Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Avukat mı davaya gitmeli, Dava mı avukata gelmeli?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-12-2010, 13:16   #1
av. ömer sinikan

 
Soru Avukat mı davaya gitmeli, Dava mı avukata gelmeli?

Bilemiyorum, bunun tartışması (muhabbeti) yapıldı mı, diye...

Malumunuz, kıta Avrupa'sı ve de bizdeki sistemde katı bir reklam yasağı var ve buna paralel olarak avukatın iş temini için aracılar falan kullanamayacağı, işin peşine düşemeyeceği ve işin ona gelmesi gerektiği şeklinde bir inanış ve kabul var... Yani bizdeki inanışa göre avukat dediğin, molla gibi yerinde ağır olmalı ve ancak kendisine dava (iş) gelirse olaya dahil olmalı yoksa kesinlikle "BU DAVAYI BEN HALLEDERİM, DAVANIZI BANA VERİN" dememeli... Niye, çünkü etik olarak hiç de şık bir davranış değil, diye...

Peki, sizce de böyle mi olmalı?

Veyahut bu uygulama doğru mu?
Old 18-12-2010, 15:02   #2
detay82

 
Varsayılan

TBB Avukatlık Meslek Kuralları
8-) Avukat kendine iş sağlama niteliğindeki her davranıştan çekinir.


Kural açıkça ortada ve ben de edindiğim tecrübelere dayanarak bu kurala uyulması gerektiğini düşünüyorum.

Bir doktorun ya da avukatın kendisi ile ilgili reklam yapmasını düşünemiyorum. Bu tarz, kutsal mesleklerde, reklam, yapılan işin kalitesi ve kişinin vizyonunda saklıdır.

Kaçan kovalanır diye bir kural vardır, kaçan değerli görülür. Avukatlıkta da böyle, bir davayı almaya çalıştığınız anda insanların gözünde değeriniz bilinçaltlarında da bilinçlerinde de düşmeye başlar.

Biz müvekkillere muhtaç değiliz; onlar bize muhtaçtır. Para, sadece işin ekonomik boyutudur. Bizler de tacir değiliz, önceliğimiz adalet ve hukukun peşinden koşmak, sosyal hastalıkları tedavi etmektir.

Parayı, parası olan her vatandaş her meslek mensubu verebilir; ancak kaliteli bir avukatlık hizmetini her vatandaş veremez.
Old 20-12-2010, 10:17   #3
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.ismaildeger
TBB Avukatlık Meslek Kuralları
8-) Avukat kendine iş sağlama niteliğindeki her davranıştan çekinir.


Kural açıkça ortada ve ben de edindiğim tecrübelere dayanarak bu kurala uyulması gerektiğini düşünüyorum.

Bir doktorun ya da avukatın kendisi ile ilgili reklam yapmasını düşünemiyorum. Bu tarz, kutsal mesleklerde, reklam, yapılan işin kalitesi ve kişinin vizyonunda saklıdır.

Kaçan kovalanır diye bir kural vardır, kaçan değerli görülür. Avukatlıkta da böyle, bir davayı almaya çalıştığınız anda insanların gözünde değeriniz bilinçaltlarında da bilinçlerinde de düşmeye başlar.

Biz müvekkillere muhtaç değiliz; onlar bize muhtaçtır. Para, sadece işin ekonomik boyutudur. Bizler de tacir değiliz, önceliğimiz adalet ve hukukun peşinden koşmak, sosyal hastalıkları tedavi etmektir.

Parayı, parası olan her vatandaş her meslek mensubu verebilir; ancak kaliteli bir avukatlık hizmetini her vatandaş veremez.


Sayın İsmail Değer;

Görüş ve yorumlarınızın çoğuna katılmamak imkansız, meseleyi çok güzel izah etmişsiniz lakin birkaç hususta sözlerinize iştirak edemeyeceğim. Mesela avukatlık mesleğinin kutsal bir meslek olduğu tarzındaki görüşünüze katılmıyorum. Ben şahsen doktorluğu da kutsal bir meslek olarak görmüyorum. Gerçi şimdilerde kutsal olmayan ne kalmış ki; öğretmenlik, gazetecilik, şuculuk, buculuk... Herşeyimiz kutsal olmuş! Mesleğime (avukatlığa) kesinlikle bir kudsilik atfetmiyorum, ben kendimi sadece MAHKEMELER NEZDİNDE HAKKINI ARAYAN BİR VATANDAŞA YARDIM EDEN BİR HUKUKBİLİR (KANUNBİLİR) olarak görüyorum, bunun bir adım ötesi yok.

Öte yandan, gerçi konu başlığı ile pek alakası yok ama, avukatlığı yargının (mahkemleri) üç sacayağından biri olarak da görmüyorum! Çünkü biz asil değiliz ki! AVUKATLAR OLMADAN DA YARGILAMA PEK ALA YAPILABİLİR! Ama davacı, davalı, sanık, şikayetçi, alacaklı, borçlu... bunlar olamadan yargılama olmaz. Niye? Çünkü biz asil değiliz, vekiliz! Ve çocuk mahkemleri vb. istisanalar bir tarafa bırakılırsa, kimse kendini vekil ile temsil ettirmek zorunda da değil!

Diyeceğim o ki; muhakemenin (yargılmanın) olmazsa olmaz bir unsuru değiliz! Biz olmazsak da yargılama yapılabilir!

"Yargının üç sacayağı vardır: Hakim, Savcı, Avukat" sözü tamamen (ifadem hoş görülsün lütfen) biz avukatların uydurduğu birşey, yoksa hakim ve savcıların böyle bir derdi yok zaten... İlla da üç sacayağı olacaksa avukatın yerine VATANDAŞ olmalı, çünkü o asıldır/asildir, avukat ise sadece ve sadece vekildir! Ve yine müvekkilinin (VATANDAŞIN) nam-ı hesabına mahkemede bulunur, yoksa avukatın ne işi var mahkemede! O olmadan da pek ala yargılama yapılabilir...

Hakimin, yani adalet dağıtan konumundaki hakimin işi kutsal bir iş midir, onu tartışabilirim ama şuna kesinlikle inanıyorum ki bizim yaptığımız iş kutsal bir iş değil. Yok illa bir kudsilik atfedeceksek; HERGÜN SOKAĞIMIZI SÜPÜREN, ÇÖPÜMÜZÜ ALAN VE TEMİZ BİR ÇEVREDE YAŞAMAMIZI SAĞLAYAN BİR ÇÖPÇÜNÜN YAPTIĞI ÇÖPÇÜLÜK İŞİ NE KADAR KUTSAL İSE BİZİMKİSİ DE SADECE O KADAR! Kendimizi dev aynasında görmeyelim...
Old 20-12-2010, 12:24   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın İsmail DEĞER;

Herhangi bir mesleğe kutsiyet atfetmemizin doğru olmadığını, elbette avukatlığın formaliteden ibaret olmayan saygın bir meslek olduğunu kabul etmekle beraber mesleğini layıkıyla yerine getiren herkesin takdir edilesi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca vekil/müvekkil arasındaki ilişkiye "muhtaç olma" ölçütüyle yaklaşmak da doğru olmaz düşüncesindeyim.

