Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Boşanmanın ikinci derece sonuçlarından iştirak nafakası

Yanıt
Old 10-05-2016, 10:49   #1
İzzet Doğan

 
Varsayılan Boşanmanın ikinci derece sonuçlarından iştirak nafakası

Av. İzzet DOĞAN


I-İŞTİRAK NAFAKASI
TMK.m.182 f. II göre velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan eş tarafından, ortak çocuğun veya birlikte evlat edinilen çocuğun yetiştirilmesi, barınma, beslenme, sağlık, bakım ve eğitim giderlerinin karşılanabilmesi için eşin sosyal ve ekonomik gücü oranında, velayetin kullanılması kendisine verilen eşe ödenen nafakadır. Hemen belirtmek gerekir ki çocuklara boşanma kararının kesinleşme tarihine kadar verilen nafaka tedbir, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra çocuk için verilen nafakanın adı iştirak nafakasıdır.

İştirak nafakası kamu düzeni ile ilgili olduğundan boşanma, ayrılık veya evliliğin iptali davalarında yargıç görevinden ötürü bu konuda bir karar vermek zorundadır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 14.10.2003 günlü 2003/1225 esas,2003/1222 karar sayılı hükmünde; “ TMK’nın 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda, velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine “gücü” oranında katılmak zorundadır.Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır” denilmektedir.

Yargıtay 2. HD, 24.03,2004, 2756/3727 esas ve karar sayılı hükmüne göre, aile mahkemesi hâkimi iştirak nafakası istenilmediği açıklanmışsa istemle bağlı kalmalıdır: “ Davalı 22.1.2004 tarihli oturumda, çocuklar için iştirak nafakası istemediğini beyan etmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74.maddesi nazara alınmadan istek dışına çıkılarak,çocuklar için iştirak nafakası tayini doğru değildir “ .İştirak nafakası daha kamu düzeni ile ilgili olduğundan ve sürekli olarak doğup işleyen bir hak olduğundan önceden feragati mümkün değildir. Boşanma davası sırasında küçüğün çıkarlarına aykırı olarak ve henüz tahakkuk etmemiş (doğmamış bir alacaktan) iştirak nafakasından feragat geçersizdir. Feragate ilişkin açıklama, küçüğün ergin olacağı tarihe kadar sürecek olan nafakayı kapsamaz. İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardandır.
Ancak bize göre iştirak nafakası mademki kamu düzenine ilişkindir bu durumda hâkim velayet kendisine verilen tarafın çocuğun geçimini sağlayıp sağlamayacağını araştırmalı ve sonucuna göre istemle bağlı kalmalı yada kalmamalıdır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 19.6.2012 günlü, E. 2012/10453, K. 2012/15529 sayılı hükmünde : “Davada, yukarıda belirtilen hükümler gereğince; müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmesi istenilmektedir. Somut olayda, her ne kadar, davacı baba anlaşmalı boşanma sırasında davalıdan iştirak nafakası talep etmemiş ise de, doğmamış bulunan bir haktan feragat mümkün olmadığından, velayet hakkı kendisine verilen taraf her zaman için karşı taraftan iştirak nafakası talep edebilecektir. Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve çocukların ihtiyaçları gözetilerek, uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir” denilmektedir.

Davalı taraf davacının isteminden daha fazla miktarda iştirak nafakası vermek isterse kabul edilen miktar üzerinden hüküm verilebilinir.

Bu konuda Yargıtay 2. HD, 12.03.2002 günlü 2626/3413 sayılı hükmünde: “ Davalı müşterek çocuk Sevim için 120.000.000 TL iştirak nafakası ödemeyi kabul etmiştir. Bu yön gözetilmeden Sevim için 60.000.000 TL iştirak nafakası tayini doğru değildir.” denilmektedir.

TMK 332. Maddesine göre : “ Nafaka davası açılınca hâkim, davacının istemi üzerine dava süresince gerekli olan önlemleri alır.
Soy bağı tespit edilirse, davalının uygun nafaka miktarını depo etmesine veya geçici olarak ödenmesine karar verebilir”.
Görüldüğü gibi TMK 332. Madde de istem halinde hâkimin geçici tedbirler alabileceği düzenlenmektedir. Bu duruma göre hâkim, ilerde ödenecek nafakayı güvence altına almak için nafaka borçlusunun bir kısım malvarlığına tedbir konabilecektir. Bu özel düzenleme nedeni ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu 389. Maddesinde ki “ uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir “ kuralı burada uygulanamaz.

