Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hakimlerimiz Ve Bilgi Kaynakları

Yanıt
Old 25-01-2005, 10:30   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Hakimlerimiz Ve Bilgi Kaynakları

Sayın Üyeler,

Bir savcımızın gür sesi ile söylediklerini dikkatinize sunuyorum. Yargı mensuplarından da cevap bekleme gafletinde değilim. 'Sorun yargının sorunu' olunca herkesi ilgilendirir kanısı ile herkese hitaben yazdım.

Arada bir cümle özellikle dikkatimi çekti: ''Bilim yerine sadece Yargıtay ve Danıştay içtihatları esas alınmaktadır.''

''Bilim'' ağır bir sözcük. Bunu akademisyenlere bırakalım ama hiç olmazsa bilgiden söz edelim.

Bilindiği gibi Yargıtay 'ımız yerel mahkeme kararlarına boğulmuş durumda olup, onama kararlarında temyiz edenin dilekçesindeki hususun reddedilmesinin gerekçesini bile yazamaz durumdadır. Yargıtay'ın, içtihat yaratacak mecali bulunmamakta. (Nisan ayında açılacak istinaf mahkemelerinin kararları da Yargıtay'da tekrar temyizen inceleneceğinden ne kadar fayda sağlayacağı henüz bilinememekte)

Hakimlerimiz de aynı iş yoğunluğu içinde, bilimsel çalışma yapmak bir yana, değişen kanunları bile takip edemez durumda.

Anılarım canlandı : Hakimlik stajımın son günlerinde bir hakim bana şöyle demişti : '

- Yanlış yapmaktan korkma ama aynı yanlışı iki defa yapma.

Bu deneyimli hakime sormuştum:

- Yanlış yaptığımı nasıl anlayacağım? Doğrusunu nasıl öğreneceğim ?

- Kararların bozuldukça anlarsın; öğrenirsin .... demişti.

Uygulamada da gördüğüm bu oldu: Hakimler doğruyu Yargıtay bozmaları ile öğrenmekte; tabii Yargıtay doğru bozmuşsa..

Danıştay'da ise bu öğrenme süreci daha yavaş; kararınız bozulana kadar siz başka yere tayin olursunuz

Teknoloji gelişti. Bazı yerlerde (örneğin İzmir'de) her hakimin bir bilgisayarı ve internet bağlantısı var. Ama neye yarar ? Yargıtay kararları ve mevzuat ancak para karşılığı bazı şirketlerce satıldığı sürece hakimlerimizin istedikleri kaynağa ulaşması hala mümkün görünmüyor. Yargıtay kendi sitesinde bu işe soyunmuş ama bilinemeyen nedenlerle sürdürememiştir. Bu durumda iki seçenek var: ya bakanlık bu hizmeti verir, ya da şirketlerden programı satın alır. Program binlerce satılınca çok çok ucuzlayacağından çok çok bir harcama da gerekmez. Tebliğler genelgeler yönetmelikler de dahil olmak üzere mevzuatı ve içtihatları, hakimlerimizin eline verirsek hukuk dünyamız masmavi olacak inancındayım.

Ama bu kadar basit bir şeyin büyük bir engeli olmalı ki benden önce kimse söylemedi. Acaba bu engel ne? Bilen var mı?

Saygılarımla

Bir Dost


Savcımızın gür sesi aşağıda takdirlerinize sunulur :

Dr. Uğur Yiğit - Cumhuriyet Savcısı
(alıntı : Hukuk ve Demokrasi Dergisi )

12 Eylül öncesi çatışmanın sorumluları arasında sayılan Yargı, 12 Eylül Askeri Yönetimi tarafından çıkarılan;

13.05.1981 tarih 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ve

24.02.1983 tarih ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu

tarafından düzenlenmiş ve halen de bu yasalar tarafından yönetilmektedir.

Bu Yasalar incelendiğinde;

Yüksek Askeri Şurası'nın bir benzerinin Yargı alanında oluşturulduğu ve böylelikle Hâkim ve savcıların emir komuta zinciri içinde yönetilmesi amaçlandığı görülür.