Sayın Ömer SİNİKAN;

THS'de de, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği'nin katı bir şekilde uygulandığına ilişkin daha önce tartışmalar yapılmıştı. Ortaya çıkan sonuç, reklam yasağı anlayışının değişmekte olduğu ve yakın zamanda yasal düzenlemelere de yansıyacağı yönünde.

Sayın DEĞER bana göre avukatlık mesleğine haddinden fazla bir misyon yüklemiş ancak siz de
Alıntı:
...AVUKATLAR OLMADAN DA YARGILAMA PEK ALA YAPILABİLİR!
diyerek mesleğin adeta formaliteden ibaret olduğu izlenimini vermişsiniz. Kutsallığın tanımının mesleğin layıkıyla yerine getirilmesinden geçtiğini yukarıda ifade etmiştim ve buna bağlı olarak çöp temizliği ile geçimini sağlayan insanlarla onur, haysiyet itibariyle hiçbir farkımız olamaz ancak yargının sacayağı olan/olması gereken avukatlığı tabir-i caizse küçümseyip hakimlik mesleğinin kutsal bir meslek olduğunun tartışılabilir olduğunu ifade etmiş olmanız da, -af buyurun ama- sizin mesleğinizi nasıl gördüğünüzle ilgili olsa gerektir diye düşünüyorum.

Kimse hakimin, savcının, avukatın, çöp işçisinin vs.. yaptığı işin saygınlık ve insanlık onuru nazara alındığında aralarında fark olduğunu söyleyemez, söyleyememelidir. Yineliyorum: Onurundan taviz verilmeden yerine getirilen her meslek kutsaldır o mesleğin erbabı için!

Saygılarımla..
Old 20-12-2010, 14:25   #5
detay82

 
Varsayılan

Adalet, mülkün temelidir ve kutsaldır. Adaletin yardımcı parçası olanlar ve işlerini layıkıyla yapanlar da kutsal bir misyon taşırlar. Müslümanlıktaki bir hadiste de; “Bir günlük adalet, altmış yıllık ibadetten faziletlidir.” denmektedir.

Avukatların da adaletin en önemli parçalarından biri olduğu kesindir. Örneğin ülkemizde altına, bakır diyenler olabilir. Ancak bu, altını, bakır yapmaz. Bu, ülkemizin, bizim, vatandaşların hatasıdır. Ama bence daha çok bizim hatamızdır. Kendi değerimizin, verdiğimiz hizmetin değerinin o kadar farkında değiliz. Örneğin doktorlar her halukarda vizite ücreti alırlar. Ama bizim mesleğimizde meslektaşlarımızın belki %99 u danışma veya görüşme ücreti almamaktadır. Bu müvekkillerden çok bizim kusurumuzdur. Örneğin tüm avukatlar birlik olsa ve en ufak görüşmede dahi ücret alsa, müvekkiller mecburen bunu ödeyeceklerdir. Gidip ücretsiz diye bakkala, manava danışamayacaklardır.

İngiltere gibi muasır medeniyetlerde Avukatlığa ayrı bir önem verilmektedir. Örneğin, İngiltere'de Hakimlik mesleğine, belli bir süre avukatlık yaptıktan sonra geçme ilkesi kabul edilmiştir. Mantıklı olan da budur.

Bilindiği üzere salt okuldan ve kitaplardan alınan teorik bilgilerle olaylara hukuku uygulamak zordur. Çoğu hakimler üniversite bilgileriyle, uygulamaya girmeden, hakimliğe geçmekte, sadece adliyelerde kısa bir süre staj görmektedirler. Avukatlar ise uygulamanın göbeğinden gelmektedir. Bir avukat, müvekkil psikolojisini daha yakından anlar, hakim, savcı, adliye çalışanlarını, kolluk güçlerini dışarıdan gözlemler. Davaları, olayları her yanıyla ele alır. Kısaca uygulamaya her yönüyle daha hakimdir.

Bir önceki yazımın hiçbir yerinde diğer meslekleri küçümsemedim. Ancak avukatlık ve doktorluğu birbirine çok benzettiğim ve dünyada en fazla önem verdiğim şeylerin başında ADALET ve SAĞLIK yer aldığı için bu örnekleri verdim. Örneğin doktorluk ve avukatlığın benzettiğim yanları:

Adalet - Sağlık
Avukatlar vs. - Doktorlar
Davalar - Ameliyatlar
Hapishanaler - Rehabilitasyon merkezleri
Suçlar - Mikrop
Suçlular - Hastalar
Danışma - Muayene
Mütalaa - Reçeteler
Görüşme Ücr. - Vizite ücreti
Vekalet Ücreti - Ameliyat veya tedavi ücreti
Teşhis - Hukuki sorunların tespiti
……………..

Saygılarımla.
Old 20-12-2010, 14:54   #6
Av.AAO

 
Varsayılan

Ömer Bey bayağı bir sinirlenmiş ama kabul edelim çoğu kez kendimize dahi itiraf etmekten geri durduğumuz bazı olguları tek tek ve rahatsız olmadan sıralamış. Ben meslektaşın görüşlerine saygı duyuyorum, dobralığından ötürü teşekkür ediyorum.

Madem ki avukatlık serbest meslek zaten otur otur iş gelmez, avukat gitmeli he şekilde de(!) reklamını yapmalı. Bence bunun tersinin kabulü çağın ekonomik gereksinimlerine ters.
Old 20-12-2010, 15:29   #7
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. ömer sinikan
Diyeceğim o ki; muhakemenin (yargılmanın) olmazsa olmaz bir unsuru değiliz! Biz olmazsak da yargılama yapılabilir!

Sayin av. ömer sinikan,
yazdiklariniza uzun uzun cevap vermek yerine kisa bir ekleme ile yetiniyorum:
Enkizisyon mahkemelerinde"de savunma makami türünden bir makam yoktu! Enkizitör savunma olmadan da yargilama yapiyordu.

SAYGILARIMLA
Old 20-12-2010, 15:48   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. ömer sinikan


Öte yandan, gerçi konu başlığı ile pek alakası yok ama, avukatlığı yargının (mahkemleri) üç sacayağından biri olarak da görmüyorum! Çünkü biz asil değiliz ki! AVUKATLAR OLMADAN DA YARGILAMA PEK ALA YAPILABİLİR! Ama davacı, davalı, sanık, şikayetçi, alacaklı, borçlu... bunlar olamadan yargılama olmaz. Niye? Çünkü biz asil değiliz, vekiliz! Ve çocuk mahkemleri vb. istisanalar bir tarafa bırakılırsa, kimse kendini vekil ile temsil ettirmek zorunda da değil!

Diyeceğim o ki; muhakemenin (yargılmanın) olmazsa olmaz bir unsuru değiliz! Biz olmazsak da yargılama yapılabilir!

"Yargının üç sacayağı vardır: Hakim, Savcı, Avukat" sözü tamamen (ifadem hoş görülsün lütfen) biz avukatların uydurduğu birşey, yoksa hakim ve savcıların böyle bir derdi yok zaten... İlla da üç sacayağı olacaksa avukatın yerine VATANDAŞ olmalı, çünkü o asıldır/asildir, avukat ise sadece ve sadece vekildir! Ve yine müvekkilinin (VATANDAŞIN) nam-ı hesabına mahkemede bulunur, yoksa avukatın ne işi var mahkemede! O olmadan da pek ala yargılama yapılabilir...

