Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Seks İşçiliği

Yanıt
Old 24-06-2007, 11:15   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Seks İşçiliği

Merhaba

Bu başlıkta kadınların seks işçiliği,sebepleri,toplumun ve devletın sorumluluklarını tartışmaya açmayı öneriyorum.

Bağlantılı olarak seks işçiliğinin kayıt ve kontrol altına alınması mı, yoksa yasaklanarak yer altına inmesi mi sorularına yanıt aramak bu tartışmanın sonuçlarından olabilir.

Katkı sunacaklara şimdiden teşekkürler.

Saygılarımla
Old 24-06-2007, 15:20   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar

"Seks İşçiliği" yeni bir hukuki kavram mıdır? Hukuken tanınmakta mıdır? Açıklanmasında fayda olduğunu düşünüyorum.


Saygılarımla.
Old 24-06-2007, 16:11   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Dikici

Tartışmayı bir soru ile başlattınız,teşekkür ederim.

Bu konuyu tartışan herkes kendi sözcüğünü seçebilir.Ben seks işçiliği demeyi daha uygun buldum.

Yasal düzenlemede doğrudan seks işçiliği sözü geçmemektedir.

1961 yılında yayınlanan "Genel Kadınlar ve Genelevlerin tabi olacakları hükümler ve fuhuş yüzünden bulaşan zührevi hastalıklarla mücadele tüzüğü"ne göre fuhuş yapan kadınlar "genel kadınlar" olarak belirtilmiştir.

Yine aynı düzenlemenin 15.maddesine göre : Başkalarının cinsi zevkini menfaat karşılığı tatmim etmeyi sanat edinen ve bunun için değişik erkeklerle münasebette bulunan kadınlara (Genel kadın) denilirdemek süreti ile açıklama yapılmıştır.

Seks işçiliği sözünün konunun daha geniş ve daha doğru olarak tartışılmasına yarayacağı görüşündeyim.

Eğer genel kadın denecek ise,çocuk seks işçiliğini ve diğer cinsel yönelimlerin seks işçiliğini konu ile ilişkilendirmek zorlaşmaktadır.

Saygılarımla
Old 24-06-2007, 23:05   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Resmi rakamlara göre, Türkiye'deki 56 genelevde yaklaşık 3 bin kadının çalıştığı, 12 bin tescil edilmeyen “seks işçisi” bulunduğu kaydedildi. Hazırlanan raporda 85 bin kadının da yasa dışı yollardan çalıştığı ifade edildi

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) ”Bilgilendirme Dosyası-7 - Seks Ticareti” konulu çalışmadan alıntıdır
Old 25-06-2007, 07:32   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Seks işçisi saldırıya uğrayabilir.

Çünkü seçimi budur.

Bir iyi kadın vardır, bir de hayat kadını...

" Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Küntay, toplumda seks işçilerine bakışı böyle özetliyor.

Türkiye'nin de bağlı olduğu uluslararası yasalar tarafları insan haklarına saygıyla, işkence ve küçük düşürücü davranışlardan kaçınmakla, kadın-erkek eşitliğini sağlamakla yükümlü kılıyor. Ancak 'dünyanın en eski mesleği' olarak tanımlanan seks işçileri, HIV/AIDS salgını ve insan ticareti, madde bağımlılığı gibi konular nedeniyle ciddi risk altında.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218943
Old 25-06-2007, 12:16   #6
üye8180

 
Varsayılan

Salt seks işçisi mi, ülkemizde üniversite mezunu, kariyer sahibi, hatta ekonomik bağımsızlığı olan her kadın rahatlıkla saldırıya uğrayabilir meslektaşım! Ben seks işçisi kadınların devlet tarafından kayıt altına alınarak, gerekli sağlık güvenceleri sağlanarak çalıştırılmaları taraftarıyım. Her zaman erkekler kadınlara seks için talepte bulunacaklar ve bunun karşılığında ödeme yapacaklardır. Bu yadsınamaz bir gerçekliktir. Öyleyse seks işçisi kadınlarımız ( İster T.C. vatandaşı olsun, ister yabancı uyruklu olsun ) devlet tarafından her bakımdan güvence altına alınmalı, onların yaşam ve sağlık hakları korunmalı, çalışma koşulları iyileştirilmeli, ' her insanın doğumla, mevzuatta var olan ve olmayan tüm insan haklarının sahibi olduğu' ilkesi unutulmamalıdır.
Old 25-06-2007, 16:46   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar,

Konuya ilgi duymam tamamen hissidir, bahse konu kişilere üzüldüğümdendir.

Her şeyden önce, kayıt ve güvence altına alınmak için; hayat kadını, "genel kadın" yahut sizin isim anası olduğunuz gibi "seks işçisi" olmak da gerekmemektedir. Tüm insanlar için; "güvence sağlamak adına" kayıt altına alınmak bir hak olmalıdır.