Bu amacın gerçekleşmesi için de; Yüksek Askeri Şurada olduğu gibi Kurulun oluşumunda; saydam olmayan, demokratik yönetim ve katılımcılıktan uzak, dışa kapalı, yöneticilerden hesap sorulabilirliğinin olmadığı (accountability) Kenan Evren'in tek seçiciliğine göre düzenlenen Yüksek Kurul'un, oldukça aşırı yetkilerle donatılarak hiçbir demokratik ülkede olmayacak şekilde Kurul çalışma ve işlemlerinin gizlilik perdesiyle örtüldüğü, yargı yolunun kapatıldığı bir düzen kurulduğu görülür.

Ayrıca Hâkimler ve Savcılar Kanunu da yine aynı mantıkla hazırlanarak;Hâkimlerin Adalet Bakanlığına bağlı birer memur haline getirildiği; atama ve yükselme işlemlerinin objektif esaslar yerine Yüksek Kurul'un değişebilen ilke kararlarına bırakıldığı, Gizlilik örtüsü altına alındığı için düzenleyenin hiçbir sorumluluk taşımadığı Sicil sisteminin kurulduğu, Soruşturma ve ceza
sisteminin de adeta yargısız infaza dönüşebildiği, Yükselme ve atamalarda Büyük Atatürk'n tek yol gösterici olarak önerdiği BİLİM yerine sadece Yargıtay ve Danıştay içtihatlarının esas alındığı, Meslek mensupları arasında sınıf ayrımı getirilerek aynı işi yapanlar arasında maaş uçurumları oluşturulduğu, Bakanlık
kadrolarının siyasi tasarrufla ayrıcalıklı kişilere tahsis edildiği, Bağımsızlık ve Teminatın Yüksek Kuruldan rica ve isteklere karşı geçerli olmadığı bir düzene yol açılmıştır.

Sonuçta gelinen noktaya bakıldığında,


Yüksek Yargı mensuplarının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Eski Başkan ve Üyelerinin de adının karıştığı çete-mafya bağlantılarının Medya manşetleri süslediği,


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalarda, Yargıdan kaynaklanan sorunlar nedeniyle Milyonlarca Dolarlık Tazminatların ödendiği,


Adli Yargının açılış törenlerinde ve Yüksek Yargının kuruluş yıldönümlerinde Yargı Sisteminin bizzat yüksek mahkeme başkanları tarafından eleştirildiği,


Adalet Bakanının; Yargı sisteminden, Hâkim ve Savcılardan, Yolsuzlukla Mücadelede yetersiz kalındığından yakındığı,


Dünya'daki Yolsuzluğun en fazla olduğu ülke sıralamasında Türkiye'nin üst sıralarda yer aldığı,


Yargının Siyasallaştığı yolundaki eleştirilerin arttığı,


Yargı Sisteminin iş yapamaz hale geldiği yolundaki eleştirilerin Avrupa Birliği İlerleme Raporlarına ve Uluslararası Kuruluş raporlarına konu olduğu,


Yargının vermiş olduğu kararlar nedeniyle sadece akademik çevrelerde değil toplumun tüm kesimlerinde eleştirildiği,


Güvenirlilik anketlerinde giderek alt sıralara düştüğü,


Hâkim ve Savcıların terfi edebilmek için temyiz yolunu amacı dışında kullanmaları neticesinde Yargıtay ve Danıştay'ın dosyaya boğularak iş göremez hale geldiği,


Hâkim ve Savcıların toplumun ve devletin diğer birimlerine oranla Lisans üstü eğitim seviyesinin gerilerde kaldığı,


T.C. Devletinin bütün kurumlarının AB'ye Üyelik yolunda üzerine düşeni yerine getirerek eğitim ve uzmanlık standartlarını yükseltmesine karşın Yargı Sisteminin 100 bin sayfadan oluşan AB Müktesebatını kaynağından okuyup anlayacak personel sayısının parmakla sayılacak seviyede kaldığı,


T.C. taraf olduğu Uluslararası Antlaşmaların HSYK tarafından çiğnendiği; Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu ve Yasayla uygun bulduğu Uluslararası Yolsuzlukla Mücadelede antlaşmalarda yer alan Yolsuzlukla Mücadele edecek mahkemelere uzman Hâkim ve Savcıların görevlendirilmesi hükmünün (Örneğin 50 Milyar dolarlık Banka hortumlama suçlarına bakacak Ağır Ceza Mahkemesine yapılan atamalar) uygulamayarak hem antlaşma hükümlerine uygulanmaması hem de yolsuzlukla mücadelenin engelleniyor olduğu yolunda havanın oluşmasına yol açıldığı,


