Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Harç ödemeden karar alabilmek!

Yanıt
Old 02-03-2010, 10:53   #121
Av.Selen

 
Varsayılan

S.EREN; "kararı harçsız olarak alan davacı vekilinin kararı posta yolu ile davalı yana göndermiş olmasının temyiz süresini başlatmayacağını" savunmuş idim.gerekçelerim şunlardır;

1- Yazılan kararın tebliğe çıkarılması harçlar kanunu 32nci madde mucibince müteakip işlem olarak değerlendirilmeli ve harç ödenmeksizin karar tebliği yapabilmenin son An.Mahkemesi kararına göre de mümkün olmadığı düşünülmelidir,

2-7201 sy tebligat kanununun 1nci maddesinde;"Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde (DEĞİŞİK İBARE RGT: 27.03.2003 RG NO: 25061 KANUN NO: 4829/19) Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır."hükmünün vekile tebligat imkanı tanımamış oluşu,

3- Yine aynı yasanın 38nci maddesinde yer alan ve vekile tebligat imkanı tanındığı kanaati uyandıran "Vekil vasıtasiyle takibedilen davalarda, vekiller makbuz mukabilinde yekdiğerine tebligat yapabilirler." hükmünün makbuz karşılığı demek suretiyle posta alındısını bertaraf etmesi ve PTT teşkilatına yer vermemesi , karşılıklı teslim tesellüm tutanağı ile tebligat yapabilme gibi bir sonuca yönelmesi neticesinde Sn.Pallanco tarafından nakledilen olayın dışına çıkması.

Özellikle tebligat yasası 38nci maddede yer alan makbuz ibaresi konusunda olmak üzere değerli fikirlerinizi beklediğimi belirtir, iyi günler dilerim.
Old 02-03-2010, 11:32   #122
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selen
S.EREN; "kararı harçsız olarak alan davacı vekilinin kararı posta yolu ile davalı yana göndermiş olmasının temyiz süresini başlatmayacağını" savunmuş idim.gerekçelerim şunlardır;

1- Yazılan kararın tebliğe çıkarılması harçlar kanunu 32nci madde mucibince müteakip işlem olarak değerlendirilmeli ve harç ödenmeksizin karar tebliği yapabilmenin son An.Mahkemesi kararına göre de mümkün olmadığı düşünülmelidir,

2-7201 sy tebligat kanununun 1nci maddesinde;"Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde (DEĞİŞİK İBARE RGT: 27.03.2003 RG NO: 25061 KANUN NO: 4829/19) Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır."hükmünün vekile tebligat imkanı tanımamış oluşu,

3- Yine aynı yasanın 38nci maddesinde yer alan ve vekile tebligat imkanı tanındığı kanaati uyandıran "Vekil vasıtasiyle takibedilen davalarda, vekiller makbuz mukabilinde yekdiğerine tebligat yapabilirler." hükmünün makbuz karşılığı demek suretiyle posta alındısını bertaraf etmesi ve PTT teşkilatına yer vermemesi , karşılıklı teslim tesellüm tutanağı ile tebligat yapabilme gibi bir sonuca yönelmesi neticesinde Sn.Pallanco tarafından nakledilen olayın dışına çıkması.

Özellikle tebligat yasası 38nci maddede yer alan makbuz ibaresi konusunda olmak üzere değerli fikirlerinizi beklediğimi belirtir, iyi günler dilerim.

Sayın Selen,

2 ve 3'ü geçiyorum; çünkü bunlar ayrı bir başlıkta tartışılmayı hakedecek kadar önemli konulardır.

Ancak, bu forumda da adalet.org'da da ısrarla savunuyorum ki, ilamın icraya konulması Harçlar Yasası m.32 hükmü anlamında "müteakip işlem" değildir.

İcra kısmı başlı başına, apayrı bir safhadır.

Nedir peki "müteakip işlem"? Örneğin karar harçsız alındı. Taraflara tebliğ edildi. Davalı temyiz etmek isterse temyiz harcını yatırmadan müteakip işlem olarak temyiz dilekçesi karşı tarafa gönderilmez.

Ya da dosya Yargıtay'a gönderilemez.

Dikkat edilirse, müteakip işlem kavramı dava ve usul hukuku anlamında, harçtan sonra söz konusu olabilecek, onu takip eden işlemlerdir.

Harçlar Yasası'nda, harç yatırılmadan ilamın verilmeyeceğini düzenleyen tek hüküm 28_a idi. İptal kararı karşısında, ilamın taraflara verilmesi ile aynı hukuki ve fiili sonuçları doğuran "ilamın icraya konu edilmesi"ni harca bağlamak olsa olsa Gelir İdaresi Başkanlığı ya da Maliye Bakanlığı cephesinden kabul görfecek bir zorlama yorumdur.

AYM iptal kararlarını, veriliş nedenlerini de dikkate alarak değerlendirelim.

Selam ve saygılarımla...
Old 02-03-2010, 13:00   #123
Av.Selen

 
Varsayılan

Sn.EREN; görüşünüze tek nokta hariç aynen iştirak ediyorum.Dediğiniz gibi icra kısmı apayrı bir safhadır. Harçsız alınan karar icraya konulabilir.Katılmadığım tek nokta ;""Nedir peki "müteakip işlem"? Örneğin karar harçsız alındı. Taraflara tebliğ edildi. Davalı temyiz etmek isterse temyiz harcını yatırmadan müteakip işlem olarak temyiz dilekçesi karşı tarafa gönderilmez"" cümlenizdeki TARAFLARA TEBLiĞ EDİLDİ ibaresidir. Bence karar tebliği müteakip işlem olarak değerlendirilmelidir.Ancak daha öncede belirttiğim gibi karar tebliğinin icra safhası ile ilgisi yoktur.Saygılar,selamlar
Old 03-03-2010, 17:01   #124
av.s_ulusinan

 
Varsayılan

AİHM'ne konuyu taşıma gereği duyan ve bu yönde çok önemli bir girişimde bulunan Ankara Barosu mensubu meslektaşımı ben de kutluyorum. Bizim de zaman zaman uygulamadaki bazı yasa maddelerinin açıkça anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu yönünde iddialarımız ve tespitlerimiz olmasına karşın içimizden çok nadir olarak bazı meslektaşlarımız bu düşüncesinin peşinden gidip AİHM'ne kadar başvurma zahmetine giriyor. Biz de bu meslektaşlarımızı tebrik etmek ve büyük bir emekle sağladığı sonucu hazıra konarak kullanmakla yetiniyoruz.. Ayıp bizeee
Old 17-03-2010, 08:13   #125
Adli Tip

 
Varsayılan

Anayasa Mahkemesi Kararı bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı:

17 Mart 2010 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 27524

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2009/27

Karar Sayısı : 2010/9

Karar Günü : 14.1.2010

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:

1- Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Sayısı:2009/27)

2- Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Sayısı:2009/32)

İTİRAZLARIN KONUSU: 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun, 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” biçimindeki ikinci tümcesi ile 32. maddesinin “Yargı işlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakkıp işlemler yapılmaz” biçimindeki birinci tümcesinin, Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 35., 36. ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY
Yargılama sonucunda haklı çıktığı davaya ait mahkeme ilamının harçsız olarak kendilerine verilmesini isteyen davacıların taleplerini değerlendiren Mahkemeler itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu savıyla iptalleri için başvurmuştur.

II- İTİRAZLARIN GEREKÇESİ
Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir:

“Malkara Asliye hukuk mahkemesinin 2007/232 Esas 2009/6 Karar sayılı kararı ile davacılar lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş ise de 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28 ve 32. maddelerine göre bakiye 1662,44 TL nisbi karar ve ilam harcı tahsil edilmeden davacı tarafa ilam verilmesi mümkün değildir. Davacı tarafın davayı kazandığı halde ilam alabilmesi ve kararı icraya koyabilmesi ilam ile karşı tarafa yüklenen harcı ödemeye bağlıdır. Bir kişinin yargı kararı ile hüküm altına alınan bir hakkını icraya koyabilmesi ilam ile karşı tarafa yüklenen bir ödevin yerine getirilmesine bağlanamaz. Bu yöndeki bir hukuk kuralı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç bölümünde ve 2, 36, 90. maddelerinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine, 5. maddede düzenlenen devletin kişinin temel hak ve hürriyetlerini koruma ve geliştirme görevine aykırı olduğu gibi insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına ilişkin sözleşme’nin adil yarılanma hakkı başlıklı 6. maddesine de aykırıdır. 492 sayılı Harçlar Kanununun 28/1-a bendinde yer alan “karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” kuralında yargılama sonucunda haklı çıkan ya da haksız çıkan şeklinde bir ayrım yapılmadığı için bu kural yargılama sonucunda haklı çıkanı da kapsamaktadır. Bu nedenlerle 492 sayılı Harçlar Kanununun 28/1-a bendinde yer alan “karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” cümlesinin iptali talebinde bulunulmasına (…) karar verilmiştir”.

Bolu Asliye Hukuk Mahkemesi başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir:

“ (…)

İptali talep edilen 492 sayılı Harçlar kanunu’nun karar ve ilam harcı başlıklı 28/a maddesinin ikinci cümlesi olan “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” hükmünün ve harcı ödenmeyen işlemler başlıklı 32. maddesinin birinci cümlesi olan “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz” hükmünün Anayasanın eşitlik ilkesine, mülkiyet hakkına ve hak arama hürriyetine aykırı bulunmaktadır. Çünkü durumu iyi bulunana davacı aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırıp ilamı alabilmekte ve davalı hakkında icra takibi yapabilmekte maddi durumu iyi olmayan davacı veya adli müzaheretten faydalanan davacı aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatıramadığından ilamı alamamakta ve davalı hakkında icra takibi yapamamaktadır.

