Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şirket Ortaklarının Birbirlerine Olan Borçları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-07-2011, 09:47   #1
Engin YILMAZ

 
Varsayılan Şirket Ortaklarının Birbirlerine Olan Borçları

Merhabalar,
Eşit paylara sahip iki ortaktan oluşan bir limited ortaklık söz konusu. Ortaklardan bir tanesi şirketin borçlarını kapatmak için şirkete bir miktar nakit aktarıyor. Diğer ortak ise şirketin dışarıda bulunana alacaklarını tahsil ediyor ve büyük kısmını şahsı için kullanıyor.
Bu durum nakit aktarımı yapan ortak tarafından anlaşılıyor.

Tahsil edilen paraların ortaktan istenmesinde sorun yok fakat şirkete nakit aktarımı yaparak şirketin borçlarını ödeyen ortak bu parayı nasıl geri alabilir?
Old 19-07-2011, 10:28   #2
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin YILMAZ
Merhabalar,
Eşit paylara sahip iki ortaktan oluşan bir limited ortaklık söz konusu. Ortaklardan bir tanesi şirketin borçlarını kapatmak için şirkete bir miktar nakit aktarıyor. Diğer ortak ise şirketin dışarıda bulunana alacaklarını tahsil ediyor ve büyük kısmını şahsı için kullanıyor.
Bu durum nakit aktarımı yapan ortak tarafından anlaşılıyor.

Tahsil edilen paraların ortaktan istenmesinde sorun yok fakat şirkete nakit aktarımı yaparak şirketin borçlarını ödeyen ortak bu parayı nasıl geri alabilir?

Sayın meslektaşım,

Şirketin mevcut ve bundan sonraki alacaklarını kendi adına noterden temlik alabilir kanısındayım.

Saygılar.
Old 19-07-2011, 10:56   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin YILMAZ
Merhabalar,
Eşit paylara sahip iki ortaktan oluşan bir limited ortaklık söz konusu. Ortaklardan bir tanesi şirketin borçlarını kapatmak için şirkete bir miktar nakit aktarıyor. Diğer ortak ise şirketin dışarıda bulunana alacaklarını tahsil ediyor ve büyük kısmını şahsı için kullanıyor.
Bu durum nakit aktarımı yapan ortak tarafından anlaşılıyor.

Tahsil edilen paraların ortaktan istenmesinde sorun yok fakat şirkete nakit aktarımı yaparak şirketin borçlarını ödeyen ortak bu parayı nasıl geri alabilir?

Şirkete sermaye borcu yoksa (ya da şirketten bir mal ya da hizmet satın almamış ise) tabi ki iadesini isteyecek.

Alıntı:
YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4736

K. 2006/4516

T. 24.4.2006

Bu durum karşısında mahkemece, davacı tarafından ödünç verildiği iddia edilen paraların davalı şirket yararına sarfedilip edilmediği, bu paralarla şirket borçlarının karşılanıp karşılanmadığı, yada sarfedildiği başka yerler varsa bunların belirlenebilir olup olmadığı, davacı tarafından davalı şirkete borç verildiği hususunun bilançoda gözüküp gözükmediği ve bilançoda gözüküyorsa genel kurulda kabul edilip edilmediği araştırılıp davacı iddiaları üzerinde durulması gerekir
Old 19-07-2011, 14:33   #4
Engin YILMAZ

 
Varsayılan

Bilançoda gözüküyor ama şirketen tahsil imkanı yok. Husumet diğer ortağa yöneltilebilir mi?
Old 19-07-2011, 14:39   #5
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin YILMAZ
Bilançoda gözüküyor ama şirketen tahsil imkanı yok. Husumet diğer ortağa yöneltilebilir mi?

