Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şeklİ AÇidan İcra Kefaletİnİn GeÇerlİlİĞİ Ve İstİhkak Davasina Etkİsİ?

Yanıt
Old 06-05-2008, 13:11   #1
mslmklvz

 
Varsayılan Şeklİ AÇidan İcra Kefaletİnİn GeÇerlİlİĞİ Ve İstİhkak Davasina Etkİsİ?

Borçlu B hakkında yürütülen takipte borçlunun kardeşi 3.şahıs Ü nün işyerinde haciz yapılması dolayısıyla Ü dosyaya icra kefili olmuş ve kefalet harcını yatırmıştır.Haciz tutanağında …’borçlu söz aldı dosya borcunun tamamına(25.215,00 YTL) YTL kefil oluyorum dedi’ Muhafazadan vazgeçildi.Mallar yediemin olarak bırakıldı.Hukuki ve cezai sorumluluk anlatıldı.’ Şeklinde yazılıdır.

1-Şekil açısından icra kefaletini geçerli midir? İcra baskısı altında verildiğinden bahisle icra kefaletinin iptali istenebilir mi?Kefaletin hukuki sorumluluğu anlatılmamış.Bu durumun etkisi olabilir mi? Bu konuyla ilgili elinde Yargıtay kararı olan meslektaşlar varsa paylaşırsanız sevinirim.

2-İcra kefili daha sonra istihkak davası açmıştır.Kefaletin nasıl bir etkisi olur
Old 07-05-2008, 11:54   #2
Av.Nebi

 
Varsayılan

Hukuki açıdan bu şekilde alınmış bir kefalet geçerliliği tartışılır. Öncelikle zaten haciz esnasında alınması itiraza konu edilebilir, ayrıca alacak aslı , feriler , vekalet ücreti kalem kalem gözterilmiş olmalı
Old 07-05-2008, 14:28   #3
mslmklvz

 
Varsayılan

Sayın nebi; bu konuyla alakalı yargıtay kararı varmı mı?Ben araştırmalarım sonucu bulamadım ,sizin ulaştığınız bi karar varsa paylaşırsanız sevinirim.
Old 07-05-2008, 17:09   #4
meltem2007

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ


Esas No.
1997/5792
Karar No.
1997/10677
Tarihi
15.12.1997


İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/483
2004-İCRA VE İFLAS KANUNU ( İİK )/38


KAVRAMLAR
ŞEKİL
İCRA KEFALETİNİN ŞEKLİ
KEFALETİN GEÇERLİLİK ŞEKLİ


ÖZET
İCRA KEFALETİNİN ŞEKLİ HAKKINDA İCRA İFLAS KANUNUNDA ÖZEL BİR HÜKÜM BULUNMADIĞINDAN, BORÇLAR KANUNUN 483 VE TAKİP EDEN MADDELERİ HÜKÜMLERİ GÖZETİLDİĞİNDE, YAZILI ŞEKİLDE OLMASI VE KEFALET TAAHHÜDÜNÜN ALTINDA KEFİLİN İMZASININ BULUNMASI YETERLİDİR.


DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, Ömer Gülhan tarafından davalı lehine keşide edilen 150.000.000.- TL.’lık bir çeke dayalı olarak davalının keşideci aleyhine ihtiyati haciz kararı aldığını; bunu ise müvekkili davacı şirketin işyerinde infaza giriştiğini; bu infazın fiilen davacı müvekkili şirkete yönelik olarak gerçekleştirilmeye çalışılmasının baskısı altında şirket temsilcisinin şirketle alakası bulunmayan borcu kabul edip 50.000.000.- TL.’lık bölümünü peşinen ödemek ve bakiyesi hakkında da taahhütte bulunmak mecburiyetinde kaldığını; ihtiyati haczin icra takibine dönüştürülmesi ile davacı müvekkiline örnek 53 icra emri gönderildiğini; davalıya borçlu olanın davacı şirket olmaması nedeniyle icra emri tebliğinin doğru olmadığını; kaldı ki borcun, asıl borçlu Ömer Gülhan tarafından ödendiğini belirterek; davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

İ.İ.K.nun 38. maddesi hükümleri icra kefaletlerinin müteselsil kefalet hükmünde olduğunu ve ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi bulunduğunu düzenlemektedir. Amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi ( icra kefili ) tarafından ödenmesini sağlamaya yöneliktir. İcra kefaletinin şekli hakkında İİK’nda özel bir hüküm bulunmadığından, BK.nun 483 ve takip eden maddeleri hükümleri gözetildiğinde, yazılı şekilde olması ve kefalet taahhüdünün altında kefilin imzasının bulunması yeterlidir.