Davacının ilam alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırma şartına bağlanmasını “mahkemeye erişim” bağlamında Anayasanın hak arama hürriyetine, davacının maddi hak elde ettiği ilamı aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesinin anayasanın mülkiyet hakkına aykırı bulunmaktadır.(…)

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun Karar ve İlam Harcı başlıklı 28/a maddesinin ikinci cümlesi olan “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” hükmünün ve harcı ödenmeyen işlemler başlıklı 32. maddesinin birinci cümlesi olan “ Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz” hükmünün Türküye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. 11. 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptaline karar verilmesi hususu, anayasa’nın 152. maddesine göre talep olunur”.

III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun iptali istenen tümcelerin yer aldığı 28. ve 32. maddeleri şöyledir:

“Madde 28 – (1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:

a) Karar ve İlam Harcı,

Karar ve İlam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve İlam Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez.

b) İcra Tahsil Harcı,

İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir.

Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar.

Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harçlarında da bu bent hükümleri uygulanır.

c) Depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harçlar,

(1) Sayılı tarifenin (D) bölümünde yazılı depozito defter tutma ve miras işlerine ait harçlar işin sonundan itibaren 15 gün içinde ödenir.

Harcı ödenmiyen işlemler:

Madde 32– Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır”.

B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 35., 36. ve 90. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME
A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla 7.5.2009 günü yapılan ilk inceleme toplantısında her iki dosyada da eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine; Haşim KILIÇ, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN ile A. Necmi ÖZLER’in karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.

B- 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanun’un 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” biçimindeki son tümcesinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan ve Anayasa Mahkemesi’nin 2009/32 sayılı esasına kayıtlı itiraz başvurusuna ilişkin davanın yapılan ilk incelemesinde;

Dosyanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2009/27 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2009/27 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 7.5.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kurallar, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- Yasa’nın 28. Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) Bendinin İkinci Tümcesinin İncelenmesi
Başvuru kararlarında, davacı tarafın davayı kazandığı halde ilamı alarak icra takibinde bulunabilmesinin, ilam ile karşı tarafa yüklenen bir ödevin yerine getirilmesi koşuluna bağlandığı, itiraz konusu kuralda, ilgiliye karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilamın verilmeyeceği belirtildiğinden davayı kazanan davacıya da verilmemesinin mahkemeye erişim bağlamında davacının hak arama özgürlüğünü engellediği belirtilerek itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 2., 5., 10., 35., 36. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu kural 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “nisbi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinde yer almaktadır. Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci tümcesinde, karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanın kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, ikinci tümcede ise karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği belirtilmiştir.

Ayrıca Yasa’nın 37. maddesinde Kanun’da gösterilen ve süresi içinde ödenmeyen harçların nasıl tahsil edileceği belirlenmiştir. Bu kurala göre, sorumlusu tarafından süresi içinde ödenmeyen karar ve ilam harçları, ilgili mahkemenin yazısı üzerine o yerin vergi dairesi tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir.

Harç, idarece yapılan bir hizmetten yararlananlardan bu hizmet dolayısıyla alınan para, diğer bir deyimle verginin özel ve ayrık bir türüdür. Bu nedenle diğer harçlarda olduğu gibi, yargı harçlarında da kural; harcın, davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişi tarafından ödenmesidir. Ancak yargı yoluna başvurmak, başvuran kişiye bir harç yükümlülüğü yüklediği gibi, başvuranın haklı çıkması halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte ve davada haksız çıkan tarafa yükletilmektedir. Bu nedenle nisbi harca tabi davalarda, yargılama sonunda ödenecek harç miktarıyla birlikte, harcın gerçek sorumlusu da mahkeme kararıyla belirlenmektedir.

Anayasa’nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir.

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” kuralı yer almaktadır.

Hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır.

Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır. Dava açarken peşin harcı ödeyen ancak nisbi harca tabi davalarda işin niteliği gereği dava sonuna bırakılan bakiye harçtan yasal olarak sorumlu olmadığı mahkeme kararıyla belirlenen davacıya, sorumlusu olmadığı bir harcın tahsili koşuluyla ilamın verilmesi; bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 5., 10., 35. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

B- Yasa’nın 32. Maddesinin İlk Tümcesinin İncelenmesi
Mahkeme başvuru kararında, davacının ilamı alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırma koşuluna bağlanmasını “mahkemeye erişim” bağlamında hak arama hürriyetini; davacının maddi hak elde ettiği ilamı aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesinin de mülkiyet hakkını engellediği gerekçesiyle, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 10., 11., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu tümcenin yer aldığı 32. madde “harcı ödenmeyen işlemler” başlığı altında Yasa’nın beşinci bölümünde düzenlenmiştir. Maddenin itiraz konusu ilk tümcesi; “Yargı işlemlerinden alınan harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmünü içermektedir. Bu kural sadece nisbi karar ve ilam harçları için değil, Yasa’da yer alan ve yargı işlemlerinden alınacak tüm harçları kapsayan bir hükümdür. Yasakoyucu bu kuralla yargı hizmetlerinin karşılığı olan ve kanunda yer alan harca tabi işlemlerin yapılmasını, o işleme ilişkin harcın tahsili koşuluna bağlamıştır. Aynı zamanda yasakoyucu ilgilisi tarafından ödenmeyen harcın karşı tarafça ödenmesi halinde işleme devam olunacağını ve ödenen harcın yargılama sonunda ayrıca bir talebe gerek kalmaksızın hükümde dikkate alınacağını da belirlemiştir.

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” kuralı yer almaktadır.

Harç, devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirebilmek için anayasal sınırlar içinde egemenlik yetkisine dayanarak değerlendirdiği çeşitli kaynaklardan elde etmiş olduğu vergi ve resim gibi bir çeşit kamu geliridir. Ayrıca harç, bireylerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında bu hizmetlerin maliyetlerine katılmaları amacıyla zor unsuruna dayanılarak alınan mali yükümlülüktür. Bu nedenle, yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davalı veya davacı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amacına aykırılık oluşturur.

Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 10., 11. ve 35. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

VI- SONUÇ
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;

1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,

14.1.2010 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.





Başkan

Haşim KILIÇ
Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye

Sacit ADALI





Üye

Fulya KANTARCIOĞLU
Üye

Ahmet AKYALÇIN
Üye

Mehmet ERTEN





Üye

A. Necmi ÖZLER
Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye

Şevket APALAK





Üye

Serruh KALELİ
Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ







KARŞIOY YAZISI

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. ve 32. maddelerinin ilk inceleme aşamasında yapılan görüşmedeki Ahmet AKYALÇIN’ın karşıoyuna katılıyorum.



Başkan

Haşim KILIÇ





KARŞI OY

Anayasa’nın 152. ve 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesi uyarınca, yasa ya da yasa hükmünde kararnamelerin Anayasaya uygunluğunun somut norm denetimi (itirazı) yoluyla denetlenebilmesi için iptali istenilen kuralın “davada uygulanacak kural” olması koşulu aranmaktadır.

Davada uygulanacak yasa kuralı kavramı, bir davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan, ya da tarafların istek ve savunmaları çerçevesinde bir karar vermek için göz önünde tutulması gereken kuralları ifade etmektedir.

İncelemesi yapılan 2009/32 nolu dosyada, mahkeme, davacı vekilinin açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat davasında, davacının davasının kabulüne; 2009/27 nolu dosyada ise davacı vekilinin açmış olduğu men’i müdahale ve kal davasında, davanın kabulüne karar vererek davayı sonuçlandırmıştır.

Mahkemeler, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin son tümcesinde yer alan “karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” hükmü ile 32. maddenin ilk tümcesinde yer alan “yargı işlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakip işlemler yapılmaz” hükmünün iptali istenilmiştir.

1086 sayılı HUMK’nun 392. maddesinde “Karar tahrir ve imza olunduktan sonra suretleri bir hafta içinde başkâtip tarafından iki taraftan her birine makbuz mukabilinde verilir ve bir nüshası da dosyasında hıfzolunur. Suretler asılları gibi imza olunmakla beraber bunlara mahkemenin mühürü vazedilmek lâzımdır. İki taraftan her birine verilen suretler ilâmdır” denilerek karar ve ilâmın tanımı yapılmıştır.

Yasada, karar terimi yalnız kararın aslı için; ilâm ise mahkeme kararının taraflara verilen sureti için kullanılmıştır.

Somut olayda, mahkemeler hukuki bir davaya konu olan uyuşmazlığı çözerek davayı sonuçlandırmışlardır. İlgililerin ilâm istemi ve bu istem üzerine mahkemelerin dosya üzerinden yapmış oldukları inceleme, hukuki bir davaya konu olan uyuşmazlığı çözmeye ilişkin değildir. Bu nedenle mahkemelerin önünde görülmekte olan dava bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın esastan görüşülmesine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.



Üye

Ahmet AKYALÇIN





KARŞIOY YAZISI

2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun, 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin son tümcesinde yer alan “karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilan verilmez” kuralına yönelik itiraz başvurusu ile bu kuralla birlikte 32. maddesinin ilk tümcesinde yer alan “yargı işlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakkıp işlemler yapılmaz” biçimindeki kurala yapılan diğer itiraz başvurusunun yapılan ilk incelemesinde;

Davacı vekillerinin hukuk mahkemelerinden verilen kararların ilam harcı ödenmeden kendilerine verilmesini talep ettikleri, mahkemelerinde dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda itiraz konusu kuralları gerekçe göstererek bu talepleri vermiş oldukları ek kararlarla reddettikleri, böylece, Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürdükleri kuralları somut olaylara uygulamak suretiyle hukuki ihtilafları karara bağlayıp davayı sonuçlandırdıkları anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 152. maddesi ve 2949 sayılı Kanun’un 28. maddesi, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için “mahkemede bakılmakta olan bir davanın” bulunmasını koşul olarak aramaktadır.

İtiraz başvurusunda bulunan mahkemelerin ise uyuşmazlıkları karara bağladıkları için önlerinde bakmaları gereken bir davanın bulunmadığı açıktır. Bu nedenle aranan koşulu taşımayan söz konusu başvuruların, esası incelenmeksizin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

Açıkladığım düşünce ile çoğunluk kararına katılmadım.