Kendimizi dev aynasında görmeyelim...

Sayın meslektaşım,

"Avukat, "asil değil ki!" niye yargılamadaki saç ayağı olsun?" şeklindeki tespitinize şaşırdım açıkçası. Böyle bir kabul halinde Savcıyı nasıl izah edeceksiniz? Savcı, davada asil midir?

Alıntı:
Kendimizi dev aynasında görmeyelim..

Diğer yandan,bu devirde hala kendini dev aynasında gören bir avukat varsa, helal olsun ona! Ne diyeyim ki?
Old 20-12-2010, 17:15   #9
Av. Güneş

 
Varsayılan

Bir meslektaşımın avukatlık mesleğini bu kadar küçümsemesi gerçekten çok enteresan.
Elbette avukat yargının üç sac ayağından biri. Mesleki tecrübelerim bana avukat tarafından takip edilen davalar ile avukat olmaksızın süren davalar arasında bir hayli fark olduğunu gösterdi. Avukat olmadan da yargılama yürür, ama ne kadar sağlıklı yürür, orası tartışılır.
Old 21-12-2010, 13:53   #10
detay82

 
Varsayılan

Bir avukatın, dava üzerindeki etkisinin tartışılmaya açılması bile bir avukat olarak beni üzdü. Davanın ya da savunmanın temelini hazırlayan avukattır. Özellikle özel hukukta bütün sorumluluk neredeyse avukatın üzerindedir. Davasını titizlikle, özenle açan ve takip eden avukatların daha hızlı ve doğru neticeler aldıkları ortadadır.

"Avukatlık mesleğinin değişmez ilkelerinden biri de şudur: Dava, açılırken kazanılır veya kaybedilir. (Bu demektir ki avukat hazırlık safhasında çekişmeli hukuk problemini bizzat inceleyecek ve gerekirse daha yetkili ve tecrübeli hukukçulardan alacağı hukuki mütalaalar yardımı ile çözecek, bütün belgelerini, delillerini tamamlayacak ve dava strateji ve taktiğini dava açmadan kesinlikle tespit edecektir. Böyle bir hazırlık yapmadan davacı veya davalı vekili olarak bir dava sorumluluğunu taşımak, mesleğine ve hukuka saygılı bir avukata yakışmaz.)

Avukat, her olayda bizzat çizeceği dava stratejisi ve taktiğine göre, bir satranç oyuncusu gibi, hangi safhada hangi bilgi veya belgeyi kullanacağını önceden tespit etmelidir." syf. 176 Hukukta Öğretim-Kaynaklar-Metod Problem Çözme Prof. Dr. Yaşar Karayalçın

Ancak mesleki bilgi, anlayış ve kavrayışına güvenilmeyen bir hakim, avukatlar ve taraflar için, bir kabustur. Karayalçın, dekanlık görevini ifa ederken, en az otuz yıl hakimlik yapmış bir Yargıtay üyesinin, Dekanlık'a gelerek; 'kötü hakime düşmek ne demekmiş, bunu anladım ve size bunu söylemeye geldim' demesi unutulmaz, fakat acı bir hatıradır. a.g.e. syf. 177

Saygılarımla.
Old 23-12-2010, 11:36   #11
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Sayın Arkadaşlar,

"Avukat olmadan da yargılama pek ala olabilir ama hakim, savcı, vatandaş olmadan olmaz" sözümün, hala arkasındayım. Çünkü bu bir iddia veya tez değil, bir vakıa ve gerçek. Dediğim gibi, birkaç yerdeki istisnalar hariç, hiçbir duruşma veya yargılamada avukat bulunmak zorunda değil! Biz avukatlar olmadan da yargılama pek ala olabilir, adalet dağıtılabilir, hak yerini bulabilir. Defaatle söylüyorum; biz asil değiliz, vekiliz! Adı üzerinde vekiliz ve asil varsa, asil bize yetki vermezse bizim hiçbir fonksiyonumuz kalmaz!

Bizim mesleğimiz birilerinin namı-ı hesabına hak aramak, o kadar... O hakkını ardığımız kişi "Kardeşim seni azlediyorum, ben kendi davamı kendim takip edeceğim" dediği anda hak arama vazifemiz de orada biter ve biz duruşmaya/davaya/yargılamaya katılmasak da dava devam eder...

Diyeceğim o ki biz olmadan da olur... Ha, ne kadar olur, işte avukatın ehemmiyet ve fonksiyonu orada meydana çıkar...

Kendimizi dev aynasında görmeyelim'den kastım da sanırım anlaşılmıştır... Şimdilik bu kadar
Old 23-12-2010, 11:42   #12
Av. Güneş

 
Varsayılan

Alıntı:
Ha, ne kadar olur, işte avukatın ehemmiyet ve fonksiyonu orada meydana çıkar...
Avukatı yargının sac ayaklarından biri haline getiren de tam da budur zaten.
Old 23-12-2010, 11:47   #13
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Ömer SİNİKAN;

Alıntı:
Biz avukatlar olmadan da yargılama pek ala olabilir, adalet dağıtılabilir, hak yerini bulabilir.

Alıntı:
Diyeceğim o ki biz olmadan da olur... Ha, ne kadar olur, işte avukatın ehemmiyet ve fonksiyonu orada meydana çıkar...


Alıntıladığım cümleleriniz birbiriyle çelişmiyor mu? Avukat olmaksızın adaletin sağlanabileceğini, hakkın yerini bulabileceğini söylerken diğer yandan avukatın dahil olduğu davada fonksiyonunun da önem taşıdığını söylüyorsunuz.
Old 23-12-2010, 13:43   #14
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Şimdi soruyorum sizlere arkadaşlar:

Hakim olmadan yargılama olur mu? Savcı olmadan ceza yargılaması olur mu? Yargılanan kişi/kişiler olmadan yargılama olur mu?

Pek tabii ki tüm bunlar olmadan yargılama olmaz.

Pekii avukat olmadan yargılama olur mu? EL CEVAP: OLUR!

Eee, o halde arkadaşlar, bu sac ayağı falan teranesi ne? Biz olmadan da yargılama olur. Tamam, belki tüm yargılamalarda hak tam da yerini bulmaz ama netice itibariyle gene de yargılama yerine getirilir ve avukatlar olmadan da pek ala yaprgılama yapılır...

Haşa, mesleğimi ve sayın arkadaşlarımın yaptığı o fedakar işi küçümsediğim yok ama kendi namıma bir gerçeği de dile getirmek zorundayım...

Yok öyle avukatlık kutsal bir işmiş, yok bilmem bizler gayet kutsal bir mesleğin mensuplarıymış falan, tüm bunlar bana gayet (çok afedersiniz, kendi görüşümdür) manasız geliyor...

Ben avukatım, müvekkillerim olmasa sittin sene o izbe adliye koridorlarında işim olmaz ve gitmem de, ne işim var... Ama hakim öyle mi? Ama savcı öyle mi? Ama vatandaş (davacı, davalı, sanık vb.) öyle mi?