Sorunuzun cevabı TTK 309, 336/5 ve 340. maddeleridir diye düşünüyorum. Doğrudan sizin ortağın uğradığı zararı kendi adına talep edebilir. Ayrıca şirketin uğradığı dolaylı zararı da şirket adına diğer ortaktan talep edebilirsiniz. Konu hakkındaki Yargıtay'ın ilke kararı aşağıdadır.


YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1993/4314

K. 1994/4368

T. 17.5.1994

• SORUMLULUK DAVASI ( Ortaklar ve Alacaklıların Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açtığı )

• YÖNETİM KURULU ÜYELERİNE KARŞI DAVA AÇILMASI ( Alacaklılar Zararına Şirketin İflasına Sebep Olmaları Dolayısıyla )

• YÖNETİCİLERİN ŞİRKETİN İFLASINA SEBEP OLMALARI ( Alacaklılar Zararına- Sorumluluk Davası )

6762/m.309,320,336,66

ÖZET : Ortaklar ve alacaklılar, ttk.'nun 309 ve 336. Maddeleri uyarınca, tazminat doğrudan kendilerine verilmek üzere yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açabilirler.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Beyoğlu Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 2.4.1993 tarih ve 157-126 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 26.4.1994 gününde davacı avukatı İ. T. ile davalı avukatı Y. Ö. gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinden Ü. F.'un eşi diğerlerinin babası olan M. Ö.'ın dava dışı C.D. A.Ş.'ni donatanı olduğu M/V T. gemisinde Gemi Makina Başmühendisi olarak görevli iken 29.10.1987 tarihinde anılan geminin batması sonucu murisin ( 18 ) arkadaşıyla birlikte yaşamını yitirdiğini, İstanbul 2. İş Mahkemesi'ne açılan dava sonucu donatan şirketin ( 758.945.131 ) TL. madde ve manevi tazminattan sorumlu tutulduğunu, kararın derecattan geçerek kesinleştiğini, bu ilama dayanarak anılan şirket hakkında girişilen takipte ödeme yapılmaması nedeniyle şirketin iflasını istediklerini ve sonuçta iflas karararının da derecattan geçmek suretiyle kesinleştiğini, davalıların ise iflas eden şirketin büyük hissedarları, yönetim kurulu başkanı ve üyesi olduklarını, "S.D.G." temsil eden davalıların ( 10 ) adet şirkette hisseleri bulunduğunu, bu konumlarından yararlanan davalıların iflas eden şirkete ait iki gemiyi aile şirketine dahil olan diğer şirketlere devrettiğini, iflas eden şirketin gerçekte ( 200-300 ) milyar TL. malvarlığı olmasına rağmen davalıların şirket kayıtlarını kasti ve hileli davranışlarla değiştirmek suretiyle gerçekte iflas durumu gerçekleşmediği halde iflas etmiş gibi göstererek sırf deniz kazasında ölenlerin ve bu arada müvekkillerinin haklarını vermemek için kasten iflas ettirdiklerini, davalıların bu tutumları nedeniyle TTK.nun özellikle 336. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca şirketten ayrı olarak şahsen sorumlu olduklarını ileri sürerek alacaklarının ( 850.000.000 ) TL.'a bağlı olmasına rağmen şimdilik her bir müvekkili için ( 1.000.000 ) TL. olmak üzere toplam ( 3.000.000 ) TL.'nın reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili; dava açıldığı tarihte müvekkillerinin yönetim kurulunda görevli olmadığını, malvarlığı olmasa bile şirket borcundan dolayı müvekkillerinin şahsi sorumluluğunun düşünülemeyeceğini, davacıların geminin batmasından sonra ( 110.000.000 ) TL. tazminat karşılığı şirketi ibra ettiklerini, müvekkillerine atfedilen paravan şirket ve hileli iflasa dair beyanların asılsız olduğunu, şirket kayıtlarının düzgün tutulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia, savunma, mübrez belgeler, ilgili iş, icra, iflas davalarına ilişkin dosyalara nazaran davacılar murisinin çalıştığı batan geminin donatımını dava dışı "C.D.N. A.Ş." olduğu, bu şirketin davacıların açtığı dava sonucu 2.6.1992 tarihinde iflasına hükmedildiği, iflasın 19. H.D.'nce 21.9.1992 tarihinde onandığı, keza davacıların iş mahkemesine açtıkları maddi manevi tazminat davasının 11.2.1992 tarihli 19. H.D. onama kararı ile ( 758.945.131 ) TL. üzerinden kesinleştiği, davalıların batan geminin donatanı olan şirketin ortakları olmalarına rağmen doğrudan doğruya şahsen sorumlu tutulamayacakları gerekçeleriyle davanın husumetten reddine hükmedilmiştir.

Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.

Davacılar vekili dava dilekçesinde ve yargılamadaki aşamalarda iflasına karar verilen C.D. N.'ı A.Ş.'nin S.D.G.'ye ait 10 adet şirketinden biri olduğunu diğer şirketlerle oluduğu gibi iflasına karar verilen C. A.Ş.'nin davalı H. S., oğlu ve kızı tarafından kurulup yönetilen bir aile şirketi bulunduğunu, davalıların mahkeme ilamında yazılı ve icra takibine konu parayı ödememek kastıyla C. A.Ş.'ne ait 1.2875.22 Gros Tonluk "M/V T.1" çelik dökme yük gemisini, 5686.91 Gross Tonilotolu "M/V K.Z.S" çelik dökme yük gemisini borçlu şirketin mülkiyetinde iken yurt dışında satış suretiyle elden çıkardıklarını, 34.506 Gross Tonilotolu "M/V K.Z.S." gemisini kiralama suretiyle donatan sıfatıyla işlettiklerini 18.11.1991 tarihinde kira süresini temdit etmeyerek davalıların herbirinin de büyük oranda hissedar bulundukları Holding'e dahil aile şirketi "E.D.Y. A.Ş." tarafından kiralandığını böylece davacıların alacak haklarını ortadan kaldırmak amacıyla muvazaalı satışlar yaptıklarını, iflas eden şirketin musahasebe ve bilançolarını, aktif ve pasiflerini alacaklılar zararına tanzim ettiklerini, C. A.Ş.'ne ait ticari defterleri TTK.nun 66/1 ve 3. madde ile Gelir ve Kurumlar Vergisi Yasalarına göre tutmayarak, şirketin yönetim kurulu başkan ve üyesi sıfatıyla TTK.nun 336/5 uyarınca anasözleşme ve yasa uyarınca yapılması gereken görevleri kasten ve ihmal sonucu yapılmayarak, alacaklıların zararına hareket ederek şirketin iflasına neden olduklarından söz edip, bunun sonucu olarak doğrudan doğruya uğradıkları bu zararın davalı yönetim kurulundan tahsilini talep etmişlerdir.