Üye

Mehmet ERTEN








http://rega.basbakanlik.gov.tr/main....3/20100317.htm
Old 17-03-2010, 14:43   #126
özgcn

 
Varsayılan

Sn. Adli Tıp;

Açıkçası daha önceden İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin örnek kararı ile harç alınmadan kararı tebliğ almak için ilgili mahkemeye talepte bulunmuştuk ancak talebimiz sayfalarca gerekçeyle reddedilmişti.Anayasa mahkemesinin paylaştığınız bu kararının yürürlüğe girmesini bekliyorduk.Paylaşımınız için teşekkürler...
Old 18-03-2010, 09:05   #127
av.s_ulusinan

 
Varsayılan

Usul yasalarında süreler tefhim veya tebliğ ile başladığından harç ödenmeden yapılan tebliğin de temyiz süresinin başlatacağı kanısındayım. Hatta bana göre kalemin size harcı yatırmak üzere muhtıra göndermesi bile sizin için bir kazançtır, zira muhtıranın hazırlanıp size gönderilmesi aşamasında geçen süre ve tebliğ edilen muhtıra da size tanınan süre kadar zaman kazanmış olacaksınız. Buna karşılık siz temyiz dilekçenizi verdiğinizde gerekli harç yatırılmadığından temyiz başvurusunun geçerli kabul edilmediğini beyan edip temyiz süresi içinde harç yatırmadığınızdan temyiz süresini kaçırmış sayılmanıza bile karar verilebilirdi.
Diğer taraftan Harçlar Kanunu'nun 32. maddesinin iptal edilmemesinin ilamın icraya konulmasına engel teşkil etmeyeceği kanaatindeyim. Zira siz ilamın onaylı bir örneğini zaten almışsınız. 32 maddenin giriş cümlesine bakıldığında; "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe..." deniyor. Yasa metninin lafzını eğer dar yorumlarsanız -ki uygulamada hakimler genelde dar yorumluyor- müteakip işlemlerden kastın "yargı işlemleri" olduğunu, icra işlemlerinin madde kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucunu da çıkarabilirsiniz..
Old 08-04-2010, 15:11   #128
Pınar

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım;

Bugün, ilgili İptal Kararını gerekçe göstererek, İzmir Ticaret Mahkemelerinden, harç ödemeksizin ilamı tebliğ aldım, Fakat karşı tarafa tebligat çıkarmıyorlar.İcraya konması için kesinleşmesi gerek olmayan kararlardan olduğu için, kanaatimce harcını ödemeden aldığım ve karşı tarafa tebliğ edilmemiş bu kararı ilamlı icraya konu etmemde yasal bir engel bulunmadığını düşünüyorum. Aynı fikirde misiniz?
Old 08-04-2010, 16:42   #129
Av.YBayrak

 
Varsayılan

Merhabalar, sayın meslektaşlarım.
Lehine olan bir ilamı alabilmek için harç ödemek zorunda kalan taraf, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ile artık eksik harç'ı ödemeden ilamı alabilmektedir.
Daha önce de burada belirttim, mahkemenin kararına karşı yasa yollarına başvurmak isteyen, geri kalan harcı ödemek zorunda kalacaktır.
Kesinleşmeden icraya konulabilen ilamlar için hiç bir sorun yoktur. Biz, eksik harcı ödemeden ilamı alamıyorduk. Artık alabiliyor isek ilamı, ilam elinizde ise icraya koyabilirsiniz. İcra müdürü, sizden kesinleşme istemesi söz konusu değildir. Borçlu taraf, ilamlı takibin durdurulması için "eksik harç ödenmemiştir, takip alacaklısı benim borcumu ödeyip sonra benden isteyecektir" diyemez, ve buna dayanarak takibin durdurulmasını isteyemez. Bunun dayanağı 28.m. iptal edilmiştir. O kısmın tahsili artık mahkeme kaleminin yazısını takiben onunla vergi idaresi arasında bir konu olacaktır. Zaten harçların ödenmemiş olması, İlamın icrasının geri bırakılmasına ilişkin İİK m.33 ve 33/a daki hükümlerden değildi. Sadece ilamı alamadığımızdan, yani harçlar ödenmedikçe ilam verilemeyeceğinden icraya koyamıyorduk.
İlamın diğer tarafa tebliğe çıkarılmaması yasal dayanaktan yoksundur. Tebliğe çıkarılmayan ilamı, diğer taraf almak istediğinde alamayacak mı, alacak. Ne yapamaz, kanun yollarına başvuramaz. Neden, çünkü Kanun'un 32.m ndeki hüküm iptal edilmemiştir ve bu nedenle yargılama faaliyetlerini devam ettirebilmesi için eksik harcı ödemesi gerekmektedir. Yani, temyiz başvurusunda bulunduğunda eksik harç kendisine bildirilerek süre verilecek, tamamlarsa temyiz talebi işleme konulacak, tamamla-mazsa konulmayacak.
İlamın karşı tarafa tebliğe çıkarılmaması, takibe konulması için kesinleşmesi gereken ilamlar için sorun ortaya çıkarır -ki bu husus, ilamı talep edene vermemekle aynı sonucu doğurur. Yani, iptal edilen yasa hükmünü dolaylı olarak ve yasal dayanağı olmadan yürürlükte tutmak anlamına gelir. Çünkü, ilam aleyhine olan taraf büyük çoğunlukla ilamı almayacağından, mahkemece de kendisine tebliğ edilmesinden kaçınacaktır. Oysa, tebligatın yapılması, karşı tarafın eksik harcı ödemesini de sağlayacaktır. Çünkü, çok büyük çoğunlukla, yasa yollarına başvuru süresini kaçırmak istemeyen diğer taraf eksik harcı ödeyecektir. Bir diğer husus da şudur, taraflar dosyadan birbirlerine tebligat yaptırabilmektedir. İlamın tebliğini engelleyen bir kural var mı, yok. Engel ne hakkında var, devam eden işlemlerin yapılmasında.
Karşı tarafa tebliğe çıkarılmadığında Mahkemesinden, bu hususları belirterek kararın tebliğe çıkarılmasını yazılı olarak istememiz gerekmektedir.Yine de kabul edilmediği takdirde bu karara karşı şikayet ile yasa yoluna gitmek gerekecektir. Ve kısa zamanda bu sorun da çözülecek ve ortadan kalkacak diye düşünüyorum.
Sorunların ve engellerin nedeni biz değiliz, bizler sorunları ve engelleri aşma ustalarıyız. Sırça köşklerde oturmuyoruz. Yorulursak dinleniriz, ama hak ve hukuk için mücadeleye devam ederiz.
İyi çalışmalar, ve herkese mutluluklar
Old 08-04-2010, 23:05   #130
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Sayın Av.YBayrak,
""Artık alabiliyor isek ilamı, ilam elinizde ise icraya koyabilirsiniz. İcra müdürü, sizden kesinleşme istemesi söz konusu değildir." görüşünüzle ilgili olarak şu hususa değinmek istiyorum. Kesinleşmesi gerekmeyen ilamların infazı için icra dairesine başvurulduğunda; icra müdürlüğü "takip 32.madde gereğince müteakip işlemdir, ilamda yazılı harç ödenmeden takip yapılamaz " diyerek takibi açmaz ise tavrımız ne olacaktır?
Bu noktada, karşı tarafın takibi nasıl engelleyip engellemeyeceğinden önce icra müdürlüğünün tavrı hesaba katılmalıdır (diye düşünüyorum).
Saygılarımla.
Old 09-04-2010, 08:25   #131
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.YBayrak
İlamın diğer tarafa tebliğe çıkarılmaması yasal dayanaktan yoksundur.

Karşı tarafa tebliğe çıkarılmadığında Mahkemesinden, bu hususları belirterek kararın tebliğe çıkarılmasını yazılı olarak istememiz gerekmektedir.Yine de kabul edilmediği takdirde bu karara karşı şikayet ile yasa yoluna gitmek gerekecektir. Ve kısa zamanda bu sorun da çözülecek ve ortadan kalkacak diye düşünüyorum.
Sayın Av.YBayrak

Tebliğe çıkarmak da bir işlem değil midir? Karşı tarafa tebliğ işlemi “Yargı işlemlerinden alınan harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” kuralı kapsamında değil midir?

Saygılarımla
Old 09-04-2010, 11:45   #132
Pınar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Av.YBayrak

Tebliğe çıkarmak da bir işlem değil midir? Karşı tarafa tebliğ işlemi “Yargı işlemlerinden alınan harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” kuralı kapsamında değil midir?

Saygılarımla


Evet, aslında doğru bir yaklaşım, ama iptal edilen hüküm " ilgilisine ilam verilmez" şeklinde idi.Bu hüküm iptal edildiğine göre talep halinde, davalı ya da davacı ayrımı yapmaksızın "ilgilisine ilam verilir" diye yorumlamak daha doğru olabilir.Bunun dışındaki müteakip işlemler için elbette şimdilik bir şey diyemiyoruz,Mahkemelerin, hüküm gereği harç ödeme yükümlüsü olan davalıya tebligat çıkarmaması uygulamasındaki amaç, temyize başvurmak isteyen davalıyı, eksik harcı ödemek zorunda bırakmaktan ibaret diye düşünüyorum.