Elbette ki kişilerin "güvence sağlamak dışındaki başka amaçlarla" kayıt altına alınması, "fişlenme" olarak nitelendirilebilir ve doğru değildir.

Ben, sizin "seks işçisi" tabirinize saygı duymaktayım. Ancak bu ifadeyi, bir kaç nedenle uygun görmemekteyim. Bu nedenlerden ilki şudur: Emekle - seksin aynı potada eritilmesi, başlıbaşına geçim derdi uğruna isteyerek alınteri dökülmesi anlamına gelen emeğe haksızlık olur. Sanmıyorum ki hiç bir genel kadın, isteyerek o yolda ter döksün!

İkincisi şudur: Seksin piyasaya arzı, sözleşme hukuku temelinde hukuki nitelik olarak net değildir. Eser sözleşmesi midir, salt faaliyet midir, yoksa vekaletsiz iş görme ya da sizin de vurguladığınız gibi hizmet sözleşmesi midir? belirlenmeden, seks işçiliği diyerek olayı "Hizmet sözleşmesi" dar alanında sıkıştırmak doğru olmaz kanaatindeyim. Bu konudaki bir başka tartışma için bkz: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=1278

Üçüncü neden ise; Seksin işçisi olursa, seksin işvereni de olabilir ki bu durum yüzyıllardır P.....k ile başlayan bir mesleğin birden bire ticaret odasına kaydını lüzumlu kılacak bir hale neden olabilir. Kanımca bu durumda da işverenler, terk_i meslek zorunda kalırlar...

Bir diğer neden ise İşçi partisinin olaya nasıl bakacağı ile ilgilidir ki siyaset yasak olduğundan bu konuya girmiyorum.
Saygılarımla.
Old 25-06-2007, 17:03   #8
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Merhaba

Bu başlıkta kadınların seks işçiliği,sebepleri,toplumun ve devletın sorumluluklarını tartışmaya açmayı öneriyorum.

Bağlantılı olarak seks işçiliğinin kayıt ve kontrol altına alınması mı, yoksa yasaklanarak yer altına inmesi mi sorularına yanıt aramak bu tartışmanın sonuçlarından olabilir.

Katkı sunacaklara şimdiden teşekkürler.

Saygılarımla


Yasak olan her eylemin yer altına indiği fikrine kesinlikle katılıyorum. Yüzeyde yaşama, yüzeyde barındırılma şansı olmayan her fikir ve her eylem, boyutlarının ürkütücülüğünü arttırarak yol almaya devam ediyor.

Bu durumda yasaklanmasını savunmak olası değil. Kayıt ve kontrol altına alınmalı. Kayıt ve kontrol olmaksızın çalışma ve çalıştırılmanın önüne geçilmeli. Fuhuş adi vaka olarak görülmemeli. Belki kadın lehine yararı dokunabilecek bir gelişme sağlanabilecekse, o da kayıtsız çalıştıranların ve hatta çalışanların hapis cezasıyla cezalandırılmaları. Kayıt altındaki işyerlerininse , gerek sağlık, gerek ücret, gerek insani koşulların sağlanması yönünden titizlikle takip edilmesi. Gelirin ne teşvik edici ne de insanca yaşayabilmek için gerekli olanın altında olmamasının sağlanması. Sosyal destek, psikolojik yardım ve belirli koşullar altında farklı iş olanakları yönünde bilinçlendirilmeleri. İşyerlerinde sakat işçi çalıştırma zorunluluğunun yanında, bu gibi kayıtlı işyerlerine uyum sağlayabilecek olanların çalıştırılması zorunluluğunun getirilmesi.

İnsanca yaşamayı bilmeyen bir toplumun yüzkarasını zamanla yoketmek ve kadını korumak belki böyle mümkün olabilir.

Saygılarımla...
Old 26-06-2007, 10:01   #9
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mehmet Saim Dikici
"Seks İşçiliği" yeni bir hukuki kavram mıdır? Hukuken tanınmakta mıdır? Açıklanmasında fayda olduğunu düşünüyorum.

Sn.Dikici'nin seks işçisi ifadesinden duyduğu rahatsızlığı farklı gerekçelerle de olsa paylaşıyorum. Bir konu tartışılırken belli bir dil birliği sağlamak adına da önce "kavram"ın konuşulmasından yana olduğumu söylemek isterim.

Seks işçisi gerçekten de tuhaf geliyor kulağa. Bu tuhaflığın sebebi de sanırım 80'li yıllardan beri abartılarak kullanılan "political correctness" ( politik açıdan doğruluk ) eğilimi. Artık fuhuş denmiyor da, seks işçiliği deniyor, sonra yasanın kullandığı genel kadın tabiri de neyin nesi? Anlam kayması denilen sıkıntı artık heryere bulaştı.

