Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İçtihat Örnekleri - asıl işverenin iş kazasından dolayı müteselsil sorumluluğu

Yanıt
Old 08-12-2009, 13:28   #1
savunma

 
Varsayılan İçtihat Örnekleri - asıl işverenin iş kazasından dolayı müteselsil sorumluluğu

Merhabalar, asıl işverenin iş kazasından dolayı müteselsil sorumluluğu ile ilgili yargıtay kararlarına ihtiyacım var. Yalnız asıl işveren işi alt işverene ihale etmiş ancak kendisi de aynı işi yapmakta. Bu bilgi doğrultusunda asıl işverenin sorumluluğunu doğuran kararlara ihtiyacım var.Şimdiden zaman ayırıp karar gönderen arkadaşlara teşekkür ederim.
Old 08-12-2009, 14:03   #2
ali ekmekçi

 
Varsayılan

daha bir çok karar var fakat aşağıdaki kararlar ayırımı ve sorumluluğu izahta yeterlidir diye düşünmekteyim.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/21-796
K. 2006/812
T. 20.12.2006
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( İş Kazası - Davalı Şirketler Arasında Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi Bulunmaması Nedeniyle Davanın Reddi Gereği )
• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Tazminat Talebi - Çatı Yapım İşini Alan Davalı Şirketin İşçisinin Vefatı/Bağımsız Nitelikteki Çatı Onarım İşini Alan Şirket Alt İşveren Olarak Nitelendirilemeyeceğinden Talebin Reddi Gereği )
• ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN KAVRAMI ( Bir İşyerinde Yürütülen Asli veya Yardımcı İşler Dışında Bağımsız Bir İş Alan İşveren Alt İşveren Sayılmayacağı )
• BAĞIMSIZ İŞ ALINMASI ( Bir İşyerinde Yürütülen Asli veya Yardımcı İşler Dışında Bağımsız Bir İş Alan İşveren Alt İşveren Sayılmayacağı - İş Kazasından Doğan Tazminat )
506/m. 87
4857/m. 2
ÖZET : Dava, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalılar arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edebilmek için, bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde iş alma koşulunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bir işyerinde yürütülen asli veya yardımcı işler dışında bağımsız iş alanlar ise alt işveren sayılmaz. Somut olayda, asıl işi gemi yapım ve onarımı olan davalı şirket, hangar çatılarının yapım işini diğer davalıya vermiştir. Çatı yapım işini alan davalı şirketin işçisi iş kazası sonucu vefat etmiştir. Açıklanan nedenlerle, işin niteliği ve yürütümü bakımından gemi yapım ve onarım işinden tamamen farklı ve bağımsız nitelikteki çatı onarım işini alan şirket alt işveren olarak nitelendirilemez. Davalı şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Kartal 2. İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 29.09.2005 gün ve 2003/11 E. - 2005/602 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 20.02.2006 gün ve 2005/13290 2006/1332 sayılı ilamıyla;

( ... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.

2- Dava, iş kazası sonucu ölümden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, davacıların murisinin iş kazası sonucu ölümü sebebiyle uğradıkları maddi ve manevi zarardan yalnızca davalılardan ... Limited Şirketi'nin sorumluluğuna gidilmesi, diğer davalı ... Anonim Şirketi yönünden davanın reddine karar verilmesi aşağıdaki gerekçelerle doğru görülmemiştir.

Dosyadaki bilgilerden, davalı ... Anonim Şirketi'nin mülkiyetinde bulunan tersanenin hangarlarının çatılarının eternit onarım işinin aralarındaki sözleşme ile diğer davalı ... Limited Şirketi'ne verildiği ve onarım işi sırasında ...

Limited Şirketi işçisinin eternitin kırılmasıyla yere düşerek vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Bir iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davası, işveren veya kusurlu 3. kişilere karşı yöneltilir. Bundan başka aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesi gereğidir.

Somut olayda çözümlenmesi gerekli sorun, davalı şirketler arasındaki hukuki ilişkinin işveren-aracı veya üst-alt işveren biçiminde olup olmadığıdır. İş Yasası'nın 2. ve 506 Sayılı Yasanın 87. maddelerindeki açıklamalar ışığında aracıdan ( taşeron ) söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda artık üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olamaz.

