Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşsizin nafaka borcu!

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-07-2012, 15:48   #1
umutlaw

 
Varsayılan İşsizin nafaka borcu!

Sayınmeslektaşlarım,
İşsizlik parasıalan ve ya vasıfsız olduğundan iş bulamayan ve sadecek günlük yevmiye ilegeçinen bir kişinin ayda 500 TL lik nafakayı ödeyememsı hususnda zorlanmamasıgerektığı bir sınırın olması gerektiği hakkında yargıtay kararlarına ve değerliyorumlarına ihtiyacım var.
Saygılarımla
Old 25-07-2012, 15:56   #2
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/5426
Karar: 2005/5859
Karar Tarihi: 26.05.2005


NAFAKA DAVASI - NLAŞMALI BOŞANMA - BOŞANMA PROTOKOLÜ - DÖVİZ ÜZERİNDEN NAFAKA ÖDEME - SÖZLEŞMENİN YENİ ŞARTLARA UYARLANMASI - SÖZLEŞMENİN YAPILDIĞI ZAMAN TARAFLARIN EDİMLERİ ARASINDA VAROLAN DENGE

ÖZET: Taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolüne dayanılarak açılan boşanma davası sonunda verilen ve kesinleşen hükümle EURO üzerinden iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi Borçlar Kanununun 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık oluşturmaz. Sözleşmenin yapıldığı zaman tarafların edimleri arasında varolan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o sözleşmeyle bağlı tutulmazlar.

(743 S. K. m. 2, 134) (818 S.K. m. 18, 83)

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, dilekçesinde; 2002 tarihinde anlaşmalı boşanma sonucu verilen karar ile velayeti anneye verilen müşterek 2 çocuk için anlaşma protokolü gereği aylık 300'er EURO'dan toplam 600 EURO nafaka bağlandığını, Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonraki tüm ticari girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, şu anda ve bağlandığında da fahiş olan iştirak nafakasının kaldırılmasına veya 100.000.000 TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, cevabında; davacının dayatma ve zorlamaları sonucu boşanmayı kabul ettiğini, anlaşma protokolü gereği davacının kabul ettiği iştirak nafakasının bağlandığını, aradan geçen çok kısa süre içinde davacının koşul ve standartlarının değişmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; enflasyon oranı, EURO'nun TL karşılığının yükselmesi, koşulların taraflardan biri aleyhine bozulduğundan bahisle, aylık nafakanın dava tarihinden itibaren her bir çocuk için 200'er EURO'ya indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar, açılan boşanma davası sonucunda; MK'nın 134/3. maddesi gereğince, "anlaşmalı olarak" boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları sözleşme, niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Yapılan protokolle; velayeti anneye verilen müşterek çocuklar için aylık 300'er EURO olmak üzere toplam 600 EURO nafaka ödemeyi davacı baba kabul etmiş, mahkemece bu protokol tasdik edilmiş; karar, 1.3.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen hükümle EURO üzerinden nafaka ödenmesi hususu BK'nın 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık teşkil etmemektedir.

Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılmayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasa'nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.

Ne var ki, sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması, uyarlama için gerekli şartların gerçekleşmesine bağlıdır.

Tarafların sözleşme ile döviz üzerinden nafakanın ödenmesini kararlaştırmalarındaki amaç; ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile küçüğü korumak ve güvence altına almak, onun ihtiyaçlarının mahkeme kararına gerek duyulmadan karşılanmasını sağlamaya yöneliktir. (MK m. 2/1, BK m. 18) Anlaşmayla döviz üzerinden ödenen nafakanın indirilmesi veya Türk Lirasına çevrilmesi; ancak, döviz kurunda meydana gelebilecek önemli ölçüde değişiklik nedeni ile kararlaştırılan döviz miktarının ödenmesinde, nafaka yükümlüsünün ödeme güçlüğüne düşmesi halinde mümkündür. Mahkemece, sözleşmeye müdahale edilirken sözleşme konusu nafakanın (iştirak nafakası) yasal yükümlülükten kaynaklanması ve verilme amacı da gözönünde tutulmalıdır.

