Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Nesebin Düzeltilmesi Ve Nüfus Kaydı/Soybağının Reddi-Babalık Davası

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-10-2013, 15:17   #31
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Üstadım,

1-Eğer çocuk tanıma yolu ile baba hanesine kaydedilmiş ise müvekkiliniz "ilgili sıfatı ile" TMK 300/ 2 gereği ;tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmeden dava edebilir.

Bu dava soybağının reddi davası değil,tanımanın iptali davasıdır.

2-Eğer nüfustaki kayıt-tarafların bildirimi olmaksızın- hata sonucu gerçekleşmiş ise süre sınırı olmaksızın her zaman dava açılabilir diye düşünüyorum.
Old 06-07-2015, 16:33   #32
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

YHGK
Esas : 2013/18-354
Karar : 2013/1554
Tarih : 13.11.2013
ÇOCUK İLE BABA ARASINDA SOYBAĞININ KURULMASINI SAĞLAYAN YOLLAR
SOY BAĞININ DÜZELTİLMESİ davaları ( Görev - Taraf Teşkili - Hak Düşürücü Süreler )
BABALIK KARİNESİ
SOY BAĞININ REDDİ DAVASI ( Taraf Teşkili - Dava ve Husumet Ehliyeti - Zorunlu Dava Arkadaşlığı - Dava Açma Süresi - Süresinde Açılamayan Davalar )
SOY BAĞININ KURULMASINA İTİRAZ
TANIMA
BABALIK HÜKMÜ
NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVALARI ( Görev - Davanın Konusu - Dava Açma Süresi )
KOCANIN KARISI DIŞINDA BİR BAŞKA KADINDAN DOĞMUŞ ÇOCUĞU KARISINDAN DOĞMUŞ GİSİ NÜFUSA KAYDETTİRMESİ

Soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır.

Somut olayda:
Davacı, nüfus kaydının amcası ile yengesinden dünyaya gelmiş gibi oluşturulduğunu, asıl ana babasının ise nüfus kaydında amcası ve yengesi olarak gözüken kişiler olduğunu beyan ederek;
nüfus kaydının düzeltilmesi ve asıl anne ve babasının rnüfusuna kaydedilmesi istemi ile dava açmıştır. İlgililer davaya razı olmuşlardır.

Anne yönünden;
Soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (MK m. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir.
Baba Yönünden İse;
Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında, babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi mümkündür.
Böyle bir duruma çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağını reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır.

Sonuç olarak:
Osman ve Havva Ö... kendi çocukları olmadığını bildikleri halde davacı Hatice Topal`ı yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak kendi hanelerine kayıt ettirdikleri de iddia edilmektedir.
Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.fk
TMK.39, 282, 286, 291, 293, 294, 297, 298, 300
5490 Sa.Ka.35, 38
4787 Sa.Ka.4
DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki "nüfus kaydı düzeltme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın görevsizlik nedeni ile davanın reddine dair verilen 08.12.2011 gün ve 2011/807 E., 2011/789 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi`nin 18.06.2012 gün ve 2012/6082 E., 2012/7311 K. sayılı ilamıyla;

(...Dava dilekçesinde, Osman Ö... ve Havva Ö...`in nüfusuna onların çocuğu olarak kaydedilen davacı Hatice T...`ın kaydının iptali ile gerçek anne ve babası Hatice Ö... ile Rıfkı Ö...`in hanesine tesciline karar verilmesi istenilmiştir.

Dava, miras ve soy bağını ilgilendiren kayıt düzeltme davası olup asliye hukuk mahkemesi görevlidir. İşin esasının incelenmesi gerekirken mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Davacı vekili 20/09/2011 harç tarihli dava dilekçesinde özetle;
"...müvekkilinin doğduğu zaman amcası Osman Ö... ve eşi Havva Ö...`den dünyaya gelmiş gibi kaydının yapıldığını, asıl ana-babasının Rıfkı Ö... ile eşi Hatice Ö... olduğunu, kendi öz babası ve annesinin kaydına dönmek istediğini, bu duruma halen kaydın üzerinde bulunduğu amcası Osman ve Havva Ö... ile öz babası Rıfkı ve annesi Hatice Ö... ve kardeşlerinin de razı olduğunu, amcasının hanesinde yazılan müvekkilinin tahkikat sonucunda kaydının tashih edilerek, öz babası ve annesi hanesine kaydı ile, amcası Osman ve eşi Havva adına olan kaydın iptalini" talep ve dava etmiştir.