Olayımıza bu maddede belirtilen hükümler ışığında baktığımızda, işverenin asıl işinin gemi inşası ve taşıma olduğu, hangarın çatı yapım işinin diğer davalı ... Gemi İnşaat San. Tic. Ltd. şirketine verildiği görülmektedir. Şayet işveren kendi yaptığı iş dışında başka bir işi anahtar teslimi, 3. bir şahsa vermişse, asıl işveren sorumlu olmayacaktır; örneğin bir ayakkabı fabrikası veya bir tekstil fabrikası çatı onarımını 3. bir şahsa anahtar teslimi vermişse sorumlu olmayacaktır. Anahtar tesliminden kasıt, asıl işverenin yapılacak işte hiçbir şeye karışmayacak malzemesiyle işçiliği ile, işçisi ile tüm iş, işi üstlenen tarafından yapılacaktır.

Oysa olayımızda, dosyada mevcut asıl işveren ve ... Gemi İnş. San. Tic. Şti. arasında imzalanan sözleşmenin taşeronun yükümlülükleri başlığını taşıyan paragrafında eternit ve mahya bağlantıları malzemelerinin asıl işveren ... Tersanesi'nce verileceği, sadece işçinin ... Gemi İnş. Tic. Şti.'nce karşılanacağı açıkça belirtilmiştir. Somut olayda kazaya uğrayan işçi eternit kırılması sonucu düşmüştür. Sosyal Sigorta müfettişince tutulan raporda dinlenen K. de açıkça eternitlerin küçük olduğunu, kınlan eternit nedeni ile düştüğünü bildirmiştir. Zaten bu madde olguda da bir tartışma yoktur. Bu nedenle de gerek iş müfettiş raporunda ve gerekse, sigorta müfettiş raporunda, her iki işverenin birlikte sorumlu olacağı vurgulanmıştır.

Mahkemece alınan 13.01.2004 ve 14.10.2004 tarihli tek ve üç kişilik iş güvenliği uzmanlarından alınan kusur raporları da, her iki işverene de ayrı ayrı kusur vermişlerdir.

Öte yandan dikkat çeken bir husus da gemi hangarının çatı onarım işini üstlenen diğer davalının yaptığı işte asıl işverenin iştigal sahası olan, gemi inşaat sanayidir. Yani her iki şirket de gemi inşaat sanayi ile iştigal etmektedir. Bu nedenle, gerek işin anahtar teslimi olmaması ve gerekse asıl işverenle aynı işi yapan diğer bir şirketin onarım işini üstlenmesi kaza geçiren işçiye karşı birlikte sorumluluğu gerektirir.

Bu durumda davalı şirketler arasındaki 19.09.2002 tarihli sözleşme ve ekindeki teklif yazısında, bağlayıcı olmasa da taşeron sıfatından söz edilmekte, hangar çatısında kullanılacak malzemelerin işveren ... AŞ. tarafından sağlanacağı, işçiliğin ise ... Ltd. Şti.'nce gerçekleştirileceği belirtilmektedir. Bu durumda işin bütünüyle devri söz konusu olmadığına göre işi devreden şirketin işverenlik sıfatının ortadan kalkmayacağı buna ilaveten, tamir yapılacak hangarın, davalı ... AŞ.'ne ait olması, ceza dosyasındaki beyanlar ve diğer deliller dikkate alındığında, işin AŞ.'nin kontrol ve gözetiminde yapılıyor olması da birlikte değerlendirildiğinde davalı ... AŞ.'nin sorumluluğuna gidilmesi gerektiği ortadadır.

Davalılar arasındaki ilişkiyi işveren ve taşeron ilişkisi olarak değerlendirerek taraflar arasındaki kusur oranlarını belirleyen ve aralarında çelişki bulunmayan 22.01.2003 tarihli iş müfettişi raporu ile 13.01.2004 ve 04.10.2004 tarihli bilirkişi raporları göz ardı edilerek, yeniden kusur incelemesi yaptırılıp, davalı ... AŞ.'ni kusursuz gören yetersiz bilirkişi raporu hükme dayanak tutularak sonuca gidilmesi uygun görülmemiştir.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulunmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirir... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı ... Ltd. Şti. ve davacılar vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece, davalılardan ... A.Ş.'nin iştigal konusunun gemi, yat yapımı ve onarımı, deniz taşımadığı ve buna bağlı faaliyetler olduğu, diğer davalı ... Gemi Ltd. Şti. ile hangar çatılarının onarımı hususunda anlaştıkları, her iki şirket arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, ... A.Ş.'ye yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

Yüksek Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir.