Gelelim, soruna. Sn.Kayar, her zamanki gibi önemli bir konu açmış. Gerçekten de bir dönem, fahişelere tecavüz, cezadan indirim sebebiydi. Uzun protesto gösterileri düzenlendiğini, gazetelerde konuya dikkat çekmek için kadın örgütlerinin ciddi çalışmalar yaptığını hatırlıyorum.

Şiddetin neredeyse herkesin gözünde meşrulaştığı alanlardan biri, fahişelik. Sanki, şiddet herhangi bir sebeple "hakedilmiş" olabilir gibi. Özel bir duyarsızlaşma mecrası...

Gerçekten de bu konu üzerinde konuşulmalı.

Saygılar.
Old 26-06-2007, 15:12   #10
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) tarafından yaptırılan ”Bilgilendirme Dosyası-7 - Seks Ticareti” konulu çalışmanın sonuçları, Swissotel'de düzenlenen toplantıda açıklandı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Küntay, burada yaptığı konuşmada, dünya genelinde “fuhuş” olarak bilinen olayın “seks işçiliği” veya “seks ticareti” şeklinde tanımlanmaya başlandığına işaret ederek, “(Seks işçiliği) tanımında, yapılan işi normalleştirme gibi bir tehlike görüyorum” dedi.

Prof. Dr. Küntay, bu tanım yapılırken sömürü, şiddet ve çocukların istismarı gibi konuların göz ardı edildiğini belirterek, kadının veya erkeğin nesnelleştirilerek cinselliğin arz ve talep dengesinde pazara sunumunun söz konusu olduğunu anlattı. Konunun insan hakları açısından ele alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Küntay, “Cinsel, duygusal ve fiziksel sömürü yapılıyor. Seks işçiliğinde kullanılan çocuklarla ilgili yaptığım araştırmada bana, 'hocam ne yapıyorsunuz, bunlar artık adam olmaz' gibi laflar edildi. Burada ataerkil toplum yapısının izlerini görüyoruz. Konu, insan hakları ve kadının kendi bedeni üzerinde hak sahibi olmasıyla ilgilidir” diye konuştu.

“Tarihin en eski mesleği”
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Sağlık ve Eğitim Koordinatörü Dr. Muhtar Çokar da seks işçiliğinin, “tarihin en eski mesleği” olarak nitelendirildiğini ifade ederek, tarih öncesi toplumlarda, bereketin sembolü olarak “tapınak fahişeleri”nin kullanıldığını, bunun Sümerler'e “İnanna”, Babiller'e “İştar”, Yunanlar'a “Afrodit” ve Romalılar'a da “Venüs” olarak geçtiğini aktardı. Çokar, Ortaçağ Avrupası'nda fuhuşun kilise tarafından “yararlı bir günah” olarak görüldüğünü ve Osmanlılar'da yasak olmasına rağmen gizli yollarla yapıldığını ifade etti. Cumhuriyet döneminde ise bu alanda çeşitli yasal düzenlemeler yapıldığını kaydeden Çokar, 1961'de yapılan bir düzenleme ile genelevlerin yasal bir kimliğe kavuşturulduğunu ve buraların kontrol edilerek çalışmasına izin verildiğini, bu uygulamanın halen devam ettiğini kaydetti.

Çokar, “Türkiye, dünyada çok az sayıda kalmış bir genelev sistemini temsil ediyor. Birçok ülke insan hakları gibi gerekçelerle buraları kapattı. Türkiye'deki sistemin olumlu ve olumsuz yönleri var. Fuhuşla Mücadele Komisyonu'nun son dönemde ruhsat ve tescil vermemesi nedeniyle sayıları çok azaldı. Türkiye genelinde kayıtlı genel kadın sayısı 2–3 bine, İstanbul'da da 126'ya düşmüş durumda” dedi. İşin kayıt ve kontrol altında yapılmasının daha olumlu olduğunu anlatan Çokar, aksi durumda yer altına indiğini ve yasa dışı yollarla yapılmaya devam edildiğini, bunun da sağlık ve güvenlik açısından birçok sakıncayı beraberinde getirdiğini söyledi. Dosyadaki Tespitler CETAD'ın yürüttüğü proje kapsamında yapılan araştırma sonuçlarına ilişkin hazırlanan “Seks Ticareti” dosyasında, Türkiye'de 100 bin civarında “seks işçisi” bulunduğu, 56 genelevde yaklaşık 3 bin kadının çalıştığı, tescil edilmeyenlerin sayısının 12 bin olduğu ve yaklaşık 85 bin kişinin de yasa dışı yollardan çalıştığı belirtildi. “Seks işçisi etiketlenmemeli, soyutlanmamalı, şiddete maruz bırakılmamalı” denilen ve bunların bütün insan hakları ile iş yasalarından yararlanmaları gerektiğine değinilen dosyada, iyi organize olmuş suç örgütlerince yapılan ”insan ticareti”nin özellikle kadın göçmenler için tehdit olduğu, Türkiye'de bu şekilde kullanıldığı tespit edilen 246 kişinin geçen yıl ülkelerine geri gönderildiği kaydedildi. Dosyada, çocukların “seks işçiliğinin karanlık yüzü” olduğu ifade edilerek, şu tespitlere yer verildi: “Dünyada çocuk seks işçiliği tırmanıyor. Uzmanlar, bir insanlık suçu olan çocuk cinsel istismarının iki yüzlü bir tutum takınılarak yeterince sorgulanmadığına dikkat çekiyor.
Çocukluk dönemi, bireyin kişiliğinin gelişim sürecindeki en kırılgan ve sömürüye en açık dönemidir. Yapılan araştırmalara göre, ticari seks mağduru çocukların yüzde 77'sinin aile yapıları çeşitli nedenlerle kopuk. Yüzde 23'ü ise anne babasıyla birlikte yaşamasına karşın, aile içinde tartışma ve şiddet olaylarının varlığı dikkat çekiyor. Evden kaçarak sokaklarda yaşamaya başlayan çocuk, çeşitli risklere açık, risklerin en tehlikelisi ise cinsel sömürülme olasılığıdır.