Mahkemece işin esasına girilmeyerek kesinleşen mahkeme kararına göre tazminat borçlusunun davalıların ortağı bulunduğu C. A.Ş. olduğu, bu şirketin kendisini oluşturan ortakların dışında ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğu, o halde C.D.N. A.Ş.'nin borcundan dolayı şirket ortağı olan davalıların doğrudan sorumlulukları söz konusu olamayacağından davanın husumet noktasından reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamına göre davalıların iflas eden ve davacılara borçlu C.D.N. A.Ş. isimli şirketin "yönetim kurulu başkanı" ve "başkan yardımcısı" oldukları ve bu sıfatları dikkat alınarak TTK.nun 336/5, 320 ve BK. 528. maddeleri uyarınca sorumlu oldukları gerekçesiyle aleyhlerine dava açıldığı anlaşılmaktadır. Dairemizin 11.6.1981 gün ve E. 2329 ve K. 2988 sayılı ilke kararında benimsendiği gibi ortaklar ve alacaklılar TTK.nun 336. maddesinde ise doğrudan doğruya zarara uğramaları durumunda yönetim kurulu üyeleri aleyhine hükmedilecek tazminatın doğrudan kendilerine verilmesi şartıyla sorumluluk davası açabilecekleri kabul edilmiş olmasına, diğer taraftan dava dışı müflis şirketin yönetim kurulu üyelerinin davacılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı şekilde şirketin malvarlığını başkalarına devrettiklerini, böylece şirketin iflasına neden oldukları ve teminatsız alacaklılarının tahsilinin güçleştiğini, zararın sorumlu yönetim kurulu üyelerinden alınması gerektiğini ileri sürdüklerini ve gerçekten şirketin iflasına karar verilip bu kararın da kesinleşmiş olmasına ve davacıların, dava dışı müflis şirketin yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açma haklarının bulunduğu da dikkate alınarak davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri saptanmak, gerektiğinde bilirkişi tetkikatı yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla ve yasaya aykırı şekilde davalı yönetim kuruluna husumet düşmeyeceğinden bahisle davanın reddi doğru olmadığından davacının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüştür.

SONUÇ : Yukarıda yazılı gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile mahkeme kararının davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 750.000 lira duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 17.5.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1981/2329
K. 1981/2988
T. 11.6.1981

• ANONİM ŞİRKET HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI ( Kooperatifler Kanununda )

• KOOPERATİFLER KANUNUNDA ANONİM ŞİRKET HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI

• KOOPERATİF ORTAĞININ KOOPERATİFE DOLAYISIYLE ZARARA UĞRAMA DAVASI AÇMASI

• DOLAYISIYLE ZARARA UĞRAMA HALİNDE ORTAĞIN ŞİRKETE "KOOPERATİFE"KARŞI DAVA AÇMASI

• KOOPERATİF YÖNETİCİLERİNİN VERDİĞİ ZARARIN TAZMİNİNDE KİŞİLERİN ALACAKLI OLAMAMASI

1163/m.98

6762/m.309,336,340


ÖZET : 1 ) Mahkeme, kooperatif hakkında açılan davayı, Kooperatifler Yasasının 16 ve 53. maddeleri dışında kalan haller için ortağın şirketi dava etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Oysa aynı Yasanın 98. maddesi hükmü gereğince Kooperatifler Yasasında aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Anonim şirket hukukunda, ise bir ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm yoktur.


2 ) Bundan başka, TTK.nun 309. maddesindeki gibi dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür.


DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi`nce verilen 30.1.1981 tarih ve 258/21 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatı tarafından istenmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:


KARAR : Davacılar vekili, davalı kooperatifin yöneticisi ve denetçisi olan davalıların, kooperatif taşınmazlarına yönelik satım ve inşa işlerinde, mahkemece verilen iptal kararıyla ortaklıkları süren vekiledenleri zararına yolsuzluk yaptıklarını bildirerek, toplam 600.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.


Davalılar vekili, kooperatifin böyle bir borcu olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.


Mahkemece, kooperatifler hakkında da uygulama olanağı bulunan TTK.nun 309/1. maddesi hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleriyle denetçilerin sorumlulukları nedeniyle hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerektiği, oysa dava dilekçesi ve son oturumda tazminatın davacılara verilmesinin istenmesi nedeniyle bu konudaki davanın sırf bu yönden, kooperatif hakkında açılan davanın ise genel kurula başvurulmadan doğrudan dava açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.


1 - Kooperatifler Yasasının 23. maddesinde de belirtildiği gibi ortaklar hak ve borçlarında eşittirler. Hiçbir yasal neden olmadan bu eşitliğin bozulması, yöneticileri sorumlu duruma düşürür.