Saygılarımla
Old 09-04-2010, 12:33   #133
Ali Basyurt

 
Varsayılan

Sayın Pınar,
Daha önce bu konuda bir açıklama yapmıştır. Davacıya yükletilmeyen harçtan davacının sorumlu olamayacağını ve bu nedenle kararının kendisine verilmesi gerektiğini, aksi halde davalı harcı yatırmadığı veya kendisine tebligat yapılmadığı takdirde açılan davanın hiç bir önem taşımayacağını belirtmiş ve avukat arkadaşlarının bu konuda mahkemelerde istekte bulunmasını önermiştirm.Bu isteklerimimizi aşağıda belirtilen esaslara dayandırmak gerektiğimi açıklamıştım Örnek.1-Mahkemeniz.2009/ …… tarihli kararı ile davacı tarafından açılmış davanın kabulüne bakiye harç miktarının davalılardan tahsiline karar vermiştir
2-Harçlar Kanunun 28. ve 32. madde hükümleri “karar ve ilam harçları ödenmedikçe ilgilisine “ilam verilemeyeceğini” biçiminde düzenlenmiştir.
3-Karar ve ilam harcının kimin tarafından ödeneceği karar yerinde belirtilmiştir. Bu nedenle “karar ve ilam harcını” ödeyecek olan ilgilisindeki amaç, kararda sözü edilen harcı ödemekle yükümlü kılınan taraftır.
4-Kararda bakiye ilam ve karar harcının davalı taraftan alınacağı açıkça belirtilmiştir.
5- Sözü edilen kararla davacının “bakiye ilam ve karar harcı” ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
6-“Karar ve ilam harcı” vermekle yükümlü kılınmayan davacılara kararın bir tasdikli örneğinin verilmemesi adalete,hukuka, hak ve nasafete ve evrensel hukuk kurallarına uygun bulunmamaktadır.
7-Kararda, “karar ve ilam harc”ını ödemekle yükümlülüğü olmayan davacı tarafın, davalı tarafın kendi yükümlülüğü yerine getirmemesi sebebi ile lehine olan ilamı alamaması, başka bir ifade ile kararda hiçbir yükümlülüğü bulunmayan davacı tarafa ilamın verilmemesi bir hak ihlalidir.
8-Davacı taraf, yargılama aşamasında haklılığını kanıtlamış ve mahkemede davacı lehine karar vermiştir. Davacıların haklılığı mahkeme kararı ile tartışmasız hale gelmiştir. Kararda davacı tarafın yerine getirmesini gerektiren bir yükümlülük de bulunmamaktadır.
9-Davacı taraf, davanın aleyhine sonuçlandırıldığı davalı tarafa yüklenen karar ve ilam harcını ödemeye zorlanamaz. Bunun yasal bir dayanağı da bulunmamaktadır. Davacı taraf, lehine verilen kararda davalıya yüklenen, yükümlülüğü yerine getirmesine zorlanması halinde davacı taraf hiç de hak etmediği bir başka haksızlıkla karşı karşıya bırakılmış olacaktır.
10-Davacılar tarafından açılan davanın, yargılaması bitmiştir. Mahkeme, davacıların davasının haklılığını kabul ederek lehlerine karar vermekle işten el çekmiştir. İşin bu safhasından sonraki işlemler ve yapılacak olan karar ve ilam harcına ilişkin ödemeler, verilen kararın içeriğine göre yerine getirilmektedir. Karada, davacıların yerine getirmekle yükümlü oldukları bir husus da bulunmamaktadır.
11-Kararın bir tasdikli örneğinin davacılara verilmemesi halinde, mahkeme veya yazı işleri müdürlüğünce kararın infazının olanaksız hale dönüştürmektedir. Mahkeme, davacı tarafın, davaya konu ettiği hakkına kavuşmasını engellemek için değil, bir an önce haksızlığın giderilmesi ve mahrum bırakıldığı hakkını bir an önce elde edebilmesi için sözü edilen kararı vermiştir.
12-karar ve ilam harcı devlet alacağıdır. Devlet güçlüdür. Alacağını yasal düzenleme içinde her zaman tahsil etme olanağına sahiptir. Yetkili ve ilgililer kararda belirtilen davalıdan alınması gerekli olan “karar ve ilam harcı” için harç tahsil müzekkeresi kesilerek tahsili yoluna gidilebilir. Amme alacağı niteliğinde olan bu “karar ve ilam harcının” tahsili, kamu alacaklarının tahsili yöntemi ile hazine tarafında her zaman takip ve tahsili mümkündür.
13-Davacı taraftan, davalıdan tahsiline karar verilen devlet alacağının, davalı yerine ödenmesinin istenmesinin hukuk mantığı açısından da kabulü mümkün değildir.
14-Bir an için haklılığı kanıtlanan ve lehine karar verilen davacı tarafın, davalıya yüklenen ilam ve karar harcını ödemediği veya ödeme gücüne sahip olmadığını düşünelim. Bu durumda davacı tarafın lehine verilen kararı alması mahkemece engellenmiş olacaktır.
Davalı taraf, kendi aleyhine olan kararın infazını önlemek için karar ve ilam harcını ödeme gereğini duymayacaktır. Bu durumda açılmış ve davacı taraf lehine karara bağlanan dava hukuken sonuçsuz bırakılmış, kararın infazı mahkemece fiilen önlenmiş olacaktır.
Mahkeme, davacı taraf lehine verdiği, davacı tarafa karar yerinde bir yükümlülük vermediği kararını sonuçsuz bırakarak, karara rağmen davalı tarafa fiili bir haklılık ve dolayısıyla bir başka haksız menfaat sağlayamaz.
15-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraftır. Benzer bir konuda taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açılmıştır.Yapılan yargılama sonunda “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” verdiği kararda:
Davacının ilamı alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırması şartına bağlanması, “mahkemeye erişim” bağlamında adil yargılanma ilkesinin ihlalidir.(AİHS m.6)
Davacının, maddi hak elde ettiği ilamın aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesi, A.İ.H.S. EK 1.Nolu Protokolün 1. maddesi ile korunan Mülkiyetin çekişmesiz kullanımı hakkının ihlalidir.
16-Yargıç karar verirken salt yasa hükmüne değil Anayasa’ya, Anayasa ile güvence altına alınmış temel haklara ve hukuka uygun karar vermelidir.
17-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ülkemizin de tarafı olduğu ve iç hukukunuzda da uygulanan bir temel hukuk metnidir. Anayasa’nın 90/son maddesi hükmü ”usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmünde” olduğunu kabul etmiştir.

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. ( 5170/7 değişik 2709 Sayılı Anayasa) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” Hükmü ile normlar hiyerarşisi içinde yasalara üstünlüğü bulunduğu da kabul edilmiştir

18-Davacının, davalının ödemesi gereken harcı ödemeden ilama kavuşamaması “mahkemeye erişim” hakkı zedelendiği için adil yargılanma ilkesinin ve parasal sonuçlar içeren ilama kavuşamaması sebebi ile de mülkiyet hakkının ihlalidir. Bu ihlalin kamu görevlileri tarafından yapılması halinde kişisel sorumluluğu doğuracağı da başka bir kararda belirtilmiştir.
19-Böyle bir ihlale sebebiyet verilmemesi için mahkemenizden davacı tarafa lehine verilen parasal alacağına ilişkin kararda, davacı tarafça yerine getirilmesi gerekli bir yükümlülük bulunmadığından, karar ve ilam harcını ödeme yükümlülüğü de davalı tarafa yüklendiği nazara alınarak, davacı tarafın parasal hakkına kavuşması için kararın tasdikli bir örneğinin tarafımıza verilmesini, davalı tarafın kötü niyetine açık kapı bırakılmamasını, “karar ve ilam harcının” harçlar kanuna göre ilgili tarafı olan davalıdan alınması için harç tahsil müzekkeresi ile işlem yapılmasını, davacı tarafın mağduriyetinin önlenmesini istemekteyiz.
SONUÇ ve İSTEM :
1-Yukarıda ayrıntılı olarak arz ve izah ettiğimiz üzere davacı müvekkiller lehine verilen, ….. 2009/ kararın, karar yerinde davacı tarafça yerine getirmelerini gerektiren bir sorumluluk ve yükümlülükte bulunmayan parasal alacağına ilişkin kararın tasdikli bir örneğinin tarafımıza verilmesini, davacıların mağduriyetinin önlenmesini,
2-Kararda davalı tarafından ödenmesine hükmedilen “karar ve ilam harcının , harç müzekkeresi düzenlenerek amme alacakları yöntemi içinde davalıdan tahsili yoluna gidilmesini Sunduğumuz nedenlerle, mahkemenizin .2009-/… tarihli ilamının tarafımıza harç ödenmeksizin verilmesi saygılarımızla talep olunur
Bu önerimden sonra Anayasa Mahkemesi Harçlar kanunun sanırım 28/1 maddesini iptal etti. Şimdi karar verilmektedir. Ancak Karara kesinleşme şerhi konulmamaktadır. Bu durumda kararın konusu -para alacağı- ise icraya konulmasında bir sakınca yoktur. Sizin kanaatinize aynen katılıyorum. Çünkü konusu para olan kararla icra takibi yapılması için kararın "kesinleşmesi" gerekmemektedir. Temyiz edilmesi halinde de icra işlemleri durmaz. Ancak karşılığı icra müdürlüğüne yatırılarak icranın durudurulması istenebilir.
Ancak bütün bunlara rağmen uygulamada yine zorlukların çıkarıldığını duymaktayım. Bu nedenle Harçlar kanunun 28 maddeinin diğer fıkralarının da anayasaya aykırı olduğu inancını taşıyorum. Lehine karar alan davacı, hak etmediği ve mahkeme kararı ile kendisine bir külfet de yüklenmediğine göre bu kararda belirtilen haklarına en kolay yolda ulaşmak durumunda olmalıdır. Selamlar
Old 09-04-2010, 12:54   #134
Pınar

 
Varsayılan

Sayın Ali Başyurt,

Ayrıntılı açıklamız için teşekkür ederim, çok güzel nokatalara değinmişsiniz, bundan sonraki taleplerimizde aydınlatıcı olacağını düşünüyorum.

