Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tapu iptaline konu edilebilir muvazaa olabilir mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-11-2011, 23:19   #1
mehmet cevat

 
Varsayılan tapu iptaline konu edilebilir muvazaa olabilir mi?

Şimdiden Teşekkürlerimle konunun uzmanı değerli meslektaşlarıma aşağıdaki maddi olay ile ilgili bilgi ve deneylerimden yararlanmak istiyorum.Konu şöyledir:
Anne , Baba ve 6çocuk sağ.Babanın kendine ait birkaç taşınmaz malı Annenin de babasından gelme birkaç taşınmaz malda hissesi var.
Anne,babasından gelme bu birkaç taşınmaz maldaki hisselerinden, bir tanesindeki parseldeki payının tamamını 6 çocuğundan(bir tanesine) ana ve baba sağ iken 24 yıl önce tapuluyor.Tapuda satış olarak gösteriyor.
Yıllar sonra baba ve en son olarak da anne vefat ediyor.Gerek baba ve gerek annenin mirası ölümlerinden sonra eşit olarak 6 çocuk arasında eşit olarak paylaştırılıyor.Buraya kadar herhangi bir sorun yok.
Sorun şu ki, anne sağ iken bu 6 çocuktan bir tanesine payını tapulamış olduğu için bu çocuğun payı, doğal olarak diğerlerinden fazla çıkıyor.Aldığı bu pay ise en kiymetli yere tekabül ediyor.
Anılan bu sorunlu durum diğer mirasçı kardeşler, annenin vefatından sonra kendisine veraset ilamı çıkarıp intikal yaptırdıklarında tapuya geldiklerinde yani annenin vefatından (24 yıl evvel yapılmış bulunan bu satışı ) 8 sene sonra tapudan öğreniyorlar….
Anne ‘ sağ iken anılan bu payını , devrettiği çocuğuna tapuda satış şeklinde gösteriyor.Ancak payı devr alan çocuğun ekonomik imkanı o tarihlerde yok.Tersine annesinin evinde kalmakta idi.Yani işlem aslında satış değil, bağıştır.
Bu durumda açılacak dava BK.18.muvazaa davası mı.? Bu dava başka davalarla birlikte olacak şekilde (muvazaa ve tenkis gibi) mi açılmalı.? Tenkisin yasal süresi geçmiştir.
Davanın başarı şansı,tanık ifadesine mi bağlı.Tanık ne diyebilir ?
Diğer taraftan,Anne,taşınmaz malının sırf bir parseldeki hissesini devrediyor.Diğer parsellerdeki hisselerini devretmiyor ve geri kalan kardeşler,annenin diğer paylarından istifade ediyorlar.Ancak istifade ettikleri diğer parsellerin ekonomik durumu devredilen parsele göre çok az bir değerdedir.Bu durum (annenin mirasından tamamen mahrumiyet yapmadığından).Bu muvazaa davası açılmasına engel olur mu ? Yani diğer mirasçı kardeşler,anne’den pay almaya devam ediyorlar diye muvazaa davası açılmasına engel teşkil eder mi ?Tekrar söylemek gerekirse,.diğer kardeşlerin aldıkları payların ekonomik değerleri,kendisine tapu devredilen kardeşlerine verilen paydan kat kat daha azdır…