Yine nafaka borçlusu olan anne veya babanın nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak ve ısrarla yerine getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya heba ettikleri kabul edilebilirse hâkim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak uygun bir güvencenin sağlanmasına veya gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar verebilir (Md.334)
Hâkim nafaka yükümlüsü anne ve babanın malvarlığı üzerine tedbir koyabileceği gibi, bir miktar paranın bankaya yatırılmasını da isteyebilir.

II-İştirak Davasının Davacısı ve Davalısı
TMK.329. maddesi uyarınca; Çocuk adına istenecek nafaka, çocuğa eylemli olarak bakan ana ya da baba, ayırt etme gücü bulunmayan küçük için atanan kayyım veya vasi, evlat edinenler nafaka davası açabileceği gibi ayırt etme gücüne sahip çocukta nafaka davası açabilir. Evlilik dışı doğan çocuklarda da çocuğa eylemli olarak anne veya baba dava açabilirler. Bu davaların davacısı iştirak nafakasını çocuğu temsilen isteyebilir. Velayet anne ve babadan alınmış ve çocuğun giderleri devlet tarafından yapılmış ise koşulları oluştuğunda devlet de anne ve babaya karşı iştirak nafakası açabilir.

İştirak nafakasının davalıları ise; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğa eylemli olarak bakmayan çocuğun anası ya da babası, ayırtım gücüne sahip olmayan küçüğe atanan vasi veya kayyım tarafından açılan davalarda küçüğün anne ve babasıdır. Ayırtım gücüne sahip olan küçük tarafından açılan davalarda yine çocuğun anne babası ya da eşlerden biridir.Birlikte evlat edinenlerin çocuğa bakım görevini yerine getirememeleri halinde asıl ana babadır. İflas eden nafaka yükümlüsü yerine iflas idaresi davalı olarak gösterilecektir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 11.10.2011 günlü E. 2011/9390, K. 2011/15179 sayılı hükmünde: “Karşılık dava yönünden ise; davalı ( karşılık davacı) baba, karşılık davasıyla yanında bulunan çocuklar yönünden iştirak nafakası talep etmiş ise de, iştirak nafakası ancak kendisine velayet hakkı verilen kişiye ödenir. Davada velayet hakkı davacı annede olduğuna göre davalı ( karşılık davacı) babanın, karşı taraftan iştirak nafakası talep etme hakkı olmayacaktır. Babanın çocuklara bakımı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre ahlaki bir görevin ifası mahiyetindedir. Öyle ise mahkemece, karşılık davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir” denilmektedir.

III-Miktarı
İştirak nafakası belirlenirken yargıç tarafından nafaka yükümlüsünün sosyal ve ekonomik durumunu, çocuğun gereksinmelerini ve velayet kendisine bırakılan tarafın da ekonomik bakımdan çocuğa yapabileceği katkıyı göz önünde tutmalıdır.Nafakaya karar verilirken takdir yetkisini kullanan hâkim TMK 4 maddesinde anılan hakseverlik ( hakkaniyet )ilkesini göz önünde bulundurmak zorundadır.

YARGITAY 3.HD.14.10.2003 günlü Esas No.2003/1225, Karar No.2003/1222 esas ve karar sayılı hükmünde: “TMK’nın 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda, velayet kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine “gücü” oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısı ile anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirilebilir”denilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.12.2004, 14480-15690 esas ve karar sayılı hükmünde, “ İstek aşılarak çocuklar için iki yüzer milyon lira iştirak nafakası takdiri doğru görülmemiştir” denilerek istek (talep) aşılarak iştirak nafakasına hükmedilemeyeceği belirtilmiştir.

Birden çok çocuk için iştirak nafakası istenmişse dava dilekçesinde her çocuk için ne kadar nafaka istendiğinin belirtilmesi gerekir. Eğer birden çok çocuk için toplam bir miktar gösterilmiş ise hâkim nafaka alacaklısına her çocuk için ne kadar iştirak nafakası istediğini açıklatmalıdır.

Nafakaya; Türk Borçlar Yasasının 99.m uyarınca ülke paramız olan Türk Lirası olarak hükmedilir. Y 2 HD 07.06.2004, 6611-7356 esas ve karar sayılı hükmüne göre: “ nafakaların, Türk parası olarak takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır”.