Uyuşmazlık, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin "asıl işveren-alt işveren" niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

506 Sayılı Kanunun 87. maddesinde "aracı", 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6. maddesinde ise "asıl işveren-alt işveren" ilişkisinin tanımına yer verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, "aracı" olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır.

Bunlardan; asıl işverenin yanında "taşeron" olarak adlandırılan başka işverenlerin de işyerinden iş

almaları ve kendi sigortalılarını çalıştırmaları ile uygulama kazanmış olan "asıl işveren-alt işveren" ilişkisini Sosyal Sigortalar Kanunu açısından ele alan 506 Sayılı Kanunun 87. maddesi hükmü, tıpkı mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/son, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6. maddelerinde olduğu gibi, aracının yanında asıl işvereni de sorumlu tutan bir içerik taşımaktadır. Amaç, işçinin sosyal güvenlik hakkı yanında, iş sözleşmesi ve İş Kanunu'ndan kaynaklanan bir kısım haklarının daha geniş koruma-güvence altına alınmasını sağlamaktır.

506 Sayılı Kanunun "Üçüncü kişinin aracılığı" başlıklı 87. maddesi;

"Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir" hükmünü içermektedir. Bu hüküm ile asıl işverenin sorumluluğunun kapsamı belirlenmeye çalışılmıştır.

Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre, aracıdan söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından ötürü sorumlu tutabilmek için, maddenin tanımından ortaya çıkan birtakım zorunlu unsurlar bulunmaktadır. Aracı kavramı her şeyden önce "asıl işveren"in varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve nihayet, asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır.

Aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması, aracı kavramının belirleyici özelliğini oluşturmaktadır. Aracı her şeyden önce bir "asıl işveren"in varlığını zorunlu kılmaktadır. Maddede belirtilen koşullardan birisinin dahi yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez.

İşveren; 506 Sayılı Kanunun 4/1. maddesinde, "...bu kanunun 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek ya da tüzel kişi", 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde "Bir iş sözleşmesine dayanarak ... işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, yahut tüzel kişiliği olmayan kurum veya kuruluşlar..." olarak tanımlanmakta olup, işveren niteliği işçi çalıştırmanın doğal sonucudur. Yasanın tanımından hareketle, "asıl işveren-alt işveren" ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır. Sigortalı çalıştırmayan "işveren" sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlarda aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.

İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır. İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, gerek Sosyal Sigortalar Kanunu, gerekse İş Kanunu açısından bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk hali söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ( ihale makamı ) yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir ).

Burada önemli olan yön, "devir" olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir.

Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Ekonomik olarak birbirleriyle bağlantılı bulunsalar da, bu işyerleri bağımsız sonuç elde etmeye yöneliktirler. İşin devri söz konusu değilse, bu kişiler işveren vekili olarak kabul edilebilecek, bu durumda yasanın öngördüğü ödevlerden, işi bölüp dağıtan iş sahibi, işveren niteliği ile sorumlu olacaktır.

Diğer işyerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle "işveren" sıfatına sahip olan kimse de, işverenlik sıfatına ( devredilen iş dolayısıyla ) sahip olmadığı için, asıl işveren olarak sorumlu bulunmayacaktır.

Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatım, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına ya da ortakları ile işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kişinin diğer birtakım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.

Yasa, alt işverenlik için, bir işte, bir işin bölüm ya da eklentilerinde işverenden iş almayı aramaktadır. 87. madde anlamında aracıdan söz edebilmek için, aracının aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Bir diğer anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda "aracıdan" söz edilebilecektir. Bu anlamda bir bağlantının varlığı için işyerinde üretilen mal ya da hizmetin niteliğine bakılması gerekir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, 506 Sayılı Yasa uygulaması yönünden aracıdan söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6. maddesinde asıl işveren-alt işveren ilişkisi "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur" şeklinde tanımlanmıştır.

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde yasa koyucu konuyu işçi yararı yönünden ele almıştır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin en önemli sonucu her iki işverenin, alt işverenin işçilerine karşı birlikte sorumlu olmaları ise de, 4857 sayılı İş Kanunu ile yapılan düzenleme bu ilişkiyi daraltıcı niteliktedir.