Davalı Rıfkı Ö... 01.11.01.2011 tarihli celsede beyanında; "kardeşi Osman`ın 1971 yılında yurtdışından izine geldiğini, aynı sene dünyaya gelen davacıyı kardeşi Osman`a verdiğini, davacının 20 yaşına gelmesinden sonra bu sorunun ortaya çıktığını, davacının Hatice`den doğduğunu" beyan etmiştir.

Davalı nüfus idaresi herhangi bir savunma yapmamıştır.

Davalılar Osman Ö..., Havva Ö..., Hatice Ö..., Orhan Ö... ve Emin Ö... adına çıkan tebligatlar tebliğ edilmiş, davalılar savunma yapmamışlardır

Mahkemece "nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adında basit maddi yanlışlıklar bulunmadığı, davacının babasının Rıfkı, annesinin ise Hatice Ö... olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, ancak davacının anne ve baba adının bu şahısların isimleri olarak düzeltilebilmesi için öncelikle Rıfkı ve Hatice ile davacı arasında nesep bağının kurulmasının gerektiği, bu nesep bağı kurulduktan ve davacının bu şahısların çocukları olduğu tespit edildikten sonra isim yanlışlığının düzeltilebileceği, TMK`nun 2.kitabı gereğince nesep davalarına aile mahkemelerinde bakılması gerektiği, gerekçesi ile görev nedeniyle davanın reddine karar verilmiş;

davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Mahkeme, önceki gerekçeler ile direnmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesi dikkate alındığında davanın soybağı mı, yoksa kayıt düzeltme davası mı olduğu, belirlenecek hukuki nitelendirmeye göre görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa aile mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

Konunun anlaşılabilmesi için öncelikle kanuni düzenlemeler sonra kavramlar ve soybağı davaları ile nüfus kayıt düzeltim davalarının farklıkları üzerine durulması gerekmektedir.

Türk Medeni Kanunu`nun soybağına ilişkin 282. maddesi düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının kurulmasında ya çocuk ile ana ve babası arasında kan bağının bulunmasını ya da evlat edinme ilişkisinin kurulmasını arandığı görülmektedir. Bu açıdan Türk Medeni Kanunu düzenlemesi çerçevesinde, kan bağına dayanan soybağı, yani çocukla biyolojik ana ve babası arasındaki soybağı ve evlat edinme ilişkisi yoluyla kurulan soybağı ayırımını yapmak mümkündür. (Dural/Öğüz/Gümüş, Türk Özel Hukuk, Cilt 3, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi,
İstanbul, 2008, s.242)

TMK m. 282 hükmü soybağının kurulmasına ilişkin genel esasları düzenlemiştir.

Düzenleme uyarınca ana ile çocuk arasındaki soybağının doğum ile kurulacağı ifade edilmiştir (m. 282/1).

Maddenin ikinci fıkrasında,
Baba ile çocuk arasındaki soybağının babanın ana ile evlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya hakim hükmüyle kurulacağı düzenlenmiştir.

Üçüncü fıkrada ise,
Kan bağına dayanan soybağının yanında, evlat edinme ilişkisi de evlatlık ile evlat edinen veya evlat edinenler arasında soybağını kuran bir yol olarak kabul edilmiştir.

TMK`nun 282. maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için, çocuğun, ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğurulduğunun tespit edilmesi yeterlidir. Çocuğu doğuran kadının evli olup olmaması soybağının kurulması için önem taşımamaktadır.

Ana ile evliliğin; çocuk ile babası arasında soybağını kurabilmesi; hem evliliğin çocuğun doğumundan önce gerçekleşmiş olması, hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra evlenmeleri halinde mümkündür.
Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması halinde;
TMK`nun babalık karinesini düzenleyen 285.maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu karine olarak kabul edilmiştir.
Bu karine uyarınca, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o evlilikte koca arasında soybağı kurulacaktır.

Babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi ile mümkündür (TMK 286).
Bu ise soybağının reddi davası ile sağlanabilir (TMK 286). Bunun dışında çocuk ile baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması imkanı bulunmamaktadır.
Bir diğer deyişle Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak kayıt düzeltme davası ile baba adının düzletilerek soybağının reddi imkanı bulunmamaktadır.