O nedenle, uyuşmazlığın çözümünde; sözleşmenin temel edimi olan ve taraflarca başlangıçta kabul edilen döviz fiyatlarındaki normal artışlar dışında, sözleşmenin in'i kadından sonra yaşanan ekonomik kriz ve hükümetçe alınan kararlarla işlem temelinin çöküp çökmediğinin araştırılması ve aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir.

Somut olayda, Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra ülkemizdeki döviz kurundaki dalgalanma, yukarıda belirtilen önemli ölçüde değişiklik kapsamında değerlendirilmez. Zira dövizde ilk etapta ani bir yükseliş olmuşsa da hükümetçe alınan kararlarla zaman içerisinde bu yükseliş yavaşlatılmış, hatta belirli bir durgunluk dönemi yaşanmıştır. Takip eden süreçte, EURO kurundaki artış oranı, ülkemizde seyreden yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamamıştır. Öte yandan, davacının bu durum nedeni ile kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede güçlüğe düştüğü iddiası da kanıtlanmış değildir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip davanın reddine karar verilmesi gerekirken aylık nafakanın 200'er EURO olarak tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 25-07-2012, 15:57   #3
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/189
Karar: 2006/1831
Karar Tarihi: 07.03.2006


ANLAŞMALI BOŞANMA - YOKSULLUK NAFAKASININ GELİRİNİN AZALMASI NEDENİYLE KALDIRILMASI İSTEMİNİN SÖZLEŞMEYE BAĞLILIK İLKESİYLE BAĞDAŞMAMASI

ÖZET: Sadece boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın dürüstlük kuralından yararlanması söz konusu olamaz.

(4721 S. K. m. 2, 4, 176, 331)

Dava: Davacı O. ile davalı P. aralarındaki nafaka davasına dair İstanbul 2. Aile Hakimliği'nden verilen 28.04.2005 günlü ve 2003/195 E., 2005/337 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 06.10.2005 günlü ve 2005/10619 E., 2005/9601 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.

Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davada, anlaşmalı boşanma ile kabul edilen 750 DM yoksulluk nafakasının, davalının öğretmen olarak çalışmaya başlaması ve davacının da gelirinin azalması nedeniyle kaldırılması istenilmiş; mahkemece davanın reddine karar verilmiş, işbu kararın temyizi üzerine dairemizce 06.10.2005 gün ve 10619-0601 sayıyla onama kararı verilmiştir. Daire kararına karşı davacı taraf karar düzeltme isteminde bulunmuş olup, isteğin süresi içerisinde bulunduğu anlaşıldıktan sonra dosadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Tarafların 15.12.1992 tarihinde kesinleşen ilamla anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma protokolünde 750 DM nafaka ödemesi ve evlenme halinde nafakanın sona ereceği hususlarının kararlaştırıldığı, davalının 17.06.1974 tarihinde öğretmen olarak göreve başlayıp evlendikten bir süre sonra da görevine devam ettiği, 20.10.1989 tarihinde istifa ettiği, boşanmadan yaklaşık iki yıl sonra 11.03.1994 tarihinde yeniden atandığı ve halen öğretmen olarak görev yapmakta bulunduğu, davalının ise 2001 yılında SSK'dan emekli olduğu, işbu davanın ise 17.09.2003 yılında açıldığı anlaşılmaktadır.

TMK. 176/IV hükmüne göre: <Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.> Aynı şekilde 331. madde uyarınca; <durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.>

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce <güven> ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği <statü> ye beslediği güven, davalının sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arz edebilir.

Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK'nun 2. maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.

Ancak, Borçlar Kanunu'nun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge altüst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK. mad. 2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelir.

Tarafların mali durumlarının değişmesi, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının (davalının) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır ya da borçlunun (davacının) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine (veya kararlaştırılmasına) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır.