Anılan düzenlemede, asıl işveren-alt işveren ilişkinin varlığı, "bir işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı iş veya asıl işin bir bölümünde iş alma" ön koşuluna bağlanmıştır.

Madde gerekçesinde, "bir işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asli işin bir bölümünde' veya 'yardımcı işyerinde' iş alan diğer işverenler, işçilerini sadece bu işyerinde çalıştırdıklarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi doğmuş olacak, buna karşı işyerine yürütülen asli ve yardımcı işler dışında iş alan bir işveren, örneğin işyerinde ek inşaat yapılması ya da bina onarım işini alan diğer işverenin alt işveren kapsamında nitelendirilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca, asıl işverenin alt işverenden iş alabilmesi işyeri gereklerine ve teknolojik nedenlere bağlandığı" ifade edilmektedir.

Davaya konu somut olaya gelince; asıl işi gemi yapım ve onarımı olan davalı ... A.Ş.'nin, hangar çatılarının onarımı hususunda diğer davalı ... Gemi Ltd. Şti. ile anlaştıkları, çatının yapımı sırasında, ... Ltd. Şti. işçisi olan davacılar murisinin iş kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Sözleşmede bir kısım malzemenin iş sahibi tarafından karşılanacağının belirtilmesi, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine etkisinin ne olacağı da uyuşmazlık konusudur.

Öncelikle belirtilmelidir ki, yapılmış olan eser sözleşmesinde işin kaliteli ve işyeri disiplini amacıyla bir kısım hükümlerin yer alması, inşaat sahipliği dışında asıl işverenlik sıfatını doğuracak, işi alanın bağımsız işveren kimliğini ortadan kaldıracak bir etmen değildir.

Borçlar Kanunu'nun 357. maddesi uyarınca, eserin imalinde kullanılacak malzemeyi yüklenici temin edebileceği gibi tarafların kararlaştırmaları üzerine malzeme iş sahibi tarafından da sağlanabilir. Bu durum, malzemelerin özenli kullanılması, hesap verme ve artan kısımlarını iade borcu, ihbar yükümlülüğü gibi konularda mükellefiyet yüklemekte olup, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine etkisi bulunmamaktadır.

Borçlar Kanunu'nun 1. maddesinde belirtildiği üzere, bir sözleşme karşılıklı ve birbirine uygun iradelerin birleşmesi ile oluşur. Kural olarak bir irade beyanında, irade ile bildirimin birbirine uyumlu olması aranır. Anılan kanunun 18. maddesinde ise, bu alanda "irade teorisi"nin hakim olduğu anlamı çıkmaktadır. Bu nedenle de, sözleşmenin tarafların gerçek irade ve arzularına uygun bulunması gerekir. Tarafların, sözleşmede yer alan kimi ifadelere karşın, yasanın tanımladığı anlamda bir üst işveren-alt işverenlik ilişkisi yaratmayı amaçlamadıkları da ortadadır.

Belirtilen bu maddi ve yasal olgular karşısında somut olayda, işin niteliği ve yürütümü bakımından gemi yapım ve onarım işinden tamamen farklı ve bağımsız nitelikte olduğu belirgin bulunan çatı onarım işinde sigortalı çalıştırmayan gemi yapım ve onarım işvereni davalı ... A.Ş.'nin asıl işveren olarak nitelendirilerek, sorumluluğuna karar verilmesi mümkün değildir. Davalı ... Gemi Ltd. Şti.'nin yüklenimindeki işin, "asıl işin bir bölümünde" veya "yardımcı işlerinde" olduğu söylenemez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.06.2004 gün ve 2004/21-326-328 sayılı ilamı, 05.05.2004 gün ve 2004/10-233-262 sayılı ilam, 04.04.2001 gün ve 2001/10309-332 sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Belirtilen bu maddi ve yasal olguları dikkate alan yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Taraflar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA ve davacıdan gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ( 291,50.-YTL ) fazla harcın iadesine, davalıdan aşağıdaki dökümü yazılı ( 911,30.- )YTL bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 20.12.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