Ancak burada dikkate edilmesi gereken husus şudur;
Soybağının reddi davası, ancak babalık karinesinin kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını sağlayan bir davadır.

Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın, kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için, böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır (MK m. 39).
Örneğin kocanın eşi dışında bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, eşinden doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona erınesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.

Soybağının reddi davası, TMK 286. maddesine göre, ancak baba ve çocuk tarafından açılabilir.
Baba ve çocuğun dava hakları birbirinden bağımsız haklardır. Söz konusu maddeye göre kocanın açtığı soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuk iken, çocuğun açtığı soybağının reddi davasında, davalı ana ve koca olmak zorunda ve davalılar zorunlu dava arkadaşıdırlar.

TMK m. 291/f. 1 hükmü, belirli şartlarla koca ve çocuk dışındaki kişilere de soybağının reddi davası açma hakkı tanımaktadır.
Anılan hüküm çerçevesinde soybağının reddi davası açma hakkı tanınan kocanın altsoyu, anası, babası ve çocuğun gerçek babası olduğunu iddia eden kişi, ancak, dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde dava açabileceklerdir.
Dolayısıyla, koca dava açma süresi içinde dava açmamış ise, sürenin sona ermesinden sonra kocanın ölümü, gaipliğine karar verilmesi veya sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi belirtilen kişilerin soybağının reddi davası açma hakkına sahip olmaları sonucunu doğurmaz.( Dural/Öğüz/Gümüş,a.g.e.,s.256-257)

TMK 289. maddesine göre,
Koca, soybağının reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır.

Maddenin 2. fıkrasına göre ise,
Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde soybağının reddi davasını açmalıdır.

Diğer ilgililer ise; TMK`nun 291. maddesine göre dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği, ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın ise atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği düzenlenmiştir.

Soybağının reddi davasının süresinde açılamadığı hallerde, gecikme hakimin kabul edeceği haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacaktır. Bu hal TMK`nun 289/son maddesinde düzenlenmiş ise de bu süre uzamasının TMK 291. maddede düzenlenen süre bakımından da geçerli olacağı kabul edilmelidir (Dural/Öğüz/Gümüş, a.g.e., s.260).

Soybağının reddi davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun`un 4. maddesi uyarınca aile mahkemesidir.

Baba ile soybağının kurulmasını sağlayan ana ile evliliğin çocuğun doğumundan sonra yapılması halinde, TMK 293. maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirerek baba ile soybağını kurmaları mümkündür.
Bu halde TMK`nun 294. maddesine göre eşlerin yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebileceklerdir.
Bu dava sonradan evlenme yolu ile çocukla baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılmasına yönelik bir itiraz davasıdır. Bu davada sadece kocanın baba olmadığı itirazı ileri sürülebilecektir. Bunun dışındaki itirazların bu davada dinlenilmesi mümkün değildir ve bu tür iddialar ancak nüfus düzeltim davasının konusunu oluşturabilecektir.
İtiraz davasını açabilecek kişiler, sınırlı sayı prensibi ile belirlenmiştir.
TMK 294/1 maddesine göre,
ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması halinde çocuğun altsoyu itiraz hakkına sahiptir.

İtiraz davalarında dava açma süresi de hak düşürücü nitelikte bir süredir.
TMK`nun 294/3. maddesi uyarınca,
tanımanın iptaline ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla itiraz davalarında da uygulanacağını öngörmüştür.

Bu sebeple, bu tip davaların tabi olduğu süre TMK`nun 300. maddesi hükmünce kıyasen tespit edilecektir.
Söz konusu maddenin 2. fıkrasına göre,
ana veya babanın yasal mirasçıları veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılan dava çocuğun sonradan soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin gerçekleştiğini ve kocanın baba olmadığını öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde evlenmenin gerçekleştiği tarihten itibaren beş geçmeden açılmalıdır.
3. fıkraya göre ise,
çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl içinde açılmalıdır. Çocuk ergin ise, çocuğun dava hakkı da soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin gerçekleştiğini ve kocanın baba olmadığını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde evlenmenin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 300/f.2 kıyasen).

Çocuğun alt soyunun dava hakkı, evlenmeyi, kocanın baba olmadığını ve çocuğun ölümü ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıllık ve evlenmenin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıllık hak düşürücü süreye tabidir.
Davacının, süresi içinde dava açamaması halinde, gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından itibaren bir ay içinde dava açılması mümkündür (MK m. 300/f.son kıyasen)

Bu tip davalarda da görevli mahkeme, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. Maddesi uyarınca aile mahkemesidir.