İyi çalışmalar dilerim
Old 19-07-2010, 12:06   #135
niliş

 
Varsayılan

Uygulamada o kadar çok farklılık var ki! . Harçsız aldığımız kararları takibe koyduk. Farklı dairelere düştüler biri takibi kabul etti diğeri müteakip işlem gerekçesiyle kabul etmedi . Diğer müdür yardımcısının kabul ettiğini söyleyince " o benim üstümmü ki onun yaptığını doğru kabul edeyim" gibi bir cevapla karşılaştım.
Old 19-07-2010, 13:23   #136
mercury

 
Varsayılan

Kararı harç ödemeden alabilirsiniz ancak harç ödenmeden mü
teakip işlemleri yapamaz ve dolayısı ile icra takibi başlatamazsınız (YGT HGK Kararı).
Old 21-07-2010, 12:35   #137
niliş

 
Varsayılan

Kararda açıkça icra takibi mi diyor. Rica etsem kararı yayınlar mısınız?
Old 21-07-2010, 12:39   #138
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan niliş
Kararda açıkça icra takibi mi diyor. Rica etsem kararı yayınlar mısınız?


Sayın meslektaşım,

Bu kararı fazla önemsemeyiniz. Zira,

Alıntı:
Parlemento sorunu kökünden hallediyor...
Sayın meslektaşlarım,

Meclis genel kurulunda bulunan yasa tasarısı, Harçlar Yasası'nın yeni 28-a hükmünü düzenlemekte...

Bu düzenlemeye göre, harç ödenmese de ilgilisine ilamın verileceği ve harcın yatırılmamış olmasının temyize de hükmün icraya konmasına da engel oluşturmayacağı hükme bağlanmakta.

İşin üzücü yanı, yargının hak ve özgürlükler konusunda parlementonun da önüne geçmesi beklenirken bizde tam tersi oluyor.

Yargı, hak ve özgürlükleri o kadar dar yorumluyor ki, bu parlemento bile görece özgürlükçü görünebiliyor...

Söz konusu, "devlet alacağı" olunca yargının geçebildiği sınav sayısı kaç?

Hele ki yüksek yargı...

Hatırlayın "kısmi tahsilatta tahsil harcı" konusunda YHGK'nun hukuk dışı yorumunu...

Anayasanın "vergi resim ve diğer mali yükümlülüklerin ancak yasa ile düzenlenebileceği" kuralına açıkça aykırı kararını...


Yazık ki ne yazık...



http://www.turkhukuksitesi.com/showpost.php?p=417369&postcount=13

Faydalı olması dileğiyle...
Old 21-07-2010, 12:42   #139
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan niliş
Kararda açıkça icra takibi mi diyor. Rica etsem kararı yayınlar mısınız?

Ama hukukun temel ilkelerini çiğneyen bu kararın metnine illaki ulaşmak isterseniz, buyrun.

Faydalı olması dileğiyle...

(Karar Kazancı Yazılım'dan alınmıştır)




T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2010/12-158

K. 2010/178

T. 24.3.2010

• İCRA MÜDÜRLÜĞÜ İŞLEMİNİ ŞİKAYET ( İlamda Harç Yükümlüsü Olan Alacaklının Bakiye Nispi Karar ve İlam Harcını Ödemeksizin Lehine Hükmedilen Vekalet Ücretini İcra Takibine Konu Yaparak Devamı İşleminin Yapılmış Olmasının Kanuna Aykırılığı - Şikayetçi/Borçlunun İsteminin Kabulü Gerektiği )

• VEKALET ÜCRETİ ( Şikayet - İlamda Harç Yükümlüsü Olan Alacaklının Bakiye Nispi Karar ve İlam Harcını Ödemeksizin Lehine Hükmedilen Vekalet Ücretini İcra Takibine Konu Yaparak Devamı İşlemin Yapılmış Olmasının Kanuna Aykırılığı - Şikayetçi/Borçlunun İsteminin Kabulü Gerektiği )

• ŞİKAYET ( İlamda Harç Yükümlüsü Olan Alacaklının Bakiye Nispi Karar ve İlam Harcını Ödemeksizin Lehine Hükmedilen Vekalet Ücretini İcra Takibine Konu Yaparak Devamı İşlemin Yapılmış Olmasının Kanuna Aykırılığı - Şikayetçi/Borçlunun İsteminin Kabulü Gerektiği )