Hâkimler ve Savcılar için Bilimsel çalışma alanı olarak Üniversite yerine Harp Akademilerinden esinlenilerek Adalet Akademisi kurulduğu ancak burada amacıyla çelişen şekilde akademik unvanı olmayan personelin idari görevlere atandığı,


Atamalarda objektif kriter olmadığından her atama kararnamesi döneminde Hâkim ve Savcıların tavassut için Ankara'ya taşındığı ve Bakanlığın her yıl bu konuda genelge çıkardığı,


Adalet Bakanlığının kendi hazırladığı Yasa'yı çiğnediği; Taslak çalışması Adalet Bakanlığı tarafından yapılan Bilgi Edinme Kanunu hükümlerinin yine Adalet Bakanlığının 10.08.2004 tarihli Olur'u ile çiğnendiği,

Bilinmesine rağmen mevcut Yargı Sistemini; çağın koşullarına, dünyanın geldiği aşama ve AB üyelik idealine uygun şekilde değiştirmek yerine mevcut emir-komuta zincirine uygun yapılanmayı daha da pekiştirecek şekilde Hâkimler ve Savcılar
Kanununda değişiklik yapan bir yasa taslağı Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak görüşe gönderilmiştir.

Yukarıda açıklanan bilgiler ışığında, Devletin üç ana unsurundan bir olan Yargı Erkinin aşağıda belirtilen çerçevede yeniden düzenlemesi gerekmektedir.


Hâkimler ve Savcıların ayrı kurulları olmalıdır.


Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı; Yargı+Yürütme Organından Üyelerle oluşan sistem (Yüksek Yargının kendi içinden seçtiği ve Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanınca atanan Üyeler ile Yürütme organına mensup Adalet Bakanı ve Müsteşar) yerine;


Daha katılımcı ve Demokratik bir yapı kurulması için argı+Yasama+Yürütme+Üniversite'den oluşan bir yapıya geçilmelidir. (Toplam Üye sayısı (30)=Yüksek Yargı(6)+Bölge Mahkemeleri Yargısı (6)+Taşra Yargısı(5)+Yasama(7)+Yürütme(3)+Üniversite(3) İleri dönemde Hakimler ve Savcılar Birliği veya Sendikası adı altında kurulacak ve Sivil Toplum Örgütü olarak görev yapacak kuruluşun Yönetişim ilkesi çerçevesinde atayacağı üyeler Yargı organı kontenjanından atanabilmelidir, )


Yetkilerin tek elde toplanmasının Totaliter yönetimlere özgü olduğu gerçeği karşısında Hâkim ve Savcıların; atama, yükselme ve cezalandırılmalarının yetkisini tek elde toplamak yerine, 30 kişiden oluşan Yüksek Kurul'un kendi içinde yapacağı seçimle 5'er üyeden oluşacak Atama Kurulu, Yükselme Kurulu ve Disiplin Kurulu oluşturulmalı ve bu kurulların kararları karşı itiraz yolu olarak 5'er üyeden oluşan itiraz kurulları oluşturulmalıdır.


Bilimde çift başlılığı önlemek ve Bilimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin ancak özgür Üniversite ortamında sağlanabileceği gerçeğinden hareketle Adalet Akademisi kapatılmalı bunun yerine Hâkim ve Savcılar, Üniversiteler bünyesinde kurulacak Enstitülere gitmesi teşvik edilmeli yada Adalet Akademisi YÖK'e bağlanmalıdır. (Nasıl Sağlık alanında çok başlılık yerine bütün hastaneler Sağlık Bakanlığına bağlanıyorsa)


Yargı organına mensup olan ve Hâkim ve Savcıların Yürütme organı emrinde Adalet Bakanlığı ve diğer kuruluşlarda görev yapması uygulaması kaldırılmalı ve buradaki Hâkim ve Savcılar asli görevi olan Mahkemelerdeki Yargılama görevine derhal gönderilmeli, böylelikle personel azlığı nedeniyle Yargıdaki yavaşlamanın önüne geçilmelidir. Bunların yerine Uzman Hukukçu kadroları açılarak sınavla alınacak personel Adalet Bakanlığındaki idari görevlere atanmalıdır.