Baba ile çocuk arasında soybağı kurulmasının diğer bir yolu ise TMK 295 ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımadır.
TMK`nun 295. maddesine göre tanıma;
Babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının kurulmasıdır. Kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile kaldırılması mümkündür.

TMK 297 maddesinde tanıyanın iptal davası açma hakkı düzenlenmiştir. İlgili madde ile tanıyanın tanıma beyanındaki irade sakatlıklarına dayanak açacağı iptal davası ile tanımayı geçersiz hale getirmesine olanak tanımıştır.
TMK m. 297/f.l hükmüne göre,
Tanıyanın; yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle açacağı tanımanın iptali istemli davayı anaya ve çocuğa karşı açılmalıdır ve ana ve çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.

Tanımaya karşı dava açabilecek diğer hak sahipleri ise TMK 298. maddesinde düzenlenmiştir.

TMK 298. maddeye göre,
Ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanıyan, tanıyan ölmüş ise mirasçılarına karşı tanımanın iptalini dava edebilirler.
Yine diğer davalarda olduğu gibi bu tanımanın iptali davasında da hak düşürücü süre bulunmaktadır.

TMK 300 maddesinde göre,
Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşecek, ilgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği, çocuğun dava hakkı ise ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle, bu süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilecektir.

Çocuk ile baba arasında soybağı kurulmasını sağlayan son yol ise babalık hükmüdür.
Bahse konu davanın çocuk ile baba arasında soybağının kurulabilmesi için çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması gereklidir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz.

TMK 301. maddesine göre,
Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk, babaya; baba ölmüşse mirasçılarına karşı açacakları babalık davası ile isteyebilirler.
Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilecek, ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle, çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacaktır.
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilecektir. Yukarıda görüldüğü üzere soybağı davaları TMK`da sayma usulü ile belirlenmiştir.

Bu davalar dışında soybağı davası açabilmek imkanı bulunmamaktadır.

Ayrıca 4721 sayılı TMK`nun 284. maddesine göre,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu kurallarının uygulanması asıl olmakla birlikte, soybağına ilişkin davalarda hakimin maddi olguyu resen araştırması, kanıtları serbestçe takdir etmesi ve ayrıca aynı maddenin 2 fıkrasına göre soybağının belirlenmesinde zorunlu olan hallerde sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere tarafların ve üçüncü kişilerin rıza göstermeleri gereklidir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu düzenlenmesi dikkate alındığında, soybağı davalarının ilelebet açılabilmesini kabul etmemiş, belirli bir süre geçtikten sonra soybağı ile itirazları bir daha açılmamak üzere kapatılmasını yeğlemiştir. Onun için bu tür davalara hak düşürücü süreler getirilmiştir (HGK, 07.03.2012 gün ve 2011/2775, 2012/116 sayılı karar.).


Nüfus kayıt düzeltmesi davalarına gelince: Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi, "nüfus kayıtlarının düzeltilmesi" davalarının konusunu oluşturur. (Ergun Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul 1982, s:243).

"Kayıt düzeltilmesi", aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının "düzeltilmesi" veya "değiştirilmesi" dir (Nüfus Yönetmeliği m.143).

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu`nun 35. maddesine göre,
Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak, olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar, nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.

Aynı Kanunun Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgilerin düzenlendiği 7. maddesinde,
Her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulacağı ve bu aile kütüklerinde; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve birey sıra numarası, kişinin adı ve soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, evli kadınların önceki soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi kişisel durumda meydana gelen değişiklik veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, dini, medenî hali, yerleşim yeri adresi, fotoğrafı bulunacağı belirtilmiştir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu`nun 38. maddesinde ise;
Yukarıda 7 nci maddede sayılan aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların maddî hata kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddî hataların ise Genel Müdürlükçe ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceği veya tamamlanacağı düzenlenmiştir (NHKUİ Yön.m. 79.).

Nüfus Hizmetleri Kanunu`nun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin(NHKUİ) 80. maddesinin (ç) bendine göre;
Doğum veya ölüm raporuna göre düzenlenmiş olmak kaydıyla, yurt içinde doğum veya ölüm tutanaklarının düzenlenmesinde maddî bir hata olması ve doğum ya da ölüm raporunun aslının ibraz edilmesi halinde; yapılacak değerlendirme sonucunda adı, soyadı, ana ve baba adı, cinsiyet, doğum yeri, doğum tarihi, evlenme tarihi ve ölüm tarihinde gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır.