Somut olayda boşanma sürecinde davalının öğretmen olduğu ve gerekirse yeniden göreve başlayabileceği öngörülerek nafakanın kabul edildiği değerlendirildiğinde, boşanmadan iki yıl sonra işe başlanmış olması ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasının istenmesi sözleşmeye bağlılık ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmamakta ise de, boşanma sonrasında davacının emekli olduğu, gelirinin azaldığı iddia edilerek nafakanın kaldırılması (<çoğun içinde az da vardır ilkesine göre> nafakanın azaltılması) istendiğine göre gerçekten davacının ekonomik durumunun nafaka başlangıcından sonra istem tarihi itibariyle bozulup bozulmadığı ya da ciddi oranda ödeme güçlüğü ve geçim sıkıntısı doğuracak şekilde azalıp azalmadığı araştırılıp sonucu değerlendirilmeden ve de davalının düzenli, güvenceli görevi nedeniyle gelir sahibi olması gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak istemin tümüyle reddine karar verilmiş olması TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan <hakkaniyet> ilkesine uygun bulunmamıştır. Bu nedenle dairemizin 06.10. 2005 gün ve 10619 E-9601 sayılı kararı ortadan kaldırılarak hükmün bozulması gerekmiştir.

Mahkemece yapılacak iş; davacının, nafaka tesisi ile işbu dava tarihindeki sosyal ve ekonomik durumu tarafların tüm delilleriyle birlikte, zabıta marifetiyle araştırılıp, gerekirse resmi birimlerden kayıt ve belgeler de getirtilerek incelenip sonucuna göre hüküm kurmaktan ibarettir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Old 25-07-2012, 15:58   #4
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/9565
Karar: 2005/8711
Karar Tarihi: 19.09.2005


NAFAKA DAVASI - İŞTİRAK NAFAKASININ ÖDEME GÜÇLÜĞÜ NEDENİYLE KALDIRILMASI - HÜKMEDİLEN NAFAKA MİKTARININ HAKKANİYET İLKESİNE UYGUN OLMADIĞI - HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANDIĞI

ÖZET: Davada, iştirak nafakasının ödeme güçlüğü ve ekonomik çöküntüye uğranması nedeniyle kaldırılması, olmadığı takdirde de düşürülmesi istenilmiştir. Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve de özellikle günün koşullarında küçüğün artan ihtiyaçlarına göre hükmedilen nafaka miktarı az olup, hakkaniyet ilkesine uygun değildir.

(4721 S. K. m. 4, 175)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Davada, iştirak nafakasının ödeme güçlüğü ve ekonomik çöküntüye uğranması nedeniyle kaldırılması olmadığı takdirde 150.000.000 TL'den 40.000.000 TL'ye düşürülmesi istenilmiş; mahkemece aylık 75.000.000 TL nafakaya hükmedilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve de özellikle günün koşullarında küçüğün artan ihtiyaçlarına göre hükmedilen nafaka miktarı az olup, TMK' nun 4. maddesinde vurgulanan <hakkaniyet> ilkesine uygun bulunmamıştır.

Sonuç: Bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasındaki, <75 YTL eksiltilmesine> ibaresinin karar metninden çıkartılarak yerine <125.000.000 TL olarak davacıdan tahsiline> yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 19.09.2005 günü oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 26-07-2012, 07:03   #5
umutlaw

 
Varsayılan

Tesekkurler, sorun soyle ki: issiz kisi nafakanin dusurulmesi davasi acmis dava sonuclanmis temyizede gidilmemis. Nafaka odenmiyor diye caza davasi acilmis!
Old 26-07-2012, 10:17   #6
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sorunuzu genel hatları ile yanıtlıyorum.

1- Nafakanın hükmedildiği tarihten bu yana nafaka borçlusunun mali durumunda bir değişiklik yaşanmamışsa (o zaman da işsizse vs..)açılacak nafakanın kaldırılması veya azaltılması davasının reddine karar verilir.

2- Nafaka taktir edilirken nafaka borçlusunun ekonomik sosyal durumu araştırılıp ona göre miktara karar verilmektedir. Bu miktarın bir sınırı azami - asgari haddi yoktur.