Ancak taraflar anlaşırlarsa ya da anlaşmalı boşanmalarda nafakaya yabancı ülke parası ile de belirlene bilinir.
Y. 2. HD. 05.03.2002-2403/2892; Y. 2. HD. 03.06.1991- 5998/8653 esas ve karar sayılı hükümlerinde: “İştirak nafakası miktarı anlaşma ile de belirlenebilir, taraflar nafakanın miktarı, artırma oranı, süresi, hangi ülke parası ile ödeneceği konusunda serbestçe anlaşabilirler. Ancak, bu anlaşmanın geçerli olması için taraflarca ve hâkimce tasdik ettirilmesi gerektiğinden hâkim anlaşmayı özenle belirlemeli, tarafların imzalarını almalı, kendisi de anlaşmayı tasdik etmeli, hüküm fıkrasına infazı ve anlaşılması mümkün şekilde geçmelidir” denilmektedir.

Ana ve baba yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağanüstü herhangi bir sebebin varlığı halinde hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarf edebileceklerdir.(TMK. m 327 )

IV- İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI VE AZALTILMASI VEYA KALDIRILMASI
İştirak nafakasının miktarı koşulları varsa artırıla bilinir veya azaltıla bilinir. Türk Medeni Kanunu TMK 331. Maddesinde nafaka miktarının yeniden belirlemesi veya nafakanın kaldırmasını düzenlenmişitr: “ durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır. “

Yasada nafakanın yeniden belirlenebilmesi için kesin bir zaman dilimi aranmamıştır. Artırılması istenen nafakaya ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 1 yıl geçmediği, tarafların durumunda bir değişiklik olmadığı ve mevcut nafaka miktarının yeterli olduğu gerekçesiyle verilen bir yerel mahkeme kararı Yargıtay 3 HD, 17.5.2004 günlü, 4976/5214 esas ve karar sayılı hükmüyle : “ Önceki dava 15.9.2002, bu dava ise26.9.2003 tarihinde açılmış olup bir yıllık süre doğduktan sonra istemde bulunulduğu gibi, bu süreçte tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının günün ekonomik koşulları gözetildiğinde olumlu olarak değişeceği ve müşterek çocuğun yaş ve eğitim düzeyi itibariyle ihtiyacının da doğal olarak artacağı, böylece mevcut nafakanın da artırılmasının kaçınılmaz olduğu dikkate alınmadan, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Gerekçesiyle bozulmuştur.

Hakim TMK 330 m uyarınca velayet yükümlüsünün bu borcunun yani nafakanın her ay peşin olarak ödenmesine karar verir. Nafakanın aylık irat şeklinde ödenmesi amacına daha uygundur. Uygulamada çok az da olsa iştirak nafakasının toptan ödenmesine karar verilebilmektedir. Yargıtay 2.HD,29.12.2004 günlü,15985/16127 karar sayılı hükmünde: “ iştirak nafakasına irat biçiminde hükmedileceğine (MK.182) toptan ödeme şeklindeki hüküm davacı tarafından temyiz sebebi yapılmamış olmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına “ denilmektedir.

TMK 182/ son ve 330/son maddeleri uyarınca hâkim; istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.Bu hususta karar verebilmek için nafaka alacağının istemde bulunması zorunludur.
İştirak nafakası geliri anlaşmalı boşanmada olduğu gibi tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile koşulları oluştuğunda artırılma veya azaltılma yoluyla yeniden belirlene bilinir. Burada güven ilkesi söz konusudur. Davacının anlaşma ( protokol ) sözleşmesi ile elde ettiği duruma karşı duyduğu güven, nafaka borçlusunun ekonomik ve sosyal gücünün bu durumu koruyacak düzeyden daha aşağı düşmediği veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz.

Anlaşmalı olarak boşanan taraflar, nafakanın her yıl örneğin TEFE-TÜFE oranında artırılmasını kabul etmiş olsalar ve anlaşma yargıç tarafından onaylanıp karar kesinleşmiş olsa bile nafakanın yeniden belirlenmesi istene bilinir. Çünkü her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Bu nedenle nafakanın yeniden belirlenmesi davası açıldığında nafakanın bağlandığı dava tarihinden sonra, yeniden belirlenmesi davasına kadar geçen sürede tarafların ekonomik durumlarında olan değişiklikler, ortak çocuğun gereksinmelerinin azalıp azalmadığı ya da çocuğun büyüyen yaşı, eğitimi nedeni ile gereksinmelerinin artıp artmadığı gibi ölçütler göz önünde tutularak yeni bir düzenleme yapılması gerekir.

İştirak nafakası çocuğun 18 yaşına doldurup ergin olmaları halinde kendiliğinden kalktığı gibi, evlenmekle ya da yargı kararı ile ergin hale getirilmesi halinde de kendiliğinden kalkar. Ayrıca nafaka alacaklısının ve ya borçlusunun ölümü ile de iştirak nafakası sona erer.