Bilmem meramımı anlatabildim mi?

Hatta şunu bile diyebilirim; BAZI DAVALARDA AVUKAT OLMASI MÜVEKKİLİN ALEYHİNE OLUYOR/OLABİLİYOR... Olur mu canım sen de, demeyin... Vallahi ben çok gördüm; sırf avukatın yanlış, antipatik, uygunsuz hal ve işlerinden dolayı kazanacağı davayı kaybeden az vatandaş yok... Neyse...

Her şeye rağmen yaptığımız iş önemli bir iş ama kutsal değil...
Old 23-12-2010, 15:16   #15
detay82

 
Varsayılan

Konu oldukça ciddi. Kendi varlık felsefemizi layıkıyla yapmalıyız. Geçmişteki, gümüzdeki ve özellikle de gelecekteki rollerimizi, ülkemiz ve diğer ülkelerdeki avukatların durumlarıyla beraber, değişen sosyal-ekonomik-teknolojik koşullarla birlikte ele almalıyız.

Tartışması yapılan konu ile ilgili dün bir kitap aldım. Alır almaz okumaya başladım, henüz başlarındayım kitabın ancak mesleğimizle ilgili Sayın Ömer Sinikan'ın kine benzer tespit ve görüşlerde bulunuluyor. Kitabın adı;

"21. Yüzyılda Avukatlık ve Baro
Eleştirel Bir Değerlendirme
Haluk İnanıcı"

Okumanızı tavsiye ediyorum.

Saygılarımla.
Old 23-12-2010, 15:46   #16
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.ismaildeger
Konu oldukça ciddi. Kendi varlık felsefemizi layıkıyla yapmalıyız. Geçmişteki, gümüzdeki ve özellikle de gelecekteki rollerimizi, ülkemiz ve diğer ülkelerdeki avukatların durumlarıyla beraber, değişen sosyal-ekonomik-teknolojik koşullarla birlikte ele almalıyız.

Tartışması yapılan konu ile ilgili dün bir kitap aldım. Alır almaz okumaya başladım, henüz başlarındayım kitabın ancak mesleğimizle ilgili Sayın Ömer Sinikan'ın kine benzer tespit ve görüşlerde bulunuluyor. Kitabın adı;

"21. Yüzyılda Avukatlık ve Baro
Eleştirel Bir Değerlendirme
Haluk İnanıcı"

Okumanızı tavsiye ediyorum.

Saygılarımla.

Keşke okusaydım o kitabı, kısmetse okuruz inşallah...

Şimdilik aklıma gelen şu düşünceleri sizlerle paylaşayım ki; KENDİMİZE ÇOK BÜYÜK BİR MİSYON VE VAZİFE BİÇMEYELİM...

Hani bazı Türk filmlerinde olur ya, çocuğun biri yakınlarından biri haksızlığa uğradığı için avukat olmaya karar verir ve ŞU ADALETSİZ VE ZALİM DÜNYAYI BEN DÜZELTECEĞİM, HAKSIZLIK EDENLERLE MÜCADELE EDECEĞİM der...

Çoğu zaman biz avukatla da kendimizi o çocuk gibi görürüz ve adaletsiz olan her şeyi düzeltebileceğimiz zehabına katılırız... Sonuç mu? Yorgun ve yıkılmış bir savaşçı olarak terk-i silah ederiz... Boşanma şartları oluşmadığı ve müvekkilimiz de boşanmayı hiç istemediği bir davada müvekkilimiz mahkeme kararıyla boşandırıldığında, suçsuz ve günahsız bir vatandaş haksız yere tutuklandığında,vb... İşte tüm bu olanlar karşısında kendimizi ADALET DAĞITANLARIN karşısında ACİZ, GÜÇSÜZ, İRADESİZ hissederiz ve müvekkillerimize hitaben: NE YAPABİLİRİM Kİ, KANUNLARI BEN İHDAS ETMİYORUM Kİ, KARARI BEN VERMİYORUM Kİ, deriz...

Çünkü biz avukatız... Ne kanunu yapan kişileriz ne de o yapılan kanunları hadiselere tatbik ederek hüküm verenleriz... Biz sadece yardım ederiz... VATANDAŞA HAKKINI BİLDİRİR, HAKİME DE HAKKI HATIRLATIRIZ... Gerisi laf u güzaf...
Old 23-12-2010, 17:33   #17
ibrahimgokalp

 
Varsayılan

Yukarıda yazılanların tümü olması gereken ile ilgili, sorun müvekkildede kaynaklanmıyor ! O zaman sorun avukatlardan mı kaynaklanıyor ? Tabikide hayır !!

Sistemin getirdiği acımasız anlayış avukatları bu yöne itiyor.

Yoksa kim istemezki reklam yapmadan davaların gelip kapısını çalmasını ?
Old 24-12-2010, 13:33   #18
detay82

 
Varsayılan

Avukatların salt fonksiyonun adliyelerde hakim ve savcılara yardım etmek olduğu, müvekkiller olmadan avukatların bir işlevinin olmayacağı, adaletin avukat olmadan da, bir şekilde, yerini bulacağı yönündeki görüşe biraz daha geniş bir bakış açısıyla bakmak gerekmektedir...

Avukatın fonksiyonlarından biri elbette ki mahkemelerde müvekkillerini temsil etmek ve mahkemeye yardımcı olmaktır. Ancak bir avukat ın işlevi bu kadar dar ve basite alınacak derecede değildir.

Bir hakimin tek bir işlevi vardır: Olayları inceleyip bunlara kanunları uygulamak. Bu kadar. Bu iş burada başlar ve burada biter.

Hakimlerin de yaptığı aslında bir vekalet (Halkın devlete verdiği yönetim vekaletine dayanarak hakimlere verilen yetki belgesi) işidir. Vatandaşlar olaylarına adliyelere nüksettirmeseler, bu mesleğe de gerek kalmayacaktır.

Bir avukatın ise işlevleri oldukça fazladır. Hakimlerin olayları çözümlemesi ve uygulanacak hukukun tespiti konusunda yardımcı olunması bunlardan sadece birisidir. Diğer fonksiyonları:

Bir avukat, bazen hakimlerin hukuki bilgisine başvurduğu bilirkişidir.

Bir avukat, akıl sorulan bir müşavirdir bazen.

Bir avukat, bir hakemdir bazen.

Bir avukat, uzlaştırıcıdır bazen.

Bir avukat, filozoftur bazen.

Bir avukat, bir hakime bile, mütalaa verendir bazen.

Bir avukat, bazen müvekkilini bazen de hakimi durduran ona yol gösterendir.

Bir avukat, sözleşmelerin kurulmasında önemli roller üstlenmektedir.

Bir avukat, bazen doktrin yaratmaktadır. Hukuki eserler sunmaktadır.

Bir avukat, bazen olayları davaya gerek bırakmadan taraflar aracılığıyla çözebilmektedir.

Bir avukat, hukuki sorunu bazen daha doğmadan çözebilen, önleyebilendir bazen. Ancak bir hakim hukuki sorunu önüne geldikten sonra ele alandır.