3- Türk Medeni kanunu hükümlerine göre nafaka ödeme yükümlüsü olarak tayin edilmek başka şey nafakayı ödemek başka şeydir. Kişinin işsiz olması onu nafaka yükümlüsü olmaktan kurtarmaz. Diğer bir deyişle kusursuz / daha az kusurlu eşin nafaka alma hakkı/haklılığı ortadan kaldırılamaz.

Alıntı:
Tesekkurler, sorun soyle ki: issiz kisi nafakanin dusurulmesi davasi acmis dava sonuclanmis temyizede gidilmemis. Nafaka odenmiyor diye caza davasi acilmis!
Dava temyiz edilmeksizin kesinleşmiş? Veya hala derdest? Davanın sonucu nedir?

Saygılarımla,
Old 26-07-2012, 10:24   #7
umutlaw

 
Varsayılan

Nafaka miktari 750 TL idi yazili sekilde ve hic bir arastirma yapilmadan bir karar verilmis ve tutar 500 TL ye indirimis, o zamanda kimse bu kisilere temyize gidebilirsiniz dememis oyle kamis. Karar gecen yil verilmistir ancak benim anlayamadigim husus su ki bu kisinin durumua cik, vasifsiz bir iscidir suanda gundelik 20 TL den calisiyor bunun kendine ait ev kirasi elektrigi suyu yeme icmesi var 500 TL sini verdi mi nasil yasayacak bunu belirleyen sinirlayan bir noktaya ulasamiyorum!
Old 26-07-2012, 10:35   #8
yılmazkan

 
Varsayılan

Bu aşamada yeniden nafakanın indirilmesi davası açmaktan başka çareniz yok görünüyor. İcra ceza mahkemesi henüz ceza kararı vermemişse açtığınız bu nafaka davasının sonuçlanmasının beklenmesini talep edebilirsiniz. Muhtemelen icra ceza mahkemesi, nafaka davasının sonucunu bekleyecektir. Esasen bu yönde yargıtay kararları olduğunu da hatırlıyorum.
Old 26-07-2012, 10:38   #9
yılmazkan

 
Varsayılan

Çok eski tarihli İçtihatı Birleştirme Kararı:
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 1934/35
Karar : 1934/12
Tarih : 16.05.1934

*NAFAKAYI ÖDEMEMEK

(2004 s. İİK. m. 344)

Özet : Nafaka vermeğe hükümlü olup da ilamda gösterilen ödeme koşullarına uygun hareket etmeyen borçlu nafakanın kesilmesi veya azaltılması hakkında dava açmışsa İcra ve İflas Yasasının 344 ncü maddesindeki ceza hükmünün uygulanmasının hukuk davasının sonucuna bırakılması gerekir.

Nafaka vermeye mahkum olup ta ilamda gösterilen ödeme şartlarına riayet etmeyen borçlu nafakanın kesilmesi veya azaltılması hakkında dava açmışsa ceza hükmünün İcra ve İflas Kanununun 344 ncü maddesinin son fıkrasına tevfikan mezkur dava neticesine bırakılması takarrür etmiş içtihat cümlesinden iken, bu kerre sozü geçen fıkranın nafakanın kesilmesi veyahut indirilmesi hakkındaki davanın açıldığı tarihten evvel işlemiş nafakaya teşmil edilemeyeceği yolunda yeni bir ekseriyetin tahassul ettiği görüldüğünden keyfiyetin tevhidi içtihat tarikiyle halli İcra ve İflas Dairesi yüksek reisliğinin 3.6.933 tarih ve 2000 no'lu müzekkeresiyle talep ve iş'ar olunması üzerine hadise telhis ve teksir edilerek Heyeti Umumiyeye tevzi edilmişti.