Çocuk 18 yaşına geldiğinde nafakanın kalkmasından sonra eğitimi devam ediyorsa, anne ve babanın bakım yükümlülükleri de devam eder. Bu durumda çocuk anne veya Baba’ya veya her ikisine karşı dava açabilir. Yargıtay 2. HD. 25.03.2002 – 3551/4244 esas ve karar sayılı hükmüne göre:
“Hâkim, iştirak nafakasının yeniden belirlenmesi için dava açılması halinde küçüğün değişen ihtiyaçlarına, eğitim durumuna, yaşına, anne ve babanın artan gelir durumlarına göre nafakayı yeniden belirleyebileceği gibi, çocuğun gelir elde etmesi, anne ve babanın hayat koşulları, ekonomik güçlerin de değişme azalma ve ortadan kalkma hallerinde de istem halinde gerekli belirlemeleriyapar veya nafakayı ortadan kaldırır”

V-SÜRESİ
Süresi İştirak nafakası çocuklar ergin oluncaya kadar devam eder. Bu kural mutlak değildir. Çocuk, edindiği meslek ve sanatı ile kendisini geçindirebiliyorsa böyle bir durum söz konusu olabilirse, iştirak nafakası yükümlünün istemi üzerine çocuk erginliğe ermeden kesilebilir. Çocuk erginliğe ulaştığı takdirde iştirak nafakası ayrıca bir yargı kararı olmaksızın kendiliğinden kalkar. Çocuğun ölümü halinde de ölüm tarihinden itibaren iştirak nafakası sona erer. Çocuğun evlatlık verilmesi halinde evlatlık veren anne ve babanın nafaka yükümlülüğü tam olarak sona ermez, ikinci plana düşer. Yani bu durumda evlat edinenler çocuğa bakım görevini yerine getiremiyorlarsa ve koşulları varsa asıl anne babanın çocuğa bakma görevi doğar.
Ana ya da babanın velayetten uzaklaştırılmaları ise nafaka yükümlüsü olmalarına engel değildir.

VI- İŞTİRAK NAFAKASI ZAMANAŞIMI VE TAKİBE KONULMASI
Davacı ilam ve İcra İflas Yasası md.38 göre ilam sayılan belge dışında herhangi bir sözleşme ile nafaka alacaklısı haline geldiği halde borçlu için takipte bulunmaz veya nafaka borçlusunu temerrüde düşürmezse; yürürlükten kalkan Borçlar Yasamızın 126/2 fıkrası uyarınca nafaka davaları beş yıllık zamanaşımına bağlıydı. Bu durumda nafaka alacaklısı beş yıldan geriye doğru olan nafaka alacaklarını isteyemezdi. Yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun önceki kanunun 126. Maddesini karşılığı olan 147. Maddesinde beş yıllık zamanaşımına bağlı tutulan davalar içinde nafaka davası yer almamaktadır. Bu duruma göre iştirak nafakası da Türk borçlar Yasasının “ kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir “ diyen 146. Madde kapsamındadır kanısındayım. Nafaka alacağı bir hükümde veya yazılı bir sözleşmeye bağlanmışsa yine on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Yani bu nafaka alacakları on yıl geçmeden icra takibine konulmalı ve bu takip on yıldan fazla takipsiz bırakılmamalıdır. Türk Borçlar Yasasının 156. Maddesine göre: “ Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar. Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi,18.2.2012günlü E. 2011/17148, K. 2012/3500 sayalı hükmünde: “Boşanma veya ayrılık vukuunda, çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf, gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür. ( TMK. Md. 182 )Bu madde uyarınca, ilamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısı, müşterek çocuk olmayıp, velayet hakkı kendisine verilen eştir. Velayet hakkı küçüğün reşit olması ile sona ereceğinden, bu tarihte iştirak nafakasının da sona ereceği tabidir. Ancak çocuğun reşit olduğu tarihe kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacağı bulunduğu takdirde, velayet hakkı kendisine verilmiş olan eş tarafından çocuğun reşit olduğu tarihten sonra da bu alacak takibe konu edilerek ödenmesi istenebilir. Zira nafaka, velayet hakkı kendisine verilen eşe çocuğun bakım ve eğitimine harcaması için verilmiştir ve onun tarafından istenilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır. TMK’nın 328. maddesine göre de, babanın çocuğuna bakma mükellefiyeti onun reşit olmasıyla sona erer. Küçük reşit olduktan sonra da eğitimine devam ediyorsa bu takdirde, kendisi yeni bir dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir. Küçük reşit olduğu tarihte, hükmedilen iştirak nafakası kendiliğinden sona erer. Bu durumda mahkemece alacaklı annenin müşterek çocuk için hüküm altına alınan ve reşit olduğu tarihe kadar devam eden iştirak nafakası birikmiş alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunduğu nazara alınarak, borçlunun şikâyeti bu ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken dayanak ilamın kesinleşmiş olduğundan bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir” denilmiştir.

