Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Deprem Davalarında 'Zaman Aşımı'na Doğru

Yanıt
Old 12-02-2007, 10:35   #1
canan ufuk

 
Varsayılan Deprem Davalarında 'Zaman Aşımı'na Doğru

Deprem Davalarında 'Zaman Aşımı'na Doğru

Resmi büyütmek için tıklayın Tüm Marmara'yı Sarsan 17 Ağustos 1999 Depremi'nin Ardından Açılan, Ancak Önce Suç Tarihi 'Binanan İnşa Edildiği Tarih' Olarak Belirlendiği İçin Binlercesi İçin Takipsizlik Kararı Verilen, Yarğıtay'ın Görüş Değiştirmesi Üzerine Bazıları Yeniden Açılan Deprem Davalarında 17 Şubat'a Kadar Karar Çıkmazsa, 7.5 Yıllık Zaman Aşımı Dolacağından Davalar Düşecek,


Tüm Marmara'yı sarsan 17 Ağustos 1999 Depremi'nin ardından açılan, ancak önce suç tarihi 'Binanan inşa edildiği tarih' olarak belirlendiği için binlercesi için takipsizlik kararı verilen, Yarğıtay'ın görüş değiştirmesi üzerine bazıları yeniden açılan deprem davalarında 17 Şubat'a kadar karar çıkmazsa, 7.5 yıllık zaman aşımı dolacağından davalar düşecek,

Marmara Depremi'nin merkez üssü de olması nedeniyle en fazla can ve mal kaybına yolaçtığı Kocaeli'nin merkez ilçesi İzmit ve Gölcük ile Sakarya, Yalova ve İstanbul sınırları içinde depremde yıkılan binalarda can verenlerin yakınları binlerce dava açtı. Ancak Yargıtay bu davalarda, suç tarihini 'Binanın yapılış tarihi' olarak değerlendirdiği için, binlerce dava 'Takipsizlik' kararları ile ortadan kalktı. Binaların fenni sorumlusu olan Mimar ve Mühendisler ile binlerce müteahhit de, ilgili yasada öngörülen 'Dikkatsizlik ve tedbirlik sonucu ölüme sesebiyet vermek' suçundan 5 yıla kadar hapis cezasından kurtuldu. Ancak daha sonra Yargıtay görüş değiştirerek, suç tarihini 'binaların yıkıldığı tarih' olarak kabul edince, Cumhuriyet Savcılıklarında bekleyen bazı davalar yeniden açıldı.


BAŞKAN DA CEZAEVİNE GİRDİ

Bu yargılamalar sonunda da sadece Kocaeli Bölgesi'nde, aralarında daha önce mimarlık yapan Gölcük'ün İhsaniyle Beldesi belediye Başkanı Ahmet Levent'in de bulunduğu 6 mimar ve müteahhit cezaevine girdi. Mehil süreleri dolmak üzere olan 6 mimar ve müteahhit de, kesinleşen 10 aylık cezalarını çekmek üzere cezaevine girmeye hazırlanıyor. Sadece Kocaeli'de 80 kadar dava devam ediyor, bazıları da Yargıtay'da bekliyor.

17 ŞUBAT'DA DAVALAR DÜŞECEK

Kocaeli Barosu Başkanı Ersayın Işık, Türk Ceza Kanunu'nun 383'üncü eski maddesine göre 5 yıl hapis cezası öngörülen davaların zaman aşımının 7.5 yıl ile sınırlı olduğunu, depremin ardından geçen 7.5 yıllık sürenin de 17 Şubat'ta dolacağını hatırlattı. Işık, daha önce bu davalarla ilgili 4616 sayılı erteleme yasası bulunduğunu, bu yasa kapsamında ertelenip ortadan kaldırıldığını belirterek şunları söyledi:

"Ama daha sonra Gölcük'teki takipsizlik kararı verilen davalar, müfettiş incelemesi sonucu yeniden açıldı. Daha sonra savcılıkta kalıp takipsizlik kararı verilen 100 kadar davanın yeniden açılmasına karar verildi. Bunun üzerine yeniden yargılama başladı. Yeniden açılan dava sayısının az olmasının sebebi bu. Yargıtay daha önce binanın yapım tarihini zaman aşımı bakımından değerlendiriyordu. Daha sonra görüş değiştirdi. Binanın yıkım tarihini suç tarihi olarak kabul etti. Yargılama ağır ceza mahkemelerinde başladı. Ve Türk ceza Kanunu'nun 383/2 maddesi gereğince suçlu sayılan mühendis ve müteahhitler ceza aldı. Şu anda yaklaşık 80 civarında davanın dosyası Yargıtay'da inceleme aşamasında. Şubat ayının 17'sinde ise 7.5 yıllık zaman aşımı süresi doluyor. Yargıtayda bile olsa dava dosyaları zaman aşımı nedeniyle düşmüş olacak" (Doğan Haber Ajansı)

11.02.2007 16:31 [681351]
Old 16-02-2007, 22:29   #2
Y£LİZ

 
Varsayılan Deprem mağdurlarına AİHM yolu açık mı?

Marmara Depremi nedeniyle açılan ve henüz karara bağlanmamış davaların 17 Şubat'ta zaman aşımına uğramasının ardından müdahillerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'e başvurmaları halinde sonuç alıp alamayacakları konusunda farklı iki görüş öne sürüldü.
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. İsa Döner, Türkiye'deki kanunların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile taşıdığı paralelliğe vurgu yaparak, deprem mağdurlarının AİHM'e başvurulsalar bile istedikleri sonucu alamayacaklarını öne sürerken, Kocaeli Barosu Başkanı Ersayın Işık ise zamanaşımının ceza davaları için söz konusu olduğunu ancak hukuk davalarında yargılama devam edeceğini belirterek AİHM'e başvuru yapılabileceğini ifade etti.
'İÇ HUKUK AİHS İLE UYUMLU'
Yrd. Doç. Dr. İsa Döner Marmara Depremi'nin ardından sorumlular hakkında 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 383. maddesinde düzenlenen "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek" suçundan dava açıldığını, 5 yıla kadar hapis cezası öngörülen davalarda zamanaşımının 7.5 yıl ile sınırlı olduğunu belirtti.
Eski TCK'da 102'nci, 5237 sayılı yeni TCK'da ise 66. maddede düzenlenen zaman aşımı hükümlerinin AİHS'nin 6. maddesinde düzenlenen "Makul sürede yargılanma hakkı" ile paralellik arz ettiğini ifade eden Döner, "Kişinin toplum nazarında sürekli sanık durumunda kalması suçlu gibi muamele görmesine neden olacaktır.
Sanıklık durumunun makul süre içinde yargılama yapılarak sonlandırılması, suçlu ya da suçsuzluğa karar verilmesi gerekir. AİHS'nin 6. maddesi de bu durumu düzenlenmiştir" dedi. 5237 sayılı TCK 72/2 maddesi gereğince dava ve ceza zaman aşımı re'sen uygulandığını dile getiren Döner, şunları söyledi: "Zamanaşımına ilişkin düzenleme pek çok ülkenin ceza kanununda benzer şekilde yer almaktadır. 1982 Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrasına göre, uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Bu nedenle AİHS'nin 6. maddesinin tatbik edilmesi gerekir. Ancak iç hukukumuzda uyum kanunlarıyla 6. madde doğrultusunda düzenlemeler yapılmıştır. Kanunlarımız AİHS ile paralellik arz ettiğinden deprem mağdurları AİHM'e başvurulsalar bile istedikleri sonucu alamayacaklardır."
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT HAKLARI VAR'
KOCAELİ Barosu Başkanı Ersayın Işık, Marmara Depremi dolayısıyla açılan davalarda zamanaşımının ceza davaları için söz konusu olduğunu belirtti. Ceza davaları 17 Şubat'ta zamanaşımına uğrasa bile mağdurların hukuk mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat davası yoluyla hak aramaya devam edebileceğini ifade eden Işık, şunları söyledi: "Hukuk mahkemelerinde açılan davaların çoğunda ceza davalarının sonucu bekleniyordu. 17 Şubat'ta ceza davaları düşeceği için artık sonuç beklenmeyecek, hukuk davalarında yargılama devam edecektir. Mağdurlar şayet hukuk davalarından da sonuç alamazlarsa AİHM'e müracaat edebileceklerdir."