Diğer yandan, yine aynı Yasanın 62/3. maddesi hükmüne göre, kooperatif yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Madde, TTK.nun 309/1 ve 340. maddelerindeki şekilde, tazminatın şirkete ait alacağına dair bir hüküm de taşımadığına göre, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarından dolayı kim zarara uğramışsa, ister kooperatifin kendisi, isterse ortak veya alacaklı olsun, bunların, yöneticileri dava etmek ve tazminatı kendi adlarına istemek haklarının varlığı kabul edilmelidir.


Diğer yandan 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 98. maddesi göndermesi ile TTK.nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanacak olsa dahi, TTK.nun 309. maddeki ortakların dolaylı zarara uğramaları ile 336. maddedeki doğrudan doğruya zarara uğramış olmaları halini birbirinden ayırmak ve bazı hallerde istenen tazminatı doğrudan doğruya ortak veya alacaklıya vermek gerekir.


Gerçekten, TTK.nun 340. maddesine iyi bir yorum getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de TTK.nun 309. ve 336. maddelerinin dikkatle gözden geçirilmesi lüzumludur. TTK.nun 309/1. maddesi incelendikte burada şirketin uğradığı zararlardan söz edildiği görülmektedir. Diğer bir deyimle ortak veya alacaklılar direkt zarara uğramamışlardır. Şirketin zarar etmesi nedeni ile ortak veya alacaklıların dolayısıyla bir zarara uğramaları söz konusudur. İşte bu halde dahi kanun koyucu, şirket ortak veya alacaklısına dava hakkı tanımış ve fakat zarara uğrayan şirket olduğu cihetle, ortak veya alacaklının açacakları davada bir zarar tesbit edilirse tazminatın şirkete verileceği hükmünü getirmiştir. TTK.nun 336. maddesinde ise, şirket yöneticilerinin şirket, ortak ve alacaklılara karşı doğrudan doğruya olan sorumlulukları düzenlemiştir. Yani ortak veya alacaklı doğrudan doğruya bir zarara uğramışlarsa, bu hususta dava açabilirler ve tazminatı kendilerine istiyebilirler. TTK.nun bu hükümlerinin alındığı İsviçre Borçlar Yasasının bu konudaki uygulaması da bu yöndedir, çünkü dikkat edilecek bir husus da TTK.nun 336. maddede kanun koyucu dava yönünden hiçbir sınırlama getirmemiş, konunun hallinde BK.nun 41 ve devamı maddelerinin yeterli olacağı düşünülmüştür denilmektedir. ( F. De Steiger, Le Broit Des Societe Amonymes En Suisse, 1973, Sh. 301, 302 ), ( Doğrudan doğruya ve dolayısıyle zarar için bk. Dr. Turhan Tan, Anonim Şirketlerde idare meclisi azalarının Hukuki mesuliyeti, Sh. 42 vd. ). O halde, ortak veya alacaklının tazminatı kendi adlarına isteme haklarının mevcudiyetini kabul etmek gerekir. O şartla ki kendileri doğrudan doğruya bir zarara uğramış olsunlar. Bu durumda, TTK.nun 340. maddesinin yukarıda açıklanan ve kabul edilen duruma göre yorumlanması gerekir. İsviçre metninde mevcut olmayan TTK.nun 340. maddesine göre, 336. madde gereğince yönetim kurulu üyelerine yöneltilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmü de uygulanır. Bir kere 340. madde 309. maddenin tüm olarak uygulanacağını göstermemiş, sadece 309. maddenin sorumluluğa ait hükümlerinin tatbik edileceğini belirtmiştir. Tazminatın şirkete veya ortağa verilmesi ( tazminatı, yönetici, her iki halde de, ödeyeceğine göre ), sorumluluk hükümleriyle ilgili değildir. İkincisi de, ortağın veya alacaklının doğrudan doğruya uğradığı zarardan doğan tazminatın şirkete verilmesinin bir anlamı da olamaz. Üstelik bu halde alınacak bir tazminatın değeri de kalmaz, şöyleki, ortak 50.000 liralık bir zarara uğradığını ispat etmiş olsa, ve bu tazminat şirkete verilse, şirketin 100 ortağı olduğu kabul edilecek olursa, ortağın eline uğradığı 50.000 liralık zarar karşılığı 500 lira geçecektir ki bunun da kabul edilebilecek bir sonuç olmadığı meydandadır. Bu durumda, TTK.nun 340. maddesindeki 309. maddeye yapılan göndermenin sadece sorumluluk halleriyle sınırlı olduğunun ve 390. maddedeki "hükmolunacak tazminat, şirkete verilir" hükmünün 336. maddedeki doğrudan doğruya zarar hallerine uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. Çünkü 340. maddedeki 309. maddeye gönderme mutlak değil, sınırlı bir göndermedir ( Aksi fikir, Dr. Turhan Tan, age. Sh. 44, 45 ). O halde olayda davacıların doğrudan doğruya uğradıkları bir zarar bulunup bulunmadığını araştırmak ve bu husus tesbit edilirse yöneticilere ve TTK.nun 359. madde gereğince denetçilere karşı açılmış olan davanın kabulü ve hükmün davacılar yararına tesis edilmesi gerekir.