Bir avukat, hayatın her alanındadır, spor, dernekler, siyasi partiler, komisyonlar…

Bir avukat, bazen bir hakime bazen de kendi müvekkiline rağmen hukuku üstün tutandır.

Şimdi söylemek istediğim belki biraz komik bulunabilir ancak, özellikle özel hukukta ve bazı istisnalar hariç tutularak, hakimler olmadan da adalet yerini bulabilir ve insanların hukuki sorunlarına çözümler bulunabilir. Belki bu daha sağlıklı olacaktır… Artık günümüz özel ve tüzel kişileri hakimlerin dışında hukuki çözüm mercilerine ihtiyaç duymaktadırlar. Zira mevcut yargılama sistemi artık çökmüştür. Her sene Yargıtay da ki dosyaların 20.000 tanesinin zamanaşımına uğradığı ifade edilmektedir. Yargılamalar sağlıklı olmamaktadır

Meseleyle ilgili Haluk İnanıcı’nın 21. Yüzyılda Avukatlık ve Baro- Eleştirel Bir Değerlendirme isimli kitabının 25 vd. sayfalarından alıntı:

Yargı ve Klasik Avukatlığın İflası: İhtilafların Çözümünde Yeni Yol Arayışı

Peki bu kriz aşamasında yargı ne durumdadır? Son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim: Gelinen noktada, tek cümle ile; “Modern Yargı/Klasik Avukatlık Modeli İflas Etmiştir.”

Batıda gerek ABD de gerekse AB de yargının iflas ettiği dolaylı olarak konuşuluyor. Konuşulmanın ötesinde artık ihtilafların çözümleri ile ilgili yeni modeller geliştiriliyor. Yargının ve klasik avukatlığın iflası bu modellerin gerekçelerinde gizli. Tüm dünya ihtilafların çözümü için yargı dışında çareler, yöntemler arıyor. Gerekçeleri ise çok basit: i) Adil Yargılanmanın İmkansızlığı/Yavaşlık: Yargının sürati ihtiyacı karşılamıyor. Makul yargılanma süreleri hep aşılıyor. Adil yargılanma mümkün olmuyor; ii) Masraflardan Tasarruf: Yargının harç, giderleri ve avukatlık ücretleri çok yükseliyor. İii) Gizlilik: Yargı aleni olduğu için tarafların bütün bilgileri alenileşiyor. İv) Kontrol ve Esneklik: Dava açıldıktan sonra tarafların tam olarak kontrol edemediği bir süreç başlamış oluyor. v) Ticari Menfaatler: Dava dışında tarafların ticari ve kişisel menfaatlerini karşılıklı olarak gözeterek daha yaratıcı çözümlere ulaşılması olanaklı hale gelir. vi) Ticari İlişkiler: Mücadeleci yargılama süreci yerine işletmecilerin müzakerelerini esas alan usuller taraflar arasındaki ticari ilişkileri korur ve onarır. vii) Bağımsızlık: Taraflar, gerçekten bağımsız olan bir arabulucunun yaptığı değerlendirmeler sonucunda, hukuki ve fiili durumların dikkatli, gizli ve gerçekçi bir değerlendirmesini yapma fırsatını yakalar.

Dünya, yargının bu olumsuzluklarını ortadan kaldıracak yeni bir döneme giriyor. Değişim, ihtilafın taraflarının bütün silahlarını olanca gücüyle karşısındakine yönelttiği mücadeleci (gladyatör yöntemi) dava türlerinden, artık Uzlaşmacı bir yönteme geçişi gösteriyor…..”

Saygılarımla.
Old 24-12-2010, 13:50   #19
av.alper tunker

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım
Adelet Bakanı Mecliste yaptığı konuşmada sitemin tıkanmak üzere olduğunu söyledikden sonra
bizlerin başka şeyleri tartışması gereksiz diye düşünüyorum
ben kısaca fikrimi söylim
Bence dünyadaki en kötü hukuk sistemi işleyişine sahipiz
Old 24-12-2010, 14:01   #20
detay82

 
Varsayılan

Sayın Alper Tunger, mesele yalnızca ülkemize özgü değil. Klasik yargılama sistemi tüm dünyada tıkanma noktasında. Yukarıda bahsettğim eserin söz konusu sayfasının devamında, diğer ülkelerden şu şekilde bahsedilmektedir.

"ABD de Durum
ABD de ihtilafların yüzde doksanı yargı dışında çözülmektedir. Bu rakam bile aslında yagının uzun süre önce iflas ettiğini ve başka ihtilaf çözüm yollarının bulunduğunu göstermektedir.....

AB de Durum
...AB de de aynen ABD de olan değişimler olmaktadır...."

Dünya ve insanların toplumsal-ekonomik-kültürel-teknolojik evrimleri sonucu klasik sistemle yola devam etmek imkansız hale gelmiştir. Şu an iflas eden yargı sistemi yarın kül olacaktır, zorunlu olarak alternatif çözümler üretilecektir. Bu evrim sürecinde de avukatların hukuk düzeni içindeki fonksiyonları şimdiye göre çok daha fazla olacaktır. Bu doğal seleksiyondan kimlerin nasıl geçeceği de süreç içinde görülecektir. Ancak Türkiye nin bu konuda hayli geri olduğu da maalesef ortadadır.

Saygılarımla
Old 24-12-2010, 17:03   #21
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayin av. ömer sinikan,
yazdiklariniza uzun uzun cevap vermek yerine kisa bir ekleme ile yetiniyorum:
Enkizisyon mahkemelerinde"de savunma makami türünden bir makam yoktu! Enkizitör savunma olmadan da yargilama yapiyordu.

SAYGILARIMLA

Alıntı:
Yazan av. ömer sinikan
Şimdi soruyorum sizlere arkadaşlar:

Hakim olmadan yargılama olur mu? Savcı olmadan ceza yargılaması olur mu? Yargılanan kişi/kişiler olmadan yargılama olur mu?

Pek tabii ki tüm bunlar olmadan yargılama olmaz.

Pekii avukat olmadan yargılama olur mu? EL CEVAP: OLUR!

Sayın av. ömer sinikan,

Enkizisyon mahkemelerinde savunma olmadığına dair yukarıdaki mesajıma rağmen yazdıklarınızın doğruluğuna inanıyorsanız ve alıntıladığım satırları yazabiliyorsanız, savunma makamının ne anlama geldiği ve nasıl ve neden geliştiği konusunda biraz araştırma yapmanızı öneririm. Araştırma sonunda göreceksiniz ki, savunma(savunma makamı) olmadan yapılan yargılama yargılama değildir, çünkü savunmasız yargı yargı değildir.