yarx
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/117
K. 2005/2621
T. 21.3.2005
• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Aracı Kişiyle Birlikte Asıl İşverenin de Sorumlu Olması - Faiz Başlangıcı )
• ARACI KİŞİNİN İŞE ALDIĞI İŞÇİNİN GEÇİRDİĞİ İŞ KAZASI ( Tazminat Davasında Alt İşverenle Birlikte Asıl İşverenin de Sorumlu Olması )
• SSK SAĞLIK KURULLARINCA VERİLEN RAPORLARA İTİRAZ ( İtirazın SSK Yüksek Sağlık Kurulu'nca İnceleneceği - Mahkemece Yasal Prosedüre Uyulmadan Üniversite Tıp Fakültesi Konseyinden Alınan Rapora İtibar Edilemeyeceği )
• TAZMİNAT TALEBİ ( İş Kazası Sonucu SSK Tarafından Karşılanmayan Zararlar İçin - SSK Tarafından Yapılacak Ödemelerin Peşin Sermaye Değerinin Hükmedilecek Tazminattan İndirilmesi Gereği )
• PEŞİN SERMAYE DEĞERİNİN HÜKMEDİLECEK TAZMİNATTAN İNDİRİLMESİ GEREĞİ ( İş Kazası Geçiren Kişinin SSK'nın Karşılamadığı Zararlar Nedeniyle Tazminat Talebi )
• MADDİ ZARAR HESABINDA PASİF DÖNEMİN DE GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREĞİ ( Meslek Hastalığı Sonucu Maluliyet Durumunda )
• MESLEK HASTALIĞI SONUCU MALULİYET ( Maddi Zarar Hesabında Pasif Dönemin de Gözönünde Bulundurulması Gereği )
• FAİZ BAŞLANGICI ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle SSK Tarafından Karşılanmayan Zararlar İçin Açılan Tazminat Davasında )
506/m.87,109
ÖZET : 1- Davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı 4857 sayılı İş Kanununun 1. maddesi ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87. maddesi gereğidir. Aracıdan söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve bu işin bir bölümü ve eklentileri alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda ise üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olmayacağından işi devredenin sorumluluğuna gidilemez. Somut kolayda ise otel inşaatının kaba inşaat işi O. İnşaat Ltd. Şti.'ne verildiğine göre anahtar teslimi biçiminde iş verilmediği ortadadır.

2- SSK sağlık kurullarınca verilen raporlara itiraz halinde, sorunun S.S. Yüksek Sağlık Kurumu'na intikali zorunludur. Ancak, bu kuruldan verilen raporlara karşı herhangi bir itiraz olduğunda mahkeme, Adli Tıp Meclisi veya Tıp Fakültesi konseylerinden rapor alarak sonuca gider. Mahkemenin yasal prosedürü işletmemesi ve doğrudan yasanın öngörmediği biçimde alınan rapora itibar etmesi usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan; Dava nitelikçe SSK tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Bu bakımdan mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için maluliyet oranı kesinleştirilip buna bağlı olarak kurumca bağlanacak gelir oranı ve peşin sermaye değeri zarardan düşülerek maddi zarar hesabı yapmak gerekir.

3- Meslek hastalığı sonucu malul kalan işçinin aynı işinde çalışmaya devam etse dahi diğer işçilerden daha fazla çaba harcayacağı asıldır. 60 yaşından sonra elde edeceği kazançların diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak elde edeceğinden yaşlılık aylığını aldığı dönemde de devam edecek olan maluliyeti nedeniyle zarara uğramadığının kabulü isabetsiz olur. Kaldı ki, sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta olup tamamen uzun vadedeki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle pasif dönemin de zarar hesabına dahil edilmesi gerekir.

4- Bu tür tazminat davalarında faize olay tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken nedenleri ve dayanakları gösterilmeksizin, tazminata olay tarihi yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması isabetsizdir.

DAVA : Davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davacı ile davalılardan G. A. İnş. San. Ltd. Şti. ve E. D. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mesut Balcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 1 - Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece dikkate alınan kusur raporunda konu yalnızca Taşeron A. Ltd. Şti., şantiye şefi E. D. ve kazalı yönünden incelenerek kusur oranları belirlenmiştir. Bu davanın davalısı olan H. Otelcilik A.Ş. ve O. Ltd. Şti. yönünden herhangi bir inceleme yapılmamıştır.