Dayanak belgelerindeki bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddî hata söz konusu değil ise aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu`nun 35. maddesinde "kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez..." ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Önemle vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.2.1998 gün ve 1998/ 2-87/77 sayılı). Şu durumda; zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılabilen nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir (Özsunay, a.g.e., s. 244; Bilge Öztan, Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, Ankara 1997, s. 210). Ancak, Nüfus Kanununun 47 nci maddesince yapılan tanımlamalara göre kişisel durumlarda ortaya çıkan "değişiklikler" için mahkeme kararına gerek bulunmamaktadır (T.K.M m.40, Nüfus Kanunu m.48). Buna karşılık, nüfus kütüklerindeki "doğru olmayan kayıtların" düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur (T.K.M m.38, Nüfus Kanunu m.11).

İşte bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan "doğru olmayan kayıtlar", ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan " kayıt düzeltme davası" ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada "nüfus kaydının düzeltilmesi davası" olarak adlandırılmaktadır.

Nüfus Kanununun 46. maddesinde,
"yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları." ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Yukarı açıklanan hususlar dikkate alındığında soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır.

Somut olaya gelince;
Davacı vekili,
1971 doğumlu müvekkilinin amcası Osman Ö... ve eşi Havva Ö...`den dünyaya gelmiş gibi kaydının yapıldığını,
asıl ana-babasının Rıfkı Ö... ile Hatice Ö... olduğunu, kendi öz babası ve annesinin kaydına dönmek istediğini,
bu duruma amcası Osman ve Havva Ö... ile öz babası Rıfkı ve annesi Hatice Ö... ve kardeşlerinin de razı olduğunu, iddia ederek;
amcasının hanesinde yazılan müvekkilinin tahkikat sonucunda kaydının tashih edilerek öz babası ve annesi hanesine geçirilmesini,
amcası Osman ve eşi Havva adına olan kaydın silinmesini" talep ve dava etmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme gerek bulunmamaktadır. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına gelmeyecektir. Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (MK m. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir.

Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davacı Hatice`yi doğuran ananın öncelikle belirlenmesi gereklidir.

Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi mümkündür.

TMK hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır.
Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağını reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır.

Örneğin kocanın karısı dışında bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, karısından doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona ermesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.

Annenin gerçek anne olan Hatice Ö... olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde davacı Hatice Topal nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak Hatice Ö... belirlendiği anda, baba olarak da Rıfkı Ö...`in belirlenmesi yasa gereği olacaktır.

O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da Rıfkı Ö... olduğunun kabul edilmesi zorunludur. Bu ise nüfusu kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.

Ayrıca, Osman ve Havva Ö... kendi çocukları olmadığını bildikleri halde davacı Hatice Topal`ı yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak kendi hanelerine kayıt ettirdikleri de iddia edilmektedir. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.

Görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; davanın soybağını ilgilendirdiği, bu nedenle de görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu, nitekim Hukuk Genel Kurulu`nun 07.03.2012 gün ve 2011/2-775 ve 2012/116 sayılı kararında da, bu nitelikteki davaların aile mahkemesinde
görüleceğinin kabul edildiğini, belirtilen gerekçelerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini ileri sürmüş iseler de, bu görüş kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle kabul görmemiştir.

Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve işin esası hakkında inceleme yapılması gerekirken önceki karar da direnilmesi doğru görülmemiş, direnme kararının daire kararında belirtilen gerekçeleri ile bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 429. Maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi..
YHGK 13.11.2013 - K.2013/1554
____________ oOo ____________
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Nesebin Düzeltilmesi-Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası Kemosabe Meslektaşların Soruları 3 10-04-2014 13:07
nesebin nüfus kaydının düzeltilmesi davası yolu ile değiştirilmesi Avukat Neslihan Meslektaşların Soruları 2 04-07-2008 08:47
Nesebin düzeltilmesi mi? carnerion Meslektaşların Soruları 2 20-03-2008 23:08
yaş tashihi,nesebin düzeltilmesi ersen Meslektaşların Soruları 4 24-10-2007 10:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05591106 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.