HUMK 443/4 maddesi yürürlükteyken aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmeden icra olunamıyordu. Ancak, tedbir nafakasına ilişkin hükümler kesinleşmeden takibe konula biliniyordu. İştirak nafakası ve Yoksulluk nafakası boşanmanın eklentisi olduğundan boşanma kesinleşmeden takibe konulamıyordu. Yargıtay 12. HD 11.12.2006 günlü 20310/23497 esas ve karar sayılı hükmünde bu hususu belirtmiştir: “HUMK 443/4 maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca boşanma kararının eklentisi olan yoksulluk ve iştirak nafakası da aynı kurala tabi olup, kararın kesinleşmesinden sonra infazı istenebilir.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi,5.4.2011 günlü E. 2010/24805, K. 2011/5641 kararında da: “Alacaklı vekili tarafından B. 4. Aile Mahkemesi’nin 31.12.2008 tarih ve 2007/576 Esas-2008/748 Karar sayılı kararına dayalı olarak ilamlı icra takibine başlandığı, örnek 4-5 nolu icra emrinin borçluya tebliğ edildiği, borçlu vekilinin süresinde icra mahkemesine başvurarak,” Davacı kadın ve müşterek çocuklar Hatice ve Kübra için istenebilecek toplam nafakanın 17.050 TL civarında olması gerekirken, 17.500 TL talep edildiğini, boşanma davası henüz kesinleşmediğinden iştirak ve yoksulluk nafakasının istenemeyeceğini, ayrıca icra emrinde talep edilen miktarların ve faizin fahiş olduğunu açıklayarak icra emrinde belirtilen ve fahiş miktarda talep edilen alacak miktarları ve faizin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

HUMK’un 443/4. maddesinde aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümlerin kesinleşmeden icra olunamayacağı belirtilmiş, nafakaya ait olanlar bunun dışında tutulmuştur. Kesinleşmeden takibe konulabilecek olan nafaka ile ilgili hükümler tedbir nafakasına ait olanlardır. Yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası boşanmanın eklentisi olup, kesinleşmeden takibe konulamaz. Mahkemece açıklanan nedenlerle bu yöne ilişkin şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda talep edilebilecek tedbir nafakası asıl alacak miktarının 17.300 TL olarak hesaplanmasına rağmen bu yöne ilişkin şikâyetin de tümden reddine karar verilmesi isabetsizdir” demiştir.

Halen yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan HUMK 443/4 maddesini karşılayan 367. Maddesi de; kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez kuralını aynen kabul etmiştir.




VII- İŞTİRAK NAFAKASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Gerek iştirak nafakası ve gerekse bu nafakanın artırım, azalttım, son verilmesi davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2. Ve 4. Maddeleri uyarınca; Aile Mahkemeleri veya Aile Mahkemeleri kurulamayan yerlerde ise, Hâkimler ve savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak Asliye hukuk Mahkemeleri Aile mahkemesi sıfatı ile yargılama yaptığında bu sıfatını mutlaka belirtmelidir.

Türk Medeni Kanununun 177. m uyarınca “ boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir “ .
Evlilik dışı ilişkiden doğan çocuklar için: “ Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir “ diyen TMK.326. m sinin uygulanması gerekir.

Ancak yukarıda ki yetki kuralları, Hukuk Mahkemeleri Kanununda düzenlenen davalının yerleşim yerinde dava açılmasına engel değildir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası davası birlikte açılma... thanatos Meslektaşların Soruları 5 02-11-2017 10:59
hem iştirak nafakası hem de yoksulluk nafakası ihlal dmehmetd Meslektaşların Soruları 0 13-01-2014 16:52
Reşit çocuklar için iştirak nafakası- yardım nafakası burcu_ Meslektaşların Soruları 7 16-10-2012 16:19
asli-tali-birinci derece-ikinci derece kusur % kaça tekabül eder. avyıldız Meslektaşların Soruları 1 01-05-2012 13:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03568101 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.