Öte yandan, bir iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davası, işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltileceği, bundan başka, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı 4857 sayılı İş Kanununun 1. maddesi ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87. maddesi gereğidir. Aracıdan söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve bu işin bir bölümü ve eklentileri alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda ise üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olmayacağından işi devredenin sorumluluğuna gidilemez. Somut olayda ise otel inşaatının kaba inşaat işi O. İnşaat Ltd. Şti. 'ne verildiğine göre anahtar teslimi biçiminde iş verilmediği ortadadır.

Mahkemece konu uzman bilirkişilerce incelettirilerek H. Otelcilik A.Ş. ile O. Ltd. Şti. ve A. Ltd. Şti. arasındaki hukuki ilişki değerlendirilip buna göre kusurdan sorumlulukları ve kusur oranları belirlendikten sonra mevcut delillerde birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı gerekçelerle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2- Mahkemece Ege Üniversitesi Dahili Tıp Bölümü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı raporuna göre dava kabul edilmişse de bu sonuç usul ve yasaya aykırıdır.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasanın 109. maddesinin prosedürüne göre S.S. Kurumu Sağlık Kurullarınca verilen raporlara itiraz halinde sorunun S.S. Yüksek Sağlık kurumuna intikali zorunludur. Ancak bu kuruldan verilen raporlara karşı herhangi bir itiraz olduğunda mahkeme Adli Tıp Meclisi veya Tıp Fakültesi konseylerinden rapor alarak sonucu gidilir. Mahkemenin yasal prosedürü işletmemesi ve doğrudan yasanın öngörmediği biçimde alınan bu rapora itibar etmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Öte yandan; Dava nitelikçe SSK tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Bu bakımdan mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için maluliyet oranının kesinleştirilip buna bağlı kurumca, bağlanarak gelir oranı ve peşin sermaye değeri zarardan düşülerek maddi zarar hesabı yapmak gerekir.

Yapılacak iş, davacıya Sosyal Sigortalar Kurumu da hasım gösterilmek suretiyle maluliyet oranının tespiti ve gelir bağlanması için dava açması yönünde mehil vermek maluliyet oranını kesinleştirip buna bağlı Kurumca bağlanacak gelir oranı ve peşin sermaye değerine göre maddi zarar hesabı yapmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

3- Zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanmasının üstün olasılık içinde bulunması durumunda da zarar hesabında pasif dönemin hesaba dahil edilmesi gerekir. Meslek hastalığı sonucu malul kalan işçinin aynı işinde çalışmaya devam etse dahi diğer işçilerden daha fazla çaba harcayacağı asıldır. 60 yaşından sonra elde edeceği kazançların diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak elde edeceğinden yaşlılık aylığını aldığı dönemde de devam edecek olan maluliyeti nedeniyle zarara uğramadığının kabulü isabetsiz olur. Kaldı ki, sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta olup tamamen uzun vadedeki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle pasif dönemin de zarar hesabına dahil edilmesi gerekir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi zarar hesabında pasif dönemin hesaba dahil edilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

4- Bu tür tazminat davalarında faize olay tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken nedenleri ve dayanakları gösterilmeksizin, tazminata olay tarihi yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması isabetsizdir.

O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 21.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/10464
K. 2006/2588
T. 20.3.2006
• ASIL İŞVERENİN ARACI İLE BİRLİKTE SORUMLULUĞU ( Aracı Olarak Nitelendirilen Kişiler Tarafından İşe Alınan İşçiler İçin 506 Sayılı SSK’nun İşverene Yüklediği Ödevlerden Dolayı Aracı Olan Üçüncü Kişi İle Birlikte Asıl İşveren de Sorumlu Olduğu )
• PRİM VE GECİKME ZAMMI İLE TAHAKKUK ETTİRİLEN DİĞER CEZALARIN İPTALİ ( Apartman Maliklerinin Vekili Olarak Taşeronlar İle Sözleşme Yaptığı Anlaşıldığından Asıl İşveren Olan Apartman Maliklerinin 506 Sayılı Kanunun 87/1. Maddesi Gereği Sorumlu Olması Nedeniyle Davanın Reddi Gereği )
• TAŞERON ( Söz Edebilmek İçin Öncelikle Üst İşveren ve Bunun Tarafından Ortaya Konulan Bir İş Olmalı ve Görülmekte Olan Bu İşin Bölüm ve Eklentilerinden Biri Alt İşverene Devredilmesi Gereği )
1475/m.1
506/m.79,80,87
ÖZET : Aracıdan ( taşeron ) söz edebilmek için, öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden biri alt işverene devredilmelidir. Aracı olarak nitelendirilen kişiler tarafından işe alınan işçiler için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur.