http://www.birgun.net/bolum-56-haber...tml#haber_basi
Old 17-02-2007, 12:37   #3
Y£LİZ

 
Varsayılan Hukuk sistemi bu sınavı veremedi

Depremin ertesi günü gazetelerde yayımlanan fotoğraflarda düşündürücü görüntüler vardı. Aynı sokakta bir bina ayakta kalırken, hemen yanındaki bina enkaza dönüşmüştü. Özellikle Yalova civarında pek çok tatil sitesi iskambilden kuleler gibi kıyı boyunca yıkılıvermişti.
Bilimin gösterdiği kurallara uygun olarak yapılan binalar ayakta kalırken, malzemesinden çalınan konutlar, içinde yaşayan insanlara mezar olmuştu.
Kırılan, aslında fay hatları değil, Türkiye'nin kuralsızlığıydı.
Müteahhitler, malzeme ve işçilikten çalmıştı. Yerel yönetimler, görevlerini kötüye kullanarak kaçak ve imar mevzuatına aykırı yapılaşmaya göz yummuştu.
Devlet aygıtı ise her şeyi seyretmekle yetinmişti. Siyaset kurumu, kuralsızlığı olağanlaştırarak bütün bu süreçleri teşvik etmemiş miydi?
O günlerin yaygın inanışıyla, çöken yalnızca binlerce ev değil, bir bütün olarak sistemin kendisiydi.
* * *
Türk toplumu, deprem sonrasında bir yandan ölüleri için yas tutarken, diğer yandan ciddi bir özeleştiri ve sorgulamaya girişti. "Türkiye'de hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak" sloganı, kısa zamanda bütün Türkiye'nin haykırışı, bir anlamda da tesellisi haline geldi.
Bugüne gelelim... Aradan tam 7.5 yıl geçtikten sonra yaklaşık 20 bin vatandaşımızın ölümünün sorumlularından hesap sorulması yönündeki beklentiler önemli ölçüde karşılıksız kalmıştır.
Dün akşam saat 17.00'de Gebze, Kocaeli, Sakarya ve Düzce adliyelerinde mesai saatinin bitmesiyle birlikte, Körfez depremiyle ilgili davalarda zaman aşımı süresi dolmuş, sonuçlanmamış olan bütün davalar düşmüştür.
Yaşanan felaketin yarattığı sorumluluğun büyüklüğü ile yargı sürecinde bu felaketin sorumlularının gördükleri yaptırımların dökümü karşılaştırıldığında, adaletin yerini bulduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Kocaeli Barosu Başkanı Ersayın Işık'ın yaptığı bir araştırmaya göre, sorumlular hakkında yaklaşık 2 bin 100 dava açılmış, bu davalardan 1.800'ü zaten ya Rahşan Ecevit affı ya da başka hukuki boşluklar nedeniyle cezasız kalarak sonuçlanmıştır.
Kalan 300 davanın yaklaşık 110'u mahkûmiyetle sonuçlansa da, verilen cezaların çoğu erteleme kapsamına girmiştir. Geriye kalan 150 kadar dava dosyası da dün akşam saatlerinde zaman aşımı nedeniyle düşmüş bulunuyor.
* * *
Türk hukuk sistemi bir bütün olarak Körfez depreminin sorumlularının adalet önünde bedel ödemelerini sağlamakta yetersiz kalmıştır.
Özetle, bir kez daha "yapanın yanında kâr kalmıştır."
Ellerinde mumlarla kaybettikleri yakınlarının ardından yas tutan vatandaşlarımızın "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" çığlığı bugün boşlukta asılı durmaktadır.
Ve galiba Türkiye'de her şey büyük ölçüde eskisi gibidir.
Bu depremde çöken binaların altında kalarak aramızdan ayrılan binlerce vatandaşımızı rahmetle anarken, onların hatıraları karşısında özür dilemekten başka yapabileceğimiz ne vardır?


http://www.milliyet.com.tr/2007/02/17/guncel/gun01.html
Old 17-02-2007, 15:27   #4
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Adalette tek yol devrim...