Savunmanın ve savunma makamının tarihi gelişimini incelediğinizde karşınıza çıkacak ikinci bir gerçek, sizin yazdıklarınızın ve belirttiklerinizin tarihi bir geçmişi olduğunu ve bu tarihi gelişimde, 'kesin kellesini keferenin' diyen sultanların ve padişahların olduğunu, despotlukların ve diktatörlüklerin var olduğunu göreceksiniz. Ve savunma makamının gelişimi ile astığı astık, kestiği kestik olan sultanların, enkizitörlerin, diktatörlerin bu sınırsız güçlerine bir sınır getirildiğini göreceksiniz. Günümüzdeki batı demokrasisinin en önemli özelliklerinden birisinin sanığın haklarının devlet güçlerine karşı(savcılık) savunulması olduğunu göreceksiniz. Hakimlerin ve savcıların yetkilerinin bir sınırı olduğunu göreceksiniz; usul hukukunun hakimlerin ve savcıların yetkilerine getirdiği sınırın sanığın hakların bir gönderme yaptığını göreceksiniz. Ve sanığın haklarının savunma makamı tarafından temsil edildiğini, belirli durumlarda, avukat tutacak kadar parası olmayan sanıklara, devlet tarafından bir avukat tayin edildiğini ve bu avukatın ücretinin devlet kasasından ödendiğini göreceksiniz.

Eğer bu saydıklarım sizin yazdıklarınıza ve uygulamaya ters düşüyorsa konu üzerinde düşünmek ve savunmanın neden etkisiz olduğu konusu üzerinde gerekir.

Saygılarımla
Old 24-12-2010, 17:15   #22
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın av. ömer sinikan, Enkizisyon mahkemelerinde savunma olmadığına dair yukarıdaki mesajıma rağmen yazdıklarınızın doğruluğuna inanıyorsanız ve alıntıladığım satırları yazabiliyorsanız, savunma makamının ne anlama geldiği ve nasıl ve neden geliştiği konusunda biraz araştırma yapmanızı öneririm...

Sayın Sinikan'ın bu sohbet konusu altında kendisine yöneltilen eleştirilere birebir yanıt verme gibi bir eğilimi şu ana kadar olmadı. Düşüncelerindeki ısrarını devam ettirirken çelişkiler yumağı halini almış mesajlarının artmasında sakınca görmüyor olsa gerek ki engizisyon mahkemesi ile ilgili mesajınızı da yanıtlama gereği duymamış. Konuyu açarken amaçlanan şey, karşılıklı fikirlerin paylaşımı yolu ile bir yere varmak değil midir? Meslektaşımızın açmış olduğu konu başlığına kayıtsız kalmayıp, itibar edip fikirlerimizi görüşlerimizi sunuyor da olsak zannediyorum yazdıklarımız, yanıtlama gereği duyulmayacak cümleler Nasılsa avukatız, biz olmasak ne güzel giderdi sohbet
Old 24-12-2010, 18:10   #23
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Düşüncelerindeki ısrarını devam ettirirken çelişkiler yumağı halini almış mesajlarının artmasında sakınca görmüyor olsa gerek ki engizisyon mahkemesi ile ilgili mesajınızı da yanıtlama gereği duymamış.

Sayın Av. Engin EKİCİ,
hiçbir kimse diğerinin yazdıklarını yanıtlamak zorunda değildir. Bu Sayın av. ömer sinikan için'de geçerli. Benim yazdıklarıma yanıt vermek zorunda değil. Okuyup geçebilir veya hiç okumadan geçebilir.

Önemli olan yazdıklarımızı ve üzerinde tartıştığımız konuyu(burada tartışılan asıl konu SAVUNMA makamı değil aslında) , diğerlerinin belirttiği fikirleri de göz önünde bulundurarak,tarihi gelişimi içinde(orijinal olarak öne sürdüğümüz konu bizden önce başkaları tarafından öne sürülmüş veya uygulanmış mı?) yeniden değerlendirmek.

Saygılarımla
Old 27-12-2010, 15:41   #24
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın av. ömer sinikan,

Enkizisyon mahkemelerinde savunma olmadığına dair yukarıdaki mesajıma rağmen yazdıklarınızın doğruluğuna inanıyorsanız ve alıntıladığım satırları yazabiliyorsanız, savunma makamının ne anlama geldiği ve nasıl ve neden geliştiği konusunda biraz araştırma yapmanızı öneririm. Araştırma sonunda göreceksiniz ki, savunma(savunma makamı) olmadan yapılan yargılama yargılama değildir, çünkü savunmasız yargı yargı değildir.

Savunmanın ve savunma makamının tarihi gelişimini incelediğinizde karşınıza çıkacak ikinci bir gerçek, sizin yazdıklarınızın ve belirttiklerinizin tarihi bir geçmişi olduğunu ve bu tarihi gelişimde, 'kesin kellesini keferenin' diyen sultanların ve padişahların olduğunu, despotlukların ve diktatörlüklerin var olduğunu göreceksiniz. Ve savunma makamının gelişimi ile astığı astık, kestiği kestik olan sultanların, enkizitörlerin, diktatörlerin bu sınırsız güçlerine bir sınır getirildiğini göreceksiniz. Günümüzdeki batı demokrasisinin en önemli özelliklerinden birisinin sanığın haklarının devlet güçlerine karşı(savcılık) savunulması olduğunu göreceksiniz. Hakimlerin ve savcıların yetkilerinin bir sınırı olduğunu göreceksiniz; usul hukukunun hakimlerin ve savcıların yetkilerine getirdiği sınırın sanığın hakların bir gönderme yaptığını göreceksiniz. Ve sanığın haklarının savunma makamı tarafından temsil edildiğini, belirli durumlarda, avukat tutacak kadar parası olmayan sanıklara, devlet tarafından bir avukat tayin edildiğini ve bu avukatın ücretinin devlet kasasından ödendiğini göreceksiniz.

Eğer bu saydıklarım sizin yazdıklarınıza ve uygulamaya ters düşüyorsa konu üzerinde düşünmek ve savunmanın neden etkisiz olduğu konusu üzerinde gerekir.

Saygılarımla

Engizisyonda savunma yokmuş... A benim değerli meslektaşım, avukatım; şimdi savunma var da ne oluyor / ne değişiyor / ne değişmiş?..
Old 27-12-2010, 21:08   #25
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. ömer sinikan
Sayın İsmail Değer;

Görüş ve yorumlarınızın çoğuna katılmamak imkansız, meseleyi çok güzel izah etmişsiniz lakin birkaç hususta sözlerinize iştirak edemeyeceğim. Mesela avukatlık mesleğinin kutsal bir meslek olduğu tarzındaki görüşünüze katılmıyorum. Ben şahsen doktorluğu da kutsal bir meslek olarak görmüyorum. Gerçi şimdilerde kutsal olmayan ne kalmış ki; öğretmenlik, gazetecilik, şuculuk, buculuk... Herşeyimiz kutsal olmuş! Mesleğime (avukatlığa) kesinlikle bir kudsilik atfetmiyorum, ben kendimi sadece MAHKEMELER NEZDİNDE HAKKINI ARAYAN BİR VATANDAŞA YARDIM EDEN BİR HUKUKBİLİR (KANUNBİLİR) olarak görüyorum, bunun bir adım ötesi yok.

Öte yandan, gerçi konu başlığı ile pek alakası yok ama, avukatlığı yargının (mahkemleri) üç sacayağından biri olarak da görmüyorum! Çünkü biz asil değiliz ki! AVUKATLAR OLMADAN DA YARGILAMA PEK ALA YAPILABİLİR! Ama davacı, davalı, sanık, şikayetçi, alacaklı, borçlu... bunlar olamadan yargılama olmaz. Niye? Çünkü biz asil değiliz, vekiliz! Ve çocuk mahkemleri vb. istisanalar bir tarafa bırakılırsa, kimse kendini vekil ile temsil ettirmek zorunda da değil!