Devletin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde ve Kamu Yönetiminin Yeniden yapılanma sürecine paralel şekilde Adalet Müfettişliği kaldırılarak iç denetim, performans denetimi sistemi getirilmeli yada Müfettişlere sadece Mahkeme Kalemleri ile Savcılık işlemlerini denetler hale getirilmelidir.


Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun Yüksek Kurul'a bağlanması yönündeki öneriler yerine daha demokratik nitelikte olan ve Türk Halkını temsil eden TBMM'ye (Meclis adına mali denetim görevi yapan Sayıştay örneğinde olduğu gibi) bağlı olarak görev yapmalıdır.


Hâkimler ve savcılar arasındaki sınıf ayrımına son verecek yeni sistem geliştirilmelidir.


Yargının; dünya ve toplumsal değişme ve dönüşümlerden ve bilimsel gelişmelerden kopuk yaşamaması için mutlaka, Hâkim ve Savcıların Yükselmelerinde, temel kriter olarak Yargıtay yada Danıştay içtihatları değil Bilim ve Uzmanlık esas alınmalıdır.


Atamalarda; Ayrıcalık ve kayırmacılığın önlenmesi için Coğrafi bölge ve bölgesel koşulların, çıkarılan işin, kararlardaki isabet oranının, uzmanlığın, bilimsel çalışmanın esas alındığı puanlama sistemi getirilmelidir.


Atama Kararnamesi öncesi, Atama yapılacak yerler ilan edilmesi ve başvurular alınması ardından puanlama esasına göre atamalar yapılması ve puanların da ilan edilmesi yöntemi getirilmelidir.


Soruşturmalarda savunma hakkının tam ve eksiksiz tanınması için CMUK 143.maddede olduğu gibi dosyanın tamamını inceleme ve suret alma hakkı tanınmalıdır.


Mevcut yasal düzenlemede yer alan; Yürütme organına mensup Adalet Bakanının Soruşturma İzni verdiği, Yine Adalet Bakanına bağlı Müfettişlerin Soruşturmayı yürüttüğü ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne bağlı tetkik Hâkimlerinin soruşturma dosyasını Kararı verecek Yüksek Kurula sunma (yani bir soruşturmada Adalet Bakanını önce Savcı olarak soruşturma yapıp ardından Hâkim olarak karar makamında yer alması hatta soruşturulan kişinin savunmalarını yine Adalet Bakanlığı personelinin sunduğu) uygulamasından vazgeçilerek,


Adalet Bakanlığına sadece soruşturmacı Savcı- yetkisi verilmeli, Karar verme oturumuna katılmamalıdır.

Hâkim ve Savcılar istedikleri takdirde Kurul önünde kendilerini sözlü olarak savunabilmelidir.


Yüksek Kurul'un çalışmalarında soğuk savaş dönemine ait gizlilik uygulamasına derhal son verilmeli, Kurul çalışmaları ve kararlarına açıklık ve şeffaflık ilkesi Hâkim olmalı, Bilim adamları gerektiğinde toplumun en temel gereksinimi olan Adalet Hizmetinin unulmasında tepe noktası olan Yüksek Kurul'un çalışmalarını hukuka uygunluk, verimlilik, tarafsızlık, yerindelik vs.yönlerinden inceleyen bilimsel çalışmalar yapabilmelidirler.


Ayrıca, AB üyeliği yolunda her alanda gerçekleştirilen uyumlaştırma
çalışmalarının Yargı alanında yansıması olarak; Çatışma döneminin psikolojisi altında Askeri Yönetim tarafından yürürlüğe sokulmuş bulunan mevcut yapıda tadilat yapmak yerine, Çağın gereklerine ve AB üyeliğine uyum için belirlenecek birkaç AB üyesi ülkenin mevzuatı incelenerek hazırlanacak yeni yasal düzenlemenin süratle yürürlüğe sokulması gerekir.