” Kaynak: A.A, Hürriyet, 20 Nisan 2007
Old 27-06-2007, 21:55   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Eski genelev çalışanının adaylık mücadelesi

Ayşe Tükrükçü’nün İl Seçim Kurulu kararına itirazını görüşen YSK, fuhuşun yüz kızartıcı suç kapsamında olmadığını vurguladı.

--------------------------------------------------------------------------------

Yüksek Seçim Kurulu, eski genelev çalışanı Ayşe Tükrükçü’nün bağımsız milletvekili adayı olabileceğine karar verdi.

Eski hayat kadını olduğu belirtilen ve İstanbul İkinci Bölgeden bağımsız aday olan Ayşe Tükrükçü, “yüz kızartıcı suç işlediği” gerekçesiyle aday olamayacağına ilişkin İstanbul İl Seçim Kurulu kararına itiraz etti.

İtirazı görüşen YSK, Tükrükçü’nün, eski TCK’nın “alenen hayasızca vaz’u harekette bulunmak” suçundan İslahiye Sulh Ceza Mahkemesince mahkum edildiğini saptadı. Tükrükçü’nün mahkum olduğu suçun Milletvekili Seçimi Kanunu’ndaki seçilmeye engel yüz kızartıcı suçlar arasında yer almadığını belirleyen YSK, İstanbul İl Seçim Kurulu kararının kaldırılmasına ve Tükrükçü’nün kesin aday listesinde yer almasına karar verdi.


‘Devletin seks kölelerine özür borcu var’

İki buçuk sene genelevde çalıştıktan sonra 22 Temmuz seçimlerinde İstanbul 2. bölgeden Bağımsız aday olan Ayşe Tükrükçü, seks kölelerine ve sesi duyulmayan cinsel istismar mağdurlarına toplumda bir kimlik kazandırabilme mücadelesi verecek.

9 yaşında tecavüze uğrayıp evlendiği eşi tarafından 240 YTL karşılığında geneleve satılan Ayşe Tükrükçü, “Günde 30-40 erkekle birlikte olan hayatsız kadınların hiçbirisi bunu zevkten yapmıyor. Toplumun horgördüğü bu insanları ekonomik, sosyal, ve psikolojik problemler buraya getiriyor” açıklamasında bulundu. Tükrükçü, milletvekili adayı olarak Türk siyasetinde ilk defa cinsel istismar mağdurlarının sesini duyurmak istiyor:

MEVCUT SİYASİ PARTİLER BİZİ TEMSİL ETMİYOR

“Ben oyuncaklarla oynamam gereken yaşta tecavüze uğradım, şiddete maruz kaldım. Eşi tarafından geneleve satılıp sonra kurşunlanan kadını da gördüm, 60 yaşında 3 YTL’ye kendini satmak zorunda kalan düşmüş kadını da. Şu andaki mevcut siyasi partilerin hiçbirisi toplumun en alt seviyesindeki hayatsız kadınları temsil etmiyor. CHP 52, AKP 62 kadın aday gösteriyor olabilir. Fakat bu kadınlar da toplum tarafından onaylanan kimlikler. Yani hiçbirisi toplumdan dışlanmış insanları temsil etmiyor. Çoğu siyasetçi bırakın destek vermeyi, isimleri kötüye çıkar diye bizimle konuşmuyor bile.”