İcra dosyası içindeki icra zaptında imzası bulunan Sıtkı Ayanoğlu’nun davacı şirketi temsile yetkili bulunduğu tartışmasız olup, ihtiyati haciz kararının, takip konusu çekin keşidecisi durumunda olan Ömer Gülhan aleyhine alınıp uygulandığı ve takibin de adı geçen aleyhine yapılıp ödeme emri gönderildiği, davacı şirket aleyhine ise icra zaptındaki beyanına dayalı olarak örnek 53 icra emri gönderildiği gözetildiğinde; davacı şirket temsilcisinin icra zaptına dercolunan, borcun kabul edildiğine ve peşin ödediği 50.000.000.- TL.’nın dışında kalan kısmı belirlenen vadede ödeyeceğine ilişkin beyanının; davacı şirketi bağlayacağı ve sonuç olarak icra kefaleti niteliğinde olduğu kuşkusuzdur.

Bu durumda mahkemece davanın reddi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle kabulünde isabet görülmeyip davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-05-2008, 11:41   #5
mslmklvz

 
Varsayılan

Meltem hanım teşekkür ediyorum ama borçlu taraf olmamız nedeniyle lehimize bir yargıtay kararı olsa daha makbule geçerdi.
Old 04-12-2010, 20:53   #7
tangela

 
Varsayılan

Y12HD Esas : 2007/18047 Karar : 2007/20906 Tarih : 12.11.2007 KEFİLİN MALLARININ HACZİ
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
KEFİLİN KABUL BEYANI İİK.38, 83

Kefilin haczedilmezlikle ilgili kabul beyanının kendisi ile ilgili haciz sırasında olmayıp, dosya borçlusu ile ilgili ve kefalet ettiği borçla ilgili haciz tutanağında yazılı olması nedeniyle şikayetin kabulü gerekir. DAVA VE KARAR:
Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ KARARI: İİK`nın 38. maddesi gereğince İcra Dairesi`ndeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. İcra kefiline karşı (ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak) ayrı bir ilamlı icra takibi de yapılabilir. Fakat, icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyasında takibin icra kefiline karşı yürütülmesi de mümkündür. Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamaz. Çünkü kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur. Bu koşullar oluştuktan sonra (icra kefili hakkında) uygulanan bir haciz sırasında adı geçenin haczedilmezlikle ilgili hakkından feragat bulunduğu takdirde İİK`nın 83/a maddesinin tatbiki söz konusu olur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s: 767) (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas 1. Cilt, s: 834) (HGK 31.03.2004 tarih ve 2004/12-2002).

Somut olayda mahkemenin gerekçesi yasaya uygun olmakla beraber, kefilin kabul beyanı kendisi ile ilgili haciz sırasında olmayıp, dosya borçlusu ile ilgili ve kefalet ettiği borçla ilgili haciz tutanağında yazılıdır.

O halde, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi isabetsizdir. SONUÇ:
Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK`nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. Y12HD 12.11.2007 E.2007/18047 - K.2007/20906
____________ oOo ____________

YHGK Esas : 2010/12-22 Karar : 2010/60 Tarih : 10.02.2010 İCRA DAİRESİNDEKİ KEFALETLER (İlamların İcrası)
KEFALETİN İCRA DAİRESİNDE VERİLMESİ (İlamların İcrası)
İLAMLARIN İCRASI (İcra Dairesinde Verilen Kefalet)
İHTİYATİ HACİZ SIRASINDA VERİLEN İCRA KEFALETİ
İLAM MAHİYETİNİ HAİZ BELGELER
İCRA EMRİNİN MÜHÜR, İMZA VE TARİH TAŞIMAMASI İİK.38
7201 Sa.Ka.21
818 Sa.Ka.483

1. İİK.nun 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Ayrıca, ihtiyati haciz sırasında verilen icra kefaleti de geçerli olup, asıl borçlu hakkında takip iptal edilmediği sürece kefaletin geçerliliği devam eder.