492/m.1, 2, 28, 32

2709/m.2, 36, 73


ÖZET : İstek, icra müdürlüğü işleminin şikayetine ilişkin olup, karar ve ilam harcı alınmadan ilamın icraya konularak icra işlemlerinin devamına ilişkin icra müdürlüğü işleminin iptali istenmiştir. İcra müdürlüğünce bunun aksine işlem yapılarak, ilamda harç yükümlüsü olan alacaklının bakiye nispi karar ve ilam harcını ödemeksizin lehine hükmedilen vekalet ücretini icra takibine konu yaparak devamı işlemin yapılmış olması kanuna aykırı olup; mahkemece şikayetçi/borçlunun isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.02.2008 gün ve 2007/1734 E.-2008/136 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 06.05.2008 gün 2008/7290 E.-9526 K. sayılı ilamı ile;
( ... Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre "karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" aynı kanunun 32. maddesinde ise "yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı" öngörülmüştür. Harçlar Kanunu'nun bu hükümleri doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirdiklerinden re'sen dikkate alınmaları zorunludur. Bu durumda, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi hükmünce ve icra işlemlerinin devamının mümkün olmadığı göz önünde tutularak icra müdürü tarafından harcın ödenmesi için takip alacaklısına mehil verilerek, sonucuna göre işlem yapılması gerekir. ( Hukuk Genel Kurulu 09.04.1975 tarih ve 12/253-526 karar )
Somut olayda, takip dayanağı ilamın karar ve ilam harcının ödendiğine dair herhangi bir makbuz ve kayıt bulunmamaktadır. O halde icra mahkemesince alacaklıya yukarıdaki ilkelere uygun biçimde mehil verilmeli ve Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi de göz önünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : İstek, icra müdürlüğü işleminin şikayetine ilişkin olup, karar ve ilam harcı alınmadan ilamın icraya konularak icra işlemlerinin devamına ilişkin icra müdürlüğü işleminin iptali istenmiştir.
Şikayetçi/borçlu Halk Bankası vekili, alacaklı olduğu iddiası ile müvekkili olan bankanın borçlularından F. İplik San ve Tic. A.Ş. ile Ö. Turizm İşletmeleri ve Tic. A.Ş vekili tarafından, bankaları aleyhine İstanbul 3.İcra Müdürlüğü'nün 2007/21774 E. sayılı dosyasında, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 22.12.2006 tarih ve 2002/414 E.-2006/807 K. sayılı ilamında yazılı vekalet ücreti dayanak gösterilmek suretiyle ilamlı takip yapıldığını, amir yasa maddeleri gereği, alacaklı yanın karar ve ilam harcı ödenmeksizin bankaları aleyhine icra takibi yapmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Şikayet olunan/alacaklılar vekili, takibe konulan ilamın dördüncü ( 4 ) maddesinde karar ve ilam harcının müvekkili tarafından ödeneceğine ilişkin açık bir ifadenin yer almadığını, kaldı ki, ödenmeyen bir harç varsa bile bunun takibini Hazinenin yapacağını ileri sürerek, istemin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemenin takip alacaklısının açıkça harç ödemekle mükellef tutulmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine dair verdiği karar, hükmün şikayetçi/borçlu T. Halk Bankası vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize şikayetçi/borçlu banka vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; karar ve ilam harcı yatırılmaksızın ilamın icra takibine konu edilip edilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.
Burada harç konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.
Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini de, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harçların oluşturduğu yükümlülük, teoride, "masrafı karşılama" ve "faydalanma" ilkelerine dayandırılmaktadır.
Masraf ( lar )ı karşılama ilkesine göre harç, hizmetin gerektirdiği maliyetle ölçülürken; faydalanma ilkesinde hizmetin maliyeti değil, yükümlü için taşıdığı değer esas alınmaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında harç; bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir ( Pınar, Burak: Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s. 1-3; Diğer harç tanımları için bakınız; a.g.e., s.3, dipnot 12'deki eserler.; Yılmaz, Zekeriya: Hukuk Davalarında Yargılama Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti, Ankara 2006, s. 179 vd. ).
Diğer bir deyişle harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir ( Y.İ.B.K. 23.12.1976 gün ve 1976/11-7 E.-6 K.; Diğer bir tanım için bakınız Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K. ).
Anayasa Mahkemesi de, harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır ( 17.12.1968 gün ve 1968/12 E.-65 K.; 24.10.1974 gün ve 1974/31 E.-43 K.; 14.01.2010 gün ve 2009/27 E.-2010/9 K. sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ).
Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun gerekçesinde harcın tanımı "fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir" biçiminde yapılmıştır ( Bu harç tanımını benimseyen Anayasa Mahkemesi kararları için bakınız: 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K.; 14.02.1991 gün ve 1990/18 E.-1991/14 K.; 28.09.1995 gün ve 1995/24 E.-52 K.; Benzeri tanım için bakınız: H.G.K.'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ).
Buna göre bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir ( Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K.; Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K. sayılı kararları ).
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim 1982 Anayasası'nın 73/3. maddesinde; "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." hükmünü içermektedir.
Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir. O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amaç gözden uzak tutulmamak gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur ( H.G.K.'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ).
Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1.maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçlan da, bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 2. maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı ( 1 ) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.
Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır ( Y.İ.B.K. 16.12.1983 gün ve 1983/5 E.-6 K. ).
Yargı harçlarının konusuna giren, yani yargı harcına tabi işlemleri, genel olarak mahkeme harçları ve icra ve iflas harçları olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.
Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır.
Gereksiz davaların açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ızrar edilmesinin önlenmesi için ihdas edilen karar ve ilam harcı, yargılama giderlerinin de, önemli bir kısmını oluşturmaktadır ( Aldemir, Hüsnü: Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, Ankara 2000, s.200 )
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, yargısal karar, genel olarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi amacıyla, hukuki gerekçeye dayandırılmış irade açıklamasıdır. Bu irade açıklamasını, uyuşmazlığın esasını nihai olarak çözen kararlar oluşturur. Karar ve ilam harcı bakımından önemli olan ise, mahkemenin, davada ileri sürülen talep hakkında kesin karar vermesi, yani nihai kararıdır.
Genel olarak, harcın doğduğu ana bakmak ve harcın doğduğu anda hangi tarife yürürlükte ise, ona uygun olarak harç almak gerekecektir. Harcı doğuran olayın doğduğu an esas alındığından, her bir harç için bu durumun ayrı ayrı tespiti gerekir.
Karar ve ilam harcında ise, mahkeme tarafından uyuşmazlık hakkında nihai karar verilmesi, karar ve ilam harcı bakımından harcın konusunu oluşturmakta olup, nihai karar ( usule veya esasa ilişkin ) verildiği anda karar ve ilam harcı doğmaktadır.
Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir ( 492 Sayılı Kanun m.15, 21 ). Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir.
Nisbi harç, konusu belli bir değerle ( para veya para ile değerlendirilebilen bir şey ) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır ( 1 Sayılı Tarife, madde III/1-a ). Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tesbit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır ( 1 Sayılı Tarife, madde III/2-a ).
Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "Mükellef" başlığını taşıyan 11.maddesi ile saptanmıştır. Bu maddeye göre, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu arada, yargılama harç ve giderleri, bazı istisnai haller dışında kural olarak, davada haksız çıkan ( aleyhine hüküm verilen ) tarafa yükletilir ( H.U.M.K. m.417/1, 423/6 ).
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "Nispi harçlarda ödeme zamanı" başlığını taşıyan 28/1. maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin ( a ) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir.
Anılan Kanunun "Karar ve İlam Harcı" başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; "Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve ilam harcı ödenmedikçe, ilgiliye ilam verilmez.” hükmünü taşımakta olup;
Kanunun "Harcı ödenmeyen işlemler" başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır."
hükmü getirilmiştir.
Öte yandan, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28/1-a maddesinin son cümlesi olan "Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" hükmünün ve 32.maddesinin birinci cümlesi olan "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz" hükmünün itiraz yoluyla Anayasaya aykırılığının, yerel mahkemelerce ileri sürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesi, 17.03.2010 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/27 E., 2010/9 K. sayılı kararı ile, 492 Sayılı Kanunun 28/1-a maddesinin son cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, aynı Kanunun 32.maddesinin birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın ( iptal isteminin ) reddine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28/1-a maddesinin son cümlesinin Anayasa'ya aykırılık ve dolayısıyla iptal gerekçesinde şu ifadelere yer vermiştir:
"Anayasa'nın 36.maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır. Dava açarken peşin harcı ödeyen ancak nisbi harca tabi davalarda işin niteliği gereği dava sonuna bırakılan bakiye harçtan yasal olarak sorumlu olmadığı mahkeme kararıyla belirlenen davacıya, sorumlusu olmadığı bir harcın tahsili koşuluyla ilamın verilmesi; bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 36.maddelerine aykırıdır. İptali gerekir."
Anayasa Mahkemesi, aynı Kanunun 32.maddesinin birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın ( iptal isteminin ) reddine ilişkin gerekçesinde ise:
"...Yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili ( davalı veya davacı ), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.
Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını, bu hizmetin karşılığı olan haran ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 36.maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir." ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda ilgili kısmı alınan Anayasa Mahkemesi kararının iptal ve ret gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesinde şu sonuca varılabilir;
Mahkeme tarafından nihai kararla davayı sonlandıran hükümde kendisine ( davacı veya davalıya ) harç yüklenip yüklenmemesine bakılmaksızın, davacı veya davalı, bakiye nispi karar ve ilam harcını ödemeksizin, ilamın bir suretini alabilecektir.
Diğer taraftan, mahkeme tarafından nihai kararla davayı sonlandıran hükümde kendisine harç yüklenen ve bu nedenle de, ilamda harç yükümlüsü olarak gösterilen ( olduğu anlaşılan ) davacı veya davalının, belirtilen bu bakiye nispi karar ve ilam harcını yatırmadan bir sonraki yargı işlemine ve bu arada icra takibine devam etmesine olanak bulunmamaktadır.
Kararın tebliğe çıkartılması, temyiz edilmesi ve icraya konulması yasal anlamda ( müteakip işlemler ) olup 492 sayılı Harçlar Yasasının 11. ve 32. maddesine göre harç tamamlanmadan bu işlemlerin yapılması mümkün değildir. Kararın örneğinin harç tamamlanmadan ilgiliye verilmesi, bu kararın, müteakip işlemler için kullanılabileceği anlamına gelmemektedir.
Ayrıca, ilamda harç yükümlüsü olmayanlar bakımından da, kendisi yönüyle ilamı icraya koyup infazını sağlayabilmesi için, harç yükümlüsü olmakla birlikte bunu yerine getirmeyen karşı tarafın sorumlu olduğu harcı ödemesi koşuluna bağlıdır.
Bu koşul, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32.maddesinin birinci cümlesinin halen yürürlükte bulunmasının zorunlu bir sonucudur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve gerekçesi de dikkate alındığında aksinin düşünülerek, ilgili tarafın harç yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve dolayısıyla müteakip yargı işlemlerine devam edilmesi, harçların konuluş amacına aykırılık oluşturacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Şikayet olunan/alacaklı vekili tarafından, şikayetçi/borçlu banka hakkında İstanbul 3.İcra Müdürlüğü'nün 2007/21774 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamlı icra takibinde; İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 22.12.2006 tarih ve 2002/414 E.-2006/807 K. sayılı ilamına konu 48.027,00 YTL vekalet ücretinin tahsili istenilmiştir.
Her ne kadar, icra takibine konu ilamda harç yükümlüsünün adı açıkça yazılı değilse de, yukarıda belirtildiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na göre, harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilir. Takibe dayanak ilama konu itirazın iptali davası sonucu itirazında kısmen haksız çıkan ve bu nedenle, haksız çıkılan oranda bakiye nisbi karar ve ilam harcı yükümlüsünün takip alacaklısı olduğunda şüphe yoktur.
İcra takibine konu ilamda harç yükümlüsü olan şikayet olunan/alacaklı tarafın bakiye nispi karar ve ilam harcını yatırmadığı da, çekişmesizdir.
Oysa, yukarıda açıklandığı üzere, Harçlar Kanunu'nun 32.maddesi hükmünce, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, dolayısıyla bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, icra müdürlüğünce bunun aksine işlem yapılarak, ilamda harç yükümlüsü olan alacaklının bakiye nispi karar ve ilam harcını ödemeksizin lehine hükmedilen vekalet ücretini icra takibine konu yaparak devamı işlemin yapılmış olması kanuna aykırı olup; mahkemece şikayetçi/borçlunun isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.
Yüksek Özel Daire bozma ilamının gerekçesinde yer verilen, 492 sayılı Kanun'un 28/1-a maddesinin son cümlesi olan "Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" hükmünün, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi dolayısıyla uygulanma olanağı kalmadığından, Özel Daire bozma ilamından "Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" cümlesinin, çıkartılması gerekmiştir.
Şu durumda, Hukuk Genel Kurulu'nca da, "Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" cümlesinin bozma ilamından çıkartılması suretiyle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının, Özel Daire bozma ilamından "Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" cümlesinin çıkartılması suretiyle, Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-07-2010, 15:33   #140
Ekin EKŞİ YILMAZER

 
Varsayılan

Gerçekten bir hukuk sorunu çözülmeye çalışılıyor. Burada iptal kararı ile birlikte bir an önce yasalaşması gereken bir durum da vardır. Ancak yasalaşma öncesi ve sonrası olması gerekenler üzerinde durmak gerekmektedir.
Yasalaşma öncesi hakimlerin takdir yetkisi içinde değerlendirilen bir husus var. Bilindiği üzere yasa bulunmadığı durumlarda MEDENİ KANUNUMUZ bir düzenleme yapmıştır. Bu düzenlemeye göre, hüküm yok ise örf ve adete, bu da yok idi ise kendisi nasıl kanun koyar idi ise buna göre karar verir ve bu kararını verir iken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından faydalanabilir. böylece farklı farklı kararlar çıkabilecektir.
Yasalaşma sonrasında yeni yasanın uygulanması hususunda eski kanun-yeni kanun uygulamasına bakılmak ile birlikte harçlar mevzutını hukuk usulünün bir parçası sayar isek HUMK 578. md gereği kazanılmış haklara dokunmamak şartı ile geçmişe yürürlüdür. Bu konuda bu durumun genel bir hüküm olduğu da savunulabilir.
Yeni düzenleme nasıl olmalıdır. Bana soracak olursanız harç muafiyeti tanınmadığı ve yasaların bir istisna getirmediği durumlarda bir "aksamaya yer verilmemesi" ve "ben davanın sonucunu bekliyim, ona göre adalet yerini bulsun dememek" için harçların tümü peşin alınmalıdır. Bu şekilde bizlere fazla gelen harç miktarları da tespit edilmiş olur. Ve bu kez bunun önüne geçilebilir. Zaten hakim dava sonunda haksız çıkan tarafa yargılama giderlerini de yüklemektedir. Bununla birlikte masrafların da önceden belirlenmesi ve alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu konuda uygulaması pek olmasa da HUMK da hükümler var.
Son husus da şudur: Tarafların harç miktarlarını önceden tespit edebilmesine olanak sağlayacak biçimde tarifenin adliye kaleminin görünür bir yerine asılması gerekmektedir. Çünkü dava açabilmek için avukat olmaya gerek yok. Hatta matbu dilekçe örnekleri bile bulundurulmalıdır belki.
Old 26-07-2010, 15:55   #141
Levent Cirit

 
Varsayılan

Yeni kanun tasarısı ile (Kabul edildi ama daha resmi gazetede yayınlanmadı) artık bakiye karar harcı ödenmeden de karar tebliğe çıkarılabilecek ve icra takibi yapılabilecek. İlgilenenler şu linkten konuyu takip edebilir.
NOT: Üyemiz Mehmet Demirezen'e bu bilgiyi bizimle paylaştığı için teşekkürler.
Old 03-08-2010, 08:58   #142
hewal65

 
Varsayılan

6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 01.08.2010 tarih ve 27659 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
MADDE 18 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Karar ve ilam harcı,

Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.”

tüm sorunlara çözüm oldu sanırım bu değişiklik..
sorunun çözümüne emeği geçen tüm meslektaşlarıma ve konuyu AYM'ne taşıyan değerli hakimlerimize teşekkür ederim...
Old 10-08-2010, 15:43   #143
Av.ÜLKÜ

 
Varsayılan

1 Ağustos 2010 PAZAR Resmî Gazete Sayı : 27659
KANUN
GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

Kanun No. 6009 Kabul Tarihi: 23/7/2010

MADDE 18- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Karar ve ilam harcı,
Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez"
Old 03-05-2011, 15:21   #144
Av. Rıdvan

 
Varsayılan

Konuya ilişikin Danıştay 9. dairesinin Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğin 54. maddesinin 3. fıkrasının yürütülmesinin durdurulması yönündeki kararını sunuyorum.