ASIL DEMOKRASİ

“Diyoruz ki Türkiye son zamanlarda hızla demokratikleşiyor. Fakat toplumun her kesimine söz hakkı verilmiyorsa, demokrasi ne kadar gerçektir? Eşlerinin zoruyla satılan, devlet vesikası siciline işlendiği için ömür boyu namus lekesi taşıyan ve iş verilmeyen, geneleve girdiği andan itibaren dayak ve şiddetle orada tutulmaya zorlanan kadınların oy verme özgürlüğü olduğuna inanıyor musunuz? Bu demokratik hakkın farkına varabilmek için kadına değer verilmesi, eğitilmesi gerekmez mi? Genelevdeki kadınlar hayatları, kimlikleri ve gelecekleri çalınarak bir köle gibi orada tutulurken sandık başına gitme iznini elde edemez. Çünkü köleler oy veremez.”

LİDERLERİ DAVET ETTİK, BİZİ DİNLEYEN OLMADI

Bağımsız aday olduğumu açıkladıktan sonra siyasi liderleri geneleve davet ettim ki gelip şartlarımızı görsünler. Hiçbirisi gelmedi. Neden? Çünkü yanlış anlaşılır, çünkü bu namusa aykırı görünebilir. Bunun sebebi siyasetçilerimizin genelevlerin varlığıyla yüzleşmek istememeleri. Çünkü bu evlerin varlığı kendi ayıpları. Bu ülkenin kültüründe ‘erkek adam’ olsunlar diye babaları oğullarını geneleve götürüyor. Şimdi Meclis’te oturanlar da gitmedi mi? Yaptıkları ayıbı bildikleri için bizimle yüzleşmek istemiyorlar.”

KADINLARIN NAMUSU KORUNSUN DİYE BİZ HARCANALIM MI?

“Türkiye’de siyasetçiler bile genelevler açık kalmazsa tecavüz olayları artar zihniyetini güdüyor. Bu çok derin bir insanlık ayıbıdır. Yani siz diyorsunuz ki, bazı kadınların namusu korunabilsin diye, bazı kadınların namusları zorla ellerinden alınsın. Neden eğitim seviyesini yükseltip insana saygıyı aşılamıyorsunuz da genelevler açık kalsın diyorsunuz? Eğer randevu evlerindeki kadınlar bu toplumun iffet bekçiliğini yapıyorsa, sokakta yürüyen insandan devletin en başına kadar herkes bize özür borçludur.”

MECLİS’E GİREMESEM BİLE SESİMİ DUYURMUŞ OLACAĞIM

“Meclis’e giremesem bile cinsel istismara maruz kalan kadınların sesini duyurmuş olacağım. Bu ülkede resmi genelev sayısı 68, yaklaşık 3000 vesikalı hayat kadını var. Mağdurlar sadece çalışanlar değil, aynı zamanda aileleri. Böyle bir hesap yaptığınızda onbinlerce insanın sizden umut beklediğini anlıyorsunuz. Yolda yürürken beni kadını da erkeği de durduruyor, desteğini dile getiriyor. Çünkü biz toplumun onursuz olmakla suçladığı kadınların onurlu mücadelesini veriyoruz. Bize namussuz deseler de asıl namus mücadelesini biz veriyoruz.”

ntvmsnbc 17.06.2007,

http://www.haberx.com/n/1027285/eski...mucadelesi.htm
Old 05-07-2007, 17:33   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan 68 Genelev, 32 Randevu Evi Var, Sığınmaevi Sayısı 32

"Hayatsız Kadınların Hayatı İçin Çalışacağım"
Seks işçisi Tükrükçü ve Ermez, yalnız hayata tutunmakla kalmamış, milletvekilli adayı olmuş. Hedefleri 68 geneleve karşın sayısı 32 olan sığınma evlerini çoğaltmak, sigortalı çalıştığı halde haklarından yararlanamayan seks işçilerini güvenceye almak.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
12/06/2007 Ayça ÖRER ayca@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - İstanbul 1. ve 2. bölgeden bağımsız milletvekili adayı olan Ayşe Tükrükçü ve Saliha Ermez'in seçim çalışmalarındaki sloganı, "hayatı alınmış kadınların sesini duyurmak."

bianet Tükrükçü ve Ermez'le Evsizlere, Güçsüzlere, Açlara, Cinsel Kurbanlara, Şiddet Mağdurlarına, Şefkat Kapısı, Yoksullukla Mücadele ve Ötekilere de İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi'nde (Şefkat-Der) görüştü.

Sağlığımız da elimizden alınıyor, hayatımız da...

Dokuz yaşında amcasının tecavüzüne uğrayan, beş buçuk yıl Almanya'da Çocuk Yurdu'nda kalan Ayşe Tükrükçü, ilk evliliğini 23 yaşında yapmış.

İki yıl süren evliliği yürümeyen Tükrükçü, ailesinin yanına döndükten sonra bu kez sorgusuz sualsiz ikinci evliliğini yapmış. İkinci eşi onu Mersin Genelevi'nde çalışmaya zorlamış. Burada iki buçuk yıl çalışan Tükrükçü bu süre içinde dokuz kez kürtaj olmuş.