İcra kefiline karşı, ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak, ayrı bir ilamlı icra takibi yapılabileceği gibi; bu takibin, icra kefiline karşı icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyası üzerinden yürütülmesi de mümkündür.

İcra kefaletinin ilamlı takibe konu olabilmesi ve icra emri çıkarılabilmesi için, bu kefaletin usulüne uygun olması yeterli olmayıp, hakkında takip yapılan ve borcuna kefil olunan borçlu yönünden yürütülen takibin de kefaletten önce kesinleşmiş olması gerekir. Zira, kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur.

2. İcra kefili herhangi bir borçluyu dile getirmeksizin "dosya borcuna" kefil olduğunu açıkça beyan etmekle icra müdürlüğünce icra kefilliğinin sorumlulukları ihtar edilmiş, icra kefili bunu kabulle haciz zaptını imzalamıştır.

Durum bu olunca, icra kefaleti tüm dosya borcuna yönelik olup; bu kefaletin borçlulardan sadece Ahmet için verildiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Diğer borçlulardan şirket hakkında takip kefaletten önce kesinleşmiş olmasına göre, icra müdürlüğünün icra kefiline icra emri tebliğine ilişkin işlemi usul ve yasaya uygundur. Mahkemece, bu yöne ilişkin şikayetin reddi gerekirken, kabule karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

3. Mahkemece hüküm fıkrasında şikayetçinin her iki talebini de kapsar biçimde "şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline" karar verilmişse de, şikayetçi/icra kefilinin icra müdürlüğünün mührünü, imzasını, kaşesini ve düzenleme tarihini taşımayan icra emrinin iptali isteminin neden kabul edildiği konusunda karar gerekçesinde herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiş olması da usul ve yasaya uygun bulunmamış; bu yönde de ayrıca bozmayı gerektirmiştir.mfk DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesince "şikayetin kabulüne, davacıya gönderilen icra emrinin iptaline" dair verilen 8.7.2008 gün ve 2008/480-705 sayılı kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 17.2.2009 gün ve 2008/22765-2009/3038 sayılı kararı ile onanmış; karşı taraf/alacaklı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine 14.7.2009 gün ve 2009/8356-15844 sayılı ilamı;

(...İİK.nun 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Ayrıca, ihtiyati haciz sırasında verilen icra kefaleti de geçerli olup, asıl borçlu hakkında takip iptal edilmediği sürece kefaletin geçerliliği devam eder. Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamayacağı gibi, borç miktarının kesinleşmemesi halinde takibin devamı da mümkün değildir.

Somut olayda icra takibinin borçlularının Buli Unlu Mam. ve İnş. Tic. Ltd. Şti., Ahmet Kiraz ve Barış Kiraz olduğu, borçlu şirkete örnek 7 numaralı ödeme emrinin 7.3.2008 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçenin itiraz etmemesi nedeniyle hakkındaki takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. İhtiyati haciz kararına dayalı olarak icra müdürlüğünce 2.4.2008 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında şikayetçi Selahattin Kiraz`ın dosya borcuna icra kefili olduğu, ancak kefaletini herhangi bir borçluya hasretmediği görülmüştür. Bu nedenle icra kefaletinin bütün borçlular yönünden olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda asıl borçlulardan Buli Unlu Mam. ve Inş. Tic. Ltd. Şti. yönünden takip kesinleştikten sonra icra kefili Selahattin Kiraz`a icra emri tebliğ edilmesinde yasaya aykırılık yoktur.

O halde mahkemece şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile icra emrinin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI: İstek, icra müdürlüğü işlemini şikâyete ilişkindir.

Şikayetçi/icra kefilinin şikayeti iki noktaya dayanmaktadır. İlki, icra kefili olan şikâyetçinin, 2.4.2008 tarihli haciz sırasında kabul ettiği kefaletin, haciz tehdidi altında verildiğinden geçersizliği nedeniyle takibin iptali; ikincisi ise icra kefili şikayetçiye tebliğ olunan icra emrinin, icra müdürlüğünün mührü, imzası, kaşesi ve düzenlendiği tarihi taşımaması nedeniyle, kanuna aykırı olduğundan iptalidir.