2 - Mahkeme, kooperatif hakkında açılan davayı da, Kooperatifler Yasasının 16 ve 53. maddeleri dışında kalan haller için ortağın şirketi dava etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Oysa aynı Yasanın 98. maddesi hükmü gereğince Kooperatifler Yasasında aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Anonim şirket hukukunda, ise, bir ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm yoktur. Örneğin bilançonun yanlış düzenlendiği, ortaklara ve dolayısiyle kendine düşen kar payının daha fazla olması gerektiğini ileri sürerek bir ortağın dava açması mümkündür.


Bundan başka, TTK.nun 309. maddesindeki gibi dolayısiyle zarara uğrama halinde dahi ortağın şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyleki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısiyle uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, madde hükmü karşısında, hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Hakim, yerleşmiş içtihatlar gereğince de, yasaları re`sen uygulamakla yükümlüdür. Ortağın TTK.nun 309. maddesine göre dava açması halinde, tazminatı kendine de istese, mahkeme şirketin zararını tesbit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir. Bu tazminatın şirkete verilmesi halinde, şirket mevcudu artacak ve eğer kooperatif şirket gelir gider farkı ve faiz dağıtan bir şirket ise ( Koop. K. 38 ) ortak bu dava sonunda şirket lehine hükmedilecek tazminattan yapılacak hesaplara göre kendine düşecek payı istemek hususunda şirketi de dava etmek hakkını haiz bulunacaktır. Bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile verilen karar da bozulmalıdır.


SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 11.6.1981 tarihinde karar verildi.
Old 04-08-2011, 09:57   #6
av_ayşe

 
Varsayılan

Merhaba,

Anonim şirket ortaklarından birinin hisselerini değerinden çok aşağıya (10 trilyonken,500 milyara ) bir başkasına devretmesi halinde , diğer ortaklar bu devrin muvaazalı olması gerekçesi ile iptalini isteyebilirler mi?
Old 04-08-2011, 11:23   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_ayşe
Merhaba,

Anonim şirket ortaklarından birinin hisselerini değerinden çok aşağıya (10 trilyonken,500 milyara ) bir başkasına devretmesi halinde , diğer ortaklar bu devrin muvaazalı olması gerekçesi ile iptalini isteyebilirler mi?

Ana sözleşmede önalım hakkı düzenlenmemişse hisse sahibi istediği bedelle satabilir, hatta bağışlayabilir de… Kimseyi ilgilendirmez.
Old 04-08-2011, 17:28   #8
av_ayşe

 
Varsayılan

Teşekkür ederim Mehmet Bey,

Aslında konu şöyle , şirket sahibi söz konusu 3.kişiye boş bir evrak veriyor,altı kendisi tarafından şirket kaşesi üzerine imzalanmış şekilde,amaç bir ihaleye katılmak ve orda kullanılması.