"Genelevde güya devlet kontrolündedir. Ama hiçbir güvenceniz yoktur. Kanamanız olsa da, hasta olsanız da çalışmak zorunda kalırsınız. Dokuz kez kürtaj oldum. İyileşmeden çalıştırıldım. Şimdi rahmim küstü, çocuk sahibi olamam. Seks işçilerinin tamamı bu şekilde çalışır, sigortalarının ödendiği iddia edilir ama ödenmez, o yüzden genelevler 70 yaşında hala çalışan kadınlarla doludur."

Bir "müşteri"siyle anlaşarak genelevden düğünle çıkan Tükrükçü, sonrasında iki yıllık çalışması sırasında sadece 210 günlük sigortasının yattığını öğrenmiş. Başka sigortalı işlerde çalışmak istediği zaman karşısına hep "vizite kağıdı" çıkmış. O yüzden birçok kereler bu kağıdın iptali için başvuran Tükrükçü, şöyle diyor:

"Devlet bana bu kağıdı vererek başka işlerde çalışma hakkımı engelliyor. Ben bunun kayıtlardan çıkarılmasını, iki yıllık zorla çalışmanın tüm hayatımı etkilememesini istiyorum."

Erdoğan'ın sözü benim çıkış nedenimdir

Genelevden ayrılmadan önce o dönem İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın "genelevde çalışan annelerimize, bacılarımıza her hakkı vereceğiz" sözünden etkilenen Tükrükçü, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde bu sözlerin unutulduğunu söylüyor.

"Hayat kadını değiliz, hayatı çalınmış kadınlarız" diyen Tükrükçü, seçimlerde aday olmasının nedenini "hırs" olarak açıklıyor.

68 geneleve 32 sığınma evi düşüyor

Türkiye'de resmi kayıtlı 68 genelev, 32 randevu evi olduğunu söyleyen Tükrükçü, buna karşın 32 devlet sığınma evi olduğuna dikkat çekiyor.

68 genelevde 3 bin küsur kadının çalıştığına işaret eden Tükrükçü, "Bu kadınlar genelevden çıkmak istese gidecek yerleri yok. Benim hedefim onlara kalacak yer sağlamak. Bu hayatı çalınmış kadınlara yeni bir hayat vermek. Böyle yola çıktım ve çok olumlu tepkiler alıyorum."

Umarım bana izin vermezler ve AİHM'e giderim

Yüksek Seçim Kurulu'nun sabıkası olduğu gerekçesiyle başvurusunu geri çevirdiğini söyleyen Tükrükçü, ikinci başvurusunun değerlendirildiğini kaydediyor ve ekliyor:

"Eğer bu başvurumda reddedilirse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğim. Umarım oradan bir tazminat alır ve Meclisin yakınında bir ev tutarım. O evi seks işçileri için sığınma evi yapmak istiyorum çünkü."

Tükrükçü ve Ermez birlikte fotoğraf çektirirken, çocuk sahibi olamadığı için Cennet adını verdiği bebeği ile fotoğraf vermeye alışmış Tükrükçü, "bebeğimle çekseydiniz keşke" diye yakınıyor, "bizim de bebeğimiz olmaz ki..." (AÖ/EÜ)

http://kadin.bianet.org/index.htm
Old 16-07-2007, 22:46   #13
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
üç büyük ilde yaklaşık 30 bin kadının genelevde çalışmak amaçıyla vesika beklediği vurgulanıyor(ATO raporundan)
.

Vesika sahibi olmanın kadının hayatı ve geleceği bakımından sonuçları konusunda bilgisi olanların paylaşmasını rica ediyorum.

Vesikalı olan sonra vesikasız olabilir mi?

Vesikalı olanların vesikasız olanlara göre haklar bakımından farklı bir durumu var mı?

Vesikalı olmak hayat boyu "fişlenme" midir?

Tartışalım

Saygılar
Old 16-07-2007, 23:37   #14
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Bağımsız milletvekili adayı iki kadın bu soruya cevap verebilir sanırım:

http://64.233.183.104/search?q=cache:j48owBD_InkJ:www.hurriyet.com.tr/kadin/6517696.asp%3Fgid%3D210+ay%C5%9Fe+t%C3%BCkr%C3%BCk %C3%A7%C3%BC+milletvekili+aday%C4%B1&hl=tr&ct=clnk &cd=6&gl=tr


http://64.233.183.104/search?q=cache:jS73CAjTH3oJ:www.turkiyehaberci.com /Detay.asp%3Fhid%3D8337+yeni+akt%C3%BCel+ay%C5%9Fe+ t%C3%BCkr%C3%BCk%C3%A7%C3%BC&hl=tr&ct=clnk&cd=4&gl =tr

Esasen 2 hafta önceki Aktüel Dergisi'nde bu konuyla ilgili geniş ve içerikli bir haber vardı. Ancak bulamadım, bulabilenlere okumalarını salık veririm.

