadan iadesi gerekmektedir. Hiç gördünüz mü,berberin et sattığını…Halen Noterlik mesleğine olan yoğun talep ve ilgi; biz avukatların iktisadi ve itibari manadaki farklılığı yönünden bir ölçüt olduğu kanaatindeyim.
İktisadi rahatlama farklılığı da, aynı Yunanistan’da olduğu gibi tüm resmi iş ve görevlerin,davaların takip ve temsilinde avukatların rol oynaması halinde;
perakende değil,toptancı bir avukat olarak işlere yetişmekte zorlanacağınız malumunuzdur. Peki,bu durum iktisadi ve itibari bir rahatlama farklılığı yaratmayacak mı?...
Sevgi ve selamlarımla…
Old 31-03-2014, 11:43   #60
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Mavigül,

Uzun uzun açıklamış iseniz de anlaşılan odur ki dayanak noktanız:
Bilirkişi ücreti, tanık giderleri v.b. yargılama giderlerindendir ve HMK m.114’te yatırılmaları dava şartı olarak düzenlenmiştir,
yasal vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir,
O halde yasal vekalet ücreti de HMK m.114 kapsamında düzenlensin, şeklindedir.

Gider avansı yatırılmasının dava şartı olarak kabulü gerekçesi ve bu düzenlemeyle hedeflenen amaç “davanın sürüncemede kalmasını önlemek”tir (Bkz. kanun gerekçesi). Bu nedenle taraf “bilirkişi” DELİLİNE dayanmakta ise; bu DELİLİNİN gideri dava başında kendisine yatırtılmaktadır; ki mahkeme, yargılamayı devam ettirebilmek için aylarca tarafın gider yatırmasını beklemesin. Görüldüğü üzere yapılan düzenlemenin, bilirkişi ücretinin salt yargılama giderlerinden olması ile alakası yoktur. Yasal vekalet ücretinin davanın başında yatırılmasının yargılamayı hızlandırmada nasıl bir etkiyi haiz olacağını düşündüğünüzü açıklayabilir misiniz? Ya da şöyle sorayım: sizin dahi avukatların iktisadi rahatlamasını sağlayacağı sonucuna bağladığınız yasal vekalet ücretini, kanun koyucu neden KAMU DÜZENİNİNDEN OLAN dava şartı olarak düzenlesin?

________________________________
Dava sonunda hükmedilen ve bu tarihte muacceliyet kesbeden yasal vekalet ücreti için tarafın, (ödeme gününe değin faiz de işleterek) icra takibi yapma hakkı vardır. Bu sebeple önerinizin, iktisaden rahatlama farklılığı değil; maksimum alacağa erken kavuşma farkı husule getirebileceği kanaatindeyim. Ve halen iktisadi rahatlama ve itibar illiyetini anlamış değilim. Bütün bunlardan maada bir an için iktisadi rahatlama ve itibar için yazdıklarınızı kabul etsek dahi; avukatlar iktisaden rahatlasın diye insanların (Anayasa ile güvence altına alınan) hak arama özgürlüğünü kısıtlayamazsınız (diye düşünüyorum )
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 71 05-04-2016 15:17
Avukat Kıvılcım Hukuk Sohbetleri 8 10-12-2008 15:15
Özürlülerin prim ödeme gün sayısı advokat34 Meslektaşların Soruları 3 22-12-2006 20:42
İngilizce Bilen Avukat Sayısı Cest la vie Konumuz : Hukukçular 36 21-11-2006 10:00
Ceza Mahkemeleri Dava Sayısı Oya Karabıyık Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 01:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05758095 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.