Ancak bu 3.şahıs, belgenin üst kısmını ihaleye katılmak amaçlı doldurmuyor da , anonim şirket hisse devri şeklinde düzenliyor. Ve hisse devrinin kaydı için dava açıyor.

Şirket yetkilisi bu 3.şahsın bir kaç dolandırıcılığını daha tespit etmiş,şirket kaşesi üzerine imza atılmış olması, hisselerin değerinin çok altında stılması, şirketin maddi durumunda bir sıkıntı olmaması,aile şirketi olması ,paranın nakit olarak ödendiğin söylemesi gibi noktalardan ele alırsak elle tutulur bir yanı var mı sizce

Old 04-08-2011, 20:43   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_ayşe
Teşekkür ederim Mehmet Bey,

Aslında konu şöyle , şirket sahibi söz konusu 3.kişiye boş bir evrak veriyor,altı kendisi tarafından şirket kaşesi üzerine imzalanmış şekilde,amaç bir ihaleye katılmak ve orda kullanılması.

Ancak bu 3.şahıs, belgenin üst kısmını ihaleye katılmak amaçlı doldurmuyor da , anonim şirket hisse devri şeklinde düzenliyor. Ve hisse devrinin kaydı için dava açıyor.

Şirket yetkilisi bu 3.şahsın bir kaç dolandırıcılığını daha tespit etmiş,şirket kaşesi üzerine imza atılmış olması, hisselerin değerinin çok altında stılması, şirketin maddi durumunda bir sıkıntı olmaması,aile şirketi olması ,paranın nakit olarak ödendiğin söylemesi gibi noktalardan ele alırsak elle tutulur bir yanı var mı sizce


Bu durum ilk sorunuzdan çok farklı.

Şirket ortakları ile şirket tüzel kişiliği bildiğiniz gibi ayrı ayrı hukuki kişiliklerdir.

Siz her ne kadar "şirket sahibi" , "şirketin parasal sıkıntısı yok ki hisse devretsin..." şeklinde ifadeler kullanıyorsanız da bu ifadeler ticaret hukuku kurallarına uygun değil. Yani şirket sahibi kavramı sermaye şirketlerinde söz konusu olmaz.

Dolayısıyla ortak kendi hissesini devredebilir. Şirketin hissesini devretmesi söz konusu değildir.

Ortak kendi hissesini devrederken şirketin kaşesini vurmaz, vurması için sebep olmaz. Bildiğiniz gibi kaşe şirketi temsilen yapılan işlemlerde (TTK.41/1) kullanır ki, bu olayda devredilen hisse senedi şirketin değil, ortağındır.

Bu itibarla şirket ortağının kendi hissesini devrederken şirket kaşesini vumuş olması hayatın olağan akışına, ticari teamüle ve ticaret hukuku ilkelerine uygun değildir..

Hukuk usulünde en önemli ispat kurallarından birisinin "hayatın olağan akışına aykırı iddiada bulunan taraf ispat yükü altındadır" kuralı olduğu düşünüldüğünde, karşı taraf hisse devrini doğrulayacak başkaca deliller de sunmak zorunda kalabilir, düşüncesindeyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vergi borcu olan şirket ortaklarının yurt dışına çıkış yasağını iptal eden karar ali ekmekçi Meslektaşların Soruları 5 17-06-2008 10:03
Adşi Şirket ortağı olan tüzel kişilerin kar payının şahsi borçları nedeni ile haczi" av.ayselyildiz Meslektaşların Soruları 1 23-04-2007 19:16
Şirket Ortaklarının İflası ad-hoc Meslektaşların Soruları 7 16-03-2007 16:40
limited şirket ortaklarının sorumluluğu Av.Ebru Caner Meslektaşların Soruları 1 06-09-2006 15:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06830192 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.