Adalette tek yol devrim...
Güneri CİVAOĞLU Milliyet gazetesindeki köşesinde, YARGI konusunu ele almış.
Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
---------------------- 0 ---------------------------

Üç açıdan

Adalette tek yol devrim... Kuzey Irak'ta "çuval geçirmenin" rövanşını Kurmay Albay Aziz Ergen aldı... Maço buzdağları da eriyor. İşte 3 cumartesi yazısı...

Geç gelen adalet, adalet değildir. Ya geç bile gelmezse?..
Marmara depremi sorumluları için açılmış dava dosyaları, çoğunluğu zaman aşımına girdi ya da cezaları ertelendi.
Adalet için, yukarıdaki söylemin gölgesini vicdanlara düşüren bir acı durumdur bu.
Anayasa'da Türkiye'nin sosyal adalete dayalı demokrat, laik hukuk devleti olduğu vurgulanır.
Anayasa'nın "değiştirilemez" maddesidir.
Ama... Marmara depremi gibi bir doğa felaketinin birinci derecede sorumluları aramızda ellerini, kollarını sallayarak dolaşacaklarsa... Özgürlüklerini kısıtlayacak bir ceza almayacaklarsa, hırsları uğruna malzeme çalarak kaçak kat çıkarak neden oldukları zararı tazmin etmeyeceklerse... Burada hukuk devletinden söz edilmesi zor... Bir Anayasa fantezisi gibi görülmez mi?
Kamu vicdanı ağır yaralar almıştır. Yargıtay'a ulaşan dosyaların zaman aşımına girmemesi için haftalardır aralıksız çalışan 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker de bunu söylüyor. Üzgün.
Zaman aşımının rüzgârıyla toz olanlar, aynı melunluğu yeniden yapacaklardır.

Terazinin değeri
Bir hukukçu olarak yargıya ve yargı erkinin mensuplarına saygılıyım. Her meslekte olabilecek birkaç "yanlış adamın" dışında yargı erkinin tüm mensuplarının nasıl da zor koşullarda, feragatle ve dürüstçe görev yaptıklarını biliyorum.
Zaten "sorun" da bu.
Mütevazı gelirlerinin yanı sıra çalıma mekânları da temsil ettikleri yüce misyonu yansıtmıyor.
Çoğu işyerleriyle ev arasında otobüse ya da dolmuşa biniyorlar.
Mafyaya, katile, hırsıza ceza kestiren ve kesen savcılar ve hâkimler günlük yaşamlarında korunmuyorlar. Onların altyapısını oluşturan memurlar da son derece zor koşullarda çalışıyorlar.
Ve... Bütün bunların ötesinde savcıların ve hâkimlerin masalarına yığılan milyonlarca dosya arasında adalet dağıtmaları için bir günün 24 değil, 72 değil, belki, 96 saat olması gerek.
Çoğu, hafta sonları dosyaları evlerine götürüyor, saatlerce çalışıyorlar.
Ama... Onların da bir dayanma limitleri var.
Türkiye'de "reform"dan öte, tüm boyutlarıyla "devrim" yapılması gereken kurumlar arasında yargı erki ilk sıradadır.