T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2010/5205
Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen : …
Vekili : Av.
Davalı : Adalet Bakanlığı
Davanın Özeti : Davacının karar harcı alınmaksızın mahkeme ilamının verilmesi istemini reddeden İş Mahkemesi işlemi ile karar harcı alınmaksızın ilam verilmesi isteminin reddinin iç hukuka uygun olduğunu belirten Adalet Bakanlığının 26.3.2009 tarih ve 7754 no'lu yazısının ve Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmenliğinin 54. maddesinin "kendisine harç tahmil edilmemiş olan tarafın ilam sureti almak üzere müracaatı halinde dahi aynı hüküm caridir" şeklindeki 54. maddesinin son fıkrası hükmünün hukuka ve evrensel insan haklarına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ile yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Düzenlemenin hukuka uygun olduğu, bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı … Düşüncesi : İşçi olan davacının ücret ve ihbar tazminatından kaynaklanan alacakları için işverenine karşı açtığı dava Ankara 6. İş Mahkemesi'nin 29.12.2008 günlü E:2006/139, K:2008/1289 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Harçlar Yasası'nın 28. maddesinden hareketle karar harcının tamamlanmaması nedeniyle kararın örneği verilmeyen; bu nedenle kararla hüküm altına alınan alacağını tahsil edemeyen davacı, Ankara 6. İş Mahkemesi'ne başvurarak, Harçlar Yasası'nın 32. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Ülger/Türkiye davası sonunda verdiği karara dayanarak ilamın harç alınmadan kendisine verilmesini istemiştir. Ankara 6. İş Mahkemesi, konu hakkında Adalet Bakanlığı'nın görüşünü de alarak, Harçlar Yasası'nın 28. maddesi ile Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazi İşleri Yönetmeliği'nin 54. maddesi çerçevesinde, aslen yargı sürecine ait olmayan bir işlemden dolayı mahkemece harç alınmadan ilamın verilemeyeceği gerekçeleriyle davacının istemini reddetmiştir.
Davacı, bir idari işlem niteliğinde olduğundan hareketle Ankara 6. İş Mahkemesi'nin 30.4.2009 günlü, 2008/1289 sayılı kararının ve bu kararın dayanağını oluşturduğunu ileri sürerek Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün 26.3.2009 günlü 7754 sayılı yazısının ve Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazi İşleri Yönetmeliği'nin 54. maddesinin "Kendisine harç tahmil edilmemiş olan tarafın ilâm sureti almak üzere müracaatı halinde dahi aynı hüküm caridir." kuralının yer aldığı üçüncü fıkrasının iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istemektedir.
"Muhakeme" kavramı, yalnızca yargılama yöntemini değil, yargı yerinin uyuşmazlığın çözümü için yürüttüğü faaliyetten kaynaklanan hukuki ilişkilerin sujelerinin işlemlerini de kapsamaktadır. Yargıcın ve mahkemenin "muhakeme"sine ve yargılama yöntemine ait işlemleri, aynı zamanda yargı yetkisinin kullanımını içeren, yargı faliyeti olup, bu nitelikteki işlemler idari işlem olmadığından iptal davasına konu olamaz. Yargılama yöntemi çerçevesinde, yargıcın veya mahkemenin uyuşmazlığın çözümüne ilişkin nihai kararını içeren hükmün hukuksal etkilerini doğurabilmesi için, hükmü içeren yargı kararın örneğinin uyuşmazlığın taraflarına bildirilmesi zorunludur. Nitekim 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 392. maddesinde, kararın yazılıp, imzalanmasından sonra suretlerinin bir hafta içinde iki taraftan her birine makbuz karşılığında verilmesi, suretlerin aslı gibi imza olunmakla beraber bunlarda mahkemenin mührünün de bulunması öngörülmüş ve iki taraftan her birine verilen bu suretler "ilam" olarak nitelendirilmiş; 393. maddedesinde ise sürelerin (kanun yollarına başvurulması için getirilen sürelerin) ilamın iki taraftan her birine verildiği tarihten başlayacağı belirtilmiştir.
Bu haliyle, uyuşmazlığın taraflarına yargı yerinin nihai kararının bildirilmesi, verilmesi işlemleri yargıcın veya mahkemenin yargılama yöntemine ait işlemleri olup, bu işlemler idari işlem olmadığından idari yargı yerinde iptal davasına konu edilemeyeceğinden; davacının Ankara 6. İş Mahkemesi'nin 30.4.2009 günlü, 2008/1289 sayılı kararının iptali ve yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine olanak bulunmamaktadır. Diğer yandan Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün 26.3.2009 günlü 7754 sayılı yazısı, bir idari işlem ise de, bu işlemin, Ankara 6. İş Mahkemesi'nin ara kararıyla sorduğu hususta Adalet Bakanlığı'nın ilgili yasa ve yönetmelik kurallarının uygulanması hakkında görüşünü içerdiği, davacının istemi hakkında kararını veren yargı yerini bağlayan, sonuç olarak davacının hukukunu etkileyen, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan, kesin, yürütülmesi zorunlu, dolayısıyla iptal davasına konu edilebilecek nitelikte bir idari işlem olmadığı, dolayısıyla davacının Adalet Bakanlığı'nın bu yazısının iptali ve yürütmesinin durdurulması isteminin de incelenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Davanın, "Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazi İşleri Yönetmeliği"nin 54. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali ve yürütmesinin durdurulmasını istemine gelince;
Harçlar Yasası'nın 11. maddesine göre yargı harçlarının yükümlüsü davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyenlerdir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinin yaptırımı ise Yasa'nın 32. maddesinde gösterilmiştir. Kural olarak yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe bu işlemin devamı niteliğindeki işlemlerin yapılmayacaktır.
Öte yandan Harçlar Yasası nispi karar ve ilam harcının yükümlüsü ve ödeme yöntemi yönünden farklı kurallara yer vermiştir. Öncelikle Yasa'nın 28/a. maddesinde nispi karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanın ise yargı yerince kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenmesi esasını benimsemiştir. Bunun nedeni, nispi harcın matrahını oluşturan dava konusu değerin yükselmesi durumunda, davacı için karşılanamayacak miktarlara ulaşan harç yükümlülüğünün hak arama özgürlüğünün önüne geçmesinin engellenmesidir. Bu bağlamda yasa koyucu, davacının davasını açması ve yargılama işlemlerine geçilmesi için karar ve ilam harcının dörtte birinin alınmasını yeterli görmüş; geriye kalan kısmın tahsilini davanın sonuna bırakmış; böylece davacının davasında haklı çıkması durumunda karar ve ilam harcının geri kalan dörtte üçlük kısmının yükümlüsünün değişeceğini; bu durumda artık yargılama giderine dönüşen harcın 1086 sayılı Yasa'nın 417. maddesi gereğince davada haksız çıkan yandan tahsil edileceğini gözeterek, hak arama özgürlüğünün kullanılmasını kolaylaştırmıştır. Bu doğrultuda, Harçlar Yasası'nın 28/a. maddesinde, 32. maddedeki genel kuraldan ayrık olarak, karar ve ilam harcının geri kalan dörtte üçlük kısmının ödenmemesi durumunun yaptırımı, ilamın taraflara değil, yalnızca "ilgilisi"ne, yani davada haksız çıkan yan olarak yargı kararında harcı ödemekle yükümlü tutulan tarafa verilmemesi olarak gösterilmiştir.
Böylece davada haksız çıkan taraf, kalan harcı ödemeyerek ilamı almamasının sonuçlarına katlanacak; karara karşı kanun yollarına başvuramayacak, buna karşılık davasını kazanan davacı ilamın yerine getirilmesi için icra sürecine girişebilecektir. Aksinin kabulü, yani karar ve ilam harcının tamamlanmaması durumunda davada haklı çıkan tarafın ilamı almaktan yoksun bırakılması ya da ilamı alabilmek çoğu zaman ödeyemeyeceği tutarlara ulaşan harcı tamamlamak zorunda kalması, hem davacının yargı yerince hüküm altına alınan hakkını elde etmesi için ilave yükümlülüklere tabi tutulmasına, hem yargı kararının hukuksal etkilerini doğurmasının davayı yitiren tarafın iradesine bırakılarak geciktirilmesine yol açar. Bu durumun ise hukuk devleti ilkesi ve hak arama özgürlüğü ile bağdaşması olanaksızdır. (Kaldı ki Yasa'nın 37. maddesinin birinci fıkrasında, ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenlerin, ilgili mahkeme tarafından ödeme süresinin sonundan, karar ve ilam harcı yönünden kararın verilmesini izleyen iki aylık sürenin sona ermesinden itibaren onbeş gün içinde bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirilerek, vergi dairesince tahsil olunması yöntemi benimsenmiştir. Bu kurala göre vergi dairesinin tarafları değil, yalnızca davada haksız çıkan yan olarak yargı kararında harcı ödemekle yükümlü tutulan tarafı takip edeceği, borçlunun ödemeyi iradesiyle yapmaması durumunda takip sürecinin ve sonuçta harcın tahsilinin uzun zaman alacağı da açıktır.)
Nitekim "Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazi İşleri Yönetmeliği"nin 54. maddesinin ikinci fıkrasında, Harçlar Yasası'na koşut biçimde, "Kendisine harç tahmil edilmiş olan tarafın ilâm almak üzere müracaatı halinde Maliyece harcın tahsil edildiğine dair vesika ibraz etmesi kendisinden istenerek ancak bu vesikanın veya makbuzu ibraz etmesinden sonra ilâm sureti verilir." kuralının getirilmesine karşılık, maddenin üçüncü fıkrasında "Kendisine harç tahmil edilmemiş olan tarafın ilâm sureti almak üzere müracaatı halinde dahi aynı hüküm caridir." denilerek, davada haklı çıkan tarafın ilamı alabilmek harcı tamamlamak zorunda bırakılması, harcı tamamlayamaması durumunda ilamı almaktan yoksun bırakılması hukuka ve Harçlar Yasası'na aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 6. İş Mahkemesi'nin 30.4.2009 günlü, 2008/1289 sayılı kararının ve bu kararın dayanağını oluşturduğu ileri sürülen Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün 26.3.2009 günlü 7754 sayılı yazısının yürütmesinin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddi; Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazi İşleri Yönetmeliği'nin 54. maddesinin üçüncü fıkrasının yürütülmesinin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi … Düşüncesi : Davanın iş mahkemesi işleminin ve Adalet Bakanlığının 26.3.2009 tarih ve 7754 no'lu yazısının iptali istemine ilişkin kısımları yönünden ileri sürülen iddialar sözkonusu işlem ve yazının idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken birer işlem olmamaları nedeniyle bunlara yönelik yürütmenin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddi gerekmektedir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 54. maddesinin son fıkrası hükmünün iptali istemine gelince;
Anayasa Mahkemesi 14.1.2010 tarih ve E:2009/27, K:2010/9 sayılı kararıyla 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin "karar ve ilam harcı ödemedikçe ilgiliye ilam verilmez."biçimindeki ikinci tümcesini, bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşıdığı görüşüyle Anayasanın 2. ve 36. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.
1.8.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6009 sayılı Kanunun 18. maddesiyle 492 sayılı Kanunun 28. maddesinin 1/b bendine "Şu kadar ki ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez" hükmü eklenmiştir.
Buna göre istemin yönetmelik hükmünün iptaline yönelik kısmının kabulü ile yasaya aykırılığı açık olan Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğin 54. maddesinin 3. fıkrası hükmünün yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava konusu edilen iş mahkemesi işleminin ve Adalet Bakanlığının 26.3.2009 tarih ve 7754 no'lu yazısının idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken birer işlem olmamaları nedeniyle bunlara yönelik yürütmenin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddi gerekmektedir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 54. maddesinin son fıkrası hükmünün iptali istemine gelince;
492 sayılı Harçlar Kanununun davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Nisbi Harçlarda Ödeme Zamanı başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasının a) bendinde; karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 54. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında, hükmün verildiği halde tarafların ilam almamalarından dolayı Harçlar Kanununun 119 (492 sayılı Harçlar Kanununun 130 ) uncu maddeleri mucibince ilam harcının tahsili için Maliye'ye müzekkere yazılmışsa esas defterine müzekkerenin yazıldığı tarihin işaret olunacağı, 2. fıkrasında ise bundan sonra, kendisine harç tahmil edilmiş olan tarafın ilam almak üzere müracaatı halinde Maliye'ce harcın tahsil edildiğine dair vesika ibraz etmesi kendisinden istenerek ancak bu vesikanın veya makbuzun ibraz edilmesinden sonra ilam suretinin verileceği, maddenin iptali istenilen 3. ve son fıkrasında ise "Kendisine harç tahsil edilmemiş tarafın ilam sureti almak üzere müracaatı halinde dahi aynı hüküm caridir." hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 26.6.2007 tarih ve 25321/02 Başvuru No'lu ÜLGER/TÜRKİYE kararı ile; başvuranın kararın bir kopyasını alamadan mahkeme harcını ödemekle yükümlü tutulmasının, üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve mahkemeye erişim hakkını bu hakkın özünü zedeleyecek derecede kısıtladığı kanısında olduğundan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesinin ihlal edilmiş olduğuna karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de 14.1.2010 tarih ve E:2009/27, K:2010/9 sayılı kararıyla 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin "karar ve ilam harcı ödemedikçe ilgiliye ilam verilmez."biçimindeki ikinci tümcesini, bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşıdığı görüşüyle Anayasanın 2. ve 36. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.
1.8.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6009 sayılı Kanunun 18. maddesiyle 492 sayılı Kanunun 28. maddesinin 1/b bendine "Şu kadar ki ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez" hükmü eklenmiştir.
Bu durumda, açıklanan yargı kararları ve yasada yapılan değişiklikle bakiye karar harcının ödenmemiş olmasının hükmün tebliğe çıkmasına ve takibe konulmasına veya kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği açıkca belirtildiğinden ve davacılar lehine olan kanun değişikliğinin ihtilaflı işlerde geçmişe yönelik olarak da uygulanabileceği kuralı gözönüne alındığında düzenlendiği tarihte dayanağını teşkil eden yürürlükteki yasaya uygun olan yönetmelik hükmünün sonradan çıkarılan yasaya aykırı olması halinde hukuka aykırı yönetmelik hükmünün iptali gerekeceğinden Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğin 54. maddesinin 3. fıkrasının yürütülmesinin durdurulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle yürütmenin durdurulması isteminin kısmen kabulüne,kısmen incelenmeksizin reddine, İş Mahkemesi işleminin ve Adalet Bakanlığının 26.3.2009 tarih ve 7754 no'lu yazısı yönünden yürütmenin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddine, Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğin 54. maddesinin 3. fıkrası hükmünün yürütülmesinin durdurulmasına, eksik yatırılan 8,70 TL yürütmenin durdurulması harcının davacıdan alınmasına 4.11.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 03-05-2011, 16:00   #145
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Sorun Yargıtay'ın kabulü ile de aşılmış durumdadır.