Saygılarımla.
Old 21-07-2007, 18:20   #15
ragıp

 
Varsayılan

Seks işçisi tanımına karşıyım. Türkçe bazı konularda fakir olmasına karşın, hayata ilişkin konularda çok zengindir. Daha önce eşcinsellerin dernek kurmasına ilişkin forumda da yazmıştım. Türkçe bu alanda aktif-pasif-vs ayrımına göre her tür eşcinsele ayrı isim vermiştir. Ve bu isimleri kullanmak daha doğrudur.
Seksüel hizmet veren kadınlar da, Türkçede değişik olarak adlandırılmıştır. Fahişe,yosma,metres,dost,telekız vs. Bunların her biri, farklı pozisyondaki toplumda genel anlamda kabul görmeyen ilişkilerle
yaşamını sürdüren kişileri ifade eder. Ancak burada da, dil fakirliğine değinmekte yarar var. Evli bir erkekle beraber olan her kadının metres olarak adlandırılması da, metreslerin fahişe olarak adlandırılması da yanlış bir söylem. Değindiğim gibi, dilin eksik kullanımı, bu tür değişik pozisyondaki kadınlara, fahişe denmesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenle sayın meslektaşımın “seks işçisi” kavramının da, yanlış uygulanacağı kanısındayım.
Genelev olayı tamamen farklı bir olaydır. Yukarda yazdığım gibi, vesikalı olmak da, daha farklı bir statüdür. 1998-99 yıllarında ....... Adliyesi dosyalarını araştıranlar, onlarca kadınına mahkeme kararı ile vesika verildiğini görebilir. Zira genelevde çalışmak, türk filmlerinde olduğu gibi, içkiye ilaç katmakla olmuyor. Bir sürü koşulu var vesika almanın. İşte bu vesikalı kadınlar, gerçek anlamıyla işçidir. Sigortaları ve sosyal güvenceleri vardır. Bir patronları ve elli alışma saatleri ve izin günleri vardır.Haftada 1 gün zührevi hastalıklarda muayene olmak ve eğer hasta iseler izinli sayılmak zorundadır. Bu nedenle herkese vesika verilmez. Vesikasını teslim eden genel kadın(yasadaki adı bu) tekrar vesika alamaz.
Burada açıklamam gereken bir konu var. Pavyonlarda çalışan kadınlara verilen belgeler de vesika ile karıştırılmakta. Bunlar tamamen farklı. Umuma açık içkili yerlerde şarkı söyleyen sanatçı ve konsomatrislere de vesika verilmekte ne yazık ki. Bu vesika bilmem ne pavyonundaki şarkıcıya da, Sezen Aksu'ya da verilmekte. Aralarında bir fark yok.
Sayın Dikiciye katılmakla beraber, bazı konularda ayrılıyorm. Öncelikle, bu kişilere üzülmenin gereksizliğini belirteyim. Türkçedeki tanımları bir yana bırakıp, tümünü seks işçisi (fahişe,or….u, vs.) gibi tek bir isimle anarsak doğru bir yaklaşım olabilir. Ancak, parayla satılan kadınlar olduğu kadar, bu işi isteyerek geçim kaynağı yapanlar da var.
Seks işçiliğinin(her ne kadar kavrama karşı çıksam da, forumun başlığı bu olduğu için, sagı duymam gerekiyor) sebepleri ve toplumun görevleri, daha çok sosyoloji bilimini ilgilendiriyor. Ancak devletin yapması gerekenler, hukuk bilimi ie bağlantılı.
Burada Sayın Kayar’ın da belirttiği gibi, yasaklama ve kontrol altına alma gibi iki seçenek sözkonusu. Ancak, kontrol altına almanın, fişlenme olarak kabul edilebileceği kuşkusunu da sayın Dikici belirtmiş.
Bizdeki merkeziyetçi yapı, bu kişilerin devlet denetminde olması koşuluyla meşru iş yaptığını kabul etmekte. Genelevlerin hukuki statüsü bu yönde. Genelevde çalışan kişinin yz kızartıcı suç işlemediği kararı tam oturmuş.
Bir kere, bırakın yüzkızartıcı suç olmasını, genelevde çalışmak suç değil. İkincisi, genelevde çalışmayıp, serbest çalışan kişi(telekız) yüzkızartıcı suç mu işlemiş oluyor?
Ama, taksi plakası gibi, fuhuş yapacak kişilere kota koyarsan,bu kişileri devlet olarak seçersen, bu tür çelişkilere düşmek doğal.
Benim görüşüme gelince: Herkesin eşit olduğuna inanıyorum. Yani, sosyal güvenlik herkes için olmalıdır.
Sanırım biraz fazla yazdım. Şimdilik bu kadar. Ancak, tartışmanın devam etmesini diliyorum. Sanırım başka görüşler de olacaktır.
Old 30-07-2007, 21:56   #16
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Terim kullanımında fahiş(fuhuş) hata olduğunu düşünebiliriz. Ama şunu söyleyim ki konunun irdelenmesi yerindedir. Ama öyle bir konu ki hangi yönü ele alınabilir karar vermek zor. Ben kısaca şunu sormak isterim, bunu işçilik olarak ele alalım peki patronları erkek mi en tepede acaba? Ve dünya sistemi mi zorluyor bu insanları yoksa, bildiğimiz eski filmlerdeki gibi şahsi cebirle mi oluyor bu iş, tam bilmek lazım doğrusu. Bence insanın insanın kurdu olduğunu gösteren somut bir alan. Yani insanlar barışık/bütünleşik yaşamak istemiyor, eğer istenseydi inanın bunlar en azından bu kadar olmazdı. İnsan insanı ezmek istiyor ve ondan doğuyor desek yeridir. Krallar hayalcidir ve hayalleri uğruna yapmayacakları yoktur, köleler ise kraldan daha çok hayalciliğe doğru hızla yol almaktadır. Sistem gidiyor işte. Kör veya topal.