Kaynak:
http://www.milliyet.com.tr/2007/02/1.../civaoglu.html
Old 17-02-2007, 16:22   #5
ahmetsacit

 
Varsayılan Yalova Baro Başkanı Yargıtay'ı işaret etti: Zaman aşımı suçluları ödüllendirdi

Marmara Depremi nedeniyle açılan ve henüz karara bağlanmamış ceza davalarının zaman aşımına uğraması, Yalova, Kocaeli ve Düzce'de, hukukçular ve dernek başkanları tarafından eleştirildi.
Yalova Baro Başkanı Cemal Öncü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 binin üzerinde kişinin ölümüne, yaklaşık 24 bin kişinin yaralanmasına neden olan, on binlerce insanın kalbinde de ''derin yara açan'' Marmara depreminden sonra açılan ve bugüne kadar sonuçlanmayan ceza davalarının, ''zaman aşımı'' nedeniyle artık yargı arşivlerinde yerlerini alacaklarını belirtti.
Çok sayıda davanın hala Yargıtay'da beklediğine ilişkin bilgilerinin bulunduğunu ifade eden Öncü, şöyle konuştu:
''Yıkılmış, harap olmuş bir yörede ağır ceza mahkemesi tek başına, zor koşullarda dosyalarının yüzde 99'unu karara bağlıyor, kamu vicdanını rahatlatıyor. Ancak mahkemelerimizin bu kadar ciddi çalışması Yargıtay'a takılıyor, her şey heba olup gidiyor. Yalova'daki yargılamadan memnunuz ama küçük bir ilin mahkemesinin zor koşullara rağmen karara bağladığı bu davaların yüksek yargıda sürüncemede kalmasından rahatsızız.
Ceza açısından zaman aşımı, af gibi kavramlar kamu vicdanını rahatsız ediyor. Zaman aşımı, yargının uzaması gibi hoş olmayan konularla, suçlular ödüllendirilmiş oluyor. Toplumumuz unutkan, affedici olabilir ama devlet ve devletin yargı gibi organları, teknik anlamda bu tür olayları unutmamalı, zaman aşımıyla suçlular ödüllendirilmemeli. Herkes bu davalarla ilgili zaman aşımının tarihini biliyordu, yargı da biliyordu. O halde yargıda neden yapay uzatmalar oluyor?''
Öncü, zaman aşımıyla düşen davalarda suçlular aklanırken, suçu olmadığı halde yargılanan ve ''aklanma ümidi taşıyan'' kişilerin cezalandırıldığını öne sürdü.
Bu kişilerin zaman aşımı nedeniyle ''aklanamadığı için toplum önünde göğsünü gererek gezemeyeceğini'' savunan Öncü, ''Biz, Yargıtay'da, deprem bölgesindeki davalarla ilgili özel hakimlik, tetkik hakimliği oluşturulmasını isterdik, Deprem davaları Yargıtay'da sıradan davalar gibi sıraya konulmamalıydı. Bu konuda ihtisas daireleri kurulabilir, heyet oluşturulup bu davalara öncelik verilebilirdi. Bu sayede davalar zaman aşımına uğramazdı, kamu vicdanı tatmin olurdu'' dedi.
''TAZMİNAT DAVALARINDA SON DURUM"
Depremle ilgili tazminat davalarında zaman aşımının söz konusu olmadığını, bu nedenle davaların devam ettiğini vurgulayan Öncü, ölümlere neden olan yıkımlar konusunda Yalova Asliye Hukuk Mahkemesince binleri aşan dava dosyası bulunduğunu, ceza davalarında yargılanan kişilerin bu davalarda da sanık konumunda olduklarını söyledi.
Öncü, ceza davalarından umduğunu bulamayan depremzedelerin bu konuda adalet ve hukuktan beklenti içinde olduklarını kaydetti.
Tazminat davalarının, zaman aşımı tarihinden önce açılması halinde zaman aşımına girmediğine dikkati çeken Öncü, ''Zaman aşımı nedeniyle ceza davasının suçluları hapis yatmaktan kurtulsalar bile hukuk mahkemesinde kusurları sabit olduğu için gerekli tazminatlara hükmedilecek'' diye konuştu.
''ZAMAN AŞIMI YÜREKLERİ BİR KEZ DAHA YAKTI''
Kocaeli Depremzedeler Derneği Başkanı Nurcan Taşpınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, davaların zaman aşımına uğramasının depremzedeleri üzdüğünü ifade etti.
''Depremzedeler yargı erkine karşı inançlarını kaybettiler'' diyen Taşpınar, şunları söyledi:
''Caza davalarının zaman aşımı nedeniyle düşmesi yürekleri bir kez daha yaktı. Binlerce kişinin ölümünden sorumlu olan müteahhit, mimar ve mühendisler bu suçu işlememiş gibi yaşantılarına devam edecekler. Ülkede yargı yavaş işliyor, hatta hiç işlemiyor. Bundan dolayı yakınları ölen insanların hepsi çok üzgün ve tepkililer. İnsanların ölümüne neden olanlar yargılanmalı ve cezalarını çekmeliydiler.''
''MÜTEAHHİTLER MALZEMEDEN ÇALMAYA DEVAM EDECEKLER''
Taşpınar, ceza almaktan zaman aşımı ya da farklı nedenlerle kurtulan müteahhitlerin, bundan sonra da inşaat malzemelerinden ''çalmaya'' devam edeceğini iddia etti.
İddianamelerin hazırlanmasının bir yıl, kusur oranlarının belirlenmesi için üniversitelerden bilirkişi heyeti tespiti ile heyetin karar sürecinin 2-3 yıl, mahkeme kararlarının temyiz sürecinin ise 2 yıl kadar sürdüğünü, bu arada Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) değiştiğini, bazı davalarda sanıkların mahkemeye dahi getirilemediğini ifade eden Taşpınar, ''Kısaca 7.5 yıl böyle tamamlandı. Bu durum yargı sürecinin çok yavaş işlediğini göstermektedir'' diye konuştu.
Mağdurların, ceza davalarında yargı süreci tamamlanamadığı için AİHM'e başvurabileceğini belirtti.
Taşpınar, bu konuda kendilerine müracaat eden depremzedelere yardımcı olacaklarını bildirdi.
''VELİ GÖÇER KURBAN SEÇİLDİ''
Deprem dava sürecinin devam ettiği dönemlerde 176 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Veli Göçer'in ''günah keçisi'' ilan edildiğini söyleyen Taşpınar, ''Bu depremde 176 kişi ölmedi, 20 bin kişi öldü. Veli Göçer 176 kişinin ölümünden sorumlu. Adalet Bakanlığının, 20 bin kişinin ölümünü Veli Göçer ile temizleme şansı yok'' dedi.
'AİHM YOLU AÇIK''
Kocaeli Depremzedeler Derneği Hukuk Danışmanı avukat Erbay Yucak ise yürütme ve yargının binlerce insanın beklentilerine cevap veremediğini, bu nedenle görevlerini yerine getirmediklerini iddia etti.
Dava sürecinin hızlandırılması gerektiğini savunan Yucak, ''Bu yapılmadı, toplumun beklentileri dikkate alınmadı. Kısaca 'adil yargılanma ilkesi' ihlal edildi. Bu durum, yargıya karşı güvensizlik oluşturacak. Depremzedeler, 'adil yargılama ilkesi' ihlal edildiği için AİHM'e başvurabilirler'' şeklinde konuştu.
''DELİLLER İYİ TOPLANAMADI''
Düzce Depremzedeler Derneği Başkanı (DEPDER) Avukat Ayşegül Şenol Can, Marmara depreminde çok sayıda binanın yıkıldığını, her bina için bölge adliyelerinde dava açıldığını belirtti.
Bu davaları kaldırabilecek mahkemelerin mevcut işlerini de görmekle mükellef olduğunu kaydeden Can, şunları söyledi:
''Mahkemelere çok sayıda dava yükü geldi. Bir kere delillerin toplanması aşaması zaman aldı. Her bir binadan beton örneği demir örneği alındı, yeterli yetersiz bilirkişi incelemeleri yapıldı. Arkasından ağır ceza mahkemesindeki davalar süreci başladı. Üstüne üstlük bölge idare mahkemelerinin binaları da hasar görmüştü. Bu durumdaki adliyelerin bu davaların altından kalkması zaten çok zordu'' dedi.
Şenol, delillerin yeteri kadar iyi toplanmaması ve çok sayıda bilirkişi incelemesi yapıldığını belirterek, '' Bilirkişi incelemeleri yeterli gelmedi, tekrar tekrar bilirkişi incelemeleri yapıldı. Bazı davalar, suç tarihinin deprem değil, binanın yapıldığı tarih esas alınmak suretiyle zaman aşımı nedeniyle bir kez ortadan kaldırıldı. Bunlar yargıtaya gitti bozuldu. Yargıtay, suç tarihi deprem tarihidir gibi bir karar verdi'' dedi. Ceza davalarının bitirilmesi gerektiğini ifade eden Şenol, ''Bu bitirilmediği zaman, kamu oyunda bu işin mağdurları açısından baktığınızda, adaletin yerini bulunmadığı sonucu ortaya çıkar'' diye konuştu.