T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/6007
K. 2010/4792
T. 27.9.2010
• KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ ( Bakiye Karar ve İlam Harcının Ödenmemiş Olması Hükmün Tebliğe Çıkarılmasına Takibe Konulmasına ve Kanun Yollarına Başvurulmasına Engel Olmadığı )
• KARAR VE İLAM HARCI ( Ödenmemiş Olması Hükmün Tebliğe Çıkarılmasına Takibe Konulmasına ve Kanun Yollarına Başvurulmasına Engel Olmadığı )
• HÜKMÜN TEBLİĞİ ( Bakiye Karar ve İlam Harcının Ödenmemiş Olması Hükmün Tebliğe Çıkarılmasına Takibe Konulmasına ve Kanun Yollarına Başvurulmasına Engel Olmadığı )
492/m.28/a
ÖZET : Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel değildir.

DAVA : Davacı SS A... E... Kent Konut Yapı Kooperatifi adına Ö... A... İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. ile davalılar Hasan vs. arasındaki davadan dolayı ( Bakırköy Onbirinci Asliye Hukuk Hakimliği )'nce verilen 22.03.2008 ( 01.09.2009 Ek ) gün ve 2007/53-2008/277 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı Ö... A... Taah. San. Tic. Ltd. Şti., yüklenici SS A... E... Kent Konut Yapı Kooperatifinden olan alacağı için yaptığı icra takibinde aldığı yetkiye dayanarak, yüklenici ile davalı arsa sahipleri arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı dava konusu taşınmazda davalılar adına olan 65/100 hissenin iptali ile yüklenici kooperatif adına tescilini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı şirket vekilince 01.09.2009 havale tarihli dilekçeyle bakiye karar ilam harcı yatırılmadığından bahisle gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmadığı belirtilerek, bakiye harcın taraflarınca yatırılması koşuluna bakılmaksızın kararın tebliği talep edilmiş, mahkemece bu talep 01.09.2009 tarihli ek kararla red edilmiş, ek karar davacı şirket vekilince temyiz edilmiştir.

17 Mart 2010 tarih 27524 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/27 E. ve 2010/9 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararıyla 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28. maddesi birinci fıkrasının ( a ) bendindeki "karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" cümlesi Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda açıklanan kararından sonra Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesinde 23.07.2010 tarihinde 6009 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle değişiklik yapılmış, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez kuralı getirilmiştir.

Bu durumda Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı doğrultusunda Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesinde yapılan değişiklik sonucu mahkemenin 01.09.2009 tarihli ek kararının dayanağı kalmadığından, ek kararın kaldırılarak tebligat giderleri yatırıldığında gerekli işlemlerin yapılması için dosyanın mahalline iadesi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Bakırköy Onbirinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 01.09.2009 gün 2007/53 E. 2008/277 K. sayılı ek kararının ortadan kaldırılmasına, giderler verildiğinde gerekli işlemlerin yapılması için dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 27.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargı Harçlarını Ödemeden Karar Sureti Alabilme Gamze Dülger Hukuk Haberleri 28 26-06-2010 10:07
Karar Aşamasına Gelen Davada Harç İkmali Av.Ersin Ofl Meslektaşların Soruları 9 27-03-2009 18:20
Karar Lehine Olan Taraf Bakiye Harç Ödemeye Zorlanabilir Mi? Av.Turhan Demiroğlu Meslektaşların Soruları 2 18-02-2009 19:51
Harç İkmali - Eksik Değer Üzerinden Vekalet Ücreti - Karar Düzeltme Üye7528 Meslektaşların Soruları 5 13-11-2008 10:33
mahkeme tarafından ödemeden meni yönünde karar verilen çek için ihtiyati haciz hırs Meslektaşların Soruları 1 09-09-2008 10:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09087491 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.