14/2/934 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye ( ) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra hadise bir kerre de Birinci Reis İhsan Beyefendi Hz. tarafından izah edilmesini müteakip söz alan İcra ve iflas Dairesi Reisi Fuat Hulusi Beyefendi; Borç için hapis caiz değildir, ancak 344 ncü madde borçlunun cezai takibe maruz kalacağını tasrih etmiştir. Mahaza borçlunun hukukunu sıyanet keyfiyeti de derpiş edilerek nafaka verecek borçlunun mahkemece nafaka takdir edildikten sonra mali kudretinde husule gelen tebeddül ile o miktar parayı ödeyemeyecek vaziyete düşerse mahkemede nafakanın tenzil veya kaldırılmasını istemeğe hakkı olacağı kabul edilmiştir. Binaenaleyh nafaka borçlusu bu yolda bir dava açtığı anlaşılırsa nafakayı vermemesinden dolayı başlayan Ceza takibinin taliki maddedeki mutlak sarahat iktizasındandır. Şukadarki nafakanın azaltılması veya kaldırılması hakkında yeni hükmün suduruna kadar geçen müddetlere ait eski karar dairesinde işleyecek nafaka yine borçlunun zimmeti addedileceği şüphesizdir. Şu halde madde hükmünü tamamen imal etmek lazımdır. Sarahat karşısında içtihada mesağ yoktur. Aksi mütalaanın nelere istinat ettiğini katiyetle bilmiyorum. Her ne olursa olsun aksine mütalaanın kabulü maddeyi ihmal etmektir.

Aza Ziya Beyefendi: Nafaka meselelerine eski ve yeni kanunlar da ehemmiyet vermiştir. Yeni kanunumuz hapisten başka bir de ceza vaz etmiştir. Nafaka borçlusunun bir veya bir kaç ay borcunu vermeyerek aradan bir müddet geçtikten sonra ikame ettiği nafakanın azaltılması veya eksiltilmesi hakkındaki davası üzerine kanunu makabline teşmilen alacaklının, tekemmül etmiş bir haksızlığa rağmen bekletilmesine imkan yoktur. Kanun, dayinlerin hukukunu muhafaza etmiştir.

Şefkati Beyefendi: Borçlu daima tehdit altındadır.

Birinci Reis ihsan Beyefendi Hz: Tahakkuk etmiş nafakayı vermiyen ve temerrüt eden şahıs cezayı müstelzim bir hal irtikap etmiştir. Bir ay vermemesi hüküm mucibince temerrüttür. Bu sabit olunca beklemeğe lüzum yoktur, demeleriyle müzakerelenin kifayeti kabul edilerek toplanan reye göre nisabı ekseriyet hasıl olamadığından bundan sonraki toplantıya bırakıldı.

16/5/934 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyede hadise Fuat Hulusi Bey tarafından hulasa edildikten sonra tekrar reye vaz olunerek neticede :

344 ncü madde şikayetin mevzuunu teşkil eden aylara ait ödeme şartlarına taalluk eder. Şikayet tarihinden sonra geçecek aylar bu mevzuun ve şikayete müstenit takip ve muhakemenin haricinde kalır. Maddenin son fıkrasında borçlu nafakanın kaldırılması veya azaltılması hakkında dava açmışsa bu madde hükmünün tatbiki muhakemenin neticesine bırakılır, denilmektedir. Şüphesiz bu fıkranın hükmü de muhakemenin mevzuu dahilindeki suça matuftur. Gerçi nafakanın kaldırılması veya indirilmesi hakkında sudur edebilecek olan ilamın hükmü ancak lühuku tarihinden sonrası için hukuki bir netice husule getirir, fakat öyle bir ilamın cezai noktadan tesiri öyle değildir. İlama mesnet teşkil eden hadise suçun tekevvününden önceki bir zamanda tarafların hukuki veya mali vaziyetlerinin değişmiş olması suretinde tecelli edebilir. Bu takdirde ceza davasını rüyet etmekte olan tetkik mercii hukuk mahkemesince tespit edilen o hadiseyi ve tarihini nazara alacaktır. Fıkrada lüzum gösterilen talikin sebebi budur. Yoksa nafakanın kaldırılması veya indirilmesi ancak bu babtaki hüküm tarihinden sonrasına tesir edeceği mütalaasiyle borçlunun buna müteallik davasından sonra tekevvün eden suçun muhakemesi ve cezai hükmü hukuk mahkemesindeki dava neticesine talik edilmez denecek olursa mezkur fıkranın tatbik edilebileceği hiç bir hadise kalmaz. Böyle bir mütalaanın kabulü fıkra hükmünün külliyyen mühmel bırakılmasını intaç eder. Fıkra ceza hükmünün borçlu tarafından açılmış olan davanın neticesine bırakılması hususunda sarih ve kat'i olup imal edilmesi zaruridir.