Şikayet dilekçesinde ayrıca icra emrinin usulsüz tebliğ edildiği şikayete konu edilmişse de yargılama aşamasında vekili imzalı beyanı ile tebligatın usulsüzlüğü yönünden şikayetleri olmadığını bildirmiştir.

Karşı taraf/alacaklı banka, şikayetin yerinde olmadığını, icra emrinin yasal unsurları taşıdığını, icra kefaletinin de geçerli olduğunu ifadeyle şikayetin reddini savunmuştur.

Mahkemece, icra kefili/şikayetçinin borçlulardan Ahmet yönünden kefil olduğu, bu borçlunun hakkındaki takip kesinleşmediğinden 2.4.2008 tarihli kefaletin geçerli olamayacağı, gerekçesiyle şikayeti kabulüne, icra emrinin iptaline karar verilmiştir.

Karşı taraf/alacaklı banka vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire kararı önce onamış, aynı tarafın karar düzeltme istemi üzerine de; icra kefilliğinin sadece tek borçlu için değil, her üç borçlu için söz konusu olduğu, borçlulardan şirket yönünden takibin kefaletten önce kesinleştiği, sonuçta icra emri tebliğinin geçerli olup, şikayetin reddi gerektiği, gerekçesiyle hükmün oybirliği ile bozulmasına karar vermiştir.

Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize karşı taraf/alacaklı/banka vekili getirmiştir.

Borçlulardan gerçek kişiler hakkındaki takibin kesinleşmediği, şirket hakkındaki takibin ise kefaletten önce kesinleştiği, şikayetçinin 2.4.2008 tarihli haciz tutanağına geçen imzalı beyanı ile icra kefili olduğu, noktalarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık; icra kefili/şikayetçinin, tüm borçluların borcuna mı yoksa sadece kardeşi Ahmet`in borcuna mı icra kefaleti verdiği; varılacak sonuca göre bu kefaletin geçerli olup olmadığı; bu kefalete dayanılarak icra emri tebliğ edilmesinin yerindeliği ve varılacak sonuca göre de mahkemece icra emrinin iptaline hükmedilmiş olmasına göre icra emrinin şekline yönelik bir değerlendirmenin kararda yer alıp almadığı, noktasında toplanmaktadır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu`nun "İlam Mahiyetini Haiz Belgeler" başlıklı 38. maddesinde;

"Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re`sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir."

Hükmü yer almaktadır.

Buna göre, icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet hükmünde olup; ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. İhtiyati haciz sırasındaki kefalet de geçerli olup asıl borçlu hakkındaki takip iptal edilmedikçe icra kefili müteselsilen sorumludur.

Anılan hükmün amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi/icra kefili tarafından ödenmesini sağlamaktır.

İcra kefaletinin şekli hakkında ise, İcra ve İflas Kanunu`nda özel bir hüküm bulunmadığından kefalete ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu`nun 483. ve takip eden maddeleri hükümlerinin gözetilmesi gerekir. Bu hükümlere göre de kefaletin yazılı şekilde olması ve kefalet taahhüdünün altında kefilin imzasının bulunması yeterlidir. Diğer taraftan, icra kefiline karşı, ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak, ayrı bir ilamlı icra takibi yapılabileceği gibi; bu takibin, icra kefiline karşı icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyası üzerinden yürütülmesi de mümkündür.

İcra kefaletinin ilamlı takibe konu olabilmesi ve icra emri çıkarılabilmesi için, bu kefaletin usulüne uygun olması yeterli olmayıp, hakkında takip yapılan ve borcuna kefil olunan borçlu yönünden yürütülen takibin de kefaletten önce kesinleşmiş olması gerekir. Zira, kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Alacaklı banka tarafından borçlular Buli Unlu Mam Ltd. Şti. ile Barış Kiraz ve Ahmet Kiraz aleyhine 26.2.2008 günlü ihtiyati haciz karan alınmış; aynı tarihte borçlular aleyhine ilamsız takip talebinde de bulunulmuştur. Takip talebi borçlular Ahmet ve Barış Kiraz`a tebliğ edilememiştir. Diğer borçlu şirkete ise Tebligat Kanunu`nun 21. maddesine göre 7.3.2008 tarihinde tebliğ edilmiş; itiraz edilmemekle takip bu borçlu hakkında kefaletten önce kesinleşmiştir.