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/ha...haberno=501721
Old 18-02-2007, 12:02   #6
Y£LİZ

 
Varsayılan ’Zamanaşımı depremi’ TCK ve iş yükünden

Marmara depremi, üzerinden 7.5 yıl geçmesine rağmen, bu kez de 1800 dava dosyasının ’zamanaşımına’ uğramasıyla yürek yaktı.

Yargıdaki, ’zamanaşımı depreminin’ perde arkasında, yaşanan suç patlaması ve buna paralel artan iş yükü ile yeni Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle davaların silbaştan ele alınması olduğu savunuluyor. Yargıtay’da, geçen yıl 7 bin 618 ceza davası bu şekilde zamanaşımı nedeniyle ortadan kalktı. 2007 yılında ise zamanaşımına uğrayan deprem, hırsızlık, gasp, kapkaç dosyalarının sayısında patlama yaşanacağı belirtiliyor. Yargıtay’ın geçen yıllardan devreden, yeni gelen ve başsavcılıkta bekleyen dosyalarla birlikte 1 yıllık iş yükü, tarihinde ilk kez 1 milyonu aşmış durumda. Yargıtay’ın, 2007 yılı iş yükü 1 milyon 91 bin 392’ye ulaştı.

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Yargıtay’ın bu yük altında ezildiğine dikkat çekerek, "Dünyada hiçbir yüksek mahkemenin bu kadar iş yükü yok. Arkadaşlarımız cumartesi, pazar, mesai, bayram demeden insan üstü çabayla çalışarak, dosyalara yetişmeye çalışıyorlar" dedi.

Bu arada Yeni TCK’nın mimarlarından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.Adem Sözüer, iş yükünün zamanaşımı yaşanmasında birinci neden olduğunu kabul ederken, olayı yeni TCK’ya bağlamanın yanlış olacağını savundu. Sözüer, şöyle konuştu:

"Deprem 1999’da oldu ve davalar açıldı. Yeni TCK ise 2005 Haziran’da yürürlüğe girdi. 6 yılda ne yapılmış, neden bu davalar bitmemiş. O zaman yeni kanun ortada yoktu. Burada asıl sorun 6 yılda davaların sonuçlandırılmamış olmasıdır. Asıl skandal budur."

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/59...rid=3429&oid=9
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Deprem&inşaat&malzeme kalitesi&bilimsellik-AS TV/BURSA NİLGÜN SEYMEN Sinema ve Televizyon 1 21-03-2007 16:32
Deprem hapsi alan başkan cezaevine uğurlandı Seyda Hukuk Haberleri 0 08-01-2007 10:09
Deprem dosyaları zaman aşımına giriyor burakipk Hukuk Haberleri 0 08-12-2006 19:18
Deprem Yardımı bulpak Hukuk Soruları Arşivi 0 01-10-2002 09:18
Zorunlu Deprem Sigortası İbrahim Tarlak Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04301596 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.