Görüşlerinizi maddi olayımıza yakın bir içtihat bir içtihat ile birlikte olacak şekilde bildirmenizden memnuniyet duyacağım.
Old 30-11-2011, 10:51   #2
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mehmet cevat
Konu şöyledir:
Anne , Baba ve 6çocuk sağ.Babanın kendine ait birkaç taşınmaz malı Annenin de babasından gelme birkaç taşınmaz malda hissesi var.
Anne,babasından gelme bu birkaç taşınmaz maldaki hisselerinden, bir tanesindeki parseldeki payının tamamını 6 çocuğundan(bir tanesine) ana ve baba sağ iken 24 yıl önce tapuluyor.Tapuda satış olarak gösteriyor.
Yıllar sonra baba ve en son olarak da anne vefat ediyor.Gerek baba ve gerek annenin mirası ölümlerinden sonra eşit olarak 6 çocuk arasında eşit olarak paylaştırılıyor.Buraya kadar herhangi bir sorun yok.
Sorun şu ki, anne sağ iken bu 6 çocuktan bir tanesine payını tapulamış olduğu için bu çocuğun payı, doğal olarak diğerlerinden fazla çıkıyor.Aldığı bu pay ise en kiymetli yere tekabül ediyor.
Anılan bu sorunlu durum diğer mirasçı kardeşler, annenin vefatından sonra kendisine veraset ilamı çıkarıp intikal yaptırdıklarında tapuya geldiklerinde yani annenin vefatından (24 yıl evvel yapılmış bulunan bu satışı ) 8 sene sonra tapudan öğreniyorlar….
Anne ‘ sağ iken anılan bu payını , devrettiği çocuğuna tapuda satış şeklinde gösteriyor.Ancak payı devr alan çocuğun ekonomik imkanı o tarihlerde yok.Tersine annesinin evinde kalmakta idi.Yani işlem aslında satış değil, bağıştır.
Bu durumda açılacak dava BK.18.muvazaa davası mı.? Bu dava başka davalarla birlikte olacak şekilde (muvazaa ve tenkis gibi) mi açılmalı.? Tenkisin yasal süresi geçmiştir.
Davanın başarı şansı,tanık ifadesine mi bağlı.Tanık ne diyebilir ?
Diğer taraftan,Anne,taşınmaz malının sırf bir parseldeki hissesini devrediyor.Diğer parsellerdeki hisselerini devretmiyor ve geri kalan kardeşler,annenin diğer paylarından istifade ediyorlar.Ancak istifade ettikleri diğer parsellerin ekonomik durumu devredilen parsele göre çok az bir değerdedir.Bu durum (annenin mirasından tamamen mahrumiyet yapmadığından).Bu muvazaa davası açılmasına engel olur mu ? Yani diğer mirasçı kardeşler,anne’den pay almaya devam ediyorlar diye muvazaa davası açılmasına engel teşkil eder mi ?Tekrar söylemek gerekirse,.diğer kardeşlerin aldıkları payların ekonomik değerleri,kendisine tapu devredilen kardeşlerine verilen paydan kat kat daha azdır…
Görüşlerinizi maddi olayımıza yakın bir içtihat bir içtihat ile birlikte olacak şekilde bildirmenizden memnuniyet duyacağım.