Diyeceğim o ki; muhakemenin (yargılmanın) olmazsa olmaz bir unsuru değiliz! Biz olmazsak da yargılama yapılabilir!

"Yargının üç sacayağı vardır: Hakim, Savcı, Avukat" sözü tamamen (ifadem hoş görülsün lütfen) biz avukatların uydurduğu birşey, yoksa hakim ve savcıların böyle bir derdi yok zaten... İlla da üç sacayağı olacaksa avukatın yerine VATANDAŞ olmalı, çünkü o asıldır/asildir, avukat ise sadece ve sadece vekildir! Ve yine müvekkilinin (VATANDAŞIN) nam-ı hesabına mahkemede bulunur, yoksa avukatın ne işi var mahkemede! O olmadan da pek ala yargılama yapılabilir...

Hakimin, yani adalet dağıtan konumundaki hakimin işi kutsal bir iş midir, onu tartışabilirim ama şuna kesinlikle inanıyorum ki bizim yaptığımız iş kutsal bir iş değil. Yok illa bir kudsilik atfedeceksek; HERGÜN SOKAĞIMIZI SÜPÜREN, ÇÖPÜMÜZÜ ALAN VE TEMİZ BİR ÇEVREDE YAŞAMAMIZI SAĞLAYAN BİR ÇÖPÇÜNÜN YAPTIĞI ÇÖPÇÜLÜK İŞİ NE KADAR KUTSAL İSE BİZİMKİSİ DE SADECE O KADAR! Kendimizi dev aynasında görmeyelim...

Sn.Sinikan,

Kendimizi dev aynasında görmek ifradını eleştirirken, avukatlık mesleğini tezlil etmek tefridine düşmenizi yadırgadım. Avukat, yazınızda bahsettiğinizin aksine bir "adi vekil" değildir; ihtisas sahibi ve çerçevesi yasasında açıklanmış "nitelikli" ve "hukukçu" vekildir. Eski Roma'dan bu yana avukatlık mesleği "ius honorarium" yani onur mesleği olarak görülür ve nitelenir. Mesleğimizi, hakimle savcıyla bir görülmek gibi bir kompleksif algının teyidinden geçirmek zorunda da değiliz; böyle bir kendimizi küçük görmek hissiyatında da değiliz !! Bunu da nereden çıkardınız şimdi..

Avukatla savunmanın önemi bugün bütün ulusal ve uluslararası hukuk metinlerine işlenmiştir. Kudsiyet (mukaddeslik) kelimesine bu kadar yüklenmenizde ve takılmanızda da yarar görmüyorum. Burada, kastedilen en fazla, hak kaybına uğrama, mağdur olma riski taşıyan yurttaşlara, kanun/hukuk bilgisini kullanarak yardımcı olmanın insanlığın ulvi saydığı/sayacağı bir olgu olarak görüleceği gerçeğidir. Hakikati, kimi öyle ifade eder, kimi böyle ifade eder.

Avukatlığın heyeti umumiyesine yönelik olarak yukarıda belirttiğiniz görüşlere hakverir bir kudsiyet paranoyası mevcut olmadığı, hatta neredeyse işin gücün arasında çarpışan hiçbir meslektaşımızda böyle bir marazi hal görülemeyeceği halde, yazınız içeriğini hem kendi adıma ve hem de (haddim olmayarak) meslektaşlarım adına kabul etmek imkan ihtimal dahilinde değildir.

Saygılarımla.
Old 27-12-2010, 22:57   #26
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. ömer sinikan
Engizisyonda savunma yokmuş... A benim değerli meslektaşım, avukatım; şimdi savunma var da ne oluyor / ne değişiyor / ne değişmiş?..

Sayın av. ömer sinikan,

OLAN ile OLMASI GEREKEN arasında bir çelişki olmasa bile bir farklılık vardır genelde. Olması gerekene TEORİ, olana PRATİK diyelim dilerseniz.

Beklenilen ve arzulanan, pratiğin teoriye uymasıdır, ama bu beklenti herzaman gerçekleşmez; Gerçekleşmeyişinin sebebi, teorinin pratiği etkileyecek olan ve etkileyen tüm etmenleri öngörecek durumda olmayışında, olsa bile onları ortadan kaldıracak olanaklara sahip olmayışında yatar.

Savunma ve Savunmanın Yargı Sistemi İçindeki Yeri daha önceki mesajlarımda da belirttiğim gibi, dünden bugüne oluşmuş bir olgu değildir, tam tersine belirli ve zorlu bir kavganın neticesidir. Bugünkü konumu ile savunma demokratik hukuk devletleri yargısının vaz geçilmez bir parçasıdır. Savunmasız yargı yargı değildir, çünkü sıhhatli ve gerçek bir yargı olabilmesi için, karar verecek olan hakimin sadece iddia makamını değil, savunmayı da dinlemesi gerekir. Hakim olmadan yargılama olur mu? Savcı olmadan ceza yargılaması olur mu? Yargılanan kişi/kişiler olmadan yargılama olur mu? sorusu ile yargının hakim, savcı ve yargılanan kişiden ibaret olduğunu ve savunma makamının fuzuli olduğunu belirtiyorsunuz. Vee bir çırpıda savcı ile yargılanan kişi aynı düzeyde imiş gibi, sanıkla savcı aynı yetkilere ve olanaklara sahipmiş gibi bir hava yaratıyorsunuz; Savcı iddiada bulunacak ve yargılanan kişi bu iddiaya cevap vererek kendisini savunacak! Bir tarafta hukuk öğrenimi görmüş, teoriyi ve uygulamayı bilen, arkasında devletin polisi olan savcı, diğer tarafta hukukun (H)aa'sından habersiz yargılanan kişi. İddia ve müdafaa! Hukuktan mukuktan anlamayan, belki de okuma yazması bile olmayan sanığa karşı devlet adına iddia makamında hakimle aynı seviyede oturan savcı.

Tablosunu çizdiğiniz söz konusu üç kişi aynı dili konuşsalar bile birbirilerini anlamazlar, an azından sanık hakimin ve savcının ne dediklerini anlamakta zorluk çeker. Bu açmazdan çıkabilmek için önümüzde üç seçenek var, eğer sanığın savcının dediklerini anlamasını istiyorsak ve silahlarda eşitlik istiyorsak:
a)ya savcıyı halktan, sanığın bulunduğu katmandan seçeceğiz, hem ucuza gelir hem de savcı ile sanık arasında bir eşitlik sağlanmış olur,
b)ya tüm sanıklara hukuk eğitimi vereceğiz. Akla yakın bir çözüm, ama avukatlar işlerinden olur, sakıncalı,
c) ya da sanığın haklarını korumak için ona bir avukat vereceğiz.