Saygılarımla.
Old 02-08-2007, 01:28   #17
yargıç isa

 
Kitap ......

Alıntı:
"Hayat kadını değiliz, hayatı çalınmış kadınlarız"
Bence bu söz herşeyi açıklıyor. Toplumda mevcut olan çarpıklıklar, düzensizlikler ve adaletsizlikler yardımıyla bir hayat çok rahat çalınabilirken neden bu durumu meşrulaştırırcasına "seks işçiliği" değimi kullanılıyor? Ben bu değimi yerinde bulmuyorum. Çünkü "İşçi" lik değimi emeğide içinde barındırır. Kadının, istediğinde para verip kullanabileceğin cinsel bir obje olarak görülmesine sebebiyet verecek bir durumun emekle bağdaştırılıp normalmiş gibi gösterilmesi bizi rahatsız etmeli; bu duruma sebebiyet veren hususları anormal gösterip çarpıklıklar düzeltilmelidir. Emek bu işin neresinde? Bir maden işçisinin emeğini kazanma ve karşılığını alıp hayatını sürdürebilme sürecinde duyduğu hissi acaba değimi yerinde olmayan seks işçisi duyabilir mi? Mutlu mudur hayatından, toplumdan, yaptığı işten. Bu değim kanımca durumu meşrulaştırır ve kadını iyice aşağı bir konuma iter. Bir hayat kadını HAYATINI ÇALINMIŞ olarak değerlendriyorsa, bu hayatı çaldırmamalıyız. Birey olarak toplum olarak ve devlet olarak bunun önüne geçmenin yollarını aramalıyız. Hiç bir kimse, hiç bir koşul birilerinin duygularını, hislerini, toplumdaki yerini ve beden bütünlüğünü para karşılığı hiçe sayılmasına zorlayamamalıdır.

Bu değim aynı zamanda , bu işin ticari boyutunuda beraberinde getirir. Ülkeler için bacasız sanayi konumunada gelebilir, hiç kaçınılmazdır. Bazı ülkelerde bu işin ticari bıyutunun milyar dolarları bulduğu yazılmakta. Bunları düşünmek bile çok ürkütücü. Bu ürkütücülüğe "emek" çerçevesinde isim bulmanın, ileride durumu normal gösterir hale getireceği kaygısı taşımaktayım. Söz konusu olan insandır. İnsan herşeyden önemlidir ve bir insanın İNSANCA yaşayabilmesi için tüm tedbirler alınmalıdır. Yoksa insan haklarını yeni baştan yazsak, nafile.

Yasaklanıp, yasaklanmaması hususuna gelince; değiminiz üzere seks işçiliği kanunla nekadar yasaklanabilir; bilmiyorum. Fakat; Toplumsal ve bireysel bilinçle önüne geçilebileceği kanaatindeyim. Buda sağlıklı bir toplumda, sağlıklı çağdaş, modern bir eğitimle, sağlıklı bireyler yetiştirerek mümkün kılınabilir. Ayrıca devlet "SOSYAL OLMA" şemsiyesini hiç bir zaman kapatmamalı, bu şemsiye toplumun tüm bireylerini içine alırcasına adilane bir şekilde kapsamalı, zayıfın yanında olmalıdır. Bu şartlar sağlandığı taktirde belki ciddi sonuçlar alınabilir.

saygılarımla....
Old 04-08-2007, 11:38   #18
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Seks işçilerini kayıt altına alıp onlara güvenceler sağlamanın yararları olacağı kuşkusuz. Ancak bu, aynı zamanda onları kaderine terk etmek değil mi? Bu kadınların bu işi istemeyerek, zorla yaptıkları konusunda hemfikiriz. O halde onların kurtarılıp sağlıklarına kazandırarak başka bir meslek edinmelerini sağlamak bir devlete daha yakışan bir tutum olmalı.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04090405 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.