Davacı apartman maliklerinin, davalı Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı ile buna bağlı olarak tahakkuk ettirilen diğer cezaların iptalini talep ettikleri davada, dosya kapsamından, davacıların vekalet verdikleri kişinin proje yapımı, uygulanması ve Yapı İşleri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün öngördüğü yükümlülüklerini yerine getirmek üzere sözleşme yaptığı inşaat mühendisine işin bütününü devretmediği, apartman maliklerinin vekili olarak taşeronlar ile sözleşme yaptığı anlaşıldığından, asıl işveren olan apartman maliklerinin 506 sayılı Kanunun 87/1. maddesi gereği sorumlu olması nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir.

DAVA : Davacılar, Bolu Prim İtiraz Komisyonunun 07.10.2002 tarih ve 2002/76-76 sayılı kararının iptaliyle prim borçlarının ve cezalarının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, davalı Kurumca tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı ile buna bağlı olarak tahakkuk ettirilen sair cezaların iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacıların maliki olduğu Bakırcı Apartmanının depremde zarar görmesi sebebiyle apartmanın güçlendirme işi ile ilgili kendi adlarına gerek resmi kurumlarla gerekse özel ve tüzel kişilerle ilgili tüm işlemleri yapmak üzere Yusuf'a vekalet verdikleri, Yusuf'un da proje kontrol müşavirliği işini noterden yapılan sözleşme ile Mehmet Lütfi isimli inşaat mühendisine verdiği, yapım işini de taşeron olan Ali ile Burhan'ın üstlendikleri, proje kontrol müşavirliği işini zaman zaman M. Lütfi adına Yavuz isimli mühendisin yaptığı ve taşeronların bulunması işinde Yusuf'a yardımcı olduğu, taşeron olan Ali ile Burhan işçi olarak çalıştırdıkları Mustafa'nın 10.07.2000 tarihinde inşaatta iş kazası sonucu öldüğü, davalı Kurumca apartman maliki olan davacılara işveren olarak 506 sayılı Yasa'nın 79. maddesi yollamasıyla 80. maddesi gereğince prim ve gecikme zammı tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.

Gerçekten, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçiler için 506 sayılı Yasa'nın işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olduğu olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasa'nın 1. ve 506 sayılı Yasa'nın 87. maddesi gereği olup 87/2. maddesindeki açıklamalar ışığında aracıdan ( taşeron ) söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden biri alt işverene devredilmelidir.

Somut olayda, davacı apartman maliklerine vekaleten Yusuf'un sadece yapılacak işin proje yapımı, proje uygulanması ve Yapı İşleri İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Tüzüğünün öngördüğü yükümlülüklerini ( fenni kontrol ) yerine getirmek üzere M. Lütfi ile sözleşme yaptığı, işin bütününü bu kişiye devretmediği, Yusuf'un apartman maliklerinin vekili olarak taşeronlar Ali ve Burhan ile 17.07.2000 tarihli sözleşme ile anlaştığı, yine apartman maliklerine vekaleten bu kişilere 17.07.2000, 01.08.2000 tarihlerinde işçilik ücreti ödeyerek makbuz düzenlendiği, apartman maliklerinin asıl işveren olarak 506 sayılı Yasanın 87/1. maddesi gereğince sorumlu oldukları görülmektedir.

Davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu istemin kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), 20.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bonoya müteselsil kefalet ve asıl borçluya rücu MELEK Meslektaşların Soruları 7 10-01-2011 15:36
Trafik iş kazasından işverenin ve kaza neden olanın sorumluluğu Av. Elif Handan Meslektaşların Soruları 3 14-08-2009 10:01
30'dan az işçi çalıştıran taşeronun haksız feshinden asıl işverenin sorumluluğu tolga Meslektaşların Soruları 1 05-11-2007 13:09
Askinin trafik kazasından dolayı sorumluluğu-Yetkili ve görevli mahkeme Themis99 Meslektaşların Soruları 1 15-10-2007 10:35
iş kazasından dolayı tazminat davası ve kıdem tazminatı avukat erdoğan Meslektaşların Soruları 2 28-09-2007 12:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05781507 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.