Yukarıdaki satırları yazarken aklıma bir soru takıldı; 'Yargılamanın amacı nedir?' Sanığın ne pahasına olursa olsun, cezalandırılması mı, yoksa yasaların öngördüğü cezaya çarptırılması mı?
Genel yönelim birinci şıktan yana, eğer devlet gücü sınırlandırılmamışda.

İkinci şık devlet gücünün sınırlandırıldığı demokratik hukuk devletleri için geçerli. Bunun sağlanması için hepimizin çaba göstermesi gerekir.

Son olarak iki cümleniz arasındaki çelişkiye değinmek istiyorum Sayın av. ömer sinikan.
Birinci cümle:
Alıntı: Hakim olmadan yargılama olur mu? Savcı olmadan ceza yargılaması olur mu? Yargılanan kişi/kişiler olmadan yargılama olur mu?

Pek tabii ki tüm bunlar olmadan yargılama olmaz.

Pekii avukat olmadan yargılama olur mu? EL CEVAP: OLUR!

Eee, o halde arkadaşlar, bu sac ayağı falan teranesi ne? Biz olmadan da yargılama olur. Tamam, belki tüm yargılamalarda hak tam da yerini bulmaz ama netice itibariyle gene de yargılama yerine getirilir ve avukatlar olmadan da pek ala yaprgılama yapılır..
Bu cümleden çıkardığım sonuç: Savunma makamı olsa da olur , olmasa da, nasıl olsa bir fonksiyonu yok.

İkinci cümle: şimdi savunma var da ne oluyor / ne değişiyor / ne değişmiş?..Bu cümleden çıkardığım sonuç: savunma gerektiği gibi çalışmıyor/çalışamıyor.

Birinci cünlenizi 'savunma makamının' gereksiz olduğu yönünde yorumluyorum.
İkinci cümlenizi ise 'savunma makamının' yeteri kadar temsil edilmediği, etkisizleştirildiği veya etkisiz kaldığı yönünde. Bu ikinci yorumum doğru ise, etksiszliğin sebepleri konusundaki görüşünüzü merak ediyorum.
Daha önemlisi hangi cümleniz asıl düşüncenizi yansıtıyor. Olması gereken mi yanlış sizce, yoksa olan mı olması gerekene uymuyor.


Saygılarımla
Old 28-12-2010, 12:32   #27
av. ömer sinikan

 
Varsayılan

Çıldırcağım... Sizlerle alakası yok arkadaşlar, tam 15 dakika bir cevap yazdım ve yazımı ekledim (daha doğrusu eklediğimi sandım)lakin meğerse teknik bir hatadan olsa gerek, yazım gitmemiş...

Şimdi de itiraf etmeliyim ki aynı yazıyı bir kez daha yazmaya ne vaktim var ne de şevkim...

Şimdilik sadece son cümlemi tekrarlamakla iktifa edeyim; BİZ ASIL DEĞİLİZ, VEKİLİZ! VE BİZE VEKALET VERENLER (MÜVEKKİLLER) NE DERSE O OLUR, BİZİM DEDİĞİMİZ OLMAZ!

Tekrar olacak ama, kendimizi dev aynasında görmeyelim şeklindeki ifademden de gücenmeyiniz ve kırılmayınız; gerçekler isot gibi acıdır, aynen çoğu kez çarpık ve haksız adalet anlayışı ve uygulaması karşısında biz avukatların kendini çaresiz ve üçsüz hissetmesi gerçeği gibi...
Old 28-12-2010, 15:39   #28
detay82

 
Varsayılan

Sayın Ömer Sinikan,

Yazmaya şevkinizin kalmadığı şeyin Avukatların etkisizliği olmasına çok şaşırdım!

Bu yazdıklarınızı ve katı görüşlerinizi, kusura bakmayın ama, davasını kaybeden ve avukatına olan sinirle ve düz mantıkla yazan bir vatandaşın yakınmalarına benzetiyorum.

Yukarıda tüm yazılanların yanında lütfen bir de Avukatlık Kanununun 35 A maddesine bakınız. Avukatların tutanakları mahkeme ilamı niteliğinde sayılmaktadır. Çağımızda artık ihtilafların mahkemeler dışında çözülmesine çalışılmaktadır.

Hakim ve taraflar olmazsa, bahsettiğiniz devlet nazarındaki yargılama olmaz diyorsunuz ama sizce önemli olan yargılama mı yoksa bu yargılamanın niteliği mi?

Hukuk devleti , evrensel hukuk, insan hakları , adalet açısından doyurucu olan yargılamaya ulaşmak mıdır? Avukatların varlık amacı da budur.

Avukatların bu sürece olan katkılarını ve hukuk sistemi içindeki yerini uzun uzun saymaya lüzum dahi yoktur. Her avukat, salt kendi bilgi ve becerisiyle bu amaca nasıl hizmet ettiğine dair olayları, konuları uzun uzun sayabilir. Ancak yetersiz avukatlar kadar yetersiz hakimlerin varlığı da yadsınmamalıdır.

Saygılarımla.
Old 28-12-2010, 16:38   #29
Av. Tuğba K.

 
Varsayılan

Dünyada sağlık, eğitim ve hukuk en önemli ve geleceği tartışılmaz kurumlardır bence. Mesleğimizi ne şekilde görürsek, onu yaparken edindiğimiz tavır da değişecektir. Avukatlık - Savunma yargının üç unsurundan birdir ve diğer iki unsuru etkileme, gerçeğe yönlendirme gücüne sahip bir kurumdur. Bu konuda İsmail Bey'in görüşlerine katılıyorum.

Eğer iş bana gelmesin, ben peşinden koşayım diye bir tavır takınırsak, yaptığımız işin ticaretten hiçbir farkı kalmaz. Hangi doktor hastane koridorunda bekleyip ameliyatınızı ben yapayım, ben bu konuda uzmanım diye hastaların peşinden koşar? Ama ne yazık ki, bunu yapan avukat meslektaşlarımız var ve onlar, benim gözümde mesleğine ihanet eden kişiler.
Evet, para kazanmak hepimizin amacı; ancak işini layıkıyla yapan bir avukat zaten başarısını ortaya koyar ve bu da onun önünü açar. Dolayısıyla herşey kendimizi bir tacir olarak değil de, adalet unsuru olarak görebilmekle ilgili...
Old 28-12-2010, 19:09   #30
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan
av. ömer sinikan

Şimdilik sadece son cümlemi tekrarlamakla iktifa edeyim; BİZ ASIL DEĞİLİZ, VEKİLİZ! VE BİZE VEKALET VERENLER (MÜVEKKİLLER) NE DERSE O OLUR, BİZİM DEDİĞİMİZ OLMAZ!
Ceza davasında avukat sanığın vekili midir gercekten?
Müdafi neyin nesi peki?
Müdafi ile vekil aynı mıdır?
Ceza muhakemesinde "müdafi", hukuk muhakemesinde "vekil" kavramlarinin kullanılması bir tesadüf müdür?

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kartal hukuk davaya girecek acil avukat arıyoruz!! avukats Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 1 30-03-2010 16:40
açtığım davaya karşı dava açtı Konuk1158 Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 12-06-2009 09:37
Davaya Gelmeden Dava Kabul Edilebilir mi? Burak Demirci Meslektaşların Soruları 6 24-09-2006 12:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10262799 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.