Alacaklı bankanın istemi üzerine icra müdürlüğünce 2.4.2008 tarihinde borçlular Buli Unlu Mam. ve İnş. Tic. Ltd. Şti. ile Ahmet Kiraz ve Barış Kiraz`ın adresleri "Ragıp Tüzün Caddesi 31/5-6 Yenimahalle" adresinde 75.868,05.- borç için haciz yapılmıştır. Yapılan bu hacizde adreste bulunan İbrahim Seven söz alarak, borçlu şirketin kendilerinden önceki şirket olduğunu; burasının kendisine ait olup, borçlu şirketle ilgisinin olmadığını bildirmiş; vergi levhası, esnaf sanatkar sicil tasdiknamesi ibraz etmiştir. Yapılacak işlem olmadığından, buradan hareketle diğer adres Yunus Emre Mahallesi Özgen Sokak 4/4 Yenimahalle adresine gidildiği; bu adreste Ahmet Kiraz`ın oğlu Zafer Kiraz ve Ahmet Kiraz`ın ağabeyi Selahattin Kiraz (şikayetçi) hazır olup, kararın açıklandığı; 20.3.2008 tarihinde haczedilen malların hazır olduğunun görüldüğü, tutanağa geçirilmiştir.

2.4.2008 tarihli bu haciz tutanağına göre:

Şikayetçi/Selahattin Kiraz`ın söz alarak; "Dosya borcuna icra kefili olmak istiyorum, icra kefilliğinin sorumluluklarını biliyor ve kabul ediyorum" şeklinde beyanda bulunmuş; kendisine icra kefilliğinin sorumluluklarının ihtar edildiği ve kabul ettiği tutanağa yazılmıştır. Adı geçenin T.C. kimlik numarası ile adresi tutanağa geçirilmiş; tutanağın altı alacaklı temsilcisi, icra müdür yardımcısı ve şikayetçi/icra kefili Selahattin Kiraz tarafından imzalanmıştır.

Şu durumda, şikayetçi/icra kefilinin "dosya borcuna icra kefili" olduğu, borçlulardan sadece birisine kefil olduğu konusunda herhangi bir belirlemede bulunmadığı, belirgindir.

Ayrıca, haciz tutanağında borçluların "Buli Unlu Mam. ve İnş. Tic. Ltd. Şti. ile Ahmet Kiraz ve Barış Kiraz" olduğu ve kefil olunan "dosya borcu miktarı" açıkça gösterilmiş; icra kefili herhangi bir borçluyu dile getirmeksizin "dosya borcuna" kefil olduğunu açıkça beyan etmekle icra müdürlüğünce icra kefilliğinin sorumlulukları ihtar edilmiş, icra kefili bunu kabulle haciz zaptını imzalamıştır.

Durum bu olunca, icra kefaleti tüm dosya borcuna yönelik olup; bu kefaletin borçlulardan sadece Ahmet için verildiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Diğer borçlulardan şirket hakkında takip kefaletten önce kesinleşmiş olmasına göre, icra müdürlüğünün icra kefiline icra emri tebliğine ilişkin işlemi usul ve yasaya uygundur. Mahkemece, bu yöne ilişkin şikayetin reddi gerekirken, kabule karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Öte yandan, mahkemece hüküm fıkrasında şikayetçinin her iki talebini de kapsar biçimde "şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline" karar verilmişse de, şikayetçi/icra kefilinin icra müdürlüğünün mührünü, imzasını, kaşesini ve düzenleme tarihini taşımayan icra emrinin iptali isteminin neden kabul edildiği konusunda karar gerekçesinde herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiş olması da usul ve yasaya uygun bulunmamış; bu yönde de ayrıca bozmayı gerektirmiştir.

Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ:
Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi. YHGK 10.02.2010 E.2010/12-22 - K.2010/60
Old 04-12-2010, 20:55   #8
tangela

 
Varsayılan

YHGK

Esas : 2001/21-1097

Karar : 2001/1168

Tarih : 26.12.2001
İCRA HUKUKU
İSTİHKAK İDDİASI
KREDİ KARTI SAHİBİNE KEFALET
HACZİN ÜÇÜNCÜ KİŞİYE AİT YERDE UYGULANMASI
MÜLKİYET KARİNESİ
İSPAT KÜLFETİ

İİK.96, 97
7201 Sa.Ka.21
Haczin 3. kişilerin işyerinde, temsilcilerinin huzurunda ve borçlunun yokluğunda yapıldığı, mülkiyet karinesinin 3. kişiler lehine bulunduğu, aksinin borçlu dolayısıyla alacaklının ispatlaması gerekirken, dava açma prosedürü içerisinde davanın davacılarca ispatlandığı, gerek işyerinin davacılara ilişkin olduğu, gerekse mahcuzların davacıların zilyetliğinde ve mülkiyetinde bulunduğu, davalı borçlunun haciz yeri ve mahcuzlarla ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından, davanın kabulü gerekir.


DAVA VE KARAR:
Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. İcra Hakimliğince davanın ( REDDİNE ) dair verilen 02.10.2000 tarih ve 2000/152 E- 484 K. s. kararın tetkiki davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19.03.2001 tarih ve 2001/1940-2027 s. ilamı ile; (...İstihkak iddiasına ait 3. kişilerin alacaklı ve borçlu aleyhine açtıkları davanın İcra Tetkik Merciince ( REDDİNE ) dair karar dairemizce onanmışsa da, karar düzeltme istemi üzerine tekrar incelendiğinde, toplanan kanıtlar ile dosya içeriğine göre, istemin kabulüne, onama kararının kaldırılmasına ve mercii kararının ( BOZULMASINA ) karar vermek gerekmiştir.

Davalı borçlu S.M.K. Elektronik Sanayii ve Tic. Ltd. Şti. aleyhindeki icra takibi, asıl borçlu İgor F. ile davalı alacaklı Türk Dış Ticaret Bankası arasında düzenlenen kredi kartında kefil olması nedenine dayanmaktadır. İcra takibine esas borç miktarını gösteren 6.4.1999 günlü noter ihtarı borçlunun Kız Kulesi Sokak No:8/6 G.O.P.-Ankara adresine, muhatabın işçisi tebliği almaktan imtina ettiğinden Tebligat Kanununun 21. maddesi gereğince yapıldığı, borcun çoğalması üzerine aynı adrese 22.10.1999 gününde çıkarılan ihtarın muhatap aynı adreste tanınmadığından 2.11.1999 gününde bila tebliğ iade edildiği, yani her iki tebligat işlemi sırasında borçlunun söz konusu adreste bulunmadığı saptanmıştır. Ödeme emri bu adrese çıkarılmış, aynı adreste daimi işçi damgası altında Özlem T. imzasına yapılmış, ancak imzanın alt kısmında tanınmıyor yazısı aynı kalemle yazılarak üstünün çizilmiş olduğu görülmüştür. Duruşmada tanık olarak dinlenen Özlem Tanılkan yeminli anlatımında, tebligat memuruna borçlu şirketin 8/6 da faaliyet göstermediğini bu sebeple tebligatı almayacağını söylediğini, borçlu şirket temsilcisi Mustafa Şahin`e telefon ettiğini, onun al demesi üzerine aldığını ve sonra ona teslim ettiğini belirtmiştir.

22.2.2000 gününde Kız Kulesi Sok. 8/6 adreste yapılan haciz sırasında borçlu yine hazır bulunmamış. 3. kişi A... Dış Tic. Ltd. Şti. temsilcisi Muammer Ü. bu adreste A... ile M... Şirketlerinin faaliyet gösterdiklerini, bütün eşyaların bu şirketlere ilişkin olduğunu, borçlu şirketle bu yerin ilgisi olmadığını ileri sürerek, bu durumu ispatlayan Ticaret Sicil Gazetesi ile Ankara Ticaret Odası Sicil kayıt suretini ibraz etmiş, ancak alacaklı vekilinin, borçlunun kredi sözleşmesindeki, ödeme emrindeki ve şirket vekilinin vekaletnamesindeki adreslerin haciz adresi olduğunu beyan etmesi sebebiyle hacze devam edilmiştir. Haczin sonuna doğru, borçlu temsilcisi Mustafa Ş. gelmiş, bu yerin 3. kişilere ilişkin olduğunu, borçlu şirkete ilişkin olmadığını açıklamıştır.