Tenkis talebi için süre geçtiğine göre muvazaa iddiasında bulunulabilir. Davanın başarı şartı sadece tanık beyanlarına değil, tarafların (alıcı-satıcı) ekonomik ve sosyal durumları, alım güçleri, satma ihtiyacı, alma ihtiyacı, satış bedelinin yüksek-düşük olması, satıştan önceki ve sonraki kullanım durumları, satış bedelinin harcanması vb gibi hususlar da önem taşır. Diğer taşınmazaleın bırakılıp sadece tek taşınmazın muvazaalı olarak devri, muvazaa davasına engel teşkil etmez. Sözkonusu tek taşınmaz için muvazaa iddiasında bulunulabilir diye düşünüyorum.
Old 30-11-2011, 17:53   #3
Av.Şenol Saltık

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Yakın zamanda anlattığınız olaya benzer bir dava sonuçlandırdım. Olayınız tipik bir muris muvazaası konusudur.Aşağıda yer alan Yargıtay Kararı size yardımcı olacaktır. Bu Yargıtay Kararı benzer konumdaki tüm davalara uygulanmaktadır.

Sizin olayınızda tespit edilmesi gereken ana husus miras bırakandan (anne) geriye kalan terekenin toplam değerinin belirlenmesidir. Muvazaalı olarak Temlik edilen miras hissesinin kalan diğer hisselere göre değerinin karşılaşrıtılması ile çözüme ulaşılacaktır. Temlik edilen hisse pek fahiş ise muvazaa yoluyla iptali mümkündür. Değilse, işlem muvazaalı olsa dahi iptal edilmeyecektir. Ama sizin olayınızda değerler arasında aşırı fark olduğu anlaşılıyor. Bu yüzden, anlattığım kapsamda bir dava açarak terekenin tamamının değerini tespit ettirerek temlik edilen kısmın da tapusunun muvazaa nedeniyle iptal edilerek miras hisseleri oranında paylaştırılmasını isteyebilirsiniz.

Başarılar...

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/12930
K. 2010/509
T. 25.1.2010
• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali ve Tescil - Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Mirasçısından Mal Kaçırma İradesinden Söz Etme Olanağı Olmadığı )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Mirasçısından Mal Kaçırma İradesinden Söz Etme Olanağı Olmadığı )
• MAL KAÇIRMA İRADESİ ( Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescil - Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Söz Edilemeyeceğ )
• PAYLAŞTIRMA ( Her Bir Mirasçıya Geçirilen Malların ve Hakların Nitelikleri ve Değerleri Hakkında Uzman Bilirkişiden Rapor Alınarak Paylaştırmanın mı Yoksa Mal Kaçırma Amacının mı Üstün Tutulduğunun Aydınlığa Kavuşturulmasının Zorunlu Olduğu )
818/m.213
2644/m.26
4721/m.599, 706
ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin meretlerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.

Dinlenen ve aksini doğrulayan herhangi bir kanıt elde edilmeyen tanık beyanlarından miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmayıp, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu; dosya kapsamıyla sabittir, öyleyse bu parsel için mahkemenin muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı yolundaki değerlendirmesinin de doğru olduğu söylenemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, ortak miras bırakan babası İ. K.'ın çekişme konusu taşınmazlardaki paylarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı oğullarına temlik ettiğini ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.

Davalılardan M., davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, 812 nolu parsel yönünden muvazaa iddiasının ispatlanamadığı; diğer parseller yönünden ise 10 yıllık hak düşürücü süre ve muvazaa iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Selda Özer'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, 812 parsel yönünden kanıtlanamadığından, diğer parseller yönünden ise hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, bu tür isteklerde dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, Kadastro Yasasının 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşur. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Miras bırakanın ölümü ile tereke intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. ( TMK.599. md. ) Dosya içeriği ve toplanan delillerden miras bırakanın tespitten sonra 25.1.2006 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.

Buna göre, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin 812 parsel dışındaki taşınmazlar bakımından da uygulanamayacağı tartışmasızdır. Öyleyse 810, 815, 823, 785, 811 parseller yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair kararın isabetli olduğu söylenemez.

Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

812 parsel yönünden temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.

Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin meretlerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.

Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde deliller değerlendirildiğinde dinlenen ve aksini doğrulayan herhangi bir kanıt elde edilmeyen tanık beyanlarından miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmayıp, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu; dosya kapsamıyla sabittir, öyleyse bu parsel için mahkemenin muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı yolundaki değerlendirmesinin de doğru olduğu söylenemez.

SONUÇ : O halde, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ortaklığın giderilmesi davasına konu neler olabilir nazell Meslektaşların Soruları 3 29-09-2011 14:31
Ev Eşyası Finansal Kiralama Sözleşmesine Konu Olabilir Mi? HAMUŞ Meslektaşların Soruları 3 15-05-2010 09:54
Murisin bağış yapması muvazaaya konu olabilir mi? Av. OSMAN GÜR Meslektaşların Soruları 7 10-02-2008 19:35
konu seçiminde bana yardımcı olabilir misiniz? kalimero Hukuk Lisans Eğitimi 4 24-08-2007 22:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09003997 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.