Yukarıda zikrolunan sebeplere mebni İcra ve İflas Dairesinin mütekarrir içtihadını tebdile mahal olmadığına ve borçlu tarafından mahkumunbih nafakanın kaldırılması veya azaltılması hak-; kında dava açılmış bulunması takdirinde 344 ncü maddedeki cezai hükmün mezkur hukuki dava muhakemesinin neticesine bırakılması mutlak surette zaruri bulunduğuna ekseriyetle karar verildi.

Kaynak:YİBK. Hukuk Cilt:1 s: 261
Old 31-07-2012, 15:16   #10
selcukkarabeniz

 
Varsayılan işsiz kalma nafakanın kaldırılması Yargıtay kararı(eski yasa

Sn Meslektaşım yarrı olurmu bilmem ama T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/10582
Karar: 2003/10649
Karar Tarihi: 22.09.2003
Temyiz isteminin süresi içerisinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki tüm kağıtlar okunarak gereği düşünüldü.

Davacı dilekçesi ile; Boşanma kararıyla davalı eş için aylık 500 Dolar, müşterek çocuk içerisinde 300 Dolar nafaka ödenmesine ve ayrıca küçüğün özel okul faturası ve belgelendirilen eğitim masraflarının tarafından karşılanmasına hükmedildiğini; ancak, davalı eş için ödenmesi gereken nafakanın; davalının isteği dışında işsiz kalması şartına bağlandığını ve bugüne kadar bu şartın gerçekleşmediğini, müşterek çocuk için her ay 300 Dolar nafakayı ve okul masraflarını düzenli olarak ödediğini, ne var ki; önce 17 Ağustos depreminin gerçekleştiğini ve sonra da işsiz kaldığını ve başka herhangi bir geliri olmadığından nafakayı ödeyemez halde olduğunu iddia ederek, boşanma kararıyla ödemek zorunda kaldığı bütün mali sorumlulukların tamamen kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece; davacının, müşterek çocuk Yağmur'un eğitim ve öğretim giderlerini ödeme yükümlülüğünün kaldırılması yönündeki talebinden vazgeçtiği ve ödemeyi kabul ettiğinden, bu giderlerin kaldırılması yönündeki talebinin reddine, boşanma kararı ile davalıya ödenmesi ön görülen aylık 500 USD nafakanın kaldırılmasına, davacının müşterek çocukları Yağmur için ödemeyi kabul ettiği ve mahkeme ilamında yazılı olan aylık 300 USD iştirak nafakasının kaldırılarak dava gününden geçerli olmak üzere aylık 400.000.000 TL. olarak davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasal gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, talep olmadığı halde; küçük için hükmedilen nafaka miktarının Türk lirasına çevrilmesi, tarafların sözleşme yapma iradelerine uygun olmadığı gibi, HUMK. nun 74. maddesine de aykırılık teşkil eder.

Mahkemece, talep aşılmak suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Somut: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istem halinde temyiz edene iadesine 22.09.2003 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) denilmektedir.

eski yasa uyarınca verilmiş bu karardır.Yeni yasada durum biraz daha farklıdır. saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
nafaka borcu-menfi tespit??? ewrim Meslektaşların Soruları 4 04-01-2019 16:12
Nafaka borcu icra ceza empas Meslektaşların Soruları 1 05-09-2011 12:23
nafaka borcu av.havva Meslektaşların Soruları 5 03-02-2008 00:40
Nafaka borcu-iştirak nafakası Burak Demirci Meslektaşların Soruları 1 02-01-2008 13:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04370189 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.