İbraz edilen Oda Sicil Kayıtları, Kira Stopaj belgeleri, Vergi Levhaları, Mahcuz Tablolara ilişkin hırsızlık poliçesi, faturalar, satış belgeleri, tanık anlatımları, ödeme emrini tebellüğ eden Özlem Tanılkan`ın sigortalı işe giriş bildirgesinden (iki bu belgede adı geçenin davacı 3. kişi M... A.Ş.`nin işçisi olduğu görülmektedir.) haciz yerinin ve mahcuzların davacılara ilişkin olduğu, Borçlunun, davacı A. Kurtçebe A. şirketin ortağı iken bir süre bu adreste bulunduğu, adı geçenin payını 15.9.1995 gününde şirket temsilcisi Mustafa Şahin`e devrettikten sonra bu adresten ayrıldığı, bu durumun aralarındaki yazılı belgeyle belirlendiği, pay devrinin 29.1.1999 günlü Türkiye Ticaret Sicili gazetesinde yayınlandığı, hatta

aynı kararın alındığı borçlu şirket merkezinin Fevzi Paşa Mah. Rüzgarlı Sok. No: 11/12 Ulus-Ankara olarak gösterildiği, Borçlunun avukata verdiği vekaletnamedeki haciz adresinin 1997 yılına ilişkin bulunduğu bu tarihte birlikteliğin varlığının inkar edilmediği belirlenmiştir.

Öte yandan; haczin 3. kişilerin işyerinde, temsilcilerinin huzurunda ve borçlunun yokluğunda yapıldığı, mülkiyet karinesinin 3. kişiler lehine bulunduğu, aksinin borçlu dolayısıyla alacaklının ispatlaması gerekirken, dava açma prosedürü içerisinde davanın davacılarca ispatlandığı, gerek işyerinin davacılara ilişkin olduğu, gerekse mahcuzların davacıların zilyetliğinde ve mülkiyetinde bulunduğu, davalı borçlunun haciz yeri ve mahcuzlarla ilgisinin bulunmadığı ortaya çıkmıştır.

Davalı alacaklı, öncelikle Ticaret Sicilindeki adresin haciz yeri olduğunu savunmuş, ise de savunmanın doğru olmadığı, haciz öncesinde adres değişikliğinin sicile geçtiği, kayıtlarla görüldüğü gibi, ödeme emrinin tebliği haciz yerinde yapılmıştır iddiası ve gerekçesi de, tebellüğ edenin borçlunun işçisi olmayıp, 3. kişilerin işçisi bulunduğundan yeterli ve inandırıcı kabul edilmemiştir.

Tüm kanıtların değerlendirilmesi sonucu, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, ( REDDİNE ) hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacıların karar düzeltme isteminin kabul edilmesine ve Dairemizin 11.12.2000 günlü onama ilamının kaldırılarak hükmün ( BOZULMASINA ) karar vermek gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇavacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.

YHGK 26.12.2001 E.2001/21-1097 - K.2001/1168



Umarım işinize yarar .Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aİle Konutu Şerhİnİn İcra SatiŞina Etkİsİ av.murat kılıç Meslektaşların Soruları 5 25-04-2008 15:46
Faks Yoluyla Yapilan SÖzleŞmelerİn GeÇerlİlİĞİ av.fundasin Meslektaşların Soruları 4 21-04-2008 19:41
Yillik İznİn Kullanim Şeklİ Ve İdarenİn Yetkİsİ üye19576 Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 0 10-04-2008 21:25
Şuf'a Davasinda Fİİlİ Taksİmİn Şeklİ Nedİr? Av.Mesut YILMAZ Meslektaşların Soruları 2 26-09-2007 12:04
Ceza Dosyasindakİ BİlİrkİŞİ Raporunun Hukuk Davasina Etkİsİ advokat34 Meslektaşların Soruları 3 15-05-2007 15:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05599594 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.