Yargı alanında 12 Eylül Rejiminin oluşturduğu düzen; aradan geçen 24 yıllık süreye, TBMM tarafından çıkarılan yaklaşık 3500 Yasa ve Anayasa değişikliğine, AB üyeliği yolundaki çalışmalara, Dünyadaki ve toplumdaki dönüşme ve değişime, Bilimsel gelişmelere rağmen ısrarla sürdürülmektedir.

Daha Demokratik, insan Haklarına saygılı ve Adil bir Ülke ve Yargı düzeni isteniyorsa AB üyeliği sürecinde Yargı yeniden yapılanmalıdır.

Anayasa ve Yasalar değişse de, Uygulayıcıların (Hakim ve C.Savcıları) düşünce yapısı ve uygulayıcılara uygulanan mevcut emir komuta zincirine dayalı düzen değişmedikçe geleceğe umutla bakmak mümkün olmayacaktır.

Sivrisineklerle uğraşmak yerine bataklığın kurutulması en akıllı yoldur.

Yetki, unvan ve makamlarını kaybetmek istemeyenlerin, sivrisineklerle uğraşılması önerisine kapılmayarak asıl gizledikleri sorunun kaynağına inilerek Yargının süratli şekilde değiştirilmesi gereklidir.



Ceyhan, Aralık 2004
Old 25-01-2005, 12:54   #2
fikirbay

 
Varsayılan GİZLİLİK

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı, Türk Milletinin çıkarları (kamu yararı) doğrultusunda faaliyet göstereceklerine dair vicdanen yeminli sayılırlar. (Ayrıca namusları ve şerefleri üzerine yemin etmelerine gerek dahi yoktur. Bilinçi vatandaşlar oldukları varsayıldığında.)

Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında görüşülen konuların dahi, "gizlilik" açısından irdelendiği ve bildirgeler ile yapılan toplantılar hakkında kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapıldığı dikkate alındığında ve Türk Milletinin çıkarları doğrultusunda yapılan faaliyetlerin gizlenmesine asla ihtiyaç kalmaması gerektiği göz önünde tutulduğunda, hiçbir kurum veya kuruluşun; dernek veya sendikanın; parti veya cemiyetin, Türk Milletinden (Kamuoyundan) "gizli" toplantılar yapılmasına ihtiyaç duymayacağını düşünüyorum.

Herkes, ama istisnasız herkes, kamuoyuna mutlaka "NİYET BEYANINDA " bulunmalı ve beyan ettiği niyet doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğinin Türk Milletinin fertleri veya organları tarafından denetlenmesinden de rahatsızlık duymamalıdır.

Umarım, tatmin edici ve kimseyi rencide etmeyen bir açıklama getirebilmişimdir.
Old 28-01-2005, 01:45   #3
fikirbay

 
Varsayılan Şapka çıkartıyorum

Sayın purejustice,

Yukarıdaki yazınız karşısında şapka çıkartıyorum.

Her satırını yüreğimin derinliklerinde hissettim ve her satırında kalbim sizin kalbinizle birlikte attı.

Düşüncelerin senkronizasyonu bu olsa gerek.

Bursa nutkundaki gerçeklerin bir bir hayata geçirileceği günleri hep birlikte görmek dileğiyle...

Bu gerçekleri her saniye haykıran tam bağımsız bir TELEVİZYON İSTASYONUNUN kurulması için var gücümüzle gayret göstermek ve güç birliği yapmak hepimiz için kaçınılmaz bir hedef olmalıdır .

T ÜRK V ATANSEVERLERİ kelimelerinin baş harflerini çağrıştıracak şekilde bir isim de verilebilir bu televizyon istasyonuna...

Bu vesileyle, "Hakikati konuşmaktan korkmayınız !" diyen Mustafa Kemal'in aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor ve Allah'tan rahmet diliyorum.

Saygılar, sevgiler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bilgi Yarışması:))) Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 1 13-04-2004 08:19
Televizyondaki Bilgi Yarışmaları odemir Hukuk Soruları Arşivi 0 24-05-2003 14:12
Acil Bilgi bora Hukuk Soruları Arşivi 3 31-05-2002 11:48
Bilgi.. ulaş Hukuk Soruları Arşivi 3 14-02-2002 02:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04801297 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.